ESK TRK EDEBYATI VIII YZYIL BEYT ERH NEDMN
ESKİ TÜRK EDEBİYATI VIII. YÜZYIL BEYİT ŞERHİ NEDÎM'İN ÖRNEK BEYİTİ'NİN İNCELENMESİ Hazırlayan: Gamze BÜYÜKARSLAN/17020316
NEDÎM Nedîm kesin olmamakla birlikte 1092 (1681) yılında İstanbul'da doğmuştur. Asıl adı Ahmed'dir. Nedîm'in babası, "Sultan İbrâhim devri kazaskerlerinden Merzifonlu Mustafa Muslihüddin Efendi'nin oğlu Kadı Mehmed Efendi" annesi ise, "İstanbul'un fethinden itibaren devlet hizmetinde bulunan Karaçelebizâdeler ailesinden Salihâ Hatun'dur". Dedesi Mülakkab Mustafa Efendi diye tanınmaktadır. Bunun sebebi ise dedesi'nin bazı çirkin lakaplarının bulunmasıdır. Bu nedenden ötürü Nedîm'den kimi zaman, "Mülakkabzâde" diye bahsedilmiştir.
NEDÎM Nedîm aile çevresinde iyi bir eğitim görmüştür. Aynı zamanda yaşadığı dönemdeki klasik ilimler'in yanı sıra Arapça ve Farsça da öğrenmiştir. Nedîm eğitimini tamamladıktan sonra bir heyete katılmış ve burada yapılan imtihanın sonucunda, "hariç medresesi müderrisliğini" kazanmıştır. Nedîm III. Ahmed döneminin başlarında şiirleri ile tanınmaya başlamıştır. Hatta daha sonraki zamanlarda devlet adamlarına kasideler de sunmuştur. Nedîm'in kaside sunduğu Nevşehirli Damad İbrâhim Paşa söz konusu devlet adamlarından biridir. Nitekim Damad İbrâhim Paşa Lâle Devrinin ünlü vezirlerindendir. Aynı zamanda Nedîm İbrâhim Paşa'nın kurmuş olduğu tercüme heyetlerinde de görev almış bir isimdir. Nedîm birçok medresede görev yapmıştır. Fakat Lâle Devri ile birlikte gün yüzüne çıkan Patrona Halil İsyanı Nedîm'in de sonunu hazırlamıştır. Aynı zamanda bu isyan olayı patlak verdiğinde Nedîm, Sekban Ali Paşa Medresesinde Müderristi.
NEDÎM Nedîm'in ölüm sebebi hakkında ise değişik rivâyetler söz konusudur. Nedîm'in hem yaratılış olarak hassas bir yapıya sahip olması hem de aile baskısı onda korku duygusunun meydana gelmesini tetiklemiştir. Kaynaklarda Patrona Halil İsyanı sonrasındaki zaman dilimlerinde, Nedîm'in içki'ye yönelmesi ve afyon kullanması yüzünden titreme hastalığına yakalandığı ve bunun sonucunda hayatını kaybettiği ifade edilmektedir. Bir başka kaynağa göre ise, Nedîm'in ihtilâl sırasında korkudan evinin damına çıktığı ve oradan düşmesi sonucu vefat ettiği dile getirilmektedir. Nedîm'in kabri, "Üsküdar Karacaahmet Mezarlığı'nın Miskinler Tekkesi" kısmında bulunmaktadır. Nedîm, kaside alanında Nef'î'nin gazelde ise Nâbî'nin revaçta olduğu bir şiir ortamında yaşamış ve yetişmiştir. Bu dönemde Nedîm çok geçmeden "Nedîmâne" diye bilinen yeni bir tarz geliştirmiştir. Bu tarzın esasını ise, "söyleyiş mükemmelliği, yerlilik arzusu ve eda" oluşturmaktadır.
