DUYU FZYOLOJS DUYU Duyu canllarn zellemi organlar ile

  • Slides: 78
Download presentation
DUYU FİZYOLOJİSİ

DUYU FİZYOLOJİSİ

DUYU üDuyu canlıların özelleşmiş organları ile uyaranları algılama yeteneğidir. üBeyin, görevlerini yerine getirebilmesi için

DUYU üDuyu canlıların özelleşmiş organları ile uyaranları algılama yeteneğidir. üBeyin, görevlerini yerine getirebilmesi için hem dış çevreden hem de vücudun kendisinden bilgi almalıdır. Bu bilgiler duyusal sistemler tarafından alınmaktadır. üÇevreden alınan bilgiyi özelleşmiş nöronlarda bulunan duyusal reseptörlerden alırız.

GÖRME • Gözlerimiz ışığın varlığını algılar. • İnsanlar elektromanyetik spektrumun sınırlı bir bandını görebilir.

GÖRME • Gözlerimiz ışığın varlığını algılar. • İnsanlar elektromanyetik spektrumun sınırlı bir bandını görebilir. • Diğer canlılar elektromanyetik spektrumun farklı aralıklarını farkedebilirler. • Işığın farkedilen renkleri üç boyutlu olarak tanımlanır. • Renk tonu • Doygunluk • Parlaklık

GÖZLER • Kafatasının ön kısmında orbita (kemik boşluğu) içerisinde yer alırlar. • Her bir

GÖZLER • Kafatasının ön kısmında orbita (kemik boşluğu) içerisinde yer alırlar. • Her bir göz, bir reseptör tabakasına, ışığı bu reseptörlerin üzerine odaklayan bir mercek sistemi ve impulsları reseptörlerden beyine ileten bir sinir sistemine sahiptir.

GÖZÜN ANATOMİSİ • Gözün dıştaki koruyucu tabakası sklera, ışınların göze girdiği saydam korneayı oluşturmak

GÖZÜN ANATOMİSİ • Gözün dıştaki koruyucu tabakası sklera, ışınların göze girdiği saydam korneayı oluşturmak için öne doğru modifiye olmuştur. • Pupil irisin merkezindeki açıklığı oluşturur. • Limbus ise sklera ile iris arasındaki sınırı teşkil eder. • İris gözün renginden sorumlu olan bölümdür. Pigmentli kas halkalarından oluşnuştur. iris

GÖZÜN ANATOMİSİ • Sklera opaktır ve ışık geçişine izin vermez. • Kornea gözün ön

GÖZÜN ANATOMİSİ • Sklera opaktır ve ışık geçişine izin vermez. • Kornea gözün ön kısmında yer alır ve ışığın geçişine izin verir. • Giren ışığın miktarı iristeki bir açıklık olan pupil’in (göz bebeği) büyüklüğü ile düzenlenir.

GÖZÜN ANATOMİSİ • İrisin hemen arkasında konumlanmış olan lens soğan benzeri halkalardan oluşmaktadır. Kendisine

GÖZÜN ANATOMİSİ • İrisin hemen arkasında konumlanmış olan lens soğan benzeri halkalardan oluşmaktadır. Kendisine bağlı kas liflerinin kasılmasıyla uzak ve yakın görüntünün retina üzerine odaklanmasını sağlar. • Lens retinaya düşen görüntüyü tersine çevirir. • Işık lensi geçtikten sonra şeffaf ve jelatinsi bir madde olan vitroz humor’u üzerine düşer.

Göz Anatomisi • Lens ve retina arasındaki boşluk, vitreus (humör vitröz) denilen berrak jelatinimsi

Göz Anatomisi • Lens ve retina arasındaki boşluk, vitreus (humör vitröz) denilen berrak jelatinimsi madde ile doludur • Humör aköz diffüzyon ve aktif transportla siliyer cisimde üretilir ve gözün ön kamarasını doldurmak için pupilden akar • Bu sıvı, normal olarak trabekül ağından, iris ve komea arasındaki kavşakta (ön kamara açısı) bulunan venöz kanal yani Schlemm kanalı'na geri emilir • Bu çıkışın tıkanması göz içi basıncında artışa ve glokom'a neden olur • Olayın bir nedeni trabekülün azalmış geçirgenliği (geniş açılı glokom) iken bir diğer nedeni irisin açıyı kapatacak şekilde ileri hareketidir (dar açılı glokom)

GÖZÜN ANATOMİSİ • Retina fotoreseptör tabaka, bipolar hücre tabakası ve ganglion hücre tabakasından oluşmaktadır.

