ENTOMOLOJ Bcekleri inceleyen bilim dalna Entomoloji bu konuda
ENTOMOLOJİ
• Böcekleri inceleyen bilim dalına "Entomoloji", bu konuda çalışanlara "Entomolog", uygulamaya dönük çalışmalara "Uygulamalı Entomoloji" denir. • Bunun yanısıra "Sistematik Entomoloji", "Böcek Fizyolojisi", "Böcek Biyolojisi", "Böcek Ekolojisi", "Tıbbi Entomoloji", "Ekonomik Entomoloji", vs. gibi alt dalları vardır.
SINIF: INSECTA (= HEXAPODA) = BÖCEKLER • GENEL TANITIM: Göğüslerinin üç segmentli olması ve her göğüs segmentinden bir çift bacağın bulunması ile tanınırlar • Bu nedenle 6 bacaklı anlamına gelen Hexapoda ismi de sınıfın adı olarak kullanılır. • Büyük bir kısmında 2. ve 3. göğüs segmentlerinden birer çift kanat çıkar. • Başta bir çift anten ve kural olarak bir çift bileşik göz bulunur. • Trake sistemi solunumu sağlar; • eşeysel kanallar vücudun sonundan dışarıya açılır.
SINIF: INSECTA (= HEXAPODA) = BÖCEKLER • Abdomen 11 segmentten oluşur; • hiçbir segmentinde üye yoktur; • 8 -9 ve 10. segmentleri şekil değiştirerek kavuşma organına ve yumurta koyma borusuna dönüşmüştür. • Dış iskelet vardır. • Boru şeklinde sindirim sistemleri; • uzun, boru şeklinde kapakçıklı kalpleri vardır. •
SINIF: INSECTA (= HEXAPODA) = BÖCEKLER • Kas sistemleri ayrıcasız çizgilidir. • Segmental olarak yerleşmiş çift gangliyonlar ve bunların arasında ip merdiven şeklinde bağlantılar vardır. • Birkaç ayrıcasını göz önüne almazsak (ovoviviparlığı ve viviparlığı) kural olarak yumurta ile (ovipar) çoğalırlar. • Larval gelişim süresince deri değiştirme suretiyle büyümelerini sağlarlar. • Erginlikte deri değiştirme yoktur.
Yaklaşık 32 takım altında sınıflandırılmışlardır. Uçma yeteneğine, dış iskelete küçük vücuda gelişim evrelerinde larva çok defa pup oluşumuna sahip olmaları, oldukça büyük miktarlarda yumurta meydana getirmeleri, • bazen partenogenetik çoğalmaları, • bir senede bazen birden çok döl meydana getirmeleri • ve izole olarak yaşayabilmeleri onların en başarılı hayvan grubu olarak zamanımız dünyasına uyum yapmasını sağlamıştır. • •
• Bugün tanımlanmış hayvanların az 5/4'ü bu sınıfa girer, , • Yaklaşık 1. 000 kadar yaşayan, 15. 000 kadar da fosil türü • tanımlanmıştır ve her sene birkaç bin yeni tür bu sayıya eklenmektedir. • Toplam tür sayısının 2. 000 olduğu varsayılmaktadır. • Kural olarak karasal hayvanlar olmakla beraber, derin denizlerin dibi hariç, tüm biyotoplara uyum yapmış birçok türe sahiptir.
• Örneğin, bir domates bitkisi üzerinde 25. 000 kadar yaprakbitine, bir arı kovanında 60. 000 kadar arıya, bir beyaz karınca yuvasında bir milyon kadar bireye rastlamak mümkündür. • Birçok araştırıcıya göre, karada yaşayan diğer hayvanların kütlesi kadar, toplam kütleye sahiptirler. • Gelişmiş organizmalar olarak uçan kertenkele, uçan kuş ve uçan memeli hayvanlar olmasına karşın hayvanlar aleminde uçma yeteneği ilk defa bu omurgasız hayvanlarda ortaya çıkmıştır.
• Dünyamızda yaşayan çiçekli bitkilerin 2/3'ü tozlaşma için böceklere gereksinme duymaktadır. • Arı, kelebek, sinek vs. gibi birçok hayvan grubu, bu tozlaşmayı sağladıklarından bitkilerin evrimine paralel olarak bir gelişme=çeşitlenme göstermişlerdir (birlikte evrimleşme). • Yaşadığımız devir de böcek devridir ve böcekler, diğer hayvan gruplarına belirli olarak üstünlük kurmuşlardır.
• Kelebekler, çok güzel görünüme sahip olduklarından, özellikle koleksiyoncular tarafından aranmalarına • balarının balından, ipekböceğinin ipeğinden, bazı kabuklu bitlerin boyasından, bazılarından denek olarak yararlanılmaktadır.
• birçok tür özellikle, hamamböcekleri, yarımkanatlılar, güveler, karıncalar, kınkanatlılar, termitler, bitler, çekirgeler, pireler, tahtakuruları, sinekler vs. , toplam 10. 000 kadar tür insanlar için gerçek bir sorun olmuştur. • Bunların insan ve bitkilerde yaptıkları zararlar tahmin edilemeyecek kadar büyüktür. Kaba bir tahminle dünyadaki mahsulün 1/3'ü bu hayvanlar tarafından yok edilmektedir.
• Genellikle 100'den az olmamak üzere 1000 kadar • yumurta meydana getirirler. Bu sayı termitlerde günlük • 15. 000'e kadar çıkar ve bu tempo yıllarca sürer. • Salgın hastalıkların mikroplarını taşıdıkları için, bitkilerin yanısıra insanlar da büyük ölçüde tehdit ederler.
