ERMEN MESELES ARF ZBEYL TRKERMEN LKLER VE ERMEN
ERMENİ MESELESİ ARİF ÖZBEYLİ
TÜRK-ERMENİ İLİŞKİLERİ VE ERMENİ SORUNU
Selçuklu-Ermeni İlişkileri
n Selçuklu Sultanı Melikşah’ın çağdaşı Urfalı Ermeni tarihçi Matieus, Selçuklu Türkleri’nin idaresindeki Ermeniler’in huzurlu hayatını şöyle ortaya koyar: “
n “Melikşah’ın saltanatı Allah’ın lütfuna, mazhar oldu. Hakimiyetindeki uzak ülkelere kadar yayıldı ve Ermenilere huzur verdi. . . Dünyanın hakimi Melik-şah, sayısız askerlerden mürekkep ordusuyla Romalıların memleketini fethe girişti. Kalbi Hıristiyanlara karşı şefkatle dolu idi. Geçtiği ülkelerin halkına bir baba gibi davrandı. Birçok şehir ve vilayet kendi arzusu ile onun idaresine girdi. Bütün Ermeni ve Rum beldeleri onun
n Selçuklu Türkleri, Ermenilere ve diğer gayrimüslim halka Bizanslıların göstermediği hoşgörüyü göstermiş ve onların dinlerini ve sosyal yaşantılarını korumalarını sağlamıştır. Bu anlayış, Anadolu Selçukluları döneminde de devam etmiştir. Gösterilen tüm bu hoşgörülere rağmen, bazen Ermenilerin Bizanslıların ve Haçlı Seferleri sırasında Haçlıların yanlarında yer aldıkları da bilinmektedir.
Osmanlı-Ermeni ilişkileri n n Fatih Sultan Mehmet 1453'de İstanbul'u aldıktan sonra Ermenilerin Bursa'daki ruhani başkanı Hovakim'i İstanbul'a getirmiş ve 1461'de yayınladığı bir fermanla Ermeni Patrikliği'ni kurdurmuş, onların cemaat işlerinin idaresini de patriklerine bırakmıştı. Patrikhane kurulduktan sonra İstanbul’da kuvvetli bir Ermeni kolonisi kuruldu. Şehir tedricen Ermenilerin dini ve milli hayatın gerçek bir merkezi haline geldi. Fatih Sultan Mehmed, Bosnayı fethettiği zaman Osmanlı devlet politikasının sonucu olarak bölge halkına dini serbestiyet getirmiştir.
n Fatih Sultan Mehmed‘ in buradaki latin papazlarına verdiği 883 (1478) tarihli ferman suretinde; "Nişanı-ı hümayun şu ki Ben ki Sultan Mehmed Han'ım; üst ve alt tabakada bulunan bütün halk tarafından şu şekilde bilinsin ki, bu fermanı taşıyan Bosna rahipleri-ne lütufta bulunup şu hususları bu-yurdum:
n Sözkonusu rahiplere ve kiliselerine hiç kimse tarafından engel olunmayıp rahatsızlık verilmeyecektir. Bunlardan gerek ihtiyatsızca memle-ketimde duranlara ve gerekse kaçan-lara emn ü aman olsun ki, memleke-timize gelip korkusuzca sakin olsun-lar ve kiliselerinde yerleşsinler; ne ben, ne vezirlerim ne de halkım tarafından hiç kimse bunlara herhangi bir şekilde karışıp incitmeyecektir.
