Erken ocuklukta sosyal ve duygusal geliim Erikson ilk

  • Slides: 39
Download presentation
Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim �Erikson ilk çocukluk çağını «çoşkulu bir gelişme» dönemi

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim �Erikson ilk çocukluk çağını «çoşkulu bir gelişme» dönemi olarak tanımlar. �Çocuklar bir kez özerklik duygusuna sahip olduklarında yürüme döneminde olduklarından daha az zıtlaşırlar. �Enerjileri okul öncesi yılların psikolojik çatışmasını çözmek için serbest bırakılır: girişkenliğe karşı suçluluk

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim �Yeni görevleri başarmaya, akranlar ile yeni aktivitelere girmeye

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim �Yeni görevleri başarmaya, akranlar ile yeni aktivitelere girmeye ve yetişkinlerin yardımı ile neler yapabileceklerini keşfetmeye heveslidirler. �Ayrıca vicdan gelişiminde büyük adımlar atarlar. �Erikson, oyunu çocukların kendileri ve sosyal dünyaları hakkında daha fazla şey öğrenebilecekleri bir araç olarak görmüştür. �Oyun, çocukların çok az eleştiri ve başarısızlık riski ile yeni becerileri denemelerine imkan tanır.

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim �Ayrıca ortak hedefleri gerçekleştirebilmek için iş birliği yapması

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim �Ayrıca ortak hedefleri gerçekleştirebilmek için iş birliği yapması gereken çocuklardan oluşan küçük bir sosyal organizasyon yaratır. �Dil gelişimi çocuklara kendi kişisel deneyimleri hakkında konuşma fırsatı tanır. �Öz farkındalık güçlendikçe çocuklar benliği kendilerine özgü kılan özellikler üzerine daha dikkatli bir şekilde odaklanır. �Benlik kavramı, yani bireyin kendisini tanımladığına inandığı davranışlar, yetenekler, tutumlar ve değerler gelişmeye başlar.

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim �Benlikte oluşan bu zihinsel temsiller, çocukların aktivite ve

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim �Benlikte oluşan bu zihinsel temsiller, çocukların aktivite ve sosyal partner tercihlerini ve strese karşı kırılganlıklarını belirleyen duygusal ve sosyal yaşamlarını derinden etkiler. �Okul öncesi çocukların benlik kavramları çoğunlukla isimleri, fiziksel görünümleri, sahip oldukları nesneler ve günlük davranışları gibi gözlenebilir özelliklerden oluşur. 5 yaşında çocukların kendilerini tanımlamada kullandıkları bir dizi ifade ile annelerinin onları tanımlamada kullandıkları ifadeler ile uyumlu bulunmuştur.

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim �Sıcak ve duyarlı ebeveyn-çocuk ilişkisi daha olumlu ve

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim �Sıcak ve duyarlı ebeveyn-çocuk ilişkisi daha olumlu ve tutarlı erken benlik kavramını desteklemektedir. �Benlik kavramının bir başka boyutu daha ilk çocukluk döneminde ortaya çıkar. �Benlik saygısı, kendi değerimizle ilgili yargılarımız ve bu yargılarla ilişkili duygularımız. �Benlik saygısı, duygusal deneyimlerimizi, gelecekteki davranışlarımızı ve uzun vadeli psikolojik uyumumuzu etkiler.

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim � 4 yaşına geldiklerinde çocuklar okuldaki konuları öğrenmek,

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim � 4 yaşına geldiklerinde çocuklar okuldaki konuları öğrenmek, arkadaşlık kırmak, ebeveynlerle iyi geçinmek ve diğerlerine kibar davranmak gibi çeşitli kişisel değerlere sahiptirler. �Fakat arzu ettikleri beceriler ve gerçek becerileri arasında ayrım yapmakta güçlük çektikleri için çoğunlukla yeteneklerini aşırı derecede yüksek olarak değerlendirir ve görevlerin zorluğunu hafife alırlar.

