FARUK NAFZ AMLIBEL HAYATI EDEB KL SANAT ANLAYII
FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL: HAYATI, EDEBİ KİŞİLİĞİ, SANAT ANLAYIŞI VE ŞİİRLERİ www. sunuarsivi. com
www. sunuarsivi. com
FARUK NAFIZ ÇAMLIBEL’İN HAYATI (1898 -1973) 1898 ‘de İstanbul’da doğdu. Babası, Orman ve Maadin Nezareti memurlarından, Süleyman Nazif Beydir. İlk ve orta öğretimini Bakırköy Rüştiyesi ile Hadika-i Meşverette yaptıktan sonra Tıp Fakültesine girdi ise de, bitirmeden ayrılarak, gazeteciliğe başladı. Bu sırada şiirlerde yazıyordu. İlk şiiri 1915 de, ilk şiir kitabı “Şarkın Sultanları” da 1918 de çıktı. Şarkın Sultanları şiirinden bir bölüme yer verelim. Bütün eşyaya hazan indi. Sular dermansız. Şimdi bir gölgeyi bekler, gezerim ben yalnız. . . Solgun arzın deliyor kalbini matemli bir ok, Gök bulutlandı. . . Boş evler zira yok, ses yok. Mavi bir sis çiziyor bahçeler üstünde sabah, Geziyor gölgeli sahilde hazin bir seyyah. (Şarkın sultanları) Beğenilen ve çok verimli olan şair, bir yıl sonra, ikinci şiir kitabı olan “Dinle Neyden” (1919) i yayımladı. Bunu, aynı yıl “Gönülden Gönüle (1919)” takip etti. 1912 de Kayseri lisesine edebiyat öğretmeni oldu. Böylece genç şair, İstanbul’dan ayrılıp Anadolu’ya geçmiş ve Milli Mücadelenin canlı havasına girmiş bulunuyordu. “Han Duvarları” gibi çok başarılı ve çok sevilmiş manzumeler ve Anadolu köylüsünün ızdıraplarını tiyatro edebiyatımızda ilk defa dile getiren ve kuvvetli bir realizm-lirizm kompozisyonu taşıyan “Canavar” (1924 -1926 1944 -1965), bu yılların mahsulleridir. 1924 de, Kayseri’den Ankara İlk Öğretim Okulu edebiyat öğretmenliğine geçti. 1932 ye kadar kaldığı Ankara’da, yeni kurulmakta olan Türkiye’nin büyük dinamizmi içinde yaşadı. 1926 da “Çoban çeşmesi”, 1928 de de “Suda Halkalar” adlı şiir kitaplarını www. sunuarsivi. com neşretti.
1932’de öğretmenliğini Ankara’dan İstanbul’a naklederek Vefa ve Kabataş liseleri ile Amerikan Kolejinde bulundu. Aynı yıl “Akın ve Öz yurt” piyeslerini; 1933 de de Cumhuriyetin onuncu yıl dönümü marşını yazdı. Aynı yıl “Bir Ömür Böyle Geçti” isimli seçme şiirlerini yayınladı. 1933 de, Atatürk’ü canlandıran “kahraman”piyesini meydana getirdi. 1934 de basılmış şiirlerden yaptığı seçmeyi “Elimle Seçtiklerim” ismi ile yayınladı. 1936 da tek roman olan “Yıldız Yağmuru”nu yazdı. 1937 de “akarsu, 1938 de “Akıncı Türkleri” şiir kitabı takip etti. 1938 “Tatlı Sert”, 1945 “Yayla Kartalı”nı neşretti. 1946 da İstanbul millet vekili seçildi. 