n n n Sakız Ohannes Paşa Hariciye Vekaleti Umumi Katibi (1871) Hazine-i Hassa Nazırı (1897) Garabet Artin Davut Paşa Viyana Sefiri (1856 -1857)/Lübnan Valisi (1861)/PTT ve Nafia Nezaretlerinde Nazır (1868) Krikor Sinapyan Nafia Nazırı Osgan Mardikyan PTT Nezareti Nazırı (1913) Krikor Zohrab İstanbul Mebusu Bedros Hallacıyan İstanbul Mebusu
n Kendilerine, canlarına, mallarına, kiliselerine ve dışardan memleketimize getire-cekleri kimselere yeri ve göğü yaratan Allah hakkı için, Peygamberimiz Muham-med Mustafa (s. a. v. ) hakkı için, yedi Mus-haf hakkı için, yüz yirmi dört bin peygam-ber hakkı için ve kuşandığım kılıç için en ağır yemin ile yemin ederim ki, yukarda belirtilen hususlara söz konusu rahipler benim hizmetime ve benim emrime itaat-kâr oldukları sürece hiç kimse tarafından muhalefet edilmeyecektir. "
n Ermeni Patriği Nerses 1876 yılında Vatandaşlık Meclisi Şurası'na sunduğu mektubunda, "Şayet günümüze kadar Ermeni milleti, millet olarak korun-duysa ve inancını, kilisesini, dilini, tarihi ve kültürel değerlerini koru-yorsa, tüm bunlar Türk hükümetinin Ermeni milletine gösterdiği koruma, yardım ve hayırseverlik sayesinde-dir.
n Kader, Ermenileri Türklere bağlamış-tır. Bundan dolayı Ermeniler, devle-tin savaş ve ağır sınav günlerinde buna kayıtsızca davranamaz. Aksine her zaman oldukları gibi ona yardım etmek zorundadırlar. Vatanını seven Ermeni, devlete yardım ederek, Ermeni milletinin hizmet ve yardımının en iyisini görecektir. " demektedir.
n n n n n Osmanlı Devleti’nde Görev Alan Ermeni Asıllı Yöneticilerden Bazıları Agop Gırcikyan Osmanlı Devleti'nin ilk elçisi (Paris) Reşid Paşa'nın müşaviri. Osmanlı Devleti'nin Paris'teki Elçiliğinin Maslahatgüzarı(1834 -) Krikor Agaton Osmanlı PTT Genel Müdürü (1864) Hariciye Vekaletinde görevli (1848 -1850) Hariciye Muhakemat Müdürü (1870) Serkis Efendi Hariciye'de Baş Sır Katibi (1870 -1871) Ovakim K. Reisyan İstanbul Vize Kasabasının Mahkeme Reisi(1879)/Sakız Adası İhzari Mahkeme Reisi (1885)/Rodos. Adası İhzari
n n n n Yetvart Zohrab Efendi Londra Sefiri (1838 -1839) Hırant Düz Bey Mesine (İtalya)Sefiri (1900 -1907) Hovsep Misakyan Efendi La Haye'de Elçi (1900 -1907) Azaryan Manuk Efendi Hariciye Müsteşarı Kapriyel Noradunkyan Gazi Ahmet Muhtar Paşa Kabinesi'nde Hariciye Nazırı (1912) Agop Kazazyan Paşa Maliye Nazırı / Hazine-i Hassa Nazırı Mikael Portukal Paşa
Ermeni İsyanlarının sebepleri 1 -Fransız İhtilali ile yayılan milliyetçilik akımı n 2 -Sömürge yarışına girmiş bulunan güç-lü Avrupa devletlerinin çıkarlarının Osmanlı topraklarında düğümlenmesi n 3 -Bu devletlerin, milliyetçilik akımını kullanarak Osmanlı Devleti’ni parçalama eylemleri n 4 -Bu yolla bağımsız olan Sırbistan, Yu-nanistan, Bulgaristan ve Romanya’nın n
n 5 -Ermeni Patrikhanesi’nin çalışmaları 6 -Ermeni din adamları, aydınları ve zenginlerinin bu yoldaki propagandaları n 7 -Amerikan Protestan misyonerlerinin çalışmaları n 8 -Avrupa’daki “Haçlı Zihniyeti”nin henüz bütünüyle ortadan kalkmamış olması n 9 -Osmanlı Devleti’nin dağılmaya yüz tutması ve Ermenilerin bundan yararlanmak istemesi n