• Sıtma, fil hastalığı, ateşli humma, uyku hastalığı, tifüs, dizanteri vs. , özellikle böcekler ile bulaştırılır. • Gerek insan sağlığının ve gerekse bitkilerin korunması için yapılan savaşımda kullanılan ilaçlar, çevre kirlenmesine neden olduklarından dolayı, insanların geleceğini tehdit edecek boyutlara ulaşmıştır. . • Tipik birçok fizyolojik ve anatomik özellik gösterdiklerinden ve aynı zamanda çoğalma yeteneklerinin fazla olmasından dolayı, birçok araştırmada deney hayvanı olarak başarıyla kullanılmaktadırlar.
• Karbon'da ortaya çıktıkları kabul edilmekte ve zamanımıza kadar gittikçe fazlalaşan bir türleşme gösterdikleri gözlenmektedir. Araştırıcıların büyük bir kısmı, böceklerin, halkalısolucanlardan türediklerini kabul etmektedirler.
• Paleozoyik'ten beri, yani yaklaşık 400 milyon yıldan beri mevcut olan böceklere ait ilk belirgin fosillere, Amerika'da Karbonifer'in Pennsylvanien katmanında (yaklaşık 300 milyon yıl öncesine ait), Avrupa'da İskoçya'nın Orta Devon katmanlarında (vücut ve çene kalıntıları olarak) rastlanmıştır (Rhyniella ve Rhynlognatha).
DIŞ YAPILARI • . INTEGÜMENT = VÜCUT ÖRTÜSÜ • Çoğunluk kutikula, epidermis ve kaide zarı diye üç tabaka görülür.
Epidermis tabakasının içerisinde, yapısal ve işlevsel olarak birbirinden farklılaşmış bir takım hücreler bulunur. • • • • Bunlar A-Örtü Hücreleri B-Salgı Hücreleri: a) Kutikula Oluşturan Bezler b) Mum Bezleri c) Lak Bezleri d)Tükrük Bezleri e) Yağ Bezleri f) Zehir Bezleri g) Yakıcı Bezleri h) Koku Bezleri i)İpek Bezleri j) Feromon Bezleri
EPİDERMİS • E) Önositler : • *Epidermis hücrelerinden meydana gelirler. • *Çoğunluk epidermis hücrelerinin kaide kısmında bulunurlar; kutikula ile ilişkileri yoktur. • *Yoğun sitoplazmaları ve küçük bir çekirdekleri vardır. • *Özellikle larva evresinde büyüklükleri artar. • *Çünkü, deri değiştirmede, kutikulayı yeniden salgılayan hücreler bunlardır. • *Çapı büyüyen hücrelerin çekirdekleri dallanır, kofullar çoğalır. • *Deri değiştirildikten sonra, çekirdek normal durumuna döner ve kofullar azalır. • *Erginlerde pigmentlerin bir çeşit depo yeri olarak kullanıldığı yerler oldukları kabul edilir. Epidermisin salgısından alta doğru kaide zarı, üste doğru kutikula oluşur.
KUTİKULA • Epidermisin üst tarafında bulunur. • Epidermis tarafından salgılanır. • İçerisine birçok organik ve inorganik bileşiğin katılmasıyla çoğunluk sert bir yapı kazanır. • Kutikula, birçok mekanik ve kimyasal etkene karşı olağanüstü derecede dayanıklıdır. • Suyu, hemen hiç geçirmediğinden, bu hayvanların kara hayatına mükemmel bir uyum yapmasını sağlamıştır.
KUTİKULA • Gaz alışverişi bazı eklem yerlerindeki zarlardan geçiş göz önüne alınmazsa hemen yok gibidir. • • Kutikulayı oluşturan maddelerin miktarı türden türe ve yaşa göre değişmektedir. • Örnek olarak Periplaneta americana‘da % 37 su, % 44 protein, % 15 kitin, % 4 yağ içerir.
KUTİKULA • Prokutikula • Epidermis (hipodermis) ile epikutikulanın arasında bulunur. • En tanınmış temel bileşiği kitindir. Kitin, kapalı formülü (C 8 H 1305 N)x olan, yani azot içeren bir polisakkarittir. • Asetil-glikozamin moleküllerinin birbirine bağlanmasıyla uzun bir zincir oluşur. • Bu kitin zincirler, ikincil bağlarla birbirlerine bağlanmak suretiyle miselleri meydana getirirler. • Kutikulanın epidermis tabakasına oturmuş en içteki katmanıdır.
Prokutikula • Ekzokutikula (= Eksokutikula): En dıştaki dar ve tamamen sertleşmiş tabakadır. Kitin-protein, sklerotine dönüşmüştür. Rengi açık renklerden siyaha kadar değişebilir. • Mezokutikula: Ortadaki sağlam yapılı ve dayanıklı tabakadır. Arthropodin prosklerotine dönüşmüştür. Özellikle sistin ve methionince zengindir. Histolojik bakımdan en az geçici olarak kırmızıdır. • Endokutikula: içte, genellikle tam sertleşmemiş, çoğunluk renksiz, bazen maviden yeşile giden renklerde, yatay plakalardan oluşmuş birtabakadır. Eklem yerlerinde iyi görülürler.
Deri Değiştirme = Ecdysis • Böceğin büyümesi, vücut örtüsü ile sınırlandığından, özellikle larva evresinde, deri, zaman atılarak, epidermis tabakası tarafından yeniden meydana getirilir. • Deri değiştirme sayısı türden türe değişiklik göstermesine karşın, aynı türde çoğunluk sabittir. • Deri değiştirme belirli bir hormonun etkisi altında meydana gelir. • İlk olarak epidermis hücreleri tarafından salgılanan birçok enzim endokutikulayı eritirken, epidermisin üst kısmında yeni bir kutikulin tabakası oluşarak bu enzimlerin daha içteki dokuları ve epidermis tabakasını eritmesini önler. • Yeni oluşan bu tabaka, eski epikutikulanın yerini alacaktır. Bu arada eriyen endokutikulanın oluşturduğu boşluğa "Eksovial Boşluk" ve bu boşlukta toplanan sıvıya da "Eksovial Sıvı" denir.
