CGM 105 OCUK GELMNE GR DERS Geliim Kuramlar

  • Slides: 111
Download presentation
CGM 105 ÇOCUK GELİŞİMİNE GİRİŞ DERSİ Gelişim Kuramları Bilişsel Gelişim Dil Gelişim PROF. DR.

CGM 105 ÇOCUK GELİŞİMİNE GİRİŞ DERSİ Gelişim Kuramları Bilişsel Gelişim Dil Gelişim PROF. DR. MÜDRİYE YILDIZ BIÇAKÇI

BİLİŞSEL GELİŞİM

BİLİŞSEL GELİŞİM

BİLİŞ; düşünme, öğrenme ve hatırlama süreçlerine denir. “BİLİŞSEL akıl ve bilgi, bellek, akıl yürütme,

BİLİŞ; düşünme, öğrenme ve hatırlama süreçlerine denir. “BİLİŞSEL akıl ve bilgi, bellek, akıl yürütme, anımsama, unutma, sorun çözme, kavramlar arası ilişkileri kurma ve düşünce gibi zihinsel işlevleri olarak tanımlar. BİLİŞSEL GELİŞİM, yaşla birlikte bu süreçlerde olan değişimlerdir.

BİLİŞSEL GELİŞİM • Bireyin çevresindeki dünyayı anlamasını ve öğrenmesini sağlayan, aktif zihinsel faaliyetlerdeki gelişimdir.

BİLİŞSEL GELİŞİM • Bireyin çevresindeki dünyayı anlamasını ve öğrenmesini sağlayan, aktif zihinsel faaliyetlerdeki gelişimdir. • Bebeklikten yetişkinliğe kadar, bireyin çevreyi anlama yollarının daha kompleks ve etkili hale gelmesi sürecidir. • Bireydeki akıl yürütme, düşünme, bellek, ve dildeki değişmeleri kapsar.

Algı • İnsanın doğumdan itibaren, yaşamı boyunca görme, duyma, tatma, koklama ve dokunma gibi

Algı • İnsanın doğumdan itibaren, yaşamı boyunca görme, duyma, tatma, koklama ve dokunma gibi duyularını kullanarak çevresindeki bilgileri organize etme, anlama, yorumlama ve yeni durumlara kendini uydurma sürecine algı olarak ifade edilir. Diğer bir ifadeyle algı, benzerlikleri kavrama ve farklılıkları görme yeteneği olup algısal gelişim, hem olgunlaşma hem de öğrenmeye bağlıdır.

Algılama • Bu bilişsel süreç olarak tanımlanan algılama ise, göze, kulağa ve diğer alıcılara

Algılama • Bu bilişsel süreç olarak tanımlanan algılama ise, göze, kulağa ve diğer alıcılara gelen uyarıcılara anlam verilmesi ve yorumlanması olarak ifade eder. Algılama sürecinde şema, imge ve semboller önemlidir.

Algıda seçicilik • Organizmanın çevrede bulunan bir çok uyarıcının tümünü birden algılaması zordur. Bu

Algıda seçicilik • Organizmanın çevrede bulunan bir çok uyarıcının tümünü birden algılaması zordur. Bu nedenle organizma çevreden gelen uyarıcıların bazılarını seçmesine, algıda seçicilik denir. Seçilik süreci dikkat, hazır olma, güdülenme gibi unsurları içerir. Dikkat algılamaya hazır olmayı ifade eder. Çevrede dikkat edilen nesneler ve olaylar algılanır. Örneğin; aynı vitrine bakan iki arkadaştan gömleğe ihtiyacı olan gömleği, kazağa ihtiyacı olanın kazağı görmesidir. Algılamaya hazır olma, bireyin neyi algılamaya hazır olduğu ile ilgilidir. Kişi, pek çok uyaran arasından sadece birini ya da birkaçını algılayabilir. Örneğin; bir anne gece ağlayan bebeğinin sesini duyabilir; ama telefonun sesini duymayabilir. Bu, annenin sadece bebeğini algılamaya hazır olduğunu gösterir. Algılama için diğer bir etken olan güdülenmeye göre, herhangi bir şeyi algılarken görmek ve duymak istenilen görülür.

Ayırt etme becerisinin gelişimi • : Ayırt etme; önceden bir bütün olarak görülen bir

Ayırt etme becerisinin gelişimi • : Ayırt etme; önceden bir bütün olarak görülen bir nesne ya da durumun, zamanla parçalarını, ayrıntılarını ve benzer nesneleri birbirinden ayrı kılan özelliklerini, algılama eğilimi olarak ifade edilir. Okul öncesi dönemde ki çocuk özellikle karmaşık bir şekli bütün olarak algılar, ayrıntılara dikkat etmez. Altı yaşından sonra ise ayrıntılara bütünü, parçaların birbirleriyle ve parçaların bütün ile olan ilişkilerini aynı anda algılamaya başlar.

Nesne kavramı • Nesne kavramının çocuk tarafından tam olarak algılanabilmesi için nesne devamlılığı, nesne

Nesne kavramı • Nesne kavramının çocuk tarafından tam olarak algılanabilmesi için nesne devamlılığı, nesne değişmezliği ve nesne kimliği gibi üç temel beceriyi kazanması gerekir ve bu kazanım sonucunda dünyayla etkileşimi daha etkili ve işlevsel olur. Nesne devamlılığı nesnelerin uzayda yer tutan varlıklar olduğuna, algı alanı dışında olduklarında dahi var olmayı sürdürdüklerine ilişkin bilgidir. Bu kavram, on sekiz-yirmi dört ayda kadar çeşitli aşamalarla

Nesne kavramı • Nesne değişmezliği; uzaklık, yön, bakış açışı değişiklikleri ve ışık gölge gibi

Nesne kavramı • Nesne değişmezliği; uzaklık, yön, bakış açışı değişiklikleri ve ışık gölge gibi değişik biçim ve durumlarda gördüğü nesnenin ya da insanın aynı nesne ya da insan olduğu, yani değişmediğinin algılanmasıdır. Nesne kimliği; nesnenin bir günden diğerine, bir durumdan başka bir duruma aynı olduğunu kavrama yeteneği olarak nitelendirilir

Ben merkezcilikte azalma • Benmerkezcilik, çocuğun kendisi gibi düşündüğünü, hissettiğini, kendisinin sevdiği şeyleri, herkesin

Ben merkezcilikte azalma • Benmerkezcilik, çocuğun kendisi gibi düşündüğünü, hissettiğini, kendisinin sevdiği şeyleri, herkesin sevdiğini, kendisinin sevmediği şeyleri de sevmediğini düşünmesi olarak tanımlanır. Kısaca çocuk, kendi görüş ve algılarının herkes tarafından aynı şekilde anlaşıldığını hisseder. Örneğin; kâğıda çizdiği karalamaların bebek olduğunu söyler. Herkesten resminde yaptığını bebek olarak görmesini bekler, çizdikleri farklı yorumlandığında ”hayır bebek yaptım” diye ısrar eder.

Dikkat • Dikkat; dikkat süresi ve dikkat seçiciliği olarak isimlendirilen iki süreçten oluşur. Yaşla

Dikkat • Dikkat; dikkat süresi ve dikkat seçiciliği olarak isimlendirilen iki süreçten oluşur. Yaşla birlikte dikkatin süresinde ve seçiciliğinde değişme olur. Dikkat süresi, bireyin bir noktaya yöneldiği zaman olarak tanımlanabilir. Odak noktasının değişmesi de dikkat dağılmasıdır. Dikkat seçiciliği ise, odaklanan uyarıcıyı tanıma, belirgin ve temel nitelikleri belirleme işlemi olarak ifade edilir. Dikkati uyaran etmenler arasında bulunan parlak, yüksek sesli, tekrarlanan uyarıcı olması vb. dış etmenler olarak ifade edilirken, bireylerin kendine özgü ilgi ve gereksinimleri vb. iç etmenler

Kavram • Çocuklar, çevrelerindeki nesneleri kavramlar yoluyla algılar. Kavramların oluşması için nesne ve olayların

Kavram • Çocuklar, çevrelerindeki nesneleri kavramlar yoluyla algılar. Kavramların oluşması için nesne ve olayların özelliklerine dikkat etmek ve bunları ayırabilmek gerekir. Genel anlamıyla kavram, nesnelerin, özelliklerin ve düşüncelerin benzerliklere dayanarak zihinde bir grup oluşturmasıdır. Kavramla ilgili olarak kavram oluşturma ve kavram kazanma ifadelerinin açıklanması önemlidir.

Kavram • Kavram oluşturma; genelleme yapmaya dayalıdır. Birey uyaranların benzer ve farklı yanlarını algılayarak,

Kavram • Kavram oluşturma; genelleme yapmaya dayalıdır. Birey uyaranların benzer ve farklı yanlarını algılayarak, benzerliklerden genelleme yapar. Çocuklar oluşturdukları kavramla ilgili, çevrelerindeki insanların kullandıkları sözcükleri birleştirirler. Kavram kazanma; oluşturulan kavramı uygun kural ve ölçütlerle sınıflara ayrıştırma işlemidir. Kavram oluşturma kavram kazanmanın ön koşuludur. Temelde kavram oluşturma farklıları benzerden ayırarak, benzerlerden genelleme yapma işlemine dayanırken, kavram kazanma ayrıştırma işlemine dayanmaktadır.