Ermeni İsyanları n İlk isyan 1890'daki Erzurum'da gerçekleşmiştir. Bunu, yine aynı yıl meydana gerçekleşmiştir. Bunu, yine aynı yıl meydan gelen Kumkapı gös-terisi, 1892 -93'te Kayseri, Yozgat, Çorum ve Merzifon olayları 1894'te Sasun isyanı, Babıali gösterisi ve Zeytun isyanı, 1896'da Van isyanı ve Osmanlı Bankası'nın işgali, 1903‘te İkinci Sasun isyanı, 1905'te Sultan Abdülhamid'e suikast girişimi ve nihayet 1909‘ da gerçekleşen Adana isyanı izlemiştir. 1914‘ d Zeytun'da 100, 1915 Van olaylarında 3. 000
Yozgat ve Ankara’da faaliyet gösteren Ermeni çetesi n
Ermeniler tarafından katledilmiş Türk kadın ve çocukları
Adapazarı’nda Ermenilerden toplanan silahlar n
II. Abdülhamid
I. Dünya Savaşı Dönemi Ermeni Meselesi n Bir telgraf metni tarihin en utanç verici manzaralarından birini gözler önüne sermektedir: "Şimdiye kadar Erzurum‘ da (merkezde) 2. 127 İslam cesedi def-nedilmiştir. Bunların tamamı erkektir. Cesetler üzerinde balta, süngü, mermi yarası vardır. Bu cesetlerin ciğerleri çıkarılmış, gözlerine sivri kazıklar sokulmuştur. . . "
n Hınçak Gönüllü Çetesi
V. Mehmed Reşad
Malatya’da Ermenilerden toplanan silahlar n
Tercan’da Ermeniler tarafından öldürülen kadın ve çocuklar n
Ermenilerden Toplanan silahlar n
Ermeni çeteleri tarafından öldürülen Müslüman Türk halkı n
25 Temmuz 1915 –Diyarbakır’da Ermeniler tarafından öldürülen Müslüman Türk halkı n
n n Osmanlı seferberlik ilan eder etmez, Marsilya'da yaşayan Türk Ermenileri 5 Ağustos 1914'de bir beyanname yayınlamışlardır. Çeşitli gazetelerde yayınlanan söz konusu beyannameden birkaç cümle şöyledir: "Rus Ermeniler, Moskova orduları saflarında, kardeşlerimizin cesetleri üzerine yapılan tahkirin intikamını almak için, vazifelerini yapacaklardır. Bize Türk tahakkümündeki Ermenilere gelince, hiçbir Ermeni'nin silahı, ikinci vatanımız olan Fransa'ya ve onun müttefik ve dostlarına çevrilmemelidir.
n n Bu konuda Philips Price şu ifadeleri kullanmaktadır: ". . . Savaş patlak verince bu böl -gelerdeki Ermeniler (Doğu vilayet-leri kastediliyor) Kafkasya'daki Rus makamları ile gizlice temasa geçtiler ve geliştirilen bir yer altı teşkilatı ile bu Türk vilayetlerinden Rus ordusuna gönüllü sevk edilmeye başlandı. . . "
Trabzon’da Ermenilerden toplanan silahlar n
Enver Paşa n n Clair Price ise şöyle yazmaktadır: "1908 Anayasası gereğince Enver Hükümetinin askerlik çağına gelmiş Türkler gibi Ermenileri de silah altına çağırmak hakkı vardı; ama silahlı bir karşı koyma, özellikle Zeytun'da derhal başladı. Doğu hudutları boyunca Ermeniler Rus ordusuna kaçmaya başladılar. Enver Hükümeti geri kalanların sadakatinden şüphe ederek onları iş taburlarına sevk etti. "
Halepte ele geçirilen bomba , dinamit ve kapsülleri n
n n Sevk ve İskan Kanunu üç maddeden oluşuyordu. Madde 1 -Sefer zamanında ordu, kolordu ve tümen komutanları ve bunların vekilleri ve bağımsız bölge komutanları, halk tarafından herhengi bir şekilde hükümet emirlerine, yurt savunmasına, mevcut düzene ve güvenlik işlerine karşı durum alan ve silahla saldıran ve direnenleri görürlerse hemen askeri kuvvetlerle karşı koyacaklardır. Saldırı ve direnmeyi kökünden yok etmekle yetkili ve yü-kümlüdürler.
