Cmle ve Cmle eitleri l Cmlelerin birtakm eitleri
Cümle ve Cümle Çeşitleri l Cümlelerin birtakım çeşitleri vardır: l A. Yapılarına göre: l 1. Biçimlerine göre: l a. Basit cümle (einfacher Satz) : Wir lernen Deutsch. l b. Bileşik cümle (zusammengesetzter Satz) : Ich weiß nicht, wo er wohnt. l 1. Temel cümle (Hauptsatz) : Er arbeitet in Deutschland. l 2. Yan cümle (Nebensatz) : Er kommt nicht, weil er krank ist. l 2. Yüklemlerine göre: l a. Ad cümlesi (nominaler Satz) : Sie ist eine Lehrerin. l b. Eylem cümlesi (verbaler Satz) : Ich wohne in Köln. l B. Anlamlarına göre: l 1. İfade cümlesi (Aussagesatz) : Ich lade meinen Freund ein. l 2. Soru cümlesi (Fragesatz) : Wann kommst du? Lernst du Deutsch? l 3. Emir cümlesi (Befehlssatz) : Setzen Sie sich! l 4. Dilek-istek cümlesi (Wunschsatz) : Wenn ich doch reich wäre! l 5. Ünlem cümlesi (Ausrufesatz) : Welch ein schöner Tag! l 6. Olumlu ya da olumsuzluklarına göre: l a. Olumlu cümle (affirmativer Satz) : Wir besuchen heute den Onkel. l b. Olumsuz cümle (negativer Satz) : Wir besuchen heute den Onkel nicht.
A. Yapılarına Göre: l 1. Biçimlerine Göre l a. Basit Cümle l Öznesi (Subjekt), yüklemi (Prädikat) ve nesnesi (Objekt) olan basit bir cümlede cümle öğelerinin (Satzglieder) yerleri aşağıdaki gibidir: l Ich verstehe den Satz Ben cümleyi anlıyorum. l Ich habe den Satz verstanden. Ben cümleyi anladım. l I III l Özne Çekimli Nesne eylem l Yardımcı eylemi olmayan, yani sadece esas eylemi (Hauptverb) olan basit bir cümlede birinci sırada özne, ikinci sırada mutlaka özneye göre çekilen yüklem yani çekimli eylem yer alır ve yeri asla değişmez. Bir cümlede yardımcı eylem (Hilfsverb) varsa, ikinci sırada yardımcı eylem bulunur ve esas eylem cümlenin sonunda yer alır: l Bir cümlede özne (Subjekt) ve nesneyi (Objekt) belirleyebilmek için şu sorular sorulur: l Kişi Nesne l Özne wer kim was ne l Nesne wen kimi was neyi l wem kime -----
l Buna göre örnek cümlemizdeki özne ve nesneyi şöyle belirleyebiliriz: l Ich verstehe den Satz. Ben cümleyi anlıyorum. l wer (kim) was (neyi) l l Wer versteht den Satz? Ich verstehe den Satz. Was verstehe ich? Ich verstehe den Satz. Kim cümleyi anlıyor? Ben cümleyi anlıyorum. Ben neyi anlıyorum. Ben cümleyi anlıyorum. l Er gibt seiner Tochter ein Geschenk. l wer wem was l O, kızına bir hediye veriyor. l
l b. Bileşik Cümle l Bileşik cümleler ya birden fazla temel cümleden(Hauptsatz), ya da bir temel cümle ve temel cümleyi tamamlayan bir ya da birden fazla yan cümleden(Nebensatz) oluşur. l Er geht nach Hause, denn er ist sehr krank. O, çok hasta olduğu için eve gidiyor. l |----Esas cümle------|, |---Esas cümle --| l l Bileşik bir cümle, bir temel cümle ve bir ya da birden fazla yan cümleden oluşuyorsa, genel olarak önce temel cümle sonra yan cümle(ler) gelir. Yan cümlenin başında, yan cümleyi temel cümleye bağlayan bir bağlaç (Konjunktion) bulunur. Bağlaçtan sonra özne, özneden sonra nesne vs. ve en son yan cümlenin çekimli eylemi yer alır. Dolayısıyla yan cümle, yüklemi, yani özneye göre çekilen eylemi sonda olan cümledir. l Ich bin heute sehr müde, weil ich viel gearbeitet habe. l Özne +Yüklem+. . . . , Bağlaç + Özne +. . . + Yüklem. l |---- Esas cümle ----|, |-----Yan cümle ------| l Ben çok çalıştığım için bugün çok yorgunum. l l Ancak yan cümle başa da alınabilir: Weil ich viel gearbeitet habe, bin ich heute sehr müde. Bağlaç + Özne +. . . + Yüklem, Yüklem+ Özne+. . . , |------Yan cümle -----|, |---- Esas cümle -----| l Yan cümle başa alındığında, yan cümlenin bittiği yere mutlaka virgül konur ve temel cümlenin çekimli eylemiyle devam edilir:
B. Anlamlarına Göre l l l 1. İfade Cümlesi l l l 2. Soru Cümlesi a. Soru sözcüğü ile: Soru sözcüğü(mit Fragewort) ile yapılan soru cümlelerinde cümlenin başında wer, was, warum, wohin gibi soru sözcükleri, ondan sonra özneye göre çekilen eylem, sonra özne ve daha sonra nesne ve diğer öğeler gelir: Warum lernen Sie Deutsch? Neden Almanca öğreniyorsunuz? Warum haben Sie Deutsch gelernt? Neden Almanca öğrendiniz? I II IV Soru sözcüğü Çekimli Özne Nesne eylem l l l Sie I Özne findet hat II Çekimli eylem den Schlüssel gefunden. III Nesne O, anahtarı buluyor. O, anahtarı buldu. b. Soru sözcüğü olmadan: Soru sözcüğü olmadan(ohne Fragewort) yapılan soru cümlelerinde ilk sırada özneye göre çekilen eylem, sonra cümlenin öznesi ve daha sonra nesnesi vs. yer alır: Lernen Sie Deutsch? Almanca mı öğreniyorsunuz (mu)? Haben Sie Deutsch gelernt? Almanca mı öğrendiniz (mi)? I II III Çekimli Özne Nesne eylem
l 3. Emir Cümlesi l Emir cümlesi (Befehlssatz / Imperativsatz) eylemle başlar. Üç kişiye (du, ihr, Sie) emredilir. İlk iki kişi adılı (du ve ihr) emir cümlesinde söylenmez: l Steig in den Bus ein! Otobüse bin! (du) l Steigt in den Bus ein! Otobüse binin! (ihr) l Steigen Sie in den Bus ein! Otobüse bininiz! (Sie) l 4. Dilek-İstek Cümlesi l İstek cümlesi Konjunktiv II ile yapılır. Bu cümleler yan cümle özelliğini gösterir. Cümle ya wenn sözcüğü ile ya da wenn olmadan yapılır. Ayrıca doch, bloss, nur gibi pekiştirme ifade eden sözcükler kullanılır: l Wenn ich doch reich wäre! Keşke zengin olsam! l Wäre ich doch reich! Keşke zengin olsam! l Wenn ich doch reich gewesen wäre! Keşke zengin olsaydım! l Wäre ich doch reich gewesen! Keşke zengin olsaydım! l 5. Ünlem Cümlesi l Ünlem cümlesi, içinde ünlem(Interjektion / Ausruf) bulunan ya da ünlem kavramı veren cümleye denir. l Ach so! Öyle mi! l Welch ein schöner Tag! Ne güzel bir gün!
l l 6. Olumlu ya da Olumsuzluklarına Göre a. Olumlu Cümle Olumlu cümle(affirmativer Satz), yüklemi olumlu yargı bildiren cümledir: Ich esse jeden Tag ein Ei. Ben her gün bir yumurta yiyorum. l l b. Olumsuz Cümle 1. Cümlenin olumsuz yapılması (die Satzverneinung ) 2. Sözcüğün olumsuz yapılması (die Wortverneinung) Cümlenin ya da kelimenin anlamını olumsuz yapan sözcüklerden en çok kullanılanlar şunlardır: nicht : değil, -me/ -ma/ -mı/ -mu, yok nichts : hiç, hiçbir şey nie(mals) : hiçbir zaman, asla, hiç keiner : hiçbiri, hiç kimse, kimse kein, keine, kein; keine : hiçbir. . , hiç, değil, yok niemand : hiç kimse, kimse keinesfalls : hiçbir suretle, asla, kat’iyen, hiç l l l l Niemand ist zu Hause. Evde kimse yok. l Wir haben niemanden eingeladen. Biz hiç kimseyi davet etmedik. l Ich will nichts machen. Ben hiçbir şey yapmak istemiyorum.
l Sözcüklerin olumsuz yapılması: l nicht: değil, -me/ -ma, yok l Bu sözcük, cümlenin sonunda bütün cümleyi, sözcüğün önünde bulunduğu zaman önüne geldiği sözcüğü olumsuz yapar. nicht, bir ifade cümlesinde cümlenin sonunda yer alabilir. Ancak cümlenin sonunda bir eylem ya da eylemin öneki bulunuyorsa, onlardan sonra yer alamaz. l Er kauft heute seinem Sohn das Auto nicht. l O, bugün oğluna otomobili satın almıyor. l Er kauft heute seinem Sohn nicht das Auto. l O, bugün oğluna otomobili satın almıyor. l Er kauft heute nicht seinem Sohn das Auto. l O, bugün otomobili oğluna satın almıyor. l Er kauft nicht heute seinem Sohn das Auto. l O, oğluna otomobili bugün satın almıyor. l kein: hiç, hiçbir, yok, değil l Er lernt nicht eine Sprache. l Er lernt keine Sprache. O, bir dil öğrenmiyor. O, hiçbir dil öğrenmiyor.
Eylemler l Eylemlerde mastar eki (die Infinitivendung) genellikle -en, sayıca az olan bazı eylemlerde ise -n’dir. l lern-en öğren-mek änder-n değiştir-mek l Eylemler türleri açısından genel olarak üç gruba ayrılır: l 1. Esas eylemler : Hauptverben (kommen, abfahren, gehen vs. ) l 2. Yardımcı eylemler : Hilfsverben (haben, sein, werden) l 3. Tarz eylemler : Modalverben (wollen, sollen, müssen, dürfen, können, mögen) l 1. Bir cümlede anlam yönünden asıl yargıyı bildiren eyleme esas eylem denir. l 2. Sayıca az, ancak önemi büyük olan yardımcı eylemler zamanların ve edilgen çatının kurulmasını sağlar: ¡ haben sein werden ich habe bin werde l du hast bist wirst l er, sie, es hat ist wird l wir haben sind werden l ihr habt seid werdet l sie haben sind werden l Sie haben sind werden
l l Yardımcı eylemlerin kullanıldığı yerler: haben : Perfekt, Plusquamperfekt, Futur II sein : Perfekt, Plusquamperfekt, Passiv, Futur II, Zustandspassiv werden : Futur I, Futur II, Passiv l l l l l Wir haben Deutsch gelernt. Wir hatten Deutsch gelernt. Er ist nach Hause gegangen. Er war nach Hause gegangen. Wir werden Deutsch lernen. Wir werden Deutsch gelernt haben. Er wird nach Hause gegangen sein. Deutsch wird von uns gelernt. Die Tür ist geölt. (Perfekt) (Plusquamperfekt) (Futur I) (Futur II) (Passiv) (Zustandspassiv) l Yardımcı eylemler cümlede tek başına kullanıldıkları zaman yardımcı eylem konumundan çıkıp esas eylem konumuna girerler. Bu durumda asıl anlamları söz konusu olur: l haben : sahip olmak l sein : olmak (şu anda) l werden : olmak (gelecekte) l Ich habe einen Hund. l Er ist ein Arzt. l Er wird nach einem Jahr Arzt. Benim bir köpeğim var. O bir doktordur. O, bir yıl sonra doktor olacak.
l 3. Tarz eylemler(Modalverben), esas eylemlerin bildirdiği yargıları, istek, olanak, zorunluluk gibi farklı tarzlarda belirten eylemlere denir: l wollen : Istemek, arzu etmek, niyetinde olmak, talep etmek, muhtaç olmak, iddia etmek l mögen : istemek, sevmek, beğenmek, eğilim duymak, hoşlanmak, sahip olmaktan/yapmaktan hoşlanmak, arzu etmek, yapabilmek, olası olmak l müssen : yapmak zorunda olmak, yapmaya mecbur olmak, yapması gerekmak, meli/ -malı, muhtemel olmak l sollen : yapması istenilmek, gerekmek, icap etmek, -meli/ -malı, söylenmek rivayet edilmek l können: yapabilmek, edebilmek, muktedir olmak, bilmek, anlamak, olası olmak l dürfen: yapmaya izinli olmak l l l l ich du er wir ihr sie Sie wollen mögen müssen sollen können dürfen willst will wollen wollt wollen mag muss magst musst mag muss mögen müssen mögt müsst mögen müssen mögen müssen kannst kann können könnt können sollst sollen sollt sollen darfst darf dürfen dürft dürfen
l Tarz eylemler bir cümlede esas eylem olarak kullanıldıkları gibi, yardımcı eylem(modale Hilfsverben) olarak da kullanılabilir. Yardımcı eylem görevi üstlendiklerinde cümledeki eylemlerden bir tanesi -ki bazen birden fazla da olabilir- mutlaka mastar halinde(in Infinitivform) olur. l Esas eylam olarak: l Wir wollen immer dein Glück. l Biz devamlı senin mutluluğunu isteriz. l Yardımcı eylem olarak: l Man darf hier nicht rauchen. l Burada sigara içilmez. l Mein Freund hat sehr gut spielen können. l Arkadaşım çok iyi oynayabildi. l Was möchten Sie trinken? l Ne içmek istersiniz?