• Bu sıvı daha sonra epidermis tarafından emilerek bir sonraki derinin yapımında kullanılır. Dolayısıyla erimiş haldeki endokutikula, örtü hücreleri tarafından emilir. • Endokutikula sıvı hale geçtikten sonra, örtü hücreleri, yeni oluşan kutikulin tabakasının altında yeni epikutikula tabakalarının en içteki kısmını salgılamaya başlar. • Deri değiştirmenin tümüne birden çok defa "Ekdizis" denir.
• Derinin yırtılma yeri türlere göre değişiktir; fakat çoğunluk kafanın dorsalinde ve kısmen boyun kısmında oluşan "T" şeklindeki bir yarıktır. • Burada, ekzokutikula ya çok zayıf oluşur ya da tamamen kaybolur. Endokutikulanın büyük bir kısmı da emildiğinden, çok küçük bir basınçla burası yırtılır. • • Basınç, abdomenin kasılarak hemolenfi baş ve göğüse pompalamasıyla oluşur. Hayvan, yarıktan dışarıya süzülerek çıkar. • Deri değiştirme, ön(ağız çöküntüsü) ve arkabağırsakta (anüs), çok hücreli bezlerin dışarıya açıldıkları kanallarda ve trake borularının dışa doğru olan bölgelerinde de ortaya çıkar. •
• Deri değiştirildikten sonra, yeni oluşan üstderi yumuşak ve esnek olduğundan, hayvan hacmini büyütür. • Bu büyültmeyi yaparken hava ya da su yutar. Kaslar, hemolenf basıncının, hava basıncından daha fazla olmasını sağlamak için sürekli kasılmış durumda kalır. • Eksuvinin (eski derinin) altında kıvrılmış ve katlanmış durumda bulunan yeni deri, bu basınçla, açılarak düzelmeye başlar. • Özellikle birçok kıvrım gösteren kanat taslakları, son derinin değiştirilmesinden sonra tamamen açılarak gerilir. • Büyüme, sklerotizasyonun tam oluşmasına kadar devam eder. • Sertleşme (tabakalanma) deri değişimi ile birlikte başlamasına karşın, ancak belirli bir süre sonra (genellikle birkaç saat) tam sertleşme sağlanabilir. • Çünkü kinonun (chinon) oluşması için bol miktarda oksijene gerek vardır. Bazı türlerde (hamamböceklerinde) bu sertleşme hormon ve sinir denetimi altında da yürütülebilir.
Deri Değiştirme = Ecdysis
Renk Oluşumu • Böceklere esas rengi veren kısım deridir. • Eğer deri yeterince saydamsa hemolenf, bağırsak içeriği, yağ dokusu da bu renklerin oluşumunu değişik oranlarda etkileyebilir. • Rengin oluşumuna göre böceklerin renkleri çeşitli gruplara ayrılır.
CAPUT = BAŞ • Başta bulunan segmentlerin herbiri ayrı bir üye taşımadığından, ayrıca segmental gangliyonlardan bazıları da birbiriyle kaynaştığından dolayı, köken olarak segment sayısını kesin olarak söyleyemeyiz. • Beş, en fazla 6 segmentten oluşur. Segmentler sırasıyla preanten segmenti interkalar segment, mandibular segment, birinci ve ikinci maksil segmentleridir.
• Tentorium • Ağız parçalarının hareketini sağlayabilmek ve baş kapsülünün sağlamlaştırılması için kafa duvarının içeriye apodem şeklinde yaptığı çöküntülerdir. Yani bir çeşit iç iskelet oluşumudur. iç çıkıntıların plaka şeklinde olanlarına "Apodem", diken ya da parmak şeklinde olanlarına ise "Apophys" denir.
• ANTENLER • Böceklerin tümünde çeşitli tipte bir çift anten vardır. • Gerçek segmentli anten yalnız Collembola ve Diplura'da vardır. • Bu hayvanlarda, antenin son segmenti hariç, diğerlerinin hepsi, kaslarla donatılmıştır • ve her biri ayrı hareket etme yeteneğine sahiptir. • Johnston organı yoktur.
• Antenlerin kaide kısmında "Scapus = Skapus" denen bir "Anten Kaide Segmenti", • Skapustan çıkan kaslar kamçının hareketini sağlar. • Skapus üzerinde "Pedicellus = Pedisellus = Anten Arabileziği" denen segment • Pedisellusta Johnston organı vardır. • ve uç kısımda • Sayıları ve büyüklükleri türlere göre farklı olan, "Flagellum = Antenkamçısı" olarak adlandırılan birtakım küçük segmentcikler vardır.
• Pedisellusun kendisi ve diğer tüm kamçı segmentcikleri kassızdır. • Kamçıdaki segmentciklerin şekline göre birçok anten tipi ayırt edilir. • Birçok böcek larvasında anten bulunmaz. Fakat larva evresinde anten bulunduran Apocrita (Hymenoptera) ve bazı Diptera gruplarının erginlerinde ise çok küçülmüştür. • Kural olarak erkekler dişileri aradığı için daha büyük, yüzeyi daha geniş antenlere sahiptirler.
Önemli anten tipleri. a) Hamamböceği, b) Carabidae, c) Termit, d) Elateridae, e) Kelebek, f) Tipulidae, g) Kelebek, h) Culicidae, i) Pieridae, k) Hymenoptera, I) Silphidae, m) Aphaniptera, n) Lamellicornia, o) Cicadinae ve p) Paussidae'de
AĞIZ TİPLERİ VE AĞIZ PARÇALARI Gerçek ağız üyeleri olarak çift yapıda "Mandibul = Üstçene“ "Maxilla = Maksilla = Altçene" ve daha sonra ikincil olarak kaynaşarak çift yapısını kaybetmiş "Labium = Altdudak"dır.