NEDÎM Nedîm bu konu ile ilgili kendisi de bir gazelinde, üslûb sahibi olduğunu ifade etmiştir (Ma‘lûmdur benim sühanım mahlas istemez / Fark eyler anı şehrimizin nüktedanları). Nedîm bulduğu yeni imajı ve hoşuna giden benzetme unsurlarına şiirlerinde yer veren bir isimdir. Fakat Nedîm'in asıl kudreti, "dili kullanmadaki ustalığıdır". Nitekim Nedîm'in konuşma dilindeki söyleyişleri şiirlerinde kullanması ve titiz bir işçilik ile ahengi sağlaması gibi özellikleri onu çağdaşlarından ayırmaktadır.
NEDÎM Nedîm kafiye, redif ve vezinde başarılı bir şairdir. "Ara sıra Türkçe kelime ve eklerle yaptığı kafiyelerdeki âhenk ve tabiilik daha önceki şairlerde az rastlanan" bir özellik olması da Nedîm'i diğer şairlerden ayıran önemli bir özelliktir. Aynı zamanda Nedîm aruzun mûsikisini yakalayan bir şairdir. Bu sayede şiirlerine bestelenmeye elverişli bir yapı kazandırmıştır. Buna bağlı olarak yaşadığı dönemden itibaren musammatları, gazelleri ve şarkıları'nın çokça bestelendiğini ifade etmek mümkündür. Nedîm'in şiirlerindeki önemli özelliklerden birisi ise "yerlilik" meselesidir. Dolayısıyla Nedîm için, "Mahalîleşme akımının" önemli temsilcilerinde birisidir, demek doğru olacaktır.
NEDÎM Nedîm'in yerlilik merakını ifade ve üslûbunda halk edebiyatına yakınlaşmasını, gerçek hayata ait unsurları kullanmasını, günlük dilden gelen deyimlere yer vermesini örnek olarak göstermek mümkündür. Aynı zamanda Nedîm'in hece vezni ile yazmış oladuğu iki koşması da bulunmaktadır. Bununla beraber şiirlerindeki en dikkate değer unsurlardan biri ise, "şiirlerinde İstanbul hayatından sahneler" sunmasıdır. Nedîm'in şiirlerinde "çağının değişik hayat sahneleri ve tipleri de öne çıkarılarak" anlatılmıştır. Nedîm ile aynı yerde ve dönemde yaşayan birçok şâir olmasına rağmen, Lâle Devri'nin ruhunu eserlerine onun kadar yansıtan olmamıştır. Onun şiirlerinde Türkçenin güzelliği, Osmanlı yaşama üslûbunun nâif çizgileri görülmektedir.
NEDÎM "Nedîm başta Fûzûlî olmak üzere pek çok şâire nazîre söylemiş, bu arada Ali Şîr Nevâî'nin bir gazelini" tanzîr etmiştir. Nedîm'in diğer önemli özelliği ise, Divan şiirinde genellikle hayalî kalan pek çok mecazı, teşbihi, çağrışımı şiirlerinde somutlaştırmasıdır. Dolayısıyla, "sevgili artık zihinlerde değil sokakta veya şâirin karşısındadır. şık ile mâşuk senli benli, aşk ise daha beşerîdir. " Nedîm'in yaşadığı dönemden itibaren birkaç nesli de tesir eden bir yanı bulunmaktadır. Bunun sebeplerinden birisi onun sesi ve edası'nın devrinin şair ve tezkirecilerini etkilemesidir.
NEDÎM "Şâir Nedîm" Mecmuası, "şâir'in edebî kişiliğinin ortaya çıkmasında eserleriyle katkı sahibi olan Ahmed Refik ile Ali Canip gibi yazarların" imzaları da bulunmaktadır. Aynı zamanda, o dönemde "Milli Mecmua" dergisinde de bir Nedîm nüshası yayımlanmıştır. Bununla beraber Yahya Kemal'in Lâle Devri ve İstanbul'a dair yazmış olduğu şiirlerinde benimsemiş olduğu söyleyiş tarzı ve sohbetlerinde ortaya koyduğu görüşler Nedîm'in anlaşılmasında etkili olmuştur.