GÖZÜN ANATOMİSİ • Retina fotoreseptör tabaka, bipolar hücre tabakası ve ganglion hücre tabakasından oluşmaktadır. • Ganglion hücreleri görsel bilgiyi beynin diğer bölgelerine taşır. • Optik sinirler beynin tabanında X şekilli bir kavşak oluşturur. Bu nedenle her hemisfer görme sahnesinin ters yöndeki yarısından bilgi alır.

RETİNADA GÖRSEL BİLGİNİN ŞİFRELENMESİ • Işık bir fotoreseptörde fotopigment moleküle çarptığı zaman molekül bölünür

RETİNADA GÖRSEL BİLGİNİN ŞİFRELENMESİ • Işık bir fotoreseptörde fotopigment moleküle çarptığı zaman molekül bölünür ve potansiyel bir reseptöre dönüşür. • Ganglion hücreleri bu değişimi algılar. Oluşan potansiyel optik sinir aracılığıyla beyne iletilir.

Görme Yolları

Görme Yolları

Görme Yolları

Görme Yolları

GÖRME YOLLARI

GÖRME YOLLARI

GÖRÜNTÜ OLUŞTURMA MEKANİZMASI • Gözler, görünür spektrumdaki enerjiyi optik sinirdeki aksiyon potansiyeline çevirir. •

GÖRÜNTÜ OLUŞTURMA MEKANİZMASI • Gözler, görünür spektrumdaki enerjiyi optik sinirdeki aksiyon potansiyeline çevirir. • Görünür ışığın dalga boyu yaklaşık olarak 397 nm ile 723 nm sınırları arasındadır. • Çevredeki nesnelerin görüntüleri retina üzerine odaklanır. • Retinaya çarpan ışınlar basil ve konilerde potansiyeller üretir. • Retinada başlayan impulslar, görme duyusu oluşturdukları serebral kortekse iletilir.

Optiğin İlkeleri • Işık ışınları çarptıkları yüzeye dik olarak gelme durumu hariç bir ortamdan

Optiğin İlkeleri • Işık ışınları çarptıkları yüzeye dik olarak gelme durumu hariç bir ortamdan farklı yoğunlukta bir diğer ortama geçerken kırılırlar. • Bikonveks merceğe çarpan paralel ışınlar, lensin arkasındaki bir noktada toplanacak şekilde kırılır (ana odak). • Ana odak mercek yayının ortasından geçen bir doğru olan ana eksen üzerindedir. • Bikonkav mercekler ışınların ayrışmasına (diverjans) neden olurlar.

Optiğin İlkeleri • Bir lensin eğriliği ne kadar fazla ise kırma gücü o kadar

Optiğin İlkeleri • Bir lensin eğriliği ne kadar fazla ise kırma gücü o kadar daha büyüktür. • Bir merceğin kırma gücü klasik olarak diyoptri ile ölçülür ve diyoptri sayısı metre cinsinden ana odak uzaklığının resiprokudur. • Örneğin ana odak uzaklığı 0. 25 m olan bir mercek, 1/0. 25 veya 4 diyoptri kırma gücüne sahiptir • İnsan gözü dinlenme sırasında yaklaşık 66. 7 diyoptrilik kırma gücüne sahiptir.

Görme Kusurları • Bazı bireylerde göz küresi normalden kısa olup paralel ışınlar retina arkasında

Görme Kusurları • Bazı bireylerde göz küresi normalden kısa olup paralel ışınlar retina arkasında odaklanır. Bu anormalliğe hipermetropi (hiperopi) veya uzakgörme denir. Bu bozukluk odak uzaklığını kısaltarak gözün kırma gücüne yardım eden konveks merceklerle düzeltilebilir. • Miyopi'de (yakın görme) gözün ön-arka çapı normalden daha uzundur. insanlarda ders çalışma gibi yoğun, yakın mesafede çalışmalar miyopinin gelişmesini hızlandırır. Bu kusur paralel ışık ışınlarını göze girmeden önce hafifçe ayrıştıran bikonkav merceklerle düzeltilebilir. • Astigmatizma, komea eğriliğinin üniform olmadığı sık rastlanan bir durumdur. Astigmatizma genellikle bütün meridyenlerde kırılmayı eşitleyecek şekilde yerleştirilen silindirik merceklerle düzeltilebilir

İŞİTME • Kulak işitme ve denge gibi iki duyu işlevlerinde rol alır. • Dış

İŞİTME • Kulak işitme ve denge gibi iki duyu işlevlerinde rol alır. • Dış kulak, orta kulak ve iç kulağın kohleası işitme duyusu ile ilişkilidir. • İç kulaktaki yarım daire kanalları, utrikulus ve sakkulus ise denge ilgilidir. • İşitme ve denge reseptörleri tüy hücreleri şeklindedir.

