CARL GUSTAV JUNG 1875 1961 ANALTK PSKOLOJ JUNG

  • Slides: 125
Download presentation
CARL GUSTAV JUNG (1875 -1961) ANALİTİK PSİKOLOJİ

CARL GUSTAV JUNG (1875 -1961) ANALİTİK PSİKOLOJİ

JUNG DER Kİ; • KURAMLARI İYİ ÖĞREN, ANCAK YAŞAYAN RUHUN MUCİZESİNE DOKUNDUĞUNDA ONLARI BİR

JUNG DER Kİ; • KURAMLARI İYİ ÖĞREN, ANCAK YAŞAYAN RUHUN MUCİZESİNE DOKUNDUĞUNDA ONLARI BİR YANA BIRAK. ” (1954)

HAYATI • 26 Temmuz 1875’te İsviçre’de Kesswill’de bir kilise filoloji uzmanı bir rahibinin oğlu

HAYATI • 26 Temmuz 1875’te İsviçre’de Kesswill’de bir kilise filoloji uzmanı bir rahibinin oğlu olarak dünyaya geldi. • Babası inancını kaybettiği açıkça belli olan huysuz ve alıngan bir rahipti. • Annesinin duygusal sorunları vardı ve davranışları dengesizdi.

 • Anne ve babasının oldukça mutsuz bir evlilikleri vardır. • Jung oldukça erken

• Anne ve babasının oldukça mutsuz bir evlilikleri vardır. • Jung oldukça erken yaşta özelde ailesine ve dış dünyaya güvenmemesi gerektiğini öğrenir. • Bunun sonucu olarak rüyalarından, hayallerinden ve tasavvurlarından oluşan iç alemine bilinçaltı dünyasına yönelir.

 • Jung YALNIZ VE İÇE KAPANIK bir çocuktu. Ailevi sorunlardan bunaldığında tavan arasında

• Jung YALNIZ VE İÇE KAPANIK bir çocuktu. Ailevi sorunlardan bunaldığında tavan arasında yalnız otururdu. Orada en iyi dostu, tahtadan oyduğu bir insan modeliydi. Onunla saatlerce konuşur iç dünyasını ona dökerdi. • Babası katı tutucu ve inatçı bir insan olduğundan Jung babası ile hiçbir şey konuşamazdı.

 • 1902 yıllında Basel Üniversitesi’nden Hekimlik diplomasını alır. Artık adını taşıdığı dedesi gibi

• 1902 yıllında Basel Üniversitesi’nden Hekimlik diplomasını alır. Artık adını taşıdığı dedesi gibi bir hekim olmuştur. 1900’de Zürih üniversitesinde yaptığı “çağrışım testleri” ile bir yandan Sigmund Freud ile yakınlaştı bir yandan da uluslar arası bir ün kazanır. • Aynı yıl Paris’e gitti ve bir süre ünlü Fransız psikiyatr PİERRE JANET ile birlikte çalışır. • 1900 yılında Freud’un Rüyaların yorumu isimli kitabını okuduktan sonra psikanalizle ilgilenmeye başladı. İlk görüşmelerinde 13 saat heyecanla sohbet ederler. • 1907 -1912 yıllarında Freud ile sürdürdüğü çalışma arkadaşlığı Jung’a psikanaliz ekolünde çok önemli bir yer kazandırdırmıştır.

 • 1912 yılında yayımladığı “Bilinçdışı Psikolojisi” adlı yapıtıyla freud’un kuramlarını eleştirmiş ve 1913

• 1912 yılında yayımladığı “Bilinçdışı Psikolojisi” adlı yapıtıyla freud’un kuramlarını eleştirmiş ve 1913 yılında psikanaliz ekolüyle bağını koparmıştır. • Cinselliğe daha az önem veren farklı bir libido anlayışı ortaya koymuştur. • Jung’un Analitik psikolojisinin psikanalizden en belirgin farkı libidonun niteliği ile ilgilidir. • JUNG’A GÖRE LİBİDO HAYAT ENERJİSİDİR. • Jung kendi teorisinde Ödipal komplekse yer vermemişti.