NEDÎM ESERLERİ 1. )Divân: Bilinen en eski nüshası 1149'da Türk Tarih Kütüphanesinde bulunmaktadır. Diğer nüshası ise Milli Kütüphanede yer almaktadır. Eski harfler ile üç kez basılan divanın ilk iki baskısı fazlasıyla eksik ve yanlışlarla doludur. Klasik divan tertibine uyan Nedîm divanında, "kırk dört kaside, seksen sekiz kıta, üç mesnevi, bir terkib-i bend, bir terci-i bend, iki mütekerrir müseddes, bir tardiyye, beş tahmîs, bir muhammes, otuz üç murabba, iki koşma, yüz altmış altı gazel, iki müstezat, on bir rubâî ve yirmi üç müfred ve matla', beş Arapça, otuz dokuz Farsça" şiir yer almaktadır.
NEDÎM 2. )Sahâifü'l-ahbâr: "Lâle Devri'nde kurulan tercüme heyetlerinde görev alan Nedîm", Derviş Ahmed Efendi'nin Câmi'u'd -düvel adlı Arapça eserini Sahâifü'l-ahbâr ismiyle Türkçe'ye çeviren komisyonda yer almış ve İbrâhim Paşa'ya sunulan bu çeviri basılmıştır. 3. )Aynî Tarihi: "Bedreddin el-Aynî tarafından yazılan 'İkdü'l-cümân adlı İslâm tarihi Nedîm'in içinde bulunduğu tercüme heyetince çevrilmişse de onun hangi bölümü tercüme ettiği" belli değildir. Aynı zamanda Nedîm'in Şehid Ali Paşa'ya mülemma' tarzında bir dilekçesi, İzzet Ali Paşa'nın mektubuna mensur cevabı ve kime yazıldığı tespit edilmeyen bir mektubu daha bulunmaktadır.
Tezerv-i hoş-hırâmım sînem olsun cilvegâhın gel NEDÎM Hümâ-veş sâye salsın başıma zülf-i siyâhın gel Güşâd et tügmemi pirâhenim aç sînemi yokla Hele gör neylemişdir bana şemşîr-i nigâhın gel Benimdir suç ki vardım bezme verdim sana can nakdim Senin yokdur efendim bunda hiç cürm ü günâhın gel Tezerv-i şûhsun bin nâz ile reftârâ âgâz et Gül olsun nakş-ı pâyin gülşen olsun şâh-râhın gel Şeb-i meh-tâbda ey âftâb-ı burc-ı istiğnâ Çıkup tahte's-semâda kadrini pest eyle mâhın gel
BİRİNCİ AŞAMA: METİN 1. ) ORİJİNAL METİN: 2. ) ORİJİNAL METİN (MATBÛ): 3. ) TRANSKRİPSİYONLU METİN: Tezerv-i hoş-hırāmım sinem olsun cilvegāhın gel Hümā-veş sāye salsın başıma zülf-i siyāhın gel 4. ) ARUZ VEZNİ: Me fâ î lün/ me fâ î lün.
İKİNCİ AŞAMA: SÖZLÜKSEL ANLAM Tezerv-i hoş-hırâmım sînem olsun cilvegâhın gel Hümâ-veş sâye salsın başıma zülf-i siyâhın gel Tezerv: Sülün (Farsça). Sülün: Sülüngillerden, kuyruğu çok uzun, eti yenilen bir kuş. -i: İzâfet kesresidir. Farsçadan Osmanlı Türkçesine geçen unsurların en önemlilerinden birisi de tamlamadır. Farsça isim tamlaması, muzâf (tamlanan) ve muzâfun ileyhten (tamlayan) oluşur. İsim tamlamasında muzâf asıl unsurdur; anlamı tamlanan, belirtilen ve özelleştirilen kelimedir. Muzâfun ileyh ise yardımcı unsurdur; asıl kelimeyi açıklamaya, belirtmeye ya da sınırlamaya yardımcı olur. Farsça tamlamaların Arapça tamlamalardan farklı yanı; tamlamadaki ilk unsur olan muzâfın (tamlananın)sonuna "-ı, -i" sesi veren bir izâfet kesresi getirilir, böylece kelimenin son ünsüzü esreli okunmuş olur.
