ESK TRK EDEBYATI BEYT ERH Eda Gen 18020371
ESKİ TÜRK EDEBİYATI BEYİT ŞERHİ Eda Genç 18020371
II. GAZİ GİRAY HAN II. Gazi Giray Han mükemmel bir medrese tahsili görmüştür. Macaristan ve İran’a yönelik seferlere katılmıştır. Başarılı bir devlet adamı ve asker olmasının yanında iyi bir şair ve bestecidir. Aynı zamanda başarılı bir hattattır. Sanatçıları, bilginleri korumuş; çok değerli saz eserleri bestelemiştir. Peşrevleri, saz semaileri bugün hâlâ sık çalınır. Hüzzam peşrevi, mahur peşrevi ile saz semaisi, repertuvarının en güzel saz eserleri arasındadır. Eski mecmualarda adı ‘Tatar’ diye geçer. Gazayî mahlasıyla birçok şiir yazmıştır. Farsça rubaileri de olduğu gibi gazelleri de Osmanlı şairlerinin gazelleri kadar mükemmeldir. Kıpçak Türkçesi ile yazdığı şiirleri de vardır. Bahçesaray’da veba hastalığından vefat etmiştir.
Nâmık Kemal’in ‘Cezmi’ romanının ikinci derecedeki kahramanları içinde yerini alarak edebiyatımızdaki tipler arasına girmiştir. Eserleri Divan : günümüze kadar ulaşamamıştır. Gül ü Bülbül: Fuzûlî’nin Nîk ü Bed manzumesine nazîre olarak yazılmıştır. Kahve ile Bâde: Fuzuli’nin Beng ü Bâde yolunda bir eserdir.
Râyete meylederiz kâmet-i dil-cû yerine Tûğa dil bağlamışız kâkül-i hoş-bû yerine Heves-i tîr u kemân çıkmadı dilden asla Nâvek-i gamze-i dil-dûz ile ebrû yerine Süreriz tîğımızın zevk u safâsın her dem Sîm-tenle olan lezzet-i pehlû yerine Gerden-i tevsen-i zîbâda kutâs-ı dil-bend Bağladı gönlümüzü zülf ile gîsû yerine Severiz esb-i hüner-mend-i sabâ reftârı Bir perî-şekl sanem bir gözü âhû yerine Gönlümüz şâhid-i zîbâ-yı cihâdâ verdik Dilber-i mâh-ruh-ı yâr-ı perî-rû yerine Seferin cevri çok ümmîd-i vefâ ile velî Olduk âşüftesi bir şûh-ı cefâ-cû yerine Olmuşuz cân ile billâh Gazâyî teşne Kanını düşmen-i dînin içeriz sû yerine
İKİNCİ AŞAMA: SÖZLÜKSEL ANLAM Rāyete meylederiz kāmet-i dil-cū yerine Tūğa dil baġlamışız kâkül-i hoş-bū yerine Râyet: Arapça kökenli râyet kelimesinin bayrak, sancak, gerdanlık anlamları vardır. Beyitte kullanılan anlamı sancaktır. e: Yönelme hâli ekidir. Yüklemin yöneldiği eki, nesneyi ya da kavramı gösterir. Yönelme hâlinde, ismin belirttiği kavrama yöneliş, dönme, yaklaşma, ulaşma söz konusudur. Yönelme hâlindeki kelimeler cümlede dolaylı tümleç ve yüklem olabilir. meyl: Arapça kökenli meyl kelimesinin eğiklik, eğim, akıntı, ilgi, gönül verme anlamları vardır. Beyitte gönül verme anlamında kullanılmıştır.
İKİNCİ AŞAMA: SÖZLÜKSEL ANLAM Rāyete meylederiz kāmet-i dil-cū yerine Tūğa dil baġlamışız kâkül-i hoş-bū yerine et/er/iz: Etmek yardımcı fiili Türkçede birçok kelimenin sonuna gelerek birleşik fiiller oluşturan, sonuna geldiği kelimeye göre değişik fonksiyonları olan, geçişli veya geçişsiz, ayrıca çeşitli deyimler oluşturabilen bir fiildir. Asıl fonksiyonu yardımcı fiil olmakla birlikte; yapmak, işlemek; birini bir şeyden mahrum bırakmak; kötülük yapmak, kötülükte bulunmak; abdest bozmak; değer bildiren kelimelerle birlikte kullanıldığında değerde, değerinde olmak; zaman bildiren kelimelerle birlikte kullanıldığında o zamana erişmek; iyi ve kötü kelimeleriyle birlikte kullanıldığında ise davranmak, hareket etmek anlamına gelmektedir. Kendisinden –er /-ar geniş zaman ekini alan et- fiili bu sayede eylemin sürekliliğini ifade etmiştir. –iz 1. çoğul şahıs eki sayesinde eylemi yapanın ‘biz’ olduğunu belirtmiştir.
