DLN TANIMI ve ZELLKLER NDEKLER 1 Dil Nedir

  • Slides: 22
Download presentation
DİLİN TANIMI ve ÖZELLİKLERİ İÇİNDEKİLER 1. Dil Nedir? . . . . 3 2.

DİLİN TANIMI ve ÖZELLİKLERİ İÇİNDEKİLER 1. Dil Nedir? . . . . 3 2. Dilin Özellikleri. . . . 4 3. Dil-; Düşünce ilişkisi. . . . 6 4. Dil- Millet ilişkisi. . . . 6

DİLİN TANIMI ve ÖZELLİKLERİ 1 -DİL NEDİR? Dil, en basit tarifi ile bildirim aracıdır.

DİLİN TANIMI ve ÖZELLİKLERİ 1 -DİL NEDİR? Dil, en basit tarifi ile bildirim aracıdır. Çok yönlü bir yapısı olan dilin, toplumda yaşayan insanların duygu ve düşüncelerini diğer insanlara aktarmada bir vasıta olduğu dille ilgili bilinmesi gereken en önemli hususlardandır. “Genel anlamda bildirişim “bir araç vazifesi gören ilkel veya gelişmiş bir işaret sisteminden yararlanılarak bir bilginin, bir duygunun bir yerden başka yere, bir zihinden başka bir zihne aktarılması” olayıdır. Ancak insanlar arasındaki anlaşmayı sağlayan en gelişmiş bildirişim aracı dildir. Hayvanlarda bildirişim ilkel biçimde ve bir içgüdü ile gerçekleştirildiği halde, insanlarda dil vasıtasıyla yüksek düzeyde sağlanmaktadır. ”

Sosyal bir varlık olan insanın tek başına yaşaması mümkün değildir. Bu sebeple insan diğer

Sosyal bir varlık olan insanın tek başına yaşaması mümkün değildir. Bu sebeple insan diğer insanlarla konuşmak, duygu ve düşüncelerini aktararak onlarla ilişki kurmak zorundadır. Bu ilişkinin çeşitli yolları vardır. Örneğin, ressam duygularını, birtakım resimler ve şekillerle aktarabilir. Heykeltıraş taşa şekil vererek duygu ve düşüncelerini yansıtabilir. Fakat insanların bütün duygu ve düşüncelerini bu yollarla anlatmaları mümkün değildir. Bunun için iletişimde en kolay, en geçerli ve yanlış anlaşılmaları önleyebilecek en mükemmel iletişim aracı dildir.

Dil, insanoğlunun asırlar öncesinden biriktirmeye başladığı bilgi ve hikmetleri bünyesinde barındıran bir hazine. Aynı

Dil, insanoğlunun asırlar öncesinden biriktirmeye başladığı bilgi ve hikmetleri bünyesinde barındıran bir hazine. Aynı zamanda milyarlarca insanın, hemen her saat, her saniye gerçekleri araştırmak, doğruyu bulup su yüzüne çıkarmak ve hayatın içine katmak için başvurduğu bir vasıtadır. 2 En basit şekliyle bildirim aracı olarak tanımlanan dilin farklı tarifleri yapılmıştır. “İnsanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabiî bir vasıta; kendi kanunları içinde yaşayan ve gelişen canlı bir varlık; milleti birleştiren, koruyan ve onun ortak malı olan sosyal bir müessese; seslerden örülmüş muazzam bir yapı; temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış bir gizli antlaşmalar ve sözleşmeler sistemidir. ” 3 (Prof. Dr. Muharrem Ergin)

“Bir toplumu oluşturan kişilerin düşünce ve duygularının o toplumda ses ve anlam bakımından ortak

“Bir toplumu oluşturan kişilerin düşünce ve duygularının o toplumda ses ve anlam bakımından ortak öğeler ve kurallardan yararlanarak başkalarına aktarılmasını sağlayan çok yönlü ve gelişmiş bir sistem. ” 4 (Prof. Dr. Zeynep Korkmaz) “İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşma, lisan. ” (Türkçe Sözlük, TDK) Yukarıdaki tanımların tamamında dikkati çeken ortak ve en önemli özellik; dilin bir anlaşma aracı olduğudur.

