ECEKLER Do Dr Meltem KRTNC Bedenin su gereksinmesinin
İÇECEKLER Doç. Dr. Meltem KÜRTÜNCÜ
Bedenin su gereksinmesinin karşılanmasında içecekler önemli yer tutar. İçecekleri, besin değeri olanlar (süt, ayran, meyve suları), çay, kahve ve kakao, kolalı ve kolasız gazozlar, toz içecekler, alkollü içkiler ve bazı bitki çiçek, yaprak ve tohumlarından sağlanan, adaçayı, ıhlamur, nane, kuşburnu gibi içecek maddeleri şeklinde gruplandırabiliriz. Bunların içerisinde tüketimi en fazla olanlar sırasıyla, çay, kola ve ayrandır.
ÇAY Thea sinensis ve camalia sinensis adıdaki bitkilerin yaparaklarının fabrikalarda işlenmesiyle elde edilir Fabrikalarda siyah çay ve yeşil de iki tip çay elde edilmektedir. Dünyada tüketilen çayın % 75'i siyah çaydır. Çay üretimi açısından ülkemiz, Hindistan, Sri Lanka, Kenya, Çin ve Endonezya'dan sonra gelir. En çok tüketilen tip siyah çaydır. Siyah çay polifenollerin enzimatik oksidasyonu ile elde edilir. Yeşil çay eldesin de, çaydaki enzimler etkisizleştirilerek polifenollerin oksidasyonu önlenir.
ÇAY p p p Oksidasyon sırasında birçok aroma arttırıcı öğeler oluşur. Bazıları çok az miktarlarda olsa da, 300'den fazla aroma öğesi belirlenmiştir. Çaya özellik kazandıran öğelerin başında metilksantinler gelir. Metilksantinlerin çoğunluğunu kafein oluşturur. Teobromin ve teofilin az miktarlarda bulunur. Azotlu gübre kullanımı çayın kafein içeriğini %40 civarında arttırır. Kafein içeriğine etki eden diğer faktörler mevsim farklılığı, yaprağın toplanma zamanı ve biçimidir. Çayın rengini veren pigmentler, klorofil ve karotenoidlerdir. Çaydaki minerallerin yaklaşık yarısı potasyumdur.
ÇAYIN BESİN DEĞERİ Çayın demlenme sırasında suya geçebilen öğelerinden yararlanılır. Bunun başında kafein gelir. İki-üç dakika 180 ml kaynar suyla demlenmiş çayda 30 mg civarında kafein bulunur. Demlenme süresi uzadıkça bu miktar yaklaşık 60 mg'a çıkabilir. İçilen sade çayda protein, yağ ve karbonhidrat gibi makro besin öğeleri hemen yoktur. Eğer çay şeker ve süt gibi besinlerle içilirse, bir miktar karbonhidrat ve protein sağlanır. Çay yaprağındaki B vitaminlerinin % 80'i suya geçer. Ancak siyalı çaydan sağlanan B vitaminleri günlük gereksinmenin çok azını (5 fincan çay % 2 -7'sini). karşılayabilir. C vitamini fabrikalarda oksidasyon sırasında kaybolduğu için siyah çayda yok denecek kadar azdır Yeşil çay uygun koşullarda hazırlandığında C vitamini sağlayabilir. Günlük içilen 5 fincan (her fincan 180 -200 ml) yeşil çay insanın C vitamini gereksiniminin çok azmiktarını karşılayabilmektedir.
ÇAYIN BESİN DEĞERİ p p p Siyah ve yeşil çayda önemli miktarda E ve K vitamini bulunmasına karşın, suda çözünmediklerinden içilen çayda çok az olduğu düşünülür. Çay minerallerden potasyum ve flor için önemli kaynak sayılabilir. Bir fincan çay 60 -70 mg potasyum ve 0. 10 – 0. 12 mg flor sağlar. Alüminyum demleme sırasında suya çok az geçer. Bir fincan çaydaki miktarı ortalama 0. 4 mg'dır. Çay manganez açısından zengindir. Bir fincan çaydaki miktarı 0. 1 -0. 3 mg arasında değişir. Diğer minerallerin suya geçen miktarları insanın gereksinmesine fazla katkıda bulunmaz.
