FEODALTE GKH Genel Devlet Teorisi 2 A SINIFI

  • Slides: 62
Download presentation
FEODALİTE GKH- Genel Devlet Teorisi 2 -A SINIFI 23 Mart 2020

FEODALİTE GKH- Genel Devlet Teorisi 2 -A SINIFI 23 Mart 2020

GİRİŞ Feodalite, Ortaçağ’ın tamamında hâkim olan ekonomik, siyasal ve toplumsal bir düzen olarak kendini

GİRİŞ Feodalite, Ortaçağ’ın tamamında hâkim olan ekonomik, siyasal ve toplumsal bir düzen olarak kendini göstermiş ve merkezi devletlerin ortaya çıkmasıyla birlikte ortadan kalkmıştır. Genel ortak özellikler bulunmakla birlikte, farklı feodalite modellerinden söz edilebilir. İngiliz modeli Alman modeli Fransız modeli 2

İngiltere’de Feodalite İngiltere’de feodalite kendiliğinden gelişmiş; daha yavaş ilerlemiş ve daha geç çözülmüştür. İngiltere’de

İngiltere’de Feodalite İngiltere’de feodalite kendiliğinden gelişmiş; daha yavaş ilerlemiş ve daha geç çözülmüştür. İngiltere’de Fransa gibi aşırı çelişkilerin doğurduğu bir ihtilal yaşanmamış, bu nedenle parlamenter rejim daha oturmuş biçimde karşımıza çıkmıştır. 3

Fransa’da ve Almanya’da Feodalite Fransa’da, ani bir değişim, evrim sonucunda feodal düzenden modern devlete

Fransa’da ve Almanya’da Feodalite Fransa’da, ani bir değişim, evrim sonucunda feodal düzenden modern devlete geçildiği görülür. Almanya, bir taraftan birliğini geç tamamlayarak modern devlete en son geçen ülke olmuş, diğer taraftan da feodal unsurları tam anlamıyla tasfiye etmeden geçişi sağlamıştır. Nazi rejimini doğurmuştur. 4

 Feodalitenin geçerli olduğu dönem: Ortaçağ öncesi dönem: “Polis”ler tarihe karışmıştır. Roma İmparatorluğu bölünmüş,

Feodalitenin geçerli olduğu dönem: Ortaçağ öncesi dönem: “Polis”ler tarihe karışmıştır. Roma İmparatorluğu bölünmüş, çatırdamaya başlamıştır. Düşünsel alanda yaşanan gelişmeler: Antik Yunan düşünürlerinin görüşleri kaybolmuş, Epikürcü ve Stoacı okullar polisten doğan boşluğu doldurmaya çalışmışlardır. Epikürcüler: Toplumun bir sözleşme sonucu oluştuğunu ilk kez ortaya atan okul. Stoacılar: Doğal hukuku ileri sürmüşlerdir. (Evrensel hukuk ve yurttaşlık anlayışı/dünya vatandaşlığı) 5

ORTAÇAĞ NEDİR? Kendisinden önceki ve sonraki dönemler (çağlar) arasında ‘yitik’ bir dönem, tarihin akışı

ORTAÇAĞ NEDİR? Kendisinden önceki ve sonraki dönemler (çağlar) arasında ‘yitik’ bir dönem, tarihin akışı içerisinde yaşanmaması gereken, onu kesintiye uğratan ya da yanlış yöne sapılan bir dönemi ifade eden ‘orta’ bir çağı yansıtan bir kavram mıdır? Yeniçağ Avrupa kültürünü basitçe antik olana bir dönüş, yani eski Yunan ve Roma kültürünün yeni koşullara uyarlanması olarak mı görmek gerekir? 6

ORTAÇAĞ NEDİR? Karşı Görüş: Yeniçağ Avrupası’nın ekonomi ve düşünce sistemi varlığını “m. ö. 5.

