Ceza Muhakemesinde spat Sorunu ve Delil Kavram Maddi

  • Slides: 40
Download presentation
Ceza Muhakemesinde İspat Sorunu ve Delil Kavramı • Maddi gerçeğin arandığı ceza muhakemesi, delil

Ceza Muhakemesinde İspat Sorunu ve Delil Kavramı • Maddi gerçeğin arandığı ceza muhakemesi, delil olmadan başlamaz; başka deliller olmadan da ilerleyemez. • Bütün ispat araçları delildir. Ancak bir şeyin delil olabilmesi ile delil olarak kabul edilmesi farklı şeylerdir. • Delil ceza muhakemesinin her evresinde söz konusudur. Maddi gerçeğin ortaya çıkması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, suç şüphesi altında bulunan kişinin lehine olan deliller de soruşturma evresinde toplanacaktır.

Serbest Delil İlkesi • Olayın geçmişte yaşanmış, gizlilik içinde gerçekleşmiş olması ve önceden delil

Serbest Delil İlkesi • Olayın geçmişte yaşanmış, gizlilik içinde gerçekleşmiş olması ve önceden delil hazırlanamaması gibi nedenler, ceza muhakemesinde ispatı son derece güçleştirmektedir. • Diğer yandan ise delilsiz adım atılamaması, ispat araçlarına ulaşabilme bakımından ceza muhakemesini diğer bazı muhakeme alanlarına göre daha özgür olmaya sevk etmektedir. Buna serbest delil ilkesi ya da delil serbestisi sistemi denmektedir. • Delil serbestisi, kural olarak ceza muhakemesinde her şeyin delil olmasını, her şeyin her şeyle ispatlanabilmesini, her zaman delil ileri sürülebilmesini, delillerin serbestçe değerlendirilebilmesini ifade etmektedir. (vicdani delil sistemi)

Delil Çeşitleri ØBeyan Delili • Şüpheli-sanık beyanı • Tanık beyanı • Diğer kişilerin beyanı

Delil Çeşitleri ØBeyan Delili • Şüpheli-sanık beyanı • Tanık beyanı • Diğer kişilerin beyanı ØBelge Delili • Yazılı Belgeler • Şekil tespit eden belgeler • Ses tespit eden belgeler ØBelirti Delili • Tabii belirtiler • Sun’i belirtiler

Beyan Delili ØŞüpheli-Sanık Beyanı • Şüpheli veya sanık, çoğunlukla olay hakkında bilgisi olan tek

Beyan Delili ØŞüpheli-Sanık Beyanı • Şüpheli veya sanık, çoğunlukla olay hakkında bilgisi olan tek kişidir. Bu nedenle, onun açıklamaları önemli olup; ikrar, uzun süre en önemli delil sayılmıştır. • Doğrudan doğruyalık ilkesinin gereği olarak, duruşmada hazır bulunan sanık bizzat sorgulanmalıdır. • Aralarında çelişki bulunması halinde; sanığın, hâkim veya mahkeme huzurunda yaptığı açıklamalar ile Cumhuriyet savcısı tarafından alınan veya müdafiinin hazır bulunduğu kolluk ifadesine ilişkin tutanaklar duruşmada okunabilir. (m. 213)

 • Şüphelinin soruşturma evresinde yaptığı açıklamalar, sadece bu evre bakımından beyan delili olup,

• Şüphelinin soruşturma evresinde yaptığı açıklamalar, sadece bu evre bakımından beyan delili olup, duruşmadaki beyan delili ise sanığın duruşmadaki sorgusu sırasında yaptığı açıklamalardır. • Şüphelinin soruşturma evresinde yaptığı açıklamaları ihtiva eden tutanaklar duruşmada okunduğunda artık beyan değil belge delilinden söz etmek gerekir.

Tanık Beyanı ØTanık Kavramı • Muhakeme konusu olay hakkında beş duyusu aracılığıyla öğrendiklerini aktaran

Tanık Beyanı ØTanık Kavramı • Muhakeme konusu olay hakkında beş duyusu aracılığıyla öğrendiklerini aktaran üçüncü kişiye tanık; bunun yaptığı açıklamalara da tanık beyanı denmektedir. • Şüpheli ya da sanık konumunda olanlarda tanık olarak dinlenemezler. Bu nedenle, örneğin gerçeği söylemek gibi, tanığın tabi olduğu bazı yükümlülükler burada söz konusu olmaz. • Herkes tanık olabilir. Tanıklık için belli bir ruhsal ya da fiziksel olgunluk aranmamaktadır. Bu nedenle çocuklar, akıl hastaları da tanıklık yapabilirler. (m. 45)

 • Doğrudan doğruyalık ilkesinin gereği olarak, tanığın daha önce dinlenmesi sırasında tutulmuş olan

• Doğrudan doğruyalık ilkesinin gereği olarak, tanığın daha önce dinlenmesi sırasında tutulmuş olan tutanağın ve tanığın yazılı açıklamaların okunması yasaklanmıştır. (m. 210/1) • Ancak CMK’da tutanak okunması yasağının istisnalarına da yer verilmiştir: • a) Tanık veya sanığın suç ortağı ölmüş veya akıl hastalığına tutulmuş olur veya bulunduğu yer öğrenilemezse, • b) Tanık veya sanığın suç ortağının duruşmada hazır bulunması, hastalık, malûllük veya giderilmesi olanağı bulunmayan başka bir nedenle belli olmayan bir süre için olanaklı değilse, • c) İfadesinin önem derecesi itibarıyla tanığın duruşmada hazır bulunması gerekli sayılmıyorsa, (m. 211/1) • Bu kişilerin dinlenmesi yerine, daha önce yapılan dinleme sırasında düzenlenmiş tutanaklar ile kendilerinin yazmış olduğu belgeler okunabilir.