1959 da “Heyecan ve Sükun” u yayınladı. 1960 daki hükümet darbesine kadar millet vekilliği yaptı ve yassı adaya sürüldü. Bir buçuk yıl sonra suçsuzluğu anlaşılarak serbest bırakıldı. 1967 de “Zindan Duvarları” nı, 1969 da “Han Duvarları”nı bastırmıştır. Faruk Nafiz Çamlıbel birinci dünya savaşı yıllarında Milli Edebiyat Hareketinin İçinde yer almıştır. Faruk Nafiz, son çıktığı bir yurt gezisinde, 8 Kasım 1973’de vapurda ölmüştür. www. sunuarsivi. com
www. sunuarsivi. com
Bakırköy Rüştiyesini, Had ika-i Meveret İdadisini bitirdi. Tıp Fakültesi eğitimini yarım bıraktı. Yazarlığı seçti. İleri Gazetesinde çalışmaya başladı. İleri Gazetesinin görevli olarak Ankara’ya gönderilmesi üzerine Ankara’da öğretmenliğe başladı. Kayseri, Ankara ve İstanbul okullarında edebiyat öğretmenliği yaptı. Ankara’da Hayat Mecmuası’nın sanat yönetmeni oldu Hakimiyet-i Milliye’de yazılar yazdı. 1946 yılında milletvekili olarak Melis’e girdi. Ömrünün son yıllarında evine çekildi. Bir gemi seyahati sırasında öldü. Edebi kişiliği: Edebiyat dünyasına aruzla yazdığı şiirle giren Faruk Nafiz Çamlıbel Hecenin Beş Şairinden Biri olarak ünlendi. Anadolu’ya geçmeden önce aşk şiirleri yazan şair daha sonra memleketçi şiir anlayışını benimsedi. Anayurt isimli haftalık bir edebiyat dergisi çıkaran şair, aruzuda hece kadar mükemmel şekilde kullanmıştır. Tatlı Sert isimli kitabında, Akbaba ve karikatür dergilerinde yayınlanan mizahi şiirlerini topladı. www. sunuarsivi. com
Faruk Nafiz ÇAMLIBEL 1. Gönülden Gönüle (aruzla; 1919), Dinle Neyden (heceyle, 1919) 2. Çoban Çeşmesi (heceyle, 1926) 3. Suda Halkalar (aruzla 1928) 4. Bir Ömür Böyle Geçti (seçme şiirler, 1933, 5. b. 1972) 5. Elimde Seçtiklerim (1934] 6. Akarsu [1937, 1940) 7. Tatlı SERT (MİZAH SİİRLERİ, 1928) 8. Akıncı Türküleri (Epik-Didaktik şiirler, 1938, 1939 9. Heyecan ve Sükun (seçme şiirler 1959] 10. Zindan Duvarları(Aruzla Dörtlükler, 1967) 11. Han Duvarları(seçme şiirler, 1969) Doğum-Vefatı/Yeri 18 Mayıs 1898/ İstanbul - 8 Kasım 1973 Eğitimi ve Çalışma Hayatı Tıp Fakültesi'ndeki yükseköğretimini yarıda bırakarak önce yazar sonra öğretmen oldu. Kayseri (1922), Ankara (19241932) ve İstanbul'da (1932 -1946) edebiyat öğretmenliği, İstanbul milletvekilliği (1946 - 27 Mayıs 1960) yaptı. Şiirleri Şiire 1. Dünya Savası yıllarında aruzla başladı. Duygu ve düşünceyle bir arada yürüten, romantik ve realist konu ve hayatları isleyen şiirleriyle kendisine yaygın bir www. sunuarsivi. com ün sağladı.