Kavram • Kavram oluşturma tanımsal bilgi, kavram kazanma ise, işlemsel bilgi ile ilgilidir Gelişim

Kavram • Kavram oluşturma tanımsal bilgi, kavram kazanma ise, işlemsel bilgi ile ilgilidir Gelişim dönemi açısından kavram oluşturma ve kavram kazanma karşılaştırıldığında kavram oluşturmanın daha çok okul öncesi dönemde önem kazandığı ve yaşam boyu devam ettiği, kavram kazanmanın ise daha çok formal eğitimde okul döneminde aşamalı olarak organize edilmiş eğitim programlarında üst düzeydeki kavramların öğrenilmesinde önemli

Bellek ve Hatırlama Gücü • Bellek, bireyin tecrübelerinden edindiği ve öğrendiği bilgileri güvenilir biçimde,

Bellek ve Hatırlama Gücü • Bellek, bireyin tecrübelerinden edindiği ve öğrendiği bilgileri güvenilir biçimde, tam ve doğru olarak zihinde tutmaya, istenildiği zaman kullanmaya olanak sağlayan yetenek olarak ifade edilir. Belleğin güvenilirliğini hatırlama gücü gösterir. Bellek, duyusal kayıt, kısa süreli bellek ve uzun süreli bellek olmak üzere üç yapısal bileşimden oluşur.

Duyusal kayıt (anlık belek) • Çok kısa bir süre için uyaranların tam bir kopyasını

Duyusal kayıt (anlık belek) • Çok kısa bir süre için uyaranların tam bir kopyasını tutan bilgi deposuna duyusal kayıt denir. Duyular aracılığıyla çevredeki uyarıcılardan çeşitli bilgilerin seçilerek algılanması, duyusal kayda gelmesidir. Çevreden alınan uyarıcı, duyu organları yoluyla sinirleri uyarır. Bu esnada uyarıcının izi yaklaşık bir saniye duyuya kayıt olur. Örneğin, bir kitabın sayfaları hızla çevrildiğinde sayfalardaki yazı ve resimler gözde iz bırakır. Daha uzun bir süre depolanması istenen bilgiler dikkat ve seçici algının etkisiyle kısa süreli belleğe geçer.

Kısa süreli bellek (çalışan bellek) • Duyusal kayıttaki bilgiler kısa süreli bellek sistemine gelir

Kısa süreli bellek (çalışan bellek) • Duyusal kayıttaki bilgiler kısa süreli bellek sistemine gelir ve sınırlı miktarda bilgiyi geçici olarak kısa süreli bellekte depolanır. Kısa süreli bellek, duyusal belleğe gelen bilgilerle uzun süreli bellekte bilgileri eşleştirir, karşılaştırır ve davranışa dönüşmesini sağlar. Kısa süreli bellekte bilinçli olarak bilginin farkına varılır ve bilgi anlamlı bir şekle dönüştürülür. Duyusal bellekte depolama süresi çok kısa olduğundan bilginin farkına ayrılmaz.

Uzun süreli bellek • Kısa süreli bellekteki uyarıcıların tekrarlanarak geldiği, eski bilgilerle örgütlenerek uzun

Uzun süreli bellek • Kısa süreli bellekteki uyarıcıların tekrarlanarak geldiği, eski bilgilerle örgütlenerek uzun süre depo edilip, saklandığı yerdir. Uzun süreli bellekteki bilgiler, doğru bir uyarıcı ile karşılaştığında değişmeden hatırlanır. Kısa süreli bellekteki etkin bilgiler, uzun süreli bellekte edilgen olur. Uzun süreli belleğin kapasite sınırları belli değildir. Örneğin, çocuk daha önceden kısa süreli belleğe depo ettiği sıralı olarak gösterilmiş resimlerdeki hayvanların isimlerini tekrarlar yaparak ve değişik yaşantılarla da hayvanların isimlerini uzun süreli belleğe aktarır ve saklar.

Uzun süreli bellek • Uzun süre sonra hayvanın resmini gördüğünde, onu doğru olarak isimlendirir.

Uzun süreli bellek • Uzun süre sonra hayvanın resmini gördüğünde, onu doğru olarak isimlendirir. Kısa süreli bellekteki bilgilerin uzun süreli belleğe geçmesi için bireyin çabası gereklidir. Tekrar ve gruplama süreçleri iyi çalıştığında uzun süreli bellekte depolanan bilgiler istenildiğinde hatırlanır. Bilginin uzunluğu depolama için önemlidir. Ayrıca bilgilerin örgütlenmiş olması, hatırlamayı çabuklaştırır.

Akıl Yürütme ve Problem Çözme • Akıl yürütme, daha önceden öğrenilmiş bilgileri yeni karşılan

Akıl Yürütme ve Problem Çözme • Akıl yürütme, daha önceden öğrenilmiş bilgileri yeni karşılan bir soruna çözüm bulabilmek için birleştirme ve düzenleme süreci olarak nitelendirilir. Problem çözme, iç ya da dış istekler ve çağrılara uyum sağlamak amacıyla davranışsal tepkilerde bulunma gibi bilişsel ve duygusal işlemleri bir hedefe yöneltmektir. Problem çözme bir amaca ulaşırken karşılan güçlükleri yenme süreci, olarak değerlendirilir.

Yaratıcılık • Yaratıcılık, “bilinen bir şeyden yeni bir şey çıkarmak, özgün bir senteze varmak,

Yaratıcılık • Yaratıcılık, “bilinen bir şeyden yeni bir şey çıkarmak, özgün bir senteze varmak, birtakım sorunlara yeni çözüm yolları bulmak, daha önceden kullanılmamış ilişkiler arasındaki ilişkileri kurmak ve böylece yeni bir düşünce şeması içinde yeni yaşantı, deneyim, fikir ve ürünler ortaya koymak” olarak tanımlanır.

JEAN PIAGET ve BİLİŞSEL GELİŞİM • Bilişsel gelişim kuramının en önemli ismi olarak anılan

JEAN PIAGET ve BİLİŞSEL GELİŞİM • Bilişsel gelişim kuramının en önemli ismi olarak anılan ve bilinen Jean Piaget (1896 -1980) İsveçli bir psikologdur. Piaget, bilişsel gelişim kuramını geliştirme sürecinde, verilerini klinik gözlemlerinden ve bilimsel araştırmalarından bunun yanında günlük yaşamdan yararlanarak elde etmiştir. Çok çocuk üzerinde yaptığı gözlemler, özellikle de üç çocuğunun geçirdiği bilişsel gelişim aşamalarını gözlemesi, Piaget için zengin veri alanı oluşturmuştur.

 • Piaget bu gözlemlerini, gözden geçirilmiş klinik JEAN PIAGET ve BİLİŞSEL GELİŞİM yöntem

• Piaget bu gözlemlerini, gözden geçirilmiş klinik JEAN PIAGET ve BİLİŞSEL GELİŞİM yöntem adını verdiği yarı yapılandırılmış bir araştırma yöntemi kullanarak ve bilgilerini en ayrıntılı şekilde ele alarak daha fazla zenginleştirmiştir. Örneğin; Piaget kızının engellerle karşılaştığında neler yaptığını incelemek amacıyla, çocuğun bir engelle karşılaşmasını beklemek yerine, kızı ile kızının en çok sevdiği oyuncağı arasına bir engel koymuş ve kızının bu değişikliğe verdiği tepkiyi kaydetmiştir.

JEAN PIAGET ve BİLİŞSEL GELİŞİM • Piaget’e bu gözlemler sonucunda çocukların düşünce yapılarının yetişkinlerden

JEAN PIAGET ve BİLİŞSEL GELİŞİM • Piaget’e bu gözlemler sonucunda çocukların düşünce yapılarının yetişkinlerden farklı olduğunu ve farklı yaşlarda farklı düşünme yapılarının bulunduğunu vurgulamıştır. Piaget’in çocuklara yönelik vurguladığı önemli nokta, çocukların bilgi gelişimlerinde, kendi anlayışlarının oluşmasında etkin katılımcı olduklarını belirtmesidir. Piaget’in doğal gözleme dayalı kayıtları, aynı çocukla uzun sürede ve doğal ortamda yapılmış olması açısından destek görürken, gözlemlerin çocuğun kendi ailesi tarafından yapılmış olması ise kuramın zayıf noktası olarak tartışılmıştır.

JEAN PIAGET ve BİLİŞSEL GELİŞİM • • • Örgütleme • • Dengeleme Zeka Şema

JEAN PIAGET ve BİLİŞSEL GELİŞİM • • • Örgütleme • • Dengeleme Zeka Şema Uyum Sağlama Özümleme Uyma

Piaget’e Göre Bilişsel Gelişimi Etkileyen İlkeler Zeka: Piaget, zekanın bir takım testlerle belirlenmesine karşı

Piaget’e Göre Bilişsel Gelişimi Etkileyen İlkeler Zeka: Piaget, zekanın bir takım testlerle belirlenmesine karşı gelmiş ve zekice davranmayı, organizmanın yaşamı için en uygun koşulları bulması olarak tanımlamıştır. Başka bir ifade ile zekayı, organizmanın çevreye etkin bir şekilde uyum sağlaması olarak ifade eder.

Piaget’e Göre Bilişsel Gelişimi Şema: Şema, en basit. Etkileyen anlamda İlkeler dünyayı ve ilişkileri

Piaget’e Göre Bilişsel Gelişimi Şema: Şema, en basit. Etkileyen anlamda İlkeler dünyayı ve ilişkileri anlamada kullanılan bilgi, prosedür olarak tanımlanır. Şema, bireyin çevresindekileri tanımak için zihninde oluşturduğu algı çerçevesi ya da örgütlenmiş davranış ya da düşünce örüntüsü olarak da ifade edilir. Başka bir ifade ile şemalar, kendileri de değişerek farklı alanlara uyarlanabilen biyolojik kökenli eylemler olarak tanımlanır. Organize olmuş davranış kalıpları olan şema, Piaget’in anlaşılması daha kolay, ancak tanımlanması daha zor kavramlarından biridir. Kısaca şemalar öğrenmeyi sağlayan araçlardır.