Tanığın Yükümlülükleri ve Yetkileri ØHazır Bulunma • Hazır bulunma, ya kişinin çağrılması ya da

Tanığın Yükümlülükleri ve Yetkileri ØHazır Bulunma • Hazır bulunma, ya kişinin çağrılması ya da bizzat duruşmada hazır bulundurma şeklinde olabilir. (m. 43, 178) • Çağrıya rağmen mazeretsiz gelmemenin en önemli sonucu zorla getirmedir. (m. 44/1, 146) • Bu çağrı telefon, telgraf, faks, elektronik posta gibi araçlardan yararlanılmak suretiyle de yapılabilir. Ancak, çağrı kâğıdına bağlanan sonuçlar, bu durumda uygulanmaz. (m. 43/2) • Cumhurbaşkanı kendi takdiri ile tanıklıktan çekinebilir. Tanıklık yapmayı istemesi halinde beyanı konutunda alınabilir ya da yazılı olarak gönderebilir. (m. 43/3)

ØYemin Etme • Tanık, beyanda bulunmadan önce yemin etmek zorundadır. (m. 54) • Bazı

ØYemin Etme • Tanık, beyanda bulunmadan önce yemin etmek zorundadır. (m. 54) • Bazı tanıkların yeminsiz dinlenmesi gerekmektedir. (m. 50): • a) Dinlenme sırasında onbeş yaşını doldurmamış olanlar • b) Ayırt etme gücüne sahip olmamaları nedeniyle yeminin niteliği ve önemini kavrayamayanlar • c) Soruşturma veya kovuşturma konusu suçlara iştirakten veya bu suçlar nedeniyle suçluyu kayırmaktan ya da suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirmekten şüpheli, sanık veya hükümlü olanlar

Ø Beyanda Bulunma • Tanık beyanda bulunmak zorundadır. • Tanıklıktan kanuni bir sebep olmaksızın

Ø Beyanda Bulunma • Tanık beyanda bulunmak zorundadır. • Tanıklıktan kanuni bir sebep olmaksızın çekinmek mümkün değildir. • Her bir tanık ayrı dinlenir. (m. 52/1) • Duruşmada dinlenen tanığa başkan veya hakim ( m. 203) Cumhuriyet savcısı, müdafi, vekil de tanığa doğrudan; sanık veya katılan ise başkan veya hakim aracılığıyla soru sorabilir. (m. 201) • Tanık, bir hususu hatırlayamadığını söylerse önceki ifadesini içeren tutanağın ilgili kısmı okunarak hatırlamasına yardım edilir. Tanığın duruşmadaki ifadesiyle önceki ifadesi arasında çelişki bulunduğunda, evvelce alınmış ifadesi okunarak çelişkinin giderilmesine çalışılır. (m. 212) • Tanıkların dinlenmesi sırasındaki görüntü veya sesler kayda alınabilir. Ancak; • a) Mağdur çocukların, • b)Duruşmaya getirilmesi mümkün olmayan ve tanıklığı maddî gerçeğin ortaya çıkarılması açısından zorunlu olan kişilerin, Tanıklığında bu kayıt zorunludur. (m. 52/3)

Tanıklıktan Çekinme ØTanıklıktan Çekinme Yükümlülüğü (m. 46) • Meslek ve sürekli uğraşı sebebiyle tanıklıktan

Tanıklıktan Çekinme ØTanıklıktan Çekinme Yükümlülüğü (m. 46) • Meslek ve sürekli uğraşı sebebiyle tanıklıktan Çekinme • a) Avukatlar veya stajyerleri veya yardımcılarının, bu sıfatları dolayısıyla veya yüklendikleri yargı görevi sebebiyle öğrendikleri bilgiler. • b) Hekimler, diş hekimleri, eczacılar, ebeler ve bunların yardımcıları ve diğer bütün tıp meslek veya sanatları mensuplarının, bu sıfatları dolayısıyla hastaları ve bunların yakınları hakkında öğrendikleri bilgiler. • c) Malî işlerde görevlendirilmiş müşavirler ve noterlerin bu sıfatları dolayısıyla hizmet verdikleri kişiler hakkında öğrendikleri bilgiler.

ØDevlet Sırrı Niteliğindeki Bilgilerle İlgili Tanıklık (m. 47) • Bir suç olgusuna ilişkin bilgiler,

ØDevlet Sırrı Niteliğindeki Bilgilerle İlgili Tanıklık (m. 47) • Bir suç olgusuna ilişkin bilgiler, Devlet sırrı olarak mahkemeye karşı gizli tutulamaz. Açıklanması, Devletin dış ilişkilerine, milli savunmasına ve milli güvenliğine zarar verebilecek; anayasal düzeni ve dış ilişkilerinde tehlike yaratabilecek nitelikteki bilgiler, Devlet sırrı sayılır. • Tanıklık konusu bilgilerin Devlet sırrı niteliğini taşıması halinde; tanık, sadece mahkeme hâkimi veya heyeti tarafından zâbıt kâtibi dahi olmaksızın dinlenir. Hâkim veya mahkeme başkanı, daha sonra, bu tanık açıklamalarından, sadece yüklenen suçu açıklığa kavuşturabilecek nitelikte olan bilgileri tutanağa kaydettirir. • Bu madde hükmü, hapis cezasının alt sınırı beş yıl veya daha fazla olan suçlarla ilgili olarak uygulanır. • Cumhurbaşkanının tanıklığı söz konusu olduğunda sırrın niteliğini ve mahkemeye bildirilmesi hususunu kendisi takdir eder.