Eylemlerde Önekler l 1. Eylemlerden Ayrılmayan Önekler l Almanca önekler Yabancı önekler l bemissdel empobdisl entverinl erzerrel gel Bu önekler cümle içinde eylemden asla ayrılmaz: l bekommen: almak l Präsens Präteritum l Perfekt : Er bekommt einen Brief. : Er bekam einen Brief. : Er hat einen Brief bekommen. O, bir mektup alıyordu. O, bir mektup aldı.
l l Eylemlerden Ayrılan Önekler Bu tür eylemlerde yer alan ekler, cümlede tek başına da kullanılabilir. Bu ekler belli bir anlam içerir ve vurgulu söylenir/okunur. Bunlar, başta ilgeçler(Präposition) olmak üzere, ad, sıfat, belirteç, eylem gibi diğer sözcük türlerinden de oluşabilmektedir. l ab-, an-, auf-, ein-, aus-, bei-, durch-, nach-, mit-, über-, um-, unter-, vor-, zu-, abwärts-, aufwärts-, rückwärts-, vorwärts-, aneinander-, aufeinander-, auseinander-, beieinander-, durcheinander-, füreinander-, gegeneinander-, ineinander-, hintereinander-, miteinander-, nacheinander-, nebeneinander-, übereinander-, umeinander-, untereinander-, voneinander-, zueinander-, dar-, dabei-, dafür-, dagegen-, daher-, dahinter-, daneben-, daran-, drauf-, drin-, darüber-, darunter-, davon-, davor-, dazu-, dazwischen-, herab-, heran-, herauf-, heraus-, herbei-, herein-, herüber-, herum-, herunter-, hervor-, hieran-, hierauf-, hieraus-, hierbei-, hierdurch-, hierfür-, hiergegen-, hierherum-, hierhin-, hierüber-, hierum-, hierunter-, hiervon-, hierzu-, hinab-, hinauf-, hinaus-, hindurch-, hinein-, hinter-, hinterher-, hinüber-, hinunter-, hinweg-, hinzu-, entgegen-, gegenüber-, fest-, fort-, los-, weg-, wieder-, zurück-, zusammen-, acht-, empor-, fehl, halt-, haus-, dank-, hoch-, hof-, hohn-, kaputt-, kehrt-, kennen-, maschine-, nahe-, preis-, rad-, spazieren-, stand-, statt-, stehen-, teil-, tot, wahr-, wehr-, zufrieden-, zurecht- l Öneklerin eylemlerden ayrılmaları cümle içinde şu şekilde örneklendirilebilir: einsteigen : binmek Präsens : Sie steigt in den Bus ein. O, otobüse biniyor. Präteritum : Sie stieg in den Bus ein. O, otobüse biniyordu. Perfekt : Sie ist in den Bus eingestiegen. O, otobüse bindi. l l l
l 3. Eylemlerden Hem Ayrılan Hem Ayrılmayan Önekler l durch-, hinter-, um-, unter-, über-, voll-, wider-, wieder- l Önek ayrıldığında vurgu önek üzerinde, ayrılmadığında ise eylem üzerinde olur: l wiederholen : tekrar gidip getirmek l wiederholen : tekrarlamak l Der Hund holt den Ball wieder. Köpek topu tekrar getiriyor. l Er wiederholt den Satz. O, cümleyi tekrarlıyor
Eylemlerin Üç Hali l l l Eylemlerin Üç Hali Eylemler kurallı, kuralsız ve karışık olmak üzere üç gruba ayrılır: 1. Zayıf / kurallı eylemler (schwache / regelmäßige Verben) 2. Kuvvetli / kuralsız eylemler (starke / unregelmäßige Verben) 3. Karışık eylemler (gemischte Verben /Mischverben) l Her eylemin birinci, ikinci ve üçüncü olmak üzere üç hali vardır. Bunların her biri farklı zamanlarda kullanılır. l 1. Kurallı eylemler belli bir düzene göre çekilir. Eylemin kökü her üç halde değişmez. İkinci halde eylemin mastar eki(-en /-n) kaldırılır ve –te eklenir. Üçüncü halde ise eylemin başına ge- ve eylem köküne de -t eki getirilir: l 1. 2. 3. l mach-en mach-te ge-mach-t l 2. Kuralsız eylemlerde belli bir kural yoktur ve eylemin üç hali de birbirinden farklılıklar gösterir. Üçüncü halde eylemin başında ge- gelir ve –karışık çekilen eylemler hariç- genellikle -en ile biter. l geh-en ging ge-gang-en l 3. Sayıca az olan bazı eylemler de karışık çekilir, yani hem kurallı ve hem de kuralsız eylemler gibi çekilir. Bu tür eylemler kuralsız eylemlerin içinde yer alır: l wiss-en wuss-te ge-wuss-t
l Geçişli ve Geçişsiz Eylemler l a. Geçişli Eylemler l Nesnesi olan eylemlere geçişli(transitiv) eylem denir. Nesneyi belirlemek için cümledeki eyleme, kişi(Person) için wen, nesneler vs. (Sache) için was sorusu sorulur ve bu sorulara cevap olan yerler nesneyi gösterir: l Akkusativobjekt l Kişi Nesne l wen kimi was neyi l Der Arzt operiert den alten Mann. wen (Akkobj. ) l Wen operiert der Arzt? l den alten Mann Doktor yaşlı adamı ameliyat ediyor. kimi Doktor kimi ameliyat ediyor? yaşlı adamı l Der Autor schreibt einen neuen Roman. Yazar yeni bir roman yazıyor. was (Akkobj. ) ne(yi) l Was schreibt der Autor? Yazar ne(yi) yazıyor? l einen neuen Roman yeni bir roman
l b. Geçişsiz Eylemler l Nesnesi (Akkusativobjekt) olmayan eylemlere geçişsiz(intransitiv) eylem denir. Bu tür eylemlerde wen ya da was soruları sorulduğu zaman bir cevap alınamaz: l Das Kind sitzt auf dem Stuhl. l Deutschland liegt in Europa. Çocuk sandalyede oturuyor. Almanya Avrupa’dadır.
l sich waschen eylemi sich olmadan kullanıldığında dönüşsüz eylem olur ve yıkamak anlamına gelir. Dolayısıyla nesnesi (Akkusativobjekt) olan geçişli bir eylem konumuna girer: l etwas waschen: bir şeyi yıkamak l l l l ich wasche meine du wäschst deine er/es/sie wäscht seine/ihre wir waschen unsre ihr wascht eure sie waschen ihre Sie waschen Ihre Hände Hände Ben ellerimi yıkıyorum. Sen ellerini yıkıyorsun. O, ellerini yıkıyor. Biz ellerimizi yıkıyoruz. Siz(ler) ellerinizi yıkıyorsunuz. Onlar ellerini yıkıyor. Siz ellerinizi yıkıyorsunuz.
Zamanlar l l l l 1. Bildirme kipi 1. Präsens 2. Präteritum /Imperfekt 3. Perfekt 4. Plusquamperfekt 5. Futur II : Şimdiki zaman/Geniş zaman : Şimdiki zamanın hikâyesi : Di’li geçmiş zaman/Belirli geçmiş zaman : Miş’li geçmiş zaman/Belirsiz geçmiş zaman : Gelecek zaman : Gelecekte geçmiş zaman l Das Präsens l Präsens, eylemin birinci, yani hiç çekilmemiş halinin köküne kişi ekleri getirilerek yapılır. l lern-en l ich lern-e Deutsch Almanca öğreniyorum /öğrenirim l du lern-st Deutsch Almanca öğreniyorsun / öğrenirsin l er/sie/es lern-t Deutsch Almanca öğreniyor /öğrenir l wir lern-en Deutsch Almanca öğreniyoruz / öğreniriz l ihr lern-t Deutsch Almanca öğreniyorsunuz / öğrenirsiniz l sie lern-en Deutsch Almanca öğreniyor(lar) / öğrenir(ler) l Sie lern-en Deutsch Almanca öğreniyorsunuz / öğrenirsiniz
l Ancak kurala uymayan bazı durumlar söz konusudur. l -Kökünde /a/, /au/, /o/ ve /e/ olan düzensiz eylemler, 2. ve 3. tekil kişilere göre çekilirken /a/ ve /o/ inceltme işareti (Umlaut. . ) alır, /e/ de /i(e)/ olur: l trag-en stoß-en sprech-enles-en l du träg-st stöß-t sprich-st lies-t l er/sie/es träg-t stöß-t sprich-t lies-t l l Kökünde /a/, /o/, /e/ olup kurala uymayan bazı eylemler de vardır: haben : sahip olmak (du hast / er hat) gehen : gitmek (du gehst / er geht) kommen : gelmek (du kommst / er kommt) l -Bir eylemin kökü/gövdesi -d-, -t-, ya da -m-, -n- (-m, -n’nin önünde -r- olmayacak) ile biterse 2. ve 3. tekil kişi ile 2. çoğul kişilerde -e- gelir. Bu ek rahat okunmayı sağlar: l finden : bulmak öffnen : açmak Fakat: tun: yapmak l du find-e-st öffn-e-st tu-st l er find-e-t öffn-e-t tu-t l ihr find-e-t öffn-e-t tu-t l -Kökü/gövdesi -d veya -t ile biten ve kökünde /a/ bulunan eylemlerde incelme (Umlaut. . )oluyorsa, 2. ve 3. tekil kişilerde -e- gelmez. Ayrıca kökü/gövdesi -t ile biten eylemlerde ise 3. tekil kişide -t kişi eki gelmez: l halt-en : tutmak lad-en : yüklemek l du l er hält-st hält (-e- ve -t yok) läd-st läd-t (-e- yok)
l -Kökü/gövdesi -s, -ß ve -z ile biten eylemlerde 2. tekil kişide /s/ ünsüzlerinin kaynaşması nedeniyle, -st yerine sadece -t gelir: l sitz-en : oturmak l ich sitz-e l du sitz-t (-s- yok) l Kökü -el ile biten eylemlerde 1. tekil kişide -e- düşer: l handel-n l ich handl-e (-e- yok) l -Bütün bunların dışında ayrıca kendine özgü çekimleri olan bazı eylemler de vardır: l sein : olmak wissen : bilmek l haben : sahip olmak müssen : yapmak zorunda olmak l werden : olmak(gelecekte) l l l l ich du er wir ihr sie Sie sei-n bist ist sind seid sind hab-en habe hast haben habt haben werd-en werde wirst wird werden werdet werden wiss-en weißt weiß wissen wisst wissen müss-en musst muss müssen müsst müssen
l Olumsuz cümle: l Der Schüler schreibt den Satz nicht. l Der Schüler schreibt keinen Satz. l Klemens macht die Tür nicht auf. Öğrenci cümleyi yazmıyor. Öğrenci hiçbir cümleyi yazmıyor. Klemens kapıyı açmıyor. l Soru cümlesi: l Schreibt der Schüler den Satz? Öğrenci cümleyi yazıyor mu? l Warum schreibt der Schüler den Satz? Öğrenci cümleyi neden yazıyor? l l Olumsuz soru cümlesi: Schreibt der Schüler den Satz nicht? Öğrenci cümleyi yazmıyor mu? Schreibt der Schüler keinen Satz? Öğrenci hiçbir cümleyi yazmıyor mu? Warum schreibt der Schüler den Satz nicht? Öğrenci cümleyi neden yazmıyor?
l Das Präteritum(Imperfekt) l Präteritum eylemin 2. halinden yapılır. Eylemin 2. hali olduğu gibi alınır ve kişilere göre ekler getirilir: l Düzenli çekilen eylemler: l 1. 2. 3. l lernen lernte gelernt (öğrenmek) l l l l ich du er wir ihr sie Sie lernte Deutsch lernte-st Deutsch lernte-n Deutsch lernte-t Deutsch lernte-n Deutsch Almanca öğreniyordum / öğrendim Almanca öğreniyordun / öğrendin Almanca öğreniyordu / öğrendi Almanca öğreniyorduk / öğrendik Almanca öğreniyordunuz /öğrendiniz Almanca öğreniyordu / öğrendi(ler) Almanca öğreniyordunuz /öğrendiniz l Ancak kökü -d, -t ya da -m, -n (-m ve -n’nin önünde -r- ya da -l- olmayacak) ile biten düzenli eylemlerin ikinci haline dikkat etmek gerekir, çünkü bu eylemlerde ikinci halinde araya -e- gelir: l 1. 2. l reden red-e-te l warten wart-e-te
l Düzensiz çekilen eylemler: l 1. 2. 3. l kommen kam gekommen l l l l ich du er wir ihr sie Sie kam-st kam-en kam-t kam-en (gelmek) pünktlich pünktlich l Kökü –d, -t, -ss(ß) ve -chs ile biten düzensiz eylemlerde 2. tekil ve 2. çoğul kişide -e- gelir. Ancak bu -e- konuşma dilinde kökü –d ve -t ile biten eylemlerde sadece 2. çoğul kişide getirilir: l 1. 2. 3. l finden fand gefunden (bulmak) l du fand-e-st l ihr fand-e-t l Präteritum’da her şey Präsens’teki gibidir. Burada sadece eylemin ikinci hali alınıp kişilere göre çekilir: l Soru cümlesi: l Schrieb der Schüler den Satz? Öğrenci cümleyi yazıyor muydu? l Warum schrieb der Schüler den Satz? Öğrenci cümleyi neden yazıyordu?
l l Das Perfekt için iki şey gereklidir: 1. haben ya da sein yardımcı eylemi 2. Esas eylemin (Hauptverb) 3. hali (Hilfsverb) (Partizip Perfekt) l Yardımcı eylemler kişilere göre çekilir ve esas eylemin 3. hali cümlenin en sonunda yer alır: l ich habe. . . gelesen okudum ich bin. . . gegangen gittim l du hast. . . gelesen okudun du bist. . . gegangen gittin l er hat. . . . gelesen okudu er ist. . . . gegangen gitti l wir haben. . . gelesen okuduk wir sind. . gegangen gittik l ihr habt. . . gelesen okudunuz ihr seid…. gegangen gittiniz l sie haben. . . gelesen okudu(lar) sie sind. . gegangen gittiler l Sie haben. . . gelesen okudunuz Sie sind. . gegangen gittiniz l l Soru cümlesi: Hat deine Tochter den Schlüssel gefunden? Kızın anahtarı buldu mu? Bist du gestern zu Hause geblieben? Dün evde mi kaldın? Wann hast du dein Studium beendet? Öğrenimini ne zaman bitirdin?