Piaget’e Göre Bilişsel Gelişimi Etkileyen İlkeler Şema: Piaget’e göre bebekler bakma, tatma, dokunma, işitme

Piaget’e Göre Bilişsel Gelişimi Etkileyen İlkeler Şema: Piaget’e göre bebekler bakma, tatma, dokunma, işitme ve tutma gibi basit duyusal ya da motor şemalardan oluşan küçük bir repertuvarla dünyaya gelirler. Bebek içi bir nesne belirli bir tadı olan, dokunulduğunda belirli bir his yaratan ya da belirli bir rengi olan bir şey olarak algılanır. Daha sonra zamanla örneğin; bebeğin yürümeye başlamasıyla bebekte kategorize etme ya da bir nesneyi diğeriyle karşılaştırma gibi zihinsel şemalar gelişir. Bu sürece zaman içerisinde tümdengelimli çözümleme ya da sistematik muhakeme gibi son derece karmaşık şemalar eklenir.

Göre Bilişsel Şema: Kısaca Piaget’e bebek, başlangıçta tümüyle. Gelişimi refleksif nitelikte şemalar kullanır, ancak

Göre Bilişsel Şema: Kısaca Piaget’e bebek, başlangıçta tümüyle. Gelişimi refleksif nitelikte şemalar kullanır, ancak büyüdükçe Etkileyen İlkeler olgunlaşma, yaşantı ve uyum yoluyla yeni şemalar kazanır. Başka bir ifadeyle, şemalar çocuğun algı dayanağının nitelik ve içerik açısından gelişmesine bağlı olarak değişir. Örneğin; üç yaşındaki bir çocuğa oyuncak küpler verildiğinde, onları üste koyarak ya da yana dizerek değişik düzenlemeler yapabilir. Küçük bebeklerin ise ellerine ne verilirse verilsin ağızlarına götürdükleri gözlenir. Dolayısıyla aynı küp bloklar bir bebeğin önüne koyulacak olursa, bebeğin yapacağı hareket onlardan birini alıp ağzına götürme olacaktır. Bunun nedeni, bebeklerin dünyayı keşfetme biçimlerinin emme yoluyla olmasıdır.

Piaget’e Göre Bilişsel Gelişimi Etkileyen İlkeler • Örgütleme(Organizasyon): Örgütleme, Piaget'e göre, şemaların gelişimine rehberlik

Piaget’e Göre Bilişsel Gelişimi Etkileyen İlkeler • Örgütleme(Organizasyon): Örgütleme, Piaget'e göre, şemaların gelişimine rehberlik eden ve bebeğin birbirinden farklı şemaları birleştirdiği ve kaynaştırdığı bir süreç olarak tanımlanır. Örgütleme, sistematik ve tutarlı sistemler haline getirme, bu amaçla birleştirme, koordinasyon sağlama, düşünceleri ve eylemleri birleştirme eğilimindedir

Piaget’e Göre Bilişsel Gelişimi Etkileyen İlkeler • Örgütleme(Organizasyon): Örgütlemede, bebekler ya da çocuklar daha

Piaget’e Göre Bilişsel Gelişimi Etkileyen İlkeler • Örgütleme(Organizasyon): Örgütlemede, bebekler ya da çocuklar daha önceki şemalarını kullanırlar. Örneğin; yenidoğanlar ellerine bir obje dokunduğunda onu görebilir ya da tutabilir. Buradaki görme ya da tutma eylemi koordineli bir görme ya da tutma değildir. Ancak koordinesiz olan birkaç yakalama ve emme etkinliğinden sonra bebek istediği nesneyi yakalayıp emme davranışı gösterebilir. Böylece düzensiz etkinliklerden organize etkinliklerine doğru bir

Piaget’e Göre Bilişsel Gelişimi Etkileyen İlkeler • Uyum Sağlama (Adaptasyon) : Uyum, organizmanın belli

Piaget’e Göre Bilişsel Gelişimi Etkileyen İlkeler • Uyum Sağlama (Adaptasyon) : Uyum, organizmanın belli bir uyaran grubuna düzenli ve tutarlı tepkiler geliştirme yeterliliği olarak tanımlanabilir. Çocuk başlangıçta kendini merkeze alan bir yaklaşımla olay ve nesneleri değerlendirirken, zaman içinde bakış açısı daha somut ve nesnel bir nitelik kazanır. Buna göre uyum, çocuğun öznel bilinç boyutunun gelişmesinin ve uyarıcıları nesnel gerçekliliği içinde anlatımı olarak da ifade edilir

Piaget’e Göre Bilişsel Gelişimi Etkileyen İlkeler • Uyum Sağlama (Adaptasyon) : Piaget ise uyumu

Piaget’e Göre Bilişsel Gelişimi Etkileyen İlkeler • Uyum Sağlama (Adaptasyon) : Piaget ise uyumu çevredeki yeni deneyimlerden yararlanarak şemaları değiştirmek yoluyla problem çözme durumu olarak tanımlamıştır. Piaget, yemek yenerek yemeklerin vücuda katılmaya çalışılması gibi, çocuğun aynı şekilde bilgiyi zihnine katmaya çalışmasının da aynı düşünceye dayandığını vurgular.

Piaget’e Göre Bilişsel Gelişimi Etkileyen İlkeler • Özümleme, bir olay ya da deneyimi içeri

Piaget’e Göre Bilişsel Gelişimi Etkileyen İlkeler • Özümleme, bir olay ya da deneyimi içeri alma ve bir şemanın parçası haline getirme sürecidir. Örneğin; Piaget, bebeğin gibi cam topu, bir lastik topu tuttuğu gibi eline almasını, topu, “top tutma” şemasına özümlemesi şeklinde yorumlar. Burada önemli olan nokta, özümlemenin etkin bir süreç olmasıdır. Bilgiler seçici olarak özümlenir. Yaşanılan deneyimleri özümlerken, önceden sahip olunan şemalara uyanlara dikkat edilir. Örneğin; ders sırasında öğretmenin söylediği her şeyi not almaya ya da beyinde depolama çalışılabilir, ancak yalnızca önceden sahip olunan kavram ya da model ile bağlantı kurulan düşünceler

Piaget’e Göre Bilişsel Gelişimi Etkileyen İlkeler • Uyum, özümleme yoluyla içeri alınan yeni bilgilere

Piaget’e Göre Bilişsel Gelişimi Etkileyen İlkeler • Uyum, özümleme yoluyla içeri alınan yeni bilgilere göre şemanın değiştirilmesi olarak ifade edilmekte olup özümlenin tamamlayıcısıdır. Örneğin, hayatında ilk kez cam topu eline alan bebek, yüzeyinin kayganlığını daha önce lastik toplarla yaşadığı deneyimlerine dayanan beklentileriyle karşılaştıracak, bu duruma tepki verecek ve top tutma şemasını değiştirerek uyum kuracaktır. Böylece farklı yüzey özelliklerini de düşünerek bir top tutma şeması geliştirecektir. Dolayısıyla Piaget’in kuramında uyum, gelişimsel değişimin anahtarı niteliğindedir. Uyum yoluyla düşünceler örgütlenir, beceriler gelişir ve stratejiler değişir.

Piaget’e Göre Bilişsel Gelişimi Etkileyen İlkeler • Dengeleme: Organizmanın bilişsel yapılarını dengede tutmak için

Piaget’e Göre Bilişsel Gelişimi Etkileyen İlkeler • Dengeleme: Organizmanın bilişsel yapılarını dengede tutmak için gösterdiği çaba ve özümleme ve uyumsama süreçlerinin birbiriyle etkileşimleri sonucunda ortaya çıkan dinamik bir dengeye ulaşma süreci olarak ifade edilmektedir. Dengeleme ile bireyin yeni karşılaştığı bir durumla, kendisinde önceden var olan bilgi ve deneyimleri arasında denge kurmak için yaptığı zihinsel işlemler tanımlanır

Piaget’e Göre Bilişsel Gelişimi Etkileyen İlkeler • Dengeleme: Dengeleme, bütünlüğün tutarlı ve dengeli olmasını

Piaget’e Göre Bilişsel Gelişimi Etkileyen İlkeler • Dengeleme: Dengeleme, bütünlüğün tutarlı ve dengeli olmasını ifade eder. Biliş dengeleme eğilimindedir, ama biliş her zaman dengede duramaz. Yeni edinilen bilgiler onun dengesini bozar. Gündelik dildeki ifadeyle, kişinin bazen kafası karışır. Piaget’in terimiyle dengesiz bir durumdadır ve dengeye ulaşmaya çalışmaktadır. Dolayısıyla, Piaget’e göre bilişsel gelişim dengesizlik- (yeniden)denge süreci olarak tanımlanabilir.

Piaget’e Göre Bilişsel Gelişimi Etkileyen İlkeler • Bilişsel Yapılar: Bilişsel yapılar, çocuk ya da

Piaget’e Göre Bilişsel Gelişimi Etkileyen İlkeler • Bilişsel Yapılar: Bilişsel yapılar, çocuk ya da yetişkinde o anda var olan zihinsel organizasyon ya da zihinsel yetiler olarak tanımlanır. Çocuğu bilişsel yapısı, çocuğun neyi, ne zaman özümleyeceği ve neleri uyumsayacağı üzerinde etkili olarak çocuğun zihinsel süreçlerinin niteliği belirler. Örneğin, üç-dört yaşındaki çocuk “ben nereye gitsem, güneş beni izler, ben hızlanınca o da hızlanır, ben durunca o da durur…” düşüncesine sahiptir. Ben merkezci düşünce olarak tanımlanan bu düşünce sistemi okul öncesi yaş çocuklarının gelişimsel özellikleri arasında yer alır ve bu dönemde çocukların bilişsel yapısı uygun olmadığı için açıklama yapılsa bile bu durumu kavrayamazlar. Kısaca bilişsel yapı büyük oranda çocuğun biyolojik olgunlaşma düzeyinden etkilenir.