FREUD KURAMININ EN İYİ TAKİPÇİSİ OLARAK ONU GÖRMÜŞTÜR • FREUD’ A GÖRE PSİKANALİTİK HAREKETIN

FREUD KURAMININ EN İYİ TAKİPÇİSİ OLARAK ONU GÖRMÜŞTÜR • FREUD’ A GÖRE PSİKANALİTİK HAREKETIN LİDERİ OLMALIYDI • VE ONUN PSİKANALİTİK GRUPTAN AYRILMASI EN ÇOK FREUD’U ÜZMÜŞTÜR.

 • Sonraki yıllarda kendini tümüyle bilinçdışının niteliğini ve algılamalarını araştırmaya adadı. Bu amaçla

• Sonraki yıllarda kendini tümüyle bilinçdışının niteliğini ve algılamalarını araştırmaya adadı. Bu amaçla Kuzey Afrika’da, Amerika’da (Pueblo Kızılderilileri arasında) Arizona’da ve Meksika’da bulundu. • 1930’ların başında doğu öğretileri ile ilgilendi. Daha sonra ünlü Hinduizm araştırmacısı Heinrich Zimmer ile birlikte çalıştı. • Jung ikisi anadili gibi olmak üzere altı dil bilirdi. Dağlarda gezmeyi, yatla dolaşmayı ve Zürih gölünde yüzmeyi çok severdi.

 • Ayrıca Jung, Freud psikanalizinde de ilk kez sözcük çağrışımı yöntemi'ni uygulamıştır. Jung'un

• Ayrıca Jung, Freud psikanalizinde de ilk kez sözcük çağrışımı yöntemi'ni uygulamıştır. Jung'un sözcük listesi, özel olarak hazırladığı 100 sözcüğü kapsar. Jung, bu sözcüklere uyarım sözcükleri adını verir. Bu sözcükler hastaya okunur ve onların hatırlattığı ilk sözcüğü bildirmesi istenir. Hastanın verdiği karşılıklarla karşılık verme süresi ve uyarım sözcüklerine karşı tutumu ya da davranışı bir kağıda yazılarak incelenir ve bunlardan bilinç dışı bölgeye itilmiş ve hastalığın nedeni olan olaylar çıkarılmaya çalışılır.

 • İNSAN DAVRANIŞLARINA 3 ZAMANLI BİR BAKIŞ AÇISI GETİRMİŞTİR; • GEÇMİŞ ( TARİHİ

• İNSAN DAVRANIŞLARINA 3 ZAMANLI BİR BAKIŞ AÇISI GETİRMİŞTİR; • GEÇMİŞ ( TARİHİ OLARAK İNSAN VARDIR ) • UMUTLAR, AMAÇLAR, HEDEFLER, (GELECEK BU TARİHLE BİRLEŞİR) VE • ŞİMDİYİ BELİRLER.

EREK/AMAÇ YÖNELİMLİLİK DAVRANIŞLARIMIZI GELECEĞE YÖNELİK HEDEFLERİMİZ UMUTLARIMIZ VE TUTKULARIMIZIN DA BELİRLEYEBİLECEĞİNİ SÖYLER!

EREK/AMAÇ YÖNELİMLİLİK DAVRANIŞLARIMIZI GELECEĞE YÖNELİK HEDEFLERİMİZ UMUTLARIMIZ VE TUTKULARIMIZIN DA BELİRLEYEBİLECEĞİNİ SÖYLER!

 • Freud'un cinsellik içgüdüsü ve Adler'in aşağılık kompleksine karşı çıkarak insanın ruhsal karakterini

• Freud'un cinsellik içgüdüsü ve Adler'in aşağılık kompleksine karşı çıkarak insanın ruhsal karakterini yaşama içgüdüsünün belirlediğini savunur. • Psikoloji bilim dalında kendisi tarafından bulunan ve yapılan kavramlar geniş şekilde kabul gördü. • Örneğin; kompleks, introversion(İÇE DÖNÜK) ve ekstraversion(DIŞA DÖNÜK), gölge, arketip (enerjikompleksler), kolektif (toplumsal) bilinçdışı, anima, animus.