Dış ve Orta Kulak • Dış kulak kepçesi ses dalgalarını dış kulak kanalına iletir

Dış ve Orta Kulak • Dış kulak kepçesi ses dalgalarını dış kulak kanalına iletir • Dış kulak kanalı dış kulak deliğinden başlayarak içerdeki kulak zarı’na (timpan zarı) kadar ilerler. • Orta kulak, östaki borusu aracılığıyla nasofarinkse açılır. • Östaki borusu genellikle kapalı ise de yutma, çiğneme ve esneme sırasında açılır ve kulak zarının iki tarafındaki basıncı dengede tutar • Orta kulakta çekiç, örs ve özengi adında 3 tane işitme kemikçiği yerleşmiştir.

İç Kulak • İç kulak utrikulus, sakkulus, yarım daire kanalları ve kohleadan oluşmuştur. •

İç Kulak • İç kulak utrikulus, sakkulus, yarım daire kanalları ve kohleadan oluşmuştur. • Kemik labirent, temporal kemiğin petroz kısmında yer alan bir seri kanallar halindedir. • Bu kanalların iç kısmında bulunan zarsı labirent perilenf adı verilen bir sıvıyla çevrelenmiştir. • Bu zarsı çatı aşağı yukarı kemiksi labirentin biçimine benzer. • Zarsı labirent endolenf adı verilen bir sıvıyla doludur.

Kohlea • İnsanda labirentin kohlea kısmı kıvrım yapan sarmal bir tüptür. • Kohleayı uzunluğu

Kohlea • İnsanda labirentin kohlea kısmı kıvrım yapan sarmal bir tüptür. • Kohleayı uzunluğu boyunca 3 odaya (skala) ayrılmıştır. • Korti organı bazal membran üzerine yerleşmiş ve işitme reseptörleri olan tüy hücrelerini içeren bir yapıdır. • Kohlea, apeksten tabana doğru uzanmasının bir sonucu olarak spiral bir şekil gösterir. • Tüy hücrelerinin uzantıları, Korti çubukları tarafından desteklenmiş, zara benzer katı bir yapı olan retiküler laminayı delerler. • Her insan kohleasında 20 000 dış tüy hücresi ile 3500 iç tüy hücresi vardır.

The Cochlea

The Cochlea

Hearing: Mechanoreceptors Figure 10 -19: Sound transmission through the ear

Hearing: Mechanoreceptors Figure 10 -19: Sound transmission through the ear

Hearing: Hair Cell Transduction Figure 10 -20: The cochlea

Hearing: Hair Cell Transduction Figure 10 -20: The cochlea

Merkezi İşitme Yolları • İşitme impulslarını taşımak üzere kohlear çekirdeklerden çıkan aksonlar çeşitli yollar

Merkezi İşitme Yolları • İşitme impulslarını taşımak üzere kohlear çekirdeklerden çıkan aksonlar çeşitli yollar aracılığı ile işitme refleks merkezlerinin bulunduğu inferior kollikuliye ve talamustaki medial genikulat cisimcik yoluyla işitme korteksine ulaşır. • Her iki kulaktan gelen bilgi oliva süperiorlarda birleşir ve daha üst düzeylerde yer alan nöronların çoğu her iki taraftan gelen girdilere yanıt verir • Primer işitme merkezi olan Brodman’ın 41. alanı temporal lobun üst bölümündedir

Ses Dalgaları • Bir sesin şiddetinin ses dalgasının genliği, bu sesin tınısının frekans ile

Ses Dalgaları • Bir sesin şiddetinin ses dalgasının genliği, bu sesin tınısının frekans ile ilişkili olduğu söylenir. Genlik ne kadar büyükse ses o kadar gürken frekans ne kadar fazla ise ses o kadar tizdir. • Bununla beraber sesin tınısı frekans ek olarak diğer pek az anlaşılmış etmenler tarafından da belirlenmekte ve işitme eşiğinin bazı frekanslar için diğer frekanslara oranla daha düşük olmasından ötürü frekans sesin şiddetini de belirlemektedir. • Yinelenen örüntülere sahip ses dalgaları, dalgaların tek başlarına karmaşık olmaları halinde dahi müzikal ses olarak algılanırken periyodik olmayan ve yinelenmeyen titreşimler gürültü duygusu verir. • Müzikal seslerin çoğu sesin tizliğini belirleyen bir ana frekans ile bunun üzerine binmiş ve sesin özgün rengini veren armonik titreşimlerden (üst tonlar) yapılmıştır. • Ses tınısındaki titreşimler oynı notayı çalmaları halinde dahi bizim değişik müzik gereçlerinin ayırt edebilmemize izin verir.

İŞİTME • Ses, dış ortamdaki moleküllerin titreşimlerinin kulak zarına çarpması ile oluşan bir duyudur.