l l Das Plusquamperfekt için iki şey gereklidir: 1. haben ya da sein yardımcı eylemlerinin 2. hali(war/ hatte) 2. Esas eylemin 3. hali (Partizip Perfekt) l l l l ich du er wir ihr sie Sie hatte. . . . gelesen hattest. . gelesen hatte. . . . gelesen hatten. . . gelesen hattet. . . gelesen hatten. . gelesen ich war. . . . gegangen du warst. . gegangen er war. . . . gegangen wir waren. . . gegangen ihr wart. . . gegangen sie waren. . . gegangen Sie waren. . gegangen gitmiştim gitmiştin gitmiştik gitmiştiniz gitmişlerdi gitmiştiniz l Soru cümlesi: l Hatte dein Sohn studiert? Oğlun öğrenim görmüş müydü? l Wann hattest du dein Studium beendet? Öğrenimini ne zaman bitirmiştin?
l Das Futur l 1. Futur I l 2. Futur II l l : Gelecek zaman : Gelecekte geçmiş zaman Futur I Gelecek zaman için iki şey gereklidir: 1. werden yardımcı eylemi 2. Esas eylemin mastar hali l Yardımcı eylem kişilere göre çekilir ve esas eylem mastar halinde cümlenin en sonunda yer alır: l ich werde. . . . trinken içeceğim l du wirst. . trinken içeceksin l er wird. . trinken içecek l wir werden. . . trinken içeceğiz l ihr werdet. . . trinken içeceksiniz l sie werden. . . trinken içecek(ler) l Sie werden. . . trinken içeceksiniz. l l l Soru cümlesi: Wird das Reisebüro diese Reise organisieren? Seyahat bürosu bu seyahati organize edecek mi? Wann werden die Touristen abfahren? Turistler ne zaman hareket edecek.
l Futur II l l Futur II için üç şey gereklidir: 1. werden yardımcı eylemi 2. Esas eylemin 3. hali 3. Esas eylemin geçmiş zamandaki yardımcı eyleminin mastar hali (haben/sein) l l l l ich du Er wir ihr sie Sie werde. . . getrunken haben wirst. . . getrunken haben wird. . . getrunken haben werden. . getrunken haben werdet. . . getrunken haben werden. . . . . getrunken haben içmiş olacağım içmiş olacaksın içmiş olacak çmiş olacağız içmiş olacaksınız içmiş olacak(lar) içmiş olacaksınız l l l l ich du Er wir ihr sie Sie werde………. . gekommen sein wirst…………. gekommen sein wird…………. . gekommen sein werden………gekommen sein werdet………. gekommen sein werden………gekommen sein gelmiş olacağım gelmiş olacaksın gelmiş olacak gelmiş olacağız gelmiş olacaksınız gelmiş olacak(lar) gelmiş olacaksınız l Soru cümlesi: l Werden die Gäste bis morgen gekommen sein? Misafirler yarına kadar gelmiş olacak mı? l Bis wann werden die Gäste gekommen sein? Misafirler ne zamana kadar gelmiş olacak?
Esas Eylemin 3. Hali: l 1. Düzenli eylemler: l Düzenli eylemlerin 3. hali yapılırken, eylemin mastar eki atılır, eylem kökünün başına ge- ve sonuna -t getirilir. Öneki ayrılan eylemlerde ge-, önek ile eylem arasına gelir. Kökü -d ya da -t ile biten eylemlerde araya -e- gelir: l l lern-en zuhör-en wart-en bad-en lern-te hör-te. . . zu wart-e-te bad-e-te ge-lern-t zu-ge-hör-t ge-wart-e-t ge-bad-e-t (öğrenmek) (dinlemek) (beklemek) (banyo etmek) l 2. Düzensiz eylemler: l Düzensiz eylemlerin 3. hali ge- ile başlar ve -en ile biter. Öneki ayrılan eylemlerde ge-, önek ile eylem arasına gelir. Düzensiz eylemlerin 2. ve 3. halinde kökler değişir. l find-en fand ge-fund-en (bulmak) l einsteig-en stieg. . . ein-ge-stieg-en (binmek) l 3. Karışık eylemler: l Karışık eylemler ise hem düzenli, hem de düzensiz eylemler gibi çekilir. Yani hem düzensiz eylem gibi kök değişmekte, hem de düzenli eylem gibi –te ve –t eklerini almaktadır. Öneki ayrılan eylemlerde ge-, önek ile eylem arasına gelir. Karışık eylemlerin 3. hali düzenli eylemler gibi ge- ile başlar ve -t ile biter: l bring-en brach-te ge-brach-t (getirmek, götürmek)
l Bazı eylemler 3. halde ge- almaz. Örneğin öneki ayrılmayan eylemler, sonu -ieren ve -eien ile biten eylemler ile birden fazla öneki olan eylemler 3. halde ge- önekini almaz: l 1. 2. 3. l verstehen verstand-en (anlamak) l wiederholen wiederholte wiederhol-t (tekrarlamak) l telefonieren telefonier-te telefonier-t (telefon etmek) l prophezeien prophezei-te prophezei-t (kehanette bulunmak) l an-er-kennen anerkannte anerkannt (tanımak, tasdik etmek) l -ieren ve -eien ile biten eylemler yabancı dilden alınan eylemlerdir ve düzenli çekilirler. l Sayıca az bazı eylemlerin 2. halinin hem düzenli hem düzensiz biçimi vardır, ya da 2. hali düzenli, ancak 3. hali düzensiz çekilir: l 1. 2. 3. l backen back-te (buk) ge-back-en (piş(ir)mek) l mahlen mahl-te ge-mahl-en (un öğütmek)
Eylemlerin HABEN ya da SEİN ile Kullanılması Perfekt ya da Plusquamperfekt gibi geçmiş zamanlar yapılırken haben ya da sein yardımcı eylemlerinden birini kullanmak gerekir. HABEN ile Kullanılan Eylemlerin büyük çoğunluğu haben ile kullanılır. Özellikle düzenli çekilen eylemler bu yardımcı eylemle kullanılır. Kuşkusuz kurala uymayan bazı durumlar her zaman karşımıza çıkabilir. haben ile kullanılan eylemleri genel olarak şöyle gruplandırabiliriz: 1. Bütün tarz eylemler (Modalverben) haben ile kullanılır: Ich habe diesen Roman übersetzen können. Ben bu romanı çevirebildim. Er hat in die Türkei fahren wollen. O, Türkiye’ye gitmek istedi. 2. Bütün dönüşlü eylemler (reflexive Verben): Ich habe mich jeden Tag rasiert. Ben, her gün tıraş oldum. Alle Zuschauer haben sich sehr gefreut. Bütün seyirciler çok sevindi.
l 3. Bütün geçişli eylemler(transitive Verben), ayrıca yönelme durumu(Dativ) ile kullanılan eylemlerin çoğu: l Ich habe ein Bier getrunken. Ben bira içtim. l Er hat seinem Vater dafür gedankt. O, babasına onun için teşekkür etti. l l Ancak: l Ich bin eine Wette eingegangen. Ben bir bahse girdim. l Ich bin diesen Weg öfters gegangen. Bu yolda sıkça gittim. l 4. Herhangi bir olay ya da durumun uzun süreli yapıldığını veya olduğunu belirten geçişsiz eylemler (intransitive Verben): l Das Baby hat nur eine Stunde geschlafen. Bebek sadece bir saat uyudu. l Ich habe lange Jahre in Amerika gearbeitet. Ben, uzun yıllar Amerika’da çalıştım. l Belirsiz özne(unpersönliches Pronomen) ile, yani es ile kullanılan eylemlerin çoğu. Bu, belgisiz adıl olarak da adlandırılmaktadır: l Es hat viel geregnet. Çok yağmur yağdı. l Es hat mir sehr gut gefallen. O, çok hoşuma gitti. l Es hat viele Menschen im Park gegeben. Parkta çok insan vardı.
l SEİN ile kullanılan eylemler l sein ile kullanılan eylemlerin sayısı diğerlerine göre azdır. Bu tür eylemlerin çoğu düzensiz eylemlerden oluşur. l 1. Bir yerden bir yere yer değişikliği ve hareket belirten eylemler: l All meine Freunde sind zur Party gekommen. Bütün arkadaşlarım partiye geldi. l Er ist um zwei Uhr in den Zug eingestiegen. O, saat ikide trene bindi. l Warum sind Sie letzte Woche nach Köln gefahren. Geçen hafta neden Köln’e gittiniz. l l 2. sein , werden ve bleiben eylemleri sein ile kullanılır: Pelin ist letztes Jahr in England gewesen. Pelin geçen yıl İngiltere’deydi. Meine Tochter ist Lehrerin geworden. Kızım öğretmen oldu. Bist du gestern zu Hause geblieben? Dün evde mi kaldın? l 3. Anlık bir durum değişikliği ya da kısa sürede ve birden olayları belirten geçişsiz eylemler: l sterben ölmek verwelken solmak l verschwinden kaybolmak aufblühen aç(ıl)mak l einschlafen uykuya dalmak entstehen oluşmak l aufwachen uyanmak wachsen büyümek l ertrinken suda boğulmak ersticken dumandan boğulmak l erscheinen görünmek umkommen ölmek l erröten kızarmak vergehen geçip gitmek l Das Baby ist plötzlich eingeschlafen. l Atatürk ist im Jahre 1938 gestorben. l Der Dieb ist plötzlich verschwunden. Bebek birden uykuya daldı. Atatürk 1938 yılında öldü. Hırsız birden kayboldu.
Eylemlerin 3. Halleriyle İlgili Bazı Özel Durumlar l Bazı eylemler hem haben hem de sein yardımcı eylemiyle kullanılır. l 1. Bir yerden bir yere yer değişikliği veya hareket belirten ve sein ile kullanılan geçişsiz eylemler bir nesne (Akkusativobjekt) aldıkları zaman geçişli eylem konumuna girer ve bu durumda yardımcı eylem haben olur: l fahren: vasıta ile gitmek; bir vasıtayı sürmek, kullanmak l Er ist in die Stadt gefahren. O, şehre gitti. l Ich habe dein Auto gefahren. Ben senin otomobilini sürdüm. l fliegen: uçmak; uçakla nakletmek, uçağı idare etmek l Wann bist du nach Berlin geflogen. Sen ne zaman Berlin’e uçtun. l Der Pilot hat das Flugzeug nach Berlin geflogen. Pilot uçağı Berlin’e nakletti. l reiten: atla(eşekle vs. ) gitmek; ata(eşeğe vs. ) binmek l Wir sind durch den Wald geritten. Biz (atla) ormandan gittik. l Er hat dieses Pferd jeden Tag geritten. O, bu ata her gün bindi.
l l l landen: inmek, iniş yapmak; yere indirmek, karaya çıkarmak Das Flugzeug ist ohne Zwischenfälle in München gelandet. Uçak herhangi bir arıza olmadan Münih’e indi. Der Hubschrauber hat die Soldaten hinter den feindlichen Linien gelandet. Helikopter askerleri düşman saflarının arkasına indirdi. l l l starten: havalanmak, start yapmak; havalandırmak, start yaptırmak, bir şeye başlamak Das Flugzeug ist pünktlich gestartet. Uçak tam zamanında havalandı. Der Pilot hat das Flugzeug auf Startbahn 2 gestartet. Pilot uçağı 2 numaralı uçuş pistinde havalandırdı. l Yer değişikliği veya hareket bildiren ve sein ile kullanılan bazı eylemler, yapılan işin süresi söz konusu olduğu zaman haben ile kullanılır: l l l schwimmen: yüzmek Der Schwimmer ist über den Kanal geschwommen. Yüzücü kanalı yüzerek geçti. Mein Freund hat heute drei Stunden geschwommen. Arkadaşım bugün üç saat yüzdü. l laufen: koşmak l Er ist zur nächsten Telefonzelle gelaufen. l O, bir sonraki telefon kulübesine koştu. l Der Sportler habe täglich seine 3000 m gelaufen. l Sporcu her gün 3000 m koştu.
l reiten: atla(eşekle vs. ) gitmek; ata(eşeğe vs. ) binmek l Inge ist in den Wald geritten. Inge (atla) ormana gitti. l Ich habe jahrelang in diesem Reiterverein geritten. Ben yıllarca bu at kulübünde ata bindim. l l rudern: kürek çekmek, sandala binmek, kürek gibi kullanmak, yüzmek l Er ist gestern über den See gerudert. O, dün gölde kürek çekti. l Er hat früher begeistert gerudert. O, eskiden coşkuyla kürek çekti. l l l tanzen: dans etmek Wir sind quer über die Tanzfläche bis zur Terrasse getanzt. Dans alanının ortasından terasa kadar dans ettik. Wir haben bis Mitternacht getanzt. Biz gece yarısına kadar dans ettik.
l Bir durum bildiren ve sein ile kullanılan geçişsiz(intransitiv) eylemler de bir nesne(Akkusativobjekt) aldıkları zaman geçişli olur ve haben ile kullanılır. Kuşkusuz bu durum, anlamı da etkilemektedir: l brechen: kırılmak, parçalanmak, kopmak; kırmak, parçalamak l Der Marmor ist gebrochen. Mermer kırıldı. l Der Läufer hat den Rekord gebrochen. Koşucu rekoru kırdı. l abbrechen : kırılmak, kopmak, kısa kesmek, devam etmek; kırmak, koparmak l Der Ast ist abgebrochen. Dal kırıldı. l Er hat den Ast vom Baum abgebrochen. O, ağacın dalını kırdı. l l l l zerbrechen: kırılmak, parçalanmak, dağılmak; kırmak, parçalamak, yarmak Die Flasche ist zerbrochen. Şişe kırıldı. Ich habe die Flasche zerbrochen. Ben şişeyi kırdım. heilen: iyileşmek, iyi olmak; tedavi etmek, iyileştirmek, kurtarmak, çare bulmak Die Wunde ist schnell geheilt. Yara çabucak iyileşti. Der Arzt hat die Wunde geheilt. Doktor yarayı iyileştirdi. l schmelzen: erimek; eritmek l Der Schnee ist geschmolzen. l Die Sonne hat den Schnee geschmolzen. Kar eridi. Güneş karı eritti.