2 -DİLİN ÖZELLİKLERİ 1. Anlaşma aracıdır: Dilin birinci ve asıl görevi anlaşma aracı olmasıdır.

2 -DİLİN ÖZELLİKLERİ 1. Anlaşma aracıdır: Dilin birinci ve asıl görevi anlaşma aracı olmasıdır. Bunun için dilin zengin bir kelime hazinesine ve ifade gücü yüksek ve anlaşılabilir bir özelliğe sahip olması gerekir. İnsanlar aynı yerlerde günlerce, aylarca, hatta yıllarca birlikte kalsalar duygu ve düşüncelerini belirtmedikleri zaman aralarında bir iletişim akışı sağlanamaz. Duygular, düşünceler, istek ve arzular ancak açığa vurmak suretiyle başkalarına taşınabilir. Bu ise iletişimi ortaya çıkarır. İnsanlar, aralarında iletişimi sağlamak için çeşitli metotlardan faydalanırlar: Dil, işaretler, jest ve mimikler. . . vb. gibi. Yaşadığımız çağın teknik gelişmelerine göre bunlara başkaları da ilave edilebilir. Ancak şu unutulmamalıdır ki insanlar arasında anlaşmayı sağlayan en kolay ve en etkili anlaşma aracı dildir.

2. Tabiidir: Dilin en önemli özelliklerinden birisi de tabiî bir varlık oluşudur. Dil doğal

2. Tabiidir: Dilin en önemli özelliklerinden birisi de tabiî bir varlık oluşudur. Dil doğal bir vasıta olduğundan dolayı her türlü müdahaleye uygun değildir. Toprak tabiî, at, tabiî; araba ise yapmadır. Biz, toprak yapamayız, ama toprağı ihtiyacımıza göre şekiller vererek kullanırız: Kerpiç, kiremit, tuğla. . . gibi. Araba ise yapmadır. Bu yüzden ona istediğimiz rengi, şekli, kısaca her tasarımı verebiliriz. Ya at? Ata istediğimiz şekli vermeye kalkarsak atı da kaybederiz. Dil de tıpkı at gibi tabiîdir, yani yapma değildir. Dil yapma olsaydı, insanlar farklı dillerle konuşmak ve yazmak yerine ortak bir dil yaparlar, onu kullanırlardı. Yeryüzünde yapma dil çalışmaları olmuştur. Bunların en ünlüsü Polonyalı Dr. Zamenhof’un yaptığı Esperanto dili de bu sebeple kullanılamamıştır.

3. Kuralları vardır: Her dilin kendine özgü kuralları vardır. Bu kurallar dilin oluşundan ortaya

3. Kuralları vardır: Her dilin kendine özgü kuralları vardır. Bu kurallar dilin oluşundan ortaya çıkmaktadır. Biz önce kuralları koyup bu kurallara göre dili şekillendirerek konuşmuyoruz. Mevcut kuralları, dili inceledikçe görebiliyoruz. Örneğin Türkiye Türkçesinde bir kelimenin çoğul yapılabilmesi için kelimenin sonuna mutlaka “-lar/ler” eki getirilmelidir veya Türkiye Türkçesinde fiilin şimdiki zamanda yapıldığını belirtmek için - yor eki kullanılmalıdır. Bizim bu ekleri değiştirmek gibi bir tasarrufumuz olamaz. Türkçede eklerin kelimenin sonuna gelişi, eklerle yeni kelimeler türetilmesi, ünlü ve ünsüz uyumları vb. özellikler Türk milletinin dil mantığının sonucunda kendiliğinden oluşmuştur.

