FIKRA Kaan Caglar Mark Kohen Fikra nedir Bir
FIKRA Kaan Caglar - Mark Kohen
Fikra nedir? Bir yazarın herhangi bir konu hakkındaki kişisel görüş, anlayış ve düşüncelerini kanıtlama gereği duymadan hoş bir üslupla yazdığı, kısa fikir yazılarına“fıkra” denir.
Fıkranın Özellikleri Düşünceleri hiçbir kalıba bağlı kalmadan serbestçe ortaya koyar. Ele aldığı konu üzerinde bir kamuoyu oluşturmayı amaçlar. Gazetelerin bazı sayfalarında, belli köşelerde, genel bir başlıkla, çoğunlukla da her gün yazılan fıkralarda konu kısaca incelenir, ancak mutlaka bir sonuca varılır. Daha çok iğneleyici, alaycı bir dille, bazen eleştiri bazen de sohbet tarzında yazılır. Fıkralarda okuyucuyla sohbet ediliyormuş havası hâkimdir. Anlatım senli benlidir Cümleler kısa ve anlaşılır niteliktedir.
Fıkranın Özellikleri Konular günceldir ve anlatılanların kalıcılık niteliği yoktur. Olaylar kişisel bir bakış açısıyla işlenir. Kısa, etkili ve dokunaklı bir sonuca varılır. Amaç, okuyucuyu etkilemektir. Düşünceler tekrarlanmaz. Bu yüzden fıkralar öz ve yoğun bir anlatıma sahiptir. Amaç, okuyucuya bazı günlük sorunları tanıtmak, bu sorunlar hakkında düşünceleri, derinliğe inmeden kanıtlamaya kalkmadan söylemektir. Köşe yazısı olan fıkralarda yazar, gündelik olayları özel bir görüşle, güzel bir üslupla, hiç kanıtlama gereği duymadan her gün kaleme alır.
Fikranin Amaci 1. Günlük olaylar veya düşüncelerle ilgili konular işlenir. 2. Konular tarafsız bir şekilde ele alınmalıdır. 3. Düşünceyi ön plânda olmalıdır. 4. Konular çok değişik açılardan ele almadan, ayrıntılara inmeden işlenir. 5. Yazılanlara okuyucuyu inandırma zorunluluğu yoktur. 6. Yazılanlar okuyucunun ilgisini çekmelidir. 7. Nükteli fıkralardan, kıssalardan, vecize ve atasözlerinden faydalanılmalıdır. 8. Açık, sade ve akıcı bir dil kullanılmalıdır.
Fikranin Yazilma Amaci Fıkraların amacı, siyasî, kültürel, ekonomik, toplumsal vb. konuları çok defa eleştirel bir bakış açısıyla anlatarak kamuoyunu yönlendirmektir. Fıkralarda kesin olmaktan ziyade güzel, hoş sonuçlara varmaya; canlı, ilgi çekici olmaya özen gösterilmelidir. Yazar kendi duygu ve düşüncelerini en başarılı şekilde yansıtarak okuyucu ile arasında sıkı bir bağ kurar. Hatirlatma: Bu tür fıkraları, kısa hikâye niteliğindeki, nükteli, mizah öğesi taşıyan fıkralarla karıştırmayınız. Bu tür fıkralarda dinleyeni güldürmek, eğlendirmek ön plandadır. Oysa köşe yazılarında okuyucuyu düşündürmek, güncel bir sorunu dile getirmek esastır.