Faruk Nafiz’in içli, samimi, gelenekli bir halk Türkçesini kullanmaktaki ustalığı bir çok yazı ve sözleri gibi Zindan Duvarları’ndaki şu dörtlükte de görülmektedir. Hangi sözlerle ninem gönlünü açmışsa bana Ben o sözlerle gönül vermedeyim sevgilime Sözlerim ninni kadar duygulu olmak yaraşır Bağlıdır çünkü dilim gönlüme, gönlüm dilime İç Ahenk: Parnasçı deneyişlerden geçen ve Yahya Kemal’i çok benimseyen Faruk Nafiz’in önem verdiği bir şiir ilkesidir. Mısrada iç ve dış musikisinin güzel örnekleri son şiirleri arasında bilhassa bulunmaktadır. Mecazlar bakımından Faruk Nafiz fazla bir yenilik getirmiş değildir. Çoğu şiirlerinde çıplak anlatımı tercih eden bu şairin hayallerinde sonsuzluk, tasarlayışında fazla bir derinlik olduğu söylenemez. Bol bol töre mecazları kullanarak zekayı hoşlandıran buluşlarla yetinmiştir. Faruk Nafiz’in mecazlarında görülen başka bir özellik: Timsal ( alegori) lere fazla yer ayırmıştır. Timsali şiir rağbeti, az çok Tevfik Fikret’ ten ve Ahmet Haşim’den gelmektedir. At, Çoban Çeşmesi, Melekül-Mevt, Hayat , Mağara ve daha pek çok şiirleri birer timsal (simge) etrafında örülmüş manzumelerdir. Faruk Nafiz’de temalar çokluk, aşk, tabiat, ölüm, hasret, yiğitlik, ihtiras gibi tekçi (ferdi) temalardır. memleket şiirleri bile bu temalar üstünde kurulmuştur. Öğretici, öğütleyici, topluma yön vermek için yazılış parçalar veya bir ülküyü, düşünceyi açıkça telkin eden şiirler onun kitaplarında önemli bir yekün tutmaz www. sunuarsivi. com
Eserleri Ali At Bin gemle baglanan yaglz at saha kalklyor, Namluna dayanır, yola dalarsın Gittikçe yükselen basl Allaha Durusun, bakarsın yaman, be Ali! kalklyor! Boşuna tetiği ne kurcalarsın? Son macerayl dinlememis varsa Var daha ateşe zaman, be Ali. anlatln; Yıllanmıs bir çınar pusuluk yerin, Râm etmek isteyenler o magrur, asîl Nerdeyse gelecek beklediklerin. atln. Var iki atımlık canı kederin, Beyhudedir, her uzvuna bir halka Desene isleri duman, be Ali? bulsa da; Onu sen büyük de söğüt boyunca Bostur köpüklü agzlna gemler vurulsa Kendini ellere versin o gonca! da. . . Sözüme kanmadın bunu duyunca, Costukça böyle sel gibi bagrlnda Gönlündü gözünü yuman, be Ali! hisleri. . . Geldiler beklenen çiftler Bir gün baslnda kalmayacaktlr ormana, seyisleri! Duruyor iki genç, ne hos, yanyana. Son sanll maceraslnl tarihe anlatln: Bir kursun kadına, bir de çobana, Zincir içinde bagll duran kahraman Çınlasın yıllarca orman, be Ali! atln Görünce uzanmıs yar kucağına, Gittikçe yükselen basl Allaha Boynunu dolamıs zülfü bagına kalklyor; Kursunu kahpeye atacağına Asrln bas egdi sandlgl at saha Kendine çevirdin. . . Aman, be Ali! www. sunuarsivi. com kalklyor!