SİYAH ÇAYIN HAZIRLANMASI p p ü Siyah çay bir kısım paketlenmiş kuru çayın yüz kısım sıcak suda demlenmesiyle hazırlanır. Demlenme sırasında kafein, organik asitler ve polifenol türevleri ve minerallerin bir kısmı suya geçer. Demlenme süresi uzadıkça bu öğelerin suya geçen miktarları da artar. Böylece çayın rengi koyulaşır ve tadı acır. Çayın tadı polifenol türevleri ve kafeinden kaynaklanır. Siyah çay ülkemizde genellikle sıcak olarak, isteğe göre şekerli, az şekerli ya da şekersiz olarak içilir. Çayın yanında dilimlenmiş limon bulundurmak da yaygındır. Bazı toplumlarda sıcak çay sütle birlikte içilir. Bazı ülkelerde "buzlu çay" içme alışkanlığı yaygındır. Buzlu çay hazırlanırken. demlenmiş çayın içine bol buz konarak soğutulur ve dilimlenmiş limonla birlikte içilir. Yeşil çay, Çin ve Japonya gibi ülkelerde yaygın olarak kullanılır. Yeşil çayın aminoasit içeriği siyah çaydan yüksek. polifenol içeriği ise düşüktür. Yeşil çayın kafein içeriği de siyah çaydan düşüktür. Yeşil çay da siyah çay gibi demlenerek hazırlanır. Çay yapraklarının suda çözünür bölümlerinin ayrılması ile toz halinde "poşet çay" hazırlanır. Poşet çayın kafein içeriği normal siyah çaydan biraz daha düşüktür.
KAHVE Coffea arabica, coffea caneford adlı ağaçların tohumlarının işlenmesiyle elde edilir. Tohumlar yıkanıp dış zaraları ayrılır ve fırınlarda kavrulur. kavrulma esnasında gazlar açığa çıkar, su kaybolur, tad veren aromatik esanslar oluşur. Karbonhidartalar karamelize olur. Bunun sonucunda da karbondioksit, tanen, kafein, aromatik esanslar, kafeol açığa çıkar.
KAHVENİN ZARARLARI ü p Kalp Aşırı kahve tüketimi kalbin ritmini olumsuz yönde etkiliyor. Kahvenin içerdiği kafein fazla tüketildiğinde, kalpte ritim bozuklukları meydana gelebiliyor. Düzensiz kalp atışları kalp çarpıntısına ya da taşikardi gibi rahatsızlıklara neden olabiliyor. Doktorlar özellikle kalp hastalarının sınırlı miktarda kahve içmelerini tavsiye ediyor. Tansiyon 2003 yılında Edinburgh Üniversitesi uzmanlarının yaptığı bir araştırmayla, kahvenin tansiyona olan etkisiyle ilgili görüşler yeni bir ivme kazandı. Düzenli olarak günde dörtbeş bardak kahve içenler üzerinde yapılan araştırmalarda kandaki basınç, yani tansiyon hızla yükseldi. Yapılan testlerde, yüksek miktarda kahve tüketiminin tansiyonu hızla yükselttiği görüldü.
KAHVENİN ZARARLARI ü p ü p p Mide Kahve, ülser gibi mide rahatsızlıklarına neden olmasa da, bu hastalıkların varlığında kötüleşmesini tetikliyor. Kahve, midenin asit salgılamasını uyarıyor. Diyabet Bu sene açıklanan iki raporda; kafeinin Tip 2 şeker hastalığı üzerindeki etkileriyle ilgili olarak farklı görüşlere yer verildi. Amerika'da yapılan araştırmalarda, yemek zamanlarında yükselen kan şekeriyle birlikte tüketilen kahvenin şeker hastalığını olumsuz yönde etkilediği ortaya çıktı. İngiltere ise, yapılan bu araştırmanın yetersiz olduğunu ve Tip 2 şeker hastalığının kahveden olumsuz yönde etkilenmediğini açıkladı. Uzmanlar kahvenin içindeki kafeinin değil, minerallerin şeker hastalığına karşı koruyucu bir etkisi olduğunu savunuyorlar. Su kaybı Uzmanların bir kısmı kahvenin vücutta sıvı kaybına neden olduğunu savunurken, bir kısmı da bu kaybın önemsiz derecede az olduğunu savunuyorlar.
KAHVENİN ZARALARI Migren p Kahve uzun zamanlardan beri migreni tetikleyen uyarıcıların başında sayılıyor. Kahvenin bileşenlerinin beyinde bulunan kan hücrelerini tetikleyerek migrene neden olduğu, araştırmalarda görülüyor. ü Vitamin ve mineral kaybı p Kafein, vücudun demir ve diğer besinleri emmesini engelliyor. Ayrıca, kalsiyumun idrar ile vücuttan atılmasına neden oluyor. Bu da osteoporoz (kemik erimesi) riskini artırıyor. ü
KAHVENİN ZARALARI ü p Doğurganlık Kafeinin doğurganlığı olumsuz yönde etkilediği biliniyor. Günde üç fincan veya daha fazla kahve içmek, kadının doğurganlık oranını azaltıyor. Çünkü aşırı miktarda kafein tüketimi yumurtlamayı olumsuz etkiliyor. Bu konuda çarpıcı bir başka sonuç ise, Brezilya'dan geliyor. Brezilya'da bulunan Sao Paulo Üniversitesi uzmanlarının yaptığı araştırmalarda, her gün düzenli olarak kahve içen erkeklerin içmeyenlere oranla daha güçlü spermleri olduğu kanıtlandı. Kafeinin spermin üzerinde uyarıcı etkisi olduğunu savunan uzmanlar, bunun merkezi sinir sisteminde de aynı etkiyi gösterdiğini iddia ediyorlar. Hamilelik Kafeinin anne karnındaki bebeğe zararlı olduğu biliniyor. Uzmanlar, hamile kadınların günlük kafein tüketme sınırlarının 300 mg olduğunu belirtiyorlar.