l spritzen: sıçramak, fışkırmak; üstüne su vs. sıçratmak, serpmek, püskürtmek, enjekte etmek l Das Wasser ist auf die Straße gespritzt. Su sokağa sıçradı. l Der Gärtner hat den Garten gespritzt. Bahçıvan fıskiye ile bahçeyi suladı. l stoßen: bir şeye çarpmak, dokunmak, rastlamak; itmek, kakmak, dürtmek, toslamak, sokmak, l saplamak, çakmak, dövmek l Beim Bohren ist man auf Öl gestoßen. Sondaj esnasında petrole rastlandı. l Er hat den Pfahl in die Erde gestoßen. O, kazığı yere çaktı. l treiben: sürüklenmek, çimlenmek, topraktan fışkırmak; kovmak, sürmek, önüne katmak, l işletmek l Das Schiff ist an Land getrieben. Gemi karaya sürüklendi. l Ich habe die Kühe auf die Weide getrieben. Ben inekleri çayıra sürdüm. l trocknen: kurumak, kurulanmak; kurutmak, kurulamak l Deine Wäsche ist in der Sonne getrocknet. Çamaşırların güneşte kurudu/kurumuş. l Er hat seine Wäsche am Ofen getrocknet. O, çamaşırlarını sobada kuruttu. l l verderben: bozulmak, çürümek, mahvolmak; bozmak, çürütmek, mahvetmek Das Fleisch ist verdorben. Et bozuldu/bozulmuş. Diese Filme haben die Jugend verdorben. Bu filimler gençliği bozdu. Er hat sich durchs Lesen die Augen verdorben. O, okumayla gözlerini bozdu. l ziehen: gitmek, taşınmak; çekmek, sürüklemek, çizmek l Wir sind in eine neue Wohnung gezogen. Biz yeni bir eve taşındık. l Das Pferd hat den Wagen gezogen. At arabayı çekti.
l Bazı eylemler geçişli(transitiv) olduklarında düzenli çekilir ve haben ile kullanılır, geçişsiz(intransitiv) olduklarında ise düzensiz çekilir ve sein ile kullanılır: l erschrecken: korkutmak erschrecken: korkmak l erschrecken, erschreckte, hat erschrecken, erschrak, ist erschrocken l Der Löwe erschreckt das Kind. Das Kind erschrickt vor dem Löwen. l Der Löwe erschreckte das Kind. Das Kind erschrak vor dem Löwen. l Der Löwe hat das Kind erschreckt. Das Kind ist vor dem Löwen erschrocken. l Aslan çocuğu korkuttu. Çocuk aslandan korktu. l l l löschen: söndürmek löschen, löschte, hat gelöscht Das Feuerwehr löscht den Brand. Das Feuerwehr löschte den Brand. Das Feuerwehr hat den Brand gelöscht. İtfaiye ateşi söndürdü. erlöschen: sönmek erlöschen, erlosch, ist erloschen Das Feuer erlischt längst. Das Feuer erlosch längst. Das Feuer ist längst erloschen. Ateş çoktan söndü/sönmüş. l l l senken: indirmek senken, senkte, hat gesenkt Der Kranke senkt seinen Arm. Der Kranke senkte seinen Arm. Der Kranke hat seinen Arm gesenkt. Hasta kolunu indirdi. sinken: batmak sinken, sank, ist gesunken Das Schiff sinkt vor einem Monat. Das Schiff sank vor einem Monat. Das Schiff ist vor einem Monat gesunken. Gemi bir ay önce battı.
l l l versenken: batırmak versenken, versenkte, hat versenkt Die Soldaten versenken das U-Boot. Die Soldaten versenkten das U-Boot. Die Soldaten haben das U-Boot versenkt. Askerler denizaltıyı batırdı. versinken: batmak versinken, versank, ist versunken Das U-Boot versinkt im Krieg. Das U-Boot versank im Krieg. Das U-Boot ist im Krieg versunken. Denizaltı savaşta battı. l l l sprengen: havaya uçurmak sprengen, sprengte, hat gesprengt Sie sprengen die Brücke mit Bombe. Sie sprengten die Brücke mit Bombe. Sie haben die Brücke mit Bombe gesprengt. Onlar köprüyü bombayla havaya uçurdu. springen: fırlamak, sıçramak springen, sprang, ist gesprungen Das kleine Kind springen aus dem Bett. Das kleine Kind sprangen aus dem Bett. Das kleine Kind ist aus dem Bett gesprungen. Küçük çocuk birden yataktan fırladı. l l l verschwenden: ısraf etmek verschwenden, verschwendete, hat verschwendet Mein Sohn verschwendet viel Geld. Mein Sohn verschwendete viel Geld. Mein Sohn hat viel Geld verschwendet. Oğlum çok para ısraf etti. verschwinden: kaybolmak verschwinden, verschwand, ist verschwunden Die Sonne verschwindet hinter den Bergen. Die Sonne verschwand hinter den Bergen. Die Sonne ist hinter den Berge verschwunden. Güneş dağların arkasında kayboldu. .
l Bazı eylemler ise hem düzenli hem de düzensiz çekilir. Bir nesne(Akkusativobjekt) aldıklarında düzenli, almadıklarında ise düzensiz çekilirler. Kuşkusuz bu durumda anlamları da değişmektedir: l l erschrecken: korkutmak erschrecken, erschreckte, erschreckt Der Hund hat das Kind erschreckt. Köpek çocuğu korkuttu. l l hängen: asmak hängen: asılı durmak hängen, hängte, gehängt hängen, hing, gehangen Ich habe das Bild an die Wand gehängt. Das Bild hat an der Wand gehangen. Ben resmi duvara asıyorum. Resim duvarda asılı duruyor. l l schwellen: şişirmek schwellen, schwellte, geschwellt Der Wind hat die Segel geschwellt. Rüzgâr yelkeni şişirdi. l Bazı eylemlerin hem düzenli hem de düzensiz çekimleri söz konusudur ve bu eylemler her iki durum için nesne(Akkusativobjekt) alabilir ya da almayabilirler: l l l bewegen: kımıldatmak, hareket ettirmek bewegen, bewegte, bewegt Der Verletzte hat seinen Arm bewegt. zurückzukehren. Yaralı kolunu kımıldattı. bewegen: sebep olmak, sevk etmek bewegen, bewogen Was hat dich bewogen, in die Türkei Senin Türkiye’ye geri dönmene ne neden oldu? l l l schaffen: becermek, yapmak schaffen, schaffte, geschafft Er hat die Arbeit in einem Tag geschafft. O, işi bir günde bitirdi. schaffen: yaratmak schaffen, schuf, geschaffen Gott hat den Himmel und die Erde geschaffen. Tanrı yeri göğü yarattı. erschrecken: korkmak erschrecken, erschrak, erschrocken Das Kind ist vor dem Hund erschrocken. Çocuk köpekten korktu. schwellen: şişmek schwellen, schwoll, geschwollen Die Mandeln des Kindes sind geschwollen. Çocuğun bademcikleri şişti.
l l wiegen: sallamak wiegen, wiegte, gewiegt Die Mutter hat das Baby gewiegt. Anne bebegi salladı. wiegen: tartmak, ağırlığında olmak wiegen, wog, gewogen Ich habe Tomaten gewogen. Ben domatesleri tarttım. l l wenden: döndürmek, çevirmek wenden, wendete, gewendet Der Koch hat das Fleisch gewendet. Ahçı eti çevirdi. wenden: birine başvurmak wenden, wandte, gewandt Der Fremde hat sich an einen Polizisten gewandt. Yabancı, bir polise başvurdu. l l l l l schleifen: sürüklemek schleifen: bilemek schleifen, schleifte, geschleift schleifen, schliff, geschliffen Er hat den Sack über den Boden geschleift. Er hat mein Messer geschliffen. O, torbayı yerde sürükledi. O, bıçağımı biledi. gären: galeyan içinde olmak gären, gärte, gegärt Es hat im Volk gegärt. Halk galeyan içindeydi. gären: mayalanmak gären, gor, gegoren Die Trauben sind im Keller gegoren. Üzümler bodrumda mayalandı.
Passiv (Edilgen Çatı) l Etken : Er schreibt den Brief. l O, mektubu yazıyor. l l l l Edilgen : Der Brief wird von ihm geschrieben. Mektup onun tarafından yazılıyor. Edilgen bir cümle için üç şey gereklidir: 1. werden yardımcı eylemi 2. Esas eylemin 3. hali (Partizip Perfekt) 3. İşin kimin tarafından yapıldığını belirten von veya durch ilgeci(Präposition) l Der Brief wird von ihm geschrieben. l 1 3 2
l Passiv’de Zamanlar l Das Präsens l l l l ich du er wir ihr sie Sie werde. . . . gerettet wirst. . gerettet wird. . . gerettet werden. . . gerettet werdet. . . . gerettet werden. . . gerettet kurtarılıyorum / kurtarılırım kurtarılıyorsun / kurtarılırsın kurtarılıyor / kurtarılır kurtarılıyoruz / kurtarılırız kurtarılıyorsunuz / kurtarılırsınız kurtarılıyor(lar) / kurtarılır(lar) kurtarılıyorsunuz / kurtarılırsınız l Soru cümlesi: l Wird er von uns eingeladen? l O, bizim tarafımızdan davet ediliyor mu? l Wann wird er von uns eingeladen? l O, ne zaman bizim tarafımızdan davet ediliyor?
l Das Präteritum l l l l ich du er wir ihr sie Sie wurde. . . . gerettet wurdest. . . gerettet wurden. . . gerettet wurdet. . . . gerettet wurden. . . gerettet kurtarılıyordum / kurtarıldım kurtarılıyordun / kurtarıldın kurtarılıyordu / kurtarıldı kurtarılıyorduk / kurtarıldık kurtarılıyordunuz / kurtarıldınız kurtarılıyor(lar)dı / kurtarıldı(lar) kurtarılıyordunuz /kurtarıldınız l Soru cümlesi: l Wurde er von uns eingeladen? l O, bizim tarafımızdan davet ediliyor muydu? l Wann wurde er von uns eingeladen? l O, ne zaman bizim tarafımızdan davet ediliyordu?
l Das Perfekt l l l l ich du er wir ihr sie Sie bin. . . . gerettet worden bist. . . . gerettet worden ist. . gerettet worden sind. . . gerettet worden seid. . . gerettet worden sind. . . gerettet worden kurtarıldım kurtarıldın kurtarıldık kurtarıldınız kurtarıldı(lar) kurtarıldınız l Soru cümlesi: l Ist er von uns nicht eingeladen worden? l O, bizim tarafımızdan davet edilmedi mi? l Warum ist er von uns nicht eingeladen worden? l O, bizim tarafımızdan neden davet edilmedi?
l Das Plusquamperfekt l l l l ich du er wir ihr sie Sie war. . gerettet worden warst. . . . gerettet worden waren. . . gerettet worden wart. . gerettet worden waren. . . gerettet worden kurtarılmıştım kurtarılmıştın kurtarılmıştık kurtarılmıştınız urtarılmış(lar)dı kurtarılmıştınız l Soru cümlesi: l War er von uns eingeladen worden? l O, bizim tarafımızdan davet edilmiş miydi? l Wann war er von uns eingeladen worden? l O, ne zaman bizim tarafımızdan davet edilmişti?
l Das Futur I l l l l ich du er wir ihr sie Sie werde. . . . gerettet werden wirst. . gerettet werden wird. . . gerettet werden werdet. . . . gerettet werden kurtarılacağım kurtarılacaksın kurtarılacak kurtarılacağız kurtarılacaksınız kurtarılacak(lar) kurtarılacaksınız l Soru cümlesi: l Wird er von uns eingeladen werden? l O, bizim tarafımızdan davet edilecek mi? l Wann wird er von uns eingeladen werden? l O, ne zaman bizim tarafımızdan davet edilecek?
l Futur II l l l l ich du er wir ihr sie Sie werde. . . . gerettet worden wirst. . gerettet worden wird. . . gerettet worden werden. . . gerettet worden werdet. . . . gerettet worden werden. . . gerettet worden sein kurtarılmış olacağım sein kurtarılmış olacaksın sein kurtarılmış olacak sein kurtarılmış olacağız sein kurtarılmış olacaksınız sein kurtarılmış olacak(lar) sein kurtarılmış olacaksınız l Soru cümlesi: l Wird er von uns eingeladen worden sein? l O, bizim tarafımızdan davet edilmiş olacak mı? l Wann wird er eingeladen worden sein? l O, ne zaman davet edilmiş olacak?
Öznesi Olmayan Passiv Cümleler l Etken bir cümlede nesne(Akkusativobjekt) yoksa, edilgen cümlede es belirsiz öznesi kullanılır, ya da cümle içinden herhangi bir sözcük alınıp öznenin yeri doldurulur. Bu gibi durumlarda eylem, her zaman 3. tekil kişiye göre çekilir. l Aktivsatz : Er dankt heute dem Lehrer. O bugün öğretmen-e teşekkür ediyor. Dativobjekt l Passivsatz : Dem Lehrer wird heute von ihm gedankt. l Dativobjekt l Bugün onun tarafından öğretmen-e teşekkür ediliyor. l Passivsatz l : Es wird heute von ihm dem Lehrer gedankt. Bugün onun tarafından öğretmene teşekkür ediliyor. l Passivsatz l : Heute wird von ihm dem Lehrer gedankt. Onun tarafından öğretmene bugün teşekkür ediliyor. l Passivsatz l : Von ihm wird heute dem Lehrer gedankt. Bugün öğretmene onun tarafından teşekkür ediliyor. l Öznesi man olan etken bir cümleyi edilgen bir cümleye dönüştürürken von kullanılmaz: l Aktivsatz : Man trinkt jeden Tag Tee. Her gün çay içilir/İnsan her gün çay içer. l Passivsatz : Tee wird jeden Tag getrunken. Her gün çay içilir.