• Konum Olarak Ağız (Baş) Tipleri: • Böceklerde ağız her zaman ön tarafa ya da alt tarafa yerleşmiştir. • Ağız üyelerinin, vücudun eksenine göre eğimi gözönüne alınarak, ağız tipleri, konum bakımından, genel olarak şu gruplara ayrılır: •
"Orthognath = Düşey Yönelmiş Ağız" tipinde, ağız üyeleri vücut eksenine dik durur; ağız aşağıya doğru yöneliktir. a) Orthognath (cırcırböceklerinde),
• "Prognath = Eğik Yönelmiş Ağız" tipinde ağız üyeleri öne doğru yöneliktir; ağız ön-aşağıya doğru eğilmiştir. • b) Prognath (birçok kınkanatlıda,
• "Hypognath = Arkaya Yönelmiş Ağız" tipinde, ağız üyeleri ve ağzın kendisi öne doğru yönelmiştir. c) Hypognath (Thripidae = saçakkanatlılarda)
İşlev Bakımından Ağız Tipleri • Alınan besinin yapısına (sıvı, katı) ya da alınma şekline göre değişik ağız tipleri gelişmiştir. • Ağız yapısı, özellikle böceklerle savaşımda kullanılacak ilacın seçiminde dikkate alınması gereken bir husustur. • Örneğin, bitkilerin iletim demetlerinden özsuyu emen bir zararlıya bitki yüzeyinde kalan bir ilaç serpmek sonuca götürmez. • • • Ağız tipleri; 1. Çiğneyici Ağız Tipi 2. Yalayıcı-Emici Ağız Tipi 3. Emici Ağız Tipi 4. Sokucu-Emici Ağız Tipi
Çiğneyici (Orthopteroid) Ağız Tipi • En ilkel ve temel ağız tipi, çiğneyici ağız tipidir. • Diğer ağız tiplerinin bu tipten türediği varsayılır. Mandibulun iç kenarı birçok dişçikle donatılmıştır. • Bunlar besinlerin ısırılmasında ve çiğnenmesinde rol oynar. • Mandibulun uç kısımlarındaki dikenler tutmak ve ısırmak için daha uzun ve sivri olmasına karşın, kaideye yakın olanlar biraz daha küt ve çiğnemek için özelleşmiştir. Çekirgelerde, hamamböceklerinde bulunur.
• Yalayıcı-Emici Ağız Tipi • Çiğneyici ağız tipine en yakın ağız tipidir. • Bu ağız tipinde emme ödevini görebilmek için altçene (maksilla) ve altdudak (labium) hafifçe dirsek şeklinde bükülebilir. • Altçene ve altdudak birleşerek "Labiomaxi. Iler Sistem"i oluşturur. • Altdudağın (labium) dil (glossum) kısımları birleşerek uzun bir emme oluğu meydana getirirler. • Bu tip ağza arılarda rastlanır.
Emici Ağız Tipi • Mandibul ile labium (duyargaları hariç) çok küçülmüştür. • Buna karşın birinci maksillerin galeaları birer yarım oluk şeklini alarak uzamış ve her iki yarım oluğun karşılıklı gelmesiyle de uzun bir emme borusu oluşmuştur. • Emme borusu kullanılmadığı zaman, ağzın altında helezon şeklinde kıvrılmış olarak kalır. Besleneceği zaman ileriye doğru uzatılır. • Bu tip ağza besinlerini emmek suretiyle alan kelebeklerde rastlanır.
• Sokucu-Emici Ağız Tipi • Besinlerini, delip-emmek suretiyle alan böceklerde bulunur. Bu tip ağız yapısında birçok değişiklikler vardır. Fakat çoğunlukla, bunlar üç grup altında toplanır. • -Altı İğneli • -Dört İğneli • -İki İğneli
• • • Altı İğneli: Sivrisineklerde (Culicidae) ve bügeleklerde (Tabanidae) görülen tiptir. Labium oluk şeklini alır (Proboscis) ve bu oluğun üst tarafı, yine bir oluk şeklini almış üstdudak tarafından kapatılır. Mandibuller ve maksillerin iç yaprakları ile hipofarinks delme ödevini yürütebilmek için değişikliğe uğramışlardır. Delme aygıtı ikisi mandibulden, ikisi maksilladan, biri hipofarinksten biri de labrumdan meydana gelmiş altı iğnedir. Bu delme aygıtı, altdudağın meydana getirdiği oluk içerisinde bulunur. Hipofarinks iğnelerinin ortasının delik olması tükrük salgısının akmasına izin verir (tükrükkanalı). Kanın emildiği kanal ise hipofarinks ile labrum arasındaki boşluktur (emmekanalı). Dinlenme sırasında, her üç tipinde de, iğneler bacaklar arasında karın altına doğru uzatılır. Tüm bu gruplarda iğneler labium oluğunun (hortumun) içinde aşağıya-yukarıya doğru kaydırılır. Bu aygıttaki emmeyi yapan kısım, son tarafı hipofarinksle kapatılmış olan oluk şeklindeki üstdudaktır.