İŞİTME • Ses, dış ortamdaki moleküllerin titreşimlerinin kulak zarına çarpması ile oluşan bir duyudur. • Bu hareketlerin kulak zarı üzerine olan basınç değişikliği olarak çizilmesi bir dalga serisi verir ve dış ortamdaki bu hareketlere genelde ses dalgaları denir. • Ses dalgaları deniz seviyesinde 20 derece sıcaklıkta havada yaklaşık olarak saatte 770 mil hızla hareket eder. • Sesin hızı sıcaklık ve irtifa ile artar. İnsanın arasıra girdiği diğer ortamlarda ses dalgalarının aynı şekilde fakat farklı hızlarda iletildiği bulunmuştur. • Örneğin tatlı ve tuzlu suda sesin hızı farklıdır.

Ses İletimi • Kulak dış ortamdaki ses dalgalarını işitme sinirlerindeki aksiyon potansiyellerine dönüştürür. •

Ses İletimi • Kulak dış ortamdaki ses dalgalarını işitme sinirlerindeki aksiyon potansiyellerine dönüştürür. • Ses dalgaları kulak zarı ve kulak kemikçikleri tarafından özenginin taban parçasının hareketleri haline çevrilmektedir. • Bu hareketler iç kulak sıvısında dalgalanmalar yapar. • Dalgaların Korti organı üzerine olan etkisi sınır liflerinde aksiyon potansiyelleri doğurur.

Kulak Zarı ve Kemiklerin İşlevleri • Kulak zarının dış yüzü üzerinde ses dalgalarının yaptığı

Kulak Zarı ve Kemiklerin İşlevleri • Kulak zarının dış yüzü üzerinde ses dalgalarının yaptığı basınç değişikliklerine yanıt olarak zar içe ve dışarı doğru hareket eder. • Bundan dolayı zar ses kaynağının titreşimlerini taklit eden bir rezonatör gibi görev yapar. • Ses dalgası durduğu zaman kulak zarının titreşmeside hemen durur, yani kulak zarı hemen anında devreye giren kritik bir söndürme gücü’ne sahiptir. • Kulak zarının hareketleri çekicin uzun koluna iletilir. • Çekiç kemiği, uzun ve kısa kollarının birleştiği yerden geçen bir eksen etrafında salındığından kısa kol böylece çekicin titreşmelerini örse iletir. • Örs, bu titreşmeleri özenginin başına iletecek şekilde hareket eder. • Özengi başının hareketleri, oval pencerenin arka kenarına içe ve dışa hareket edecek şekilde menteşelenmiş bir kapıya benzeyen taban parçasını ileri-geri sallar. Direnç nedeniyle ses enerjisinde kayıplar olsa da 3000 Hz altındaki frekanslarda kulak zarına çarpan ses enerjisinin %60’nın kohleadaki sıvıya iletildiği hesaplanmıştır •

Kulak Zarı ve Kemiklerin İşlevleri

Kulak Zarı ve Kemiklerin İşlevleri

Timpanik Refleks • Orta kulaktaki kaslar (tensor timpani ve stapedius) kasıldıkları zaman çekicin uzun

Timpanik Refleks • Orta kulaktaki kaslar (tensor timpani ve stapedius) kasıldıkları zaman çekicin uzun kolunu içe, özenginin taban parçasını dışa doğru çekerler bu olay ses iletimini azaltır • Yüksek sesler genelde bu kaslarda bir refleks kasılma başlatır ve bu olaya timpanik refleks adı verilir • Bu refleks işitme reseptörlerinin aşırı uyarılmasına yol açan güçlü ses dalgalarını önleyerek koruyucu fonksiyon görür • Bununla beraber refleks reaksiyon zamanı 40 -160 ms olduğundan silah atışı gibi kısa süre devam eden şiddetli uyarılara karşı koruyucu nitelik taşımaz

İşitme Korteksi • İşitme kortekslerindeki her nöron bir işitme uyarısının başlama, süre ve yinelenme

İşitme Korteksi • İşitme kortekslerindeki her nöron bir işitme uyarısının başlama, süre ve yinelenme hızı ile özellikle bu sesin geldiği yön gibi değişkenlere yanıt verir. • Bu yönden bu nöronlar vizüel korteksteki bazı nöronlara benzerler. • Laboratuvardaki memeli hayvanlarda işitme korteksinin tahribi sağırlığa yol açmadığı gibi aynı zamanda belli bir frekanstaki bir sese karşı geliştirilmiş koşullu yanıtları da ortadan kaldırmaz • Buna karşın işitme korteksi, ses özelliklerinin analizi ve sesin lokalize edilmesi ile beraber ton kalıplarının tanınması ile ilgilidir.