Bayrak Altlnda Bugün genç, ihtiyar, kadın, klüz, kazan Uzanıp yasakta çardak altında. Boruyu Çallıca yarla borazan, Hemen toplanırız bayrak altında. Bizi hiç tasalı görmez bu yerler; Yiğitler, ölürken bile gülerler. Yeter ki, yasayan er oğlu erler Bizi çiğnetmesin ayak altında Kalbimiz çırpınır yurdu andıkça, Gözlerde zaferin nuru yandıkça Üstünde bu bayrak dalgalandıkça Gönlümüz rahattır toprak altında Çoban Çesmesi Derinden derine ırmaklar ağlar, Uzaktan uzağa çoban çeşmesi. Ey suyun sesinden anlayan bağlar, Ne söyler su dağa çoban çeşmesi? Gönlünü Sirin'in askı sarınca Yol almıs hayatın ufuklarınca, O hızla daglarıl Ferhat yarınca Baslamıs akmağa çoban çeşmesi. . . O zaman basımdan askındl derdi, Mermeri oyardı, tası delerdi. Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi, Değdi kaç dudağa çoban çesmesi! Vefaslz Aslı'ya yol gösteren bu Kerem'in sazına cevap veren bu, Kuruyan gözlere yas gönderen bu. . . Sızmazdı toprağa çoban çesmesi. Ne sair yas döker, ne asık ağlar, Tarihe karıstı eski sevdalar: Beyhude seslenir, beyhude çaglar Bir sola, bir sağa çoban çesmesi!. . www. sunuarsivi. com
Firari Sana çirkin dediler, düsmanl oldum güzelin; Sana kafir dediler, dis biledim Hakka bile. Topladln saçtlgl altlnlarl yüzlerce elin, Kahbelendin de garaz bagladlm ahlâka bile. Sana çirkin demedim ben, sana kafir demedim; Bence dinin gibi küfrün de mukaddesti senin. Yasadln bes sene gönlümde, misafir demedim; Bu firar akllna nerden, ne zaman esti senin? Zülfünün yay gibi kuvvetli çelik tellerine Takllan gönlüm aslrlarca pesinden gidecek, Sen bir ahu gibi dagdan daga kassan da yine Seni asklm canavarlar gibi takip edecek! www. sunuarsivi. com
Köyde Klskanç Sakln bir söz söyleme. . . Yüzüme bakma sakln! Sesini duyan olur, sana göz koyan olur. Düsmanlmdlr seni kim bulursa cana yakln, Anan bile oksarsa benim bagrlm kan olur. . . Dilerim Tanrldan ki, sana açlk kucaklar Bir daha kapanmadan kara toprakla dolsun, Kan tükürsün adlnl candan anan dudaklar, Sana benim gözümle bakan gözler kör olsun! Her ocaktan tüter bir ince duman, Dereler bir çocuk sesiyle güler ; Çlglraklarla canlanlr korudan, Çoban ardlnda, bembeyaz sürüler. Karll daglarda çaglayanlar akar, Sarar etrafl bir gümüsten ses ; Doldurur bos kalan geçitleri kar, Damlarln altlnda gün sayar herkes. Gamll bir yolcu ürperir tepeden, Hasta kalbinde bir damar slzlar; <<Nerde, omzunda testisiyle geçen, Çesmelerden su dolduran klzlar ? >> www. sunuarsivi. com
Melekü'l-Mevt Hangi ceylan seni kesmis de çocukken memeden, Hangi kaplan sana süt vermis öz annen yerine? Üç yüz evlik köyü takmls saçlnln tellerine, Sürüyorsun bu mezarllkta için titremeden. Seyre çlk sevdigim, aksamlarl kurbanlarlnl; Yarlyor kalbini herkes sana göstermek için. Ah o tas kalbine bir gün heyecan vermek için Yedi köy halkl sebil etti bu yll kanlarlnl. Bir çiçek rikkati sinmis de ipekten tenine, Sonra gögsünde çelikten mi dövülmüs bu yürek? Sen köyün derdine bigane yasarken, gülerek, Gömüyor can veren evladlnl yüzlerce nine. Bir ölüm meltemi halinde eserken nefesin, Ömrü bir dal gibi aslklarlnln, sallanlyor; ihtiyarlar yanlyor, körpe çocuklar yanlyor; Sen