DOMBRA Asyann Ve Orta Asyann Paha Biilemez Deeri
DOMBRA
Asya’nın Ve Orta Asya’nın Paha Biçilemez Değeri Dombra
Şimdi Sizlere Dombra’nın Ne Olduğunu Açıklayacağız… n n DOMBRA NEDİR? Dombra; iki telli, parmakla çalınan halk çalgısıdır. Kazak Türklerinin en yaygı çalgısıdır. Telleri eskiden bağırsaktan yapılırken günümüzde misina kullanılmaktadır. Kazakça'da barsak anlamına gelen "işege" sözü "işek" şeklini alarak çalgı teli anlamına dönüşmüştür. Armudi bir teknesi, çam ağacından göğsü ve perdeli sapıyla küçük bir dutarı andırır. Boyu 80 - 100 cm kadardır. Abay ve cambıl dombırası olmak üzere iki türü vardır. Şertpe ve tökpe adları altında iki türlü çalım tekniği vardır. Şertpe tekniğinde sağ elin ayası göğüse dayanarak işaret parmağı ile vurma ve çekmelerle çalınırken, tökpe tekniğinde sağ el bilekten hareket ederek ve bütün parmaklar kullanılarak çalınır. Ses aralığı bir tel üzerinde bir buçuk oktavdır. Dörtlü ya da beşli aralıkla akortlanır.
Peki Dombra Efsanesi Nasıl Çıktı? ? ? n n Dombranın oluşumuyla ilgili bir efsane şu şekildedir; Cengizhan'ın büyük oğlu Joşıhan ava çıkar. Yaralı ceylanın peşini kovalarken vefat eder. Oğlundan habersiz kalan Cengizhan onun öldüğünü sezerek "Kim bana bu acı haberi söylerse onun boğazına kurşun dökeceğim. " der. Cengizhan'ın sertliğinden korkan vezirleri haberi vermeye cesaret edemezler. Buna daha çok sinirlenen Cengizhan tüm kahrını, acısını halktan çıkarmaya başlar ve halka zulmeder. Bu kadar ağır eziyetin altında kalan halkını bu ıstıraplardan kurtarmak ümidiyle Kerbuğa-küyşi Hanın huzuruna gelir, bildiklerini gizlemeden anlatmasını ister. Kerbuğa da bildiklerimi ben değil iki telim anlatsın der; "Aksak Ceylan" küyünü yazar ve dombırasıyla Cengizhan'a anlatır. Küyde Hanın katılığı, acımasızlığı, halkın çektiği ağır işkenceler, avcılık hayatı ve Joşıhan'ın ölümü anlatılır.
DOMBRA'YA KURŞUN DÖKÜLÜR… n Bunun hepsini çok iyi anlayan Cengizhan Kerbuğa'nın boğazına kurşun dökülmesini emreder. Fakat Kerbuğa acı gerçeklerin kendisi değil dombrasının ağzından çıktığını söyler. Böylece kurşun dombıranın gövdesine dökülür. Sıcak kurşuna dayanamayan dombıranın birkaç teli kopar, eskiden altı telli olan dombıra bugünkü iki telli hâlini alır. n
Ve Dombra…
Peki Cengiz Han Kimdir ? ? ? n Doğum Tarihi 1162 –Ölüm Tarihi 1227 Olan Moğol İmparatorluğunun kuran Kişi… n DEVAM…
n n Cengiz Han, gerçek ismiyle Temuçin. Kara sınırı olarak gelmiş geçmiş en büyük 2. devleti kuran kişidir. Temuçin, demirci anlamına gelmektedir. Cengiz lakabını daha sonradan almıştır. 