Dede KORKUT HAYATI Dede Korkutun 570 632 yllar

  • Slides: 27
Download presentation
Dede KORKUT • HAYATI • Dede Korkutun 570 -632 yılları arasında, Hz. Muhammed (S.

Dede KORKUT • HAYATI • Dede Korkutun 570 -632 yılları arasında, Hz. Muhammed (S. A. V) zamanında yaşadığı rivayet edilmiştir. Oğuzların Kayı veya Bayat boylarından geldiği, hem geçmişten ve hem de gelecekten haber veren, "kerem sahibi bir evliya" olduğu rivayet edilmektedir. "Ozanların Piri" veya "Ozanların Başı" olarak da bilinen Dede Korkutun, (manen) Hz. Muhammed´in hayır duasını aldığı ve Oğuzlara İslâm dinini öğrettiği de bu rivayetlerle günümüze kadar ulaşmıştır.

Dede KORKUT • Öte yandan Dede Korkut, tüm Türk kavimlerinin atasıdır ve dâhisidir. Türk

Dede KORKUT • Öte yandan Dede Korkut, tüm Türk kavimlerinin atasıdır ve dâhisidir. Türk destanlarında ve halk hikâyelerinde, Dede Korkut adına ve onun mucizevî sözlerine rastlamak her zaman mümkündür. Türk hükümdarlarının akıl hocası ve veziri olduğu bilinen Dede Korkut, bütün Türklüğün yegâne temsilcilerinden ve bugün de yaşatılmaya çalışılan atalarındandır.

Dede KORKUT • Destan özellikli pek çok halk kahramanının mücadeleleri anlatılan Dede Korkut hikâyelerinde;

Dede KORKUT • Destan özellikli pek çok halk kahramanının mücadeleleri anlatılan Dede Korkut hikâyelerinde; güzel ve hikmetli sözler, Türklerin tarihine ait rivayetler, han ve beyler hakkında methiyeler, Türk töresine ait pek çok konular işlenerek, iyilere övgü kötülere eleştiri vardır.

Dede KORKUT • "Dede Korkut Kitabında (Dede Korkut ala Lisan-i Taife-i Oğuz han Oğuzların

Dede KORKUT • "Dede Korkut Kitabında (Dede Korkut ala Lisan-i Taife-i Oğuz han Oğuzların Diliyle Dede Korkut Kitabı) 12 destan özellikli hikâye yer alır ve bu kitap, İslâm öncesi ve sonrasında Türklerin yaşayışını, dilini, tarihini, edebiyatını ve kültürünü içerir. Akıcı ve halkın kullandığı Türkçe ile yazılmış olan bu kitap; gerçek bir şaheserdir. Kitapta, "Dede" ve "Ata" olarak geçen ve "Korkut Ata" olarak da bilinen Dede Korkut, Türkmen, Kazak, Özbek ve Kara kalpak boyları arasında bu adlarla bilinmektedir.

Dede KORKUT • Türk dünyasının bilge atası olan Dede Korkut ve onun hikâyelerinde; Türk

Dede KORKUT • Türk dünyasının bilge atası olan Dede Korkut ve onun hikâyelerinde; Türk toplumunun savaşları ve barışları ile birlikte, aile ve eğitim yapısıyla üstün ahlâk ve karakter sağlamlığına dikkati çeker. Türk milletiyle özdeşleşmiş olan doğruluk, sözünde durmak, mukaddes değerler uğruna ölmek gibi çeşitli karekterler, hikâyelerin ana temasıdır. Dede Korkut hikâyelerindeki tüm kahramanların aile, cemaat ve insan sevgisini ön planda tutması, millet olarak ahlâk ve yaşam anlayışımızı göstermesi bakımından önemlidir.

Dede KORKUT • Kahramanların çoğu gençtir ve mutlaka bir yiğitlik gösterdikten sonra ad verilir.

Dede KORKUT • Kahramanların çoğu gençtir ve mutlaka bir yiğitlik gösterdikten sonra ad verilir. Pek çoğumuz biliriz, Dirse Han oğlu bir boğayı öldürünce Dede Korkut o gencin adını "Boğaç" koyar ve onu şan, şeref, mal ve rütbe ile ödüllendirir. Dikkat edilirse, hikâyelerde, gençliğe son derece önem verilmekte, onların, ailesine, milletine ve devletine bağlı, cesur ve çalışkan olmalarına işaret edilmektedir. Savaş, av, toy vb. eğlencelere Hz. Peygambere salavat getirilerek başlanması da Türk Kavimleri'nin dinî yönden şuurlu olduğunu ve devlet millet birliğinin sağlam temellere dayandığını göstermektedir.