Madde 2 -Ordu ve bağımsız kolordu ve tümen komutanları, askeri nedenlere dayanan , casusuluk ve hainliklerini bölge halkını, tek veya toplu olarak memleketin diğer bölgelerine gönderebilirler ve oralarda oturtabilirler. n Madde 3 -Bu yasa yayınlandığı tarihten itibaren geçerlidir. (27 Mayıs 1915) n
Talat Paşa
Sevr ve Lozan’da Ermeniler n Lord Curzon, Nisan 1921'de Lordlar Kamarasında; "Kilikya'da çoğunluk İslamlarda ve Türklerde olduğundan, Kilikya'nın Türkler’e terk edilebileceğini" söylemiştir. Bu durum Kilikya'daki azınlıklar adına Paris Barış Konferansı‘ nda protesto edilmiştir.
Sultan VI. Mehmed Vahideddin
Ermeni Çetelerinden toplanan silahlar n
n 26 Mart 1922'de İngiltere, Fransa ve İtalya Dışişleri Bakanları, Paris'te bir toplantı yaptılar. Sevr Antlaşması'nın Ermenilere tanıdığı haklar kalkmış ve bağımsız bir Ermenistan yerine ilk defa Londra Konferansı'nda milli bir Ermeni yurdu teşkili projesi ortaya atılmıştır. İngiltere, bu milli yurdun (ocak) Kilikya'da, Fransızlara göre de Doğu Anadolu' da kurulmasını önermiştir.
n n Ermeni sorunu Lozan'da "Azınlıklar Sorunu" arasında görüşülmüştür. Azınlıklar için ileri sürülen maddelerin özeti şöyledir: a. Türkiye'de azınlıklara dil, din ve benzeri konularda bazı haklar sağlanmalı ve bu haklar Milletler Cemiyeti tarafından denetlenmeli. b. Hıristiyanlar askerlik yapmamalı, buna karşılık para olarak bedel vermeli. c. Din ve mezhep ayrıcalıklarının aynen kalmalı.
n n d. Azınlıklar için genel af çıkarılmalı. e. Seyrüsefer serbestliğinin tanınmalı. f. Yerlerinden göç etmiş olan Ermenilerin eski yerlerine tekrar dönmelerine izin verilmeli. g. Ermenilere Doğu Anadolu'da ve Kilikya'da bir yurt verilmeli.
n n Lozan Konferansı'nın 13 Aralık 1922 tarihli toplan tısında azınlıkların korunması konusunda İngiliz delegesi Lord Curzon, yaptığı konuşmada şunları söylemiştir: “Şimdi bir Ermeni yurdu kurulması için gerek Ermeniler ve gerek Ermenileri sevenler tarafından yapılan isteklerden söz edeceğim. Ermenilerin ken-di topraklarında oturmak istemeleri çok doğaldır. Ermenistan Cumhuriyeti toprakları, buna yetmez. Bu nedenle Türkiye‘ deki Ermeniler için, ister kuzeydoğu ve ister Kilikya'nın güneydoğusunda bir arazi verilmesi isteniyor. Durum, bu isteklerin yerine getirilmesini evvelkinden daha zor bir hale getirmiştir. Fakat biz Türk delegelerinin bu konudaki görüşlerini öğrenmekle mutlu olacağız. "
n n Türk delegasyon başkanı İsmet İnönü, diğer konular hakkında ayrıntılı belgelere dayanan açıklamalar yaptıktan sonra, “Ermenilere gelince; Türkiye'yle Er-meni cumhuriyeti arasında yapılan ant-laşmalarla güçlendirilmiş olan ilişkiler, Ermeni cumhuriyeti hükümeti tarafın-dan yapılacak herhangi bir kuşatma olanağını ortadan kaldırmıştır. Diğer ta-raftan Türkiye'de kalmaya karar ver-miş olan Ermeniler, iyi vatandaş olarak yaşamanın kesin
n Lozan’dan Günümüze Ermeni Meselesi Sovyet Rusya, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Ermenilerle ilgili yeni bir politika izlemeye başlamıştır. Bu politikaya göre; Sovyet Ermenistan Cumhuriyeti'nde toplanmak üzere bütün dünyadaki Ermeniler ayaklandırılacak, Türk düşmanlığı düşüncesi yeniden alevlendirilecek ve böylece Doğu Anadolu Rusların eline geçecekti. Bu amaçla yoğun bir propaganda çalışmasına girişilmiş, Sovyet Rusya rejiminin iyilikleri sayılıp dökülmüş ve Sovyet Ermenistan'ındaki Ermenilerin mutluluğu abartılarak yayılmıştır.