Tanıklıktan Çekinme Yetkisi • Tanığın bizzat kendisinin korunması yanında, belli akrabalık ilişkileri dikkate alınmak

Tanıklıktan Çekinme Yetkisi • Tanığın bizzat kendisinin korunması yanında, belli akrabalık ilişkileri dikkate alınmak suretiyle kabul edilmiştir. (m. 45) (NEMO TENETUR İLKESİ) • a) Şüpheli veya sanığın nişanlısı • b) Evlilik bağı kalmasa bile şüpheli veya sanığın eşi • c) Şüpheli veya sanığın kan hısımlığından veya kayın hısımlığından üstsoy veya altsoyu • d) Şüpheli veya sanığın üçüncü derece dahil kan veya ikinci derece dahil kayın hısımları • e) Şüpheli veya sanıkla aralarında evlâtlık bağı bulunanlar

Belge Delili • Belge, somut bir olayı temsil eden, insan yapısı bir ispat aracıdır.

Belge Delili • Belge, somut bir olayı temsil eden, insan yapısı bir ispat aracıdır. • Belge yazılı ise, duruşmada okunur. Buna karşılık, belge delili, sadece yazılı belgelerden ibaret değildir. Şekil, ses, görüntü içeren birtakım belgeler de söz konusudur. Örneğin, SMS mesajı, fotoğraf, film şeridi, CD, taşınabilir bellek gibi. • Belgenin niteliğine uygun şekilde delillerin doğrudan doğruyalığı ilkesi ve duruşmanın sözlülüğü ilkeleri gereğince okuması ya da anlatılması gerekir. • Bazı yazılı belgelerin duruşmada anlatılması zorunludur. (m. 209/1) • Naip veya istinabe yoluyla sorgusu yapılan sanığa ait sorgu tutanakları, naip veya istinabe yoluyla dinlenen tanığın ifade tutanakları ile muayene ve keşif tutanakları gibi delil olarak kullanılacak belgeler ve diğer yazılar, adlî sicil özetleri ve sanığın kişisel ve ekonomik durumuna ilişkin bilgilerin yer aldığı belgeler, duruşmada anlatılır.

Belirti Delili • Belirti, olaydan geriye kalan her türlü iz ve eseri ifade etmektedir.

Belirti Delili • Belirti, olaydan geriye kalan her türlü iz ve eseri ifade etmektedir. Örneğin parmak izi. • Kriminalistik biliminin verilerine göre değerlendirilecek olan belirtiler, bilimsel delil olarak ortaya çıkmaktadır ve ispat gücü yüksektir.

Delillerin Toplanması Ø Beden Muayenesi • Şüpheli veya Sanığın Beden Muayenesi (m. 75) •

Delillerin Toplanması Ø Beden Muayenesi • Şüpheli veya Sanığın Beden Muayenesi (m. 75) • Bir suça ilişkin delil elde etmek için şüpheli veya sanık üzerinde iç beden muayenesi yapılabilmesine ya da vücuttan kan veya benzeri biyolojik örneklerle saç, tükürük, tırnak gibi örnekler alınabilmesine; Cumhuriyet savcısı veya mağdurun istemiyle ya da re'sen hâkim veya mahkeme, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından karar verilebilir. Cumhuriyet savcısının kararı, yirmidört saat içinde hâkim veya mahkemenin onayına sunulur. Hâkim veya mahkeme, yirmidört saat içinde kararını verir. Onaylanmayan kararlar hükümsüz kalır ve elde edilen deliller kullanılamaz. • İç beden muayenesi yapılabilmesi veya vücuttan kan veya benzeri biyolojik örnekler alınabilmesi için müdahalenin, kişinin sağlığına zarar verme tehlikesinin bulunmaması gerekir. • İç beden muayenesi veya vücuttan kan veya benzeri biyolojik örnekler alınması, ancak tabip veya sağlık mesleği mensubu diğer bir kişi tarafından yapılabilir. • Cinsel organlar veya anüs bölgesinde yapılan muayene de iç beden muayenesi sayılır. • Üst sınırı iki yıldan daha az hapis cezasını gerektiren suçlarda, kişi üzerinde iç beden muayenesi yapılamaz; kişiden kan veya benzeri biyolojik örneklerle saç, tükürük, tırnak gibi örnekler alınamaz. • Özel kanunlardaki alkol muayenesine ve kan örneği alınmasına ilişkin hükümler saklıdır.