Dede KORKUT • Dede Korkut hikâyelerinde özellikle göçebe Oğuz Türkleri'nin tabiat şartlarına karşı dirençleri,

Dede KORKUT • Dede Korkut hikâyelerinde özellikle göçebe Oğuz Türkleri'nin tabiat şartlarına karşı dirençleri, düşmanlarına karşı sürekli üstünlüğü ve birlik şuurundan doğan kuvvetlilikleri dikkati çeker. Korkut Ata olarak saygı gören Dede Korkutun hikâyeleri yaşlı ve bilginlere büyük değer verildiğini de göstermesi açısından, son derece önemlidir. Allah, doğum, din ve ölüm düşüncesi, hayatin her anında kendisini gösterir. Bugün Dede Korkut ve onun hikâyelerinden ve destanlarımızdan alacağımız önemli dersler vardır.

Dede KORKUT • Fertler arasında saygı, sevgi, karşılıklı hoşgörü ve mertlik bunların başında gelmektedir.

Dede KORKUT • Fertler arasında saygı, sevgi, karşılıklı hoşgörü ve mertlik bunların başında gelmektedir. Dede Korkut aslında büyük bir vatanseverdir ve milletinin sonsuza dek güçlü ve mutlu yaşamasını gerçekleştirme mücadelesi içindedir. Hikâyelerindeki örnek şahsiyetler olan Bayındır Han, Kazan Han, Bamsı Beyrek, Boğaç Han, Selcen Hatun, Seğrek ve diğerleri toplumda olması gereken ideal insan karakterlerini temsil ederler. Bu insanlar, milleti ve vatanı için ölümü göze alan ve tüm zorlukların üstesinden gelebilen kahramanlardır.

Dede KORKUT Dede Korkut hikayeleri Bayburt’ta canlılığını korumaktadır. Türkiye Türkçe’sinde anlatılan hikayelerden Beğ Böğrek

Dede KORKUT Dede Korkut hikayeleri Bayburt’ta canlılığını korumaktadır. Türkiye Türkçe’sinde anlatılan hikayelerden Beğ Böğrek (Bamsi Beyrek) in en çok varyantı Bayburt’ ta tespit edilmiştir. Hikayelerde Bayburt , ”Parasarın Bayburt Hisarı” adıyla geçmektedir. Beğ Böyrek’ in mezarı Bayburt Kalesindeki ”Zindan”’ ın tam karşısındaki Duduzar Tepesindedir. Dede Korkut’ un mezarı Masat Köyündedir. Bu bilgiler, Orhan Şaik GÖKYAY’ ın Dede Korkut çalışmasında mevcut olduğu gibi, halk arasında da dilden dile anlatılarak günümüze kadar ulaşmıştır.

Dede KORKUT Valiliğimiz; ilimize sosyal, kültürel, bilimsel, sportif, ticari ve ekonomik canlılık kazandırmak amacıyla

Dede KORKUT Valiliğimiz; ilimize sosyal, kültürel, bilimsel, sportif, ticari ve ekonomik canlılık kazandırmak amacıyla bir şölen düzenlemeyi planlamış, şölene Orta Asya’ dan Anadolu’ya göçen Alp Erenlerden biri olan ve bütün Türk lehçelerinde ve coğrafyalarında tanınan, hikayeleri dildin dile anlatılan bu ulu büyüğün adını vermeyi uygun bulmuş ve 1995 yılından itibaren ”Dede Korkut Kültür – Sanat Şöleni’ni düzenlemeye başlamıştır. Şölen Türk dünyasında büyük yankı bulmuş ; Azerbaycan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Balkar – Karaçay, Dağıstan, Kazakistan ve bağımsızlığını ilan eden diğer Türk Cumhuriyetlerinden çok sayıda katılım gerçeklemiştir. Türk Cumhuriyetlerinden ilimize gelen bilim adamları Dede Korkut’ la ilgili tebliğler sunmuşlar, kendi coğrafyalarındaki izlerin etkisinden söz etmişlerdir. coğrafyalar üstü ortak ve en büyük kişiliği olarak nitelemiş ve sahiplenmişlerdir