ORTAÇAĞ NEDİR? Karşı Görüş: Yeniçağ Avrupası’nın ekonomi ve düşünce sistemi varlığını “m. ö. 5. yüzyılın eski Yunanı’na değil, feodal ekonomi ve ilişkiler dışında sermaye birikimine gebe kalan feodal dışı üretim ilişkilerinin yaratıcılarına” borçludur. Yeniçağın Avrupa ekonomisi ile kültürünü doğuran şey esasında Avrupa feodalizmi ile skolastisizminin karşıtı düşüncedir. Bu görüşe göre Yeniçağ modern düşüncesi antik olana dönüş değil, Ortaçağın antitezidir. 7

ORTAÇAĞ NEDİR? Öte yandan Ortaçağın modern düşünceye hiçbir katkısının olmadığını ileri sürmek doğru bir

ORTAÇAĞ NEDİR? Öte yandan Ortaçağın modern düşünceye hiçbir katkısının olmadığını ileri sürmek doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Avrupa aydınlanmasında Ortaçağ boyunca hâkim olan feodal düzen ile skolâstik zihniyet, zamanla kendi antitezlerini de üretmişlerdir Elbette bu aşamada Eski Yunan ve Roma medeniyetlerinin birikiminden de geniş ölçüde yararlanılmıştır. Bu nedenle Avrupa aydınlanmasını yalnızca Antik döneme ait değerlere bağlamak tam anlamıyla gerçeği yansıtmaz. 8

Siyasal Örgütlenme Bakımından Modern devlet, polisin modern çağa uyarlanmış bir versiyonu değildir. Modern devlet,

Siyasal Örgütlenme Bakımından Modern devlet, polisin modern çağa uyarlanmış bir versiyonu değildir. Modern devlet, Ortaçağ boyunca yaşanan toplumsal, siyasal ve ekonomik gelişmelerin ve kuramsal tartışmaların sonucunda, çok parçalı feodal düzenin tasfiye edilmesi sonucunda ortaya çıkmıştır. Modern devlet, feodal örgütlenmenin ANTİTEZİDİR. 9

İktidarın yapısı, kaynağı ve Toplum yapısı bakımından karşılaştırma Feodal Düzen Parçalı İktidar Dinsel Cemaat

İktidarın yapısı, kaynağı ve Toplum yapısı bakımından karşılaştırma Feodal Düzen Parçalı İktidar Dinsel Cemaat Modern Devlet Merkezi İktidar Seküler Birey/Yurttaş 10

Feodaliteyi Ortaya Çıkaran Nedenler Gianfranco Poggi, “Modern Devletin Gelişimi” adlı eserinde feodaliteyi ortaya çıkaran

Feodaliteyi Ortaya Çıkaran Nedenler Gianfranco Poggi, “Modern Devletin Gelişimi” adlı eserinde feodaliteyi ortaya çıkaran üç temel nedenden söz eder: Kavimler Göçü; Batı Roma İmparatorluğu’nun çöküşü; Temel ulaşım ve ticaret yollarının Akdeniz’den kayması. 11

Feodaliteyi Ortaya Çıkaran Nedenler Bu üç gelişmenin ardından Avrupa’da ortaya çıkan tablo: Bozuk ulaşım

Feodaliteyi Ortaya Çıkaran Nedenler Bu üç gelişmenin ardından Avrupa’da ortaya çıkan tablo: Bozuk ulaşım ve iletişim ağları; Büyük ölçüde ticaret dışına kayan bir ekonomik süreç; Ekonomik açıdan zayıflayan ve kaderine terk edilen kentler; Üretkenliği çok düşük bir tarım ekonomisi; Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasıyla merkezi ve toparlayıcı bir güçten yoksun ve dış dünyadan neredeyse tümüyle kopuk bir Avrupa. Sonuç: Feodalitenin ortaya çıkması için her şey hazırdır. 12

Feodaliteyi Ortaya Çıkaran Nedenler Bu tablonun, zorunlu olarak parçalı bir siyasal örgütlenmeyi dayattığı düşünülebilir.

Feodaliteyi Ortaya Çıkaran Nedenler Bu tablonun, zorunlu olarak parçalı bir siyasal örgütlenmeyi dayattığı düşünülebilir. Ancak feodal örgütlenmenin ortaya çıkışı, salt bu tablonun nedeni değildir. O dönemde hâkim olan dini anlayış ve skolâstik düşünme biçimi de bunu destekleyen bir başka etkendir. 13

Bir Savunma Biçimi Olarak Feodalite aynı zamanda bir savunma biçimidir. Germen ve Hun akınları