İKİNCİ AŞAMA: SÖZLÜKSEL ANLAM Tezerv-i hoş-hırâmım sînem olsun cilvegâhın gel Hümâ-veş sâye salsın başıma zülf-i siyâhın gel Hoş: İyi, güzel. Tatlı, tuhaf, garip, gönül okşayan (Farsça). Duyguları okşayan, zevk veren, beğenilen anlamlarına gelmektedir. Hırâm: Sallanma, salına naz ve edâ ile yürüme. Sallanma (Farsça). -ım: Birinci Tekil Şahıs İyelik Eki. Tezerv-i hoş-hırâmım: Hoş salınan sülünüm. Sîne-m: Uyuklama, uykuya dalma başlangıcı, uyku ile uyanıklık arası. Gögüs, yürek (Arapça), kalb (Farsça). -m; Birinci Tekil Şahıs İyelik Eki.
İKİNCİ AŞAMA: SÖZLÜKSEL ANLAM Tezerv-i hoş-hırâmım sînem olsun cilvegâhın gel Hümâ-veş sâye salsın başıma zülf-i siyâhın gel Olsun: Meydana gelmek, varlık kazanmak, vuku bulmak. Gerçekleşmek veya yapılmak. Cilvegâh-ın: Cilve edilecek yer, cilve yeri (Farsça). Görünme yeri anlamlarına gelmektedir. ın: İkinci Tekil Şahıs İyelik Eki. Gel: Ulaşmak, varmak. Getirmek, isabet etmek, varlığını sürdürmek, bir yerden alınıp bir yere ulaştırılmak anlamlarına gelmektedir. Gelmek fiili'nin emir halidir. Hümâ: Bir çeşit diken. Devlet kuşu, saadet, mutluluk. Zümrütüanka (Farsça). Kafdağı'nda ve daimi karlar bölgesinde yaşadığı kabul edilen boz renkli, kanatları zümrüt yeşili, gölgesinin bir kimsenin üzerine düşmesi o kimsenin başına devlet kuşu konacağına alâmet sayılan, çok büyük, yırtıcı, efsanevi kuş.
İKİNCİ AŞAMA: SÖZLÜKSEL ANLAM Tezerv-i hoş-hırâmım sînem olsun cilvegâhın gel Hümâ-veş sâye salsın başıma zülf-i siyâhın gel veş: Gibi (Farsça). Hümâ-veş: Devlet kuşu gibi. Saadet gibi. Sâye: Gölge, himaye, sahip çıkma, koruma, muavenet, yardım (Farsça). Sal-sın: Bağımlılığına, tutukluluğuna veya baskı altındaki durmununa son vererek serbest kılmak. Bırakmak, koyuvermek. -sın: İkinci Tekil Şahıs Ekidir. Baş-ım-a: İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. Organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser. Bir topluluğu yöneten kimse, başlangıç, temel, esas gibi anlamlara gelmektedir. Zülf/Zülüf: Yüzün iki tarafına sarkan saç lülesi.
İKİNCİ AŞAMA: SÖZLÜKSEL ANLAM Tezerv-i hoş-hırâmım sînem olsun cilvegâhın gel Hümâ-veş sâye salsın başıma zülf-i siyâhın gel -i: İzâfet kesresidir. Farsçadan Osmanlı Türkçesine geçen unsurların en önemlilerinden birisi de tamlamadır. Farsça isim tamlaması, muzâf (tamlanan) ve muzâfun ileyhten (tamlayan) oluşur. İsim tamlamasında muzâf asıl unsurdur; anlamı tamlanan, belirtilen ve özelleştirilen kelimedir. Muzâfun ileyh ise yardımcı unsurdur; asıl kelimeyi açıklamaya, belirtmeye ya da sınırlamaya yardımcı olur. Farsça tamlamaların Arapça tamlamalardan farklı yanı; tamlamadaki ilk unsur olan muzâfın (tamlananın)sonuna "-ı, -i" sesi veren bir izâfet kesresi getirilir, böylece kelimenin son ünsüzü esreli okunmuş olur. Siyâh-ın: Kara, siyah, en koyu renk, kömür rengi anlamlarına gelmektedir. Karşıt anlamlısı ise, Beyazdır. Aynı zamanda Divân Edebiyatında "Siyah Saç" ifadesinin yanı sıra sarı ve beyaz saçtan da bahsedilmektedir. -ın: İkinci Tekil Şahıs İyelik Ekidir. Zülf-i siyâhın: Senin siyâh saçın anlamına gelmektedir.