KAHVENİN FAYDALARI ü p ü p Kanser Yeşil ve siyah çay gibi, kahve de antioksidanlar içeriyor. Bu da kansere yol açan hücrelerin çoğalmasını engelliyor. Baş ağrıları Migreni olumsuz yönde etkileyen kahve, şaşırtıcı bir biçimde baş ağrısına iyi geliyor. Baş ağrısı ilaçlarında bulunan bazı maddeleri içeren kahve, ağrı kesicilerle kıyaslandığında, yüzde 40 oranında baş ağrısında daha etkili oluyor. Beyin uyarımı Kahve konsantrasyona yardımcı oluyor. Yapılan araştırmalarda, okul çağındaki çocukların az miktarda kahve ile süt içtiklerinde sabahki derslerinde daha başarılı oldukları görülüyor.
KAHVENİN FAYDALARI ü p ü p Karaciğer sağlığı Düzenli kahve içenlerin siroz gibi karaciğer rahatsızlıklarından daha az şikayet ettiği görülüyor. Safra taşları Kadın vücudu erkeğe kıyasla iki kat daha fazla safra taşı üretiyor. Günde dört bardak kahve içen kadınların içmeyenlere oranla yüzde 25 daha az safra taşından şikayet ettiği kanıtlandı. Cilt Yapılan çalışmalarda bilinenin aksine; kahvenin selülite karşı faydalı olduğu görülüyor
ÇAY VE KAHVENİN SAĞLIK ÜZERİNE ETKİSİ 1 - Polifenollerin Etkisi Polifenoller, çayın önemli bir bölümünü oluşturur. Polifenollerin fizyolojik etkileri olumlu ya da olumsuz yönde olmaktadır. Okside olmamış polifenoller, "biyoflanoidler" olarak bilinir Biyoflanoidlerin kılcal kan damarlarının dayanıklılığını arttırdığı üzerinde durulmuş ve bunlar "vitamin P" olarak tanımlanmıştır. Bu nedenle yeşil çay bazı ülkelerde kılcal kan damarları zayıflığını giderici olarak kullanılmaktadır. Bu etki yeşil çayın C vitamini içeriğinden dolayı olabilir. Siyah çay üretiminde polifenoller okside olduğundan bu tür bir etki görülmez. Ayrıca, kafein katekolamin sentezini hızlandırırken, biyoflanoidler bu öğenin yıkımını engellediğinden çayın antidepresan etkinlik gösterdiği ileri sürülmüştür. Biyoflanoidlerin radyoaktif Sr 90'ı uzaklaştırarak kemik iliğinde birikimini engellediği, dolayısıyla radyasyondan kaynaklanan lösemi de koruyucu olduğu bildirilmiştir.
POLİFENOLLERİN ETKİSİ p Siyah çaydaki okside olmuş fenolik öğeler besinlerdeki hem olmayan demirin biyo yararlılığını önemli ölçüde azaltırlar. Bu etki özellikle diyetleri bitkisel besinlere bağımlı olan bireylerde demir yetersizliği anemisinin oluşmasında önemli rol oynar. Çay, yemekle birlikte içildiğinde bu tür olumsuz etkisi söz konusudur. Yemekten bir saat sonra içilen çayın demirin biyo yararlılığına etkisi gözlenmemiştir. Bu nedenle kansızlığa eğilimli, doğurganlık dönemindeki kadınların ve çocukların yemekle birlikte çay içmemeleri. çok arzu edilirse açık ve limonla birlikte içmeleri gerekmektedir. Limon, C vitamini içerdiğinden, fenollerin demir bağlayıcı etkilerini azaltmaktadır. Bunun yanında demir birikimi olan talasemili hastalara yemekle çay içirilmesi yararlı kabul edilebilir.