Bir Savunma Biçimi Olarak Feodalite aynı zamanda bir savunma biçimidir. Germen ve Hun akınları karşısına bir bütün olarak çıkarak tüm varlığını yitirmek yerine, Batı’nın, küçük birimler halinde, her biri tehlikenin geçmesi sonucunda adeta gelecekte gelişecek olan çekirdekler biçiminde örgütlendiği de söylenmektedir. 14

Feodalite: tam anlamıyla bir devletsizlik dönemi… Feodalite, toplumun egemen zümrelerini, bir hiyerarşi içinde birbirine

Feodalite: tam anlamıyla bir devletsizlik dönemi… Feodalite, toplumun egemen zümrelerini, bir hiyerarşi içinde birbirine bağlayan kişisel ilişkiler bütünüdür. Bu anlamda da kurumsallaşmış, soyut bir devlet anlayışı feodal düzende söz konusu değildi. Feodalitenin devletsizlik dönemi oluşunu açıklamak için feodal düzene özgü birtakım kurumların açıklanması gerekir. Poggi, bu kurumları Latince adlarıyla Commendatio, beneficium (fief) ve immunitas olarak sıralar. 15

Commendatio Özgür ama güçsüz olan bireyin, daha güçlü konumdaki bir başkasının korumasına sığınması, hükmü

Commendatio Özgür ama güçsüz olan bireyin, daha güçlü konumdaki bir başkasının korumasına sığınması, hükmü altına girmesi ve gerekirse hizmetkârı olması anlamına gelir. Bu ilişkiye göre himaye altına giren (vassal), lorduna itaat ve yardım edip tavsiyelerde bulunacak, lord da bunun karşılığında vassalını koruyacaktır. 16

Beneficium (Toprak imtiyazı) Beneficium ya da fief, dinsel ya da idari görev üstlenmiş bir

Beneficium (Toprak imtiyazı) Beneficium ya da fief, dinsel ya da idari görev üstlenmiş bir kişi ya da topluluğun maddi gereksinimlerini karşılamak amacıyla verilmiş toprak imtiyazı idi. Bunun verilmesinin nedeni, vassalın fiefini ekonomik olarak kullanarak kendisini koruyan lorduna karşı hizmet borcunu ödemesiydi. 17

Immunitas, bireyin ya da topluluğun mülkünün, bağlı olduğu otoritenin mali, askeri ve yargı gücünden

Immunitas, bireyin ya da topluluğun mülkünün, bağlı olduğu otoritenin mali, askeri ve yargı gücünden bağışık olması anlamına gelmekteydi. Feodal düzen bağlamında bu kavram, vassalın fief (ve üzerinde yaşayanlar – serfler) üzerinde birtakım yönetsel yetkilerle donatılması anlamında kullanılmıştır. Bunun anlamı, toprak imtiyazını kullananın, hiçbir zaman o toprağın sahibi olamamasıdır. 18

Feodalite: Devletsizlik Rejimi: Kralın Konumu Toprağın asıl sahibi olan kral, bunu kullanma hakkını soylulara

Feodalite: Devletsizlik Rejimi: Kralın Konumu Toprağın asıl sahibi olan kral, bunu kullanma hakkını soylulara vermekte; böylelikle toprak ile o toprak üzerinde yaşayan köylüler üzerindeki yönetsel yetkileri kral değil, soylu kullanmakta idi. Kral, tebaası ile doğrudan ilişkiye girme olanağına da sahip değildi. 19

 Soylular, kral tarafından kendilerine verilen geniş yetkileri kullanmalarına karşın toprakların gerçek sahipleri değillerdi

Soylular, kral tarafından kendilerine verilen geniş yetkileri kullanmalarına karşın toprakların gerçek sahipleri değillerdi ve görünüşte de olsa bir krala bağlıydılar. Kısaca; modern devlette merkezileşecek olan güç, feodal yapılanmada parçalanmış durumdaydı. Yönetme yetkilerini, her bir feodal birimde bulunan feodal bey kullanırdı. 20

 “XIII. yüzyılda Fransız kralı o sırada bile, bildiğimiz anlamıyla “yönetmekten” uzaktı. Saint Louis

“XIII. yüzyılda Fransız kralı o sırada bile, bildiğimiz anlamıyla “yönetmekten” uzaktı. Saint Louis baronlarıyla, bir baronun diğerleriyle savaşabileceği gibi savaşabiliyordu. Kralla savaşmanın, ancak balta ya da darağacıyla çözülebilecek bir suç olduğu kuramı sonraları gelişmiştir. ” (Arthur Maurice Hocart, “Krallar ve Danışmanları: Yasa”, C. Bali AKAL, Devlet Kuramı, s. 76. ) 21