Piaget’e Göre Bilişsel Gelişimi Etkileyen İlkeler OLGUNLAŞMA: Bilişsel gelişimde ilerleme olabilmesi için organizmanın biyolojik

Piaget’e Göre Bilişsel Gelişimi Etkileyen İlkeler OLGUNLAŞMA: Bilişsel gelişimde ilerleme olabilmesi için organizmanın biyolojik olgunluğa erişmesi gerekir. Bazı bilişsel gelişimler olgunlaşma ile ortaya çıkar. Piaget’e göre genel insan zekası, dil öğrenme yeteneği gibi olgunlaşmanın sonucudur. YAŞANTI: Birey, çevresi ile etkileşimleri sonucu yaşantı kazanarak bilişsel gelişim sağlar. UYUM: Bilişsel gelişim bir denge kurma sürecidir. Bu dengeleme sürecinin kesintisiz ilerleyebilmesi için karşılan yeni durum, olay, nesne ve varlıklara uyum sağlamak gerekir.

Piaget’e Göre Bilişsel Gelişim Dönemleri • DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2) • İŞLEM ÖNCESİ

Piaget’e Göre Bilişsel Gelişim Dönemleri • DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2) • İŞLEM ÖNCESİ DÖNEM (2 -7) – Sembolik Dönem (2 -4) – Sezgisel Dönem (4 -7) • SOMUT İŞLEMLER DÖNEMİ (7 -11) • SOYUT İŞLEMLER DÖNEMİ (11 +) Birini atlayarak diğerine geçemez. Bireysel farklılıklar vardır.

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • Başlangıçta dış dünyayı duyuları ve motor becerileri

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • Başlangıçta dış dünyayı duyuları ve motor becerileri ile anlama • Kendisini dış dünyadan ayırt etme • Refleksif davranıştan amaçlı davranışa geçme • Nesnenin devamlılığını kazanma • Deneme yanılma ile öğrenme • Döngüsel tepkiler ortaya koyma • Taklit ve oyunlar yapma

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • Doğumdan başlayarak iki yaşına kadar süren bu

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • Doğumdan başlayarak iki yaşına kadar süren bu dönem, bilişsel gelişimde önemli yer tutar. Çünkü yaşamın ilk iki yılı, en temel ve en hızlı değişimlerin olduğu dönemdir. Bebek bu dönemde duyarak, hissederek, yaparak dünyayı öğrenmektedir. Bu dönemde bebek duyu organlarının farkına varır ve duyu organları gelişir. Dönemin sonunda yürümeye başlamasıyla beden hareketlerini de istediği şekilde yönlendirir. Bu dönemin sonlarına doğru başlayan tuvalet eğitimi sonucunda da kaslarına hakim olur ve vücudun kısımları arasında koordinasyon sağlar.

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • Piaget'e göre bu dönemde kazanılan davranışlar doğuştan

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • Piaget'e göre bu dönemde kazanılan davranışlar doğuştan getirilen reflekslerin şema haline dönüşmesiyle ortaya çıkmaktadır. Emme ve yakalama refleksleri diğer birçok davranışın kökenini oluşturmaktadır.

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • Bebek başlangıçta kendisini çevresindeki nesnelerden ayırt edemez

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • Bebek başlangıçta kendisini çevresindeki nesnelerden ayırt edemez yani bebek için ben-sen olmadığı gibi biberon vb. de yoktur. Bu dönem içinde bebek duyuları ve motor faaliyetleri yoluyla dış dünya ile ilişki kurar, dönem içinde ilerledikçe çevresinde olup bitenleri ve kendisinin çevresinden farklı olduğunu keşfetmeye başlar. Yani kendilik bilinci gelişir, ancak bu dönemdeki kendilik bilinci belirtildiği gibi sadece farkındalık duyarlılığı olarak algılanır. Bu nedenle bu dönem duyu-motor dönem olarak adlandırılmış ve doğadan ayrışma dönemi olarak görülmüştür.

NESNE DEVAMLILIĞI

NESNE DEVAMLILIĞI

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • Bu dönemin sonuna doğru nesne devamlılığı (sürekliliği)

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • Bu dönemin sonuna doğru nesne devamlılığı (sürekliliği) kazanılır. Sıfır ile iki ay arasında bebekler gösterilen nesnelere bakarlar, fakat bu nesneler gözlerinin önünden gittiğinde ilgileri dağılarak bakmayı bırakırlar. İki ile dört aylık bebekler nesne bir yere saklandığında oraya bakar. Dört ile sekiz ay arasındaki bebekler ise, herhangi bir nesne saklandığında saklandığı yere bakar, nesne başka bir yere saklandığında ise, ilk saklandığı yerde ararlar, nesne göz önünde olmazsa ilgileri dağılır ve aramazlar.

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • Görme alanının dışında olan nesneler bebekler için

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • Görme alanının dışında olan nesneler bebekler için yok sayılır. Sekiz-on iki ay arasındaki bebekler nesneyi ilk saklandığı yerde arar. On iki- on sekiz aylar arasındaki bebekler ise nesneyi ilk saklanan yerde bulmaları gerektiğini kısmen kavrarlar. On sekiz- yirmi dört ay arasındaki bebekler saklanan nesneleri her yerde ararlar ve nerelerde bulunacaklarını bilirler. Nesne devamlılığının kazanılması ile bebeklerde düşünme başlar ve bellek ilk kez kullanılmaya başlanır

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • Bu dönemde Piaget’e bebeklerde ses bulaşması diye

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • Bu dönemde Piaget’e bebeklerde ses bulaşması diye adlandırılan bir durumla karşılaşıldığını belirtir. Bebeklerden biri ağlıyorsa diğerleri de ağlamaya başlar. Piaget bu durumu önceleri bebeğin kendisi ağlıyor zannetmesi olarak açıklamaya çalışırken, bebeklerin kasetten kendi ağlama sesi dinletildiğinde ağlamadığını fark etmiştir.

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • Bu dönemin önemli bir özelliklerinden biri de

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • Bu dönemin önemli bir özelliklerinden biri de hedefe yönelik davranıştır. Bebek, eline-koluna hakim değil iken, dış dünyanın farkında değil iken, elini-kolunu belli bir amaçla, belli bir nesneye doğru kullanılabilir hale gelir. Kısaca bu dönemin sonunda bebeğin, istemsiz kas hareketlerinden oluşan hareketleri belli bir amaca yönelir. Örneğin; ilk üç ayda bebeğin gülümsemesi istemsiz kas hareketidir, bu dönemin sonunda amaçlı ve bilinçli gülme görülür.

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • Bu dönemin sonuna doğru deneme-yanılma öğrenilmeye başlanır

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • Bu dönemin sonuna doğru deneme-yanılma öğrenilmeye başlanır ve ertelenmiş taklit görülür. Ertelenmiş taklit, bebeğin görmüş olduğu bir olayı, olay ortadan kalktıktan sonra tekrarlaması, o olayı taklit etmesidir. Ertelenmiş taklittin görülmesi, bebekte akıl tutma yeteneğinin geliştiğini yani önemli bir zihinsel gelişim aşamasının gerçekleştiği anlamına gelir. Örneğin; yetişkin birinin üzerine çay döküldüğünde telaşlandığını gören bebeğin daha sonraki bir süreçte üzerine çay dökülüş gibi telaşlanması ertelenmiş taklit olarak ifade edilir.

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • Refleksler aşaması (0 -1 Ay): Dünyaya yeni

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • Refleksler aşaması (0 -1 Ay): Dünyaya yeni gelen bebek, yaşama dünyaya getirdiği refleksleri ile uyum sağlar. Bu bebeklerde emme refleksi çok güçlüdür. Emme refleksi nesnelerle ilişkisini sağlayan önemli bir araçtır. İlk haftalarda bebek, memeyi ve parmaklarını emerken daha sonra başka nesneleri emmeye başlar. Nesneler emme şemasına özümsenir. Bu aşamada bir çok nesne ile bu şekilde tanışmaya başlayan bebek bir çok nesneyi özümser ve zamanla uyum sağlaması artar.

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • Refleksler aşaması (0 -1 Ay): Bebek tokken

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • Refleksler aşaması (0 -1 Ay): Bebek tokken parmağını ya da yorgan uçlarını emerken, açken memeyi arar, diğer nesneleri atar. Fakat meme başını diğer nesnelerden ayırt edebilir. İşitebildiği sesleri duyduğunu belli eder, ancak sesin geldiği yöne bakmaz. Annesi görme alanı dışına çıktığında başka tarafa bakabilir. Kısaca bu aşamada emme ya da bakma gibi doğuştan gelen şema ya da refleksler kullanılır, taklit yoktur, birden çok duyu organından gelen bilgileri bütünleştirme yeteneği görülmez, öğrenme sınırlıdır ve reflekslerin öğrenilmesine özgüdür.

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • İlk alışkanlıklar ve birinci döngüsel tepkiler aşaması

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • İlk alışkanlıklar ve birinci döngüsel tepkiler aşaması (1 -4 Ay): Bu aşama, bebeğin sürekli olarak tecrübe ettiği temel şemalarda uyum kurduğu aşamadır. Başka bir ifadeyle bu aşamada bebeğin kendi bedeni çevresinde örgütlenen basit eylemleri yani yapmaktan hoşlandığı şeyi tekrarladığı görülür. Bu tekrarlara birinci döngüsel tepkiler denir. Örneğin, bebek günün birinde parmağını emer ve bundan hoşlanır ve bu eylemi tekrarlar.

