Evrensel Uygarlklarn Kkenindeki nTrk Kltrmz Halk TARCAN Bilimsel
Evrensel Uygarlıkların Kökenindeki Ön-Türk Kültürümüz Halûk TARCAN Bilimsel araştırmacı (Centre National de la Recherche Scientifique, Paris / Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi ESC İLE SONLANDIR. Hazırlayan: f. yeğin
Giriş Türk Kimdir Özgeçmişim Kitaplarım Makaleler Türk Soykırımları Alıntılar Piyano ve Eleştirilerim İzlenimler İletişim e-mail : tarcanhaluk@gmail. com Tel. : 0. 212. 356 30 11 (Öncelikli) - Gsm : 0. 534. 416 19 02
Özgeçmişim : 3’lü öğretim : Konservatuar ( piyano) Üniversite ( Sanat Tarihi) Üniversite üstü( Bilimsel araştırma – Paris CNRS / Bilimsel Ulusal Araştırma Merkezi / Sorbon 6’ncı seksiyon - Bilimsel Araştırmacı) Piyano : İstanbul konservatuarı, Ferdi Ştatzer Roma ve Siena Chigi Müzik akademisi, Guido Agosti Salzburg , Mozarteum akademisi, Carlo Zecchi Paris , özel kur, jacques Février BİLİMSEL ARAŞTIRMA : Paris’e Piyano tekniği için gitmiştim. Orada, Piyano tekniğini gösterir bir alfabe düzenledim ; Değerlendirilmesi için Sorbon’a müracaat ettim tamamiylee kendi kafamdan çıkan bir sistem kurmuş olmam nedeniyle “Bilimsel araştırmacı” niteliğine sahip olduğum kanısına vararak bana Centre National de la Recherche Scientifique(Ulusal Bilimsel Araştırma merkezi)den burs verdiler ve 1962’de çalışmalara başladım
Benden, Batılının bir türlü beceremediği bizim kanımızda var olan, geleneksel halk oyun ve türkülerimizin karakteristiği olan, Aksak tartıları açıklamam istendi ; örneğin Zeybek gibi… Batıda müzik tartıları tek , ya da çift sayılıdır : Vals’ın 3 lü tempo, marş’ın 2’li tempolu olduğu gibi…Ve de Batıda Zaman Bölünür… Bizde ise, halk müziğimizde tek ve çift sayılar birliktedir…Batılı için bu tartıların icrası çok zordur, 2 ile 3 arasında bocalarlar. Halbuki bir açık hava tiyatrosu dolu halkımız hiç şaşırmadan 9(4+5) zamanlı Zeybek çalınırken el çırparak tempo tutabilirler. . Türk olmam nedeniyle benden bu tartıların kökenini bulmam istendi. İki yıl uğraştım. Bu araştırmalar paralelinde çok önemli bir alana ayak basmıştım : Aksak tartıların kökenine inmem için halkın kültürünü dolayısıyla, tarihini de incelemem gerekiyordu. . Bazı noktalarda bir tarihçinin bile pek merak etmeyeceği ayırımlara kadar girmem gerekiyordu. Bu da beni farkında olmadan Ön-ata, Ön. Türk kültürünü yoluna itmişti…Kitaplar ve dergiler arasında kayboldum. Bu iki yıl sürdü, sonuçta önce Aksak tartıların adım ve dil’e dayandığını bulmuştum. Adımların keşfi kolay olmuştu fakat sorun Dil idi…tek heceli tek çekirdekli bir dil bulmam gerekiyordu.
CNRS’e yeniden başvurdum. kadrolu olabilmek için 3 diploma isteniyordu, benim iki diplomam vardı. Fakat onu, Zamanın bölünmezliği teorim ile tamamlıyordum. Başvuru sayısı 56 idi ve bir tek kişi alınacaktı. Teorim sayesinde CNRS’e ikinci kere girdim. Mutlu bir şekilde çalışmalara giriştim. Kâzım Mirşan, o ana kadar 360 yazıt bulmuştu. Ben iki yıl çalışarak bu yazıtların analizlerini yaptım hepsini teker öğrendim Ondan sonra da bu Ön-Türk yazıtlarının Batıda ortaya çıkardığı gerçekleri ve paralellerini aradım. Ön-Türkçe yazıyı görmeğe alıştığım ve alfabeleri bildiğim için önce Fransa’daki mağaralarda sonra da Portekiz ve İspanya’daki yazıtları keşfettim. Onları Kâzım Mirşan’a yolladım, hepsinin Ön. Türkçe olduğu meydana çıktı.