EKONOMİK AÇIDAN FEODALİTE Büyük ölçüde tarımsal üretime dayanan, ticaretten neredeyse bahsedilemeyen, küçük ölçekli ve

EKONOMİK AÇIDAN FEODALİTE Büyük ölçüde tarımsal üretime dayanan, ticaretten neredeyse bahsedilemeyen, küçük ölçekli ve kapalı bir ekonomik yapı. Üretimin amacı değiş-tokuş değil, toplumsal ihtiyaçları karşılamaktır. Ortaya çıkan üretim fazlası, onu üreten “serf”e değil, feodal beye aittir. 22

EN ALT SINIF: SERF: Toprağa bağlı köylü. Sürekli olarak lordun evine bağlı kalan ve

EN ALT SINIF: SERF: Toprağa bağlı köylü. Sürekli olarak lordun evine bağlı kalan ve her zaman onun tarlalarında çalışan “demesne” serfleri; iki-üç dönümlük bir toprağı olan, “bordar” denilen çok yoksul köylüler; kendi toprağı olmayıp, sadece bir kulübesi (cottage) olan karın tokluğuna çalışan “cotter”lar. Az da olsa serbest köylüler de bulunmaktadır. 23

Serbest Köylüler Bunların bir kısmı lordlarına sabit bir hizmet verir; bazıları ortaklık usulü ile

Serbest Köylüler Bunların bir kısmı lordlarına sabit bir hizmet verir; bazıları ortaklık usulü ile lordun topraklarını işler; bazıları hiçbir hizmet görmeyip lordlarına nakdi ödeme yaparlardı. Az bir kısmı ise kendi topraklarının yanında lordun topraklarının da bir kısmını kiralayarak işlerlerdi. 24

FEODAL BEYLER Feodal bey, iktidarın üç işlevi olan kuralı koyma (yasama), koyduğu kuralı uygulama

FEODAL BEYLER Feodal bey, iktidarın üç işlevi olan kuralı koyma (yasama), koyduğu kuralı uygulama (yürütme) ve uyuşmazlıkları çözme (yargı) işlevlerinin tümüne, kendi toprakları üzerinde sahipti. 25

ORTAÇAĞDA DİNSEL OTORİTE Akla gelmesi gereken iki kavram: Kilise Skolastisizm (Skolastik düşünce) 26

ORTAÇAĞDA DİNSEL OTORİTE Akla gelmesi gereken iki kavram: Kilise Skolastisizm (Skolastik düşünce) 26

KİLİSE Ortaçağın otorite çokbaşlılığını tamamlayan diğer bir kurum da kilisedir. Ortaçağ’da iktidarın kaynağının Tanrı

KİLİSE Ortaçağın otorite çokbaşlılığını tamamlayan diğer bir kurum da kilisedir. Ortaçağ’da iktidarın kaynağının Tanrı olduğu biçimindeki kabul, kiliseye büyük güç vermekteydi. İktidar bir “asa” ise, bu asa kralda ya da feodal beylerde değil, kilisede idi. Kilisenin meşru görmediği bir iktidarın meşru olması mümkün değildi. 27

Hıristiyanlık dini başlangıçta din ve dünya işlerinin birbirlerinden ayrılması ilkesiyle ve bunun sonucunda da

Hıristiyanlık dini başlangıçta din ve dünya işlerinin birbirlerinden ayrılması ilkesiyle ve bunun sonucunda da dünyevi iktidar ilişkilerine kayıtsız biçimde ortaya çıkmıştı. Zamanla bu anlayışın terk edilmesi ile kralla kilise arasında asırlar sürecek bir mücadele başlamış; kilisenin giderek güçlenmesi sonucunda kral – kilise ilişkilerindeki denge ikincisi lehine bozulmaya başlamıştır. Sonuçta kralların da üzerinde bir güce ulaşan kilise dünyevi iktidardan payına düşeni almak istemiştir. Kralların bu dengesizliği kendi lehlerine çevirmeleri ancak Ortaçağ sonlarına doğru gerçekleşebilmiştir. 28

