Gnlk Yaamda Sosyal Etkileim Stat bir kimsenin sahip
Günlük Yaşamda Sosyal Etkileşim • Statü: bir kimsenin sahip olduğu sosyal konum: 1 - doğuştan kazanılan (doğuştan sahip olduğu ya da sonradan iradesi dışında kabul ettiği; örn: erkek /kadın olmak, Japon olmak) ) 2 - sonradan kazanılan (özgür irade, kişisel yetenek ve çaba; akademisyen, subay, katil • Statü seti: Bir kimsenin belli bir anda sahip olduğu statüler toplamı. (erkek evlat, işadamı, dernek başkanı) • Doğuştan statüler sonradan kazanılanları etkile. R • Temel Statü: bir kimsenin tüm yaşamını şekillendiren, sosyal kimlik açısından özel önemi olan statüdür. (sakat olmak, AİDSli olmak vb. )
Rol • Rol: Belli bir sosyal statüye sahip olan birinden beklenen davranıştır. • Rol Seti: Merton’un kavramı. Tek bir statüye bağlı birkaç rol olabilir • Rol çatışması: iki veya daha fazla statüye bağlı roller arasındaki çatışma • Rol gerilimi: Tek bir statüye bağlı roller arasındaki gerilim (doktorun hastasına aşık olması gibi) • Rol Çıkışı: Eski rollerden çıkış (emekli albay vakası)
Gerçekliğin Sosyal İnşası • İnsanlar gerçekliği sosyal etkileşim yoluyla yaratıcı biçimde inşa ederler. • Türkler için İstanbul’un fethi/ Bizanslılar için İstanbul’un işgali anlamına gelir • Gerçekliğin inşası, sosyal, kültürel, siyasi dinamikler ve mücadeleler içerir • Biri için vatan haini olan diğeri için kahraman olabilir.
Etnometodoloji: • Harold Garfinkel • İnsanların günlük yaşamlarındaki çevrelerini anlamlandırma biçimlerini inceleyen çalışma • Gerçeklik hakkında inşa edilmiş varsayımlarımız vardır ve insanlar buna dayanarak iletişime geçerler • Bu varsayımlar sarsıntıya uğrayabilir
Gerçekliğin İnşası: • Farklı kültür ve sınıflar gerçekliği farklı algılar. Aşıklar yıldızlı gök yüzünde romantizmi astronomlar helyumda eriyen hidrojen atomlarını görür. • İnsanlar gerçekliği etrafındaki kültüre göre inşa eder. • Edebiyat, tarih anlatıları, yetişme tarzları, din filmler gerçekliği oluşturmamızda etkilidir.
Dramaturjik Analiz: “Benliğin Sunumu” • Goffman (1922 -1982), insanların kendi hayatlarını, sahnede rol yapan insanlar gibi yaşadıklarını savunmuştur. • Goffman’daki dramatürjik analiz (tiyatral performans açısından sosyal etkileşim çalışması): Statü bir oyundaki bölüm gibi, rol ise senaryo gibidir. Goffman her bireyin başkalarının aklında belli izlenimler yaratma çabası olarak, performansını “benliğin sunumu” olarak isimlendirmiştir.
Performanslar • Günlük yaşamda kendimizi sunarız ve karşı tarafa bilgi veririz. Giyim, jest, ses tonu… • Performans yere göre değişir (kilise ve restoranda ses tonu) • Performans yüze, sanal ortamlarda farklı ortamlarda yapılabilir • Doktor Muayenehanesi: Ön bölgede randevu alınır, arka bölgede muayene işlemi yapılır. Doktor görünümü, odasındaki kitaplarıyla statüsünü vurgulamaktır. Doktor, “sana yardım ederim ancak beni dinleyeceksin, patron benim” der.
• Sözsüz İletişim: Konuşmaktan ziyade vücut hareketlerini, jestleri ve yüz ifadelerini kullanan iletişim sürecidir. Göz temasını sosyal iletişimi başlatmak için kullanırız. • Vücut Dili Davranışlardaki tutarsızlık vücut dilinde yansır • Kadınlar sosyal ve iletişim konusunda daha hassas, erkekleri okumada daha başarılıdır. Böyle olmayı küçük yaştan öğrenirler.