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • İlk alışkanlıklar ve birinci döngüsel tepkiler aşaması

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • İlk alışkanlıklar ve birinci döngüsel tepkiler aşaması (1 -4 Ay): Ayrıca bu aşamada bakma ve dinleme, kolunu uzatma ve emme gibi iki aylık bebeklerin dünyayı keşfederken kullandığı eylemler arasında koordinasyon başlar. Örneğin; bebek sesin geldiği yöne bakarak farklı duyu organlarındaki şemalar arasında eşgüdümün başladığını gösterir. Bu aşamada bebek işittiği sesin olduğu yöne ve görme alanı içinde hareket ettirilen nesneleri takip ederler. •

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • İkinci döngüsel tepkisel aşaması (4 -8 Ay):

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • İkinci döngüsel tepkisel aşaması (4 -8 Ay): Bu aşama, bebeğin dışa açıldığı aşamadır (Bacanlı, 2011; Vatsa vd. , 1992). İkinci döngüsel tepkilerin birinci döngüsel tepkiler den farkı bebeğin bir eylemi artık kendi bedeni dışındaki bir tepkiyi tetiklemek için tekrarlıyor olması ve sonuç için tekrar edilmeleridir. Örneğin, bebeğin karyolanın üzerinde asılı olan hareketli oyuncakların dönmesi için oyuncaklara tekrar vurmasıdır.

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • İkinci döngüsel tepkisel aşaması (4 -8 Ay):

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • İkinci döngüsel tepkisel aşaması (4 -8 Ay): Bu aşamada bebek dış dünya ile ilgili bazı gerçekleri anlamaya başlar. Bebeğin eli nesneye dokundurulduğunda nesneyi yakalamaya çabalar. Birinci aşamada göz önünden kaybolan nesnenin ardından bakmaz, hemen başka eyleme yönelir. İkinci aşamada ise nesnenin ardından bakma eylemini bir süre devam ettirir. Ancak henüz gelişmiş bir nesne kavramı yoktur.

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • İkinci döngüsel tepkilerin koordinasyonu ve amaca yönelik

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • İkinci döngüsel tepkilerin koordinasyonu ve amaca yönelik davranışlar aşaması (8 -12 Ay): Bu aşamada bebekler daha önceden öğrendiği şemaları, koordineli olarak birleştirerek amaçlı davranış sergilerler ve amaçla, aracı ayırt edebilir. Bu amaçlı davranış için çeşitli şemalar kullanabilir. Bebek bu aşamada istediği şeyin peşinden gitmekle kalmaz, bunun için iki şemayı birleştirebilir. Örneğin, oyuncağını almak için yastığı kaldırır. Yeni davranışları taklit ederler ve bir duyu organından gelen bilgilerin başka bir duyuya aktarılması sağlayabilirler.

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • İkinci döngüsel tepkilerin koordinasyonu ve amaca yönelik

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • İkinci döngüsel tepkilerin koordinasyonu ve amaca yönelik davranışlar aşaması (8 -12 Ay): Piaget çocuğun bir amaca ulaşmak için plan yaptığını ileri sürer. Çocuk bir oyuncağı elde etmek amacıyla, önce hareketli bir nesneyi yerinden oynatmak veya oyuncağına ulaşmasını engelleyen bir nesneyi kenara itmek için geliştirdiği vurma şemasını, uzanma ve kavrama şemalarıyla birleştirebilir. Vurma şemasını yeni bir durumda değil, belirli bir hedefe ulaşmak için ara adım olarak kullanır.

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • Üçüncü döngüsel tepkiler, yenilik, merak aşaması (12

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • Üçüncü döngüsel tepkiler, yenilik, merak aşaması (12 -18 Ay): Yürüyebilme yeteneğini kazanan çocuğun dünyayı araştırma özgürlüğü bulunur. Böylece deneyimleri de artar (Vatsa vd. , 1992). Bebeğin yeni araçlarını keşfetme eğilimi gösterdiği bu dönemde, üçüncü döngüsel tepkiler görülür. Üçüncü döngüsel tepkilerin en önemli özelliği bebeklerin amaca yönelik olarak maksatlı bir şekilde davranışlarında deşiklik yapabilmesi ve değişik şemaları kullanabilmesidir. Bu aşamada bebeğin nesnelerle oynamanın ya da yönlendirmenin yeni yollarını tecrübe etiği deneyler başlar. Örneğin, bebek karyolanın üzerinde asılı olan hareketli oyuncakları farklı döndürebilmek için elini farklı bir biçimde hareket ettirmeye çalışır. Kısaca bebeğin davranışları maksatlı, deneysel bir nitelik taşır.

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • Zihinsel Kombinasyonlar ve Problem Çözme Aşaması (18

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • Zihinsel Kombinasyonlar ve Problem Çözme Aşaması (18 -24 Ay): Çocukların zihinsel fonksiyonları duyu motor dönemden, sembolik düzeye dönüşür. Çocuk sembollerle düşünmeyi öğrenir. Sembollerle düşünme ya da dünyadaki insanları, nesneleri ve olayları temsil veya sembolize eden zihinsel imgeler, kavramlar kullanmak, çocuğun dili, işlevsellik öncesi dönemde kullanmasının temellerini oluşturmaktadır. Örneğin resim yapmak, sembolik süreçlere dayanır.

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • Zihinsel Kombinasyonlar ve Problem Çözme Aşaması (18

DUYUSAL MOTOR DÖNEMİ (0 -2 Yaş) • Zihinsel Kombinasyonlar ve Problem Çözme Aşaması (18 -24 Ay): Çocuk gerçek nesneleri temsil etmek üzere bir dizi çizgi çizer. Bebek karşısına çıkan problem durumlarına çözüm bulduğu sürece zihinsel kombinasyonlar yapabilir. Bu dönemin bir özelliği de ertelenmiş taklittir. Dönemin sonuna doğru, model yok olduktan sonra bile taklit görülür. Örneğin, annesinin birkaç gün önce gösterdiği oyun davranışını birkaç gün sonra taklit edebilir. Ertelenmiş taklit ile bebeğin zihninde kavramlar oluşmaya başlar. Bu dönemde nesne devamlılığı kazanımı artar.

İŞLEM ÖNCESİ DÖNEM SEMBOLİK DÖNEM (2 -4 Yaş) Dil gelişiminde hızlanma Sembolik oyun sopa-at

İŞLEM ÖNCESİ DÖNEM SEMBOLİK DÖNEM (2 -4 Yaş) Dil gelişiminde hızlanma Sembolik oyun sopa-at kaşık-mikrofon Olay ve nesneleri sembollerle ifade etme Düşünce ve konuşmalarda ben merkezli olma Tek yönlü sınıflandırmalar yapma (rengine göre veya biçimlerine göre) • Toplu Monolog / Paralel Oyun / Animizm • • •

Toplu Monolog Toplu monolog tipi konuşmada herkes kendine göre bir şeyler konuşuyordur. Arada birbirlerini

Toplu Monolog Toplu monolog tipi konuşmada herkes kendine göre bir şeyler konuşuyordur. Arada birbirlerini dinlemiş ve karşılıklı konuşmuş gibi görünseler bile, çocuklar kendilerine konuşuyor gibidirler.

Paralel Oyun Çocukların bu dönemdeki oyunları birlikte oyun olarak değil, daha çok bir arada

Paralel Oyun Çocukların bu dönemdeki oyunları birlikte oyun olarak değil, daha çok bir arada oyun olarak değerlendirilebilir. Piaget bu tür oyuna paralel oyun demektedir. Başka bir ifadeyle çocuklar bir arada oynarlar, ama birlikte oynamazlar. Herkes kendi oyununu oynar.

Animizm Çocuğun çevresindeki eşyaları canlı saydığı dönemdir. Animizm dönemindeki çocuk, etrafındaki varlıklara; güneşe, suya,

Animizm Çocuğun çevresindeki eşyaları canlı saydığı dönemdir. Animizm dönemindeki çocuk, etrafındaki varlıklara; güneşe, suya, evlere hatta çakıl taşlarına bile hiç fark gözetmeden canlı ve şuurlu varlıklar gözüyle bakar.

İŞLEM ÖNCESİ DÖNEM SEZGİSEL DÖNEM (4 -7 Yaş) • Problemleri sezgileriyle çözme • Korunum

İŞLEM ÖNCESİ DÖNEM SEZGİSEL DÖNEM (4 -7 Yaş) • Problemleri sezgileriyle çözme • Korunum gelişmemiştir “Uzun bardaktaki süt çoktur. ” • Tersine çevirme işlemini yapamazlar • Küçük sayıları somut nesnelerle toplama ve çıkarma • Ben merkezlilikte azalma • Fikirlerini düzgün ve uzun cümlelerle ifade etme • Tek yönlü düşünme (sıralamada problem yaşarlar)

KORUNUM İLKESİ-HACİM

KORUNUM İLKESİ-HACİM

SOMUT İŞLEMLER DÖNEMİ (7 -11 Yaş) • Mantıksal düşünme yeteneğinde gelişme • İşlemleri tersine

SOMUT İŞLEMLER DÖNEMİ (7 -11 Yaş) • Mantıksal düşünme yeteneğinde gelişme • İşlemleri tersine çevirebilme (Geriye dönebilirlik) • Korunum kazanma Sayı (6 yaş), kütle (7 yaş) ve ağırlık (9 yaş) • Problemi zihinsel olarak çözme • Nesneleri farklı özelliklerine göre sıralama • Üst düzey sınıflama yapma • Ben merkezlilikten uzaklaşma • Somut yollarla problem çözme

SOYUT İŞLEMLER DÖNEMİ (11 Yaş Üstü) • • Soyut düşünme Bilimsel yöntemle problem çözme

SOYUT İŞLEMLER DÖNEMİ (11 Yaş Üstü) • • Soyut düşünme Bilimsel yöntemle problem çözme Değer ve inanç sistemini yapılandırma Fikir dünyasıyla ilgilenme ve düşüncesini etkinliklerine yansıtma Varsayımsal, geleceğe yönelik ve ideolojik sorunlarla ilgilenme Atasözleri ve deyimleri anlama Yazılı dilini düzgün kullanma Hipotetik koşullara göre düşünme

JEROME BRUNER BİLİŞSEL GELİŞİM • EYLEMSEL DÖNEM (0 -3): Çocuk çevreyi eylemlerle (dokunarak, ısırarak

JEROME BRUNER BİLİŞSEL GELİŞİM • EYLEMSEL DÖNEM (0 -3): Çocuk çevreyi eylemlerle (dokunarak, ısırarak vb. ) anlar. • İMGESEL DÖNEM: Bilgi, imgelerle taşınır. Bir durumu nasıl algılarlarsa zihinlerinde o şekilde canlandırırlar. • SEMBOLİK DÖNEM: Etkinlik yada algının anlamını açıklayan sembolleri kullanır.