İNSANIN DOĞASI NATURA PSİŞİK ENERJİ (PSİŞE) (İÇGÜDÜSEL KAYNAĞI LİBİDO) KOMPLEKSLER

İNSANIN DOĞASI NATURA PSİŞİK ENERJİ (PSİŞE) (İÇGÜDÜSEL KAYNAĞI LİBİDO) KOMPLEKSLER

PSİŞE • JUNG ekolünde KİŞİLİĞİN TÜMÜ PSİŞE OLARAK ADLANDIRILIR. • Latince kökenli olan bu

PSİŞE • JUNG ekolünde KİŞİLİĞİN TÜMÜ PSİŞE OLARAK ADLANDIRILIR. • Latince kökenli olan bu sözcük o dilde ruh anlamına gelse de günümüzde daha çok zihin sözcüğünü karşılamaktadır. • PSİŞE BİLİNÇLİ YA DA BİLİNÇDIŞI, TÜM DUYGU, DÜŞÜNCE VE DAVRANIŞLARI İÇERİR. • Psişe şu katmanlardan oluşur: Bilinç, kişisel bilinçdışı, kollektif bilinçdışı ve bilinçdışının bilince asla çıkartılamayacak bölümü.

JUNG’ A GÖRE İÇGÜDÜ • DOĞUŞTAN GETİRİLEN VE BÜTÜNCÜL ÖZELLİK GÖSTEREN • DÜZENLİ OLARAK

JUNG’ A GÖRE İÇGÜDÜ • DOĞUŞTAN GETİRİLEN VE BÜTÜNCÜL ÖZELLİK GÖSTEREN • DÜZENLİ OLARAK YİNELENEN DAVRANIŞ TARZLARIDIR.

YAŞAM ENERJİSİ LİBİDO • RUH KAVRAMI, DİNAMİK SÜREKLİ HAREKET EDEN KENDİNİ DÜZENLEYEN BİR SİSTEMDİR

YAŞAM ENERJİSİ LİBİDO • RUH KAVRAMI, DİNAMİK SÜREKLİ HAREKET EDEN KENDİNİ DÜZENLEYEN BİR SİSTEMDİR VE ENERJİSİ LİBİDODUR. • FREUD’DAN FARKI LİBİDOYA CİNSELLİK VURGUSU YAPMAMASI

DEĞER KAVRAMI • PSİŞEYE AKTARILAN LİBİDONUN MİKTARIDIR. • BİR OLAY VEYA DAVRANIŞA NE KADAR

DEĞER KAVRAMI • PSİŞEYE AKTARILAN LİBİDONUN MİKTARIDIR. • BİR OLAY VEYA DAVRANIŞA NE KADAR ÇOK DEĞER VERİRSEK ONA O KADAR ÇOK ENERJİ AKTARIRIZ. • (BEĞENİLME TAKINTIMIZ VAR İSE GÜNÜMÜZÜN BÜYÜK BÖLÜMÜNÜ BU YÖNDE HAYALLER VE ÇABALARLA GEÇİRİRİZ) • Jung’un DEĞER’i = Freud’un KATEKSİS’i

 • GÜNÜMÜZ TOPLUMLARI HANGİ DEĞERLERE YOĞUN PSİŞİK ENERJİ (LİBİDO) AKTARIMINDA BULUNUYORLAR?

• GÜNÜMÜZ TOPLUMLARI HANGİ DEĞERLERE YOĞUN PSİŞİK ENERJİ (LİBİDO) AKTARIMINDA BULUNUYORLAR?

KOMPLEKSLER (TAKINTILAR) • BİR GURUP DÜŞÜNCE GÜNLÜK FAALİYETLERİMİZİ ENGELLİYORSA KONTROL BİZDE DEĞİL KOMPLEKSTEDİR. •

KOMPLEKSLER (TAKINTILAR) • BİR GURUP DÜŞÜNCE GÜNLÜK FAALİYETLERİMİZİ ENGELLİYORSA KONTROL BİZDE DEĞİL KOMPLEKSTEDİR. • BİZİ ENGELLEYEN TAKINTILI DÜŞÜNCE BİÇİMLERİMİZ!