Cinsiyet ve Performanslar • Tavır: -hareket etme ve kendimizi sunma şeklimiz- sosyal güçle ilintilidir. Bir patron küfrederse kabul edilir, ancak çalışan bunu asla yapamaz. Kadınlar iş hayatında daha güçsüz pozisyonlarda olduğu için erkekler gibi davranmaları kabul edilmez. Bu nedenle, tavır da bir toplumsal cinsiyet meselesidir. • Alan Kullanımı: Güçlü olanın alanı geniş olur. Erkekler yürürken ya da otururken daha fazla yer kaplar. Kadının az yer kaplaması zarafetle erkeğinki güçle ilişkilendirilir. Erkeğin kadının alanına girmesi normal karşılanırken kadınınki cinsellikle ilişkilendirilir.
• Bakış, Gülümseme, Dokunuş: Kadınlar daha fazla göz teması kurar ancak erkeklerin bakışı uzun ve dikkatli bakıştır. Gülümseme itaat gösterir, kadınlar daha çok gülümser. Erkeklerin kadınlara günlük yaşamdaki dokunuşları kötü niyet taşımasa da (görünürde) erkeklerin kadınlar üzerinde güç ve hâkimiyetlerini göstermelerini temsil eder. • Kişisel alan: bir insanın üzerinde mahremiyet ilan ettiği çevre
İdealleştirme • Goffman’a göre davranışlarımızı idealleştirir, diğer bir deyişle kültürel ölçütlere uygun olduğuna diğer insanları inandırmaya çalışırız. • Eğitim şart! • Sevmediğimiz insana gülümsemek, sevmediğimiz dersi dinlemek, karşıdakinin rol yaptığına dair şüphelensek de ileride aynı duruma düşebiliriz düşüncesi ile idare etmek
Sosyalizasyon • Sosyalizasyon: İnsanların potansiyellerini geliştirdikleri ve kültürlerini öğrendikleri hayat boyu devam eden sosyal deneyim süreci. İnsanlar hayatta kalmak ve kültürlerini öğrenebilmek için sosyalizasyona ihtiyaç duyar.
Kişilik • Kişilik: Bir bireyin oldukça tutarlı davranma, düşünme ve hissetme biçimi. Kişilik gelişimi sosyal çevreye bağlıdır • Darwin’in sosyal bilimlere etkisi: 1859’daki çalışması içgüdü temeli yaklaşımları öne çıkardı. Kültürel çalışmalar yapanlar teknolojisi geri toplumların biyolojik olarak daha az evrimleştiğini ve yetersiz olduklarını savundu. • Siyahlar beyazlara nazaran değersiz görüldü
20. yy’da Sosyal Bilimlerde Sosyal Gelişim • Watson (1878 -1958) davranışların öğrenmeye, sosyal gelişmeye dayalı olduğuna dayanan davranışçılık kuramını geliştirdi. • Genetik olarak gelen özellikler var, ancak bunlar sosyal ve çevresel faktörlerce biçimlendiriliyor • İzole Edilen Çocuklar Üzerine Yapılan Çalışmalar: İzolasyonun, sosyal deneyimden yoksunluğun, kişilik gelişimini olumsuz etkilediğini gösteriyor.
Sigmund Freud’un Kişilik Öğeleri: • Hayat güdüsü/aşk cinsellik X Ölüm içgüdüsü • İd: İnsanoğlunun bilinçaltına yerleşmiş, anında tatmin edilmek isteyen temel güdülerini temsil eder. • Ego: Bir kişinin, toplumun ihtiyaçlarını kendi içsel haz güdüleriyle bilinçli bir şekilde dengeleme çabalarıdır. Kendi farklı varoluşumuzun farkına vardığımızda ve istediğimiz her şeyi elde edemeyeceğimiz gerçeği ile yüzleştiğimizde ego ortaya çıkar. • Süper Ego: Bir birey tarafından içselleştirilmiş kültürel değerler ve normlar bütünüdür. ‘Vicdan’ımız olarak çalışır ve bize istediğimiz her şeyi neden elde edemediğimizi açıklar.
