GERBNER VE KLTREL GSTERGELER George Gerbnerin nderliinde Annenberg
GERBNER VE KÜLTÜREL GÖSTERGELER
George Gerbner’in önderliğinde Annenberg Sochool of Communication University of Pennsylvenia’da 1969 başlayan ve çok uzun süre devam eden “kültürel göstergeler” adıyla bir projeye başladı.
Proje iki araştırmadan oluşur: İleti sistemi: İleti sisteminin çözümlenmesi için televizyondan programlar kaydedilir ve tv dünyasının özellikleri belirlenir.
Ekim: Ekim çözümlemesinde ise tv’yi az ya da çok izleyenlerin sorulara verdikleri yanıtlar incelenir. Amaç çok izleyenlerin az izleyenlere göre daha çok tv dünyasının potansiyel derslerini yansıtacak biçimde yanıt vermelerini bulmaktır.
Ekim kavramı: izleyicilerin düşüncelerine tv’nun katkılarını açıklar. Ekim farklılığı iki grup arasındaki yüzde farkıdır.
George Gerbner İçerik çözümlemesi yöntemini kullanarak bir kültürün tüm medya aracılığı ile kendisiyle iletişime girdiğini ve bu iletişimin bir kültürdeki değerler üzerinde geniş bir oydaşma sağladığını ya da değiştirdiğine inanır.
Gerbner, medyanın önemli özelliklerinin bireysel TV programlarında değil tüm çıktılar altında yatan modeller olduğunu düşünür. Bu modeller izleyici tarafından yavaş emilir izleyici bunların farkına bile varamaz. Gerbner’in çözümlemesi bu modelleri açığa çıkarmayı amaçlamıştır. Çoğu çalışması da TV’deki şiddet üzerinedir.
Öldürenler öldürülenler: şiddet miktarı iyi belgelenmiştir her on yapımdan sekizinin şiddet içerdiğini; on başrol oyuncusundan beşi şiddete başvurmuştur; altısı şiddete maruz kalmıştır. Haftada 400 kişi öldürülmüştür. 18– 30 yaş arası beyaz orta sınıf erkeğin öldürülmesi oldukça zordur.
Gerbner bunu toplumun bir yansıması olarak görür: biz orta sınıf beyaz olmayı gençliği çok değerli buluyoruz. Kahramanlar en yüksek değer atfedilen toplumsal gruplardan çıkmaktadır.
İçerik çözümlemesi ve kültürel göstergeler Daha önce içerik çözümlemesi yöntemini kullanan Gerbner gibi araştırmacılar daha çok düz anlamsal düzeyde kullanmışlardır. Ancak bu yöntemi düz anlamsal düzeydeki içerik çözümlemesinin toplumsal değerlerin yan anlamlarıyla ilişkilendirerek bazı genel sonuçlara ulaşılabilir:
medyada erkeklerin, beyaz yakalı mesleklerin, belli yaş grupların ve belli ırkın yoğunluklu temsili, yani gösterimdeki sıklık, değer sisteminde önemli bir konum işgal etmeye denk düşer. Tv’de kurban olarak gösterilme, gerçek yaşamda düşük sınıf eğretilemesidir.
Anlamsal ayrıştırma Anlam okurla ileti arasındaki dinamik bir etkileşimdir.
Kahramanlar, caniler ve kurbanlar Gerbner anlamsal ayrıştırmayı içerik çözümlemesi ile birleştirir. Öldüren öldürülenler ilişkisi içinde toplumsal gruplanmalar belirlendikten sonra izleyicilerin üç karakter sınıflamasındaki kişileri nasıl gördükleri araştırıldı:
Öldürenler, mutlu son (bunlar sonunda kazananlar yani kahramanlardır). Öldürenler, mutsuz son (yani caniler) Öldürülenler (kurbanlar)
Yetiştirme (cultivation) Gerbner görgül iletişim çalışmalarını daha ileri taşımıştır. Çünkü içerik çözümlemesi ve izleyici araştırmasından elde edilen verileri kullanmaktadır. Gerbner bu ilişkiyi “yetiştirme” olarak adlandırır; yani medya bir kültürdeki tutumları ve değerleri yetiştirir.
Medya bu değerleri yaratmaz önceden varolmak zorundadır, ancak bu değerleri besler, yayar ve kendi değerlerinin sürdürülmesi için bir oydaşma yaratır. İçerik çözümlemesi de bir kültürün bütün ileti sistemi içinde gömülü olan bütün değerleri açığa çıkarır.
Gerbner’in görüşlerinin önemli bulgularının Şöyle özetlemek mümkündür: 1) Kişileri birbirine bağlayan ve ortak bilinci kuran popüler kültürün dokusu şimdi kitle iletişiminden sağlanan, genellikle işlenmiş kültürdür.
2) Televizyon tekrarlanan ve yaygın kalıplar yoluyla belli bir dünya görüşünü ortaya atar; bu kalıplar organik bir şekilde birbiriyle ilişkili ve içsel olarak uyumludur. Gerbner ve grubu TV seyretmenin farklı dünya görüşleriyle uygun olduğunu bulmuşlardır. Bu uygun kalıpların en genel olanları ana akım olarak isimlendirilmiştir. Ana akım (anayol, orta yol) tv’nin ekmeye çalıştığı genel dünya görüşü ve değerleri olarak tanımlanabilir. Tv farklı dünya görüşünden olanlar tarafından izlenir. Ancak geleneksel farklılıkları bulanıklaştırır, daha homojen bir anaakım içinde kaynaştırır.
3) Televizyon merkezileşmiş öykü anlatma sistemidir. İzleyenlerin gelecekteki tercihleri etkileyen tutumları eker/ yetiştirir. 4) İzleyiciler televizyon dünyasının kültürel dokusunda yatan anlamları emmeye meyillidir
Kültürel Göstergeler yaklaşımı geleneksel kuram içinde çeşitli biçimlerde eleştirilmiştir: 1) Bu model gönderici alıcı modeli gibi ele alınmıştır. Bu içeriğin algılanmasına etki eden tarihsel, siyasal ve ekonomik koşullardan soyutlanarak incelenmiştir. 2) TV dışındaki diğer kültür üreten araçların rolünü ihmal eder.
3) Televizyon iletileri uyum için çalışabilir, fakat bu iletilerin reddiyle gelişen kültürel ayrılık ve değişim nasıl açıklanabilir? (farklı alt kültürler, inanç sitemleri vs)
4) TV’nin alt kültürlerin ve ulusal kültürlerin gelişmesine olan göreli katkısını saptamak zordur. 5) Okulun bulgularına göre izleyicilerin algılarının TV dünyası ile aynı olduğu gösterilmiştir ancak bunun tek nedenin TV olduğunu söylemek zordur. 6) Psikolojik şiddeti cinsel şiddeti şiddet tanımına dahil etmemiştir.
7) Simgesel yapılar ile izleyicilerin davranışları arasındaki karmaşık ilişkiyi çözümlemek kolay değildir 8) Annanberg School’a göre tv kurulmuş bir sanayi düzenin kültürel koludur; süregelen davranışları ve inançları değiştirme yerine destekleme yönünde hizmet eder. Böyle bir değerlendirme Frankfurt okulunun eleştirici görüşüne yakındır.
- Slides: 23