ÇAY VE KAHVENİN SAĞLIK ÜZERİNE ETKİSİ 2 - Kafeinin Etkisi Kafein dünyada en az 63 tür bitkinin meyvesi, tohumu ve yaprağında doğal olarak bulunan bir bileşiktir. Çay ve kahve önemli miktarda kafein ve diğer metilksantinler içerir. Kakao. çikolata ve kolalı içeceklerde de kafein vardır. Kafein ve diğer metilksantinler mide salgısını uyarırlar. Mide salgısının aşırı artması mide dokusu zayıf olan bireylerde ülser riskini arttırır. Yapılan bir araştırmada 200 ml çay, beden ağırlığının kilosu başına 0. 04 mg histaminin oluşturduğu eş değerde asit salgısına neden olmuştur. Çayın sütle ve şekerle birlikte içilmesi asit salgısı üzerindeki etkiyi azaltır. Bu nedenle gastrit ve ülsere meyilli olan kişilerin çay içmekten sakınmaları, çok istenirse çok açık şekilde içmeleri önerilmektedir.
Kafeinin Etkisi p p p Çay, kafein içeriğinden dolayı insanlar tarafından "uyuklamayı önleyici", "kişiyi daha uyanık ve dikkatli duruma getirici" olarak bilinir. Bileşimindeki kafein dolayısıyla çay, merkezi sinir sistemini uyarıcı etkinlik gösterir. Merkezi sinir sisteminde, kafeinin, lokomotor aktiviteyi artırarak kişiyi daha uyanık ve dikkatli duruma getirdiği gözlenmiştir. Bunun yanında kafeinin yapay türevlerinin lokomotor aktivite üzerine yatıştırıcı etki yaptığı da bilinmektedir. Çayla alınan kafein beyinde dopamin düzeyini arttırır ve katekolamin alıcılarını duyarlılaştırır. Bu nedenle sinir sistemi uyarıcısı olarak kabul edilir. Kafeinin sinir sistemi üzerine olan uyarıcı etkisi bireyden bireye değişir. Araştırmalarda bazı kişiler, 150 -200 mg kafein aldıklarında rahat uyuyamadıklarını belirtmişlerdir.
Kafeinin Etkisi p Bunun yanında, sürekli kafeinli içecek alanlarda uyku bozukluğu gözlenmemiştir. Buna göre, bireyler kafeine alışkanlık geliştirmektedirler. Bu nedenle bazı kişiler alışkın oldukları biçimde çay ya da kahve alamadıklarında huzursuzluk ve baş ağrısı gibi belirtilerden yakınmışlardırlar. Kafeinli içecek verildiğinde bu belirtiler ortadan kalkmaktadır. Ancak bu alışkanlık uyuşturucu ilaçlara bağımlılık niteliğinde kabul edilmemektedir.
Kafeinin Etkisi p Kafein kalp ve damar kaslarının kontraksiyonunu ve sinir uyarı ileticilerini etkileyerek kardiyovasküler sistemi etkiler. Kafeinin etkisi alınan doza ve alım zamanına göre değişir. Kafeinin bu etkisi adrenal hormonlarının salınımıyla ilgilidir. Kafeinli içecek alındığında kalp kaslarının kontraksiyonunun arttığı gözlenmiştir. Metilksantinlerden çayda bulunan teofilinin kalp atım hızını arttırdığı gözlenmiştir. Kafein ve teofilinin kalp hızı üzerine etkisinde süreklilik görülmemiştir ve bunun daha çok kan basıncını yükseltici etkisinden dolayı olduğu sonucuna varılmıştır. Kafeinli içecek alındığında önce kan basıncı yükselmekte, daha sonra nabız artmakta, 2 saatlik süre geçtikten sonra her ikisi de normal düzeye inmektedir. Kafeinin kan basıncı üzerine etkisi doza bağımlıdır. Kafeinli içeceklerin idrar söktürücü etkileri de vardır. Bireyler belirli düzeyde kafeine tolerans geliştirdiklerinden, belirli miktarlarda alınan çayın kardiyovasküler sistem açısından fazla sakıncalı olmadığı sanılmaktadır. Bunun yanında duyarlı kişilerin bu tür içecekleri alırken dikkatli olmaları gerekmektedir.
Kafeinin Etkisi p p p Kafeinin normal miktarı kişiye göre değişir. Kafeine karşı duyarlılık; tüketim sıklığı, düzenli olarak alınan miktar, vücut ağırlığı ve fiziksel koşullar gibi pek çok etmene bağlıdır. Pek çok çalışmada, yetişkinler için güvenli olarak tüketilebilecek kafein miktarının günde 300 mg (yaklaşık 3 -4 fincan kahve ya da 5 -6 büyük bardak çay) olduğu belirtilmiştir. Kafein kan dolaşımında ya da vücutta birikmez, alındıktan birkaç saat sonra atılır Orta düzeyde kafein alımı tüm insanlar için güvenlidir (300 mg). Kafeine karşı duyarlılık kişiden kişiye değişir. Bazı kişiler kafeine karşı duyarlı olabilir ve çok az miktarlarda da olsa kafeinden olumsuz etkilenebilir. Birkaç fincan kahve, çay ya da kolalı içecek tüketen bir kişi kafeinin uyarıcı etkisinden etkilenmediğini belirtirken, bir fincan kahve ile kafeinin uyarıcı etkisi yüzünden uyuyamadığını söyleyen kişi çoktur. Kişisel duyarlılığın yanı sıra hamileler, çocuklar ve yaşlılar tüketilen kafeinin kısıtlanması gereken gruplardır. Kafeinin dehidratasyona neden olduğuna ilişkin bir veri yoktur. Bu etkinin daha çok kafein içeren içecekle alınan sıvı nedeniyle oluştuğu saptanmıştır.