4. Canlıdır ve sosyal bir varlıktır: Dil, kendi kanunları içerisinde yaşayan canlı bir varlıktır.

4. Canlıdır ve sosyal bir varlıktır: Dil, kendi kanunları içerisinde yaşayan canlı bir varlıktır. Canlıların ortak özelliklerinden olan doğma, büyüme, gelişme gibi özellikler dil için de geçerlidir. İlk yazılı metinlerimiz Orhun Abideleri’ndeki Türkçe ile bugün kullanılan Türkçe arasında gördüğümüz fark dilin canlılığı sayesindedir. Kelime ihtiyaçtan ortaya çıkıyor bir süre kullanılıyor ve belli bir zaman sonra kullanımdan kalkıyor. Mesela; “emdi” nin “imdi” sonra “şimdi” olması, “bedük” ün “büyük” olması, “edgü” nün “iyi” ye dönüşmesi veya kağnının kullanımdan kalkmasıyla birlikte kağnı kelimesi ve kağnıyı oluşturan parçaların her birine verilen adların kullanımdan düşmesi ya da unutulması vb. bu canlılık sayesindedir.

Aynı şekilde günümüzde hayatımızın ayrılmaz bir parçası olan “bilgisayar” kelimesi yakın zamanlara kadar sözlüklerimizde

Aynı şekilde günümüzde hayatımızın ayrılmaz bir parçası olan “bilgisayar” kelimesi yakın zamanlara kadar sözlüklerimizde yoktu. Dolayısıyla günümüzde kullandığımız bazı kelimelerin gelecekte yok olacağını söylemek veya şimdi var olmayan kelimelerin gelecekte söz hazinemizde bulunacağını ifade etmek mümkündür. Toplumsal yaşamımız değiştikçe dilimizdeki sözcüklerin bir kısmı da bu değişimden nasibini alacaktır. Hiç kimse geçmiş bir devrenin de, gelecek bir zamanın da dilini kullanamaz.

Dil tek fertleri değil bütün bir milleti ilgilendirir. Millet olmanın da birinci vasfı aynı

Dil tek fertleri değil bütün bir milleti ilgilendirir. Millet olmanın da birinci vasfı aynı dili konuşmaktır. Milletin sahip olduğu değerler içerisinde dil birinci sırayı almaktadır. İnsanın, milletin sosyalliği kadar dil de sosyaldir. Bir dilin söz varlığı (kelimeleri, atasözleri, deyimleri) o dilin sosyalliğini gösteren unsurlardır. Örneğin Türkçede “at” ile ilgili deyimlerin ve atasözlerinin çok olması Türklerin hayatında atın ne kadar önemli olduğunu gösterir. (Atı alan Üsküdar’ı geçti, at binicisine göre kişner, at binenin kılıç kuşananın gibi. ) Arapçada da “deve” ile ilgili birçok kelimenin olması Arapların hayatında devenin önemli bir rol oynadığını göstermektedir. Bu örneklerden de anlaşılacağı üzere, bir milletin sosyal hayatıyla yakından ilgili olduğunu söylemek mümkündür.

5. Milletin ortak malıdır: Kendi kanunları içinde yaşayıp gelişen, tabiî ve canlı bir varlık

5. Milletin ortak malıdır: Kendi kanunları içinde yaşayıp gelişen, tabiî ve canlı bir varlık olan dil, insanın üzerinde, ferdin üstünde daima müstakil bir hüviyete, farklı bir benliğe sahiptir. Her milletin kendine özgü bir dili vardır. Bu yüzden diller millî bir özellik arz ederler. Her milletin konuştuğu dil, millet adıyla anılır. Örneğin: Türk/Türkçe, İngiliz/İngilizce, Arap/Arapça gibi. Muharrem Ergin bu konuda şunları söylemektedir: ”Dil bazı insanların veya zümrelerin değil, bütün bir milletin ortak malıdır… O yalnız, yaşayan neslin değil, ecdadın da torunların da üzerinde hakkı olan derinliğine ve genişliğine bütün bir millet malıdır, millet emanetidir, millet mirasıdır, millet istikbâlidir. ”

6. Seslerden oluşmuştur: Dil seslerden oluşmuş düzenli bir sistemdir. Bu ses tabiatta duyduğumuz sesler

6. Seslerden oluşmuştur: Dil seslerden oluşmuş düzenli bir sistemdir. Bu ses tabiatta duyduğumuz sesler gibi tesâdüfi değil, insanın ses yolunda oluşmuş ve biçimlenmiş sestir. Sesler belli düzen içinde yana gelerek anlamlı söz birliklerini oluşturur. Seslerin değişik şekillerde ve sistemlerde bir araya gelmesinden dünya üzerinde çeşitli diller meydana gelmiştir. Dil bilimi alanında yapılan çeşitli tespit ve sayımlara göre Dünyada ölü veya yaşayan 3000 civarında dilin varlığından söz edilmektedir.