köyün sltmall bagrlnda cehennem mi, nesin? Hangi ceylan seni kesmis de çocukken memeden, Hangi kaplan sana süt vermis öz annen yerine? Üç yüz evlik köyü takmls saçlnln tellerine, Sürüyorsun bu mezarllkta için titremeden. Mehmetçik'e Kaside Ey milletimin lahzada halkettigi ordu ! Baktln ki bütün bir vatan elden gidiyordu, Bogdun cosarak düsmanln gayzlnl kanda. . . Derler ki, esaret denilen halka cihande Bir geçti mi hür boyna, aslrlar klramazmls; Bir secde eden, bir daha bas kaldlramazmls! Ancak sen o zinciri söküp klrmayl bildin ! Gökten genis alnlnla ne taptln, ne egildin. Dünya seni sehpaya çekerken gözü bagll! Maglubu o gün gördü cihan galip edâll. . . Bir tasti, fakat, benligin en sonra kablndan, Sarslldl cihan kükremis arslan gazablndan Çarplstln ölümlerle, bogustun heyecanla ! Sildin kara gözlerden akan yaslarl kanla ! Memnun kapanlr gözlerim ölsem de vatanda ! Mademki cihan nes'elin mademki bu anda. Seyretmede bir kafile Türk ordularlndan Sarkln ebedi fecrini izmir sularlndan www. sunuarsivi. com
Ogluma Biliyorsun ki, Oglum, ortada ne sen varsln, Ne seni yeryüzüne getirecek bir anne: Bir gün cihana gelmen mukadderse, anlarsln. Bu gelisten gözümü, göynümü ylldlran ne? Her gün saban baslnda topladlglm kederler Seni yorgun çlkarlr sabahln altlslna, Çallsan ellerine bakanlar kirli derler, Leke derler alnlnda günes karaltlslna. ince belin bükülmez zamanln dizlerinde, Öpülen eteklere ayaglnl silersin. Yoksullugun yüzerek sonsuz denizlerinde Gördügün her kltaya açlktan dis bilersin. . . Ayaglndan çarlklar dökülür parça, Gözyaslarln çürütür gömleginin kolunu. Bir lokmanln ardlnda dolaslr haftalarca, Sürgün gibi gezersin kendi Anadolu'nu! Fazilet arkadasln, hakikat yoldaslnla Seyredersin yabancl bir ufkun baharlnl, Bulutlarl delsen de yükselsen dik baslnla Sonunda bir disiye mal edersin varlnl. Aksamlarl bir camln önünde seni degil, Elindeki çlklnl gözetleyen karlndlr. Hakkln önünde egil, zulmün önünde egil! Taçlar bile cihanda egilen baslarlndlr. . . Derdim, omuzlarlna yük olmasln bu varllk, Derdim oglum ne haktan, ne kuldan bir sey umsun. Nasip olmaz kimseye bu kadar bahtiyarllk Ki sen benim dogmamls, dogmayacak oglumsun! Nasihat insanlarln hülyasl Yüce daglardan yüce Saadetin manasl Bir karlslk bilmece Düsündügüm hep budur: Saadet bir kaygudur ; O bir garip korkudur Maksat olursa bizce. Mesut olmak istersen, Yolunu benden ögren Zihnini bos yere sen Yorma inceden ince. . . Saadet: refâh-l hâl Yasamak istiklal. . . Bundan gayrlsl hayal, Asıl yok bir düşünce ! Arzun var ise unut ; Kederin varsa avut; Paran yarsa slkl tut; Hem otur say her gece. . . Lafa çabuk inanma ; Her gülen yüze kanma : Çocuk gibi aldanma Muvakkat bir sevince Çok gezdim, çok yer gördüm ; Sevindim keder gördüm ; Ben neler gördüm ; Bu yaslma gelince Bak simdi kayglslzlm ; Ne agrlm var ne slzlm ; Sende böyle ol klzlm Altln saçll hatice www. sunuarsivi. com