Sonuçlara kısaca göz atacak olursak, Evrensel Uygarlıkların kökeninde Ön -Ata kültürümüz olduğu yazılarla , görsel bir şekilde ortaya çıkmıştır. Bu da gösteriyor ki, Batı Uygarlığının kökeninde Yahudi-Hristiyan kültürü değil yalnızcasına Ön-Türk kültürü bulunmaktadır. Ve de bundan sonra Batılı, kültür ve tarih araştırmaları için Lâtince, Sanskritçe, Grekçe yerine Ön-Türkçe öğrenmek gereğinde kalacaktır. . Ben, Batılı kaynaklarda yaptığım araştırmalarda, Avrupa, Amerika ve Anadolu’da bulduğum yazıtlar dışında, Kembriç ve Stanford Ünversiteleri’ne gönderdiğim belgelerle , · Kuramsal Hint-Avrupa dillerinin terk edilmesi gerektiğinin ortaya çıkmasını sağladım, · Etrüsklerin, Türk olduklarına dikkatlerini çektim. Bu da onları ve yardımcılarının DNA testine başvurmaları için bir neden oldu. · Son kere de, Part (pers) dilinin kökenini Orta Asya’da konuşulan bilinmeyen bir halka ait bilinmeyen bir dilin(!? ) kökenine dayandığını buldum.
Bu, belgeli gerçekler kitaplarımda ve makalelerimde yer almaktadırlar. Pi. YANO ve 1994’e kadar konserler : · Paris, Münih, Ulm, Erding, Cenevre, Salzburg, Viyana, Varşova, New-York, Ottava, Toronto. (Prag, Bratislava proje halinde kaldı) · İstanbul ve Ankara’da M, Ravel’in sol el piyano konçertosunun ilk dinletilerini ben verdim · Fakat, 1994 yazı’nda geçirmiş olduğum bir deniz kazasında iki dirseğim ağır bir şekilde sakatlandı ve piyanodan vazgeçme felâketini tüm acılığıyla yaşadım…Tıbbî tedavilerin yetersizliği üzerine yeni imkânlar aradım, daha önce piyano tekniği konusunda yaptığım araştırmalardan yola çıkarak , kendi sistemini kurmak üzere piyanoya sıfırdan başladım. Kurduğum bu sistemde, üst kol, omuz ve göğüs kaslarını , kol ve gövde ağırlığını , sürekli gevşetme halinde kullanmaktayım ; Bulmuş olduğum öğe’ye göre “Piyano çalma işlevi, tuşların derinliğinde geçer”. . . Klavsen tekniğinden bozma demek olan parmakların tuşları çekiçlemesini kullanmam, parmaklar klaviye ile daimî temas halini koruduğundan piyano,
Pedagog olarak · Ver da Erman’ın hocasıyım ; onu Ferdi Statazer’in sınıfı seviyesine yükselttim · Dâhi çocuklarımızı gönderdiğimiz Paris Konservatuarı öğrencilerinden P. Alain Volondat’yı iki yıl çalıştırıp tüm tekniğini değiştirdim. 1983 Uluslararası Brüksel Kraliçe Elizabet yarışmasında Büyük ödül’ü aldı. (belgeleyebilirim) · Paris’te yetiştirdiğim küçük öğrencilerim Cl. Kahn Ulusal Piyano yarışmasında birincillik dahil, çeşitli ödüller aldılar. (belgeleyebilirim) · Piyano tekniğimi gösteren Fransızca ve Türkçe yayınım vardır : Günümüzdeki Piyano Tekniğibilek sakatlanmaları (Türkçe'ye çevrilmiştir, ilerki sayfalarda görülür) Piyanoda İstediğim ve özlediğim seviyeyi bulmuş olarak, yıllar sonra Konserlerime yeniden başladım: ilk resitalimi Filarmoni derneği konserlerinde 3 aralıkta Galatasaray üniversitesinde verdim)
Piyano öğrenimini, son elde ettiğim tecrübeler dayanarak , Türk çocuğu yetiştirmek, onlar arasında yetenekli olanları Uluslararası yarışmalara hazırlamak , · Bazı yanlış saydığım yorumlara karşı CD’ler hazırlamak , · Büyük Ön-Türk Uygarlığının tanınması için gerekli etkinliklerde bulunmak üzere 30 yıl sonra ülkeme kat’i dönüş yapmış bulunmaktayım. Bu benim ikinci yaşamım oluyor tarcanhaluk@gmail. com 0212. 356. 30. 11…. . 0. 534. 416. 19. 02
MAKALELERİM : TÜRK ATATÜRK ÖN-TÜRKLERE UYGULANAN SOYKIRIMLAR TÜRBAN ve KADIN GİYSİLERİ