Kafeinin Etkisi p Araştırmalar besinlerin içinde bulunan kafeinin miktarının çocuklar için zararlı olmadığını göstermiştir. Ancak ailelerin çocuklarına fazla miktarda kafein içeren yiyecek ve içecekleri vermemesi gerekir. Çocuklar için tüketilen kafein miktarı günde 35 -40 miligramı geçmemelidir. p Kafein ile hiperaktif davranışlar arasında ilişki olduğuna ilişkin bir çalışma yoktur. Yapılan çalışmalarda kafein içeren besinler ya da içecekleri tüketen çocuklarda hiperaktivite gözlenmemiştir. p Hamilelik döneminde günlük olarak tüketilen 300 mg (3 -4 fincan kahve ya da 5 -6 bardak çay) kafeinin olumsuz etkisi olmadığı ancak hamilelik döneminde fazla miktarda tüketilmemesi gerektiği vurgulanmaktadır. Orta düzeyde kafein tüketen hamile kadınlarda ne erken doğum ne de düşük doğum ağırlığında bebek gibi durumlara rastlanmamıştır. Emziren annelerin aşırı olmamak kaydıyla kafein alabileceği bazı çalışmalarda belirtildiyse de, az miktarda da olsa bebeğin anne sütünden kafein aldığı bilinmektedir. p
Kafeinin Etkisi p Emziren annelerin aşırı olmamak kaydıyla kafein alabileceği bazı çalışmalarda belirtildiyse de, az miktarda da olsa bebeğin anne sütünden kafein aldığı bilinmektedir. p Osteoporoz oluşumunda en önemli risk etmenleri genetik yapı, yetersiz kalsiyum alımı, sigara içme, yetersiz egzersiz, östrojenin yetersiz oluşu ve yaş gibi etkenlerdir. Ancak fazla miktarda kafein tüketiminin de osteoporoz riskini arttırdığı bilinmektedir. Orta düzeyde kafein tüketiminin olumsuz etkisinin olmadığı birkaç çalışmada saptanmıştır. p Kafein kronik hipertansiyon oluşmasına neden olmaz. Ancak bazı kişilerde kafeinin kan basıncını kısa süreyle yükselttiği bilinmektedir. Yüksek kan basıncı olan kişilerin kafein tüketimlerini kısıtlaması gereklidir Kafein alımının kalp hastalıklarına yol açmadığı ancak fazla tüketilmemesi gerektiği vurgulanmıştır. p
ÇAY VE KAHVENİN SAĞLIK ÜZERİNE ETKİSİ 3 - Çayın Mineral İçeriğinin Etkisi Çayın potasyum içeriği yüksektir. Potasyum sinir uyarılarının iletiminde, kas kontraksiyonunda, normal kan basıncının ve vücudun su dengesinin sağlanmasında önemli rol oynar. Kusma ve ishal gibi durumlarda vücuttan su ve tuzla birlikte aşırı potasyum kaybı olur. Çay bu kaybı yerine koyabilen yüksek potasyumlu bir içecektir.
ÇAY VE KAHVENİN SAĞLIK ÜZERİNE ETKİSİ Çay İçimi ve Kanser Çayın kanserle ilgisi üzerinde de durulmaktadır. Bazı yayınlarda çay tüketimi ile bazı kanserlerin oluşumu arasında ilişki olduğu bildirilmesine karşın, son yıllarda yapılan araştırmalarda bu görüş desteklenmemiştir. p Çay, nitrat biriktiren bitkilerdendir. Nitrat karsinojen olan nitrozaminin ön öğesi olması açısından önemlidir. İçilen çaya geçen nitrat miktarının sağlık yönünden sakınca yaratacak düzeyde olmadığı bildirilmiştir. p
ÇAY VE KAHVENİN SAĞLIK ÜZERİNE ETKİSİ p p Gebelikte Çay İçiminin Etkisi Yemekle birlikte içilen çay kan yapıcı demirin biyo yararlılığını azalttığından gebe kadınların bu uygulamadan sakınmaları gerekmektedir. Çayla alınan kafein anneden fetüse geçebilmektedir. Amerikan Besin ve İlaç Birliği (FDA) 1980'de kafeinin uyarıcı nitelikte bir ilaç olduğunu, kafeinle anne karnındaki fetüsün sağlığı arasındaki ilişkilerin kesinlik kazanmasına kadar gebe kadınların kafeinli içeceklerden sakınmalarını bildirmiştir. Bunu izleyen yıllarda yapılan çeşitli araştırmalarda kafeinli içecek tüketimi ile yeni doğan bebeklerdeki sağlık bozuklukları arasındaki ilişkiler konusunda araştırıcılar arasında görüş birliği sağlanamamıştır. Buna karşın, gerek gebelikte en önemli sorun olan kansızlığın, gerekse doğacak bebekte kafeinin neden olabileceği bozuklukların önlenmesi için gebe kadınların kafein içeren çay, kahve, kola, çikolata, kakao gibi maddeleri fazla tüketmemeleri kendilerinin ve bebeklerinin sağlığı açısından önem taşır.