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim �Yüksek benlik saygısı, okul öncesi çocukların pek çok

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim �Yüksek benlik saygısı, okul öncesi çocukların pek çok yeni becerinin üstesinden gelmesi gereken bir dönemde girişkenliklerine önemli bir katkıda bulunur. �Nasıl başarılı olacakları konusunda onlara bilgi sağlayan ve sabırlı bir şekilde destek olan ebeveynlere sahip 3 yaşındaki çocuklar hevesli ve yüksek motivasyonludur. �Aksine, geçmişte ebeveynleri tarafından değerleri ve performansları eleştirilmiş çocuklar bir zorlukla karşılaştıklarında kolayca geri çekilirler ve başarısızlığın ardından utanç ve umutsuzluk hissederler.

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim �Azimli olmayan okul öncesi çocukları yetişkinin başarısızlığa karşı

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim �Azimli olmayan okul öncesi çocukları yetişkinin başarısızlığa karşı tepkisini oyuncak bebeklerle oyunlarında onaylamamaya yer vererek canlandırırlar. �Beklentilerini çocukların kapasitelerine göre ayarlayarak, zor görevlerde çabalarını destekleyerek ve işlerindeki ya da davranışlarındaki çaba ve ilerlemelere dikkat çekerek, ebeveynler kendini engelleyici tepkiler sergşlemekten kaçınmalıdır.

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim �Her insanda var olan doğru-yanlış, iyi-kötü kavramları ve

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim �Her insanda var olan doğru-yanlış, iyi-kötü kavramları ve hangi davranışların toplumsal olarak uygun olduğuna dair yargıları içeren ahlak kavramının yanı sıra insanların içinde yaşadıkları toplumun da uyulmasını beklediği bazı kurallar vardır. �Bu kurallar, bireyin başkaları ile olan ilişkilerinin şeklini ve düzeyini belirler. �Bu açıdan baktığımızda ahlak gelişimi birey açısından topluma uyum sağlamak için bir değerler sistemi oluşturma süreci olarak tanımlanabilir.

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim �Çocuklar doğuştan ahlaki bir yapıya sahip değildir. �İlk

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim �Çocuklar doğuştan ahlaki bir yapıya sahip değildir. �İlk önce yalnızca yaşamını devam ettirebilmek için açlığının giderilmesini ve bir takım ihtiyaçlarının karşılanmasını ister. �Yeni doğan çocuk kendisini annesinden ayrı görmez, annenin göğsü adeta onun bir parçası gibidir. �Ancak ahlâk duygusunun ortaya çıkabilmesi için bebeğin bağımsız birey olduğunu fark etmesi gerekir. �Çocuk, annesinden ayrı olarak kendi varlığına ilişkin bir duygu geliştirmeye başladığında ilk olarak kendi kişisel gücünü keşfetmeye ve doğru-yanlış kavramlarını fark etmeye başlar.

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim �Annesi, babası ve ilk bakıcıları durumundaki kendisine yakın

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim �Annesi, babası ve ilk bakıcıları durumundaki kendisine yakın kişilerin tepkileri çocukta ahlâk kavramının temellerini oluşturur. �Doğru ve yanlış kavramı bu dönemde tamamen çocuğun dış dünyasından kaynaklanır, içsel değildir. �Daha sonraları bu kavramlar içselleştirilir ve çocuğun benliğine mal edilir.

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim �Gelişim kuramcıları ahlakın duygusal, bilişsel ve davranışsal olmak

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim �Gelişim kuramcıları ahlakın duygusal, bilişsel ve davranışsal olmak üzere üç temel bileşeni olduğunu öne sürer. Duygusal bileşeni; kendimizi başkalarının yerine koymamıza ya da o sıkıntının nedeni bizsek kendimizi suçlu hissetmemize yol açar. Bilişsel bileşeni; doğru ve yanlışı kavramlaştırmayı ve nasıl davranılacağını kararlaştırmayı, giderek artan derinlikte ahlaki yargılara varmayı sağlar. Davranışsal bileşeni ise kendi ahlaki akıl yürütmelerimiz doğrultusunda hareket edebilmemizi sağlar fakat güvence altına almaz.