TÜRK KİMLİĞİ ( yazı 3) Türk Kimliği bir prizmaya benzer, pırıltılar içinde çok yüzlüdür. Bu prizmanın yüzeylerini sıralamağa en önemlisinden başlayalım : TÜRK KİMDİR ? : · Tarihi başlatan kültürün sahibi olan halktır … Tarih yazıyla başlar …Bizi tarihten silmek isteyen Batılı, bu tarifi vermiştir. Yazıyı bulan Ön-Atlarımızdır , öyleyse, bir başka kimlik tarifi daha ortaya çıkacaktır. · Yazıyı bulmuş olan halktır. . . Yazıyı bulmuş olduğuna göre · tarihte ilk kere okul açmış olan halktır. Okul ve yazı var olduğuna göre bunu akademik seviyeye yükseltmişler ve tarihte düzenli düşünce sistemi sitelerini · ÏB-İS BOLIQ’ları, yâni üniversiteleri kurmuş olan halktır. Orada , ÏSIZ OYIBIZ QUL’lar, rahipler, BUĞUN TUR’larda , rahipler meclislerinde , Tanrıdan geliş O’na dönüş konusunu tartışmışlar bu kavramları · Gök kültü, güneş kültü ve Ateş kültü ile açıklamağa çalışmışlar sonuçta TÜRK KİMDİR sorusunu , bu kere,
Felsefî düşünceye varmış, Gökyüzü / Yeryüzü sorunların çözmeğe çalışmış ve · Astro Fizik’e ilk adımı atmış, olan halktır diye yanıtlamak gereğinde kalırız. Bu yüksek düşünceyle, sistem kurma ve organize olma nitelikleriyle · İlk Siyasal kuruluşları gerçekleştirmiş, · İlk kentleri kurmuş olan halktır. Sorunlarını birlikte çözmek için, ATALAR RUHUNU TEMSİL EDEN · KURULTAY’ları Tarihte ilk kere organize eden, gene At. ATA’larının(başkan, lider , önder, imparator) seçilmesi fikrini · SEÇİM sistemiyle Tarihte ilk kere gerçekleştirmiş ve bu şekilde , · DEMOKRASİ’ YE ilk adımlarını atmış olan halktır. Ateş kültünün gereği “Halkına iyi hizmet etmiş kişinin ateşe verilmesi” merasimleri ve bu merasimlerin” müzikli bir ziyafetle” sona ermesi · Tiyatroyu ilk organize etmiş halk diye tanımlanması gene Türk Kimliği çerçevesine girer. Yazıyı taşa , duvara vuran, 6 metre yüksekliğinde taşları yontarak onlardan dikilitaşlar oluşturan, Ön-ata kişileri, bu büyük uygarlıkta ressam ve heykeltraşların varlığını da ortaya koymaktadırlar. Bu şartlarda, Türk Kimliği için
Uygarlığında San’at’ın büyük yeri olan halktır, demek doğru olacaktır. Plâstik san’atlara, Ateşe verme ziyafetinde, – büyük bir olasılıkla Yunana ait olduğu sanılan- LİR adlı çalgı eşlinde müzik yapıldığına göre · Müzik san’atını da katmak gerekecek. Karşımızda, bu büyük uygarlığı yaratmış büyük bir kitle vardır ve bu kitleyi oluşturan kişiler birbirlerine, bu büyük uygarlık ve bu uygarlığı dili olan Türkçe ile bağlıdırlar. Türk kitlesini - ırkını- demiyoruz Türkleri “Türkçe konuşan kitle” diye tarif etmişlerdir. Fakat, o dilin doğduğu uygarlıktan söz etmemişlerdir. Bunun sonucunda da, kafalarda Türklerin değersiz bir kitle, bir sürü olduğu görüntüsü ortaya çıkmıştır. Türk, dış görünüşüne bakılırsa, ağır ve uyuşuk bir hâl arzeder. Fakat, bir tehlike anında, · içinde atalardan gelen binlerce yılın deneylerinin oluşturduğu kinetik, birikmiş enerjisi inanılmaz bir kudret olarak ortaya çıkar ve · birbirlerine inanılmaz bir şekilde kenetlenirler ve hârikalar yaratırlar…bağımsızlık savaşı gibi… Yeter ki, inanılacak bir lider ortaya çıksın ve başa geçsin!. Yeni bir tarif daha ortaya çıkmıştır :
tehlike anında kenetlenmesini bilen ve ölümü hiçe sayan halk!. . Bu niteliğe dikkatimi, Profesör Jean Paul Roux , çekmişti. Atasözleriyle ifade etmek istersek. · Türk, BIÇAK KEMİĞE DAYANINCA harekete geçer · Türk , KURU GÜRÜLTÜYE PABUÇ BIRAKMAZ…. 1970’li yıllarda iki karşıt gurup arasındaki çatışma kitleyi – her gün ölü verilmiş olmasına karşın – iş isyana sürükleyememiştir. Örneğin, kitle, İspanya iç savaşı gibi bir savaşa asla sürüklenmemiştir çatışma , birkaç bin kişi arasında geçmiştir. Çok kısa olarak gördüğümüzü bu çok yönlü uygarlığı DNA testleriyle tahrip etmek isteyenler · Türkleri, kimliği bilinmeyen, tarihte geç ve tecrübesiz kalmış bir halk sayarak yola çıkmışlardır. DNA araştırmalarına , hele İTÜ’den, California’da Türkleri öğrenmeye çalışmış Timuçin Binder’in ileri sürdüğü fikirlere güven duymamıza imkân yoktur. . Çünkü bu araştırmalar, · istihbarat servislerinin güdümündedir ; ABD’nin Siyasi projelerine göre üretilmektedir. Türk geni yoktur diyenler, Acaba, Fransız, İngiliz , İtalyan genlerinden hele, bir Amerikan geninden söz edebilirler mi?