n Yine aynı amaca uygun olarak, dışarıdaki Ermenileri aldatmak için bulundukları ülkelere ajanlar gönderilmiş, Ermeni dernekleri kurulmuştur. Ermeni davasının bir insanlık ve adalet sorunu olduğu ileri sürülerek, büyük devletlerden bu konuda aracı olmaları istenmiştir.
n Bu saldırılarda 42 Türk diplomatı ile birlikte 4 yabancı hayatını kaybetmiş, 15 Türk ve 66 yabancı uyruklu şahıs da yaralanmıştır. 1984'ten sonra Ermeni terörü sahneden çekilmiş; yerini, bir süredir işbirliği içerisinde oldukları bölücü terör örgütü PKK'ya bırakmıştır.
n -21 -28 Nisan 1980 tarihini Kızıl hafta olarak ilan eden PKK ile Ermeniler, 24 Nisan tarihini sözde Ermenilerin katledilme günü olarak birlikte andılar. 8 Nisan 1980‘ de Lübnan'ın Sidon kentinde ortak bir basın toplantısı düzenleyen PKK ve ASALA, bu çıkışlarının tepkiyle karşılanması üzerine ilişkilerini illegal alanda gizli olarak yürütme kararı aldılar.
n Bu toplantının ardından 09 Kasım 1980'de Türkiye'nin Strazburg Başkonsolosluğuna, 19 Kasım 1980'de ise THY'nin Roma büro-suna yönelik saldırılar PKK ve ASALA terör örgütleri tarafından ortaklaşa üstlenildi.
n 04 Haziran 1993'te Batı Beyrut‘ taki PKK merkezinde, Hınçak Partisi, ASALA ve PKK'nın katıldığı bir toplantı gerçekleştirilmiştir. 1984'ten sonra Türkiye'ye yönelik terör hareketlerini PKK'ya bırakan Ermeni komiteleri, sözde iddialarını Ermeni diasporası aracılığıyla sürdürmeye devam etmişlerdir. -
n ABD'nin bazı eyaletleri ve Ermenileri destekleyen başta Fransa olmak üzere Avrupalı ülke parlamentolarından "sözde Ermeni Soykırımı"nı kabul eden yasaların çıkmasını sağlamış-lardır. Bu süreç halen devam etmek-tedir.
n ERMENİ İLGİLİ MESELESİ İLE İDDİALAR . . . VE GERÇEKLER
SOYKIRIM" TERİMİ NE ANLAMA GELMEKTEDİR? n Soykırım terimi ilk kez, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 9 Aralık 1948 tarihli kararıyla onaylanıp 1 Ocak 1951'de yürürlüğe giren "Soykırımın Önlenmesine ve Cezalandırılmasına ilişkin Sözleşme" adlı uluslararası sözleşmede kullanılmıştır.