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim �Psikanaliz Kuramına Göre Ahlak Gelişimi Freud’a göre zihnin

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim �Psikanaliz Kuramına Göre Ahlak Gelişimi Freud’a göre zihnin üç sistemi id, ego ve süperego şu şekilde etkileşir: Beş yaşındaki bir çocuk bir diğer çocuğun oynadığı oyuncağı elde etme dürtüsüne sahiptir. İd, bu çocuğu o oyuncağı alıp kaçmaya sevk ederken, ego çocuğu bu davranışı ertelemeye yönlendirir; çünkü bu davranışı gerçekleştirmek için zamanlama doğru değildir ve oyuncağı kullanan çocuk kendisinden yaşça daha büyüktür ve oyuncağı vermemek için direnebilir. Dahası, oyuncakla oynayan çocuğun etrafında bir öğretmen dolaşır. Bu sırada süperego, çocuğu önemli toplumsal kurallar konusunda bilgilendirir. Süperego ona, her hangi bir eyleme girişmemesi için ‘iyi bir çocuk olmanın’ gereği olan paylaşma ve sırayla oynamayı hatırlatır.

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim Freud’un görüşüne göre ahlak gelişimi altı yaşında büyük

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim Freud’un görüşüne göre ahlak gelişimi altı yaşında büyük ölçüde tamamlanır. Kişiliğin ahlaki yönü olan süperegonun gelişimi ise altı-onbir yaşlar arasında gizil evrede de devam eder. Süperego vicdan ve ego ideali olmak üzere iki bölümden oluşur. ▪ Vicdan; iyi çocukların yapmayacağı şeylerin listesidir, örneğin yalan söylemek bunlardan biridir. ▪ Ego ideali ise iyi çocukların yaptıkları şeylerdir, örneğin anne ve babanın sözünü dinlemek. Çocuk vicdanının sözünü dinlemediğinde suçluluk, ego idealinin standartlarına erişemediğinde ise utanç duyar.

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim Freud’a göre çocuk, ahlak kurallarını, fallik evre sırasında

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim Freud’a göre çocuk, ahlak kurallarını, fallik evre sırasında onunla aynı cinsiyetteki ebeveyni ile özdeşim kurarak öğrenir. Bu iyi bilinen Oidipus ve Elektra çatışmalarının doğduğu dönemdir. Küçük çocuklar, karşıt cinsten ebeveynlerine sahip olmak isterler. Anne ya da babasını kendisine rakip olarak görür ve ona karşı duyduğu bu olumsuz duygulardan dolayı kendini suçlu hisseder. Bu suçluluk duygusu, Freud’a göre, vicdan gelişiminin temelini oluşturur. Çocuk bu suçluluk duygusuyla baş etmek için anne ya da babasınındavranışlarını taklit etmeye başlar. Böylece çocuklar kendi cinsiyetlerindeki ebeveynleri ile özdeşim kurarlar ve kendi cinsiyetlerine uygun davranışları benimsemeye ve toplum tarafından belirlenmiş rol ve kurallara da uygun davranmayı öğrenirler.

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim Ericson’un ahlak gelişimi ile ilgili görüşleri de Freud’un

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim Ericson’un ahlak gelişimi ile ilgili görüşleri de Freud’un düşüncelerine benzer. Ericson çocukların ahlak kurallarını hem anneden hem de babadan öğrendiğini savunur. Ericson’un kuramına göre ahlak gelişimi açısından gururda en az suçluluk ve utanç duyguları kadar önemlidir. ▪ Örneğin yedi yaşındaki aç bir çocuk bakkaldayken, kimse fark etmeden bir çikolata paketini alabileceğini fark eder, ancak süperegosu bu davranışı hırsızlık olarak sınıflndırır ve hırsızlık yapma düşüncesi çocuğun suçluluk duymasına, bu da bir çatışma yaşamasına neden olur. Freud’a göre sağlıklı bir kişiliği varsa çocuk aç kalmayı göze alıp süperegosunun sözünü dinler. Ericson’a göre çikolatayı almamaya karar verdiğinde yalnızca suçluluk duygusunu önlemiş olmaz, aynı zamanda nefsine hakim olduğu için kendisiyle gurur duyar.