İlk yazımızda belirttiğimiz gibi, daha tarih öncesinde insanlar arasında kan karışımı başlamışken, binlerce ve binlerce yıl sonra, ayni gen’e sahip, bazı öbekler ya da ada’lar bulunabilir o kadar… Biz Türklere gelince önce şunu bilmeliyiz ki, · ADN, kan’ın çeşitli kimyasal terkibini , bilimdiliyle kromozonları tespit eder ve bunun okunmasını bilir. Ama Biz · Evrensel uygarlıkların kökeninde olan bir millet olarak, Kan dediğimizde , · Kanımıza geçmiş olan EVRENSEL UYGARLIKLARIN KÖKENİNDE OLAN KÜLTÜRÜ ve bu kültürü seslendiren DİL’i anlayacağız. Atatürk, · Sahip olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur dediğinde , kan’da mevcut olanın · Ön-Türk kültürü ve uygarlığı olduğunun günümüzde ortaya çıkmış olduğunu bileceğiz… Türk dili sınıflandırılırken onun 41 lehçe 8 gurup ve iki daldan oluştuğu gösterilir. (Ettore Rossi, le civilta dell’Oriente Casini, 1957, Roma) 41 lehçenin ait olduğu Türklerin her birinin ayrı adı vardır. Ve bunların içinde biz, ·
OĞUZ Türkleri kendimize Türk adını esas ad olarak almışız, ama biz OGUZ’larız. . Kazak, Kırgız, Çuvaş, Tatar vb… hepsi Türk kitlesini oluşturur ve hepsi Türkçe konuşurlar. Bu Türkçe’lerin aralarında ayırımlar gösterirler ki bu da , coğrafî şartlar nedeniyledirler. İtalya’ya yerleşmiş olan · Etrüskler, Qamunlar, · Fransa’ya yerleşmiş olan Oduq –Ël’ler, · Mezopotamya’daki Sümerler ki, kendilerine Kenger dedikleri ortaya çıkmıştır. (Ünal Mutlu, Dünya Uygarlıklarında Türk Dili ve kenger Uygarlığı) hepsinin dilleri Türkçe’dir ve onları bir · Türk kitlesi haline getiren · Ön-Türk uygarlığıdır. Tüm kıtalara yayılmış olan Türklerin kanlarının Kimyasal terkibinin ayni kalmasına imkân yoktur. Ama, · Göçmen olarak(göçebe değil)gittikleri yeni topraklara, · kanlarında en eski kültürün varlığını ispat eden dilleri, yazıları ve bu yazıların içeriği olan kavramları ile yerleşmişler ve daima · DİP KÜLTÜRÜ oluşturmuşlardır.
Doğal olarak bazı istisnalar vardır şöyle ki, ABD yönetimi, · Kürtleri, Türklerden ayırmak ve onlara ayrı biri etnik kimlik verip Türkiye’yi parçalamak için, Van’ın Muratlı kasabasından aldıkları DNA örneklerini, İtalya’da – sanırım MURLU kasabası - kendilerinin Etrüsk olduklarını iddia den bir bölüm halkın · DNA örneğiyle karşılaştırma stratejisi uygulamışlardı. Geçen yıllarda olan bu kıyaslamaya kadar Etrüsklerin Türk olmadığı, özellikle bizim tarihçilerimiz tarafından iddia ediliyordu. . Ve de iki yıl önce, · her iki halkın DNA örneklerinin eş çıkmaları ile, · Kürtlerin Türk olmadığını ispat etmiş oldular : Böylece Doğu Anadolu’yu parçalamak yolunda DNA testiyle büyük bir adım atmış oldular… Olduklarını sandılar… Ama, · 1970’de Mirşan’ın 120 Etrüsk metnini okuyarak Etrüsklerin Türk olduklarını ispat eden bulgularına dayanarak, bizim yıllar önce Kembriç ve Stanford Üniversitesi ilgililerinin dikkatlerine sunduğumuz “Etrüsklerin Türk olduklarını açıklayan makalemizi” esas almış olarak geçen yıl, · Etrüsklerin DNA testi sonuçları %97 Türk oldukları ortaya çıktı.