Türkiye tarafından da onaylanan sözleşmeye göre; soykırım suçunun tanımlanması için şu üç unsurun gerçekleşmesi gerekmektedir: 1. Her şeyden önce ulusal, etnik, ırki veya dini bir grup bulunmalıdır. 2. Bu grup, sözleşmede sayılan "grup mensuplarının öldürülmesi" eyleminden "bir grubun çocuklarının başka bir gruba zorla nakledilmesi" ne kadar uzanan ve "grubun fizik varlığını sona erdirecek yaşama koşullarına tabi tutulması" eylemini de içeren bazı muamelelere tabi tutulmalıdır. 3. Söz konusu grubu "kısmen veya tamamen yok etme kastı"nın mevcut olması gerekir. n
TEHCİR SIRASINDA GERÇEKTEN 1. 5 MİLYON ERMENİ Mİ HAYATINI KAYBETTİ ? n
n n n n n Ermeniler ve Diğer Yabancı Kaynaklara Göre Osmanlı Devleti'nde Ermeni Nüfusu: (1) 1917 tarihli İngiliz Salnamesine göre; 1. 056. 000 Patrik ORMANYAN'a göre; 1. 579. 000 Kevork Aslan'ın "Ermenistan ve Ermeniler isimli kitabında Anadolu'da 920. 000 Kilikya (Adana-Sis-Maraş Bölgesi) 180. 000 Osmanlıların diğer bölgelerinde 700. 000 Olmak üzere Toplam 1. 800. 000
Alman Papas Johannes LEPSIUS'a göre; 1. 600. 000 n Cuinet'e göre; n 1. 045. 018 n Fransız Sarı Kitabına göre; 1. 475. 011 n BASMACIYAN'a göre: n 2. 280. 000 n Patrik Nerses VARJABEDYAN'a göre; n 1. 150. 000 Ermeni bulunmaktadır. n
Osmanlı Devleti Resmi Belgelerine Göre Ermeni Nüfusu: • • • 1893 Nüfus sayımına göre Ermeni nüfusu 1. 001. 465'tir. 1906 Nüfus sayımına göre Ermeni nüfusu 1. 120. 748'dir. 1914 Nüfus istatistiğine göre Ermeni nüfusu 1. 221. 850'dir.
n Yukarıdaki rakamlar dikkate alındığında Osmanlı Devleti’ ndeki Ermeni nüfusunun yaklaşık 1. 300. 000 civarında olduğu söylenebilir.
n Sevk ve İskan Kanunu ile Sevk edilen nüfus toplam 438. 758, Halep’tekilerle birlikte iskan sahasına varan nüfus ise 382. 148’ dir. Görüldüğü gibi, ikisi arasında 56. 610 kişilik bir fark bulunmaktadır.
n Göç ettirilenlerle, yeni yerleşim bölgelerine varanlar arasındaki bu 56. 610 kişilik fark, belgelerden elde edilen bilgiye göre, şu şekilde ortaya çıkmıştır: 500 kişi Erzurum-Erzincan arasında; 2. 000 kişi Urfa Halep arasındaki Meskene’de;
n 2. 000 kişi Mardin civarında eşkıya ve Arap aşiretlerinin saldırısı sonucu katledilmiş, ayrıca bir o kadar, yani yaklaşık 5. 000 ve belki de biraz daha fazla kişi de Dersim bölgesinden geçen kafilelere yapılan saldırılar sonucu öldürülmüştür. Bu bilgiler ışığında toplam 9 -10 bin kişinin yer değiştirme uygulaması sırasında katledildiği tespit edilmektedir.
n Ayrıca yollarda açlıktan da ölümler olduğu belgelerden anlaşılmaktadır. Bunun dışında tifo, dizanteri gibi hastalıklar ve iklim koşulları sebebiyle de yaklaşık 25 -30 bin kişinin öldüğü tahmin edilmektedir ki, bu şekilde 40 bine yakın kişi yollarda kaybedilmiştir. Kalan 10 -16 bin kişinin bir kısmı, yola çıkarılmış olmakla birlikte, henüz iskan bölgesine varmadan yer değiştirmenin durdurulması sebebiyle, bulundukları vilayetlerde alıkonulmuştur.