Ara Dönem: Ständestaat Poggi tarafından feodalizmden ayrı bir aşama olarak kabul edilmektedir. Ständestaat ister

Ara Dönem: Ständestaat Poggi tarafından feodalizmden ayrı bir aşama olarak kabul edilmektedir. Ständestaat ister devlete giden yolda ayrı bir dönem, ister feodalizmin devamı olarak nitelensin, birtakım özgülükler getirdiği açıktır. 29

Ständestaat Avrupa’da kentler asırlar süren bir çöküntü ve terk edilmişlik yaşamışlardı. Avrupa’da kent var

Ständestaat Avrupa’da kentler asırlar süren bir çöküntü ve terk edilmişlik yaşamışlardı. Avrupa’da kent var mıdır? Bu soruya, kente yüklenen anlam eğer “ekonomisini ticarete dayandıran merkezler” ise ‘hayır’ yanıtını vermek gerekir. 30

Ständestaat Kentlerin yükselişinin önkoşulu, ticaretin gelişmesiydi. Bunun yavaş gerçekleşmeye başladığı görülür. 31

Ständestaat Kentlerin yükselişinin önkoşulu, ticaretin gelişmesiydi. Bunun yavaş gerçekleşmeye başladığı görülür. 31

Ständestaat Kentlerin yükselme seyri: -Barbar istilaları sona ermiştir. -Müslüman ilerleyişi durmuştur. -Haçlı Seferleri -Akdeniz

Ständestaat Kentlerin yükselme seyri: -Barbar istilaları sona ermiştir. -Müslüman ilerleyişi durmuştur. -Haçlı Seferleri -Akdeniz muhasaradan kurtarılmıştır. Tüm bunlar ticareti canlandırmaktadır. 32

Ständestaat Yeni bir sınıf doğmaktadır: Burjuva… 33

Ständestaat Yeni bir sınıf doğmaktadır: Burjuva… 33

Ständestaat Burjuva sınıfının krallar tarafından da soylu sınıfa karşı korunduğu görülür. Bunun nedeni, krallığın

Ständestaat Burjuva sınıfının krallar tarafından da soylu sınıfa karşı korunduğu görülür. Bunun nedeni, krallığın vergi gelirlerinin artmasıdır. Krallar bu amaçla kentlere tüzel kişilik tanımışlardır. 34

Ständestaat Kralın tanıdığı feodal yetkiler soylu bireylere değil, bir zümreye tanınıyordu. Ständestaat denilen yapılarda,

Ständestaat Kralın tanıdığı feodal yetkiler soylu bireylere değil, bir zümreye tanınıyordu. Ständestaat denilen yapılarda, kendisini hükümdar nezdinde temsil eden ve belirli konularda hükümdarla işbirliği yapan, stände adı verilen kurumlar bulunmaktaydı ve Poggi’ye göre ständestaat’ı özgün bir yönetim yapan da budur. Tebaa ile kralın arasında soyluların bulunduğu klasik feodal düzende ise, böyle bir şeyden söz edilemezdi 35

Ständestaat, feodal düzende kral ve toprağı kullanan feodal beylerin yanında yeni bir siyasal güç

Ständestaat, feodal düzende kral ve toprağı kullanan feodal beylerin yanında yeni bir siyasal güç odağı olarak ortaya çıkmıştır ve böylelikle feodal düzene yeni bir boyut kazandırmıştır, o kadar. Soylular kentlerin yükselmesiyle birlikte ekonomik yönden zayıflasalar da, soyluların varlıklarını ve siyasal ağırlıklarını tümüyle kaybettikleri ileri sürülemez. 36

Feodal Yapıyı Çökerten İç Çelişkiler Bu çelişkilerden en önemlisi, ama aynı zamanda feodalitenin en

Feodal Yapıyı Çökerten İç Çelişkiler Bu çelişkilerden en önemlisi, ama aynı zamanda feodalitenin en temel niteliği: feodal düzenin farklı iktidar odaklarından ibaret olması. En temel ilkesi, hiç de yapıcı olmayan, çıkarların dayatılmasına dayanan bir çatışma anlayışı olan bir sistemin er geç çökmesi kaçınılmazdı. 37

Feodal Yapıyı Çökerten İç Çelişkiler İkinci çelişki, feodalitenin, zamanla sistemin parçası olan kişileri sistemin