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim �Sosyal Öğrenme Kuramına Göre Ahlak Gelişimi Sosyal öğrenme

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim �Sosyal Öğrenme Kuramına Göre Ahlak Gelişimi Sosyal öğrenme kuramı bakış açısı, ahlakı kendine özgü bir gelişim seyri olarak görmez. Skinner’in edimsel koşullanma modeline göre davranışlarının sonuçları çocuklara ahlak kurallarına uymayı öğretir. Anne-babalar, ahlaki açıdan kabul edilen davranışlar sergileyen çocuklarını överler, böylece de ödüllendirilmiş olurlar. Ahlaki açıdan yanlış davranışlar sergilediklerinde cezalandırır. Bunun sonucunda da çocukta kabul edilebilir davranışlar çoğalırken, kabul edilmeyen davranışlar azalır.

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim Bu yaklaşımda, değerler görecelidir ve bireyin doğduğu ve

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim Bu yaklaşımda, değerler görecelidir ve bireyin doğduğu ve büyüdüğü kültürden etkilenir. Anne-babadan aktarılan değerlerin içselleştirmesi ahlaklılığın kaynağını oluşturur. Anne-baba disiplininin türü, çocuğun erken yaşlardaki kontrollerini içselleştirme yeteneğinde önemli bir rol oynar. Bir davranışın niçin onaylandığını ya da onaylanmadığını açıklayan anne-babalar, istenilenleri çocuğun anlamasını kolaylaştırarak davranışlarının sonucunu kestirmesine yardımcı olurlar.

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim Sosyal öğrenme kuramcıları çocukların ahlaki davranmayı büyük ölçüde

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim Sosyal öğrenme kuramcıları çocukların ahlaki davranmayı büyük ölçüde model alma yoluyla öğrendiklerine inanır. ▪ Anne babasını model alan bir çocuğun oyuncağına şiddet uygulaması örneğinde olduğu gibi çocuklar model alarak doğru ve yanlış davranışları öğrenirler. Bandura ödül ve ceza ile öğrenmeye göre çocukların başkalarını gözlemleyerek daha çok öğrendiğini savunur. Birçok çalışma, yardım edici ve cömert modellere sahip olmanın küçük çocuklarda olumlu toplumsal tepkileri arttırdığını gösterir. Ayrıca modelin belirli özellikleri de çocukların taklit etmeye istekliliklerini etkiler. Sıcak ve karşılık verici iletişim tarzı olan, güçlü bir kişiliğe sahip ve davranışları ile söyledikleri arasında tutarlılık olan yetişkinlerle birlikte olan çocuklar, olumlu toplumsal kuralları içselleştirirler.

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim �Bilişsel Gelişim Kuramına Göre Ahlak Gelişimi Bilişsel gelişim

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim �Bilişsel Gelişim Kuramına Göre Ahlak Gelişimi Bilişsel gelişim bakış açısına göre, bilişsel olgunluk ve toplumsal deneyim ahlak anlayışında ilerlemelere yol açar. Çocukların toplumsal işbirliğine ilişkin kavrayışları genişledikçe, gereksinim ve arzuları çatışır, böylece neyin yapılması gerektiğine ilişkin görüşleri de değişir. Bu değişme, ahlaki sorunlara artan düzeylerde dürüst ve dengeli çözümler yönünde olur.