Zamanların Tarz Eylemlerle Kullanılması l l l Tarz eylemler ve anlamları şöyledir: wollen : istemek, talep etmek, arzu etmek, niyetinde olmak, muhtaç olmak, iddia etmek(Burada daha çok irade söz konusudur. ) mögen : istemek, arzu etmek, sahip olmak /yapmaktan hoşlanmak, beğenmek, yapabilmek, olabilmek (Daha çok arzu ve içtenlik söz konusudur. ) müssen: yapmak zorunda olmak, yapmaya mecbur olmak , yapması gerekmek, meli/ -malı, muhtemel olmak sollen: yapması istenilmek, gerekmek, icap etmek, -meli/ -malı, söylenmek, rivayet edilmek (Burada başkası tarafından verilen bir emir ve istek söz konusudur. ) können: muktedir olmak, yapabilmek, edebilmek, olası olmak dürfen: yapmaya izinli olmak, yapabilmek, edebilmek, cesaret etmek (Daha çok izin alıp verirken kullanılır. ) l Bu eylemlerin Präsens’e göre çekimleri şöyledir: l l l l ich du er wir ihr sie Sie willst will wollen wollt wollen magst mag mögen mögt mögen muss soll kann darf musst sollst kannst darfst muss soll kann darf müssen sollen können dürfen müsst sollt könnt dürft müssen sollen können dürfen
l Das Präsens l l l l ich du er wir ihr sie Sie willst will wollen wollt wollen nach Hause gehen nach Hause gehen eve gitmek istiyorum / isterim eve gitmek istiyorsun eve gitmek istiyoruz eve gitmek istiyorsunuz eve gitmek istiyor(lar) eve gitmek istiyorsunuz l Soru cümlesi: l Wollen Sie Deutsch lernen? l Almanca mı öğrenmek istiyorsunuz? l l Warum wollen Sie Deutsch lernen? Neden Almanca öğrenmek istiyorsunuz? l Tarz eylemlerin tek başına kullanılması: l Wir wollen dein Glück. l Senin mutluluğunu istiyoruz. l l Ich will nach Hause (gehen). Eve gitmek istiyorum.
l Das Präteritum l l l l ich du er wir ihr sie Sie l l l l Tarz eylemlerin 2. halinin kişilere göre çekimi: ich wollte mochte musste sollte konnte du wolltest mochtest musstest solltest konntest er wollte mochte musste sollte konnte wir wollten mochten mussten sollten konnten ihr wolltet mochtet musstet solltet konntet sie wollten mochten mussten sollten konnten Sie wollten mochten mussten sollten konnte die Schrift lesen konntest die Schrift lesen konnten die Schrift lesen konntet die Schrift lesen konnten die Schrift lesen yazıyıokuyabiliyordum/okuyabildim yazıyı okuyabiliyordun yazıyı okuyabiliyorduk yazıyı okuyabiliyordunuz durftest durften durftet durften
l Das Perfekt l l l l ich habe du hast er hat wir haben ihr habt sie haben Sie haben den Schlüssel finden den Schlüssel finden können können anahtarı bulabildim anahtarı bulabildin anahtarı bulabildik anahtarı bulabildiniz anahtarı bulabildi(ler) anahtarı bulabildiniz l Soru cümlesi: l Hast du heute zum Arzt gehen können? Bugün doktora gidebildin mi? l l Warum hast du in Deutschland nicht leben können? Neden Almanya’da yaşayamadın?
l Das Plusquamperfekt l l l l ich du er wir ihr sie Sie hattest hatten hattet hatten den Schlüssel finden den Schlüssel finden können können anahtarı bulabilmiştim anahtarı bulabilmiştin anahtarı bulabilmiştik anahtarı bulabilmiştiniz
l Das Futur l Futur I l l l l ich du er wir ihr sie Sie werde wirst wird werden werdet werden Deutsch sprechen Deutsch sprechen können Almanca konuşabileceğim können Almanca konuşabileceksin können Almanca konuşabilecek können Almanca konuşabileceğiz können Almanca konuşabileceksiniz können Almanca konuşabilecek(ler) können Almanca konuşabileceksiniz l Soru cümlesi: l Wird sie ihr Studium nächstes Jahr beenden können? l O, öğrenimini gelecek yıl bitirebilecek mi? l Warum wirst du zu mir nicht kommen können? l Neden bana gelemeyeceksin?
Passiv’in Tarz Eylemlerle Kullanılması l Das Präsens l l l l ich du er Wir ihr sie Sie kann. . . gerettet werden kannst. . . . gerettet werden kann. . . gerettet werden können. . . . gerettet werden könnt. . gerettet werden können. . . gerettet werden kurtarılabiliyorum / -bilirim kurtarılabiliyorsun kurtarılabiliyoruz kurtarılabiliyorsunuz kurtarılabiliyor(lar) kurtarılabiliyorsunuz l Soru cümlesi: l Kann der Kranke heute nicht operiert werden? l Hasta bugün ameliyat edilemiyor mu? l Warum kann das Problem nicht gelöst werden? l Problem neden çözülemiyor?
l Das Präteritum l l l l ich du er wir ihr sie Sie konnte. . gerettet konntest. . . gerettet konnten. . . . gerettet konntet. . . . gerettet konnten. . . gerettet werden werden kurtarılabiliyordum /-bildim kurtarılabiliyordunuz kurtarılabiliyordunuz kurtarılabiliyor(lar)dı kurtarılabiliyordunuz
l Das Perfekt l l l l ich du er wir ihr sie Sie habe. . gerettet werden können hast. . . gerettet werden können hat. . . gerettet werden können haben. . . . gerettet werden können habt. . . gerettet werden können haben. . . . gerettet werden können kurtarılabildim kurtarılabildin kurtarılabildik kurtarılabildiniz kurtarılabildi(ler) kurtarılabildiniz l Soru cümsi: l Haben alle Fragen beantwortet werden können? l Bütün sorular cevaplandırılabildi mi? l Warum hat dir gestern nicht geholfen werden können? l Dün sana neden yardım edilemedi?
l Das Plusquamperfekt l l l l ich du er wir ihr sie Sie hatte. . gesehen hattest. . . . gesehen hatten. . . . gesehen hattet. . gesehen hatten. . . . gesehen werden werden können können görülebilmiştim görülebilmiştin görülebilmiştik görülebilmiştiniz görülebilmiş(ler)di görülebilmiştiniz l Futur I l l l l ich du er wir ihr sie Sie werde. . verstanden wirst. . . verstanden wird. . . verstanden werden. . . . verstanden werdet. . . . verstanden werden werden können können anlaşılabileceğim anlaşılabileceksin anlaşılabilecek anlaşılabileceğiz anlaşılabileceksiniz anlaşılabilecek(ler) anlaşılabileceksiniz l Soru cümlesi: l Werden diese Märchen ins Deutsche übersetzt werden können? l Bu masallar Almancaya çevrilebilecek mi? l Warum werden sie von dir nicht übersetzt werden können? l Onlar neden senin tarafından çevrilemeyecek?
Durum Bildiren Edilgen Çatı l 1. sein l 2. Esas eylemin 3. hali (Örneğin: geschrieben) l Zustandspassiv : Der Brief ist geschrieben. l Mektup yazılmış(tır). l Zustandspassiv’de iki zaman dilimi vardır. l Şimdiki zaman dilimi : Der Brief ist geschrieben l Mektup yazılmış(tır). l Geçmiş zaman dilimi : Der Brief war geschrieben. l Mektup yazılmıştı.
Emir Kipi l du’ya göre emredilirken bazı eylemlerde eylem köküne -e eki getirilse de olur getirilmese de. Ancak bazı eylemlerde -e ekinin mutlaka söylenmesi gerekir. Ayrıca du ve ihr’de şahıs zamirleri kullanılmaz, ancak Sie’de ise mutlaka söylenmesi gerekir: l l l du ihr Sie Komm(e) ! Kommt ! Kommen Sie ! Lächle ! Lächelt ! Lächleln Sie ! Gelin(iz) ! l Çalış ! Çalışın(ız) ! Gülümse ! Wasch(e) dich ! Yıkan ! Gülümseyin ! Wascht euch ! Yıkanın ! Gülümseyin(iz) ! Waschen Sie sich ! Yıkanınız ! l Steig(e) in den Bus ein ! l Steigt in den Bus ein ! l Steigen Sie in den Bus ein ! l Arbeite ! Arbeitet ! Arbeiten Sie ! Otobüse bininiz !
l Dikkat edilirse ihr ve Sie’de eylemin Präsens’teki çekimi aynen alınmaktadır. l - Kökü -d, -t, -ig; -m, -n, (/m/ ve /n/’nin önünde /m, n, r, l/ ve /h/ gibi ünsüzlerin dışında bir ünsüz olacak); -el, -er ile biten eylemlerde du’ya göre emredilirken mutlaka -e getirilir. l du ihr Sie l Antwort-e! Antwortet! Antworten Sie! Cevap veriniz! l Lern-e! Lernt! Lernen Sie! Öğreniniz! l Handl-e! Handelt! Handeln Sie! Pazarlık yapınız! l Änder-e! Ändert! Ändern Sie Değiştiriniz! l -Ayrıca du’ya göre emredilirken kökü -el ile biten eylemler ile bazı -er ile biten eylemlerde, mastar ekinden önceki –e- düşer: ändern, klingeln l du ihr Sie l Ändre (Änder-e!) Ändert! Ändern Sie! Değiştiriniz! l Klingl-e! Klingelt! Klingeln Sie! Zili çalınız! l Präsens’te du’ya göre çekilirken, kökündeki /e/ ünlüsü /i(e)/ biçiminde değişen düzensiz eylemler emir şeklinde de aynı kalır, sadece du’nun -st eki kaldırılmış olur. Bu gibi eylemlerin emir şeklinde du’da -e eklenmez: l Präsens du ihr Sie l gibst Gib! Gebt! Geben Sie! Veriniz! l sprichst Sprich! Sprecht! Sprechen Sie! Konuşunuz!
l - Kökünde /a/ ve /o/ ünlüsü olan düzensiz eylemler Präsens’te du’ya göre çekilirken bu ünlüler /ä/ ve /ö/ oluyordu. Ancak bu tür eylemlerin emir şekli Präsens’teki çekimlerine uymamaktadır: l Präsens du ihr Sie l fährst Fahr(e)! Fahrt! Fahren Sie! Gidiniz! l stösst Stoss(e)! Stosst! Stossen Sie! İtiniz! l - Örneğin werden, haben ve sein kısmen kurala uymaz. Bunların emir şekli şöyle yapılır: l Werde glücklich! Mutlu ol! l Werdet glücklich! l Werden Sie glücklich! l Hab(e) Glück! l Habt Glück! l Haben Sie Glück! Bahtın açık olsun! l Sei(e) ruhig! l Seid ruhig! l Seien Sie ruhig! Sessiz ol! l
İlgeçler(Präpositionen) l Präposition’lar genel olarak dört büyük gruba ayrılır: l Sadece Akkusativ ile kullanılan Präposition’lar (Präpositionen mit Akkusativ): l für, um, durch, ohne, gegen, entlang, bis, wider, pro l Sadece Dativ ile kullanılan Präposition’lar (Präpositionen mit Dativ): l ab, aus, bei, gegenüber, mit, nach, seit, von, zu, außer, entgegen, entsprechend, gemäß, nebst, nächst, samt/mitsamt l Hem Akkusativ hem Dativ ile kullanılan Präposition’lar (Präpositionen mit Akk. und Dat. ): l an, in, neben, auf, über, vor, unter, hinter, zwischen l Genitiv ile kullanılan Präposition’lar(Präpositionen mit Genitiv): l (an)statt/anstelle, trotz, während, wegen, außerhalb, innerhalb, oberhalb, unterhalb, anhand, anlässlich, aufgrund, binen, dank, diesseits, jenseits, hinsichtlich, infolge, inmitten, kraft, laut, mittels, mit Hilfe, unweit, zufolge, zugunsten, zuungunsten, abseits, abzüglich, anfangs, angesichts, ausgangs, ausschließlich, beiderseits, betreffs, bezüglich, eingangs, einschließlich, halber, mangels, namens, seitlich, seitwärts, unbeschadet, unfern, ungeachtet/unerachtet, vermöge, vorbehaltlich, zuzüglich, zwecks l Bunlardan bazıları hem Dativ hem de Genitiv ile kullanılır: l binen, wegen, dank, zufolge, laut
Akkusativ ile Kullanılan Präposition’lar l für: için, yerine; lehin(d)e, uğrun(d)a; göre; -e mahsus; . . . değerinde, -(y)e; -l. Ik, -l. IğIne l für seine Familie ailesi için l für drei Tage üç gün için , üç günlüğüne, üç günlük l für mich benim için, benim yerime l Ich bezahle für alle. Ben hepsinin yerine ödüyorum. l Wort für Wort kelime, kelimesine l um: etrafından, çevresinde; -e doğru, aşağı yukarı, hakkında, hususunda; -den l dolayı, yüzünden l Wir sitzen um den Tisch. Masanın etrafında oturuyoruz. l um 7 Uhr saat yedide l durch: arasından, ortasından, içinden; vasıtasıyla; yüzünden, nedeniyle, sayesinde, l ile, tarafından; esnasında, süresince, boyunca; suretiyle l durch Deutschland Almanya’dan, Almanya boyunca l durchs Fenster pencereden l durch den Tunnel tünelden l durch viele Jahre (hindurch) (birçok yıl boyunca/süresince) l das ganze Jahr durch (hindurch) bütün bir yıl boyunca/süresince l durch ein Erdbeben zerstört sein depremle tahrip olmak l durch einen Freund finden bir arkadaş aracılığıyla bulmak
l ohne: -sız, -siz, -suz, -süz; . . . olmadan l Bu Präposition belirli tanımlık(bestimmter Artikel) ile kullanılmaz. l ohne Tasche çantasız l ohne Erfolg başarısız l ohne Geld arbeiten parasız çalışmak l gegen: karşı, -ye doğru, sularında; aşağı yukarı, yaklaşık; aksine; kıyasla, göre; l bedel olarak, karşılığında l gegen den Baum fahren ağaca doğru gitmek/sürmek l gegen den Wind spielen rüzgâra karşı oynamak l gegen 9 Uhr kommen saat dokuza doğru l gegen Mitternacht, Abend gece yarısına, akşama doğru l gegen Ende, Anfang des Jahres yılın sonuna, başına doğru l ein gutes Mittel gegen Krebs kansere karşı iyi bir ilaç l gegen das Rauchen sein sigara içmeye karşı olmak l Ich bin gegen dich. Ben sana karşıyım. l entlang: boyunca l Bu Präposition adlardan sonra geldiğinde Akkusativ ile kullanılır. Bazen de Dativ ile kullanılır. Adlardan önce geldiğinde Dativ, bazen de Genitiv olur. l Adlardan sonra: Akkusativ l Ich gehe den Fluss entlang. l die Straße entlang gehen l Nehir boyunca yürüyorum. cadde boyunca yürümek