JUNG VE KOMPLEKS KAVRAMI • “BİR KİMSE KOMPLEKSE SAHİP OLMAZ KOMPLEKS ONA SAHİP OLUR”

JUNG VE KOMPLEKS KAVRAMI • “BİR KİMSE KOMPLEKSE SAHİP OLMAZ KOMPLEKS ONA SAHİP OLUR” • GÜNLÜK YAŞAMIMIZI ENGELLEMEYE BAŞLAYAN BİR GRUP DÜŞÜNCE SİSTEMATİĞİ BİREYSEL YÖNETİMİMİZİ DEVR ALMIŞ DEMEKTİR • BİLİNÇDIŞI KOMPLEKSLERİNİ KEŞFEDEN , BUNLARIN KÖLESİ OLDUĞUNU FARKEDEN BİREY , BU ZİNCİRLERİ KIRIP KÖLELİĞİNDEN KURTULABİLİRSE, ÖZGÜR BİREY OLARAK , YENİ BİR VAROLUŞSAL SÜRECE GİRER.

JUNG’A GÖRE • KOMPLEKS, AYRI BİR KİŞİLİK OLARAK ORTAYA ÇIKAR; KENDİNE İŞLER VE ÇOĞUNLUKLA

JUNG’A GÖRE • KOMPLEKS, AYRI BİR KİŞİLİK OLARAK ORTAYA ÇIKAR; KENDİNE İŞLER VE ÇOĞUNLUKLA BİLİNÇLİ İSTEKLERİMİZLE TABANA ZIT BİR YÖNDE GİDER. • Bu kompleksi hastanın uydurduğunu düşünenler için Jung şöyle der: "Komplekslerin, önemli ölçüde özerkliğe sahip olduğu, 'hayali' olduğu düşünülen acıların da, meşruları kadar acı verdiği hastalık korkusunun, hastanın kendisi, doktoru ve toplum geneli tek bir ağızdan bunun 'hayal ürünü' olduğunu iddia etse bile en ufak bir yok olma eğilimi göstermediği kesinlikle ortaya çıkmıştır. "

KOMPLEKS OLUŞUMU • RUHSAL YAPIDA VAR OLAN BİR GRUP DUYGU-DÜŞÜNCE VE HATIRA SAHİP OLDUKLARI

KOMPLEKS OLUŞUMU • RUHSAL YAPIDA VAR OLAN BİR GRUP DUYGU-DÜŞÜNCE VE HATIRA SAHİP OLDUKLARI ENERİ MİKTARLARI ÇERCEVESİNDE PSİKOLOJİK MİKNATIS GİBİ BİRBİRLERİNİ ÇEKEREK BİR GRUP OLUŞTURURLAR. • KOMPLEKSİN GÜCÜ SAHİP OLDUGU LİBİDO MİKTARIYLA(DEĞER )ORANTILIDIR.

KOMPLEKS OLUŞUMU • ERKEN ÇOCUKLUK YILLARINDAKİ TRAVMATİK YAŞANTILAR VEYA • İNSAN VAROLUŞUYLA İLGİLİ ARKETİPLER

KOMPLEKS OLUŞUMU • ERKEN ÇOCUKLUK YILLARINDAKİ TRAVMATİK YAŞANTILAR VEYA • İNSAN VAROLUŞUYLA İLGİLİ ARKETİPLER KOMPLEKLERİ OLUŞTURABİLİRLER.