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim �Piaget’in Ahlak Gelişim Kuramı Piaget, ahlak gelişimini anlamada

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim �Piaget’in Ahlak Gelişim Kuramı Piaget, ahlak gelişimini anlamada çocukların kuralları nasıl yorumladıklarını öğrenmenin önemli olduğunu düşünmüştür. Çocukların ahlak gelişim özelliklerini onların oyunlarını gözleyerek açıklamaya çalışmıştır. Piaget’e göre altı yaşın altındaki çocukların kuralları yoktur ve kural kavramı olmadığından bu dönemde ahlaktan söz etmek zordur. Bu nedenle ahlak gelişimi, çocuğun işlem öncesi dönemden, somut işlemler dönemine geçtiği altı yaşa kadar başlamaz.

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim Piaget açık uçlu klinik görüşmeler yoluyla, beş-onüç yaşları

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim Piaget açık uçlu klinik görüşmeler yoluyla, beş-onüç yaşları arasındaki İsviçreli çocukları misket oyununun kurallarına ilişkin anlayışlarını hakkında sorgulamıştır. Ayrıca, çocuklara öykü kahramanlarının doğru ya da yanlış davranışta bulunma niyetlerinin davranışlarının sonuçlarından farklı olduğu öyküler anlatmıştır. ▪ Örneğin çocuklara akşam yemeğine giderken kazara on beş bardak kıran John ve reçel çalarken bir tek bardak kıran kötü niyetli Henry ile ilgili bir öykü anlatmış ve bu iki erkek çocuktan hangisinin daha kötü olduğunu sormuştur. Piaget yaptığı görüşmeler ve öyküler sonrasında ahlak gelişimini iki geniş ahlaki evreye ayırarak incelemiştir.

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim Birinci evre olan ‘Dışsal Kurallara Bağlılık Evresi’ ortalama

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim Birinci evre olan ‘Dışsal Kurallara Bağlılık Evresi’ ortalama olarak sekiz yaşından küçük çocukları ifade eder. Bu evredeki çocuklar kuralları ebeveyn, hükümet yetkilileri ya da dinsel figürler gibi otoriteler tarafından belirlendiği için değiştirilemez olduğuna inanırlar. Otoritenin gücü, benmerkezcilik ve gerçekçilik hep birlikte, yüzeysel bir ahlak anlayışı doğurur. Bir davranışın yanlışlığını yargılarken zarar verme niyetinden çok sonuçlar üzerine odaklanılır. ▪ Örneğin, yukarıda sözü edilen öyküde çocuklar masum niyetine karşın daha fazla bardak kırdığı için John’un daha kötü olduğuna inanırlar. Başkalarının davranışlarını değerlendirirken bu evrede henüz niyetleri, gereksinimleri ya da duyguları dikkate almaz, yalnızca gözlenebilir sonuca bakarlar. Ayrıca küçük çocuklar bir eylemin doğruluk ya da yanlışlığına eylemin sonunda cezalandırılıp cezalandırılmayacağına göre karar verirler.

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim İkinci evre olan ‘Ahlaki Özerklik Evresi’ ise yaklaşık

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim İkinci evre olan ‘Ahlaki Özerklik Evresi’ ise yaklaşık olarak sekiz yaş ve üzerindeki çocuklarda görülür. Bu evrede çocuklar kuralları katı ve değişmez olarak görmezler, tersine onları esnek, çoğunluğunun isteğe uydurmak için değiştirilebilir, üzerlerinde toplumsal olarak anlaşılmış ilkeler olarak görürler. Yavaş yavaş karşılıklılık adı verilen bir dürüstlük standardını kullanmaya başlarlar. Diğer bir değişle, kendi iyiliklerini olduğu kadar, başkalarının iyiliğini de düşünürler. Bu iş birliği ahlakın başlangıcını tanımlar. Daha büyük çocuklar ve ergenler bu ahlakın ötesine geçerek ideal karşılıklılık adı verilen, beklentilerin karşılıklılığına dayalı bir ahlak anlayışına doğru ilerlerler. İdeal karşılıklılık genç insanların kuralların herkes için adil çıktıları güvenceye alacak biçimde yeniden yorumlanıp gözden geçirilebileceğini anlamalarına yardım eder.