Adlardan önce: Dativ ya da Genitiv: l entlang dem Wall l entlang den Hecken bent boyunca çit boyunca l Entlang des Weges standen neugierige Leute. Yol boyunca meraklı insanlar vardı. l Aşağıdaki yapılarda görüldüğü gibi belirteç olarak da kullanılır: l Am Zaun entlang gab es wunderschöne Blumen. Çit boyunca harika çiçekler vardı. l An der Mauer entlang gab es viele Bäume. Duvar boyunca birçok ağaç vardı l bis: -e, -a, -ye, -ya kadar, dek, değin ¡ ¡ ¡ ¡ ¡ bis Kayseri Kayseri’ye kadar bis oben yukarıya kadar bis hier buraya kadar bis jetzt şimdiye kadar bis 6 Uhr saat altıya kadar bis Dienstag salıya kadar bis September eylüle kadar bis ersten Juli temmuzun birine kadar bis kommende Woche gelecek haftaya kadar bis Ende Juni haziranın sonuna kadar
l bis, başka Präposition’larla birlikte de kullanılmaktadır. Bu durumda bis’den sonra gelen Präposition adın çekimine etki yapar: l bis an den Rand des Abgrunds uçurumun kenarına kadar l bis auf den Kapitän kaptana varıncaya kadar l bis auf den Grund des Wassers suyun dibine kadar l bis in die Nacht gece yarısına kadar l bis zur Schule okula kadar l bis zum Bahnhof istasyona kadar l bis zum 15. des Monats ayın on beşine kadar l bis nach der Prüfung sınavdan sonrasına kadar l bis vor einem Jahr bir yıl öncesine kadar l von dort bis hier oradan buraya kadar l von 8 bis 10 Uhr saat sekizden ona kadar l vom 1. April bis 5. Mai 1 nisandan 5 mayısa kadar
l wider: karşı, aleyhinde, zıddına, aykırı l Er handelt wider das Gesetz. O, kanuna aykırı hareket etmektedir. l per: ile, aracılığıyla, vasıtası ile, eliyle l per Post posta ile l per Bahn demir yoluyla/trenle l pro: için, başına l pro Person l pro Stunde l fünfzig Euro pro Person l zehn Euro pro Stunde kişi başına saat başına kişi başına elli avro saat başına on avro
Dativ ile Kullanılan Präposition’lar l ab: -den itibaren, -den, başlayarak l ab hier l ab Berlin l ab heute l ab Montag l ab nächster (nächste) Woche l ab dem ersten April l ab ersten April buradan itibaren Berlin’den itibaren bugünden itibaren/başlayarak pazartesinden itibaren gelecek haftadan itibaren bir nisandan itibaren l aus: -den , (içinden); -den dolayı; -den mamul; içinden, arasından l aus dem Kino kommen sinemadan gelmek l aus der Schule okuldan l aus einer Tasse Kaffee trinken bir fincandan içmek l Er kommt (ist) aus Köln. O, Köln’lüdür / Köln’de yaşıyor. l aus dem Türkischen ins Deutsche übersetzen Türkçeden Almancaya çevirmek l aus dem 15. Jh. 15. yüzyıldan l Der Ring ist aus Gold Yüzük altındır/altındandır. l aus Eifersucht kıskançlıktan
l bei: yanında, -de; etrafında, civarında, yöresinde; nezdinde, esnasında, iken; l rağmen; eğer; arasında; göre, hesaba katılırsa. l Mein Haus liegt beim Bahnhof. Benim evim istasyon civarındadır. l bei İzmir yöresinde l Sie war gestern beim Arzt. O, dün doktordaydı. l Sie wohnt bei ihrer Tante. O, teyzesinin yanında kalıyor. l bei mir, bei dir, bei ihnen benim yanımda, onun yanında, onların yanında l bei der Firma Siemens firmasında l bei der Arbeit işte, iş sırasında l bei der Ankunft in Bonn’a varış sırasında l beim Schwimmen, beim Tanzen yüzerken, dans ederken l bei schönem Wetter güzel havada l gegenüber: karşı, karşısında, yüze; kıyasla, nispetle l Gegenüber der Post steht ein altes Gebäude. l Postahanenin karşısında eski bir bina var. l l l Der Post gegenüber steht ein altes Gebäude. Postahanenin karşısında eski bir bina var. l l Sie ist allen Leuten gegenüber immer freundlich. O, bütün insanlara karşı güler yüzlüdür. Er sitzt mir gegenüber. O, karşımda oturuyor.
l mit: ile, birlikte, beraber l mit den Kindern, mit meinen Kindern l mit dem Schlüssel die Tür öffnen l Wir heizen mit Gas. l Ich suche ein Zimmer mit Bad. çocuklarla, çocuklarımla anahtarla kapıyı açmak Biz gazla ısıtıyoruz. Ben banyolu bir oda arıyorum. l l l O, 60 yaşında öldü. sabırla büyük bir sevinçle Mit 60 Jahren ist er gestorben. mit Geduld mit großer Freude l nach : -(y)e, -(y)a; -den sonra; arkasın(d)a, ardı sıra; göre; geçe, geçiyor. l Artikel’i olmayan şehir, ülke, kıta gibi yer adlarında oraya gidiyorum derken nach kullanılır: l Wir fahren nach Deutschland, München. Biz Almanya’ya Münih’e gidiyoruz. l nach oben, vorne, rechts, links yukarıya, öne, sağa, sola l nach dem Westen batıya l nach dem Regen Yağmurdan sonra l Nach dem Essen trinke ich Tee. Yemekten sonra çay içerim. l Nach mir bist du dran. Benden sonra sıra sende. l nach Anfang Mai mayısın başından sonra l Nach meiner Meinung ist der Satz falsch. Bana göre cümle yanlış. l Meiner Meinung nach ist der Satz falsch. Bana göre cümle yanlış. l dem Gesetz nach (nach dem Gesetz) kanuna göre l nach Peter’e göre/ Peter’den sonra l Nach meiner Uhr ist es genau 7 Uhr. Saatime göre saat tam yedidir.
l seit: -den beri / bu yana / itibaren, -dir; üzerinden l Ich wohne seit dem 10. Mai in Ankara. l Ben 10 mayıstan beri Ankara’da oturuyorum. l l seit einem Tag, seit vier Tagen seit einem Jahr, seit vier Jahren seit Montag seit Februar bir günden beri, dört günden beri bir yılan beri, dört yıldan beri pazartesiden bu yana şubattan beri l l seit Anfang November seit der Geburt meines Sohnes kasımın başından beri oğlumun doğumundan beri l von: -den, tarafından, -ın, -nın (Genitiv); -den mamul l Die Touristen kommen von Amerika. Turistler Amerika’dan geliyor. l Sie kommen von der Stadt Ankara. Onlar Ankara şehrinden geliyor. l Ich komme von ihm, von ihnen Ben ondan, onlardan geliyorum. l Wir sind sehr müde von der Arbeit. Biz işten çok yorgun düştük. l Das ist der Schlüssel von meinem Nachbarn. Bu komşumun anahtarıdır. l Die Romane von ihm sind weltweit berühmt. l Onun romanları dünyaca ünlüdür. l l Ich danke Ihnen für Ihren Brief vom 20. 2. 2005 tarihli mektubunuz için teşekkürler.
l von. . bis: -den –(y)e kadar l von 2002 bis 2010 l von hier bis dort l von Edirne bis Kars 2002’den 2010’a kadar buradan oraya kadar Edirne’den Kars’a kadar l von. . ab: -den itibaren l Von der Post ab dauert es nur zehn Minuten. Postahaneden sadece on dakikadır. l von. . aus: -den, -dan l Vom Turm aus kann man die Berge sehen. Kuleden dağlar görülebilir. l von. . an: -den itibaren l Von 18 Uhr an ist das Büro geschlossen. Saat 18’den itibaren büro kapalıdır. l von. . auf: -(y)ı, -(y)i -(y)e, -(y)a bağlayan. . ; -den -(y)e l in der Nacht vom Sonntag auf Montag l pazarı pazartesine bağlayan gecede l von … zu von Tag zu Tag l von Land zu Land günden güne, gün geçtikçe, günbegün ülkeden ülkeye
l zu: -(y)e, -(y)a; yanına; de, içinde, ilaveten, ek olarak, ile birlikte; için, amacıyla l Wir gehen zu Maria. Biz Maria’ya gidiyoruz. l Ich gehe zu meinem Vater. Ben babama gidiyorum. l zu mir, zu dir, zu ihm, zu ihnen bana, sana, onlara l l Ich gehe zur Schule, zur Uni, zur Post, zum Bahnhof, zum Finanzamt. Ben okula, üniversiteye, postahaneye, istasyona, maliyeye gidiyorum. l Wir gehen zum Schwimmen, zum Tanzen. l Biz yüzmeye, dans etmeye gidiyoruz. l zu Weihnachten l Noel’de/Noel münasebetiyle l Der Dieb wurde zu 3 Jahre Gefängnis verurteilt. l Hırsız 3 yıl hapse mahkum edildi. l Zu unserer Zeit gab es noch keinen Fernsehen. Zamanımızda daha televizyon yoktu. l l etw zum Geburtstag kaufen doğum günü için bir şey satın almak l l Zum Beweis seiner Liebe schenkte er ihr Blumen. Aşkının ispatı için ona çiçek hediye etti. l
l l Zum besseren Verständnis des Themas muss man folgendes machen: Konunun daha iyi anlaşılması için şunlar yapılmalıdır: l l Dort stehen ein paar Schuhe zu 60 Euro. Orada 60 euroya bir kaç ayakkabı var. l Das Fußballspiel endete 3: 0 (drei zu null). l Maç 3 -0 bitti. l l Ich wette 1 zu 10, dass er jetzt zu Hause ist. Bire on bahse girerim ki o şimdi evdedir. l zu Hause sein l zu Mittag / Abend essen evde olmak öğle/akşam yemeğini yemek l außer: dışında, -den başka l Außer mir versteht niemand diese Sprache. l Benden başka hiç kimse bu dili anlamıyor. l l Außer diesem Haus hat er noch zwei Hauser. Onun bu evden başka iki evi daha var. l l außer Betrieb, Dienst sein bozuk / servis dışı
l entgegen: karşın, aksine, zıt olarak, karşısına, karşısında l Entgegen meinen Erwartungen war das Wetter sehr regnerisch. l Beklentilerimin aksine hava çok yağmurluydu. l l Den Vorstellungen seines Vaters entgegen hat er nicht studiert. l Babasının düşüncesinin aksine yüksek okula devam etmedi. l entsprechend: uygun, göre, benzer l Entsprechend seiner Meinung hat er gehandelt. l Düşüncesine uygun biçimde hareket etti. l l Er hat seinem Fleiß entsprechend eine Note bekommen. Çabasına uygun bir not aldı. l gemäß: göre, gereğince, uygun olarak l Addan önce ve sonra gelebilir: l gemäß dem Gesetz kanuna göre/ kanun gereğince l dem Gesetz gemäß kanuna göre/ kanun gereğince l nebst: ile birlikte l Genellikle Artikel’siz kullanılır: l Ich verkaufe das Haus nebst Garage. Evi garaj(ıy)la birlikte satıyorum. l nächst: -den hemen sonra, dışında l Nächst dem Bahnhof steht die Post. İstasyondan hemen sonra postahane gelir.
l samt(mitsamt): ile birlikte, dahil l samt ihm l onunla birlikte / o dahil l l Das Schiff ist bei dem Sturm samt Mannschaft gesunken. Gemi fırtınada mürettebatıyla birlikte battı. l zuliebe: hatırı için l Seiner Frau zuliebe blieb er zu Hause. l Hanımının hatırı için evde kaldı.
Akkusativ ve Dativ ile Kullanılan Präposition’lar l an, auf, hinter, in, neben, über, unter, vor, zwischen l Bu Präposition’lar bir cümlede kullanılırken, kullanıldıkları yerde eğer wohin (nereye) sorusu sorulabiliyorsa Akkusativ, wo (nerede) ya da wann (ne zaman) sorulabiliyorsa Dativ ile kullanılırlar. Dolayısıyla bunlar genellikle ya yer ya da zamanla ilgili sözcüklerle kullanılır. l wohin Akkusativ Ich gehe in das Kino. Sinemaya gidiyorum. l wo Dativ Ich bin in dem Kino. Sinemadayım. ) l wann Dativ Ich gehe am Montag ins Kino. Pazartesi sinemaya gidiyorum. l an: -de, -da, yakının(d)a, başın(d)a, -e, -a, (-ye, -ya) l wohin Akkusativ l Peter hängt das Bild an die Wand. Peter resmi duvara asıyor. l Wohin? Akk. Nereye? l l l l Nehir, deniz, göl gibi suların söz konusu olduğu yerlere giderken an kullanılır. Mein Freund fährt an das (ans) Meer. Arkadaşım denize gidiyor. wo Dativ Das Bild hängt an der Wand. Resim duvarda asılı duruyor. Wo? Dat. Nerede? Trabzon ist am Schwarzmeer. Trabzon Karadeniz’dedir.
l wann Dativ l Gün, günün zamanları ve tarihlerde an kullanılır: l Die Gäste kommen am(an dem) Montag. Misafirler pazartesi geliyor. l Wann? Dativ Ne zaman? l l l am Montag am Abend am Anfang am Ende der Woche Pelin ist am 21. 3. 2000 geboren. l l l l l wann Dativ Gün, günün zamanları ve tarihlerde an kullanılır: Die Gäste kommen am(an dem) Montag. Misafirler pazartesi geliyor. Wann? Dativ Ne zaman? am Montag am Abend am Anfang am Ende der Woche Pelin ist am 21. 3. 2000 geboren. pazartesi Ancak: in der Nachtgece akşam başta, başında haftanın sonunda Pelin 21. 3. 2000’de doğdu. pazartesi Ancak: in der Nacht gece akşam başta, başında haftanın sonunda Pelin 21. 3. 2000’de doğdu.