İKİNCİ AŞAMA: SÖZLÜKSEL ANLAM Rāyete meylederiz kāmet-i dil-cū yerine Tūğa dil baġlamışız kâkül-i hoş-bū yerine kâmet: Arapça kökenli kâmet kelimesinin boy, endam, kalkmak, ayakta durmak; farz namazlarından önce okunması gereken sünnet olan ve ezana benzeyen sözler anlamları vardır. Beyitte kastedilen anlamı boy, endamdır. ı/-i (İzâfet Kesresi): Farsçadan Osmanlı Türkçesine geçen unsurların en önemlilerinden birisi de tamlamalardır. Farsça isim tamlaması, tamlayan ve tamlanandan oluşur. İsim tamlamasında tamlanan asıl unsurdur; anlamı tamlanan, belirtilen ve özelleştirilen kelimedir. Tamlayan ise yardımcı unsurdur; asıl kelimeyi açıklamaya, belirtmeye ya da sınırlamaya yardımcı olur. Türkçedekinin aksine Farsça tamlamalarda önce tamlanan, sonra tamlayan gelir.
İKİNCİ AŞAMA: SÖZLÜKSEL ANLAM Rāyete meylederiz kāmet-i dil-cū yerine Tūğa dil baġlamışız kâkül-i hoş-bū yerine dil : Lisan, ağızdaki tat alma duygusu ve konuşma uzvu, insanların konuştukları lehçelerin her birisi, lügat, gönül, kalb, niyet, cesaret, yürek anlamlarındadır. Farsça kökenli bu kelimenin beyitte kullanıldığı anlam gönüldür. cû: dil-cû. Farsça kökenli kelimenin anlamı gönlün aktığı, güzel, sevgilidir. yer/ -i/ -ne: Yer kelimesi bir şeyin, bir kimsenin kapladığı veya kaplayabileceği boşluk, mahal, mekan, gezinilen, ayakla basılan taban, bulunulan bölge, durum, konum, vaziyet anlamındadır. –i, iyelik ekidir, -ne yönelme durumudur. Yerine kelimesinin beyitteki anlamı bir şeyin ve bir kimsenin yerini alma anlamındadır. tuğ: Sorguç, padişahların ve vezirlerin başlarına taktıkları başlıkların ön tarafında bulunan tüy veya püskül biçimindeki süs, sabanın ok ve eğerini tutturmak için takılan halka anlamlarındadır. Beyitte kullanıldığı anlamı eskiden sancak tepesine ve başa takılan at kuyruğudur.
İKİNCİ AŞAMA: SÖZLÜKSEL ANLAM Rāyete meylederiz kāmet-i dil-cū yerine Tūğa dil baġlamışız kâkül-i hoş-bū yerine a: Yönelme hâli ekidir. Yüklemin yöneldiği eki, nesneyi ya da kavramı gösterir. Yönelme hâlinde, ismin belirttiği kavrama yöneliş, dönme, yaklaşma, ulaşma söz konusudur. Yönelme hâlindeki kelimeler cümlede dolaylı tümleç ve yüklem olabilir. dil: : Lisan, ağızdaki tat alma duygusu ve konuşma uzvu, insanların konuştukları lehçelerin her birisi, lügat, gönül, kalb, niyet, cesaret, yürek anlamlarındadır. Farsça kökenli bu kelimenin beyitte kullanıldığı anlam gönüldür. bağ/ -la/ -mış/ -ız: Bağ kelimesi bir şeyi başka bir şeye veya birçok şeyi topluca birbirine tutturmak için kullanılan ip, sicim, şerit, tel vb. kullanılabilir nesne anlamındadır. –la eki, isimden fiil yapma ekidir. –mış, öğrenilen geçmiş zaman eki. –ız ise 1. çoğul şahıs ekidir.
İKİNCİ AŞAMA: SÖZLÜKSEL ANLAM Rāyete meylederiz kāmet-i dil-cū yerine Tūğa dil baġlamışız kâkül-i hoş-bū yerine kâkül: Farsça kökenli alına düşen kısa kesilmiş saç, perçem anlamındadır. -i: (İzâfet Kesresi): Farsçadan Osmanlı Türkçesine geçen unsurların en önemlilerinden birisi de tamlamalardır. Farsça isim tamlaması, tamlayan ve tamlanandan oluşur. İsim tamlamasında tamlanan asıl unsurdur; anlamı tamlanan, belirtilen ve özelleştirilen kelimedir. Tamlayan ise yardımcı unsurdur; asıl kelimeyi açıklamaya, belirtmeye ya da sınırlamaya yardımcı olur. Türkçedekinin aksine Farsça tamlamalarda önce tamlanan, sonra tamlayan gelir.