Sağırlık • Klinik sağırlık dış veya orta kulakta ses iletiminin bozulması (ileti sağırlığı) ya

Sağırlık • Klinik sağırlık dış veya orta kulakta ses iletiminin bozulması (ileti sağırlığı) ya da tüy hücreleri veya sinir hücrelerinin hasarına (sinirsel sağırlık) bağlı olabilir. • İleti sağırlığı nedenleri arasında dış kulak yolunun kulak kiri vaya yabancı bir cisimle kapanması, kulak kemikçiklerinin tahrip olması yinelenen orta kulak enfeksiyonlarından sonra kulak zarının kalınlaşması ve özenginin oval pencereye bağlanmasında anormal bir katılık bulunmasıdır. • Bazı antibiyotikler tüy hücrelerinin bozulmasına neden olabilerek sinirsel sağırlık ve anormal vestibuler fonksiyona neden olur.

İşitme: Integrasyon ve Problemler • • • Perde Yoğunluk Lokalizasyon Bütünleşme – Medulla –

İşitme: Integrasyon ve Problemler • • • Perde Yoğunluk Lokalizasyon Bütünleşme – Medulla – Thalamus – Auditory cortex Sağırlık – İletim – Sensorinöral

DENGE • Denge tek başına iç kulaktan alınan uyaranlarla sağlanamaz. • Vücudun hareketleri yarım

DENGE • Denge tek başına iç kulaktan alınan uyaranlarla sağlanamaz. • Vücudun hareketleri yarım daire kanallarındaki sıvının hareketine neden olur. • Genelde utrikulus yatay, sakkulus dikey hızlanmayı yanıtlar. • Bu sıvı hareketlerinin oluşturduğu dalgalar tüy hücreleri tarafından bir aksiyon potansiyeline dönüştürülerek iletilir. • Aşırı vestibüler uyarıya eşlik ettiği bilinen bulantı, kan basıncı değişiklikleri, terleme, solgunluk ve kusma olasılıkla beyin sapındaki vestibüler bağlantılar üzerinde kurulu reflekslere bağlıdır. • Vertigo (baş dönmesi), gerçek bir dönme hareketi yokken kişinin dönüş duyusu almasıdır.

DENGE • Integration – Medulla – Cerebellum – Thalamus – Cortex

DENGE • Integration – Medulla – Cerebellum – Thalamus – Cortex

Denge ve Oryantasyon • Denge ilgili üç tür reseptör vardır. – Vestibuler reseptörler –

Denge ve Oryantasyon • Denge ilgili üç tür reseptör vardır. – Vestibuler reseptörler – Görme reseptörleri – Somatik reseptörler • Bu reseptörler vücut hareketlerine refleks cevaplar verir.

Denge: Vestibular Apparat

Denge: Vestibular Apparat

Uzaysal Uyum • Bireyin içinde bulunduğu uzaya uyumu büyük ölçüde vestibüler reseptörlerden alınan girdilere

Uzaysal Uyum • Bireyin içinde bulunduğu uzaya uyumu büyük ölçüde vestibüler reseptörlerden alınan girdilere bağlı ise de görme ipuçları da önem taşır. • Vücudun çeşitli kısımlarının konumları hakkında bilgi sağlayan eklem kapsüllerindeki propriyoseptörlerden ve derideki eksteroseptörler ve özellikle dokunma ile basınç reseptörlerinden gelen impulslarla uygun bilgiler sağlanır. • Bu girdiler kortikal bir düzeyde birleştirilerek, kişinin uzaydaki konumuna ait sürekli bir resim haline getirilir.

TAT ALMA • Bir maddenin tadını almak için dilimizdeki tat alma reseptörlerinin uyarılması ve

TAT ALMA • Bir maddenin tadını almak için dilimizdeki tat alma reseptörlerinin uyarılması ve tükrükle o maddenin moleküllerinin çözülmesi gerekmektedir. • Lezzet için tat ve koku alma duyusu bir araya gelir. • İnsan dili tatlı, tuzlu, ekşi, acı ve umami (protein tadı) tadlarını alabilir.

TAT ALMA • Bazı çalışmalar bazı tat reseptörlerinin acı uyaranlara en iyi yanıtı verirken

TAT ALMA • Bazı çalışmalar bazı tat reseptörlerinin acı uyaranlara en iyi yanıtı verirken diğerlerinin en iyi şekilde tuzlu, tatlı veya ekşi uyaranlara yanıt verdiğini gösterir. • Acı maddeler dil kökünde “tadılırken” ekşi dilin kenarı boyunca tatlı dil ucunda ve tuzlu dil sırtının ön kısmında tadılır. Ekşi ve acı tad damakta da alınmakta olup bu bölgede tatlı ve tuzluya da bir miktar duyarlılık gösterir. • Farinks ve epiglot bu 4 tat duyusunun tümünü alabilmektedir.