Sokucu-Emici Ağız Tipi Bügelek Tabanidae Hemiptera Sivrisinek Culicidae
• Dört İğneli: Tahtakurularında ve pirelerde rastlanır. • Bu tip delici-emici ağız tipinde, hipofarinks ve labrum iğneleri bulunmaz. • Üstdudak oransal olarak kısadır. Delmede kullanılan maksil iğnelerinin içe bakan tarafları, iki yarım kanal içerir. • Bu iğnelerin yana gelmeleriyle, birbirinden ayrı iki kanal meydana gelir. • Mandibular iğneler ise kanalsızdır. • Bunlar, alttan ve üstten maksilar iğnelere dayanarak onların delme ve emme işlevlerini kolaylaştırır. • İğnelerin uzunluğu labiumdan (altdudaktan) hatta vücut uzunluğundan fazla olabilir. • Üst kanal (labruma taraf olanı) emmeye, alt kanal da besini akışkan hale getiren tükürük salgısını akıtmaya yarar. •
İki İğneli (Emici Uçlu Ağız Tipi Bazı sineklerde görülür. Mandibul (iğnesi ile birlikte) tamamen kaybolmuş; maksillanın ise sadece palpusu kalmıştır. Labiumun oluşturduğu olukta yalnız iki iğne bulunur. Bu iğnelerden biri hipofarinksten, diğeri labrumdan yapılmıştır. Tükrükkanalı yine hipofarinks içindeki delik, emmekanalı ise hipofarinks ile labrum arasındaki boşluktur. Delme işi labium (altdudak = ikinci maksilla) tarafından yapılır.
• • • KAFA BEZİ VE GÖREVLERİ Kafa bezleri birincil olarak beslenme işlevleri için kulllanılır. Labial bezler özellikle tükrükbezi olarak işlev görür. Besinin ıslatılmasında, enzimler aracılığıyla (karbohidrazlarla) ya da diğer bazı yollarla besinin parçalanmasında; kan emilmesi sırasında (parazitlerde) anestetik etki yapma ya da kanın pıhtılaşmasını önlemede ya da sokulan yerin civarında kan akışının hızlandırılmasında ya da zehir etkisi yaparak avın felç edilmesinde işlev görür. Balarında besleyici sıvı (arısütü) salgılarlar. Karıncaaslanlarında maksillar bezler avın hemen ölmesini sağlayan sıvılar salgılarlar.
THORAX (TORAKS) = GÖĞÜS Baş ile karın arasında bulunan göğüs , yapılan birbirinden farklı olan(metamerik) üç segmentten oluşmuştur, bunlar önden arkaya doğru "Pro-, Meso- ve Metatorax"dır. Her segment bir çift bacak taşır. Mezo- ve metatoraks, Pterygota'da kural olarak iki çift kanat taşır.
Bir çekirgede orta bacak Trochanterofemur, oluşan bir eklemle Trochanter (trokanter) = Uyluk Bileziği ve "Femur = Uyluk segmentlerine, tibiotarsus ise, oluşan bir eklemle "Tibia = Baldır" ve "Tarsus = Ayak" kısımlarına ayrılır.
Bacak Tipleri • Hayvanların yaşayış tarzına göre böceklerde çeşitli bacak tiplerine rastlamak mümkündür. • 1. En ilkel ve temel bacak tipi, birçok böcek grubunda görülen, "Yürüyücü Bacak" tipidir. Bu tipe en iyi örnek hamamböcekleridir. (a)
• 2. Belirli bir değişme ile, özellikle, çekirge ve pirelerin arka bacaklarında görülen "Sıçrayıcı Bacak" tipi gelişmiştir. • Bu tipte çok kuvvetli kaslarla donatılmış bir femur ve oldukça kuvvetli bir tibia bulunur. (e)
• 3. Bitlerde bacak, ucunda tutunmak için bir kanca bulunan küt ve tek segmentli bir tarsus taşır; bu tip bacağı "Çengelli Tutunucu Bacak" denir. (g)
• 4. İşçi arılarda bacağın tibiası genişleyerek polenleri toplayabilmek için, dış kısmında, uzun kıllarla çevrilmiş bir polen sepetçiği ve bununla ilişkin olarak aynı yerde boyuna bir çöküntü meydana gelmiştir. Bu tip bacağa "Toplayıcı Bacak" (b-c) denir.
• 5. Yine birçok hayvanda, özellikle arılarda, antenleri toz ve polenlerden temizleyebilmek için, ön bacak değişerek "Temizleyici Bacak" şeklini almıştır. Bu tip bacakta, tibia, belirgin olarak femurdan küçüktür (d)
• 6. Suda yaşayan böcekler, bacaklarını yüzme organı olarak kullandıkları için değişik bir yapı kazanmış olabilirler. • Özellikle Notonecta (sırtüstüyüzenler)'nın arka bacağı kürek şeklinde gelişmiştir (a). Tibia ve özellikle segmentsiz tarsus, eğilmez bir plaka şeklinde gelişerek bir kürek gibi ödev görür. Bu tip bacağa "Yüzücü Bacak" denir.
• Peygamberdevelerind e (Mantodea'-da) ön bacaklar avlarını yakalamak için kullanılır "Yakalayıcı Bacak" tipi (d). • Bu tip bacakta, koksa, çok fazla uzayarak, öne doğru yöneltildiğinde, ön bacağın, başın çok ötesine uzanması sağlanmıştır.
• 8. Bazı böcekler, özellikle danaburunlan (Gryllotalpa), toprağın içinde yaşadıklanndan dolayı, . "Kazıcı Bacak" tipi kazanmışlardır. Öne doğru yönelmiş olan bacaklar, kulaç atar gibi, yanlardan döndürülerek arkaya doğru itilir. Genişlemiş olan tibia bir kürek gibi hizmet görür.