21 sene büyük Moğolistan İmparatorluğu’�nun kurucusudur. Bütün Moğol kabilelerini bir araya getirip, o zamanın büyük devletl Çin ve Harzemşahları dize getirip büyük bir imparatorluk kurmuştur. Cengiz Han, bu ismi Dünya�da duymayan yok denecek kadar azdır. Kimileri zalim biri olarak, kimiler yaşamış en büyük devlet adamı olarak bilmektedir. Burası tarihçilerin araştırması gereken farklı bir tartışma konusu. Fakat büyük bir devlet kurmuş ve yönetmiş olup; tarihe ismini kazımış birinin gerek zeka, gerek devlet yönetimi konusunda üst seviyede olması gerekir. Cengiz Han, birçok yenilikler yapmıştır. Aynı zamanda çok yerler yıkıp, günümüz şartlarına göre “Barbarlık” diyebileceğimiz şeylerde yapmıştır. n n n Cengiz Han, zorlu bir hayat yaşamıştır. Çocukluğundan hayatının sonuna kadar zorluk ve sıkıntılarla baş etmek zorunda kalmıştır. Daha 9 yaşındayken o zamanın geleneklerinden dolayı başka bir kabilenin kızıyla sözlü olarak evlendirilmiştir (beşik kertmeliği gibi). Babası bu yolculuktan dönerken öldürülmüştür. O zamanlar küçük olduğu için kendi kabilesinden dışlanmış, lider olarak kabul görmemiştir. Daha sonraları da eski kabilesine esir olarak düşmüştür. Burada daha sonradan ordusunun generallerinden olacak olan Çilayu’n�un yardımı ile kurtulmuştur. 1206 yılına kadar Cengiz Han birçok zorluk yaşamıştır. Tüm Moğol kabilelerini bir araya toplamaya çalışmıştır. Bunu yapmak tüm Moğolista’n�ın hükümdarı olmak demektir ki Cengiz Han bunu başarmıştır. Artık Moğo İmparatorluğu kurulmuş bütün kabileler bir araya toplanmıştı. Fakat dış dünyada daha birçok düşman vardı. Cengiz Han, 1211 yılında Pekin�e sefer düzenledi ve ele geçirdi. Çin hükümdarı barış için prensesle birini Temuçin ile evlendirse de barış uzun sürmedi ve 1215 yılında büyük bir savaştan sonra Cengiz Han Çin�i himayesine altına aldı. Daha sonra Harzemşahlar ile savaşmıştır ve onları da bozguna uğratm Bağdat kütüphanelerini yakıp, yıkmıştır. İnsanlık tarihini ve gelişimini etkileyen önemli bir olaydır. Bilinenin aksine Cengiz Han İmparatorluğunun en geniş kara sınırları Cengiz döneminde olmamıştır. Daha sonraları çocukları tarafından oluşturulmuş ve 1279 yılında en büyük sınırlarına ulaşmıştır. 1227 yılının Ağustos ayında çıktığı son seferinde ölen Cengiz Han arkasında büyük bir imparatorluk bırakmıştır. Ölümünden önce geleneklere göre varisini seçmiş ve oğulları arasında paylaşım yapmıştır. Tarihte Bırakmış Olduğu İzler… -Yaşamış en büyük hükümdarlardandır. -Son 1000 yıla ismini yazdırmış kişilerdendir. -Kurduğu imparatorluk en büyük 2. Kara sınırlarına sahiptir. -En fazla ırkı devam eden kişide Cengiz Han�dır. (16 milyon kişi) -Asya�yı ve Avrupa�yı kısa süreliğine de olsa birleştirmeyi başarmıştır ve ticaret artmıştır. -Avrupa�nın askeri sistemini değiştirmiştir. -Gittiği yerler de pusula ve abaküsün kullanımını yaygınlaştırmıştır.
Ve Cengiz Han. . .
Orta Asya Müziği… Ve Müzik Enstrümanları … n. Orta Asya Müziği Orta Asya’da Bulunan Ülkelerin Yaptığı Müziklerin Genel Adıdır.