Türk Edebiyatında İlk Fıkra Türk edebiyatında fıkra yazarlığı, Şinasi’nin 1860 yılında Agâh Efendi ile birlikte çıkardıkları Tercüman-ı Ahval gazetesindeki yazılarıyla başlamıştır. O zamandan günümüze kadar fıkra yazan başlıca yazarlar şunlardır: Namık Kemal, Ahmet Rasim, Ahmet Haşim, Falih Rıfkı Atay, Burhan Felek, Peyami Safa, Refi Cevat Ulunay, Orhan Seyfi Orhon, Yusuf Ziya Ortaç, Bedii Faik, Necip Fazıl Kısakürek, Nazlı Ilıcak, Rauf Tamer, Ahmet Kabaklı, Çetin Altan, Oktay Ekşi, Uğur Mumcu, Abdi İpekçi, İlhan Selçuk, Ergun Göze, Hasan Pulur, Mehmet Barlas, Fehmi Koru, Taha Akyol, Gürbüz Azak, Ahmet Taşgetiren, Cengiz Çandar, Yavuz Gökmen, Gülay Göktürk
Türk Edebiyatinda Fikra Fıkra türü yazılar Türk edebiyatına Tanzimat döneminde Batı dan geçmiştir. 1908’den sonra bu yazı türü Türk edebiyatında görülmeye başlanmıştır. Özellikle Ahmet Rasim fıkralarıyla tanınmıştır. Diger fikra yazarlari: Orhan Seyfi Orhon Aziz Nesin Ahmet Hesim Huseyin Cahit Yalcin Bedii Faik Falih Rifki Atay Cetin Altan
FIKRA-SOHBET FARKI Sohbette, fıkradan farklı olarak, karşılıklı konuşma üslûbu vardır. Yazar karşısında biri varmış gibi sorular sorar, cevaplar verir. Fıkralarda yazar serbest bir anlatımla düşüncelerini okuyucuya benimsetmeye çalışır. Sohbetlerin dışa dönük bir yapısının olması da onun fıkradan ayrılan yönlerinden bir diğeridir. Fıkra tarzı yazılar üslup olarak sohbete benzese de aralarında önemli farklar vardır. Sohbette, fıkradan farklı olarak, karşılıklı konuşma üslubu vardır. Yazar karşısında biri varmış gibi sorular sorar, cevaplar verir. Fıkralarda yazar serbest bir anlatımla düşüncelerini okuyucuya benimsetmeye çalışır. Sohbetlerin dışa dönük bir yapısının olması da onun fıkradan ayrılan yönlerinden bir diğeridir. Fıkra, bir gazete yazı türüdür; sohbet ise gazete yazı türü değildir.
MAKALE-FIKRA FARKI Makalelerde ispat esastır. Mutlaka bir sonuca varılır. Ciddî, bilimsel bir dil kullanılır. Oysa fıkralar daha serbest ve mizahî öğeler de içeren yazılardır. Yazar ilgi çekici konulardaki düşüncelerini tarafsız olma kaygısı gütmeden açıklar. Makaledeki gibi bir ispat (kanıtlama) Makale yazarı ele aldığı fikirleri bilimsel bir yaklaşımla incelerken fıkra yazarı kişisel görüşle ele alıp inceler. Makalede yazar fikirlerini kanıtlamak zorundadır. Bunun için sağlam güçlü kanıtlar göstermesi gerekir. Fıkrada ise böyle bir zorunluluk yoktur. Fıkra yazarı isterse ispatlama yoluna gider isterse gitmez, her türlü örneği kul 1 anabilir. Makale bilimsel bir yazı olduğu için resmi ve ciddi bir anlatım kul 1 anılır. Fıkrada ise samimi, rahat ve içten bir anlatım vardır.
GAZETEDE FIKRA Gazete ve dergi gibi süreli yayınlarda, bir yazarın periyodik olarak genel bir başlık altında günün sosyal ve siyasî olaylarını kendi bakış açısına, siyasî, ideolojik eğili-mine ve düşünce yapısına göre değerlendirdiği kısa yorum yazılarına fıkra denir. Yazarın, gündelik olayları, özel bir görüşle, güzel bir üslupla, kanıtlama gereği duymadan yazdığı kısa, günübirlik yazılardır. * Gazete yazısıdır. * Yazar düşüncelerini kanıtlama yoluna gitmez. * Dil tabiidir. Günlük deyimlere, yer nükteli sözlere yer verilir. * Okuyucuyla sohbet ediyormuş gibi bir hava sezdirilir. * Türün ünlüleri, Ahmet Rasim, Falih Rıfkı, A. Haşim, H. Cahit Yalçın, Peyami Safa.