Feodal Yapıyı Çökerten İç Çelişkiler İkinci çelişki, feodalitenin, zamanla sistemin parçası olan kişileri sistemin dışında bırakarak kendini bitirmesidir. Önce, 11 -13. yüzyıllar arası yaşanan nüfus patlaması Toprakları tarıma açma politikası. 14. yüzyıl, büyük veba salgını. 38

Feodal Yapıyı Çökerten İç Çelişkiler 14. yüzyılda Avrupa’yı kasıp kavuran veba salgınında nüfusun yüzde

Feodal Yapıyı Çökerten İç Çelişkiler 14. yüzyılda Avrupa’yı kasıp kavuran veba salgınında nüfusun yüzde kırkının hayatını kaybetmesi sonucunda işgücü maliyetinin artması ve tarımsal ürünlerin fiyatlarının düşmesi ile feodal beylerin ekonomik güçlerini kaybetmesi… 39

Dipnot: Veba Salgını (Kara Ölüm) 1347 - 1351 yılları arasında Avrupa’da büyük yıkıma yol

Dipnot: Veba Salgını (Kara Ölüm) 1347 - 1351 yılları arasında Avrupa’da büyük yıkıma yol açan veba salgınıdır. Asya'nın güney batısında başlayarak 1340'lı yılların sonlarında Avrupa'ya ulaşmıştır. Çin ve Orta Asya'dan başlayan veba, 1347'de Kırım'da bir Ceneviz ticaret merkezini kuşatan Kıpçak ordusunun vebalı cesetleri mancınıkla kentin içine atmasıyla Avrupa'ya taşınmıştır. Salgın sonucunda, Avrupa nüfusunun yaklaşık 1/3’ü hayatını kaybetmiştir. Kara Ölüm'ün Avrupa'nın nüfusu üzerinde büyük bir etkisi olmuş ve Avrupa'nın sosyal temellerini değiştirmiştir. Roma Katolik Kilisesi için de büyük bir darbe olan Kara Ölüm; Museviler, Müslümanlar, yabancılar, dilenciler başta olmak üzere azınlıklara zulmedilmesine yol açmıştır. 40

Feodal Yapıyı Çökerten İç Çelişkiler Kiliseden ve soylulardan aldıkları bataklıkları kurutarak tarıma açan kişiler,

Feodal Yapıyı Çökerten İç Çelişkiler Kiliseden ve soylulardan aldıkları bataklıkları kurutarak tarıma açan kişiler, zamanla bu toprakları elinde tutma hakkını da kazanmışlardır. Bundan başka, feodal beylerin ekonomik sıkıntıdan kurtulmak için başvurdukları kısa vadeli çözümler, sistemi çökertmektedir. . . “Serfler, topraklarının angarya yükümlülüklerinden bağışıklığını satın aldıktan başka, kendi kişisel özgürlüklerini de satın almaktadırlar” (Huberman) 41

Feodal Yapıyı Çökerten İç Çelişkiler Bir yandan da ekonomi hızla ticarileşmekte, kentler yükselmekte, böylece

Feodal Yapıyı Çökerten İç Çelişkiler Bir yandan da ekonomi hızla ticarileşmekte, kentler yükselmekte, böylece sistemin kendini yok ettiği açıkça ortaya çıkmaktadır… 42

Feodal Yapıyı Çökerten İç Çelişkiler Feodalitenin üçüncü çelişkisi ise, benimsediği ekonomik modelin niteliğidir… Kapalı

Feodal Yapıyı Çökerten İç Çelişkiler Feodalitenin üçüncü çelişkisi ise, benimsediği ekonomik modelin niteliğidir… Kapalı ve salt tarımsal üretime dayalı sistemin, ekonominin dışa açılıp ticarileşmesi karşısında uzun süre yaşaması beklenemezdi. 43

Feodal Yapıyı Çökerten İç Çelişkiler Tarım ekonomisinin dışına çıkan bireyler, aynı zamanda feodal üretim

Feodal Yapıyı Çökerten İç Çelişkiler Tarım ekonomisinin dışına çıkan bireyler, aynı zamanda feodal üretim sisteminin de dışına ve karşısına çıkmış olmaktadırlar… 44

Feodal Yapıyı Çökerten İç Çelişkiler Feodal ekonomik ilişkilerin dışa açılması ve giderek ‘yerellik’ özelliğini