Müzik Enstrümanları n n n n n Müzik Enstrümanları Choor Chopo Choor Tef Dayra Dombra Dutar Garmon Ghijak Jew's Harp Komuz Qyl-Qiyak Rubab Rawap Sato Sybyzgy Tambur Tar (çalgı)
Bunlardan Bazıları’nı Şimdi Sizlere Açıklayacağız. n n n Tef…(Def) Nedir ? ? ? yuvarlak bir tahta kasnağın bir veya iki yanına deriden bir örtü geçirilerek yapılan ve parmak vuruşlarıyla çalınan müzik aleti. Tarihi Defin tarihi eskilere dayanmaktadır. Mezopotamya ve diğer yerlerde yapılan arkeoloji kazılarda, ellerinde def bulunan figürlere rastlanmaktadır. Genelde yuvarlak olan deflerin köşeli olanları da mevcuttur. Anadolu'nun bazı yerlerinde def “daire”, Trakya'da “dare” adı ile de bilinmektedir. Dügünlerde kullanılan defler de bunlardır. Def, Türk Musikisinde bir usul vurma aletidir. Bir çeşit açık Davul olan tefin çeşitli şekillerine eski Kavimlerde de rastlanır. Araplar’dan İspanya yoluyla Avrupa'ya geçmiş ve adına tambour de basquedenmiştir. Orkestraya’da girmiştir. Türk musikisinde, fasıl şefi olan ser hanendenin veya birkaç hanendenin elinde bulunur. Parmak vuruşlarıyla usul tutulur. Her vuruşta, kasnaktaki ince pirinçten 8 çift küçük zil tınlar.
n n n Dutar… İran ve Orta Asya'nın birçok yerinde kullanılan Dutar; Fars, Uygur, Özbek ve Türkmen halklarıyla adeta özdeşleşmiştir. Tar tel anlamına gelir ki Dutar, iki telli, setar üç telli, çahar tar dört telli saz demektir. Dutar, "Dütar", "Dotar-i Mayda" gibi imlalarla yazılabilmektedir. Dutar'ın gövde ve sap uzunluğu. 100 -120 cm kadardır. Dombra gibi asıl gövde armudi biçimde ağaç oyma veya yapıştırma olabilir. Anadolu 'da buna benzer İki Telli adında bir saz vardır. Yine Anadolu'da Irızva, Ruzba veya Dede Sazı adı verilen ve iki grup telle çalınan sazlarla Dutar'ın tarihi bağlantısının olduğu ortadadır. Ancak bugünkü Anadolu ikitellileri denilen en küçük boylardır. Arnavutluk'ta Çiftelia adıyla bilinen bu çalgının çalım tekniği de Anadoludakiler'le hemen aynıdır. Adı, ﺩﻭ ﺗﺎﺭ dotār ( ﺩﻭ Do "iki", ﺗﺎﺭ tar "tel"), "iki telleri" için Farsça kelime'den geliyor. Uygur Dutarı: Parmakla çalınan dutar, iki telli olup telleri ipekten yapılmaktadır. Dut ağacından yapraklar halinde imal edilen armudi biçimli bir teknesi ve yine dut ağacından kapağı vardır. Genellikle dörtlü veya beşli akortlanır. Oktav ve ünison akortlandığı da görülür. Sesi yüksek değildir. Perdeler kromatik sıra ile yerleşmiştir. Teller tek çalınamayacağı için iki sesli çalışı mecbur kılar. Türkmen Dutarı: İki Telli Türkmen halk çalgısıdır. Özbek ve Uygur dutarlarından daha küçüktür. Telleri metal olmakla birlikte, ibrişim olanlarına da rastlanmaktadır. Boyu yaklaşık 80 -90 cm. dir. Dut ağacından armudi bir teknesi ve yine duttan göğsü bulunur. Sapı, erik ağacından yapılır ve silindirik şekillidir. Perdeler metaldir. İki tele birlikte vurularak parmakla çalınır. Akordu, dörtlü ya da beşlidir. Nadiren ünison ya da oktav akortlanır. İran, Horasan ve Afganistan'da yaşayan Türkmenler tarafından da kullanılmaktadır.
