FELSEFEDN LKS Celal BYK slam ok farkl dnce
FELSEFE-DİN İLİŞKİSİ Celal BÜYÜK
İslam çok farklı düşünce ve Tanrı tasavvurlarıyla kaçınılmaz olarak hesaplaşmak durumunda kalınca, bilinen anlamıyla felsefe de bir zaruret olarak 8. Y. Y. da ortaya çıktı. Felsefi düşünce uyanınca da felsefe-din tartışması ilk sırayı alan bir sorun oldu.
Felsefe-din ilişkisinden bahsetmek, akıl-iman ilişkisinden bahsetmek demektir. Bir takım ayrılıklara rağmen din ile felsefe ve diğer bilim dalları arasında temelde konu bütünlüğü vardır: Allah-Alem- İnsan
Felsefe, var olan şeyler üzerine yapılan genel bir incelemedir. Din de insan hayatında var olan şeylerden biri olduğu için, o da felsefenin konularından birini oluşturmuştur.
1 -Kindi’ci Uzlaştırma Kindî nazarında felsefe, konum ve derece itibarıyla insani sanatların en üstünüdür. Çünkü felsefe, insanlık gücü kadar varlıkların bilgisini elde etmekten ibarettir. Ona göre filozof; bilgisinde doğruya ulaşma, davranışında ise doğruya göre eylemde bulunma amacını güder. Kindî Tanımlar Risalesi’nde çeşitli açılardan yola çıkarak felsefenin şu tanımlarını vermiştir:
Felsefe, insanın gücü yettiği ölçüde tümel ve ebedî varlıkları varoluşları, mahiyetleri ve nedenleri itibarıyla bilmektir. Felsefe, insanın kendini bilmesidir. Felsefe, insanın gücü yettiği ölçüde davranışlarında Allah’ın fiillerine benzemeye çalışması, yani erdemlere tamamen sahip olmasıdır. Felsefe, iradi ölümü gözetmektir, yani şehvet ve hevesi kırmaktır.
Kindî, felsefe ile dinin konuları ve amacı arasında benzerlik görmekte; felsefi bilgilerin, Müslümanlar tarafından da sahiplenmesi gerektiğini düşünmektedir. Felsefeye karşı çıkanların yine felsefenin içinden delillerini bulmaları icap eder. Bu da zaten felsefe yapmanın bir başka örneğidir. Bu itibarla Kindî‘ye göre her hâlükârda felsefe yapmak gereklidir.
Kindi, din ile felsefe/akıl ile vahyin uzlaştırılabileceğini iki farklı şekilde göstermeye çalışır: a) Din ve felsefenin gaye birliği. Din gibi felsefenin problemi de Allah’ın varlığı ve birliğidir. b) Epistemolojiktir. Dini bilgi, vahiy mahsulü olduğu için akıl mahsulü olan felsefi bilgiden daha çok yakini olduğunu kabul eder.
Peygamberi bilgiyi rasyonel bilgilerden kabul eder. Salim aklın felsefesiyle dinin öğretileri arasında çelişki olmaz. Bir çelişme varsa dini bilgi tercih edilir. (Gazali, Fahrüddin Razi, S. Ş. Cürcani, A. İci)
2 -Farabi’ci Uzlaştırma Farabî’nin vermiş olduğu çeşitli felsefe tanımları vardır. Birkaçı şöyledir: Felsefe, büyük hikmeti, yani bütün erdemleri tercih etmek ve onu sevmektir. Felsefe, varlıkların bizzat anlamlarını düşünmek ve onları kanıtlarla tasdik etmektir. Felsefe, amacı yalnızca iyi olanı elde etmek olan bir sanattır. Felsefe, varlıkları var olmaları itibarıyla bilmektir.
O, din ve felsefe arasındaki uzlaştırmayı nübüvvet ve filozofluk anlayışına dayandırarak açıklar. Ona göre peygamber ile filozof arasında hiçbir fark yoktur. İkisinin de gayesi insanlara dünya ve ahiret mutluluğunu sağlamaktır. Ancak filozof, kendi gayretiyle Allaha yaklaşmada kesbi bir çaba harcadığı için usulen bir üstünlük sahibidir.
3 - İbn Rüşd’çü Uzlaştırma İbn Rüşde göre, İslam düşünce tarihinde din ile felsefe arasında var gibi gösterilmeye çalışılan zıtlıklar, felsefenin ne olduğunu bilmeyen kelamcılar tarafından çıkarılmaktadır. İbn Rüşde göre, aklın kullanılmasını dinin kendi emretmektedir. Dolayısıyla din, felsefe yapmayı emretmektedir. Felsefe, insanı dinin aleyhine götürmez, dine doğru götürür. Felsefe ile din iki ayrı gerçek değil, aynı gerçeğin iki ayrı ifadesidir.
İbn Rüşd, önce felsefenin ne olduğuna ve neler yaptığına bakma gereği duyar. Ona göre felsefe, varlıkları araştırır ve her biri sanat eseri olan varlıkların büyük Sanatkâr’a delalet ettiğini ortaya koyar. Zira varlıklar büyük Sanatkâr’ın bir eseridir. Bu durumda varlıkların bilgisi ne ölçüde tam olursa, yaratıcı hakkındaki bilgi de o ölçüde tam olur. İbn Rüşd, İslam dininin varlıkları akılla tetkik etmeye ve onlar hakkında bilgi sahibi olmaya çağırdığını söyler ve ayetlerden de örnekler verir:
«Ey basiret sahipleri ibret alınız. ”(Haşr 59/2) “Develere bakmıyorlar mı nasıl yaratıldı? Göğe bakmıyorlar mı nasıl yükseltildi? ” (Gaşiye, 88/16, 17) İbn Rüşd’e göre, varlıklar hakkında bilgi edinmenin dinî hükmü farz olmaktadır.
Varlıklardan ve olaylardan ibret almak ise bilinen şeylerden bilinmeyenleri çıkarmaktır. Bu da akıl yürütme, yani kıyas ile olur. Bu durumda kıyas türleri kesin kanıtlama biçimi, onu diğerlerinden ayırma bilgisi yani mantık, felsefeyi tamamlayan bir bilgi türü olur. Bu, bir işi tamamlamada ihtiyaç duyulan aletlere benzer. Hâl böyle olunca mantık da farz olur.
UZLAŞTIRMA GEREKÇELERİ 1 - Filozoflar, felsefe aleyhtarı olanlara karşı kendilerini savunmak ve hukukiliğini savunmak istemişlerdir. 2 -İslam aleminde akli düşünmeyi canlandırmak için. 3 - Dinin ve nübüvvetin akla uygun olduğunu göstermek ve inkarcılara karşı bunları savunmak istemişlerdir.
Hazırlayan: Celal BÜYÜK celal. buyuk@atauni. edu. tr
- Slides: 17