KAKAO Kakao: Anavatanı Amerika olan Kakao, ılık iklimlerde ve düzenli yağış alan verimli topraklarda yetişen ve meyvelerinin içinde kakao çekirdeği olan bir ağaçtır. Bu ağacın çekirdeği ve çekirdeğinden elde edilen Kakao yağı kullanılır. Kalori değeri yüksek bir besin olan kakao protein ve karbonhidratça da zengindir.
KAKAO p Kakaonun Faydaları: Uyarıcı etkisi ile yorgunluğu giderir ve vücuda dinçlik verir. Kalbi kuvvetlendirir. İştah açıcıdır. Hazmı kolaylaştırır ve idrar söktürür. Bağırsak ve idrar yolu spazmlarını çözer. Böbrek hastalıklarında faydalıdır; Böbrek iltihaplarını gidermeye yardımcı olur. Kakao Yağının Faydaları: Kakao yağı, güneşin zararlı etkilerini azaltan güneş yağı etkisi ile cilt koruyucu olarak faydalıdır. Ayrıca, göğüs ucundaki çatlak ve yaraları yumuşatmakta ve basur şikâyetlerini azaltmakta etkilidir. Kakao nasıl kullanılır? Kakao, kahve gibi içecek olarak kullanılmasının yanında, özellikle çikolata ve pasta yapımında katkı maddesi olarak kullanılır. Ayrıca, kakaodan kakao yağı elde edilir. Kakao yağı cilt bakımında ve kozmetik sanayinde kullanılır. Kakao fazla kullanıldığında, uyarıcı etkisi nedeniyle çarpıntı ve baş ağrısı yapabilir
KAKAO p p Kakao taneleri çok kuvvetli antioksidanlardan bakımından son derece zengin. Vücudumuzdaki nitrik oksit ve birçok endokrin salgılarının mimarı süper amino asit arginine ve seretonin ön maddesi triptofan amino asitleri kakao tanelerinin yapısında yer alan iki değerli yapı taşı. Kakao tanelerinde ayrıca “iyi hissettiren” sinir sistemi üzerinde etkili doğal maddeler (anandamine-feniltilamintheobromine) yer alıyor. Bu maddeler kendi başlarına etki vermeyecek kadar düşük dozlarda olsalar da kakao içerisindeki doğal kombine karışımlarından doğan etki gücü kakao’nun neden çokça talep gördüğünün ve tüketildiğinin nedeni. Besin değeri açısından kakao tanelerini özel yapan son besin elementi ise magnezyum. Kakao, tükettiğimiz besinler arasında magnezyum oranı en yüksek olanlardan birisi. Magnezyum mineralinin vücudun yapı ve işleyişindeki büyük rolü vardır.
ALKOLLÜ İÇECEKLER Alkol merkezi sinir sistemini baskılayarak sakinleştirir ve bilinç durumunu da değiştirir. Çok fazla içildiğinde alkol öldürücü bir zehir olabilir. Alkol, bir gram yağın içerdiği kaloriden biraz daha az kalori içerdiğinden teknik olarak bir besin maddesidir. Ne yazıkki milyonlarca insan aşırı miktarlarda alkol tüketmektedir. lnsanların büyük çoğunluğu genç yaştan başlayarak alkol kullanmaktadır. Bu insanların bir bölümünün alkolizm tedavisi görüyor olması da olayın acı tarafıdır.