Ayni şey Anadolu’da da yaşandı. Burdur’un yakınlarındaki Ağlasun( Sagalassos) da Grekleri arayan Belçika Leuven Katolik Üniversitesi öğretim üyesi prof. Marc Waelkens üniversitesi, kazılarda ortaya çıkan bir iskeletle “atalarımızın iskeleti” diye eğlenen Ağlasunlu işçilerin sözlerini ciddiye alıp uyguladığı DNA testi sonucu, iskeletin gerçekten Türk olduğu ve yaşının 3000 olduğu ortaya çıkmıştır(Ö. İnce, Hürriyet) Demek ki, Grekler bu yörede istilâcı olarak bulunmakta idiler buranın esas halkı. Türk halkı idi. Sayın Araştırmacı Timuçin Binder Anadolu Türk tarihini 1071 tarihli, kökenden mahrum eksik ve yanlış Resmî Türk tarihi diye bildiğinden DNA’nın verdiği %10 -20 Türk oranını bu biligiye göre yakıştırmış olacak, sanırız ? . Anadolu tarihine dönelim: Bu tarih, iddia edildiği gibi, 40 binlerden çok daha önce 9 milyon’da , yaşamış olan adına ANKARAPİTEK verilmiş olan bir homonoid, yarı insan / yarı maymunla başlar. Bundan sonra (- 15 -0 nbeşbinlerde) profesör Ersin Alok’un Doğu Anadolu’da bulduğu Ren geyiği fosili ile Orta Asya’dan göçlerin ilk sinyali verilir
Sayın Binder orta Asya’dan göçlerin efsane olduğunu California Üniversitesinin öğrettiği Türk tarihine göre ileri sürüyordu ; Bu iddia gerçekten Dünya Tarihi bakımından, halk deyimiyle, “gözlerin içine baka bilimden utanmadan söylenmiş çok büyük bir yalandır. ” · Ayni üniversite, Türklerin, tarihte geç kalmış, genç bir halk oldukları, öğrettiklerinin başında bulunuyordu. (prof. S. Akşin, Cumhuriyet) Orta Asyadan göçler, dünya tarihinde en büyük sonuçlar yaratmış çeşitli dönemleri , Avrupa, orta doğu , Uzak doğu ve Amerika kıtalarına yayılmış , olan seri halinde insan kitlelerinin dalgalanmasına neden olmuş önemi insanlık tarihi bakımından birinci derecede olan göçlerdir. . Önce , · Buzul döneminin hemen kuzey yarım küresini dondurması sonucu ilk göçler başlamıştır. · Buzul döneminin 12 binlerden başlayarak buz kitlelerinin erimesiyle büyük su baskınları, binlerce ve binlerce kilometre ovaların sular altında kalmaları sonucu Orta Asya’dan kaçan yazı sahibi göçmen Ön-Atalarımız (göçebeler değil) yüksek vadilere sığınmışlardır. Bu arada Doğu Anadolu Yüksek yaylâsına dalgalar halinde(ufak piknik gurupları değil) yerleşmişlerdir ; Öteki yönlerde gittikleri ve yerleştikleri kıt’aları geçiyoruz.
Bu, yeryüzü ölçüsündeki son üçüncü felâket de · 8 / 7’nci binlerde sürekli kuraklıklarla, iç denizlerin, göllerin , akarsuların kuruması sonucu yeniden büyük insan kitlelerinin dalgalanmaları…Ön. Ataların Batıya göç edip Tuna deltasından Balkanlar , ve bu yolla boğazlardan Anadoluya, Avrupa da su yolların ve vadileri izleyerek “süper entellerimizin alay ettiği benzetme”yi gerçekleştirerek, · bir kısrak başı gibi Orta Asya’dan Atlas okyanusuna uzanmışlardı. Son yıllarda bu konuda yayınıyla büyük olay yaratmış olan André Martinet’nin, Steplerden Okyanuslara (des steppes aux Océans, Payot, 1986) yapıtını tavsiye edebiliriz. Martinet, Kurgan halkının büyük ve ezici dalgalar halinde Orta Asya’dan kopup Atlas okyanusuna vardığını , biner yıllık dilimler ve şemalarla göstermektedir. Bu arada, Hazar’ın doğu ve batısından Anadolu, Mezopotamya ve iran yaylâsı yoluyla Hindistan kadar uzandığı da gösterilmiştir. …QURGAN’ın Ön-Türkçe, OQ (halkı) mezarı demek olduğunu da ilâve edelim. Bu konuda bir öteki yapıt , G. Dumezil’in çalışmalarını içerir…Bu çalışmalarda, adını vermeksizin , Orta Asya’dan göçedenlerin ağır, fakat bir hükûmet yönetiminin gerektirdiği disiplinli bir şekilde yaptıkları göçlerden söz eder.