TAT ALMA • Dil, damak, yemek borusu ve larinkste tat alma reseptörleri bulunur. •

TAT ALMA • Dil, damak, yemek borusu ve larinkste tat alma reseptörleri bulunur. • Tat alma reseptörleri papillalar (dil kabarcığı) etrafında sıralanmıştır. • İki kutuplu nöronların dendritleri tat alma reseptör hücreleri ile sinaps oluşturmuştur. • Alınan tat mesajı 7. , 9. ve 10. kranial sinirlerle beyne taşınır.

Tat Reseptörleri Tongue Papillae with Taste Buds Microvilli Taste Pore Receptor Cells Supporting Cells

Tat Reseptörleri Tongue Papillae with Taste Buds Microvilli Taste Pore Receptor Cells Supporting Cells A Taste Bud

TAT ALMA • Tat alma bilgisinin aktarımı, sinapsların yer aldığı kimyasal iletimlere benzer. •

TAT ALMA • Tat alma bilgisinin aktarımı, sinapsların yer aldığı kimyasal iletimlere benzer. • Farklı tat alma duyularının ortaya çıkması için farklı kimyasal maddeler reseptörlerin farklı kısımlarına bağlanır. • Frontal korteksin tabanında tat alma korteksi bulunmaktadır. • Tat duyusu beynin aynı taraftaki hemisferinde işlem görür.

Tat Eşiği ve Şiddet Ayrımı • İnsanlarda tat şiddetindeki farkı ayırdedebilme yeteneği tıpkı koku

Tat Eşiği ve Şiddet Ayrımı • İnsanlarda tat şiddetindeki farkı ayırdedebilme yeteneği tıpkı koku şiddetinin ayırdedilmesinde olduğu gibi nisbeten kabadır. • Tat şiddetinde bir değişiklik olduğunu fark edilebilmesinden önce tadılan maddenin yoğunluğunda %30 değişiklik olması gerekir. • Tat reseptörlerinin yanıt verdiği maddelerin eşik yoğunlukları söz konusu maddeye bağımlı olarak değişiklik gösterir.

Anomaliler • Tat anomalileri arasında agosia (tad duyusu yokluğu), hipogosia (tad duyarlılığında azalma) ve

Anomaliler • Tat anomalileri arasında agosia (tad duyusu yokluğu), hipogosia (tad duyarlılığında azalma) ve disgosia (tad duyusu bozukluğu) bulunur. • Çeşitli bir çok hastalık hipogosiaya neden olabilir. • Bazı ilaçlar tat duyusunda geçici kayba neden olurlar.

KOKU ve TAT ALMA • Koku ve tat, gastrointestinal fonksiyonla yakın işbirliği nedeniyle genellikle

KOKU ve TAT ALMA • Koku ve tat, gastrointestinal fonksiyonla yakın işbirliği nedeniyle genellikle visseral duyular olarak sınıflandırılırlar. • Fizyolojik olarak bu iki duyu birbiriyle ilişkilidir. • Değişik gıdaların lezzetleri büyük ölçüde bunların tat ve kokularının bir karmasıdır. • Sonuç olarak, kişide koku duyusunu baskılayan soğuk algınlığı gibi bir olay varsa besinlerden “farklı” tat alınabilir. • Koku moleküllerini ayırt etmede eğitimli olan parfümcüler 10. 000 değişik çeşit koku molekülünü, şarap tadıcıları ise tad ve aromaya dayanan 100’e yakın farklı tat bileşenlerini ayırt edebilirler.

KOKU ve TAD ALMA • Koku ve tat reseptörlerinin her ikisi de burunda mukus,

KOKU ve TAD ALMA • Koku ve tat reseptörlerinin her ikisi de burunda mukus, ağızda salya içinde çözünmüş moleküllerle uyarılan kemoseptörlerdir. • Bu iki duyu anatomik olarak birbirilerinden oldukça farklıdır. • Koku reseptörleri uzak çevre reseptörüdür (telereseptör); koku yolları talamusta durak yapmaz. • Tat yolları beyin sapından talamusa geçer ve ağızdan kalkan dokunma ve basınca duyarlılık yolları ile birlikte postsentral girusa yansır.

KOKU • Yiyecekleri tanımamıza, av izleme ya da yırtıcıdan kaçınma, dostu ve düşmanı belirlemede

KOKU • Yiyecekleri tanımamıza, av izleme ya da yırtıcıdan kaçınma, dostu ve düşmanı belirlemede ve eş seçiminde yardımcı olur. • Kokular özgün bir hatıra anımsatma yeteneğine sahiptir. • İnsanların koku duyusu bir çok hayvana göre daha az gelişmiştir. • Koku uyarısı 15 -300 molekül ağırlığına sahip olan uçucu maddelerden oluşur.