VYGOTSKY BİLİŞSEL GELİŞİM Sosyal çevrenin bilişsel gelişimde önemli bir rolü vardır. İçinde bulunulan kültür,

VYGOTSKY BİLİŞSEL GELİŞİM Sosyal çevrenin bilişsel gelişimde önemli bir rolü vardır. İçinde bulunulan kültür, uyarıcıların türünü ve niteliğini belirler. Tüm kişisel psikolojik süreçler, insanlar arasında paylaşılan sosyal süreçlerle başlar(dil gibi).

VYGOTSKY BİLİŞSEL GELİŞİM • Öğretmenlerin ve yetişkinlerin işgörüsü, dışsal denetimi giderek azaltıp çocuğun içsel

VYGOTSKY BİLİŞSEL GELİŞİM • Öğretmenlerin ve yetişkinlerin işgörüsü, dışsal denetimi giderek azaltıp çocuğun içsel denetimini beslemek ve kendini düzenlemesini desteklemektir. • Aşırı bağımsızlık bilişsel gelişimi yavaşlatır. • Çocuk, sistematik olarak daha karmaşık durumlara yönlendirilmelidir.

LEV VYGOTSKY BİLİŞSEL GELİŞİM Çocuğun bir yetişkinin rehberliğinde çalıştığında gösterebileceği potansiyel gelişim düzeyi Çocuğun

LEV VYGOTSKY BİLİŞSEL GELİŞİM Çocuğun bir yetişkinin rehberliğinde çalıştığında gösterebileceği potansiyel gelişim düzeyi Çocuğun bir yetişkin yardımı olmaksızın kendine sağlayabileceği gelişim düzeyi Gelişmeye Açık Alan

ÇOCUKLARDA DİL GELİŞİMİ

ÇOCUKLARDA DİL GELİŞİMİ

Dil, iletişimi sağlayan Düşüncelerin duyguların tutumların inanç ve değer yargılarının anlatımında ve öğretiminde kullanılan

Dil, iletişimi sağlayan Düşüncelerin duyguların tutumların inanç ve değer yargılarının anlatımında ve öğretiminde kullanılan bir araçtır Dil gelişimi ise Kelimelerin sayıların sembollerin kazanılması saklanması ve dilin kurallarına uygun olarak kullanılmasıdır Çocuğun öğrenmesinde etkili bir faktör olan dil gelişimi, ü Çocuklarda kavramların oluşması ve problem çözmedeki gelişmelere yardımcı olması açısından oldukça önemlidir. ü Ayrıca çocuğun sözel olarak kendini ifade edebilmesi, kendi bağımsızlığını farketmesini sağlar.

Sözel iletişim; konuşmayı, yazı yazmayı, kitap okumayı vb. etkinlikleri içermekte, Sözel olmayan iletişim ise,

Sözel iletişim; konuşmayı, yazı yazmayı, kitap okumayı vb. etkinlikleri içermekte, Sözel olmayan iletişim ise, jestleri, beden hareketlerini, göz temasını, ses değişimi gibi hareketleri kapsar Dil gelişimi, hem sözlü hem de yazılı iletişim ile ilişkili bir gelişim alanıdır.

İletişim, insanlar arasındaki duygu, düşünce ve yaşantıların sözlü ya da sözsüz ifade edilme yöntemidir.

İletişim, insanlar arasındaki duygu, düşünce ve yaşantıların sözlü ya da sözsüz ifade edilme yöntemidir. Konuşma ise, insanlar arasında dili kullanarak sözlü iletişim kurma yöntemidir. Konuşma, dildeki seslerin konuşma organlarının (Dudak, dil, çene, yumuşak damak, ses telleri gibi. ) akustik sinyaller haline getirilmesidir. Konuşma, motor bir süreçtir. Görüldüğü gibi hem iletişim hem de konuşma dilin tanımı içerisinde yer alan kavramlardır. Konuşma öncelikle düşüncenin aktarılması ile varlık kazanır. İnsanın, var oluşundan bu yana düşünce ve duygularını ifade etmemesi konuşma yoluyla gerçekleştirmiştir. Bu iletişim ve konuşma ile canlılık bulan dil bireyin sosyalleşmesinde, iletişim becerileri kazanmasında, dünyayı tanımasında ve kavram, düşünme, ilişki kurma, problem çözme gibi bilişsel beceriler üzerinde önemli rol oynar.

FONEM MORGEM BEN MERKEZCİ DİL TELGRAF KONUŞMASI AŞIRI KURALLAŞMA EKSİK KURALLAŞMA YANSITICI KONUŞMA DİLDE

FONEM MORGEM BEN MERKEZCİ DİL TELGRAF KONUŞMASI AŞIRI KURALLAŞMA EKSİK KURALLAŞMA YANSITICI KONUŞMA DİLDE DARALTMA DİLDE GENİŞLETME SINIRLAMA İLKESİ ZITLIK İLKESİ

DİL JEST DİLİ ALICI DİL İFADE EDİCİ DİL

DİL JEST DİLİ ALICI DİL İFADE EDİCİ DİL

BEYİNDEKİ KONUŞMA ALANLARI BEYNİN SOL YARIMKÜRESİNİN İŞİTME BÖLGESİNİN ÖNÜNDE FRONTAL LOBTA BROCA ALANI, ALLTA

BEYİNDEKİ KONUŞMA ALANLARI BEYNİN SOL YARIMKÜRESİNİN İŞİTME BÖLGESİNİN ÖNÜNDE FRONTAL LOBTA BROCA ALANI, ALLTA (SAĞDA) WERNICKE ALANI. BROCA ALANI, DİLİN SESLETİM AŞAMASI WERNICKE ALANI, GÖRSEL-İŞİTSEL ÇAĞRIŞIM VE SÖZCÜK-NESNE İLİŞKİSİ

BEYİNDEKİ KONUŞMA ALANLARI Konuşmanın sağlam ve anlamlı bir şekilde gerçekleşebilmesi için her iki yarımkürenin

BEYİNDEKİ KONUŞMA ALANLARI Konuşmanın sağlam ve anlamlı bir şekilde gerçekleşebilmesi için her iki yarımkürenin eşgüdümlü çalışması gerekmektedir. Çünkü sol yarımküreyle anlamlı tümceleri oluştururken, sağ yarımküredeki Prosodi merkezi o tümcelerin vurgu, ton, ezgi gibi özelliklerini düzene sokar. Beynin işleyişi mantıksal ve kavramsal sol yarım kürede gerçekleşir.

BEYİNDEKİ KONUŞMA ALANLARI Sağ yarımküre yeni imgeler ararken ve bunları yerleştirirken bloke olur. İmgeler

BEYİNDEKİ KONUŞMA ALANLARI Sağ yarımküre yeni imgeler ararken ve bunları yerleştirirken bloke olur. İmgeler ya da çağrışımlar oluşurken iletişim kanalı yeniden çalışmaya başlar ve sağ yarımkürede oluşan imgeler sol yarımküreye iletilir. Sol yarımküre ise aldığı bu imgeleri mantık sırasına koyarak yeni bir düşüncenin ya da bildirinin dış dünyaya sorulması işlemini başlatır.

BEYİNDEKİ KONUŞMA ALANLARI İlk çocukluk çağında ve dil edinimi sürecinde beynin sağ yarım küresinin

BEYİNDEKİ KONUŞMA ALANLARI İlk çocukluk çağında ve dil edinimi sürecinde beynin sağ yarım küresinin daha baskın olarak çalıştığı, ergenlik döneminde ise bu baskınlığın sol yarımküreye geçtiği söylenir. Dil, ergenlik çağında geniş ölçüde bilgi aktarmak amacı ile kullanıldığı için sol yarımkürenin etkisi altındadır. Sol yarımküre çözümsel (analitik) düşünürken, sağ yarımküre bütünsel düşünmektedir.