ANNE KOMPLEKSİ • • • ZAYIF ANNE KOMPLEKSİ YÜKLENİLEN PSİŞİK ENERJİ AZ BİREYİN DAVRANIŞI

ANNE KOMPLEKSİ • • • ZAYIF ANNE KOMPLEKSİ YÜKLENİLEN PSİŞİK ENERJİ AZ BİREYİN DAVRANIŞI ÜZERİNDE ETKİSİ AZ • • GÜÇLÜ ANNE KOMPLEKSİ YÜKLENİLEN ENERJİ YÜKSEK VE BİLEŞEN SAYISI FAZLA BU KOMPLEKSLE YÖNETİLEN ERKEK KARŞI CİNSLE DOYURUCU İLİŞKİLER YAŞAYAMAZ, RÜYALARINDA VE KONUŞMALARINDA KONU ANNESİ OLABİLİR. ANNE KONULUR FİLM VE ÖYKÜLERE ÖNEM VERİR.

GÜÇ KOMPLEKSİ • GÜCE DEĞER VEREN ( BUNU ÖĞRENMİŞ) VEYSEL, BUNUNLA İLGİLİ ANILARINI-DUYGU VE

GÜÇ KOMPLEKSİ • GÜCE DEĞER VEREN ( BUNU ÖĞRENMİŞ) VEYSEL, BUNUNLA İLGİLİ ANILARINI-DUYGU VE DÜŞÜNCELERİNİ BİR ARAYA GETİREBİLİR “GÜCÜN YOKSA HİÇ YAŞAMA” KOMPLEKSİNİ OLUŞTURABİLİR.

KOMPLEKSLER VE BAŞARILAR (SUBLİMASYON) • BAZI KOMPLEKSLER KİŞİYİ TEŞVİK EDER VE YETENEĞİNİN ORTAYA ÇIKMASINA

KOMPLEKSLER VE BAŞARILAR (SUBLİMASYON) • BAZI KOMPLEKSLER KİŞİYİ TEŞVİK EDER VE YETENEĞİNİN ORTAYA ÇIKMASINA YARDIMCI OLABİLİR/ OLUMLU MOTİVASYON) • NAPOLYONUN GÜÇ TAKINTISI • MİCHELANGELO’NUN GÜZELLİK TAKINTISI

RUHSAL YAPININ DİNAMİKLERİ (3 TEMEL İLKE) • KARŞITLAR İLKESİ • EŞDEĞERLİLİK İLKESİ • ENTROPİ

RUHSAL YAPININ DİNAMİKLERİ (3 TEMEL İLKE) • KARŞITLAR İLKESİ • EŞDEĞERLİLİK İLKESİ • ENTROPİ ( EŞ YAYILIM ) İLKESİ

KARŞITLAR İLKESİ (YAŞAM ZITLIKLARLA VARDIR. ) • BİLİNÇ DÜZEYİNDE SAHİP OLDUĞUMUZ BİR ÖZELLİĞİN DÜŞÜNCENİN

KARŞITLAR İLKESİ (YAŞAM ZITLIKLARLA VARDIR. ) • BİLİNÇ DÜZEYİNDE SAHİP OLDUĞUMUZ BİR ÖZELLİĞİN DÜŞÜNCENİN YA DA DUYGUNUN TAM KARŞITI BİLİNÇDIŞINDA VARDIR. • BU ÇELİŞEN ÖGELERİN ORTAYA ÇIKARDIĞI ENERJİ PSİŞİK ENERJİYİ OLUŞTURUR. • AŞK-NEFRET , İYİ-KÖTÜ, GECE-GÜNDÜZ

EŞDEĞERLİK İLKESİ • RUHSAL YAPI İÇİNDE ENERJİ ASLA KAYBOLMAZ. • KİŞİLİĞİN BİR YÖNÜNE AKTARILAN

EŞDEĞERLİK İLKESİ • RUHSAL YAPI İÇİNDE ENERJİ ASLA KAYBOLMAZ. • KİŞİLİĞİN BİR YÖNÜNE AKTARILAN ENERJİ AZALIRKEN DİĞERİNE GİDEN ARTAR. • DERSE İLGİ AZALIRKEN GEZMEYE OLAN İLGİ ARTACAKTIR. • YAŞAMAYA OLAN ENERJİ ARTARKEN ÖLÜMÜ DÜŞÜNME AZALACAKTIR. • KİŞİLİĞİN FARKLI BÖLÜMLERİ ENERJİ İÇİN REKABET EDERLER. ENERJİNİN ADİL DAĞITILMASI SAĞLIKLI KİŞİLİK GELİŞİMİ İÇİN GEREKLİDİR.