• 9. Sarı kenarlı kınkanatlıların (Dytiscus) erkeğinde, kavuşma sırasında dişiyi yakalayabilmek için çok kuvvetli bir yapışma organı gelişmiştir. Bu tip bacağa "Yapışıcı Bacak" denir. (f)
Böceklerde ayak tlpleri. a) Yüzücü ayak tipi (Notonecta'da), b) Kazıcı ayak tipi (dana burnunda), c) Kürek ayak tipi (Corixa larvasında), d) Yakalayıcı-yırtıcı ayak tipi (peygamberdevelerinin ön bacağı), e) Kavrayıcı ayak tipi (Meropachys'm arka bacağı) ve f) Yapışıcı ayak tipi ( kınkanatlı erkeğinde)
• Dinlenme sırasında bacakların hepsi (her iki yandaki), simetrik olarak ön bacaklar öne, orta ve arka bacaklar arkaya uzanacak şekilde durur. Böcekler bacak-ayak uçlarında yürürler. Pençeye dayanarak yürüyenler azdır (bitler gibi). Hareket sırasında bir taraftaki 1. ve 3. bacak ile öbür taraftaki 2. bacak aynı zamanda hareket eder ve örneğin ileriye uzatılır. Daha sonra karşıtları hareket eder.
• Kanatlar • Hayvanlar aleminde ilk defa bu canlılarda ortaya çıkmıştır (uçan başka omurgasız hayvan grubu yoktur). • Kuşlardaki ve yarasalardaki kanat gibi ön üyenin değişmesiyle ortaya çıkmamıştır. • Onlarla ancak anologtur. • Kas taşımaz segment taşımaz.
• Kanatların Evrimleşmesi ve Kökeni: Birçok eklembacaklıya (bazı küçük örümceklere, tırtıllara, Thysanura, Collembola ve Diplura larvalarına) atmosferin yüksek katmanlarında rastlanır. • Yani bir anlamda yayılmak için pasif yolları kullanabilirler. Bununla birlikte geçmişte yine de kanat oluşumu ortaya çıkmıştır.
• Kanatların Evrimleşmesi ve Kökeni • Tracheal Kuram: • Suda yaşayan böceklerin göğüs trakelerinden, karaya çıkınca kanatlar oluşmuştur. • Kanatlarda, trakelerde bulunan kaslara rastlanmadığı için kuşkuyla bakılmaktadır.
• Paranotal Kuram: • mezo ve metatorakstaki paranotal genişleme ile meydana gelmiştir. • Nitekim Üst Karbon'da bulunan Paleodyctioptera (bir çeşit hamamböceği)'da paranotal kanat oluşumu oldukça belirgin olarak görülmektedir. • Büyük bir olasılıkla geçmişte trakelerin de donattığı paranotal kıvrımların rastgele genişleme eğilimi, yarar sağladığı için, doğal seçilimle kuvvetlendirilmiştir. • İlkin formlarda her üç göğüs segmentinde de görülen bu paranotal genişleme eğilimi, bugün pek iyi açıklanamayan bir nedenden dolayı, gelişimini sadece son iki segmentinde sürdürmüştür. • Başlangıçta ağaçtan ağaca süzülmeyi, düşmanlarından kaçmayı kolaylaştıran bu yapı doğal seçilim sonucu kanada dönüşmüştür.
ABDOMEN = KARIN • Sindirim borusunun büyük bir kısmını, kalbi ve eşeysel bezleri içine alır. • Ön kısmıyla göğüse bağlanır ve arkaya doğru, çoğunluk, gittikçe incelir. • Kural olarak 11 segment ve segment olarak kabul edilmeyen bir "Telson"dan oluşmuştur. • Embriyonik olarak bilinen bu 11 segmentin sölom kesesi, gangliyonu ve çoğunluk üye taslağı olmasına karşın, telsonun sölom kesesi ve gangliyonu yoktur. • Bu nedenle de segment olarak kabul edilmez.
• Üye taslakları, ergin evrede, özellikle ilk 7 segmentte tamamen kaybolur. • Bazı hallerde farklı işlev gören organellere dönüşür. • Kural olarak dişilerin eşeysel açıklığı 8. segmentte ya da onun arkasındadır; erkeklerinki 9. segmentten dışarıya açılır. Dolayısıyla bu iki segmente “Genital Segment", • bundan önceki segmentlere "Pregenital Segmentler", • sonraki segmentlere de "Postgenital Segmentler" ya da "Terminalia” denir.
SOLUNUM SİSTEMİ = TRAKE SİSTEMİ • İntegümentin içeriye çökmesiyle trake sistemi oluşmuştur. • Böceklerde trake sistemi her organa ulaşacak şekilde dallara ayrılmıştır. • Dolaşım sisteminin solunuma katkısı pek azdır.
• Trake sistemi dışarıya "Stigmalar = Spiraculum = Solunum Delikleri" ile açılır. • Stigmalar, pleuranın zarımsı kısımlarında bulunur. • Başta ve birinci göğüs segmentinde kural olarak stigma bulunmaz.
• 2. ve 3. göğüs segmentlerinde ve abdomende ilk 8 segmentte birer çift stigma bulunur. Bu yerleşim planına göre stigma taşıyan hayvanlara holopneus böcekler denir. • Yani zamanımız böceklerinde 10 çift stigma bulunur. • Hiperpneus böceklerde göğüste birkaç çift stigma bulunur ve böylece 11 çift stigma taşırlar. • Hemipneus böceklerde ise 10 çiftten az stigma bulunur.
SİNDİRİM SİSTEMİ • Vücutta boydan boya uzanan sindirim kanalı, değişik bölgeler ve yapılarla farklılaşmaya uğramıştır. • Bağırsak, embriyolojik kökeni farklı olan üç bölgeden yapılmıştır. • Bunlar sırasıyla, ön-, orta- ve sonbağırsaktır.
ÖNBAĞIRSAK • Ektodermden meydana gelmiştir. Epiteli ektoderm epiteli gibi kutikula içerir (intima). Önbağırsak, başta bulunan ağız açıklığı ile başlar. • Farinks • Özofagus • Kursak • Proventrikulus =çiğneyici mide • Mide giriş kapağı= valvula kardika • dan oluşur. • .