Kişilik gelişimi: • Kişilik gelişimi: Çocukluğun ilk evrelerinde id merkezli bencil istekler etkiliyken süper ego gelişimi ile beraber çocuk yanlış ve doğru kavramlarının ahlakını öğrenir, kendi davranışlarını tartmaya başlar ve sonuçta vardığı doğru ya da yanlış sonucuna göre hisssederler. • Id ve süper ego çatışma halindedir, ancak bir yerde dengeye varır. Varamaz ise kişilik çatışması olur. • Freud sosyologlar için önemli: insanların normları içselleştirilmesi süreci, çocukluk döneminin önemi ve cinsel arzuların bastırılmasının kişiliği belirlemesi konularındaki güçlü fikirleri tüm sosyal bilimleri etkiledi.
Jean Piaget – Bilişsel Gelişim Kuramı • Bilişsel Gelişimin 4 Evresi: • Duyusal-motor dönemi: Bireylerin dünyayı sadece duyularıyla (5 duyu organı) algıladığı gelişim evresi. • Ön-operasyonel dönem: Çocuklar yaklaşık 2 yaşındayken bu evreye girer ve dili ve diğer sembolleri kullanır. Dünyayı düşünmeye başlar ve hayal eder. Çocuk soyut kavramları algılayamadığı için ses, ağırlık ve boyutu algılayamaz. • Somut operasyonel dönem: Bireylerin çevreleri ile nedensel bağlantı kurduğu dönem. 7 ve 11 yaşlarında çocuklar çevresinde olan olayların neden ve nasıl olduğuna odaklanır. Çocuklar bir sembolü birden fazla olay ve nesne ilişkilendirirler. • Formel operasyonel dönemi: bireylerin soyut ve eleştirel bir şekilde düşündükleri evredir.
• Eleştirel bakış: 4 evre her toplumda gelişmez. Geleneksel e yavaş gelişen toplumlarda soyut işlem yeteneği gelişmez, ABD’de bile insanların %30’u soyut işlemler dönemine erişememektedir. Piaget yeteneklerin sosyal deneyimin neticesinde oluştuğunu savunur. • Piaget, Kohlberg ve Gilligan Arasındaki İlişki • Kholberg’in kuramı da Piaget’inki gibi bilişle ilgilenir ancak temel ilgisi ahlaki muhakeme üzerinedir. Gilligan, Kohlberg gibi ahlaki muhakemeye odaklanır, ancak asıl ilgisi, cinsiyet ve ahlaki muhakeme arasındaki ilişkidir.
Kohlberg • Piaget’in çalışmalarını geliştirdi. Değerlendirmenin nasıl gerçekleştiğine odaklandı. • Gelenek öncesi dönem: doğru ona neyin iyi hissettirdiğidir. • Geleneksel düzey: Gençler aileleri ve kültürel normlar üzerinden neyin doğru neyin yanlış olduğunu değerlendirirler, bencilliklerini yönetmeyi öğrenirler. Ahlaksal yargıya varmadaki niyet ölçülür • Gelenek sonrası dönem: İnsanlar toplum normlarının ötesine geçer ve soyut etik ilkelerle düşünürler. • Eleştirel bakış: Bu model, tüm toplumlara uygulanamaz. Ayrıca, Kohlberg’in modeli yalnızca erkekler için geçerlidir.
