Deerli Dostlar Bu slaytta insanla evrensel mesajlar tayan
Değerli Dostlar! • Bu slaytta insanlığa evrensel mesajlar taşıyan Kur’an-ı Kerim’in temel özellikleri üzerinde durmak istiyoruz.
Kur’an’ın temel özellikleri nelerdir? Kur’an’ın temel özelliklerini şöyle sıralayabiliriz: Kur’an Allah kelamıdır, Kur’an Arapça bir kitaptır, Kur’an tevatür yoluyla nakledilmiştir ve Allah’ın koruması altındadır, Kur’an muciz bir kitaptır, Kur’an peyderpey indirilmiştir, Kur’an evrensel bir kitaptır, Kur’an anlaşılıp öğüt alınması için kolaylaştırılmıştır, Kur’an hidayet kaynağıdır.
1. Kur’an Allah kelamıdır: İslam’a göre vahiy Allah’ın konuşmasıdır. Kendi iradesini dil aracılığıyla bildirmesidir. Fakat insana ait olmayan esrarengiz bir dille değil, insanın anlayabileceği bir dille konuşmasıdır. Kur’an-ı Kerim, Kelamullah (Allah sözü)tır. Allah Teala iradesini, biz kullarından neleri yapıp neleri yapmamamızı istediğini ancak O’nun kelamı vasıtasıyla bilebiliriz. Nitekim şu ayet-i kerimede Kur’an, Kelamullah olarak tavsif edilmektedir: “Eğer Müşriklerden biri, senden eman dilerse eman ver! Ta ki, Allah’ın kelamını dinlesin, sonra onu emin olduğu yere kadar ulaştır. ” (Tevbe, 9/6)
2. Kur’an Arapça bir kitaptır: Allah Teala, engin bilgi hazinesinden insanları bilgilendirmek istediği zaman vahiy almaya istidatlı olan kullarından birini seçer ve ona, kelamını o elçinin kavminin konuştuğu dil kalıplarına dökerek gönderir. Yani Allah, her kavme kendi dilleriyle konuşan bir peygamber göndermiş ve her peygambere de kendi konuştuğu dil ile vahyetmiştir. Herhalde, bir ümmete gönderilen ilâhî bir kitabın, o ümmetin diliyle gönderilmesi kadar tabii bir şey düşünülemez. Çünkü insan ne ile sorumlu tutulduğunu, ilâhî iradeye uygun hareket tarzlarının neler olduğunu bilmeden bu sorumluluğunu yerine getiremez. Elbette ki bu da, onun kendisine anlayacağı bir dille hitap edilmesiyle mümkün olabilir. Bu yüzdendir ki, Allah Teala İbrahim Suresi 14. ayette : “ (Allah’ın emirlerini) onlara iyice açıklasın diye her peygamberi yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik. ” buyurmaktadır.
Zaten muhataplara anlamadıkları bir dil ile direktifler verilmiş olsaydı, onlar buna itiraz ederlerdi. Nitekim Kur’an bu hususu şu şekilde dile getirmektedir: “ Eğer biz onu yabancı dilden bir Kur’an kılsaydık, diyeceklerdi ki: Ayetleri tafsilatlı bir şekilde açıklanmalı değil miydi? Arab’a yabancı dilde (kitap) olur mu? . . . ” İşte her kavme kendi konuştukları bir dil ile ilâhî mesajların gönderilmesi Allah’ın bir kanunudur. Buna biz, Sünnetullah diyoruz. Bu Sünnetullah’a uygun olarak Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’i Arapça olarak indirmiştir. Nitekim bu hususu Yüce Allah şöyle belirtmektedir: “ Biz onu, anlayasınız diye, Arapça bir Kur’an olarak indirdik. ” (Yusuf, 12/2) “ Biz, düşünüp anlamanız için onu Arapça bir Kur’an yaptık. ” (Zuhruf, 43/3)
3. Kur’an tevatür yoluyla nakledilmiştir ve Allah’ın koruması altındadır: Tevatür; bir araya gelerek yalan uydurmaları mümkün olmayan kalabalık bir topluluğun aktardığı, kesinlik ifade eden söz ve haberlere denir. Kur’an-ı Kerim ilk indiği andan itibaren hem ezberlenmiş hem de yazıyla tespit edilmiştir. Dolayısıyla bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiştir. Bu durum ne diğer ilâhî kitaplar için ne de tarihî herhangi bir vesika için söz konusudur. Nitekim Kur’an’ın tahrif ve tebdilden korunmasını ise bizzat Yüce Allah garanti altına almıştır: “ Zikri (Kur’an’ı) biz indirdik ve elbette onu yine biz koruyacağız. ” (Hicr, 15/9) Diğer ilâhî kitaplar böyle bir koruma altına alınmamışlardır. Onların korunması insanlara bırakılmıştır.