ALKOLLÜ İÇECEKLER p p Alkolizm önemli bir sosyo-ekonomik ve halk sağlığı sorunudur. Alkol nedeniyle oluşan üretim kaybı ve sağlık harcamaları milyarlarca lira tutmaktadır. Kazalara bağlı ölümlerin, intiharların ve cinayetlerin yarısından fazlası ve trafik kazalarına bağlı ölümlerin yarısından biraz daha azı alkolle ilişkilidir. Alkole bağlı iş kazaları, yaralanma ve hastalıklar nedeniyle oluşan iş günü kayıpları, mali kayıpların doğrudan görünmeyen bölümüdür. Merkezi sinir sistemini baskılayan etil alkol sizi gevşetir ve beyindeki kontrol merkezlerini de baskıladığı için kendinizi kontrol etme yeteneğiniz azalır. Ne kadar çok içerseniz o kadar sakinleşirsiniz. Fazla alkol alırsanız konuşmanız ve kaslarınız arasındaki bütünlük bozulabilir. Aşırı miktarda alınan alkol uykuya ve bazı durumlarda beyindeki yaşamsal merkezleri ileri derecede baskılayarak, yaşamı tehdit eden bir komaya neden olabilir.
ALKOLÜN SİNDİRİMİ p p p Alkolün büyük bölümü ince barsaktan emilse de ağız, yemek borusu ve midede de az miktarda emilebilir. ince barsaktan emilen alkol miktarı çeşitli faktörlere bağlıdır. Eğer mideniz boşsa alkolün büyük bir bölümü hızla emilerek kana geçer. Mide ve ince barsakta, özellikle büyük parçalı ve yağlı besinlerin bulunması midenen boşalmasını ve böylece alkolün emilmesini yavaşlatır. Alkol kana geçtiğinde hızla bütün vücuda dağılarak, hücre içi de dahil su bulunan her yere taşınır. Alkolün zehirleyici etkisinden bu dağılım sorumludur. Alkol, hamile kadınlarda bebeğe ve emziren kadınlarda anne sütüne geçer. Alkol hemen tümüyle vücudumuzda yakıt olarak kullanılsa da az miktarda idrar ve solunum yoluyla da atılır. Dışarı verdiğimiz nefesteki alkolü ölçerek vücudunuzdaki miktarını belirleyen testler vardır. Nefesteki alkol düzeyi ile kandaki alkol yoğunluğu arasında bir paralellik vardır. Nefesinizin alkol kokması hem çok az kokusu olan alkolden hem de içkinin diğer bölümlerinin vücutta parçalanmasından (metabolizma) kaynaklanır, içki birbirlerinden farklı nefes kokularına neden olur. örneğin biranın nefeste oluşturduğu koku viskininkinden farklıdır. Cin ve votkanın kokusunu almak daha zordur. Alkol beyin fonksiyonunu gittikçe artarak baskılar. Alkol içerken ilk önce düşünme, duygu ve muhakeme alanları etkilenir, içmeye devam ettikçe beyindeki hareket kontrol alanları da etkilenerek konuşma ve denge bozukluğu oluşur ve tepkiler yavaşlar. Alkol periferik kan damarlarını (deriye en yakın olanlar) genişleterek başlangıçta bir sıcaklık, duygusu yaratır. Nabzınız hızlanır ve artmış sıvı alımı ve alkolün böbrekler üzerindeki idrar söktürücü etkisiyle daha fazla idrar yapılır. Alkol midede asit salgılanmasını da arttırır.
ALKOLÜN EMİLİMİ p p p Vücudunuz alkolü diğer besinleri kullandığı gibi kullanır. Enerji sağlamak için alkol karaciğerde: yakılır. Bir gram alkol yakıldığında 7 kalori olluşur. Alkol yüzdesi 2 olan 120 mi şarap, 360 ITII bira veya alkol derecesi (proof) 100 olan 30 mi içki sadece alkol içerikleriyle yaklaşık 8 O kalori verir. Bira ve tatlı şarabın şeker ve karbonhidrat içerikleri ek kalori verir. Vitamin, mineral veya protein gibi önemli besin maddelerini içermediği için alkolün besin değeri çok azdır. Kronik (uzun süreli) alkoliklerin beslenmesi çoğu kez yetersizdir. En sık tiamin (B 1 vitamini), riboflavin (B 2 vitamini), niasin, Folik asit, pridoksin (B 6 vitamini), magnezyum, potasyum ve çinko yetersizliği görülür. Doktorlar bir zamanlar uzun süreli alkol kullananlarda sık görülen karaciğer hasarının (karaciğer yağlanması ve siroz) nedeninin alkolün beslenme üzerindeki etkisi olduğunu düşünüyorlardı. (Karaciğer büyümesi ve siroz bölümlerine bakınız). Ancak bugün alkolün zehirleyici etkisinin doğrudan karaciğeri harap edebileceği bilinmektedir.