Araştırmada Toplumsal Cinsiyetin Önemi (Gilligan): Gilligan Piaget’in yalnızca erkekleri kullanarak araştırma yapmasını eleştiriyor, bu şekilde insan davranışının eksik anlaşıldığını savunuyor. Erkek ve kız çocuklarının ahlaki karar verme süreçlerinde (cinsiyet bazlı) farklı standartlar kullandığını savunuyor. Gilligan ayrıca cinsiyet ve özsaygı ilişkisinde 6 -18 yaşlarındaki 2000’den fazla kız çocuğu ile görüşmüş, hayata kendilerinden emin başlayıp yetişkinliğe geçişte özgüvenlerini yitirdiklerini fark etmiş. Gilligan’a göre bunun neden sosyalleşmedir. Örneğin okulda erkek öğretmen sayısı çoktur ve otoritenin erkeklerde olduğunu öğrenirler
Gilligan: Cinsiyet ve Ahlaki Gelişim Kuramı: • Ahlaki değerlendirmelerin cinsiyet bazlı olduğunu savunur. Erkek çocuklar daha adaletli, kız çocuklar daha ilgi ve sorumluluk sahibi tavır gösterir. Örneğin bir hırsızlık olayına ilişkin olarak erkek çocuklar yasaya aykırı diye düşünürken, kız çocuklarsa ailesini beslemek için hırsızlık mı yaptı diye düşünmeye eğilimlidir. • Kohlberg, kurallara dayalı erkek muhakemesini bireye dayalı kadın muhakemesinden üstün tutar. Gilligan ise, erkeklerin normlarının yargılama için kullanılmasını eleştirir. • Nancy Chodorow (1994), çocukların anne babadan etkilendiğini, kız çocukların anneleri gibi sorumluluk sahibi, erkeklerinse babaları gibi sistemli, bağımsız kişilikler geliştirdiklerini düşünür.
George Herbert Mead’in Sosyal Benlik / Davranışçılık Kuramı • Bu kuramı, sosyal deneyim bir kişinin kişiliğini nasıl etkiler anlamak için geliştirmiştir. • Benlik: Bir bireyin öz farkındalıktan ve öz imajdan oluşan kişiliğinin bir parçasıdır. • Mead’in Temel Savları: • Benlik doğuştan gelmez, benliği biyolojik güdüler yönlendirmez • Benlik sosyal deneyimle gelişir • Sosyal deneyim sembollerin değişimi ile gerçekleşir. • Anlam çıkarma çabası karşı tarafın niyetini anlamaktır. • Mead’in başkasının rolünü üstlenme kavramı. Başkalarının niyetini anlamak için, onların yerine kendimizi koyarız, kendimize dışarıdan bakarız.
• Aynada akseden ben: İnsanların bizi nasıl gördüğünü düşünerek kendimize ilişkin bir his oluşturmaya denir. Cooley bu terimi, “insanların bizi nasıl gördüğünü düşünmemize dayanan benlik imajı olarak tanımlar. • Özne Ben (I) ve Nesne Ben (Me): • Benlik iki bölümden oluşur, 1. ’si, I, öznedir ve aktiftir kedine göre eyler diğeri pasiftir bize nasıl tepki verdiğine göre davranışlarımızı biçimlendirir
Benliği Geliştirmek: • Benlik gelişimi diğer insanların rollerini üstlenerek mümkün olur • Çocuklar dil ve sembolleri kullandıkça benlikleri gelişir. Önemli ötekinin rolleri üstlenilir ve gelişim sağlanır. • Önemli öteki: sosyalizasyon süreci açısından özel önemde olan anne-baba gibi insanlar. • Genelleştirilmiş öteki: kendimizi değerlendirmede referans olarak kullandığımız, yaygın kültürel normlar ve değerler. Hayat boyu benlik sosyal deneyimlerle değişime uğrar. • Mead ve Freud Karşılaştırması: • Ben ve bana ve id ve ego farklıdır. İd biyolojik temellidir, Mead benliğin biyolojik olduğunu reddeder • İd ve ego çatışma, ben ve bana uyum içindedir.
Erikson’un Gelişimin Sekiz Evresi Kuramı • 1. Evre: Bebeklik Dönemi – temel güvene karşı güvensizlik: Bebekler ilk 8 ay dünyanın güvenilir bir yer olduğuna dair sınavlarını verirler • 2. Evre: Okul öncesi dönem-özerkliğe karşı kuşku ve utanç: ikinci sınav dünya ile tutarlı biçimde mücadelenin öğrenildiği 3 yaşı. Öz kontrol kazanmada başarısız olmak çocukları kendi yetenekleri hakkında kuşku duymaya yönlendirir. • 3. Evre: Okul Öncesi Dönem-girişimciliğe karşı suçluluk: 4 -5 yaşlarındaki çocuklar çevreleri (aile dışı) meşgul olmayı ve gerek aile gerekse dışarıdaki çevrelerinin ihtiyaçlarını karşılamada suçluluk ve başarısızlığı öğrenmelidir. • 4. Evre: Ergenlik Öncesi Dönem-çalışkan olmaya karşı aşağılık duygusu: 6 -13 okul dönem. Başarılarından gurur duyar ya da zorlukların üstesinden gelemeyeceklerini anlarlar.