Dede KORKUT Dede Korkut’ un bizim olduğu kadar kendi edebiyatlarının da en büyük değere

Dede KORKUT Dede Korkut’ un bizim olduğu kadar kendi edebiyatlarının da en büyük değere ve Türk dünyasının. Dede Korkut, Türk dünyasının ortak birleştirici ve en büyük kişilerinden biri olarak Bayburt Dede Korkut Kültür – Sanat Şöleninde anılmaya başladıktan sonradır ki; UNESCO 1999 yılını Dede Korkut’ un 1300. yılı olarak kabul etmiştir. İlimizde 16 – 22 Temmuz 2001 tarihleri arasında 7. ’ Si düzenlenen dede Korkut Kültür – Sanat Şölenlerinde Dede Korkut, artık sadece Bayburt ve Türk Dünyası ile sınırlı kalmamış, bütün dünyanın ortak değeri olarak uluslararası bir nitelik kazanmıştır.

Dede KORKUT • Dede Korkutun yaygınlıkla bilinen hikâyeleri; -Dirse Han Oğlu Boğaç Han -Salur

Dede KORKUT • Dede Korkutun yaygınlıkla bilinen hikâyeleri; -Dirse Han Oğlu Boğaç Han -Salur Kazanın Evinin Yağmalanması -Kam Büre Beg Oğlu Bamsi Beyrek -Kazan Beg Oğlu Uraz Beg'in Tutsak Olması -Duha Koca Oğlu Deli Dumrul -Kanlı Koca Oğlu Kan Turali -Kadılık Koca Oğlu Yegenek -Basatın Tepegöz'ü Öldürmesi -Begel Oğlu Emren -Usun Koca Oğlu Seğrek -Salur Kazanın Tutsak Olması -Dış Oğuzun iç Oguz'a Asi Olması Dede Korkutun hayatı ve onun hikâyeleri, geçmişten geleceğe uzanan mücadelede varlığımızın, birliğimizin ve dirliğimizin ne kadar önemli olduğunu ortaya koymakta, kahramanlık ruhumuzu coşkun bir üslupla dile getirmekte ve geleceğe ümit ve sevgiyle bakmamızı sağlamaktadır

Dede KORKUT • DEDE KORKUT MİRASI • 19. yüzyılın başlarında Dresden’de bulunmuş olan Dede

Dede KORKUT • DEDE KORKUT MİRASI • 19. yüzyılın başlarında Dresden’de bulunmuş olan Dede Korkut yazması, “Kitâb-ı Dedem Korkud Alâ Lisân-ı Tâife-i Oğuzân” adını taşır; “Oğuz boyunun diliyle Dedem Korkud Kitabı” demektir. 20. yüzyılın ortalarında Vatikan’da bulunmuş olan yazmanın adı ise “Hikâyet-i Oğuznâme, Kazan Beğ ve Gayrı”dır; “Oğuzname hikâyesi, Kazan Bey ve diğerleri” demektir. Dresden nüshası bir giriş ve 12 destanî hikâyeden oluşur. Vatikan nüshasında ise girişle birlikte sadece 6 destanî hikâye vardır. Bu nüshadaki giriş ve destanî hikâyeler, Dresden nüshasında bulunanlardan farklı değildir. O hâlde Dede Korkut mirasından yazma olarak elimizde bir giriş ve 12 destanî hikâye bulunmaktadır. Destanî hikâyelerin her biri Dresden nüshasında “boy” olarak adlandırılmaktadır; bu bakımdan ben de yazımda bu özel terimi kullanacağım.

Dede KORKUT • DEDE KORKUT MİRASI • Biri eksik de olsa iki yazma hâlinde

Dede KORKUT • DEDE KORKUT MİRASI • Biri eksik de olsa iki yazma hâlinde elimize ulaşan 12 boyun, 15. yüzyılda Doğu ve Güney-Doğu Anadolu ile Azerbaycan coğrafyasına hâkim olan Akkoyunlular zamanında son şeklini aldığı ve Osmanlıların Anadolu’nun Doğu ve Güney. Doğusuna hâkim olduğu 16. yüzyılda yazıya geçirildiği düşüncesindeyim. Oğuzların tarihini yazan ve Dede Korkut kitabını Oğuz Türklerinin millî destanı kabul eden Türk tarihçisi Faruk Sümer; yazmalarda geçen alay, gönder gibi sadece Osmanlılara ait askerî terimlerden dolayı eldeki yazmaların 16. yüzyıldan önce yazıya geçirilmiş olamayacağı fikrindedir.