ALKOLLÜ İÇECEKLER VE VÜCUT ÜZERİNDEKİ ZARARLI ETKİLERİ Alkollü içkiler yüksek kalorili içeceklerdir. Herhangi bir besin değeri yoktur. Mayalanmış şekerli sıvılardan belirli yöntemlerle elde edilirler. 1 gram alkol 7 kcal verir. İçkinin alkol oranına göre enerji değerleri farklılık gösterir. p 100 cc enerji değerleri Rakı 335, Viski 275, Votka 263, Rom 249, Cin 231, Vermut 167, Şarap 85 kcal’dir. p
ALKOLLÜ İÇECEKLERİN VÜCUT ÜZERİNDEKİ ZARARLI ETKİLERİ p p p Sindirim sistemine etkisi: Az miktarda alınan alkol mide sularının salgılanma hızını yükselterek iştahı artırır. Bu nedenle şişmanlığa neden olur. Uzun süre fazla miktarda tüketimi gastrit, pankreatit ve emilim bozukluklarına neden olur. Sinir sistemine etkisi: Kandaki alkol miktarının düzeyine göre, sırasıyla neşelenme, hareketlilik, miktar artıkça hareketlerin denetlenememesi, daha da yoğunlaştığında görme ve işitme merkezlerinde bozulmalar görülür. Karaciğere etkisi: Alkolün enerjiye dönüşümü karaciğerde olduğu için, çok miktarda alındığında en fazla etkiyi bu organda gösterir. Uzun süreli ve çok fazla alınan alkolün büyük kısmı yağa dönüşmeye başlar ve sonuçta karaciğer yağlanır
ALKOLLÜ İÇECEKLERİN VÜCUT ÜZERİNDEKİ ZARARLI ETKİLERİ p Dolaşıma etkisi: Alkol alınması ile kalp atışı artar ve kanın damarlardaki akışı hızlanır. Vücudun yüzey bölümündeki damarlar genişlerken, iç kısımdakiler büzüşür. Sonuçta kalpte zayıflama görülür. Ayrıca fazla alkol alındığında B 1 vitaminine gereksinim artmasına rağmen ek yapılmadığı için B 1 vitamin yetersizliğine bağlı kalpte bozukluklar (kalp genişlemesi) olabilmektedir.
ALKOLLÜ İÇECEKLERİN VÜCUT ÜZERİNDEKİ ZARARLI ETKİLERİ p Besin ögelerinin kullanımına etkisi: Fazla alınan alkol, bazı aminoasitlerin (proteinlerin yapıtaşı) emilim hızını düşürmektedir. Bunun başında karaciğerde koruyuculuk görevi olan methionin gelir. Ayrıca B 1, B 6, B 12 ve folik asidin emilimi de alkolle engellenmektedir. Minerallerden de magnezyum ve potasyumun atımını artırarak, bu elementlerin yetersizliğine yol açmaktadır. Belirtilen nedenlerden dolayı alkol tüketiminin minumumda tutulması sağlık açısından önemlidir. Mutlaka tüketilecekse aynı zamanda antioksidan özellik gösteren kırmızı şarabın tercih edilmesi, miktar olarak da 1 -2 kadehin üzerine çıkılmaması uygundur.
BİTKİSEL ÇAYLAR p Bazı bitkilerin yaprakları, meyveleri ve tohumları doğrudan yada kurutulup çay gibi demlenerek tüketilir. sağlık üzerine yaralı etkilerinin fazla olmasına rağmen aşırı tüketiminde bazı olumsuz etkiler görülebilir.
Bitkisel çaylar Papatya çayı; gaz giderici ve antiseptiktir p Kuşburnu çayı; sakinleştirici, soğuk algınlığını azaltıcıdır. p Sinameki çayı; laksatif etkilidir. p Elme çayı, glikoz emilimini azaltır. p Nane çayı; mide bulantısını engeller, koku gidericidir. p
MEYVE SULARI p p p Çeşitli meyvelerin sularının sıkılmasıyla elde edilirler. Vitamin ve mineral bakımından zengindirler. Sıkılan sular serin yerde saklanmalıdır. Isı vitamin değerinin düşmesine sebep olur.
KOLA VE GAZOZLAR p p p Şekerli suların karbondiokistle doyurulması esasına dayanır. Şekerli suyun içine çeşitli renk ve lezzet verici ögeler eklenerek çeşitler elde edilir. Şeker içerdikleri için enerji vericidriler. Gazozlarda sodyum dışında besin ögesi bulunmaz. Asit yoğunlukları yüksektir ve mide asit salgısını uyarırlar.
p 1. 2. 3. 4. KAYNAKLAR Introduction to Human Nutrition. Gibney M, Lanham-New SA, Cassidy A, Vorster HH (Eds). Second edition, Wiley-Blackwell. 2009 Beslenme ve Diyet dergileri ve Türkiye Diyetisyenler Derneği web sitesi www. eatright. org www. nutritionsociety. org EFAD, ADA, BDA ve ICDA web sayfaları Mahan, L. K. , Stump, S. E. Krause's Food & Nutrition Therapy. 12 th edition, Elsevier, 2010. Proceedings of the Nutrition Society
TEŞEKKÜRLER….
- Slides: 43