Asıl Efsane olan(!), bu büyük dalgalar halinde göçlerin, çok sayıda filme konu olabileceği bir dehşet’i ifade eder olmasıdır. Halûk Tarcan, Bilimsel araştırmacı(CNRS /Sorbon 6’ncı seksiyon)dan Gelecek yazı Türk adının doğuşu ve orta Asya’da taş döneminde ilk konuşulan dil… Bu makale için (Evrensel uygarlıkların Köken kültürü Ön-Türk Uygarlığı , kitap 1 A’nın 37… 64’ncü sahifelerine bakınız
DIŞA BAĞIMLI TÜRK TARİHİ – ULUSAL BİLİNÇSİZLİK Özet : Bir anlamda İkinci bağımsızlık savaşını yapmaktayız, : Bu savaş, kitle halinde , ancak Ulusal bilince sahip olmakla yapılabilir. Fakat, Dışa bağımlı Türk tarihi bu bilincin mutlak oluşmasına engeldir. Bu tarihle yetişmiş tarihçilerimizin bu kısır döngüyü kırmaları imkânsızdır Bu nedenle · Uygulanmakta olan SEVR, Anadolu’nun halklara ve devletlere bölünme tehlikesi karşısında SUSKUNDURLAR · BOP’i çürütecek Öz ve Ulusal kültürümüzü bilmemektedirler. Yapılacak iş , Öz, Ön-ata, Ön-türk kültür ve tarihini kısacası · İslâm öncesi tarihimizi bilmektir.
Bu konuda 60 yıldanberi yapılan çalışmalarla EVRENSEL UYGARLIKLARIN KÖKENİNDEKİ ÖN-TÜRK KÜLTÜRÜ’ meydana çıkmıştır. Sorun, bundan sonra halkımız ve tüm dünyaya bu bilgileri yaymaktır ; tek ve mutlak araç televizyon’dur. Atatürk , Bağımsızlık savaşı + Lozan barış antlaşmasının tam bağımsızlığımız için eksik olduğunu biliyordu. Bu eksik, ancak Ulusal kültür ve tarihimizi ortaya çıkarmakla sağlanabileceği için Türk Tarih Tetkik Cem’iyetini kurmuştu. Fakat, Dışa bağımlı tarih çerçevesinde kalan bu kuruluş görevini yapamadı. Bu eksikliği, resmî tarihçilerimizin bilmedikleri ve bilmedikleri için karşı çıktıkları “İslâmiyet öncesi ÖN-Türk kültür ve tarihi” tamamlamaktadır. …………………………. Ön-Türk kültür ve tarihi, çok değişik açılardan incelenebilir ve çeşitli amaçlar için kullanılabilir. Güncel ve ulusal olan içinde bulunduğumuz ikinci bağımsızlık savaşıdır ; bu bizim DAVA’mızdır. Dava’ya hizmet ne şekilde olacaktır ?
Bir bağımsızlık savaşı için önce, bu savaşı benimsemiş olan halk gereklidir. Halkımızı inceleyelim : Halk iki büyük guruba ayrılmıştır : · Dinliler – lâikler, aydınlar …Dinliler, Türk Kültürüne açık ya da kapalı karşı ya da kayıtsızdırlar. demek ki, Ön-Türk kültürü onlara hitab edemez. Öyleyse, lâikler, bizim için esas sınıf, yani bağımsızlık savaşını BİLİNÇLİ bir şekilde yapacak olanlardır. Halkın BİLİNÇ sahibi olması ise, onun, · Tarihini, · Kültürünü kısaca tarihsel kimliğini bilmesi tanıması demektir. Gazetelerde halkın ULUSAL BİLİNCE SAHİP olması için çağrılar yapılmaktadır. Bu da, Tarihsel kimliğini bilmekle elde edilir. Okutulan öğretilen Türk tarihine karşın halkımızda neden ULUSAL BİLNÇ ; İşte sorun buradadır çünkü, Tarihimiz · Batı tarafından · Onun çıkarlarına göre kaleme alınmış, devamında, · Türk tarih araştırmacıları bu tarih ile yetiştirilmiş sonuçta, · Bu tarihle yetiştirilmiş olan tarihçiler ve araştırmacılar · 200 yıldır Batının işlediği ve işlemekte devam ettiği menfi propaganda etkisiyle ·