KOKU DUYUSU ANATOMİSİ • Koku duyusunu olfaktör reseptör hücreler alır. • Olfaktör reseptör hücreleri

KOKU DUYUSU ANATOMİSİ • Koku duyusunu olfaktör reseptör hücreler alır. • Olfaktör reseptör hücreleri iki kutuplu nöronlardır. • Bu hücreler burunda iki membran arasına yerleşmiştir. • Koklama havanın burun (nazal) boşluğunda yukarı doğru yayılması ve olfaktör hücrelere ulaşmasını gerektirir.

KOKU DUYUSU ANATOMİSİ • Olfaktör kanal aksonları, amigdalaya ve limbik korteksin iki bölgesine doğrudan

KOKU DUYUSU ANATOMİSİ • Olfaktör kanal aksonları, amigdalaya ve limbik korteksin iki bölgesine doğrudan ilerler. • Koku bilgisi önce amigdalaya, sonra hipotalamus ve orbitofrontal kortekse gider.

Koku Eşiği ve Koku Ayırma • Belirgin bir anomali sergilemeksizin, koku duyarlılığı, kişiden kişiye

Koku Eşiği ve Koku Ayırma • Belirgin bir anomali sergilemeksizin, koku duyarlılığı, kişiden kişiye bin kata kadar değişebilen farklılık gösterir • En çok görülen anomali, belirli bir kokuya karşı duyarsızlıkla giden ve insanlarda, %1 -20 sıklıkta görülebilen özgül anosmidir. • Doğal olarak bu, özgül koku reseptörlerinin bulunmaması ile açıklanır. • Olfaktor reseptörler sadece olfaktor epitele dokunan ve bu epiteli örten ince mukus tabakasında çözünen maddelere yanıt verirler. • Örneğin sarımsağa özgün kokusunu veren metil merkaptan havada 500 pg/ L’den daha düşük yoğunlukta bulunması halinde dahi koklanmaktadır • İnsanlar 2000 -4000 farklı kokuyu ayırdedebilme özelliğine sahiptir.

Koku Eşiği ve Koku Ayırma • Bir kokunun şiddetindeki farklılaşmanın saptanabilmesi için koku veren

Koku Eşiği ve Koku Ayırma • Bir kokunun şiddetindeki farklılaşmanın saptanabilmesi için koku veren maddenin yoğunluğunda %30 düzeyinde bir değişik olmalıdır. Işık şiddeti için bu değer %1 dir. • Kokunun geldiği yön, koku moleküllerinin iki burun deliğine ulaşma zamanları arasındaki farkla belirlenir • Koku molekülleri küçük olup 3 -4’den 18 -20’ye kadar değişen karbon atomu içerirken aynı sayıda karbon atomu içerip yapıları farklı olan moleküller birbirinden farklı kokulara sahiptir. • Aşırı kokulu maddelerin bir özelliği su ve yağda çözünürlüğün yüksek oluşudur.

KOKU • Bir çok hayvan türünde koku ve cinsel işlevler arasında yakın bir ilişki

KOKU • Bir çok hayvan türünde koku ve cinsel işlevler arasında yakın bir ilişki olduğunu göstermektedir. • Koku duyusunun erkeklere oranla kadınlarda daha güçlü olduğu ve koku duyusunun kadınlarda ovülasyon zamanı en keskin hale geldiği söylenir. • Koku ve daha az ölçüde tat, uzun dönemli belleği tetiklemede özgün bir yeteneğe sahip olup bu durum romancılar tarafından işlenmiştir.

Burunda Ağrı Lifleri • Olfaktör müköz membranda çok sayıda trigeminal ağrı lifinin çıplak uçları

Burunda Ağrı Lifleri • Olfaktör müköz membranda çok sayıda trigeminal ağrı lifinin çıplak uçları bulunur. • Bunlar tahriş edici maddelerle uyarılırlar ve tahriş edici, trigeminal üzerinden giden yapıtaşı nane, mentol ve klor gibi maddelerin tipik kokularının bir bölümünü oluşturur • Bu çıplak uçlar nazal irritanlara karşı hapşırma, göz yaşarması, solunum inhibisyonu ve diğer refleks yanıtların başlatılmasından da sorumludur.

Uyum (Adaptasyon) • Bir kokuya, bu koku ne kadar kötü olursa olsun uzun süre

Uyum (Adaptasyon) • Bir kokuya, bu koku ne kadar kötü olursa olsun uzun süre maruz kalan bir kişide koku algılamanın giderek azaldığı ve en sonunda ortadan kalktığı görülür. • Olay koklanmakta olan özgün koku için özel olup diğer kokulara ait eşikler değişmez.