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim �Kohlberg’in Ahlak Gelişim Kuramı Piaget’in fikirlerinden yola çıkan

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim �Kohlberg’in Ahlak Gelişim Kuramı Piaget’in fikirlerinden yola çıkan ve bunları değiştiren Kohlberg, yaşları on ile yirmi altı arasında değişen erkeklere, her birinde insan hayatının değeri gibi varsayımsal ahlaki ikilemler anlatarak ahlaki muhakemeyi değerlendirme çalışmalarına öncülük etmiştir.

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim Avrupa’da bir kadın yakalandığı özel bir kanser türü

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim Avrupa’da bir kadın yakalandığı özel bir kanser türü nedeniyle ölmek üzeredir. Doktorlar onu kurtaracak tek bir ilaç olduğunu söyler. Bu radyumun bir formudur ve aynı şehirdeki bir eczacı tarafından çok kısa bir süre önce keşfedilmiştir. İlaç pahalı olmakla birlikte, eczacı ilaca maliyetinden 10 katı fazla para ister. Eczacı radyuma 200 dolar ödemesine rağmen küçük bir doz ilaç için 2000 dolar ister. Hasta kadının kocası Heinz, tanıdığı herkesten borç istemesine rağmen sadece 1000 dolar toplayabilir. Eczacıya karısının ölmekte olduğunu söyleyerek ya ilacı daha ucuza vermesini ya da kalan paranın sonra ödenmesini kabul etmesini ister. Eczacı ‘Hayır, ilacı ben keşfettim ve bu işten para kazanacağım’ diyerek ilacı vermez. Heinz çaresizdir ve gizlice dükkana giderek karısı için ilacı çalmayı düşünür.

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim Bu öykü okunduktan sonra deneklere sekiz sorulmuştur. ▪

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim Bu öykü okunduktan sonra deneklere sekiz sorulmuştur. ▪ Heinz ilacı çalmalı mıdır? Neden? ▪ Heinz karısını sevmiyorsa, onun için ilacı çalmalı mıdır? Neden? ▪ Ölen kişi karısı değil de bir yabancı olsaydı, Heinz bu yabancı içinde ilaç çalmalı mıydı? Neden? ▪ (Eğer yabancı için ilaç çalınması yönünde cevap verilmiş ise) Farzet ki hasta olan sevdiği bir hayvan. Heinz bu hayvanı kurtarmak için de ilaç çalmalı mı? Neden? ▪ İnsanlar sevdikleri birinin canını kurtarmak için neden ellerinden gelen her şeyi yapmalıdırlar? ▪ Heinz’in ilaç çalması yasalara aykırı. Bu ahlak açısından da yanlış mı? Neden? ▪ Neden insanlar yasaları çiğnememek için ellerinden gelen her şeyi yaparlar? ▪ Bunun Heinz’in durumuyla nasıl bir ilişkisi var?

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim Her ikilem öyküsünde ilk soru bireyin çatışmayla ilgili

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim Her ikilem öyküsünde ilk soru bireyin çatışmayla ilgili ilk düşüncelerini öğrenmek için sorulur. Sonraki sorular ise, düşüncesini biraz daha ileriye götürebilmek için sorulardır. Amaç bireyin konuyla ilgili düşüncelerini öğrenmek değil, bu düşüncenin arkasındaki akıl yürütmeyi görmektir. Heinz’in ilacı çalması gerektiğine inanan bireylerle çalmaması gerektiğine inananlar Kohlberg’in ilk dört evresinden her birinde bulunabilir. Yalnızca en yüksek iki evrede ahlaki akıl yürütme ve içerik tutarlı bir ahlaki sistemde bir araya gelir. Bu sistem içinde, bireyler yalnızca niçin belirli davranışların haklı görülebilir olduğu üzerinde değil, insanların ahlaki ikilemlerle karşılaştıklarında ne yapmaları gerektiği üzerinde anlaşırlar.