batıya körüne inanmış ve sonuçta · Kendi tarihini ve dolaylı olarak kendi öz kültürünü reddeder hâle gelmiştir. Buna Batı’nın zaferi diyebiliriz ki, o · Ulusal bilincin oluşması için gerekli ZEMİNİ YOK ETMİŞTİR. Batı buradan , · İKİNCİ BÜYÜK ADIMINI ATMIŞ ve aşağıdaki menfi propagandayı hücrelerimize, sinsice yerleştirmesini bilmiştir : · Türkler, tarihe gözlerini yeni açmış genç bir ulustur, · Uygarlıklara şimdiye kadar hiçbir katkıda bulunmamışlar, · Tek nitelikleri İYİ SAVAŞÇI olan Türkler, bu sayede · Gittikleri yere hemen egemen olmuşlar · Fakat, uygarlıktan nasibini alamamış olduklarından · Gittikleri yerde bir süre sonra erimişler. · Tarihe yakan, yıkan, katleden bir halk olarak geçmişlerdir. İşte Aydınlarımızın Türk tarih ve kültürü hakkında bildikleri bu DIŞA BAĞIMLI, Batı tarafından
KENDİ ÇIKARLARI İÇİN BİZE YAKIŞTIRILMIŞ TÜRK TARİH VE KÜLTÜRÜ’dür. Bu şartlarda , ULUSAL BİLİNÇ’ten mahrum kalan aydınlarımız artık, bağımsızlık savaşı için gerekli · Dayanak noktasından yoksundurlar. Bu ulusal felâket bu kadarla da kalmamaktadır : · DIŞA BAĞIMLI , YAKIŞTIRMA Türk tarih ve kültürüne samîmi olarak inanmış ve savunucu olmuş olan tarihçilerimizin artık · Sevr şartlarını bilimsel olarak yırtmalarına hiçbir imkânları yoktur · doğu illerimize günümüzdeki gibi, çıkarları gereğince bir devlet kurmaları için, tüm yöreyi Tarihsiz bırakmış olan Batıya söyleyecek itiraz edecek hiçbir sözleri yoktur ; SUSMAKTADIRLAR. Artık, · Doğuya 1070’de geldiğini ileri sürecek hiçbir halka itiraz edemezler ; Batılıya göre bu yöreye 1071’de geldiğimize göre… · BOP’yi, Öz-Türk tarih ve kültürüyle çürütmelerine imkân yoktur. Çünkü, Batı, · “Senin kendine özgü bir kültürün yoktur, sen ancak İslâm sayesinde adam oldun” dediğine ve tarihçilerimiz de bunu kabul ettiklerine göre… AB’ye girmek için, · Asya kökenli bir halk olduğumuz ve bununla öğüneceğimiz yerde · AVRUPALI OLDUĞUMUZU GÜLÜNÇ BİR ŞEKLİLDE İDDİA etmek…içinde bulunduğumuz durumdur.
Tarihsel Kimliğimize sahip olmak için ne yapılabilir : Tüm dünya ülkeleri arasında bu zavallı, silik, eksik utanılacak tarihimizden kurtulmak, · BATININ BİLDİĞİ ve KORKTUĞU İÇİN · İslâm öncesi tarihi yok sayan · Bizi, TARİHİMİZİ İNK R edecek hâle getiren Batıya cevap vermek ve · zaman ve mekân’da büyük yeri olan Tarih ve kültürümüz ortaya çıkarmak için temel şartları ortaya koyabiliriz : · Türk Kültürü ve tarihi · Doğduğu yerde · Doğduğu dilde incelenir Bunun için de, · 41 lehçe ya da Türkçeden oluşan Türk dilinden, · Araştırmalar için hiçbir işe yaramayan Bizim Türkçemiz ve · Yapay bir dil olan Osmanlıca dışında kalan 39 Türkçe, araştırmalar için ilk temeli oluştururlar. Tarihçi ve araştırmacılarımız · bu seviyede Türk diline vakıf olmadıklarından · yani araştırma yapamadıklarından
Batıda, · batılıların kaynaklarından Türk tarih ve kültürünü çıkarmağa çalışmışlardır. Günümüzdeki Türk tarih ve kültürünün, zavallılığının esasını burada aramak gerekir. Fakat…Türk dillerinden 7’sini, anadili gibi, okuyup, konuşup yazan, Orta Asya, halk kültürünü, masalları, hikayelei, müzik ve halk oyunlarıyla bilen, matematik disiplininden gelmiş bir Orta Asya çocuğu, Kâzım Mirşan, Batının · Bilmediği ya da bilmek istemediği · Büyük bir Türk Kültürünü, Ön-Ata / Ön-Türk kültürünü ortaya çıkarmıştır : Araştırmaları bugün sayısı 600’e varan GÖRSEL BELGLERE dayanmaktadır ; bunlar : · Kayaüstleri, Mağara duvarları, bakır , demir, tunç, cam, tahta, kilim, halı, elişleri vb. . çeşitli malzame üzerine yazılmış ÖN-TÜRKÇE yazılardır. Bu yazıtlardan öğrendiğimize göre , - çok kısa olarak – · Yazıyı icad eden Türklerdir. Latin alfabesi, Türk oldukları 4 ay önce batılılarca tespit edilmiş olan Etrüsk alfabesidir. · Yerleşik uygarlıktan gelirler yani, İlk kentleri kurmuşlar, · İlk siyasal kuruluşları gerçekleştirmişler