Türk Fıkra Eserleri ● ● ● Belediyeye Dair(Ahmet Rasim , Şehir Mektupları, c. II. 95, 1911) Kayıkçı(Hüseyin Cahit Yalçın , Hayat-ı Hakikiye Sahneleri , 1909) Güvercin(Ahmet Haşim , Gurabahane-i Laklakaan , 1928) Okullar Açılırken(İlhan Selçuk , Cumhuriyet , 16. 9. 1970) Ehven-i Şer , Şerlerin En Beteriridir(Çetin Altan , Milliyet, 23. 9. 1960) Doğulu ve Batılı Olmak(Peyami Safa) Örneklerle Edebiyat Bilgileri -2 Cevdet Kudret
Kayıkçı Yazari: Hüseyin Cahit Yalcin Yararlanilan kaynagin adi: Kudret Cevdet, Örneklerle Edebiyat Bilgileri 2, Inkilap yayinlari
Kayıkçı Hisar’dan Kanlıca’ ya gec iyordum. Yas lı bir kayıkc ı, eski ve ag ır sandalını akıntıya kars ı su ru klemek ic in bu tu n kuvvetiyle ku reklere asılıyor, bir sel gibi akan ku c u k dalgalarla bog us uyordu. Bu mu cadele onu yormus tu. Aks am sog uk ve rutubetli olmakla beraber elbisesini c ıkarmıs tı. S imdi bu tu n bu harap vu cutta yorgunluktan titreyen bir go ru nu m vardı. Nefesi sıklas mıs , yu zu kızarmıs tı. Burus uk bir mes in gibi go ru nen c ehresinden akan terler go g su nu n kırc ıl kıllarından su zu lerek hararetle yanan bedenin de kuruyordu. Ve bu zavallı insan beni sandalda yaslanmaya kendinde hak bulan bir mahlu ku istedig im yere go tu rmek ic in ufak bir ekmek parc ası kars ılıg ında daima ug ras ıyordu. Bununla birlikte ben onda yine de gıpta ile bakacak bir yo n buldum. Konus urken dudaklarının arasından gu len beyaz, tamam, sag lam dis lerini is aret ederek: -Baba, dedim, mas allah dis lerin pek sag lam. . O vakit ihtiyarın c ehresi bir anofor gibi karıs tı. Kendisini bunca senelerden beri, muhtac ve gu c su z, s u ku reklere mahkum eden kaderine isyan eder gibi: -Neyleyim , dedi, yiyecek bir s ey bulamadıktan sonra. H. Cahit YALC IN
İnceleme Bu fıkrada cümleler kısa ve anlaşılması kolaydır. Bu fıkrada sohbet ediliyormuş havası vardır. (“Konus urken dudaklarının arasından gu len beyaz, tamam, sag lam dis lerini is aret ederek: -Baba, dedim, mas allah dis lerin pek sag lam. . O vakit ihtiyarın c ehresi bir anofor gibi karıs tı. Kendisini bunca senelerden beri, muhtac ve gu c su z, s u ku reklere mahkum eden kaderine isyan eder gibi: -Neyleyim , dedi, yiyecek bir s ey bulamadıktan sonra. ”) Fıkranın sonu dokunaklıdır ve okuyucu kolaylıkla etkileyebiliyor. Bu fıkrayı okuduktan sonra insan hayatın içindeki günlük sorunları hatırlıyor. Kayıkçının ne kadar zor bir hayatı olduğunu ve karnını doyurabilmek için bütün gün balık tuttuğunu görüyoruz ve insan kendi içinden kayıkçıya üzülmektedir.
Yazar Bunu Neden Yazmış Olabilir Bu fıkra da yaş kaç olursa olsun kaderiyle başa kalan bir kayıkçıyı görüyoruz. Bu fıkra da kayıkçının isyanını rahatlıkça görebiliyoruz. Yazar bu fıkrayı toplumdaki insanları farkındalık yaratmak için yazmış olabilir çünkü hala bazı insanlar yemek bulmakta zorlanıyordur ve bu yaşlı kayakçı gibi çalışmadan sadece balık tutarak hayatını sürdürmekte olan bir sürü insan vardır. Yazar burada bize hayatini paradan puldan aileden veya sevgiden farkli seylerle ile surdurebilecegimizi gostermek istemistir Yazarın bu yazıda ki tutumu gayet ciddidir. “Kendisini bunca senelerden beri, muhtac ve gu c su z, s u ku reklere mahkum eden kaderine isyan eder gibi: -Neyleyim , dedi, yiyecek bir s ey bulamadıktan sonra. ”
ANLATIM TEKNİĞİ Yazar bu fıkrayı öyküleyici bir anlatımla yazmıştır. Olay anlatımına dayanır. Belirli bir yerde , belirli bir zaman diliminde , kahramanların hareketlenmesiyle ortaya çıkan anlatım tekniğidir. Bu yüzden de kahramnlar hareket halindedir , aynı kayıkçının kendi kayağında çalışma içinde olduğu gibi. Bizde bu özellikleri fıkra da rahatlıkça görebiliyoruz. Öyküleme de yazar (-di , -miş) yani geçmiş zaman kipiyle anlatır. Buna örnek olarakta“Hisar’dan Kanlıca’ ya gec iyordum” ya da “Nefesi sıklaşmış , yüzü kızarmıştı. ” söyleyebiliriz.
- Slides: 17