ORTABAĞIRSAK (MESENTERON, VENTRİCULUS, CHYLUS BAĞIRSAĞI) • Endodermden meydana geldiğinden, önbağırsakta olduğu gibi kitinle astarlanmamıştır. • Genellikle önde göğüs içine kadar uzanmaz. Çok defa mezenteron olarak da adlandırılır.
• Önbağırsağın ortabağırsağa açıldığı yerde çelenk şeklinde ya da çift olarak dizilmiş birçok tüpçük vardır. • Bunlara "Coeaca" ya da "Caeca" (Chylus bezleri ya da körbağırsak) denir.
SONBAĞIRSAK • Önbağırsak gibi ektodermal kökenli olduğundan kitinle astarlanmıştır. • Ektodermin içeriye çöken kısmına proktodeum denir. • Kuvvetli yapıdaki halka ve boyuna kaslarla donatılmıştır. • Boyuna kaslar iç tarafta, halka kaslar dış tarafta bulunur.
YAĞ DOKU • Ontogenez sırasında sölom kesesinin karın tarafından meydana geldiklerinden, birincil olarak metamerik dizilirler - biri içte diğeri dışta olmak üzere iki konsantrik tabaka meydana getirirler.
• içteki, yani visceral olanı, bağırsağın civarında; dıştaki, yani pariyetal olanı, integümente yakın olarak bulunur. • Yağ doku en gelişmiş halini birçok holometabol böceğin larvasında gösterir. • Arıların gelişmiş larvalarında tüm vücut ağırlığının % 60 -65'i yağ dokudan oluşmuştur. • Diğer hayvanların karaciğerine analogtur.
• İşlevleri • -besinlerin depolanması (hemolenften alınan ) • -glikojen kitin oluşumunda, proteinler deri değişiminde, yumurta oluşumunda etkili • -ürik asit depo yeridir • -atık fenollerin melanine kadar çevrildiği yerlerdir. Renklenmede iş görür. • Simbiyoz yaşamda simbiyont bakteri yada mantar besinle düzenli alınmıyorsa yumurta bırakılırken yavrulara yağ dokudan iletilir. • Simbiyontları saklayan hücrelere miysetosit denir.
DOLAŞIM SİSTEMİ • Sekonder vücut boşluğu halkalısolucanlardaki segmental söloma göre gerilemiş ve sadece eşeysel bezler ile tükrükbezlerinin yapısı içerisinde sınırlı kalmıştır. • Bu körelmeye paralel olarak dolaşım sistemi de büyük ölçüde körelmiştir. • Dolaşımın solunuma katkısı yoktur. • Böceklerde yalnız sırt kan damarı bulunur ve hemolenf miksosölün yarıklarında akar.
• Böceklerde kalp kasılmaları arkadan öne dalgalanma şeklindedir. Senkronize değildir. • Yaşama şekline göre değişir 16 - 140 kasılma arasında. • Kapakçık sayısı değişken 7 -13 arasında • Ostiyum çekvalf gibi iş görür. • Hacimleri büyük olan sinüslerde kan dolaşım hızı yavaştır. Bu bölgelerin besin alımında yavaşlama trake sistemi sinüsleri sıkıştırarak bu olumsuzluğu ortadan kaldırır.
HEMOLENF • Birincil ve ikincil vücut boşluklarından meydana gelmiş vücut boşluklarında dolaşan sıvıya "Hemolymph = Hemolenf" denir. • Toplam vücut ağırlığının % 5 -40'ını oluşturur. • Bu miktar larvalarda her zaman erginlerden daha fazladır. • Hemolenf esas olarak (plazması) sıvıdır. • Hemolenf içerisinde serbestçe dolaşabilen ya da hemolenfi çeviren dokulara yapışan, sayısı değişken, renksiz, sadece hemolenf içinde bulunan hücrelere hemosit denir.
Hemolenfin Görevleri • • • Besin maddelerinin bağırsaktan organlara Yadımlama son ürünlerinin dokulardan boşaltım organlarına Hormonların gerekli yerlere iletimi Trake ile donatılmamış organlara çözünmüş halde oksijen iletimi Karbondioksit taşınımında görevli Yaraları kapatmak
• Boşaltım sistemi • Çoğunluk sonbağırsak kanalına bir çelenk gibi açılırlar. • Ucu kapalı bir tüp şeklinde ve kapalı uç vücut boşluğunda bulunur. • ve trake borucukları tarafından sıkı bir şekilde donatılır.
Boşaltım sistemi • Malpigi tüplerinin sayısı gruplara ve türlere göre değişir. • Kelebeklerde 6 adet, bal arılarında 150 adet kadar kısa tüpcükten oluşur. Tüpün iç kısmındaki salgı sıvı halinde olmasına karşın bağırsağa yaklaştıkça üre granülleri fazlalaşır.
• Bunun sebebi su emilimidir. • Bu kısım balon gibi genişlemiştir ve ampül olarak adlandırılır.
İşlevi • Böceklerin malpigi tüplerinden salgılanan atık maddeler ürik asit, sodyum ve amonyak tuzlarıdır. • Ürik asit şeklinde atılan atık maddeler aynı zamanda karada yaşayanlara su kazanımı sağlar. Böylece su dengesi sağlanır.
Sinir Sistemi • Böceklerde ip merdiveni şeklinde bir sinir sistemi vardır. • Merkezi sinir sistemi • 1. Beyin 2. yutak altı ganglion kitlesinden oluşur. • Bundan sonra ip merdiveni şeklinde karın tarafında (ventral) her segmentte bir çift ganglion bulunur. Bunlardan doku ve organlara sinirler uzanır.