Ø Diğer Kişilerin Beden Muayenesi (m. 76) • Bir suça ilişkin delil elde etmek

Ø Diğer Kişilerin Beden Muayenesi (m. 76) • Bir suça ilişkin delil elde etmek amacıyla, mağdurun vücudu üzerinde dış veya iç beden muayenesi yapılabilmesine veya vücudundan kan veya benzeri biyolojik örneklerle saç, tükürük, tırnak gibi örnekler alınabilmesine; sağlığını tehlikeye düşürmemek ve cerrahî bir müdahalede bulunmamak koşuluyla; Cumhuriyet savcısının istemiyle ya da re'sen hâkim veya mahkeme, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından karar verilebilir. Cumhuriyet savcısının kararı, yirmidört saat içinde hâkim veya mahkemenin onayına sunulur. Hâkim veya mahkeme, yirmidört saat içinde kararını verir. Onaylanmayan kararlar hükümsüz kalır ve elde edilen deliller kullanılamaz. • Mağdurun rızasının varlığı halinde, bu işlemlerin yapılabilmesi için birinci fıkra hükmüne göre karar alınmasına gerek yoktur. • Tanıklıktan çekinme sebepleri ile muayeneden veya vücuttan örnek alınmasından kaçınılabilir. Çocuk ve akıl hastasının çekinmesi konusunda kanunî temsilcisi karar verir. Çocuk veya akıl hastasının, tanıklığın hukukî anlam ve sonuçlarını algılayabilecek durumda olması hâlinde, görüşü de alınır. Kanunî temsilci de şüpheli veya sanık ise bu konuda hâkim tarafından karar verilir. Ancak, bu hâlde edilen deliller davanın ileri aşamalarında şüpheli veya sanık olmayan kanunî temsilcinin izni olmadıkça kullanılamaz.

ØKadının Muayenesi (m. 77) • Kadının muayenesi, istemi halinde ve olanaklar elverdiğinde bir kadın

ØKadının Muayenesi (m. 77) • Kadının muayenesi, istemi halinde ve olanaklar elverdiğinde bir kadın hekim tarafından yapılır.

Fizik Kimliğin Tespiti (m. 81) • Üst sınırı iki yıl veya daha fazla hapis

Fizik Kimliğin Tespiti (m. 81) • Üst sınırı iki yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı şüpheli veya sanığın, kimliğinin teşhisi için gerekli olması halinde, Cumhuriyet savcısının emriyle fotoğrafı, beden ölçüleri, parmak ve avuç içi izi, bedeninde yer almış olup teşhisini kolaylaştıracak diğer özellikleri ile sesi ve görüntüleri kayda alınarak, soruşturma ve kovuşturma işlemlerine ilişkin dosyaya konulur. • Kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz süresinin dolması, itirazın reddi, beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilip kesinleşmesi hâllerinde söz konusu kayıtlar Cumhuriyet savcısının huzurunda derhâl yok edilir ve bu husus tutanağa geçirilir.

Yer Gösterme (m. 85) • Cumhuriyet savcısı, kendisine yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmuş olan

Yer Gösterme (m. 85) • Cumhuriyet savcısı, kendisine yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmuş olan şüpheliye yer gösterme işlemi yaptırabilir. 250 nci maddenin birinci fıkrası kapsamına giren suçlar söz konusu olduğunda, adli kolluk amiri de yer gösterme işlemi yaptırmaya yetkilidir. • Şüpheli, yüklenen suç hakkında herhangi bir açıklamada bulunmuyor ise, yer gösterme işlemi yapılamaz.

Olay Yeri İnceleme • Suçun aydınlatılması amacıyla olay yerinde delil niteliği taşıyabilecek her türlü

Olay Yeri İnceleme • Suçun aydınlatılması amacıyla olay yerinde delil niteliği taşıyabilecek her türlü iz, eser ve emarenin bilimsel ve teknik yöntemler kullanılarak araştırılması, elde edilen bilgilerin tespiti, kayıt altına alınması ve dokümantasyonu, toplanması, muhafazası ve ilgili yerlere gönderilmesi işlemidir. (PVSK Ek m. 6/7; Adli ve Önleme Arama Yönetmeliği m. 9)

Delillerin Değerlendirilmesi Ø 1. Bilirkişi İncelemesi • Hakimin uzmanlık gerektiren konularda şahsen sahip olduğu

Delillerin Değerlendirilmesi Ø 1. Bilirkişi İncelemesi • Hakimin uzmanlık gerektiren konularda şahsen sahip olduğu özel bilgi, genel yaşam deneyimi ile elde edilemeyen, herkesin sahip olamayacağı bir bilgi ise; hakim, bu özel bilgisi ile yetinerek bilirkişiye başvurmaktan kaçınamaz. • Delillerin müşterekliği esası, hakimin teknik konudaki şahsi bilgisini kullanmasını engeller. • Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel bilgi veya tecrübe ya da hakimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgi ile çözülmesi olanaklı konularda bilirkişi dinlenemez.