Feodal Yapıyı Çökerten İç Çelişkiler Feodal ekonomik ilişkilerin dışa açılması ve giderek ‘yerellik’ özelliğini yitirmesi, bu ilişkilerin ‘yerel’ otoriteler tarafından düzenlenmesini de tümüyle olanaksızlaştırmıştır. 45

Feodal Yapıyı Çökerten İç Çelişkiler Kralla burjuva sınıfının karşılıklı ekonomik çıkarları… Kralların, yeni vergi

Feodal Yapıyı Çökerten İç Çelişkiler Kralla burjuva sınıfının karşılıklı ekonomik çıkarları… Kralların, yeni vergi kaynağı olarak burjuvayı korumakta büyük çıkarı vardı. Burjuva sınıfı bakımından ise daha geniş pazarlara ulaşmaları için yönetim yetkilerinin tek merkezde, yani kralda toplanması büyük önem taşımaktaydı. 46

 Bu gelişmeler sonucunda gücünü yitiren tek kurum feodal senyörler değildi. Kilise bakımından da

Bu gelişmeler sonucunda gücünü yitiren tek kurum feodal senyörler değildi. Kilise bakımından da benzer bir süreç kendini gösteriyordu. 47

SKOLASTİK DÜŞÜNCE VE ÖNEMLİ DÜŞÜNÜRLER

SKOLASTİK DÜŞÜNCE VE ÖNEMLİ DÜŞÜNÜRLER

Ortaçağa Hakim Düşünce Ortaçağ, skolastik düşüncenin, tartışma kabul etmez doğruların kabul edildiği bir dönemdir.

Ortaçağa Hakim Düşünce Ortaçağ, skolastik düşüncenin, tartışma kabul etmez doğruların kabul edildiği bir dönemdir. Bilgi ve inancın uzlaştırılması. . . Hıristiyanlık dininin öğretilerinin doğrulanmaya çalışılmasında kullanılmıştır. Aquinolu Thomas: “kutsal doktrin, insan aklını, inancın kanıtlanmasında değil, bu doktrinde ortaya konulan herşeyi açıklığa kavuşturulmasında kullanır” Bu dönemde ortaya çıkan pek çok düşünür, birtakım dogmaların (Hıristiyanlık kuralları ve Aristo felsefesi gibi) etkisi altında kalmışlardır. 49

Ortaçağa Hakim Düşünce Bu dönemdeki hukuk anlayışı da, tanrısal kökenli bir doğal hukuk anlayışıdır…

Ortaçağa Hakim Düşünce Bu dönemdeki hukuk anlayışı da, tanrısal kökenli bir doğal hukuk anlayışıdır… Hukukun kaynağı, TANRI’dır. İktidarın kaynağı, TANRI’dır. Yine de, genel çizgiden farklı düşünen düşünürler ortaya çıkmıştır… 50

Aquinolu Thomas (Thomas Aquinas) (1224 -1274) Ortaçağın Aristosu. Ortaçağın Batı dünyasına göre en büyük

Aquinolu Thomas (Thomas Aquinas) (1224 -1274) Ortaçağın Aristosu. Ortaçağın Batı dünyasına göre en büyük düşünürü… 51

Aquinolu Thomas Siyasal doktrininin temelinde, zalim ve keyfi iktidarı sınırlama kaygısı çok önemli rol

Aquinolu Thomas Siyasal doktrininin temelinde, zalim ve keyfi iktidarı sınırlama kaygısı çok önemli rol oynar. Kral da dahil olmak üzere tüm insanlar, tanrının iradesi anlamına gelen ilahi yasalara tabidir. Bu ilahi yasa, doğal bir yasadır. 52

Aquinolu Thomas: Direnme Hakkı Hükümdar yönetilenlere zulmedemez. Ancak hükümdar, ilahi ve ebedi yasaya ve

Aquinolu Thomas: Direnme Hakkı Hükümdar yönetilenlere zulmedemez. Ancak hükümdar, ilahi ve ebedi yasaya ve akıl yolu ile bulunan doğal yasaya aykırı davranır da bireylere zulmederse, bireyler buna uymak zorunda değildirler… 53

Aquinolu Thomas: İktidarın Kaynağı İktidar TANRI’dan, HALK ARACILIĞIYLA gelir. . . 54