Nitekim Yüce Allah, Tevrat ile ilgili olarak şöyle buyurur: “ Gerçekten Tevrat’ı biz indirdik, onda yol gösterme ve nur vardır. İslam olmuş peygamberler, onunla Yahudilere hüküm verirlerdi, kendilerini Allah’a vermiş zâhidler ve âbidler de Allah’ın Kitabını korumakla görevlendirildiklerinden (onunla hüküm verirlerdi) ve onu gözetleyip kollarlardı. . . ” (Maide, 5/44)
4. Kur’an muciz bir kitaptır: İ'câz kelimesi lügatte, “âciz bırakmak” anlamına gelir. Bir şeyin benzerini yapmaktan âciz bırakan şeye de “mu'cize” denir. Bu bakımdan Kur’an-ı Kerim, Hz. Peygamber'in en büyük ve ebedî mu'cizesidir. Bütün peygamberler ilâhî bir vazife ile Allah tarafından gönderilmiş olduklarını kavimlerine kabul ettirebilmek için mucizeler göstermek mecburiyetinde kalmışlardır. Nitekim bu hususu Hz. Peygamber (s. a. v) hadis-i şeriflerinde şöyle ifade etmektedir: “Hiç bir peygamber gönderilmemiştir ki, ona, insanları imana getirecek, bir ayet verilmemiş olsun. Bana verilen ise, Allah'ın gönderdiği vahiydir. Onun için kıyamet günü ümmetimin sayıca diğer peygamberlerin ümmetinden çok olmasını ümit ediyorum. ” Geçmiş peygamberlerin mucizeleri, sadece o devirde yaşayanlar ve orada hazır bulunanlar tarafından müşahede edilebilirdi. Kısaca ifade etmek gerekirse, onların mucizeleri sürekli değil, geçici ve hissi idi.
Mesela, sihrin revaçta olduğu ve ünlü sihirbazların yaşadıkları bir devirde, Hz. Musa'ya sihirli bir âsâ verilmiş, bununla sihirbazlar mağlup edilmiştir. Tıbbın ilerlediği bir zamanda gelen Hz. İsa'ya ise, bu alanda büyük mucizeler verilmiş ve hastaları iyileştirmiş, ölüleri diriltmiştir. Hz. Muhammed (s. a. v)'in mucizesi ise, sürekli ve aklî idi. Çünkü onun zamanında Arap dili ve belâgati en yüksek dereceye ulaşmış, adeta altın çağını yaşıyordu. İşte Arapların fesahat ve belâgat yönünden en yüksek mertebeye ulaştığı bir devirde, gereken en büyük mucize, hiç şüphesiz ki, belâgat ve fesahatin en büyük timsali olan ve hiç kimse tarafından taklit edilemeyen Kur’an-ı Kerim'in, ümmi bir peygamber olan Hz. Muhammed (s. a. v)'e vahyedilmesi olmuştur.