Bilirkişinin Görevlendirilmesi • Bilirkişi hem soruşturma hem de kovuşturma evresinde görevlendirilebilir. (m. 63) •

Bilirkişinin Görevlendirilmesi • Bilirkişi hem soruşturma hem de kovuşturma evresinde görevlendirilebilir. (m. 63) • Soruşturma evresinde bilirkişi görevlendirme yetkisi Cumhuriyet savcısına aittir. Kovuşturma evresinde ise yargılama makamı bilirkişi görevlendirmektedir. Resen bilirkişi görevlendirilebileceği gibi, Cumhuriyet savcısının, katılanın, vekilinin, şüphelinin veya sanığın, müdafin veya kanuni temsilcisinin istemi üzerine de bu konuda karar verilebilir. • Mahkeme başkanı veya hâkim, sanığın veya katılanın gösterdiği tanık veya uzman kişinin çağrılması hakkındaki dilekçeyi reddettiğinde, sanık veya katılan o kişileri mahkemeye getirebilir. Bu kişiler duruşmada dinlenir. Ancak, davayı uzatmak amacıyla yapılan talepler reddedilir. (m. 178)

 • Kural olarak sayı itibariyle tek bilirkişi görevlendirilmesi esastır. Ancak gerekçesi gösterilmek koşuşuyla

• Kural olarak sayı itibariyle tek bilirkişi görevlendirilmesi esastır. Ancak gerekçesi gösterilmek koşuşuyla bu sayı arttırılabilir. • Bilirkişi incelemesi yaptırılmasına ilişkin karada görevin yerine getirileceği süre belirtilir. Bu süre, işin niteliğine göre üç ayı geçemez. Özel sebepler zorunlu kıldığında bu süre, bilirkişinin istemi üzerine, kendisini atayan merciin gerekçeli kararıyla en çok üç ay daha uzatılabilir. (m. 66) • Bilirkişiler, kural olarak bölge adliye mahkemelerinin yargı çevreleri esas alınmak suretiyle bilirkişilik bölge kurulu tarafından hazırlanan listede yer alan kişiler arasından seçilir.

Bilirkişiliği Kabul Yükümlülüğü • Kural olarak bilirkişiliği kabul zorunluluğu yoktur. Tanıklara ilişkin hükümler kural

Bilirkişiliği Kabul Yükümlülüğü • Kural olarak bilirkişiliği kabul zorunluluğu yoktur. Tanıklara ilişkin hükümler kural olarak bilirkişi hakkında da uygulanır. (m. 62) • Kanun, üç grup bilirkişinin bilirkişiliğini kabule mecburdur. (m. 65) • a) Resmî bilirkişilikle görevlendirilmiş olanlar ve 64 üncü maddede belirtilen listelerde yer almış bulunanlar. • b) İncelemenin yapılması için bilinmesi gerekli fen ve sanatları meslek edinenler. • c) İncelemenin yapılması için gerekli mesleği yapmaya resmen yetkili olanlar.

 • Belli hususlarda görüş açıklamakla kanun tarafından görevlendirilmiş olanlara resmi bilirkişi denir. •

• Belli hususlarda görüş açıklamakla kanun tarafından görevlendirilmiş olanlara resmi bilirkişi denir. • Resmi bilirkişi olduğu sürece, özel sebepler olmadıkça, onun yerine başkası tayin edilemez, resmi bilirkişilerin öncelikle atanmaları gerekmektedir. • Kanunların belirli konularda görevlendirdiği resmî bilirkişiler öncelikle atanırlar. Ancak kamu görevlileri, bağlı bulundukları kurumla ilgili davalarda bilirkişi olarak atanamazlar. (m. 64/3)

 • Çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren sorun açıkça belirtilmeden ve inceleme

• Çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren sorun açıkça belirtilmeden ve inceleme yaptırılacak konunun kapsamı ile sınırları açıkça gösterilmeden bilirkişi görevlendirilemez. (Bilirkişilik Yönetmeliği m. 5/6) • Bilirkişi, hakim tarafından yapılması gereken hukuki değerlendirmelerde bulunamaz. (m. 67/3) • Bilirkişi incelemeye başlamadan önce yemin etmek zorundadır. • Bilirkişi incelemeleri tamamlandığında, yeni bilirkişi incelemesi yapılması veya itirazların bildirilmesi için istemde bulunabilmelerini sağlamak üzere Cumhuriyet savcısına, katılana, vekiline, şüpheliye veya sanığa, müdafiine veya kanunî temsilciye süre verilir. Bu kişilerin istemleri reddedildiğinde, üç gün içinde bu hususta gerekçeli bir karar verilir. (m. 67/5)

Uzman Mütalaası • Cumhuriyet savcısı, katılan, vekili, şüpheli veya sanık, müdafi veya kanunî temsilci,

Uzman Mütalaası • Cumhuriyet savcısı, katılan, vekili, şüpheli veya sanık, müdafi veya kanunî temsilci, yargılama konusu olayla ilgili olarak veya bilirkişi raporunun hazırlanmasında değerlendirilmek üzere ya da bilirkişi raporu hakkında, uzmanından bilimsel mütalaa alabilirler. Sadece bu nedenle ayrıca süre istenemez. (m. 67/6)

Kanunda Yer Verilen Bazı Bilirkişilik İşlemleri ØGözlem Altına Alma (m. 74) • Fiili işlediği

Kanunda Yer Verilen Bazı Bilirkişilik İşlemleri ØGözlem Altına Alma (m. 74) • Fiili işlediği yolunda kuvvetli şüpheler bulunan şüpheli veya sanığın akıl hastası olup olmadığını, akıl hastası ise ne zamandan beri hasta olduğunu ve bunun, kişinin davranışları üzerindeki etkilerini saptamak için; uzman hekimin önerisi üzerine, Cumhuriyet savcısının ve müdafiin dinlenmesinden sonra resmî bir sağlık kurumunda gözlem altına alınmasına, soruşturma evresinde sulh ceza hâkimi, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından karar verilebilir. • Gözlem süresi üç haftayı geçemez. Bu sürenin yetmeyeceği anlaşılırsa resmî sağlık kurumunun istemi üzerine, her seferinde üç haftayı geçmemek üzere ek süreler verilebilir; ancak sürelerin toplamı üç ayı geçemez. • Gözlem altına alınma kararına karşı itiraz yoluna gidilebilir; itiraz, kararın yerine getirilmesini durdurur.