İKİNCİ AŞAMA: SÖZLÜKSEL ANLAM Rāyete meylederiz kāmet-i dil-cū yerine Tūğa dil baġlamışız kâkül-i hoş-bū yerine hoş-bû: Farsça kökenli kelime güzel kokulu, hoş kokan, hoş kokulu anlamında kullanılmıştır. yer/ -i/ -ne: Yer kelimesi bir şeyin, bir kimsenin kapladığı veya kaplayabileceği boşluk, mahal, mekan, gezinilen, ayakla basılan taban, bulunulan bölge, durum, konum, vaziyet anlamındadır. –i, iyelik ekidir, -ne yönelme durumudur. Yerine kelimesinin beyitteki anlamı bir şeyin ve bir kimsenin yerini alma anlamındadır.
ÜÇÜNCÜ AŞAMA: DÜZYAZI (DİL İÇİ ÇEVİRİ) Rāyete meylederiz kāmet-i dil-cū yerine Tūğa dil baġlamışız kâkül-i hoş-bū yerine Beyitin özgün kelimelerle düzyazıya çevrilişi: (Kâmet-i dil-cû yerine râyete meylederiz; kâkül-i hoş-bû yerine tuğa dil bağlamışız. ) Beyitin güncel kelimelerle düzyazıya çevrilişi (dil içi çeviri): Gönlün aktığı sevgilinin boyuna değil, sancağa (sancağın gönderine) meylederiz; hoş kokulu kâkül yerine tuğa (tuğ, at kuyruğundan yapılır) gönül bağlamışız.
DÖRDÜNCÜ AŞAMA: ŞİİRSEL ANLAMI Rāyete meylederiz kāmet-i dil-cū yerine Tūğa dil baġlamışız kâkül-i hoş-bū yerine -Beyitte şair, aklımız sevgilide değil, cenk etmeyi tercih ederiz demek istemiştir. Adeta bir kahramanlık şiiridir. Beyitte savaş coşkusu havası hissedilir. Yiğitlik ve fetih şevkini yansıtmaktadır. Şairin hem hükümdar hem de şair olduğundan hareketle Orhun Yazıtları’nda da geçen hükümdar için kullanılan ‘alp ve biligli er’ sözü beyite yansımıştır. Yazıtlara göre hükümdar alp, yani savaşçı olmasının yanında da bilgili olmalıdır. Bu bilgi beyitte ön plana çıkmıştır. -Beyit aynı zamanda bize H. Nihal ATSIZ’ın ‘Bozkurtlar Diriliyor’ romanından bir bölümü hatırlatmaktadır. ‘-Sevgi mi üstündür, öç mü? dedi. -Öç dedim. -Sevgiyi üstün tutmak olmaz mı? diye sordu. -Böyle şeyler er kişiye yakışmaz dedim. ’
DÖRDÜNCÜ AŞAMA: ŞİİRSEL ANLAMI Rāyete meylederiz kāmet-i dil-cū yerine Tūğa dil baġlamışız kâkül-i hoş-bū yerine Tekrir: dil ve yerine kelimeleri birden fazla kullanıldığı için beyitte tekrir sanatı vardır. Mürettep leff ü neşr: Râyete meylederiz kâmet-i dil-cû yerine Tûğa dil bağlamışız kâkül-i hoş-bû yerine Tenasüp: râyet, tûğ; kâmet, kâkül
DÖRDÜNCÜ AŞAMA: ŞİİRSEL ANLAMI Rāyete meylederiz kāmet-i dil-cū yerine Tūğa dil baġlamışız kâkül-i hoş-bū yerine Teşbih: beyitte ‘gönlün aktığı sevgili’ sözüyle gönül sanki akan bir şeye benzetilerek teşbih sanatı yapılmıştır. Mübalağa: beyitte geçen at kılından yapılan tuğa gönül bağlamak gerçekleşemeyeceğinden dolayı mübalağa sanatı yapılmıştır. İştikak: dil ve dil-cû kelimeleri aynı kökten geldiği için bu kelimeler arasında iştikak sanatı vardır.
KAYNAKÇA https: //islamansiklopedisi. org. tr/gazi-giray-ii https: //mbdincaslan. com/index. php/ceviriler/item/461 -gazigiray https: //www. luggat. com/index. php#ceviri https: //sozluk. gov. tr/
BENİ DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM
- Slides: 18