ÜÇÜNCÜ AŞAMA: DÜZYAZI (DİL İÇİ ÇEVİRİ) Tezerv-i hoş-hırâmım sînem olsun cilvegâhın gel Hümâ-veş sâye salsın başıma zülf-i siyâhın gel Beyitin özgün kelimelerle düzyazıya çevrilişi: (Tezerv-i hoş-hırâmım sînem cilvegâhın olsun gel; zülf-i siyâhın başıma hümâ-veş sâye salsın gel. ) Beyitin güncel kelimelerle düzyazıya çevrilişi (dil içi çeviri): (Benim) Güzel yürüyüşlü sülünüm, göğsüm (senin) cilve yerin olsun, gel; (senin) siyâh zülfün başıma hümâ kuşu gibi gölge salsın, gel.
DÖRDÜNCÜ AŞAMA: ŞİRSEL ANLAM Tezerv-i hoş-hırâmım sînem olsun cilvegâhın gel Hümâ-veş sâye salsın başıma zülf-i siyâhın gel Nedîm'in gel redifli gazelinden alınan bu beyitte sülün ve hümâ kuşu dikkati çekmektedir. Şâir, burada Sülün'e seslenmiş ve onun cilve yapacak yerinin kendi göğsü olduğunu dile getirmiştir. Buradan yola çıkarak beyitte seslenmiş olduğu kişi'nin sevgili olabileceği söz konusudur. Zaten şâir beyitin diğer mısrasında, "senin siyah zülfün gölgesini hüma kuşu gibi –benim- başıma salsın" demiştir. Aynı zamanda bu beyitten yola çıkarak Divan Edebiyatı Şâirleri'nin doğa'yı iyi tanıdıkları ve etkilendiklerini de dile getirmek mümkündür. Bununla beraber eskiden soyut bir varlık olan "sevgili" kavramı Nedîm ile beraber daha somut bir varlığa dönmüştür. Örneğin bu beyitte sülün kuşu sevgili yerine kullanılmıştır.
DÖRDÜNCÜ AŞAMA: ŞİRSEL ANLAM Tezerv-i hoş-hırâmım sînem olsun cilvegâhın gel Hümâ-veş sâye salsın başıma zülf-i siyâhın gel Beyitte anlaşılması gereken diğer bir unsur ise, Divan Edebiyatında Sülün Kuşu'nun yeridir. Tezerv (sülün), divan şiirinde avcılık yönü ile ünlü bir kuş türüdür. Ve daha çok salına yürüyüşü ve göz alıcı rengi sebebi ile sevgiliye benzetilmiştir. Aynı zamanda sülün, "süğlün" adıyla da anılmakta ve Divan Edebiyatında saltanatı ve ölümsüzlüğü ifade eden bir kuştur. Sülün kuşu'nun avlanması çok zordur. Bu yönüyle, Nedîm'in sevgiliye bir türlü ulaşamaması açısından bu bağlantıyı kurduğunu ifade etmek mümkündür. Çünkü Divan Edebiyatında sevgili daima kaçar ve aşık ona ulaşmak için sürekli bir çaba içerisindedir. Dolayısıyla bu beyitte sülün, güzel salınışı ile sevgiliyi andırmış ve sevgiliye benzetilmiştir.
DÖRDÜNCÜ AŞAMA: ŞİRSEL ANLAM Tezerv-i hoş-hırâmım sînem olsun cilvegâhın gel Hümâ-veş sâye salsın başıma zülf-i siyâhın gel Beyitte üzerinde durulması gereken diğer kelime ise "Hümâ" kuşudur. Bir anlatıya göre Hümâ'nın gölgesi kimin üzerine düşerse o kişi hükümdar olurmuş. Bu sebepten ötürü "Devlet Kuşu" olarak bilinmektedir. Hümâ kuşu zararsız hayvanları incitmez, ancak yırtıcı kuşları avlar ve kemiklerini yermiş. Aynı zamanda efsane'ye göre Hümâ Kuşunu canlı bir şekilde ele geçirmek mümkün değilmiş. Bu beyitte ise şâir sülün aracılığı ile sevgiliye seslenir ve siyah zülfü'nün gölgesini üzerini salmasını ister. Eğer sülün bu isteği yerine getirirse aşığın başına saadet, devlet kuşu konacaktır. Dolayısıyla sevgili ile kavuşacaktır. Belki de aşık gönlündeki tahta sevgili ile birlikte oturup hükümdarlığını ilan edecektir.