7. Bilinmeyen zamanlarda oluşmuş gizli anlaşmalar sistemidir: Dillerin ne zaman nasıl oluştuğu bilinememektedir. Dilin

7. Bilinmeyen zamanlarda oluşmuş gizli anlaşmalar sistemidir: Dillerin ne zaman nasıl oluştuğu bilinememektedir. Dilin doğuşu konusunda çeşitli teoriler ortaya atılmıştır ve bu değerlendirmelerle ilgili tartışmalar da devam etmektedir. Ama insanların önce konuştukları, sonra da sesleri şekillerle ifade etmek suretiyle yazıyı icat ettikleri anlaşılmaktadır. Bir dildeki kelimeler ve kelime dizileri konusunda o milletin bütün fertleri, tarihin bilinmeyen döneminde gizli bir anlaşma yapmışlardır. Aynı nesne için Türkler taş derken Araplar hacer, Farslar seng, Ruslar kamin, İngilizler stone demişlerdir. Böylece her kavmin ayrı bir dili olmuştur. Her millet kainatı kendisine göre seslendirmiş, aynı eşyaya her millet ayrı seslerle karşılık icat etmiştir.

3 -DİL-DÜŞÜNCE İLİŞKİSİ İnsanları diğer varlıklardan ayıran en önemli özelliği, zeka ve düşünme kabiliyetidir.

3 -DİL-DÜŞÜNCE İLİŞKİSİ İnsanları diğer varlıklardan ayıran en önemli özelliği, zeka ve düşünme kabiliyetidir. Dil ile düşünce arasında çok sıkı bir ilişki vardır, öyle ki dil düşüncenin aynasıdır. Hayal eden, düşünen, duygulanan insan, bunların sonuçlarını davranışlarla veya konuşarak kendi dışına aktarır. Dolayısıyla düşünceler ancak kelimelerle varlık kazanabilir. Kelimelerle düşünürüz, kelime hazinemiz ne kadar güçlü ise duygu ve düşünce dünyamızda o kadar güçlü olur.

Dil düşünce ilişkisi açısından eski çağlardan beri bütün düşünürler aynı görüşleri benimsememişlerdir. Eflatun ve

Dil düşünce ilişkisi açısından eski çağlardan beri bütün düşünürler aynı görüşleri benimsememişlerdir. Eflatun ve onun gibi düşünen birçok düşünür; düşünme ve konuşmanın aynı şeyler olduğunu savunmuştur. 19. yüzyıldan sonra bu görüş eleştirilmiş dil ve düşüncenin ayrı şeyler olduğu savunulmuştur. Günümüz dilcilerinden Langacker gibi bazı dilbilimciler, “Düşünme, dilden ayrı bağımsız bir zihin işlemidir. ” görüşünü benimsemişlerdir. Onlar; müzik besteleme, resim, heykel yapma gibi bazı işlerin dille ilişkisi olmadığını öne sürerek, dil olmadan da düşünülebileceğini savunurlar. Ancak bu görüşü savunanları düşündüren ve görüşlerini dayanaksız kılan nokta; adalet, merhamet, özgürlük, vicdan, demokrasi vb. soyut kavramların dil olmadan anlatılmasının mümkün olmadığıdır.

Dil ile düşüncenin iki ayrı işlem olduğunu kabul etsek bile; müzik, heykel, resim vb.

Dil ile düşüncenin iki ayrı işlem olduğunu kabul etsek bile; müzik, heykel, resim vb. işler dışında duygu ve düşüncelerimizi en kolay ve anlaşılabilir bir şekilde kendi dışımıza ancak dille aktarabiliriz. Dil ile düşünce karşılıklı olarak birbirini etkiler. Dil, düşüncenin aracı durumundadır. Fakat o sadece bir araç olarak kalmaz, kendini geliştirerek, o dili kullananların ihtiyaçların da cevap vermek durumundadır.