Aquinolu Thomas: İktidarın Kaynağı İktidar TANRI’dan, HALK ARACILIĞIYLA gelir. . . 54

Aquinolu Thomas: İktidarın Kaynağı Tanrı, iktidarın nasıl kullanılacağını bildirmemiştir. İktidarın en başta gelen yetkisi,

Aquinolu Thomas: İktidarın Kaynağı Tanrı, iktidarın nasıl kullanılacağını bildirmemiştir. İktidarın en başta gelen yetkisi, yasa yapmadır. Bu yetki ise, tüm topluluğa, yani halka ya da onu temsil edenlere ait bir haktır… 55

Aquinolu Thomas: Din ve Dünya İşleri Thomas Aquinas, dini ve dünyevi otoritelerin birbirlerinden ayrı

Aquinolu Thomas: Din ve Dünya İşleri Thomas Aquinas, dini ve dünyevi otoritelerin birbirlerinden ayrı olduğunu, yeryüzü işleri ile uğraşan devlet gücü ile ahiret işleri ile uğraşan otoritenin birbirinden ayrılmasını, birbirlerinin alanlarına karışmamaları gerektiğini belirtir. Yine de dini otoriteye dolaylı bir üstünlük tanır. 56

Aquinolu Thomas: Özgürlükçü değildir. Kölelik kurumunu savunur (Aristo’ya paralel olarak) Vicdan hürriyetini de reddeder:

Aquinolu Thomas: Özgürlükçü değildir. Kölelik kurumunu savunur (Aristo’ya paralel olarak) Vicdan hürriyetini de reddeder: Kilisenin vicdanlar üzerindeki etkisi mutlaktır ve bu konu hoşgörü götürmez. Dine fesat karıştırmanın cezası yalnızca aforoz değil, aynı zamanda da ölümdür… 57

Padovalı Marsilius (Marsilius Patavinus) (1270 -1340) Devrine göre çok ilerici görüşler… Doğal hukuku müphem

Padovalı Marsilius (Marsilius Patavinus) (1270 -1340) Devrine göre çok ilerici görüşler… Doğal hukuku müphem bulur… 58

Padovalı Marsilius: İktidarın Kaynağı İKTİDAR, DOĞRUDAN DOĞRUYA HALKTAN GELİR. Halk, siyasal iktidarı kimseye terk

Padovalı Marsilius: İktidarın Kaynağı İKTİDAR, DOĞRUDAN DOĞRUYA HALKTAN GELİR. Halk, siyasal iktidarı kimseye terk etmiş değildir. Halkın yasaların yapılmasına doğrudan katılmalarının gerekli olduğunu savunur. 59

Padovalı Marsilius “Barışın Savunucusu” adlı eserinde, demokratik bir sistemin üç temel unsurunu açıkça belirtmiştir:

Padovalı Marsilius “Barışın Savunucusu” adlı eserinde, demokratik bir sistemin üç temel unsurunu açıkça belirtmiştir: yasama yetkisi halktadır; yürütme organını yasama organı belirler; yasama organı yürütmeyi her zaman denetleyebilir ve görevini iyi yapamadığı zaman her zaman iktidardan uzaklaştırabilir 60

Padovalı Marsilius: Vicdan Hürriyeti Aquinolu Thomas’ın aksine vicdan hürriyetinin varlığını savunur. Ona göre din

Padovalı Marsilius: Vicdan Hürriyeti Aquinolu Thomas’ın aksine vicdan hürriyetinin varlığını savunur. Ona göre din adamları insanlara ancak iyi yolu gösterebilirler, ancak kimseyi zor kullanarak bu yola sevk edemezler. Kimseye zorla iman aşılanamaz… 61

FEODAL AVRUPA’DA İKTİDARIN KAYNAĞI HAKKINDAKİ GÖRÜŞLER Klasik Ortaçağ Görüşü : Tüm iktidarlar Tanrıdan Gelir

FEODAL AVRUPA’DA İKTİDARIN KAYNAĞI HAKKINDAKİ GÖRÜŞLER Klasik Ortaçağ Görüşü : Tüm iktidarlar Tanrıdan Gelir Aquinolu Thomas İktidar : Tanrı’dan halk aracılığıyla gelir. Padovalı Marsilius : İktidar, doğrudan doğruya halktan gelir. 62