Dede KORKUT Boyların coğrafyası Doğu ve Güney-Doğu Anadolu ile Azerbaycan sahasıdır ve bu bölge

Dede KORKUT Boyların coğrafyası Doğu ve Güney-Doğu Anadolu ile Azerbaycan sahasıdır ve bu bölge 16. yüzyılda Osmanlıların eline geçmiştir. Esasen eserin giriş bölümünün başında yer alan “Korkut Ata ayıtdı: 0ır zamanda 0 anlık girü kayıya dege, kimsene ellerinden almaya, â 0ır zaman olup kıyâmat kopınça. Bu didügi Osman neslidür, işde sürilüp gideyorır. ” ifadeleri, eserin Osmanlılar zamanında ve Osmanlı toprağında istinsah edildiği konusunda bence herhangi bir şüpheye yer bırakmıyor. Ancak Dede Korkut coğrafyası, Osmanlılardan önce Akkoyunluların elindeydi ve bence boyların elimizdeki nüshalarda görülen son biçimi alması Akkoyunlular zamanında, yani 15. yüzyılın ikinci yarısında olmuştur. Akkoyunlular kendilerini Oğuzların Bayındır boyundan kabul ediyorlardı ve bundan dolayı, aktif bir kahraman olmadığı hâlde Bayındır Han eserde en muteber mevkie çıkarılmıştı.

Dede KORKUT • Dede Korkut kitabının 15. yüzyılda, Akkoyunlular zamanında aldığı son biçimi, bugüne

Dede KORKUT • Dede Korkut kitabının 15. yüzyılda, Akkoyunlular zamanında aldığı son biçimi, bugüne ulaşan iki yazmaya dayanarak şöyle anlatabiliriz. Giriş bir yana bırakılırsa kitap, konuları bakımından birbirinden bağımsız, “boy” adı verilen 12 destanî hikâyeden oluşur. 12 boyun her biri, bir veya iki kahraman üzerine kurulmuştur; ancak gerek bir boyun esas kahramanları, gerek yardımcı kahramanları, diğer boylarda da geçer ve bir boydaki yardımcı kahraman diğer boyda esas kahraman olabilir. Böylece esas kahramanın üzerine kurulmuş bulunan vak’a itibarıyla bağımsız olan boylar, ortak kahramanlarla birbirine bağlanmış olur. Kahramanların başı Salur Kazandır ve dört boy, Salur Kazan veya oğlu Uruz üzerine kurulmuştur. Diğer kahramanlar Salur Kazan’ın beyleri ve arkadaşlarıdır.

Dede KORKUT • Bayındır Han ise Salur’un da bağlı olduğu hükümdardır; fakat olaylara aktif

Dede KORKUT • Bayındır Han ise Salur’un da bağlı olduğu hükümdardır; fakat olaylara aktif olarak karışmaz. 12 boydan 9’unda Salur Kazan ve arkadaşları geçer; 3 boyda ise onları göremeyiz. Fakat 12 boyun hepsinde de Dede Korkut vardır. Dede Korkut’un boylardaki esas işlevi kopuz çalarak boylaması, soylamasıdır. Boyların anlatılmasına boylamak, boylar içindeki manzum kısımlara soy, soyları kopuz eşliğinde belli bir melodiyle okumaya ise soylamak denir. Dede Korkut her boyun sonunda boylar, soylar; kahramanlara dua eder ve bazen onlara ad verir. Dede Korkut’un birkaç boyda, müşkül işleri halletmek için ortaya çıktığı da olur. Şu hâlde Dede Korkut, 12 boyu birbirine bağlayan ve boyları düzenleyip anlatan ortak kahramandır. Başta yer alan giriş bölümü de eserin bütünlük kazanmasında rol oynar.