80 binlerde Orta Asya kişisinin, inandığı İNSAN ÜSTÜ KUDRET’ten tek tanrı kavramına varmışlar ve bu inancı kuramsallaştırmışlardır. Buradan, · Tanrı, varlık, doğum ölüm kavramlarına varmışlar, · Ölümden sonra yaşama (reincarnation) inancını ilk kere düşünmüşler · Ölü yakma , ateş kültü merasimleri sonraki uygarlıklara geçmiş, · Su baskınları, Kuraklık gibi jeo-fizik olaylarla yayıldıkları yerlere yazılarını ve yazıların içeriklerini ÖN-TÜK KÜLTÜRÜNÜ taşımışlar ve ilk kere okullar açmışlardır. · Su baskınlarından kaçıp yüksek yaylâları izleyerek 13 binlerde DOĞU ANADOLU’ya varmışlardır · Orta Asyadan kuraklıktan kaçıp su yollarını izleyerek QUT-YAK’a , Avrupaya –en aşağı - 8 binlerde varmışlardır. Bu Ön-Türk Kültürünün, Evrensel kültürün kökenin oluşturduğunu 3 cilt kitapta yayımladım · Kitap 1 A – Asya Uygarlıkların Doğuşu · Kitap 1 B- Anadolu’nun esas sahipleri Ön-Atalarımız · Kitap 2. KÖKENİNDEKİ ÖN-TÜRK KÜLTÜRÜNÜ BİLMEYEN AVRUPA BİRLİĞİ (Kitaplarımın , Kan ve ırk’la hiçbir ilgisi yoktur. İşlediğim ve tüm kıtalarda izlediğim Ön-Türk Kültürüdür. )
Sayın Banu Avar , Size, bu 2’nci kitabımı, gerekli gördüğünüz şekilde bir belgesel yapmanız için öneriyorum. Konu’nun işleyiş tarzı Avrupa’ya acıyınız çünkü , 1 - Yazı’sı 2 - Dil’i, 3 - Din’İ dışardan gelmiştir. (belgelere dayalı olarak-tümü görsel) Avrupa, tarihte geç kalmış ve ancak 2700 / 3000 yıldan beri tarihte yer almıştır. Kültürünün kökeninde Ön-Türk Kültürü 1 - yazısı 2 - dil’i 3 - dini, Ön-Türkler tarafından kendilerine Orta Asya’dan taşınmıştır. (tüm belgelere sahibiz) · Tuna deltasında yola çıkan Ön-Atalarımız, su yollarını ve yüksek vâdileri izleyerek ve · Geçtikleri yerlerde siyasal kuruşlar oluşturarak(görsel) · Fransa, ispanya ve Portekiz’le Atlantik’e varmışlardır. Bu geçtikleri ve.
yerlerde mağaralara yerleşmişler ve mağara duvarlarına yazılar yazmışlardır. Yazı söz konusu olduğuna göre, · Asya’da yazının damga sistemine dayanarak doğuşu (görsel) · Bu damgaların, halı ve kilimlerde, el işlerinde renkli görüntüleri · Ayni damgaların, kiliselerde, haç şekli, papanın âsâsı halinde ortaya çıkışı(görsel). · Mağaralardaki yazılar (kökeni gizemli şekiller ? ? - görsel), · Etrüsk Uygarlığındaki yazılar…Lâtin alfabesi/görsel) · Yunan uygarlığındaki Tanrılar ve onların Ön-türkçe adları yazılarıyla birlikte – halı ve kilimlerdeki damgalarla karşılaştırılmaları (görsel). Bu kısaca verdiğim bilgileri kitaptan tamlayabiliriz. Bilimsel araştırmacı(Paris- Centre national de la recherche Scientifique/Sorbonne 6’ncı seksiyon)dan ……………….
TÜRK • Türk Kimliği • Dışa Bağımlı Türk Tarihi • Tarihimize Sahip Olabilmek • Türklüğün Şifrelerinden Biri, Hakkari – Gevaruk Yaylâsıdır ! (Alıntıdır) • Uyanmakta Olan Batı !. . . • TÜRK OLMAKTAN UTANAN UTANMAZLAR’A • Türk Ordusunun Evrensel Uygarlıktaki Yeri • Noel Bayramının Kökeni Türkler • Noel ile Yılbaşını Karıştırmayalım • Zincirlikuyu (Vedat Köle- 19. 02. 09) DEVAM EDECEK; HAZIRLAYAN : F. YEĞİN
- Slides: 32