5. Kur’an, peyderpey indirilmiştir: Diğer mukaddes kitaplardan farklı olarak, Kur’an 23 yıl kadar süren bir zaman zarfında Peygamberimize peyderpey indirilmiştir. Bu müddet zarfında vahiy, muhtelif aralıklarla gelmiştir. Bazen bir günde birkaç kere vahiy geldiği gibi, bazen günaşırı, bazen bir hafta veya on gün arayla da geldiği oluyordu. Bu ara bazen bir ayı buluyordu. Hatta Mekke devrinin ilk senelerinde vahiy uzun bir müddet kesilmişti. Bu arada inen ayet sayısı da duruma göre farklılıklar arz ediyordu. Bazen bir veya birkaç ayet, bazen beş veya on ayet nazil oluyor, bazen de bir surenin bütün olarak nazil olduğu görülüyordu. Kur’an’ın peyderpey indirilmiş olmasını Yüce Allah şu şekilde belirtmektedir: “ Kur’an’ı, insanlara ağır okuman için, parçalara ayırdık ve onu azar indirdik. ” (İsra, 17/106)
6. Kur’an evrensel bir kitaptır: Kur’an’ın getirdiği prensipler, vahyedildiği günden itibaren kıyamete kadar bütün zaman ve mekanlarda yaşayan insanlara yöneliktir. Yani O’nun getirdiği mesaj evrenseldir. Hz. Peygamber’in Arap ve Arap olmayan bütün insanlara gönderilmiş olduğunu Kur’an bize şöyle açıklamaktadır: “Ey Muhammed! Biz seni bütün insanlara ancak müjdeci ve uyarıcı olarak göndermişizdir; fakat insanların çoğu bilmez. ” (Sebe, 34/28) Kur’an, insanları gerçek mutluluğa ulaştırmak için âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir. Bu sebeple, kıyâmete kadar her çağın insanına hitap eden ve yol gösteren prensiplere sahiptir. Kişinin gerçek mutluluğa ulaşması, içerisinde insanlık için bütün saadet ilkelerini içeren Kur’an-ı Kerim'in hikmet dolu prensiplerini uygulaması ve onun gösterdiği yola yönelmesiyle gerçekleşebilir.
“ Ey Muhammed! De ki: "Ey insanlar! Doğrusu ben, göklerin ve yerin hükümranı, O’ndan başka ilah bulunmayan, dirilten ve öldüren Allah'ın, hepiniz için gönderdiği peygamberiyim. Allah'a ve okuyup yazması olmayan, haber getiren peygamberine -ki o da Allah'a ve sözlerine inanmıştır- inanın; ona uyun ki doğru yolu bulasınız. ” ( raf, 7/158)
7. Kur’an anlaşılıp öğüt alınması için kolaylaştırılmıştır: Kur’an hem anlaşılması için kolaylaştırılmış, hem de emirlerine riayet etmek ve yasaklarından sakınarak yaşamak için kolaylaştırılmıştır. Nitekim Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Andolsun ki Kur’an’ı, öğüt olsun diye kolaylaştırdık, öğüt alan yok mudur? ” (Kamer, 54/17) Bu ayetin Kamer suresinde 17, 22, 32, 40. ayetlerde dört defa tekrarlanması ilgi çekicidir. Demek ki Yüce Allah, insanların Kur’an’ı anlayıp ibret alarak hayatlarında uygulamaları için kolaylaştırmıştır.
ﺍ ﺍآ ﻟ ”Andolsun ki biz, Kur‘an'ı öğüt ve ibret almak için kolaylaştırdık. Öğüt ve ibret alan var mıdır? ” (Kamer, 54/17, 22, 32, 40)
8. Kur’an bir hidayet kaynağıdır. Kur’an’ın en önemli ve öncelikli özelliklerinden biri de hidayet rehberi olmasıdır. Nitekim O’nun hidayet kitabı olduğu müteaddit ayetlerde dile getirilmektedir. Kur’an’ın bu özelliği Bakara suresinde şu şekilde belirtilmektedir: “ O kitap (Kur’an); Onun Allah tarafından vahyedildiği hususunda asla şüphe yoktur. O, muttakîler için yol göstericidir. ” (Bakara, 2/2)
“ Şüphesiz ki bu Kur’an, en doğru yola iletir ve iyi işler yapan mü’minlere, kendileri için büyük bir ecir olduğunu müjdeler. ” (İsra, 17/9)
Ne mutlu o kimseye ki, Kur’an’ın ışığıyla hayatını aydınlatır. Yazıklar olsun o kimseye ki, Kur’an’ı terk edip hidayeti ve kurtuluşu başka yerlerde arar. Prof. Dr. Mehmet SOYSALDI msoysaldi@gmail. com
- Slides: 19