Garmon n Garmon (Rusça: гармонь); Rus Halk Oyunlarının vazgeçilmez müzik alaetlerinden biridir. İskeleti çınar ağacından yapılır. Perde ve klavyeleri plastikten yapılm aktadır. Akordiyon'dan farklılığı klavye sayısının fazla olmasıdır. n
n n n Kopuz – Türk ve Altay halk kültüründe çalgı. Komus da denir. Bağlama’nın atası olan müzik aletidir. Türkler’de önemi büyüktür. Bağlama ve Kopuz kutsal sayılır. Bunun yanında diğer önemli telli çalgılar arasında Iklığ ve Gizek adı verilen yaylı olanlar ile Yatuğan denen ve yatık olarak çalınanlar yer alır. Kobzamak, kopzatmak gibi fiiller çalgı çalmayı ifade eder. Havada uçan veya ölen kopuzlar masallarda zaman yer alır. Kopuzu Korkut Ata’nın buluşu olduğu söylenir. Hastalıkların tedavisinde bile kullanılır. Kopuzun sahibi onu bir başkasına vermeyi tabu sayar ve birinin elinin değmesinin günah olduğunu kabul eder. Şamanlar ruhları onunla çağırır. Aldacı (Ölüm Tanrısı) bile Kopuz’un sesinden Korkut Ata’nın canını veya o civarda bulunanların ruhunu almaya gelemez. Onun sesinde bir haşmet vardır. Korkut Ata öldükten sonra kopuzu yıllarca acıklı sesler çıkarmıştır. Kopuz, en eski Türk halk çalgısı olarak bilinmektedir. Ancak kopuz adıyla anılan farklı çalgılara rastlanmaktadır. Şu anda hâlâ Anadolu, Kafkasya ve Orta Asya'da kullanılmaktadır. Şamanlartörenlerde kopuzu kullanırlardı. Teknik olarak çalgı bağlama ailesi içinde değerlendirilmelidir.
n n Rubap(Rebap) Rebap, çoğunlukla Orta Asya'da kullanılan, çeşitli biçimleri olan telli bir çalgı türüdür. Bir saz türüdür, gövdesi Hindistan cevizi kabuğundan yapılır. Türkiye, İran, Arabistan, Kuzey Afrika, Afganistan, Pakistan, Hindistan gibi ülkelerde bazı mızraplı ya da yaylı çalgılara verilen ortak bir isimdir. Tel sayısı bir ile beş arasında değişir, ama çoğunlukla üç tellidir. Organlojinin "Ayaklı Kemaneler" arasında incelediği çalgılardandır. Ayaklı Kemane silindirik biçiminde bir gövde ile uzunca bir saptan oluşmaktadır. Rebab (Kemançe) köken bakımından "küçük yay" anlamına gelen Farsça bir sözcük olup, daha çok "küçük yaylı çalgı" anlamında kullanılır. Kesik küre biçimindeki gövdesi, genellikle hindistan cevizi kabuğundan ve göğsü deridendir. İki ya da üç telli olan çalgının tornada yapılan iri burguları sapa yandan girer. Geçmişte kemançeye at kılı demetinden ya da ibrişimden teller takılmıştır. Yuvarlak sap gövdeye üsten girip alttan çıkar. Sapın gövdeden çıkan uzantısı bir tür dayama çubuğudur. İki diz arasında sapı yere dik olacak şekilde tutularak çalınan Rebabın ses alanı iki veya bir buçuk sekizliği kapsar. 18. yüzyıla kadar Türk Müziğinin tek yaylı çalgısı olan Rebab din dışı olduğðu gibi Tasavvuf Müziğinde de büyük bir ilgiyle kullanılmıştır. Hatta Rebab adıyla kullanıldığı Mevlevî dergâhlarında bu çalgıya kutsallık bile yakıştırılmıştır. 18. yüzyılın ikinci yarısında Avrupa'dan gelen Sine Kemanının din dışı müzikte büyük ilgi görmesi üzerine gözden düşen ve terk edilen Rebab daha sonra yalnızca Mevlevi müziğinde kullanılmıştır. Günümüzde ise çoğunlukla Türkler, Kürtler ve Araplar