Tayyarecilerin Türküsü Can sıkar yerdeki, inis yakuslar, Gelin, gökyüzünde çlkallm düze. Gece karanlıkta yükselen kuslar, Kavusur herkesten önce gündüze Kartalız düsmana pençe salınca, Güvercin oluruz dostla kalınca. Dilersek asarlz bir hlz allnca Buluttan günese, aydan ylldlza Günes yoldaslmlz, ay hemserimiz Baslarln üstünde bizim yerimiz Göklerde uçarken yigitlerimiz Yerdeki düsmanl getirir bize YASSIADA Bilmiyor gülmeyi sakinlerin binde biri; Bir vatan derdi birikmiş bir avuçluk karada Kuşu hicran getirir, dalgası hüsran götürür; Mavi bir gölde elem katrasıdır Yassıada (Zindan Duvarları) www. sunuarsivi. com
ALLAHAISMARLADIK Elimi beş yerinden dağladı beş parmağın, Bağrımda da yanmadık bir yer bırakmadan git. . . Bir yarın göçtüğünü, çöktüğünü bir dağın Görmemek istiyorsan ardına bakmadan git! Yavrusunun yoluna dalan bir dul bakışı Andırıyor ışıksız evinde pencereler. Biraz yeşermek için beklesin artık kışı Çağlayansız yamaçlar, suyu dinmiş dereler. Bir sarı yaprak gibi düştü gönlüm yoluna, Buğulu gözlerimden geçmediğin gün olmaz: Benim kadar titremez hiç bir yiğit oğluna, Hiç bir ana kızına bu kadar düşkün olmaz. Bin fersahtan duyarım kimle gülüştüğünü, Alnından öz kardeşim öpse ben irkilirim. Değil yalnız ardına kimlerin düştüğünü, Kimlerin rüyasına girdiğini bilirim. Gözlerimi gün gibi kamaştıran yüzünü Daha candan görürüm senden uzaklaşınca. Sararırsın dönüşte görünce öksüzünü: Bir gelinlik kız olur aşkım senin yaşınca. Elimi beş yerinden dağladı beş parmağın, Bağrımda da yanmadık bir yer bırakmadan git. Bir yarın göçtüğünü, çöktüğünü bir dağın. Görmemek istiyorsan ardına bakmadan git! www. sunuarsivi. com
Görmeden Taptığım Put Nasıl gönül taparsa Tanrı'ya, görmeksizin, Var adını bilmeden bağlandığım bir peri. . . Bir beyaz dalga gibi hep o engin denizin Üstünde gezmedeyim doğduğum günden beri. Ne ben yedim ihtiras peteğinin balından, Ne o tattı arzunun buğulu kevserini, Ne kırda kestiğimiz taze incir dalından Kaval yapıp çağırdık gönül türkülerini. . . Gördü mü efsaneler buna benzer haile? Leyla böyle sevilmiş, böyle sevmiş mi Mecnun? Yavrusuna tapınan analık aşkı bile Şehvete benzer biraz yanında bu duygunun. O bir gülüdür, yetişmiş kalbin altın tasına, Ve bir bülbül ki yalnız şi're vermiş sesini: . Ne sular genç yüzünü nakşetmiş aynasında, Ne güneş yere sermiş boynunun gölgesini! www. sunuarsivi. com
Kış Bahçeleri Dinmiş denizin şarkısı, rüzgar uyumakta, Rıhtım boyu sonsuz bir üzüntüyle karaltı Körfez düşünür, Kanlıca mahzundur uzakta, Mazi gibi sislenmiş Emirgan Çınaraltı. Can verdi kışın sunduğu taslarla zehirden Her gonca kızıl bir gül açarken yolumuzda, Üstündeki son dallar ağarmış diye birden Pas tuttu nihayet suların rengi havuzda. Yerlerde gezen hatıralar var korulukta; Yapraklar, atılmış nice mektuplara eştir. Mehtaba çalan sapsarı benziyle ufukta, Binlerce dalın verdiği tek meyva güneştir. İçlenme tabiattaki yekpare kederden, Yas tutma dağılmış diye kuşlarla çiçekler. Onlar dönecektir yine gittikleri yerden, Onlarla giden günlerimiz dönmeyecektir. Faruk Nafiz Çamlıbel www. sunuarsivi. com