l in: içine, -a, -ye, -ya, -de, -da, içinde, zarfında, ile l l l Ich lege das Geld in die Tasche. Wir fahren in die Türkei. in das Theater in die Schule Er hat eine Villa in diesem Dorf. im Hotel im Ausland in der Schule in der Schweiz in Deutschland in Ankara im Zimmer Ben parayı çantaya koyuyorum. Biz Türkiye’ye gidiyoruz. tiyatroya okula Onun bu köyde bir villası var. otelde yurtdışında okulda İsviçre’de Almanya’da Ankara’da odada l Hafta, ay, yıl ve mevsimler ile günün zamanları olan Nacht ve Früh sözcüklerinde in kullanılır: l l l l in dieser Woche im Juni, Juli, Oktober im Frühling, Sommer, Herbst, Winter in diesem Jahr im Jahre 2005 im 20. Jh. 2006 in vier Stunden bu hafta haziranda, temmuzda, eylülde ilkbaharda, yazın, sonbaharda, kışın bu yıl(da) 2005 yılında 20. yy. da 2006’da dört saatte
l Birden fazla günlerde in kullanılır: l in zehn Tagen on günde/on gün içinde/ on gün zarfında l Dikkat: Bu ayda, bu haftada, bu yılda vs. derken iki türlü söyleniş biçimi vardır. Ya in ile ya da in olmadan. in olmadığı zaman sözcük Akkusativ olur: l l Er fliegt in dieser Woche nach Deutschland. Er fliegt diese Woche nach Deutschland. Bu hafta Almanya’ya uçuyor.
l auf: üstüne, üstünde, -da, -e, -e doğru, için l l Das Kind geht auf die Straße. Çocuk sokağa çıkıyor. l l Wir gehen auf den Bahnhof, auf die Bank, auf die Post. Biz istasyona, bankaya, postahaneye gidiyoruz. l l Das Kind ist auf der Straße. Das Paket liegt auf dem Stuhl. Çocuk sokaktadır. Paket sandalyenin üstünde duruyor. l Zamanla ilgili sözcüklerle birlikte Akkusativ ile kullanılır. l Auf die Dauer ist dieser Lärm unerträglich. Bu gürültü uzun süreli çekilmez. l Der erste Ferientag fällt auf einen Freitag. İlk tatil günü cumaya gelmektedir. l Başka Präposition ya da belirteçlerle de kullanılabilir: l auf. . zu : Bir şeyin üstüne doğru olan hareketi belirtir. l Der Polizist läuft auf ihn zu. Polis onun üstüne doğru yürüyor. l auf. . . . hinaus l Ich habe auf Jahre hinaus verschuldet. Birçok yıllar için borçlandım. l auf. . hin l Auf diesen Bericht hin muss man einige Massnahmen treffen. l Bu haber üzerine bazı önlemlerin alınması gerekir.
l über: üzerine, üzerinden, yoluyla, bir şey hakkında, bir şeyin l ötesinde, bir şeyi aşmak, - den fazla, esnasında, sırasında, boyunca, l bir şeyden dolayı l l l Ich hänge das Bild über den Sessel. Resmi koltuğun üzerine asıyorum. Wir fahren über Ankara nach İstanbul. Ankara üzerinden İstanbul’a gidiyoruz. Das Bild hängt über dem Sessel. Resim koltuğun üzerinde asılı duruyor. l Dikkat: auf ile über, yer ile ilgili sözcüklerle kullanılırken dikkat etmek gerekir. auf tam üstündedir, yani boşluk yoktur, über’de ise arada belli bir boşluk ve mesafe vardır. l Bu Präposition diğerlerinin aksine zamanla ilgili sözcüklerle Akkusativ ile kullanılır. l Die Versammlung dauerte über drei Stunden. l Toplantı üç saatten fazla sürdü. l l Ich studiere schon über ein Jahr in İzmir. l Bir yılı aşkındır İzmir’de öğrenim görüyorum. l Der Professor redete über eine Stunde. Profesör bir saatten fazla konuştu. l Er gab mir eine Rechnung über 50 Euro. Bana 50 euroyu aşkın bir hesap çıkardı. l l Es gibt verschiedene Meinungen über dieses Thema. Bu konuda/konuya ilişkin farklı görüşler vardır.
l hinter: arkasına, arkasında, ardına l Ich lege den Ball hinter den Stuhl. Topu sandalyenin arkasına koyuyorum. l Der Ball liegt hinter dem Stuhl. Top sandalyenin arkasında duruyor. l unter: altına, altında, arasında, içine, içinde, esnasında l Maria legt den Ball unter den Tisch. Maria topu masanın altına koyuyor. l Der Ball liegt unter dem Tisch. Top masanın altında duruyor. l l Unter den Kindern gab es große Freude. Çocuklar arasında büyük bir sevinç vardı. l l Unter uns gesagt, er ist sehr faul. Laf aramızda, o çok tembeldir. l l Jugendliche unter 18 Jahren dürfen nicht eintreten. 18 yaşından küçük gençlerin girmesi yasaktır. l vor: önüne, önünde, -den önce, -den dolayı, huzurunda, kala, var. l Die Frau stellt den Mülleimer vor die Tür. l Kadın çöp kovasını kapının önüne koyuyor. l l Der Mülleimer steht vor der Tür. Çöp kovası kapının önünde duruyor. l l In der Schlange standen viele Leute vor mir. Kuyrukta birçok insan önümde duruyordu.
l Es ist 5 vor 7 Uhr. Saat yediye beş var. Yediye beş var. l Es ist 5 vor 7. l l Er arbeitete vor zehn Jahren im Ausland. O, on yıl önce yurt dışında çalışıyordu. l Ich hatte vor der Prüfung Kopfschmerzen. l Sınavdan önce başım ağrıyordu. l neben: yanına, yanında, tarafın(d)a, -den başka, dışında, ile beraber, l birine nispetle l Ich stelle den Stuhl neben den Tisch. l Sandalyeyi masanın yanına koyuyorum. l l Die Dame setzt sich neben mich. Der Stuhl ist neben dem Tisch. Bayan yanıma oturuyor. Sandalye masanın yanındadır. l Der alte Herr neben dir ist mein Großvater. l Yanındaki yaşlı bey büyük babam olur.
l zwischen: arasına, arasında, ortasında l l Ich setze mich zwischen meinen Vater und meine Mutter. Babamla annemin arasına oturuyorum. l l Das Kind nahm den Vogel zwischen seine Hände. Çocuk kuşu ellerinin arasına alıyor. l l Dieser Zug verkehrt zwischen Köln und Bonn. Bu tren Köln ile Bonn arasında işliyor. l l Er sitzt zwischen mir und meinem Vater. O, benimle babamın arasında oturuyor. l l Der Botschafter vermittelt zwischen den Regierungen. Elçi hükümetler arasında aracılık yapıyor. l l Wir kommen zwischen 8 und 9 Uhr. Biz saat sekizle dokuz arasında geliriz.
l Präposition’ların Artikel’lerle Kısaltılması l Akkusativ l l l an auf für in um das das das ans aufs fürs ins ums (an das Meer (auf das Dach (für das Kind (in das Kino (um das Haus ans aufs fürs ins ums Meer) Dach) Kind) Kino) Haus) l Dativ l l l an in bei von zu zu dem dem dem der am (an dem Montag am Montag) im (in dem Bus im Bus) beim (bei dem Freund beim Freund) vom (von dem Mann vom Mann) zum (zu dem Tanzen zum Tanzen) zur (zu der Post zur Post)
Genitiv ile Kullanılan Präposition’lar l während: esnasında, sırasında, esnada, sırada, iken, boyunca l Während der Hochzeit sind alle Verwandten und Bekannten gekommen. l Düğün sırasında bütün akraba ve tanıdıklar geldi. l trotz: rağmen, karşın, ile beraber, bir şeye bakmayarak l Trotz des heftigen Regens spielten wir Fußball. l Şiddetli yağmura rağmen futbol oynadık. l wegen: -den / -dan dolayı, ötürü, nedeniyle, yüzünden, uğruna, için l Wegen seiner Krankheit kann er nicht schwimmen. l Hastalığı nedeniyle yüzemiyor. l Bu Präposition, yazı dilinde Genitiv ile, konuşma dilinde ve Genitiv’in açıkça belli olmadığı durumlarda Dativ ile kullanılır. Adlardan sonra da gelebilir: l Ich habe meiner Kinder wegen nicht in Urlaub fahren können. l Çocuklarım yüzünden tatile gidemedim. l Ich tue das nur wegen dir. Bunu senin için yapıyorum. l statt, anstelle: yerine l Er kaufte statt eines Autos ein Fahrrad. Bir otomobil yerine bir bisiklet satın aldı.
l außerhalb: dışında, hariç, haricinde, haricine, dış tarafında, -den masun l Kommen Sie bitte nicht außerhalb der Sprechstunde! l Lütfen, görüşme saatlerinin dışında gelmeyin! l innerhalb: içinde, zarfında, iç tarafında, iç kısmında l innerhalb eines Jahres bir yıl zarfında/içinde l oberhalb: yukarıda, yukarısında, üst tarafında, üst kısmında l Der Wald ist oberhalb der Stadt. Orman şehrin yukarısındadır. l unterhalb: aşağısında, alt tarafında, alt kısmında l Unterhalb des Dorfes wird eine Fabrik gebaut. l Köyün aşağısında bir fabrika inşa ediliyor. l binnen: içinde, zarfında l Er muss seine Schulden binnen eines Monats bezahlen. l Borçlarını bir ay içinde ödemek zorunda. l diesseits: bu tarafında, beride l Diesseits des Flusses ist ein kleines Dorf. Nehrin bu tarafında küçük bir köy var.
l jenseits: öte/öbür/diğer tarafında, ötede, karşısında l Jenseits dieser Grenze ist die Türkei. Bu sınırın öte tarafı Türkiye’dir. l hinsichtlich: bir şeyle ilgili, bir şeye dair, ilişkin, bakımından, bağlamında, hususunda, etrafında, gelince l Ich will hinsichtlich dieses Themas etwas sagen. l Bu konuyla ilgili bir şey söylemek istiyorum. l dank: sayesinde, kuvvet l Genitiv ya da Dativ ile kullanılabilir: l Dank meines Fleißes habe ich die Prüfung bestanden. Dank meinem Fleiß habe ich die Prüfung bestanden. l Çalışkanlığım sayesinde sınavı başardım. l kraft: sayesinde, gereğince, dolayısıyla, kuvvetiyle l Kraft meiner Fähigkeit habe ich viele Fremdsprachen gelernt. l Yeteneğim sayesinde birçok yabancı dil öğrendim.
l laut: göre, gereğince, hükmüne, nazaran l Genitiv ya da Dativ ile kullanılabilir: l Laut Gesetz vom 13. April 2005 13 Nisan 2005 tarihli kanuna göre l l Laut ärztlichem Gutachten soll der Kranke im Bett liegen. Doktor raporuna göre hastanın yatakta yatması gerekiyor. l anhand: vasıtasıyla, ile, bir şeye dayanarak l Anhand eines Wörterbuchs kannst du die Wörter erklären. l Bir sözlükle/ sözlük vasıtasıyla sözcükleri açıklayabilirsin. l mittels, vermittels: ile, yardımıyla, aracılığıyla l Mittels eines gefälschten Dokuments nahm er am Kurs teil. l Sahte bir belge yardımıyla kursa katıldı. l mit Hilfe: yardımıyla l Mit Hilfe eines Wörterbuchs kann man die Wörter erklären. l Bir sözlük yardımıyla kelimeler açıklanabilir. l anlässlich: dolayısıyla, münasebetiyle, vesilesiyle l Anlässlich des 10. Todesjahres des Schriftstellers wurden seine l Werke neu herausgegeben. l Yazarın 10. ölüm yıldönümü münasebetiyle eserleri yeniden basıldı.
l aufgrund: bir şeye dayanarak, binaen, istinaden, gereğince, dolayısıyla l Der Täter wurde aufgrund der Zeugenaussagen freigesprochen. l infolge: -den dolayı, yüzünden, dolayısıyla, neticesi olarak, sayesinde l Infolge des Streiks war der gesamte Verkehr lahm gelegt. l Grev nedeniyle bütün trafik felç oldu. l zufolge: göre, gereğince, neticesinde l Er braucht zufolge des internationalen Abkommens kein Visum. l Uluslararası anlaşma gereğince vize almasına gerek yok. l Addan sonra Dativ olur: l Dem Gerücht zufolge sei die Königin gestorben. l Rivayete göre kraliçe ölmüş. l um. . willen: için, uğruna, yüzünden l Um meiner Gesundheit willen habe ich aufgehört zu rauchen. l Sağlığım için sigara içmeyi bıraktım. l unweit, unfern: yakınında, civarında, yöresinde l Unweit des Dorfes befindet sich ein großer Wald. l Köyün yakınında büyük bir orman var.