n n Tambur, Türk müziğinde yaygın olarak kullanılan ve yalnız Türklerde görülen telli bir sazdır. Tamburun kökeni, hangi tarihte ortaya çıktığı bilinmemektedir. Sümerce "pantur"dan geldiği hakkında bilgiler mevcuttur. Araplar, kelimenin "kuzunun kuyruğu" anlamına gelen "dumba-i bara"dan geldiğini söylerler. Sözcük, sonraları İran'da ve Orta Asya'da, daha çok bağlamaya benzeyen armudi gövdeli, uzun saplı çalgıların adı olarak kullanılmıştır. Özellikle Avrupalı gezginlerin (örn. Charles Fonton ve Toderini), sapındaki perde bağları dolayısıyla Türk müziğinin ses sistemini gözle görülür biçimde yansıttığını yazdıkları tambur, günümüzde yalnızca Türkiye'de kullanılan belki de tek çalgıdır. Sazı icra edenlere "tamburi" ismi verilir. Farabi, "horasan tamburu"ndan bahsetmektedir. Evliya Çelebi XVII. yüzyılda İstanbul'da 500 tamburi bulunduğunu ifade ediyor. Tarihte tambura; Farabi'de "Horasan tanburu", Maragali Abdulkadir'de "tanbur-ı Şirvaniyan" ile "tanbura-i Türki" adlarındaki çeşitleri ile değinilmiştir. Bugün kullanılan tambur ise ilk kez Kantemiroğlu'nda görülmüştür. Dimitri Kantemir tarafından tambur, Türk müziği ses sistemini ifade maksadıyla kullanılmıştır. Uzun yıllar Türk müziğinde rağbet edilen bir saz olan tamburda virtüöziteyi getiren Tamburi Cemil Bey olmuştur. Geliştirdiği yeni icra şekli, tamburun klasik üslubuna alternatif olmuş ve yeni bir çığır açmıştır. Tamburi Cemil Bey, viyolonsel ve yaylı tamburu Türk müziğinde ilk kez kullanmıştır. Mesut Cemil'in tambur üslubu babasının izlerini taşımakla birlikte birçok yönden ondan farklılık gösterir. En uygun geçkilerle bezenmiş zengin bir melodik yapı, ustaca çalış Mesut Cemil'de de aynen vardır. Makamları tutumlu bir tavırla tanıtır, bastığı perdelerin tam hakkını vererek, aşırıya kaçmadan yaptığı zarif süslemeler ve kaydırmalar ve güzel geçkilerle çalışını zenginleştirmiştir. Tamburi Büyük Osman Bey, Tamburi İzak, Tamburi Cemil Bey, Kadı Fuat Efendi, Mesut Cemil, Refik Fersan, İzzettin Ökte, Ercüment Batanay, Necdet Yaşar, Abdi Coşkun, tavır olarak örnek alınan tamburilerden bazılarıdır.
n n n Tar, uzun saplı; İran, Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan v e kısmen Türkiye'de kullanılan telli bir çalgıdır. Tar ( )ﺗﺎﺭ kelimesi, Farsça'da "tel" anlamına gelir. Günümüzde İranlılar ve Azerbaycanlılar bu çalgının kendi kültürlerine ait olduğunu iddia ederler. İran tarı, beş tellidir. Derviş Han, tara altıncı bir tel daha eklemiştir. Azerbaycan tarı ise farklı çeşitte olup, on bir telden oluşur. Türkiye'de de Azerbaycan tarı çalınmaktadır. 19. yüzyılda Azerbaycanlı tarzen Mirze Sadıgcan devrim yaparak tarı diz üzerinden göğüs üzerinde çalınabilecek şekilde yeniden
Ve Resimlerle Son… n Def
n Kopuz
Garmon
Rebap
Dutar
Tar
Hazırlayan n Orhan Özcan n Abdullah Demir… n n …SON…
- Slides: 25