Ø Moleküler Genetik İnceleme (m. 78) • 75 ve 76 ncı maddelerde öngörülen işlemlerle

Ø Moleküler Genetik İnceleme (m. 78) • 75 ve 76 ncı maddelerde öngörülen işlemlerle elde edilen örnekler üzerinde, soybağının veya elde edilen bulgunun şüpheli veya sanığa ya da mağdura ait olup olmadığının tespiti için zorunlu olması hâlinde moleküler genetik incelemeler yapılabilir. Alınan örnekler üzerinde bu amaçlar dışında tespitler yapılmasına yönelik incelemeler yasaktır. • Birinci fıkra uyarınca yapılabilen incelemeler, bulunan ve kime ait olduğu belli olmayan beden parçaları üzerinde de yapılabilir. Birinci fıkranın ikinci cümlesi, bu hâlde de uygulanır. • 78 inci madde uyarınca moleküler genetik incelemeler yapılmasına görevlendirilen bilirkişi de gösterilir. (m. 79/1) sadece hâkim karar verebilir. Kararda inceleme ile • (Genetik inceleme sonuçlarının gizliliği) 75, 76 ve 78 inci madde hükümlerine göre alınan örnekler üzerinde yapılan inceleme sonuçları, kişisel veri niteliğinde olup, başka bir amaçla kullanılamaz; dosya içeriğini öğrenme yetkisine sahip bulunan kişiler tarafından bir başkasına verilemez. • Bu bilgiler, kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz süresinin dolması, itirazın reddi, beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilip kesinleşmesi hâllerinde Cumhuriyet savcısının huzurunda derhâl yok edilir ve bu husus dosyasında muhafaza edilmek üzere tutanağa geçirilir. (m. 80)

ØAdli Muayene (m. 86) • Engelleyici sebepler olmadıkça ölü muayenesinden veya otopsiden önce ölünün

ØAdli Muayene (m. 86) • Engelleyici sebepler olmadıkça ölü muayenesinden veya otopsiden önce ölünün kimliği her suretle ve özellikle kendisini tanıyanlara gösterilerek belirlenir ve elde edilmiş bir şüpheli veya sanık varsa, teşhis edilmek üzere ölü ona da gösterilebilir. • Ölünün adlî muayenesinde tıbbî belirtiler, ölüm zamanı ve ölüm nedenini belirlemek için tüm bulgular saptanır. • Bu muayene, Cumhuriyet savcısının huzurunda ve bir hekim görevlendirilerek yapılır.

Ø Otopsi (m. 87) • Otopsi, Cumhuriyet savcısının huzurunda biri adlî tıp, diğeri patoloji

Ø Otopsi (m. 87) • Otopsi, Cumhuriyet savcısının huzurunda biri adlî tıp, diğeri patoloji uzmanı veya diğer dallardan birisinin mensubu veya biri pratisyen iki hekim tarafından yapılır. Müdafi veya vekil tarafından getirilen hekim de otopside hazır bulunabilir. Zorunluluk bulunduğunda otopsi işlemi bir hekim tarafından da yapılabilir; bu durum otopsi raporunda açıkça belirtilir. • Otopsi, cesedin durumu olanak verdiği takdirde, mutlaka baş, göğüs ve karnın açılmasını gerektirir. • Ölümünden hemen önceki hastalığında öleni tedavi etmiş olan tabibe, otopsi yapma görevi verilemez. Ancak, bu tabibin otopsi sırasında hazır bulunması ve hastalığın seyri hakkında bilgi vermesi istenebilir. • Gömülmüş bulunan bir ceset, incelenmesi veya otopsi yapılması için mezardan çıkarılabilir. Bu husustaki karar, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından verilir. Mezardan çıkarma kararı, araştırmanın amacını tehlikeye düşürmeyecekse ve ulaşılması da zor değilse ölünün bir yakınına derhâl bildirilir. • Zehirlenme şüphesi olan hâllerde organlardan parça alınırken, görünen şekli ile organın tahribatı tanımlanır. Ölüde veya başka yerlerde bulunmuş şüpheli maddeler, görevlendirilen uzman tarafından incelenerek tahlil edilir. (m. 89/1)

KEŞİF • Keşif, olayın oluş şeklini anlayabilmek için yerinde yapılan incelemedir. (m. 83) •

KEŞİF • Keşif, olayın oluş şeklini anlayabilmek için yerinde yapılan incelemedir. (m. 83) • Kural olarak hakim veya mahkeme, naip hakim ya da istinabe olunan mahkeme tarafından yapılır. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı tarafından da keşif yapılabilir. • Keşif yapılması sırasında şüpheli, sanık, mağdur ve bunların müdafii ve vekili hazır bulunabilirler. (m. 84) (Yüz Yüzelik ve Sözlülük İlkeleri)

DELİL ELDE ETME VE DEĞERLENDİRME YASAKLARI • Hukuk devleti esaslarına uygun bir ceza muhakemesinde,

DELİL ELDE ETME VE DEĞERLENDİRME YASAKLARI • Hukuk devleti esaslarına uygun bir ceza muhakemesinde, her ne pahasına olursa olsun maddi gerçeğin araştırılması kabul edilmemiştir. • Yargılama ve hüküm ancak hukuka uygun şekilde edilmiş delillere dayanmalıdır. (m. 217/2) • Delil elde edilmesi ve değerlendirmesi işlemlerine ceza muhakemesinde sınırlama getirilmektedir ve bu sınırlamalara delil yasakları denmektedir. • Bazı delillerin elde edilmesine sınırlama getirilebilir. Buna delil elde etme yasakları denir. Bazı delillerin ise ceza muhakemesinde ortaya konması, değerlendirilmesi, hükme esas alınması kabul edilmemiştir. Buna ise delil değerlendirme yasağı denir.