Dede KORKUT • Kısaca anlatmaya çalıştığım bu son biçim öyle bir “form”dur ki hem

Dede KORKUT • Kısaca anlatmaya çalıştığım bu son biçim öyle bir “form”dur ki hem her boy, bağımsız bir eser gibi tek başına ele alınabilir; hem de 12 boy bir bütünlük içinde tek bir eser kabul edilebilir. “Dede Korkut mirası” derken ben, bir yandan bu “son biçim”in oluştuğu zamandan daha sonraki yüzyıllara kalan mirası kastediyorum; bir yandan da bu “son biçim”in daha önceki dönemlerden kalan bir miras olduğunu düşünüyorum. Önce birinci noktaya bakalım: Sonraki yüzyıllara Dede Korkut’tan kalan miras nedir? Burada şunu belirtmeliyim ki sonraki yüzyıllara kalan miras, mutlaka yukarıda anlattığım “son biçim”den çıkmış olmayabilir. Başka Türk coğrafyalarında daha önceki dönemlerden kalmış rivayetler de bulunmaktadır.

Dede KORKUT • Dede Korkut ve eserdeki beylerle ilgili rivayetler, daha sonraki bazı yazılı

Dede KORKUT • Dede Korkut ve eserdeki beylerle ilgili rivayetler, daha sonraki bazı yazılı kaynaklarda da küçük parçalar veya atıflar hâlinde görülür. 3. Murad zamanında Bayburtlu Osman’ın yazdığı “Tevârîh-i Cedîd-i Mir’ât-ı Cihan”da, 1597’de yazılan Şerefnâme’de, 17. yüzyıla ait Evliya Çelebi seyahatnamesinde, Ebülgazi Bahadır Han tarafından 1660’ta yazılan Şecere-i Terâkime’de, 1672’de yazılan Arapça Müneccimbaşı tarihinde, yine 17. yüzyılda Buharalı Hafız Derviş Ali Çengî tarafından yazılan Tuhfetü’s-Sürûr adlı Farsça eserde, bazı Bektaşî velâyet-namelerinde ve Kul Ata adlı Azeri şairin Leylâ Mecnun mesnevisinde bazen birer ikişer cümlelik, bazen yarım sayfaya varan uzunlukta Dede Korkut ve beyleriyle ilgili rivayetler vardır. Şecere-i Terakime’de ise Dede Korkut kahramanları ve özellikle Salur Kazan’la ilgili rivayetler bir hayli hacimlidir.

Dede KORKUT • Azerbaycan, Türkmenistan ve Kazakistan’da sözlü gelenekten derlenen bir rivayet ise doğrudan

Dede KORKUT • Azerbaycan, Türkmenistan ve Kazakistan’da sözlü gelenekten derlenen bir rivayet ise doğrudan doğruya Dede Korkut’un kendisiyle ilgilidir. Bu rivayetlere göre Korkut Ata, Azrail’den kaçmak ve ölümden kurtulmak ister; nereye giderse kabrinin kazıldığını görür ve sonunda ölür.

Dede KORKUT • Özbeklerde Alpamış, Kazak ve Karakalpaklarda Alpamıs, Başkurtlarda Alpamışa, Tatarlarda Alıpmemşen ve

Dede KORKUT • Özbeklerde Alpamış, Kazak ve Karakalpaklarda Alpamıs, Başkurtlarda Alpamışa, Tatarlarda Alıpmemşen ve Altay Türklerinde Alıp Mamaş olarak yaşayan destan; birçok araştırıcıya göre Dede Korkut kitabındaki Bamsı Beyrek boyu ile ilgilidir. Dolayısıyla bu destanı da Dede Korkut mirası olarak düşünebiliriz. Böylece Dede Korkut mirasının Balkanlardan Altaylara kadar uzanan Türk dünyasında yayılmış olduğunu görüyoruz.

DEDE KORKUT • Dede Korkut kitabının daha önceki dönemlerden kalan bir miras olduğu konusuna

DEDE KORKUT • Dede Korkut kitabının daha önceki dönemlerden kalan bir miras olduğu konusuna gelince: Bilindiği üzere 14. yüzyılın başında yazılan Câmiü’t. Tevârîh’teki “Târîh-i Oğuzân ve Türkân” bölümü Oğuz destanıyla ilgili en geniş rivayetlerin yer aldığı bir kaynaktır. İşte bu kaynakta Dede Korkut’tan akıllı, bilgili, keramet sahibi ve hakkında pek çok hikâye anlatılan bir şahıs olarak bahsedilmekte, ayrıca Tuman Han’a ad verdiği belirtilmektedir. Memlûk tarihçisi Aybeg ed- Devâdârî’nin yine 14. yüzyılın başlarına ait Dürerü’t- Tican adlı eserinde Türklerin elden ele dolaştırdıkları iki kitap olduğu, bu kitaplardan birinin Oğuzname adını taşıdığı kaydedilir. Oğuzname hakkında verilen kısa bilgiye göre bu kitap Oğuzların başlangıçlarını, ilk hükümdarlarını ve onun adının Oğuz olduğunu anlatır; içinde acayip hikâyeler vardır. Bu hikâyelerden birisi olarak Tepegöz hikâyesinin özeti de Devâdârî’nin eserinde verilir.