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim Yasalara uyma ve insan haklarını koruma arasında bir

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim Yasalara uyma ve insan haklarını koruma arasında bir seçim şansı olduğunda, en ileri ahlak düzeyine sahip kişiler insan haklarını savunur. Heinz ikilemi için baktığımızda buradaki ikilem, birinin hayatını kurtarmak için ilacı çalmaktır. İkileme ve benzeri ikilemlere verilen yanıtları inceleyen Kolhberg, ahlaki akıl yürütmede üç temel düzey olduğunu ve her düzeyin iki evreden oluştuğunu öne sürmüştür.

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim �Gelenek Öncesi Düzey İtaat ve ceza eğilimi evresi

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim �Gelenek Öncesi Düzey İtaat ve ceza eğilimi evresi Saf çıkarcı eğilim evresi �Geleneksel Düzey İyi çocuk eğilimi evresi Kanun ve düzen eğilimi evresi �Gelenek Sonrası Düzey Sözleşme ve yasaya uygunluk eğilimi evresi Evrensel ahlaki ilkeler eğilimi evresi

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim Birinci düzey olan Gelenek Öncesi Düzey yaklaşık olarak

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim Birinci düzey olan Gelenek Öncesi Düzey yaklaşık olarak dört-dokuz yaş aralığını ifade eder. Bu düzeyde bireyin yargıları sadece kendisiyle bağıntılıdır, henüz geleneksel ya da toplumsal kuralları, beklentileri tam olarak kavrayamamıştır. Bu düzeydeki çocuğun yargıları, kendisine yakın olan ve fiziksel olarak kendisinden üstün olan otoritenin (genellikle anne-babanın) yargılarına bağımlıdır. Eylemlerin doğru ya da yanlışlığını belirleyen, sonuçta elde edilecek ödül ya da cezadır.

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim İtaat ve ceza evresinde benmerkezci bir bakış açıcı

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim İtaat ve ceza evresinde benmerkezci bir bakış açıcı hakimdir. Çocuklar başkalarının çıkarlarının kendisininkinden farklı olduğunu ayırt edemezler. Bu evrede sadece otoriteye uyma ve cezalandırılmaktan kaçınma vardır. Genel olarak olayların dış görünüşüne ve meydana gelen zararın büyüklüğüne bakarak karar verilir. Bu evredeki bakış açısına göre, eylemin sonunda ceza alınıyorsa o eylem yanlıştır, ceza yoksa, o zaman doğrudur.

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim Saf çıkarcı eğilimi evresi olan ikinci evre altı-dokuz

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim Saf çıkarcı eğilimi evresi olan ikinci evre altı-dokuz yaşlarını kapsar. Bu evrede çocuk diğer bireylerin de çıkarlarının farkına varmaya başlar; ancak eylemler hala karşılıklı iyilik ve kendi gereksinimlerini karşılamak adına gerçekleştirilir. Ne kadar alırlarsa o kadar vermeleri söz konusudur.

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim İkinci düzey olan ve yaklaşık olarak on-on sekiz

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim İkinci düzey olan ve yaklaşık olarak on-on sekiz yaşları arasını ifade eden Geleneksel Düzeyde bireyler kendi çıkarlarını düşünmeden toplumsal kurallara uymayı önemli görmeye devam ederler. Aynı zamanda halihazırdaki toplumsal sistemi etkin bir biçimde sürdürmenin olumlu insan ilişkilerini ve toplumsal düzeni güvenceye aldığına inanırlar. Bu düzeyde sosyal düzeni destekleme ve sadakat önemlidir. Kendi ihtiyaçları bazen grubunkilere göre ikinci planda kalır.