DÖRDÜNCÜ AŞAMA: ŞİRSEL ANLAM Tezerv-i hoş-hırâmım sînem olsun cilvegâhın gel Hümâ-veş sâye salsın başıma zülf-i siyâhın gel Klasik Türk şiirinde sevgili için olmazsa olmaz güzellik unsurlarından biri de saçtır. Bu yüzden Divan Edebiyatında saçı anlatmak için kullanılan birçok sıfat bulunmaktadır: zülf, kâkül, turra vb. Beyitte geçen "Zülf" kelimesi, gece yarısı anlamına gelmektedir ve saçın tek bir parçasına verilen isimdir. Fakat zamanla saç ile eş değer tutulmuştur. Şemseddin Sâmî ise zülf için, "yüzün iki tarafına sarkan saç bölükleri" olarak ifade etmiştir. Yapılan bir araştırma sonucunda Nedîm'in Divânın'da seksen iki kez zülf kelimesinin kullanıldığı tespit edilmiştir. Bununla beraber Divan Edebiyatında saçın çoğunlukla siyah renk ile birlikte ele alındığını ifade etmek mümkündür. Nitekim, "bu siyahlıktan hareketle aya ve güneşe benzeyen yüz arasında bit tezat" yapılır. Dolayısıyla şaire göre siyahtan başka daha güzel bir renk yoktur. Bu beyitte ise Nedîm'in zülf kelimesini siyah ile birlikte kullanmasının temel nedeni, sâye (gölge) kelimesinin varlığından kaynaklanabilir. Nitekim güneşli bir günde yere yansıyan gölge koyu bir renktedir. Dolayısıyla beyitte geçen her kelimenin birbiri ile bağlantılı olduğunu ifade etmek mümkündür.
BEŞİNCİ AŞAMA: EDEBİ SANATLAR Tezerv-i hoş-hırâmım sînem olsun cilvegâhın gel Hümâ-veş sâye salsın başıma zülf-i siyâhın gel Tezerv, Hümâ: TEN SÜP. Gel: TEKRİR. Beyitte geçen "Tezerv" kelimesi sevgili yerine, Sînem ise kuş yuvası yerine kullanılmıştır: AÇIK İSR RE (Sadece kendisine benzetilen öğe bulunmaktadır). Hümâ-veş/Zülf-i siyâh/sâye: TEŞBİH. NİD : Genel olarak beyitte Tezerv yani sevgiliye bir seslenme vardır.
KAYNAKÇA A. ) Elektronik Kaynaklar http: //lugatim. com/ https: //www. luggat. com/ https: //islamansiklopedisi. org. tr/nedim--divan-sairi https: //sozluk. gov. tr/ Şahin, Kürşat Şamil, Sevgilinin Güzellik Unsurlarından Saç Ve Saçın şık Üzerindeki Etkisi, S: 1853/1854. ( https: //www. acarindex. com/dosyalar/makale/acarindex-1423934102. pdf ). Güneş, Özlem vd. , Hüsn ü Aşk'ta Anlam Çeşitliliği Yönünden Kuşlar, Rumeli'de Dil Ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, 2019, S: 249/256. (https: //dergipark. org. tr/tr/download/article-file/786420 ). B. ) Yazılı Kaynaklar Sâmî, Şemseddin, Kamûs-i Türkî, İstanbul, Yeditepe Yayınları, 2015. Onay, Ahmet Talât, Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar Ve İzahı, Akçağ Yayınları, Ankara, 2000. Macit, Muhsin, Nedîm Divânı, Akçağ Yayınları, Ankara, 1997.
- Slides: 25