• 5. Evre- Ergenlik – kimliğe karşı kimlik karmaşası: Ergenlik yaşlarında gençler kendi kişiliklerini oluşturmakla mücadele ederler. Kendilerini diğerleri ile özdeşleştirir ama tek ve özel olmak isterler. • 6. Evre: İlk yetişkinlik dönemi-samimiyete karşı yalnızlık: gençler yakın arkadaşlık, aşk bağlanma aynı zamanda bağımsız olmak ister ve bu hisleri dengelemeye çabalar • 7. Evre- Yetişkinlik dönemi-fark yaratmaya karşı içe dönüklük: Aile, iş ve yakın çevrede başarısız olunduğunda kişiler içe kapanır • 8. Evre-Yaşlılık dönemi-fark yaratmaya karşı içe dönüklük: hayatın sonu geldiği için gençliğe dönüp neyi başardıklarını görmeye çalışırlar. İçine kapalı olanlar için yaşlılık mutsuzluk ve kaçırılmış fırsatları gözler önüne taşır
Sosyalizasyon Faktörleri Aile: • a)çocukluk ilk dönem: Birkaç yıl boyunca çocuklar okula başlayana dek aileler değer, inanç ve beceri öğretirler. Aileden başka hiçbir şey çocuğa yeterli mutluluk ve uyumu sağlayamaz. Aile ve çevredeki insanların niteliği, çocuğun dünyayı nasıl gördüğünü belirler. • b) ırk ve sınıf: ırk bilinci ailede öğrenilir Amerika’da son yıllarda kendisini birden fazla ırkla tamamlayanların sayısı artmıştır. Sınıf bilinci de ailede öğrenilir. Çocuk ailelerine nasıl davranıldığın gözlemler ve sınıfını öğrenir. Zengin aileler çocuklarının yaratıcı ve değerlendirici özelliklerini geliştirmelerini ister. Fakir aileler ise itaat etmeyi öğretir. Zenginler çocuklarına spor ve sanat aktiviteleri yaptırır ve bu aktiviteler ileride başarıyı sağlayan kültürel sermayeyi oluşturur.
Okul: • Okul ırk ve sınıf bilincini verir • Herkes kendi sınıf ve ırkına göre bir grup oluşturur • Erkekler daha fazla fiziksel aktivitede bulunur, kızlar küçük işlerle uğraşır, sessizdirler • Çocuklar gizli müfredatı (gayrı resmi olarak öğretilenler) da öğrenir. • Aktivitelerle ‘kazanan’ ve ‘kaybeden’ olduğunu rekabeti ve uyumu öğrenir • Yüksek gelirli aile çocukları eğitimden daha çok yararlanır. • İlk bürokrasi deneyimi edinilir.
Akran Grubu: • İlgi sosyal düzey ve yaş olarak aynı olan sosyal grup. • Aile içinde konuşulmayan ve kabul görmeyen konular konuşulur • Genç ve yaşlı akranların davranışları nesil farkından dolayı farklıdır. • Umut edilen sosyalleşme: Bir kişinin arzu ettiği konuma gelmesine yardımcı olan öğrenme (dahil olunmak istenen grubun kelimelerinin ve stillerinin kullanılması)
Kitle İletişim Araçları: • TV, internet, video yerel kültürün değişmesini sağlar giyim kuşam dil eğlence gibi alanlarda beğenileri değiştirir. • Kitle iletişimi: herkese hitabeden iletişimi daha geniş bir izleyici kitlesi ile buluşturur • Etnik azınlıkların bahçıvan, uşak rolünde gösterilir güç hiyerarşisi yeniden üretilir.