 • Elde edilmesi yasak olan delilin aynı zamanda değerlendirilmesi de yasaktır. Yasak sorgu

• Elde edilmesi yasak olan delilin aynı zamanda değerlendirilmesi de yasaktır. Yasak sorgu yöntemleriyle, örneğin işkenceyle elde edilen delillerde olduğu gibi. • Delil elde etme yasaklarının önemli bir kısmı şüpheli ve sanığın ifadesi ve sorgusu sırasında kullanılan yöntemlerle ilgilidir. (m. 147, 148) • Buna karşılık, değerlendirme yasağına konu olan her delilin mutlaka yasak yöntemlerle elde edilmiş olması gerekmemektedir. Örn. Katalogda yer alan bir suçtan dolayı yürütülen soruşturma veya kovuşturmada elde edilen iletişim bilgileri, katalogda yer almayan bir suça ilişkin kurulan mahkumiyet hükmünde kullanılamaz.

Hukuka Aykırı Delillerin Uzak Etkisi (Zehirli Ağacın Meyvesi) • Delil yasakları ve hukuka aykırı

Hukuka Aykırı Delillerin Uzak Etkisi (Zehirli Ağacın Meyvesi) • Delil yasakları ve hukuka aykırı deliller konusuyla yakından ilgili diğer bir konu da doğrudan doğruya hukuka aykırı/yasak bir yöntemle elde edilen bir delile bağlı olarak, dolaylı biçimde elde edilen delillerin, değerlendirilip değerlendirilemeyeceği, hükme esas alınıp alınamayacağı sorunudur. • Örneğin, sanığın kollukta gördüğü işkence sonucunda suçunu kabul etmiş ve suçta kullandığı silahın yerini de söylemiş olabilir. Bu silah delil olarak kullanılabilir ve hükme esas alınabilir mi? • Anglo-Amerikan Sisteminde bu tür deliller, “zehirli ağacın meyvesi” olarak değerlendirilmekte “zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir” denilerek değerlendirme yasağı içinde sayılmaktadır. Bu yaklaşım, ilk kez Amerikan Yüksek Mahkemesi hakimi Frankfurter tarafından Nordone v. US, (1939, 509, US 558) davasında dile getirilmiştir.

 • Türk Hukukunda Yargıtay, hukuka aykırı delillerin uzak etkisi konusunda, ceza muhakemesi hukukunda

• Türk Hukukunda Yargıtay, hukuka aykırı delillerin uzak etkisi konusunda, ceza muhakemesi hukukunda açık bir hüküm bulunmamasına dayanarak somut olaya göre değerlendirme yapılmasına karar vermektedir. Örneğin Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 29. 11. 2005 tarih ve 2005/7 -144 E, 2005/150 K. sayılı kararında, yargıç kararı olmadan yapılan aramanın, gecikmesinde sakınca bulunan hali gösteren bilgi veya belge bulunmaması nedeniyle hukuka aykırı olduğuna karar vermiş; bu nedenle aramada ele geçen “hint kenevirlerini” değerlendirme dışında tutmuş, ancak sanığın ikrarına dayanan mahkûmiyet kararını onamıştır. Bir başka deyişle Kurul, uzak etkiyi kabul etmemiştir. Zira karardaki karşı oy gerekçesinde de belirtildiği gibi “hukuk kurallarına uyulmadan yapılan arama sonucu hint kenevirlerinin bulunduğuna dair arama zabıtları (sanığın) önüne konulmuştur. Köşeye sıkıştırıldığını hisseden sanık, bu baskı altında itirafta bulunmak zorunda kalmıştır”. Buna rağmen Kurul, sanığın bu ikrarını mahkumiyet için yeterli saymıştır. • Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 26. 06. 2007 tarihli başka bir kararında ise farklı bir karar vermiş ve doktrinde bazı yazarlarca ileri sürülen mutlak delil yasakları-nisbi delil yasakları ayrımına atıf yapılmış, kişinin kendisini ve yakınlarını suçlayıcı beyanda bulunmaya zorlanması, sanığa haklarının hatırlatılmaması gibi mutlak hukuka aykırılık halleri dışında kalan durumlarda, hakimin orantılılık ilkesi ve kamu yararı ilkelerini gözönünde tutarak bir değerlendirme yapması gerektiği, hak ihlaline yol açmayan salt şekli bir ihlalden ibaret olan hukuka aykırılığın delilin geçerliliğini etkilemeyeceği belirtilmiştir. Aynı kararda, savcının bizzat hazır bulunmadığı aramalarda ihtiyar heyetinden iki kişinin bulundurulması gerektiğine ilişkin CMK hükmünün ihlal edilmiş olmasına rağmen, herhangi bir hak ihlali olmadığı gerekçesiyle bu aramada elde edilen delillerin hukuka aykırı kabul edilemeyeceği, geçerli kabul edilmesi gerektiği belirtilmiştir. • Yargıtay Ceza Genel Kurulu, ‘‘kaçak rakı’‘ya ilişkin 17. 11. 2009 tarih ve E. 2009/7 -160 ve K. 2009/264 sayılı kararında ise, arama işleminin hukuka aykırı olması nedeniyle, hem aramada ele geçirilen delillerin hem de bu arama sonrası sanığın ikrarının hukuka aykırı olmaları nedeniyle hükme esas alınamayacağını belirterek ‘‘zehirli ağacın meyvesi zehirlidir’’ ilkesini benimsemiştir.