Anomaliler • Koku anomalileri arasında; – Anosmi (koku duyusunun yokluğu), – Hiposmi (koku duyarlılığının

Anomaliler • Koku anomalileri arasında; – Anosmi (koku duyusunun yokluğu), – Hiposmi (koku duyarlılığının azalması) ve – Disosmi (koku duyusunun çarpılması) bulunmaktadır – Kakosmi denen hoş olmayan koku halusinasyonları da epileptik nöbetler sonucu gelişebilir • İnsanda düzinelerce birbirinden farklı anosmiler saptanmış olup olasılıkla bunlar her olguda koku reseptör ailesinin çok sayıdaki üyesinden bir tanesinin yokluğu veya fonksiyonunun çarpılmış olmasına bağlıdır. • Yaşın ilerlemesiyle koku eşiği yükselir ve 80 yaşını aşmış insanların %75’inden fazlasında kokuları tanıma yeteneğinde bozulma görülür.

BEDEN DUYULARI Beden duyuları vücudumuzun içinde ve yüzeyinde meydana gelen olaylar konusunda bilgi sağlar.

BEDEN DUYULARI Beden duyuları vücudumuzun içinde ve yüzeyinde meydana gelen olaylar konusunda bilgi sağlar.

SINIFLAMALAR • Eksteroreseptif duyular: vücudun dış yüzeyinden • Propriyoseptif duyular: Pozisyon duyuları, tendon ve

SINIFLAMALAR • Eksteroreseptif duyular: vücudun dış yüzeyinden • Propriyoseptif duyular: Pozisyon duyuları, tendon ve kas duyuları, ayak tabanından gelen basınç ve denge duyuları • Visseral duyular: İç organlardan gelen duyular • Derin duyular: Fasyalar, kaslar, kemiklerden gelen “derin”ağrı, basınç ve vibrasyon duyuları

Duyu reseptörleri genel özellikleri • Reseptörler farklı duyu tiplerini sinirsel sinyallere (A. P. )

Duyu reseptörleri genel özellikleri • Reseptörler farklı duyu tiplerini sinirsel sinyallere (A. P. ) çevirerek SSS’e iletir. • Sinyaller, duyusal reseptörler aracılığıyla oluşan aksiyon potansiyellerinin ulaştırıldığı beyin tarafından oluşturulur. • Duyusal reseptörler çevresel uyaranların özel tiplerine (modalite) cevap verir.

DERİ • Deri uyaranlarının üç önemli bileşeni dokunma, ısı ve ağrıdır.

DERİ • Deri uyaranlarının üç önemli bileşeni dokunma, ısı ve ağrıdır.

DOKUNMA • Deride basınç ve titreşim duyarlılığı bulunmaktadır. • Derinin her yerinde aynı oranda

DOKUNMA • Deride basınç ve titreşim duyarlılığı bulunmaktadır. • Derinin her yerinde aynı oranda duyu reseptörü bulunmaz. • Parmak uçlarımız ve dudaklarımızda dokunma duyusu daha fazladır. • Gözümüz kapalı olduğu halde bir cismi elimize aldığımızda neye benzediğini anlayabiliriz. Bunun nedeni parmak uçlarımızda çok sayıda duyu almacı olmasıdır. Aynı cisme kolumuzu dokundurarak ne olduğunu anlamaya çalışsak yeterince başarılı olamayız.

ISI • Isı reseptörlerinin iki kategorisi vardır. Biri sıcaklığa diğeri soğukluğa tepki verir. •

ISI • Isı reseptörlerinin iki kategorisi vardır. Biri sıcaklığa diğeri soğukluğa tepki verir. • Soğuk algılayıcılar derinin yüzeyinde, sıcak algılayıcıları daha derinde yerleşmişlerdir. • Isıyla ilgili bazı reseptörler belli kimyasal maddelerede tepki verir (mentol).

AĞRI • Ağrıyı algılama, ısıda olduğu gibi derideki serbest sinir uçları ile alınır. •

AĞRI • Ağrıyı algılama, ısıda olduğu gibi derideki serbest sinir uçları ile alınır. • Ağrılı uyaranın yanı sıra akut ya da kronik ağrıda ortaya çıkan duygusal sonuçlardan da kaçınılır. • Ağrı algısı ve duygusal sonuçlarının oluşumunda beynin bir çok bölgesi rol alır.

Dokunma, basınç, vibrasyon • Dokunma: Deri ve deri altında bulunan dokunma reseptörleri • Basınç:

Dokunma, basınç, vibrasyon • Dokunma: Deri ve deri altında bulunan dokunma reseptörleri • Basınç: Daha derin dokulardaki şekil değişiklikleri • Vibrasyon: Hızlı, tekrarlayıcı duyusal sinyaller Aynı tip reseptörler tarafından algılanırlar.

 • TEŞEKKÜRLER. .

• TEŞEKKÜRLER. .