Sosyalizasyon ve Yaşam Seyri Çocukluk: Dünyada 160 milyon çocuk çalışmaktadır Yarısı tam zamanlı işlerde, yarısı bedensel ve zihinsel açıdan zararlı işlerde Orta Çağ’da 4 -5 yaşındaki çocuklara yetişkin gibi davranılırdı çocuk olarak görülmezlerdi. Dolayısıyla Çocukluk biyolojiye değil kültüre dayalı bir inşadır. • Günümüzde çocukluk çağı boşanmalar ve az denetimden dolayı uzun sürüyor. Çocuklar TV ve Internete yetişkinlerin dünyası ile erkenden tanışıyor. • Bugünün çocukları 50 yıl önceki çocuklara göre daha fazla stres ve endişeye sahip • Ekonomisi geri ülkelerde çocuk işçilik daha yaygındır. • •
• Ergenlik ve gençlik yılları gençlerin kişiliklerini geliştirme mücadelesindeki duygusal ve sosyal karmaşıklıkla ilişkilendirilir • Ergenlik sosyal kökene göre değişir. İşçi sınıfı çocukları liseden sonra doğrudan anne baba olur, zengin aile çocukları gençlik dönemini 30’lara dek uzatır. • Zamanımızda çocukluk ve ergenlik arasında duygusal ve psikolojik mesafe azaldı
Yetişkinlik • Hayatta birçok başarının gerçekleştiği aşamadır. Kişilik bu aşamada biçimlenmiş olsa da yeni hayat deneyimleriyle değişmeye devam eder. • Biyolojik bir tanımı yok. İşe başlanan aile kurulan dönem gibi algılanır • Ölüm, işsizlik, boşanma benliği değişime uğratabilir
Orta Yetişkinlik • Bu dönemde kadınlar şayet boşanmışsa zor duruma düşebilir. Bu durumda kadınlar ya okula geri döner ya da yeni kariyer fırsatları kovalarlar. • Erkekler ulaşamadıkları kariyer için hayıflanır ya da kariyer nedeniyle feda ettiklerine üzülür.
Yaşlılık ve Ölüm Yaşlılık Biyoloji ve kültür tarafından tanımlanır Yeni rol ve sorumluluklar üstlenilir Geleneksel toplumlar, yaşlıları otorite olarak görür ve saygı gösterir. Sanayileşmiş toplumlar, yaşlıları elden çıkmış, değersiz olarak görür. Ölümü ve Ölmeyi Kabul Etmek Yaşlılar için sosyalizasyonun bir aşamasıdır. Bu evre dört aşamadan oluşur: inkar, kızgınlık, anlaşma-teslim olma ve kabul etme. • Hayatın her aşamasının sosyal yönden tanımlanması toplumdan topluma değişir • •
Bütüncül Kurumlar: • İnsanların toplumun diğer kesiminden izole edildiği ve idari görevliler tarafından yönlendirildiği kurumlar. • Hapishane, akıl hastanesi, manastır gibi yerler Goffman: 1 - Görevliler hayatın yönünü tayin eder (nerede ne zaman yenecek, içilecek vs. ) 2 - Hayat standartlaşmıştır. 3 - Önceden belirlenen kurallar ve rutinler var ve uymak zorunludur.
Yeniden Sosyalleşme: • Çevreyi dikkatli biçimde kontrol eden bir kişinin kişiliğindeki kökten değişim • Benlikte var olan sorunlardan kurtulmak • Ödül ve ceza yöntemiyle yeni bir benlik oluşturmak
Kohort: • Ortak yönü yaşı olan insanların ortak bir şeyi paylaşması • Toplumda Özgür müyüz? Toplum nasıl düşündüğümüzü, nasıl hissettiğimizi, nasıl hareket ettiğimizi belirler. • Mead toplumun bizden talepleri var ancak toplum üzerinde sürekli oynanabileceğini ve bunun değişim getirebileceğini savunmuştur. • Berger (1963) “Sonuç olarak, kuklalar gibi gözükebiliriz, ama bu sadece yüzeyde olandır. Önemli fark, durup bizi kontrol eden iplere bakabilir, onları birden çekip kopartabiliriz» • Margeret Mead: “düşünceli, sadakatli insanların dünyayı değiştirebileceğinden asla şüphe duymayın. Aslında bu hep var olan bir şeydir. ”
- Slides: 38