İshak ağa Çesmesi Nasll her gün yayarsa davarlnl bir çoban, Sürükler düsüncemi sükundan tevekküle Sekiz mermer direge dayanmls bir çadlrvan, Bilek kallnllglnda su akltan on lüle. . . Uzanlr ezan vakti musluga dogru yüzler, içinde bir mum yanan kaglt fenerden sarl; Ve her gelen sükuta ayrl bir sükut ekler, Ve çaglar her tarafta Akif'in misralarl. Bu yerde meyvalaslr uzletin baygln tadl, Ve bir tas sarap olur bir yudum su bu yerde. Kurnada ak köpükler bir güvercin kanadl, Kumrunun dem çekisi dönen sesler kemerde. Gönlüm yasar içinde sonu yok bir masalln, Derim, mutlak bir plnar perisidir gördügüm: Çlplak ayaklarlnda tahtadan birer nalln, Kollarlnda boyundan daha yüksek bir gügüm. . . On lüleden flsklrlp mermeri oyan sular Aslrlarca Kerem'in Asll'yle dertlesmesi. . . Mermer bir kalp önünde su kesilmis duygular Bir gönül destanldlr ishakaga çesmesi! www. sunuarsivi. com
Gençlik Anlattı erenler: Bir bahar değil, Aşıkın ömründe bin bahar varmış. Hicranla ağaran bu saçlar değil, Sevgisiz kalan kalb ihtiyarlarmış. . . Sorardım sırrını hiç düşünmeden: 'Bu fani gönlümün sevinci neden? ' Beni günden güne meğer genç eden Daima değişen maceralarmış! Gönlümde kovalar eskiden beri Sarışın kumralı, kumral esmeri. Dolmadan boşalmaz birinin yeri. Gönlümde, anladım, her dem baharmış www. sunuarsivi. com Faruk Nafiz Çamlıbel
İstanbul Şehremini Cemil Paşa'ya Bütün hayatı uyur bir sema-yı mühmelde Geniş ufukları efsanevi hikayelerin Tasavvur ettiği gökler kadar beyaz, narin, Minarelerle müzeyyen, sevimli bir belde. . . O mai dalgaların bu sesiyle perverde Sevahilinde güler ruhu başka bir denizin, Gezer bu levhaya ait bir ihtiram-ı hazin Melul hisli mükedder nazarlı gözlerde. Bütün bedayi'-i ezman, nefais-i a'sar Bu mai çehreli İstanbul'un beyaz ve uzun Ufuklarında bulur penah si'r ü füsun Dalınca gözlerim ağlar bu hüsn-i sakinde; Bu beldenin uyuyan bir başka güzellik var Bütün tulu' ve gurubunda, subh u leylinde Faruk Nafiz Çamlıbel www. sunuarsivi. com
Bizim Memleket İçinden tanırım ben o elleri, Onlar ki zahirde viran olurlar; Ardıçlı dağları, çamlı belleri Aşanlar şi'rine hayran olurlar. Dökülür köpüklü sular yarından, Baharlar yaratır kışın karından; İçenler sihirli pınarlarından Şöyle bir silkinir, ceylan olurlar!. . Orada yaşayan erlerin içi Bir yaşta yoğurur derdi, sevinci; Onlar ki sabansız, tarlasız çiftçi, Davarsız, kavalsız çoban olurlar. Başıboş, kırlara salar tayını, Elinden düşürmez okla yayını; Ellere bırakır zafer payını, Memleket yolunda kurban olurlar. . . Faruk Nafiz Çamlıbel www. sunuarsivi. com
www. sunuarsivi. com Sunu/Slayt Paylaşım Sitesi Sen Nerdesin? Caddeden sokaklara doğru sesler elendi, Pencereler kapandı, kapılar sürmelendi. Bir kömür dumanıyla tütsülendi akşamlar, Gurbete düşmüşlerin başına çöktü damlar. . . Son yolcunun gömüldü yolda son adımları, Bekçi sert bir vuruşla kırdı kaldırımları. Mezarda ölü gibi yalnız kaldım odamda: Yanan alnım duvarda, sönen gözlerim camda, Yuvamı çiçekledim, sen bir meleksin diye, Yollarını bekledim görüneceksin diye. Senin için kandiller tutuştu kendisinden, Resmine sürme çektim kandillerin isinden. Saksıda incilendi yapraklar senin için, Söylendi gelmez diye uzaklar senin için. . . Saatler saatleri vurdu çelik sesiyle, Saatler son gecenin geçti cenazesiyle, Nihayet ben ağlarken toprağın yüzü güldü, Sokaklardan caddeye doğru sesler döküldü. . . Faruk Nafiz Çamlıbel www. sunuarsivi. com
- Slides: 23