Sonuç olarak dil ile düşünce arasında çok yakın bir ilişki olduğuna şüphe yoktur. Dil

Sonuç olarak dil ile düşünce arasında çok yakın bir ilişki olduğuna şüphe yoktur. Dil ile düşünce iç içe girmiş durumdadır, karşılıklı ilişkiler açısından bunları birbirinden ayırmak mümkün değildir. “Konuşmalarımız ve sözlerimiz, daha doğrusu dilimiz, bir bakıma düşünce ve duygularımızın dışa uzanmış görüntüleridir; zihindeki kavramların ses kalıplarına dönüşmüş sembolleridir. ” 6

4 - DİL- MİLLET İLİŞKİSİ Bir milleti millet yapan kültür birliği, tarih birliği, ülkü

4 - DİL- MİLLET İLİŞKİSİ Bir milleti millet yapan kültür birliği, tarih birliği, ülkü birliği, vatan birliği, dil birliği gibi çeşitli unsurlardır. Dil, milletleri birbirinden ayıran kültür unsurlarının en önemlisidir Bir milletin millet niteliği kazanmasında, millî benliklerinin korunmasında dilin önemli bir fonksiyonu vardır. Her millet kendi diliyle dünyayı ve hayatı yorumlar ve milleti oluşturan fertlerin her biri dünyayı gerçekte olduğu gibi değil de dilinin sunduğu şekilde görür. Milleti oluşturan fertlerin birbirine bağlanmasında da dilin bağlayıcı bir yönünün olduğu söylenebilir. Bu beraberliğin oluşması, insanların birbirlerini anlamaları, ortak kültürü yaşamaları ve yaşatmaları için de aynı dili konuşmaları gerekir. Bizim bir atasözümüzde “İnsanlar konuşa, hayvanlar koklaşa anlaşırlar. ” demek suretiyle, bir dilin, insanların, milletlerin hayatında ne derece önemli olduğu ifade edilmektedir.

Burada şunu düşünebiliriz; Dil mi milleti belirler, millet mi dili belirler? Bu sorunun cevabı

Burada şunu düşünebiliriz; Dil mi milleti belirler, millet mi dili belirler? Bu sorunun cevabı kolay değil. Ancak tarih sahnesinden silinmiş milletleri biz bugün dilleri ile tanıyor ve öğrenebiliyoruz. Hititler, Sümerler, Akatlar vb. milletler dillerini koruyamayarak tarih sahnesinden silinmişlerdir. Bundan dolayı milletlerin varlığını sürdürebilmeleri, onları geçmişten geleceğe taşıyan dillerine önem vermeleri ve korumalarıyla mümkündür. Dil bir milletin birlik beraberliğini perçinleyen en önemli kültür unsurudur. Dilin bu özelliği Atatürk tarafından şöyle dile getirilmiştir: “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türk halkı Türk milletidir. Türk milleti demek, Türk dili demektir. Türk dili Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti, geçirdiği nihayetsiz felaketler içinde ahlakının, ananelerinin, hatıralarının, menfaatlerinin, kısacası bugün kendi milliyetini yapan her şeyinin dili sayesinde muhafaza olunduğunu görüyor. Türk dili Türk milletinin kalbidir, zihnidir. ”

Çinli meşhur filozof Konfüçyüs ise dilin önemini şöyle anlatır: “Bir memleketin idaresini ele alsaydım,

Çinli meşhur filozof Konfüçyüs ise dilin önemini şöyle anlatır: “Bir memleketin idaresini ele alsaydım, yapacağım ilk iş, hiç şüphesiz dili gözden geçirmek olurdu. Çünkü dil kusurlu ise, kelimeler düşünceyi ifade edemez. Düşünce iyi ifade edilmezse, vazife ve hizmetler gerektiği gibi yapılamaz. Vazife ve hizmetin gerektiği şekilde yapılamadığı yerlerde adet, kaide ve kültür bozulur. Adet, kaide ve kültür bozulursa adalet yanlış yönlere sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez. İşte bunun içindir ki, hiçbir şey dil kadar önemli değildir. ”