n Başlangıçta 300 bin olan rakam zamanla 1. 5 milyona kadar çıkartılmıştır. Bu da işin zamanla ne kadar abartıldığını gösteriyor. 300 bin rakamı Ermenilerin isyana başladığı 1890 yılından Sevk ve İskan’ın sona erdiği Şubat 1916 yılına kadar ölen Ermeni sayısı iken , zamanla Tehcir sırasındaki ölen Ermeni sayısına dönüştürülerek dünya kamuoyu yanıltılmaya çalışılmıştır. Aynı dönemde ölen Türklerin sayısı ise 600 bin ile 1 milyon arasında değişmektedir.
n n Bu konuyla ilgili olarak, kimsenin görmek istemediği bir gerçek daha vardır: O da ölen Türklerin sayısıdır. Justin Mc. Carthy bu konuda şunları yazmaktadır: “Ölü Ermeni sayısı ele alınırken ölü Müslüman sayısını da göz önüne almalıyız. İstatistikler çoğunun Türk olduğu 2. 5 milyon Müslüman'ın da öldüğünü söylemektedir. Ermenilerin yaşadığı 6 vilayette 1 milyondan fazla Müslüman ölmüştür. . . Sivas ili savaş sınırları içinde değildi. Rus ordusu asla bu kadar içeri girmedi. Fakat Sivas'ta 180 bin Müslüman öldü. Aynı şey bütün Anadolu için geçerliydi. ”
24 Nisan 1915 Ermeni Soykırım Günü müdür? n 24 Nisan 1915 tarihi, Anadolu'nun hemen her köşesinde başlayan ve İstanbul'da o günün Devlet Başkanı'na yönelik suikasta kadar uzanan Ermeni terör ve tedhişine karşı Osmanlı Devleti'nin tutuklamaları başlattığı tarihtir. Asılsız soykırım iddiaları kadar, 24 Nisanın sözde soykırımın başlangıcı olarak ilan edilmesi de tarihi gerçeklerden uzaktır. 24 Nisan 1915 (11 Nisan 1331) tarihinde Ermeni Komite Merkezleri'nin kapatılmasını, evraklarına el konulmasını ve elebaşılarının tutuklanmasını öngören ve 14 valilikle 10 mutasarrıflığa gönderilen genelge (emirname) ile devlet olayları önlemeye çalışmıştır.
24 Nisan Gününü Soykırım Günü Olarak Kabul Eden Ülkeler n Fransa, İtalya, Arjantin, Rusya, Kana- da, Yunanistan, Vatikan, Uruguay ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi olmak üzere pek çok ülke ve A. B. D’nin yirmi yedi eyaleti.
Ermeni katliamları ile ilgili Erzurum’da yapılan kazı
n n n zaman 1 Mart 2002 n AP Ermeni Tezini Onayladı Sözde Ermeni soykırımı konusunda 1987 ve 2000 yıllarında attığı adımlarına dün bir yenisini daha ekleyen Avrupa Parlamentosu, Türkiye’ye bu konuda “uzlaşma temeli oluşturması” çağrısında bulundu. Avrupa Parlamentosu, sözde Ermeni soykırımı konusunda 1987 ve 2000’deki adımlarına dün bir yenisini daha ekleyerek, Türkiye’ye bu konuda “uzlaşma temeli oluşturma” çağrısı yaptı. Parlamento tarafından onaylanan Güney Kafkasya Raporu ve bu rapor bağlamındaki karar tasarısında, ‘‘Türkiye’nin AB adaylığının fırsat bilinmesi ve bu ülkeye baskı yapılması” önerisi de getiriliyor. Avrupa Parlamentosu kararlarının yaptırım gücü bulunmuyor; ancak belgeleri ve kararları, dünya çapında “dayanak” gösteriliyor.
n n n Anadolu Ajansı 24 Nisan 2002 California'da 'Ermeni tasarısıyla' ilgili yeni yasa ABD'nin California eyaleti yerel Temsilciler Meclisi, 24 Nisan 2002 tarihini, ''1915 -1923 Ermeni soykırımını anma günü'' ilan eden bir karar tasarını onayladı.