Dede KORKUT • Gerek Devâdârî’nin, gerek Reşideddin’in kayıtları bize, 14. yüzyılın başında Dede Korkut’la

Dede KORKUT • Gerek Devâdârî’nin, gerek Reşideddin’in kayıtları bize, 14. yüzyılın başında Dede Korkut’la ilgili rivayetlerin yaygın olduğunu, hatta Devâdârî’ye göre bunların Oğuzname adlı bir kitapta toplandığını ve bu kitabın Türk boyları arasında elden ele dolaştığını gösteriyor. Bu durumda 15. yüzyılda son biçimini alan, 16. yüzyılda yazıya geçirilen, 20. yüzyılda da sözlü gelenekte yaşayan Dede Korkut boylarının en geç 13. yüzyılda kitap hâline gelen bir Oğuzname’de toplandığını ve Dede Korkut hikâyelerinin aslında Oğuz Kağan Destanından kalan bir miras olduğunu söyleyebiliriz.

Dede KORKUT Bu miras artık çağdaş san’at eserlerinde; şiirde, tiyatroda, sinemada yaşamaya devam etmektedir.

Dede KORKUT Bu miras artık çağdaş san’at eserlerinde; şiirde, tiyatroda, sinemada yaşamaya devam etmektedir. Kuzey ve Güney Azerbaycan ile Türkiye’de Dede Korkut’tan kaynaklanan şiirler, poemalar, tiyatrolar yazılmış; filmler ve çizgi filmler çevrilmiştir. Hiç şüphesiz Dede Korkut mirası bütün Türk dünyasında yarınki nesilleri de beslemeye devam edecektir

DEDE KORKUT’TAN HİKAYELER • Salur Kazan'ın Evi nin Yağmalanası • Salur Kazan'ın Evi Yağmalanması,

DEDE KORKUT’TAN HİKAYELER • Salur Kazan'ın Evi nin Yağmalanası • Salur Kazan'ın Evi Yağmalanması, bir şölen sırasında sarhoş olan Salur Kazan ava gitmek istemesiyle başlar. Dayısının karşı çıkmasına rağmen, oğlu Uruz'u çadırını koruması için bırakıp ava gider. Salur Kazan'ın yokluğunu fırsat bilen düşmanları evini basar, ailesinden olmayan Saru Kulmaş adlı kişi çadırı savunurken, Karaçuk Çoban'ın iki kardeşi de koyunlarını savunurken ölür, karısı Burla, oğlu Uruz ve annesi tutsak edilir. Av sırasında kötü bir düş gören Salur Kazan, kardeşi Kara Göne'ye başvurur, ancak Kara Göne karamsar sanrılarıyla Salur Kazan'ın korkusunu arttırır. Salur Kazan avı bırakıp çadırına döner, olanları görür ve ailesini aramaya başlar.

DEDE KORKUT’TAN HİK YELER • Hikayede Dede Korkut'un diğer hikayelerinde de olduğu gibi dönemin

DEDE KORKUT’TAN HİK YELER • Hikayede Dede Korkut'un diğer hikayelerinde de olduğu gibi dönemin göçebe Türk kültürünün öykünün tamamında çok belirgin olduğu görülebilir. Hikayenin karşılaştırmalı yapısı, barışçı aile kültürü ile savaşçı toplumsal eğilimler arasındaki zıtlaşmaları gösterir. Toplum genelinde savaşçı özelliğiyle saygı gören Salur Kazan'ın savaşçılığının yansıması olan av merakı ile aile içinde felakete sebep olması, toplumsal düzeyde kültürle aile düzeyinde kültürün tam anlamıyla örtüşmediğini bize göstermektedir

HAZIRLAYAN • AYŞE NİHAN ÖZEL 9/B 7137 • BENİ DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM Öğretmeni:

HAZIRLAYAN • AYŞE NİHAN ÖZEL 9/B 7137 • BENİ DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM Öğretmeni: Latif BTI WWW. latifbati. com