DİL BİLEŞENLERİ SES BİLGİSİ FONOLOJİ BİÇİM BİLGİSİMORFOLOJİ SÖZ DİZİMİSENTAKS ANLAM BİLGİSİ SEMANTİK KULLANIM BİLGİSİPRAGMATİK

DİL BİLEŞENLERİ SES BİLGİSİ FONOLOJİ BİÇİM BİLGİSİMORFOLOJİ SÖZ DİZİMİSENTAKS ANLAM BİLGİSİ SEMANTİK KULLANIM BİLGİSİPRAGMATİK

DİL GELİŞİM AŞAMALARI v Konuşma öncesi dönem, v Konuşma dönemi,

DİL GELİŞİM AŞAMALARI v Konuşma öncesi dönem, v Konuşma dönemi,

Konuşma öncesi dönem Yenidoğan dönemi (Ağlama) (0 -2 AY) Gığıldama dönemi (Cooing) (2 -4

Konuşma öncesi dönem Yenidoğan dönemi (Ağlama) (0 -2 AY) Gığıldama dönemi (Cooing) (2 -4 AY) Mırıldanma dönemi (Babling) (4 -6 AY) Mırıldanmanın tekrarı dönemi (Lalling) (7 -9 AY) Başkalarının seslerini taklit dönemi 9 -11 Ay

Yenidoğan Dönemi-Ağlama • Çocuğun ilk çıkardığı sesler onun ihtiyaç ve isteklerinin göstergesidir. • Bütün

Yenidoğan Dönemi-Ağlama • Çocuğun ilk çıkardığı sesler onun ihtiyaç ve isteklerinin göstergesidir. • Bütün sesler konuşma için gerekli değildir. • Farklılaşmamış ve farklılaşmış ağlamalar görülür. • Farklılaşmamış ağlama sesleri amaçsız, anlamsı ve rastgele seslerdir. • Birinci ayın sonunda ağlamalar farklılaşmaya başlar. Açlık en önemli ağlama nedenidir. Ağlamanın şiddeti tonu, niteliği ve ritmi farklılaşır. Bebeklerin ağlama seslerine önem verin

Gığıldama Dönemi-Cooing • Ağlamayla birlikte bebekler birçok basit sesleri de çıkarırlar (aah, ooo a,

Gığıldama Dönemi-Cooing • Ağlamayla birlikte bebekler birçok basit sesleri de çıkarırlar (aah, ooo a, u, o uzatırlar), (s, k, g yumuşak damak ve gırtlak seslerini çıkarırlar) • Bebeğin çıkardığı sesler evrenseldir Bebeğin bu sesleri üretmesinde bilinç bulunmaz. Fakat bu sesler rahatsızlık durumunu, bir kısmı da mutluluk ve memnuniyet durumunu ifade eder. • Ses oyunlarına başlamıştır. • Ağız hareketlerini başlatıp, durdurabilirler. • Başkalarını dinlemek için susabilirler.

Mırıldanma Dönemi-Babling • Dili yuvarlama ve ileri uzatma becerisi görülür Çıkardığı sesler, çoğu kez

Mırıldanma Dönemi-Babling • Dili yuvarlama ve ileri uzatma becerisi görülür Çıkardığı sesler, çoğu kez ana dilinde bulunmaz. • Uzun oyun sesleri, çığlıkları ve seslenmeler geliştirir. • Çocuğun çıkardığı seslerin sayı ve türünde artmalar görülür. • Kendi kendilerine konuşmaya başlar. Bebeğin, ses mekanizması üzerindeki kontrolü artar. • Ses mekanizması üzerinde kontrolü artar. Ünlü-ünsüz sesleri çıkarır. • Bebek ilk olarak b, m, p gibi dudak sesleri çıkarır. (baba-ba, de-de-de, ma-ma-ma) • Bu sesleri çıkarmaktan hoşanır ve tekararlar, yeni öğrendği sesi de tekraralar. Buna VOKAL JİMNASTİK denir. • Bu vokal jimnastik erken konuşmasında etk, ili olur.

Mırıldanmanın Tekrarı Dönem. Lalling • Bebeğin ağız hareketlerinde çeşitlilik gözlenir. • Bebeğin çıkardığı sesler

Mırıldanmanın Tekrarı Dönem. Lalling • Bebeğin ağız hareketlerinde çeşitlilik gözlenir. • Bebeğin çıkardığı sesler hece tekrarına dönüHece tekrarları “ba -ba-ba” , ”de-de-de” şeklinde görülür. • Başlangıçta p, b, d gibi dudaksı ve diş eti patlamalı sesler çoğunluktadır. • Bebeğin ağız hareketlerinde çeşitlilik gözlenir. • Bebeğin çıkardığı sesler hece tekrarına dönüşür ve daha çok çevredeki dilin niteliklerini kazanır. • Ses üretimi ile işetmeyi becerir. . İşittiği sesleri tekrara eder. • Çocuk kelimeleri söylemeye başlayıncaya kadar bu hareketi Çocuğunuzun teşvik edilmelidir. çıkardığı sesleri tekrar • Annenin bu sesleri çocukla edin ve beraber tekrar etmesi çocuğunuzla teşvik edici bir davranıştır. göz kontağı kurarak konuşun.

Başkalarının Seslerini Taklit etme Dönemi • • Bebekler insan seslerini bilinçli bir şekilde tekrar

Başkalarının Seslerini Taklit etme Dönemi • • Bebekler insan seslerini bilinçli bir şekilde tekrar ederler. Taklit, dil ve sosyal gelişim açısından önemlidir. On birinci ayda kelime taklitleri görülür. Taklit, ses-kelime-tonlama şeklinde gelişir.

Dokuzuncu aydan sonraki döneme konuşma dönemi denir ve konuşma dönemi de kendi içinde gruplara

Dokuzuncu aydan sonraki döneme konuşma dönemi denir ve konuşma dönemi de kendi içinde gruplara ayrılarak incelenir: Ses sözcük dönemi (11 -13 ay) Tek sözcük dönemi (14— 18 ay) İki sözcüklü ifadeler dönemi (18 -24 ay) Üç ve daha fazla sözcüklü ifadeler dönemi (2 -3 yaş) Gramer kurallarına uygun konuşma dönemi (3 -6 yaş)

Ses Sözcük Dönemi • Bu dönemdeki sesler anadili ait seslerdir. • Anlamdan yoksun seslerdir.

Ses Sözcük Dönemi • Bu dönemdeki sesler anadili ait seslerdir. • Anlamdan yoksun seslerdir. . Bu sesler JARGON olarak adlandırılır. • Jargon, anlaşılmaz, düz cümle ya da soruya benzeyen acele mırıldanmalardır. Bunlar çocuk için sözcük yerine geçer. • Çocuk ilk sözcüğü genellikle bir yaş civarında söylemeye başlar. • Çocuk sık mırıldanarak yetişkin konuşmasına benzeyen uzun diziler oluşturur. • Basit soruları, bakarak ya da gösterreek cevaplar. • Cee oyunu oynar. • Ses ve hareketlerle isteklerini dile getirir. • İlk sözcüğün söylendiği bir yaş civarı genellikle dilin başlama noktası olarak kabul edilir.

Tek Sözcük Dönemi (14— 18 ay) • Bu dönemde gerçek olarak konuşmaya geçerler. •

Tek Sözcük Dönemi (14— 18 ay) • Bu dönemde gerçek olarak konuşmaya geçerler. • Bu dönemde çocuk sanki karmaşık düşünceleri ifade eden cümleleri tek kelimelerle anlatır. • Kelimeler genellikle bir ve iki yaşlarında oluşmaya başlar. • Bu dönemde çocukların alıcı dilleri ifade edici dillerine göre daha iyi gelişmiştir. Bunun nedeni kavramsal gelişimin, dil gelişimden ileride olmasıdır. • Çocukların ilk kullandıkları sözcükler nesne isimleri ya da fonksiyonları ile ilgilidir. • Özellikle bu dönemde resimler ve resimli çocuk kitapları çocuğun dil gelişiminde Çocuklara resimli oldukça etkilidir. kitaplar okuyun

İki Sözcüklü İfadeler Dönemi • İkinci yılın sonuna doğru, çocuklar sözcüklerin birbirleri ile olan

İki Sözcüklü İfadeler Dönemi • İkinci yılın sonuna doğru, çocuklar sözcüklerin birbirleri ile olan ilişkilerini kavrar. • Sözcükleri yana getirerek farklı anlamları ifade etmeye başlar. • Basit bir şekilde iki kelimenin birleşmesinden oluşan, konuşma tarzı gelişme gösterir. İlk cümleler çoğunlukla isim ve fiillerin birleşmesinden oluşur. • Fiillerde zaman ekleri, isimlerde çoğul ekleri ve bağlaçlar yoktur. • 10 -22 kelime arasında kelime dağarcıkları vardır. • Bu dönemde dile getirdiği anlam ilişkileri bilişsel düzeyde oluşturduğu kavramlara bağlıdır. • Soru yerine tek kelimeler şeklinde cevap cümlesi kullanırlar. • Zamir ve olumsuz kelimeleri kullanmaya başlarlar. • Çocuk hızla kelimeleri yana getirerek kendi anadilinin gramer yapısını öğrenmeye başlar.

 • • • • Üç Ve Daha Fazla Sözcüklü İfadeler Dönemi (2 -3

• • • • Üç Ve Daha Fazla Sözcüklü İfadeler Dönemi (2 -3 Yaş) Üç dört kelimeyi bir araya getirerek tek bir düşünceyi bütün olarak ifade edebilir. Mantıklı, anlamlı ve yerinde cümleler yapılır. Bu dönemde kavramsal gelişim ilgili olan neden-sonuç, yer, zaman, sınıflandırma, kıyaslama kavramlarının arttığı görülür. Küçük emirleri yerine getirir. Basit soruları cevaplandırır. Sözel etkileşim fazlalaşır. Çocukların sözcük dağarcığı hızla gelişir. Öğrendiği sözcükleri daha esnek ve doğru olarak kullanmaya başlar. Kavramsal gelişimle ilgili olan neden sonuç, yer, zaman, sınıflandırma ve kıyaslama kavramlarının artığı görülür. Üç sözcüklü bileşimlerde zaman ekleri, sıfatlar, zamirler, edatlar ve çekim ekleri bulunmaz. Üç sözcüklü bileşimler, ya yeniden birleştirme (baba at + top at = baba top at) ya da genişletme ( büyük kapı = çok büyük kapı) şeklinde olur. Çocuk bir yönden çok sözcüklü cümleler yaparken, bir yandan da dilin temel yapılarını öğrenir. İşaret sıfatlarını, işaret zamirlerini, zarfları, olumsuz yapıları, soru yapılarını, çekim eklerini basit düzeyde kullanmaya başlar.