n n 25 Nisan 2002 Soykırım iddialarına ABD'li profesörden yanıt Mc. Carthy: Asıl suçlu Ermeniler n **ABD'li ögretim üyesi Prof. Dr. Justin Mc. Carthy, ilk kani Ermenilerin döktügünü belirterek Türklerin Ermeni saldirilarina yanit verdigini söyledi. Karsilikli mücadelede hem masum Türklerin hem de masum Ermenilerin zarar gördügünü vurgulayan Mc. Carthy, ''Bu savasi baslatan Ermeni isyanidir. Suç onlarin suçudur'' dedi. Mc. Carty Atatürk'ün Ermenilere hiçbir zaman kin gütmediginin altini da çizerek onun fikirlerinin iyi algılanmasi gerektigini söyledi.
n n n Soykırım Sergisini Avrupa Parlamentosu reddetti Ermeni lobisinin Avrupa Parlamentosu’nda “soykırım” sergisi açma isteğini AP reddetti. 12. 05. 2003 -Zaman
n n II. MESROB ( ERMENİ PATRİĞİ) 22 Mayıs 1999 günü Hilton Oteli’nde düzenlenen resepsiyonda konuşan Ermeni Patriği II. Mesrob, şunları söylemiştir: "3. Binyılın eşiğindeyiz. İnsanlık tarihinde yeni bir dönemin başlangıcını kutlamaya hazırlanıyoruz. Bunun hepimiz için büyük fırsat olduğunu düşünüyorum. Geleceğimizi kıtaların, kültürlerin ve halkların birlikteliği düşüyle tayin etme fırsatı. . .
n n İnsan hayatına, kişisel hak ve özgürlüklere saygı, adil ve her türlü şiddetten uzak bir dünya hepimizin ortak özlemi. Önümüzdeki bu dönüm noktası yalnızca eşsiz bir fırsat değil, aynı zamanda çetin bir sınav sunuyor bizlere. Geride bırakmaya hazırlandığımız 2. Binyıl trajik olaylarla doluydu. Yine de geride bıraktıklarımız arasında hep saygıyla yad edeceğimiz, önümüzdeki bin yıllarda da sevinçle kutlayacağımız nice olaylar yok değil. Tıpkı bugün kutladığımız gibi. . .
n n Tarihte bir dine mensup bir hükümdarın başka bir dinin üyeleri için ruhani riyaset makamı tesis etmesi, ne Fatih‘ ten önce, ne de sonra görüldü. Yeni bir bin yıla girerken dünyada yaşanan gerginlikleri, özellikle yakın çevremizdeki savaş ortamını göz önünde bulunduracak olursak, 538 yıl önce gerçekleşen bu olayın değerini, dinler ve kültürler arası hoşgörünün önemini, sanıyorum daha iyi kavrayabiliriz.
n n İmparatorluk sınırları içindeki Ermeni toplumunun hayatını onun örf ve adetlerine göre düzenleyen Fatih Sultan Mehmet'i, onun doğrultusunda ülkeye hizmet eden devlet adamlarını ve 1461'deki ilk İstanbul Ermeni Patriği Bursalı Hovagim'den başlayarak bu makama sadakatle hizmet eden 83 patriğimizi sevgiyle ve minnetle anıyoruz. Biz Türkiye Ermenileri, ülkemizde yaşayan en kalabalık Hıristiyan cemaati olarak 75. yılını coşkuyla kutladığımız Türkiye Cumhuriyeti‘ nin aydınlık geleceğine tüm kalbimizle inanıyor ve yarınlara ümitle bakıyoruz. "
Ermenilerle Savaş ve Gümrü Antlaşması Wilson ilkelerine göre Doğu Anadolu’da pay almak isteyen Ermeniler, derhal işgal hareketine girişerek, Gümrü , Açmiyazin, Iğdır bölgelerine ve Arpaçay ile Aras kıyılarına kadar gelerek anlatılması güç zulümlere başladılar. Doğu cephesinin komutanlığını yürüten Kazım Karabekir’in harakatı ile yenilgiye uğrayan Ermeniler, barış istediler.
- Slides: 79