AİHM Gafgen-Almanya Kararı (Başvuru no. 22978/05) • Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 2010 yılında

AİHM Gafgen-Almanya Kararı (Başvuru no. 22978/05) • Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 2010 yılında vermiş olduğu Gäfgen v. Almanya kararı ile ceza muhakemesi alanında bitmek bilmeyen bir tartışmayı, daha da içinden çıkılmaz hale getirmiştir. On bir yaşındaki bir çocuğun hayatını kurtarmak saikiyle, şüpheli Magnus Gäfgen’den işkence tehdidi ile alınan ikrardan yola çıkılarak elde edilen delillerin, şüphelinin ikrarının doğrulanması için kullanılmasının, yargılamanın adilliğini etkileyip etkilemediği hem Alman Mahkemeleri hem de AİHM tarafından tartışılmıştır. Sonuçta hem ulusal mahkemeler hem de AİHM, şüpheliden işkence tehdidi ile alınan ikrarın hukuka aykırı olduğunun ve bunun yargılamada kullanılmayacağının, şüpheliye yargılama başlamadan önce bildirildiğini; buna rağmen şüphelinin kendi isteğiyle ikrarda bulunduğunu, hukuka aykırı olarak alınan ikrardan yola çıkılarak elde edilen maddi delillerin yalnızca şüphelinin hukuka uygun olarak verdiği ikrarlarının doğruluğunun denetlenmesinde kullanıldığını ve bunun yargılamayı adil olmayan bir hale getirmediğini belirtmişlerdir. Bu kararın hukuka uygun olduğu yönünde görüşler olmakla birlikte; bunun karşısında her durumda hukuka aykırı delil kullanılmasının yargılamayı adil olmayan hale getirdiğini savunan görüşler de bulunmaktadır.

ORHAN KILIÇ BAŞVURUSU (AYM Başvuru Numarası: 2014/4704) Karar • Olayların geçtiği tarihlerde M. E.

ORHAN KILIÇ BAŞVURUSU (AYM Başvuru Numarası: 2014/4704) Karar • Olayların geçtiği tarihlerde M. E. ve Ö. Ö. Fatih İlçe Emniyet Müdürlüğü Çocuk Büro Amirliğinde polis memuru olarak görev yapmaktadır. Anılan polis memurlarının iddiasına göre 17/1/2011 tarihinde başvurucu, yanlarına yaklaşarak kendisini Sertif Kılıç olarak tanıtıp uyuşturucuya ihtiyaçları olup olmadığını sormuş; bunun üzerine daha fazla uyuşturucu madde ele geçirmek için başvurucu ve diğer şüphelinin yaşadığı eve gidilmiş ve evde bulunan (nitelikleri tutanakta belirtilen) uyuşturucu maddeye el konulmuştur. • Anayasa Mahkemesinin görevi, belirli delil unsurlarının hukuka uygun şekilde edilip edilmediğini tespit etmek değildir. Anayasa Mahkemesinin görevi, hukuka aykırı olduğu ilk bakışta anlaşılabilen veya derece mahkemelerince hukuka aykırı olduğu tespit edilen delillerin yargılamada tek veya belirleyici delil olarak kullanılıp kullanılmadığını ve bu "hukuka aykırılığın" bir bütün olarak yargılamanın adil olup olmamasına etkisini incelemektir. • Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme yetkisi kural olarak yargılamayı yapan mahkemeye ait olmakla birlikte somut olayda, hukuka aykırı şekilde gerçekleştirilen arama sonucu elde edilen delillerin belirleyici delil olarak kullanılmasının bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği görülmektedir. Aramanın icrasındaki "kanuna aykırılığın" yargılamanın bütünü yönünden adil yargılanma hakkını ihlal eder nitelikte olduğu kanaatine varılmıştır.

 • Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Örs ve Diğerleri/Türkiye Kararında, kollukta işkence altında

• Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Örs ve Diğerleri/Türkiye Kararında, kollukta işkence altında alınmış ifadelerin delil olarak kullanılmasının adil yargılanma hakkını ihlal ettiğine hükmetmiştir. Bu davada Türk Hükümeti, işkence altında alınmış olan ifadelerin dava dosyasında yer almakla birlikte, hükme esas alınmadığını, mahkemenin kararını dosyadaki diğer delillere dayanarak verdiğini savunmuş ise de AİHM, hükümetin bu savunmasına itibar etmemiş, bu ifadelerin dosya içerisinde bulundurulmasının dahi adil yargılanma hakkını ihlal edeceğini belirtmiştir.