ENDOKRİN SİSTEMİ • Tüm hormonal olayların denetim mekanizması yüksek organizasyonlu hayvanlarda sinir merkezlerindedir. • Böceklerde bu denetim mekanizması nörosekretorik hücrelerdir.
• Ekdizon kimyasal yapı olarak bir steroittir ve omurgasızlar içerisinde yapısı tam olarak aydınlatılmış ilk hormondur. • • Bu, sadece "Deri Değiştirme Hormonu" değil, aynı zamanda "Metamorfoz Hormonu" olarak da adlandırılır. • İntegümente etki ederek kuvvetli bir pup ve ergin kutikulası sklerotizasyonunu sağlar. • Ayrıca holometabol böceklerde metamorfozdaki köklü değişimlere de neden olur. •
• Juvenil Hormon: Birçok larva evresinin geçirilmesi, gerçekte, juvenil hormonun etkisiyle olmaktadır. Bu gençlik hormonunu korpora allata üretir. • Gençlik hormonu ile ekdizon hormonu birbirine ters (antagonistik) yönde etki ederler. • Juvenil hormonda etki gösteren bir seri madde tam olarak bilinmemekle beraber, hemen hepsi "Farnesol” ve belirli türevleridir. • Juvenil hormon her deri değişiminde ekdizonun metamorfoz etkisini değiştirerek yeni bir larva evresinin meydana gelmesini sağlar.
GÖZLER • Işığa duyarlı pigmentler, vücudun belirli bölgelerinde, epidermis hücrelerine toplanır ve belirli hücrelere (görme hücrelerine) bağlanırsa göz oluşumu başlamış demektir. • En basit olanları, küçük, siyah bir benek şeklinde olanlarıdır. • iki ya da üç hücreden daha fazla olmayan görme hücrelerinin, ışığa duyarsız pigment granülleri ile dolu manto hücreleri tarafından çepeçevre çevrilmesiyle oluşurlar. • Bu manto hücreleri optik yalıtkanlığı sağlar. • Görme hücrelerinin üzerine gelen kutikula saydamlaşarak ışığın içeriye geçmesine izin verir. • Keza özel bir yapı göstermeksizin, kutikula, görme hücreleri için bir çeşit mercek ödevi görür.
• Nokta gözler bileşik gözlerin görev yapmasını güçlendirir • Bileşik gözler görme işini yapan organlar • Böcekler 300 -650 nm’lik dalga boylarındaki ışınları algılarlar. Görme çubuğu
Bileşik Gözler • Çok sayıda ommatidiumdan meydana gelmiştir. Her ommatidium kendi özel optik sistemine sahiptir. • Ommatidium sayısı karasinek (Musca domestica’da 4000, ateş böceklerinde 300, su bakirelerinde 10000 -28000 arasındadır.
Apozisyon gözler • Her ommatidiyum diğerinden pigment hücreleri ile izole olmuş
• Süperpozisyon gözler • rabdomerler birbirinden ayrılmıştır
Yumurta Tipleri • Ovipar : Yavru gelişimi anne karnı dışındadır. Yumurta hücresi içerisinde yavrunun ihtiyacı olan tüm besin maddeleri bulunur. Ovovivipar : Yavru gelişimi anne karnındadır. Fakat annenin besinlerine ortak olmaz. Yavru çıkacağı zaman anne vücudunu terk eder. Vivipar : Yumurtada besin maddesi azdır. Yavru besini anneden sağlar.
Yumurta şekilleri
. HEMİMETABOL BAŞKALAŞIM (YARI BAŞKALAŞIM) • Gerçek pup evresi yoktur; • kanat kasları, • eşey organları ve gözönüne almazsak, ergine benzerler. • Embriyonal kutikula her zaman vardır. .
HOLOMETABOL BAŞKALAŞIM ( TAM BAŞKALAŞIM) • Gerçek pup evresi vardır • . Bu evrede beslenme yoktur ve hayvan dış görünüşte hareketsizdir. • Larva evresi ergine hiç benzemez. • Ancak puptan çıktıktan sonra ergin özelliği kazanır. • Larval evredeki birçok yapı tamamen ortadan kalkar. • Böceklerin en çok zararlı oldukları evre larva evreleridir.
PARTENOGENEZ= DÖLLENMEKSİZİN ÜREME • Yumurtanın döllenmeden gelişmesine denir. • Bazen eşeyli çoğalmanın bir devamı olarak, bazen de eşeysel bir ırkı olarak ortaya çıkar • Partenogenetik olarak meydana gelen döllerin eşey durumuna göre • "Arrhenotoki" (döllenmemiş yumurtalardan erkek, döllenmişlerden dişi meydana gelir), • "Thelytoki" (döllenmemiş yumurtalardan kısmen ya da tamamen dişiler çıkar), • " mphitoki" (döllenmemiş yumurtalardan her iki eşey de çıkar).
Paedogenez= Larva ya da Pup Evresinde Çoğalma • Partenogenezin değişik bir şeklidir. • Pup ve larva evresinde thelytoki (sadece dişiler meydana getiren) çoğalmayı ifade eder.
OVİPAR, OVOVİVİPAR VE VİVİPAR • 1. Ovipari = Yumurta Bırakma: Gelişme olgunluğuna ulaşan döllenmiş yumurtaların dişi tarafından serbest ortama bırakılmasına denir. • 2. Ovovivipar = Yarı Gelişmiş Yavru Bırakma: Bazı kabuklubitlerde (Diaspididae ve Lecaniidae), yatak tahtakurularında, embriyonik gelişme ana vücudu içerisinde olur. • 3. Vivipari = Doğurma: Eğer embriyonik gelişme ve larval evrelerin bazıları da ana vücudu Içerisinde gelişip daha sonra dışarıya çıkarılıyorsa, buna da "Vivipari" denir.
- Slides: 113