Gramer Kurallarına Uygun Konuşma Dönemi (3 -6 Yaş) • Üç-dört yaşında çocuk kelime dağarcığını

Gramer Kurallarına Uygun Konuşma Dönemi (3 -6 Yaş) • Üç-dört yaşında çocuk kelime dağarcığını hızla geliştirir ve kendini iyi bir şekilde ifade etmeye başlar. • Ben merkezci konuşma görülür. • Yeni sözcük öğrenirken bildiği sözcükleri de daha esnek kullanmaya başlar. • Çocukların çoğu bu dönemde anadilinin temel yapılarını öğrenir. • Üç-dört yaşlarında dil kullanımı çok yönlüdür, Duygularını düşüncelerini ve ilişkilerini anlatır. • Cümlelerin yarıya yakını dil bilgisi kurallarına uygundur. • Söz diziminde, özne, nesne ve yüklem arasındaki fonksiyonel ilişkileri anlar ve ifade eder. • Çekim kuralları görülmeye başlar.

 • Geçmiş, şimdi ve geniş zaman kullanımı görülür • Üç yaşından sonra olumsuz

• Geçmiş, şimdi ve geniş zaman kullanımı görülür • Üç yaşından sonra olumsuz edilgen cümleler kullanılabilir. • Dört yaşlarında yetişkinlerin kullandığı formda soru cümleleri üretirler. • Ses üretiminde doğruluk oranı artar • Çoğul kullanımı doğru yapılır. • Beş-altı yaşındaki çocuğun dili kullanımı bir yetişkinin diline benzer. • Çocuk yetişkinleri daha az taklit eder • Bu dönemde beş sözcük içeren cümleler kullanılabilir.

PSİKO-LİNGUİSTİK KURAM NOAM CHOMSKY DOĞUMLA GELEN GELİŞİMSEL ÖZELLİKLER VE BİYOLOJİK MEKANİZMALAR

PSİKO-LİNGUİSTİK KURAM NOAM CHOMSKY DOĞUMLA GELEN GELİŞİMSEL ÖZELLİKLER VE BİYOLOJİK MEKANİZMALAR

ETKİLEŞİM KURAMI JEAN PIAGET KALITIM-ÇEVRE ZİHİNSEL FAALİYETLER BENMERKEZCİ KONUŞMA

ETKİLEŞİM KURAMI JEAN PIAGET KALITIM-ÇEVRE ZİHİNSEL FAALİYETLER BENMERKEZCİ KONUŞMA

DAVRANIŞÇI KURAM SKINNER İŞLEVSEL ŞARTLANMA VE PEKİŞTİREÇ-TEKRAR

DAVRANIŞÇI KURAM SKINNER İŞLEVSEL ŞARTLANMA VE PEKİŞTİREÇ-TEKRAR

SOSYAL ETKİLEŞİM KURAMI BANDURA TAKLİT-MODEL

SOSYAL ETKİLEŞİM KURAMI BANDURA TAKLİT-MODEL

DİL VE DÜŞÜNCE Biliş olarak da ifade edilen dil, öğrenme düşünme ve hatırlamanın en

DİL VE DÜŞÜNCE Biliş olarak da ifade edilen dil, öğrenme düşünme ve hatırlamanın en önemli yoludur. Ancak öğrenme ve hatırlanmanın gerçekleşebilmesi için sadece dil yeterli olmamaktadır. Örneğin; bir insanın yüzünü anımsamak sözel olarak ifade edilemeyen bir bellek becerisidir. Bu örnekte de görüldüğü gibi dil ve düşünce birbirinden ayrı düşünülemez • Dil, bir semboller dizisi olarak tanılanırken, düşünce bu dilsel semboller kanalıyla şekillenen zihinsel etkinliklerin ürünü olarak ifade edilir. Bu tanımlara bakılarak dilin düşünceyi yapılandırdığı açıkça görülür. Dil ve düşünce karşılıklı etkileşim içerisine eş zamanlı gelişirler. Bilişsel ve dil gelişimi ile çalışmalar yapan kuramcılar Piaget ve Vygotsky dil ve düşünce gelişiminde benmerkezciliğin ara bir konum olduğunu kabul eder. Bunun yanında her ikisi de konuşmanın niteliğindeki değişimlerin, düşüncenin niteliğindeki değişimlerle paralel gittiğini savunur.

Dil Gelişimini Etkileyen Etmenler Çocuğun dil gelişiminde çocuğun çevresindeki kişilerin onunla ilgilenmesi ve konuşması

Dil Gelişimini Etkileyen Etmenler Çocuğun dil gelişiminde çocuğun çevresindeki kişilerin onunla ilgilenmesi ve konuşması onun isteklerine cevap vermesi ve çocuğa kendini ifade etme fırsatı verilmesi çok önemlidir. Çocuklarınıza zaman ayırın ve onlarla bol konuşun. ØAile içinde yaşanan problemlerin çocuğa yansıması çocuğun gelişim alanları üzerinde olumsuz etki yaratmaktadır. ØSorunlar içinde yaşayan çocuk kendi içine dönmekte ve iletişim kurmada problemler yaşayabilmektedir. Çocuklarınızı dinleyin ve onu dinlediğinizi hissettirin. Çocuklarınızın yanında tartışmayın.

Çocukların konuşmalarını kesmek, onların merak ve keşif duygularından kaynaklanan sorularına cevap vermemek çocukların dil

Çocukların konuşmalarını kesmek, onların merak ve keşif duygularından kaynaklanan sorularına cevap vermemek çocukların dil gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir. Çocuklarınızla konuşurken doğru ve düzgün cümle yapısı kullanın. Çocuklarınıza sorun ve cevabını almaya çalışın, çocuğunuz sorduğunda sorduğu sorulara mutlaka cevap veriniz. Başlangıç itibarıyla çevreden verilenleri çocuk aynen aldığı için, çocuğun dil gelişimine önem verilmeli ve çocukla düzgün cümlelerle konuşulmalıdır.

Oyun ve oyuncaklar da çocukların dil gelişimlerine olumlu katkı sağlar. Çocukların yaptıkları resimler hakkında

Oyun ve oyuncaklar da çocukların dil gelişimlerine olumlu katkı sağlar. Çocukların yaptıkları resimler hakkında konuşmak da çocuğun duygularını öğrenmede etkili olmaktadır. Çocuklarınızla şarkılar söyleyin, bilmeceler oluşturup oyunlar oynayın. Bebeklik döneminden itibaren çocuklara kitap okumak, şarkılar ve ninniler söylemek çocuğun dil gelişimini olumlu yönde geliştirir. Çocuğunuzla birlikte resimler yapın ve resim hakkında konuşun. Çocuklarınızla bol kitap okuyun.

Çocukların dil gelişiminde doğuştan getirdiği özelliklerin yanında birçok faktör etkili olmaktadır. Bu faktörler ;

Çocukların dil gelişiminde doğuştan getirdiği özelliklerin yanında birçok faktör etkili olmaktadır. Bu faktörler ; Zeka Çocuğun sağlık durumu Sosyo ekonomik koşullar Cinsiyet, aile ilişkileri Anne baba ve çevredeki kişilerin konuşma biçimleri Çocukla birlikte kitap okuma, çocukla ilgilenme, çocukla birlikte yaşanan soru-cevap diyalogları, çocukla birlikte şarkılar söyleme ve çocukla birlikte oyun oynama vb.

ÇOCUĞUN DİL GELİŞİMİNE NASIL KATKI SAĞLARIZ? Ø Bebeğin ağlama seslerine dikkat edilmeli bebeğin neden

ÇOCUĞUN DİL GELİŞİMİNE NASIL KATKI SAĞLARIZ? Ø Bebeğin ağlama seslerine dikkat edilmeli bebeğin neden ağladığı anlaşılmaya çalışılmalıdır. Ø Bebekle bol konuşulmalı, bebeğin çıkardığı sesler tekrar edilmelidir. Ø Çocukla konuşurken sözcükler düzgün ve doğru bir şekilde ifade edilmelidir. Ø Çocuklara resimli çocuk kitapları okunmalıdır. Ø Çocukla birlikte şarkılar, şiirler ve tekerlemeler söylenmelidir. Ø Çocukla kukla ve oyuncaklarla oyunlar oynanmalıdır. Ø Çocuğun sorularına cevap verilmelidir. Ø Çocuk dinlenmeli ve eksik söyledikleri tekrar edilerek yeniden ifade edilmelidir.

TEŞEKKÜRLER

TEŞEKKÜRLER

Kaynaklar Aral, N. ve G. Baran, (editör), Çocuk gelişimi. Ya-Pa Yayın Pazarlama Sanayi ve

Kaynaklar Aral, N. ve G. Baran, (editör), Çocuk gelişimi. Ya-Pa Yayın Pazarlama Sanayi ve Tic. A. Ş. , İstanbul, 2011. Yıldız Bıçakçı, M. , Aral, N, ”Dil Gelişimi”, Eğitim Psikolojisi, ed. N. Aral ve T. Duman, 115 -130. Kriter Yayınevi, İstanbul. 2009. Bütün Ayhan, A. , M. Yıldız Bıçakçı, “İlköğretim Çağındaki Çocukların Gelişimsel Özellikleri” İlköğretimde Drama, ed. A. Köksal Akyol, 1 -19. Kriter Yayınevi, İstanbul. 2011. Yıldız Bıçakçı, M. , N. Aral, “Erken Çocukluk Gelişimi I” Okul Öncesi Öğretmenliği- Öğretmenlik Alan Bilgisi, ed. N Aral, Ü. Deniz, A. Kan, 159 -244. aby Yayıncılık Ankara, 2013. Yıldız, F. , M. Yıldız Bıçakçı ve N. Aral, “Bilişsel Gelişim (3 -6 Yaş)” Çocuk Gelişimi 2 Okul Öncesinde Gelişim. ed. F. Turan, Arzu İpek Yükselen, 239 -254, Hedef Cs Yayınları, Ankara. Yıldız Bıçakçı, M. (Editör), Bebeklik ve İlk Çocukluk Döneminde (0 -36 Ay) Gelişim, Duyuların Gelişimi ve Desteklenmesi, Eğiten Kitap, Ankara, 2015.