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim Bu düzeyin ilk evresi olan ve yaklaşık on-on

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim Bu düzeyin ilk evresi olan ve yaklaşık on-on beş yaşları arasını kapsayan üçüncü evre iyi çocuk eğilimi evresidir. Bu evrede eylemler diğerlerini memnun etme, eleştiriyi önleme, diğerlerinin acılarını hafifletme temeline dayanır. Bu evredekilerin bakış açısına göre, diğerlerini memnun eden davranış iyi davranıştır. Yakınlarının ondan bekledikleri ya da genel olarak ‘iyi evlat, iyi kardeş, iyi arkadaş vb. ’ rolünden beklenenler doğrultusunda yaşamak gerekir. Benmerkezciliğin azalması ve somut işlemler evresine girmesiyle çocuk, olaylara başkaları açısından bakabilme özelliği kazanır. Ahlaki muhakemede başkalarının hissettiklerini de dikkate alır. Bu evrede birey ideal karşılıklılığı anlar. Artık yargılama için dışarıdan görünen davranış değil, davranışın altında yatan niyet önem kazanmaya başlar.

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim Dördüncü evre olan kanun ve düzen eğilimi evresi

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim Dördüncü evre olan kanun ve düzen eğilimi evresi on altı- on sekiz yaşlarını kapsar. Bu evrede doğru davranış, otoriteye ve sosyal düzene uygun olarak kişinin görevini yerine getirmesidir. Toplum kuralları ve kanunlar önemlidir ve sorulmaksızın izlenir. Kanunlara uymayanlar asla onaylanmazlar. Bir önceki evredeki gibi başkalarını memnun etme güdüsü burada artık kalmamıştır, daha karmaşık düzenlemeler söz konusudur ve bu toplumsal düzenlemeler sorgulanmaz.

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim Üçüncü ve son düzey olan Gelenek Sonrası Düzey

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim Üçüncü ve son düzey olan Gelenek Sonrası Düzey ise yaklaşık olarak on dokuz yaş sonrasında görülür. Bu düzeye ulaşan birey, artık toplumsal kuralları anlayabilir ve içselleştirebilir, çünkü bu kuralların altında yatan bazı genel ilkeleri de benimsemiştir. Bu ilkeler toplumsal kurallar ile çatışırsa, artık yargıları geleneklere değil ilkelere dayanır. Bu düzeydeki en önemli değişiklik otoritenin kim olduğudur. İlk düzeyde, otorite tamamen dışsaldır; ikinci evrede dışsal otoritenin kuralları ve yargıları içselleşmiştir, ancak sorgulanmaz; bu düzeyde ise, yeni bir içsel otorite vardır. Birey kendi seçtiği ilkeler doğrultusunda seçimler yapar ve bireysel yargılara sahiptir.

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim Yaklaşık olarak on dokuz - yirmi yaşlarını kapsayan

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim Yaklaşık olarak on dokuz - yirmi yaşlarını kapsayan beşinci evre, sözleşme ve yasaya uygunluk eğilimi evresidir. Kanunların kullanımı ve bireysel haklar eleştirici bir şekilde incelenir. Toplumun kanunları ve değerlerinin göreli ve topluma özgü olduğu kabul edilir. Bu evredeki birey zaman bu kanunların göz ardı edilebileceğini ya da değiştirilebileceğini fark etmeye başlar. Yine de ‘yaşam’ ve ‘özgürlük’ gibi göreceli olmayan bazı kurallara ise, çoğunluğun düşüncesi ne olursa olsun her toplumda uyulmalıdır.

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim Kohlberg’e göre ahlak gelişiminin son evresi, yaklaşık yirmi

Erken çocuklukta sosyal ve duygusal gelişim Kohlberg’e göre ahlak gelişiminin son evresi, yaklaşık yirmi bir yaşlarında başlayan evrensel ahlaki ilkeler eğilimi evresidir. Bu evredeki birey artık kendi seçtiği ahlak ilkelerini izler. Yasalar ya da kurallar bu ilkelerle çatıştığında, birey ilkeler doğrultusunda davranır. Bu ilkeler evrensel adalet ilkeleridir, yargılar ve eylemler adalet, eşitlik, insan hakları ve insan onuruna saygı gibi etik ilkelere uygun olma temellerine dayanır.