l abseits: uzak, uzakta, dışında, ötesinde l Das Hotel steht abseits der Straße. Otel caddenin ötesindedir. l inmitten: ortasında, arasında, meyanında l Inmitten des Meeres liegt eine kleine Insel. l Denizin ortasında küçük bir ada bulunuyor. l zugunsten: çıkarına, çıkarı için, yararına, lehine l Dieser Ball wurde zugunsten des Halbmondes veranstaltet. l Bu balo Kızılay yararına düzenlendi. l zuungunsten: aleyhine, zararına l Diese Bedingungen sind zuungunsten des Exporteurs. Bu şartlar ihracatçının aleyhinedir. l zeit: sırasında, esnasında, boyunca, bütün -da l Er war zeit seines Lebens immer krank. l Hayatı boyunca hep hastaydı. l abzüglich: çıktıktan, düştükten sonra l abzüglich der (Un)kosten masraflar çıktıktan sonra
l ausschließlich: hariç l ausschließlich der Kosten masraflar hariç l anfangs: başlangıçta, başında l Anfangs der achtziger Jahre war die Wirtschaft sehr gut. l Seksenli yılların başında ekonomi çok iyiydi. l ausgangs: sonunda l ausgangs der siebziger Jahre yetmişli yılların sonunda l angesichts: karşısında, nazaran, nazarı itibara alınarak, göre l Angesichts der Armut der Menschen muss man einige Maßnahmen treffen. l İnsanların yoksulluğu nazarı itibara alınarak bazı tedbirlerin alınması lâzım. l beiderseits : her iki tarafında, karşılıklı l beiderseits des Bosporus Boğaziçi’nin her iki tarafında l betreffs: hususunda, hakkında, dair, etrafında, üzerinde, üzerine l betreffs der letzten Lieferung son mal teslimi hususunda l eingangs: başlangıçta, başında, girişte l eingangs des Briefes mektubun başında
l bezüglich: üzerine, bir şeyle ilgili, hakkında, ilişkin l bezüglich Ihres Schreibens vom 21. 3. 2000 l 21. 3. 2000 tarihli yazınızla ilgili l einschließlich: dahil, ile, birlikte l einschließlich aller Unkosten bütün masraflarla birlikte/bütün masraflar dahil l halber: olması için, nedeniyle, -sın diye, -den dolayı, uğruna, uğrunda Der Bequemlichkeit halber fahre ich mit eigenem Auto. ¡ Rahatlığı nedeniyle kendi otomobilimle gidiyorum. l mangels: bulunmamasından dolayı, eksik, yetersiz l Der Täter wurde mangels ausreichender Beweise freigesprochen. l Suçlu delil yetersizliğinden dolayı serbest bırakıldı. l seitens, von Seiten: tarafından, -ce / -ca(-ça / -ça) l seitens der Regierung hükümet tarafından / hükümetçe l von Seiten der Regierung hükümet tarafından / hükümetçe l seitlich: yanında l seitlich des Gartens bahçenin yanında
l unbeschadet: bozmadan, zarar ziyan getirmeden /vermeden l unbeschadet unsrer großen Verdienste l büyük kazancımıza zarar vermeden l ungeachtet, unerachtet: rağmen, karşın, bir şeye bakmayarak l Addan önce ya da sonra kullanılabilir: l ungeachtet der Schwierigkeiten güçlüklere rağmen / bakmadan l vermöge: sayesinde, yoluyla l vermöge seiner Kenntnisse bilgileri sayesinde l vorbehaltlich: şartı ile, -mek / -mak üzere l vorbehaltlich seiner Zustimmung onun onaylaması şartıyla l zuzüglich: ilavesiyle, eklenmesiyle, katılmasıyla l zuzüglich der Kosten masrafların ilavesiyle l zwecks: için, amacıyla l Genellikle Artikel’siz kullanılır: l Zwecks besserer Koordination wurden manche Ministerien zusammengelegt. l Daha iyi bir koordinasyon için bazı bakanlıklar birleştirildi.
Präposition’ların Soru Sözcüklerine Göre Gruplandırılması l woher : aus, von l wohin : gegen, um; an, auf, hinter, in, neben, unter, über, vor, zwischen; l nach, zu l wo : um; an, auf, hinter, in, neben, unter, über, vor, zwischen; bei, l gegenüber, zu l wann : gegen, um; an, in, vor, zwischen; bei, nach, von, zu; außerhalb, l binnen, während
Eylemlerin Kullanılma Biçimleri l Eylemlerin bu tür kulanımlarında Türkçeye uymayanlara dikkat ediniz. Çünkü uymayanlar da söz konusudur. l 1. İki Nominativ ile Kullanılan Eylemler l sein : olmak, bulunmak, mevcut olmak l werden : olmak, (renk)kesilmek, meydana gelmek, doğmak, gelişmek, çıkmak l Kişiler Nesneler l wer kim was ne l l Dieser alte Herr ist der Arzt. Bu yaşlı bey doktordur. l Wer? Nominativ Wer? Nom. l 2. Akkusativ ile Kullanılan Eylemler l Kişiler Nesneler l wen kimi was ne(yi) l l besuchen : ziyaret etmek Wen besuchen Sie? Kim-i ziyaret ediyorsunuz? Ich besuche meinen Onkel. Amcam-ı ziyaret ediyorum. Wen? Akkobj. l l l Was essen Sie? Ich esse das Brot. Was? Akkobj. Ne-y-i yiyorsunuz? Ekmeğ-i yiyorum.
l l l 3. Dativ ile Kullanılan Eylemler danken: teşekkür etmek Wem danken Sie? Ich danke dem Lehrer. Wem? Dativobjekt l l l l l 4. Akkusativ ve Dativ ile Kullanılan Eylemler Kişiler Nesneler Akkusativ : wen kim-i was ne(yi) Dativ : wem kim-e ------- schreiben: yazmak Wem schreiben Sie? Kim-e yazıyorsunuz? Ich schreibe meinem Vater. Babam-a yazıyorum. Wem? Dativobjekt l l l Was schreiben Sie? Ne-y-i yazıyorsunuz? Ich schreibe den Brief. Mektub-u yazıyorum. Was? Akkusativobjekt Ich schreibe meinem Sohn den Brief. Oğlum-a mektub-u yazıyorum. Wem? Datobj. Was? Akkobj. Kim-e teşekkür ediyorsunuz? Öğretmen-e teşekkür ediyorum.
l 5. Akkusativ ve Dativ ile Kullanılmayan Eylemler l schlafen: uyumak, dikkat etmemek, cinsel ilişkide bulunmak l Das Baby schläft im Bett. Bebek yatakta uyuyor. l 6. İki Akkusativ ile Kullanılan Eylemler l Almanca çok az sayıdaki bazı eylemler cümlede iki Akkusativ’le kullanılır. l lehren: öğretmek l Er lehrt meinen Sohn eine Fremdsprache. l l Akkusativobj. Wen: kime Akkusativobj. Was: neyi O, oğlum-a yabancı bir dil-i öğretiyor. l 7. Genitiv ile Kullanılan Eylemler l sich rühmen: övünmek l Man muss sich seiner Tat nicht rühmen. l Genitivobjekt l İnsan yaptıklarıyla övünmemeli. l l 8. Akkusativ ve Genitiv ile Kullanılan Eylemler l anklagen: birini bir şeyle suçlamak l Man klagt diesen Bettler des Meineids an. l Akkusativobj Genitivobjekt
l 9. Präposition’larla Kullanılan Eylemler l jdm für etwas A danken: birine bir şey için teşekkür etmek l Ich danke meinem Freund für die Hilfe. l Präpositionalobjekt l Arkadaşıma yardım için teşekkür ediyorum. l l Präposition’lu eylemlerde, soru ve cevaplama biçimleri, kişi ve nesnelere göre farklı olur: l Kişiler l an jdn/etwas A denken: birini/bir şeyi düşünmek l Sie denkt an ihren Vater. O, babasını düşünüyor. l an wen? l l l An wen denkt sie? Denkt sie an ihren Vater? Ja, sie denkt an ihn. l Kişiler l Soru l an wen? l Cevap an ihren Vater an ihn O, kimi düşünüyor? O, babasını mı düşünüyor? Evet, o, onu düşünüyor. kimi? babasını onu
l Nesneler l Er wartet auf den Bus. l wo-r-auf? O, otobüsü bekliyor. l Wo-r-auf wartet er? l Wartet er auf den Bus? l Ja, er wartet da-r-auf. O, neyi bekliyor? O, otobüsü mü bekliyor? Evet, onu bekliyor. l l l l Nesneler Soru wo-r-auf? wo-mit? Cevap auf den Bus da-r-auf mit dem Zug da-mit neyi? otobüsü onu ne ile? trenle onunla
l Sonuç olarak kişi ya da nesne olma durumuna göre soru ve cevaplar şöyle olur: l Kişiler Nesneler l l Akkusativ: l l l Soru Cevap an wen? an ihn(dich vs. ) auf wen? auf ihn “ für wen? für ihn “ über wen? über ihn “ gegen wen? gegen ihn “ um wen? um ihn “ in wen? in ihn “ durch wen? durch ihn “ l Dativ: l l l an wem? an ihm (dir vs. ) wo-r-an? da-r-an bei wem? bei ihm “ wovon? davon mit wem? mit ihm “ womit? damit nach wem? nach ihm “ wobei? dabei von wem? von ihm “ wonach? danach zu wem? zu ihm “ wozu? dazu Soru Cevap wo-r-an? da-r-an wo-r-auf? da-r-auf wo-r-über? da-r-über wo-r-um? da-r-um wo-r-in? da-r-in wogegen? dagegen wofür? dafür wodurch? dadurch
l darauf, daran, damit, darüber gibi belirreçler (Pronominaladverb) (belirteç) dass bağlacıyla ya da zu + Infinitiv ile kurulan yan cümlelerle açıklanır: ¡ Sie wartet darauf, dass jemand ihr hilft. l Pronominaladverb l O, birinin kendisine yardım etmesini bekliyor. l Sie wartet darauf. l Pronominaladverb O, onu bekliyor. l Worauf wartet sie? l , dass jemand ihr hilft. O, neyi bekliyor? birinin kendisine yardım etmesini l l Wir haben uns daran gewöhnt, jeden Tag um 6 Uhr aufzustehen. Her gün saat 6’da (yataktan)kalkmaya alıştık. l Wir haben uns daran gewöhnt. jeden Tag um 6 Uhr aufzustehen Biz ona alıştık. her gün saat 6’da (yataktan)kalkmak
Belirteçler l Aslı belirteç olan sözcükler: l heute bugün sehr çok l l Belirteç olarak kullanılabilen sözcükler: Bütün sıfatlar ve partisipler (Partizip I, Partizip II) belirteç olarak kullanılabilir: gut iyi kommend gelen (Partizp I) reich zengin verletzt yaralanan/yaralı (Partizp II) l Belirteçler çümle içinde ya eylemle, ya sıfatla ya da yine bir belirteçle birlikte kullanılır. l Eylem ile birlikte: l Der Sportler läuft schnell. Sporcu hızlı koşuyor. l . . Adverb l Belirteç ile birlikte: l Dilara ist sehr fleißig. Dilara çok çalışkandır. l Adverb l Mein Freund ist ganz gesund. Arkadaşım oldukça sağlıklı. l Sıfatla birlikte: l Christina ist eine sehr faule Studentin. l Adverb Adjektiv l Der schwer verletzte Mann wurde operiert. Ağır yaralı adam ameliyat edildi.
l Belirteçler türleri açısından şu gruplara ayrılır: l 1. Yer Belirteçleri l Bazı belirteçler yer belirtir(Lokaladverbien) ve wo(nerede), wohin(nereye), woher(nereden) gibi yer ile ilgili sorulara cevap verir. l wo? l Wir sitzen immer dort. Wo? Biz hep orada oturuyoruz. l hin-her l hin: Hareketin konuşandan öbür tarafa doğru olduğunu belirtir ve konuşandan uzaklaşma söz konusudur. l Er geht hinauf. O, yukarıya gidiyor. l her: Hareketin konuşana doğru olduğunu belirtir ve konuşana doğru yaklaşma söz konusudur. l Er kommt herunter. O, aşağıya geliyor.
l Bu belirteçler Präposition’lar başta olmak üzere başka sözcüklerle de sıkça kullanılır: l hinein : içeriye (uzaklaşarak) herein (rein) : içeriye (yaklaşarak) l hinaus : dışarıya heraus (raus) : dışarıya l hinauf : yukarıya herauf (rauf) : yukarıya l hinüber : öbür tarafa herüber (rüber) : bu tarafa l hinunter : aşağıya herunter (runter): aşağıya l Ayrıca birlikte aynı yöne doğru yapılan hareketler için de her kullanılır: ¡ ¡ l Meine Tochter kommt hinter mir her. Kızım arkamdan geliyor.
l 2. Zaman Belirteçleri l Bu belirteçler zamanla ilgilidir(Temporaladverbien) ve wann(ne zaman), seit wann(ne zamandan beri), bis wann(ne zamana kadar), wie lange(daha ne kadar), wie oft(kaç kere, hangi sıklıkta) gibi zamanla ilgili sorulara cevap verirler. l Hast du heute keine Prüfung? Bugün sınavın yok mu? l Wann? l 3. Tarz ve Hal Belirteçleri l Tarz ve hal belirteçleri (Modaladverbien), bir işin nasıl yapıldığını belirtir ve wie(nasıl), auf welche Weise(hangi tarzda), mit welcher Intensität(hangi sıklıkla) gibi sorulara cevap verir. l In der Türkei sind die Menschen sehr gastfreundlich. l Wie? l Türkiye’de insanlar çok misafirperverdir. l l 4. Neden Belirteçleri l Neden ile ilgili belirteçler(Kausaladverbien) warum/weshalb/weswegen(neden, neden dolayı, niçin), wozu(neye, ne diye, niçin, hangi maksatla), womit(ne ile), wodurch(ne ile, ne surettle), wofür(ne için, neye), zu welchem Zweck(ne amaçla, hangi amaç için) gibi sorulara cevap verir ve bir nedeni, bir sonucu ya da amacı gösterir. l Das Wetter ist regnerisch. Wir bleiben deshalb zu Hause. l Hava yağmurlu. Bu nedenle evde kalıyoruz.
l Akkusativ, Dativ ve Präposition’larla Kullanılan Belirteçler l Bu tür belirteçlerde genellikle sein(olmak) eylemi kullanılır. Ancak werden, haben, machen, tun gibi başka eylemler de kullanılabilir. l Akkusativ ile Kullanılanlar l Çok az sayıdaki bazı belirteçler Akkusativ ile kullanılır. l alt (sein): yaşında olmak Das Baby ist einen Monat alt. l Bebek bir aylık. Akkusativ l Dativ ile Kullanılanlar l Bazı belirteçler de Dativ ile kullanılır. l jdm ähnlich (sein) : birine benzemek l Er ist seinem Vater ähnlich. l O, babasına benziyor. Dativ l Präposition’larla Kullanılanlar l Bu tür belirteçlerde genellikle sein(olmak) eylemi kullanılır. Ancak werden, haben, machen, tun gibi başka eylemler de kullanılabilir. l l mit etw D beschäftigt (sein): bir şeyle meşgul olmak Pelin ist jetzt mit der Arbeit beschäftigt. Pelin şimdi işle meşgul. Womit ist jetzt Pelin beschäftigt? Pelin şimdi neyle meşgul? Pelin ist jetzt mit der Arbeit beschäftigt. Pelin şimdi işle meşgul. l Ist Pelin jetzt mit der Arbeit beschäftigt? Pelin şimdi işle mi meşgul? l Ja, sie ist jetzt damit beschäftigt. Evet, o şimdi onunla meşgul.
- Slides: 112