ENTROPİ İLKESİ • SİSTEM İÇİNDE ENERJİ DAĞILIMININ RUHSAL YAPININ FARKLI YA DA KARŞIT BÖLÜMLERİ

ENTROPİ İLKESİ • SİSTEM İÇİNDE ENERJİ DAĞILIMININ RUHSAL YAPININ FARKLI YA DA KARŞIT BÖLÜMLERİ ARASINDA DENGE ARAMA EĞİLİMİDİR. • İki bölüm arasında güçlü ve yogun olandan zayıf bölüme dogru enerji akışı olacaktır. Ancak asla tam bir denge söz konusu olamaz.

enantiodromia Bilinç düzeyinde bulunan bir bileşen zamanla bilinçdışında bir karşıtının ortaya cıkmasına zemin hazırlayabilir.

enantiodromia Bilinç düzeyinde bulunan bir bileşen zamanla bilinçdışında bir karşıtının ortaya cıkmasına zemin hazırlayabilir. Çok yogun bir sevgiden sonra duyulan nefret gibi. Yogun bir çalışma temposundan sonra hiçbirşey yapmak istememek gibi. Heraklitos felsefesi“Her sey sonunda karşıtına akar”

Bu ilkeden hareketle • Kişilik asla tek yönlü olamaz. • En kötünün içinde bile

Bu ilkeden hareketle • Kişilik asla tek yönlü olamaz. • En kötünün içinde bile bir iyi vardır • Çok güçlü uç duurmlar kişiye zarar verir. • Dolayısıyla karşıtlıklar dengeleyicidir. • Uyumlu bir kişilik bu zıtlıklarla uzlaşma içerisindedir ki buna AŞKINLIK der.

KİŞİLİK YAPISI KİŞİLİK BİLİNÇ (EGO) KİŞİSEL BİLİNÇDIŞI (GÖLGE) KOLLEKTİF BİLİNÇDIŞI

KİŞİLİK YAPISI KİŞİLİK BİLİNÇ (EGO) KİŞİSEL BİLİNÇDIŞI (GÖLGE) KOLLEKTİF BİLİNÇDIŞI

KİŞİLİK YAPISI

KİŞİLİK YAPISI

BİLİNÇ • OKYANUS ÜZERİNDEKİ KÜÇÜK ADA • GÖRÜNEN ADA EGO • SUYUN ALTINDAKİ KISMI

BİLİNÇ • OKYANUS ÜZERİNDEKİ KÜÇÜK ADA • GÖRÜNEN ADA EGO • SUYUN ALTINDAKİ KISMI BİLİNÇDIŞI

EGO • FARKINDALIK MERKEZİ, FREUD’UN EGO KAVRAMINA BENZER. • BİLİNÇLİ DÜŞÜNCELER, DUYGULAR, ANILAR VE

EGO • FARKINDALIK MERKEZİ, FREUD’UN EGO KAVRAMINA BENZER. • BİLİNÇLİ DÜŞÜNCELER, DUYGULAR, ANILAR VE ALGILARDAN OLUŞUR. • GERÇEKLİK VE BİLİNÇDIŞI ARASINDA MEKİK DOKUYAN GÖRECE DAHA ZAYIF BÖLÜM. • DUYGU, DÜŞÜNCE VEYA ANININ YA DA ALGILAMANIN VARLIĞINI KABUL ETMEDİĞİ SÜRECE BİLİNCE GETİRMEZ. • YAŞANTILARI SEÇEREK TASFİYE EDER

BİLİNÇALTI KİŞİSEL Bastırılmış/unutulmuş yaşantılarımız Geliştirilmemiş düşüncelerimiz KOLLEKTİF Geçmiş kuşaklardan Aktarılmış davranış Örüntüleri ve anılar

BİLİNÇALTI KİŞİSEL Bastırılmış/unutulmuş yaşantılarımız Geliştirilmemiş düşüncelerimiz KOLLEKTİF Geçmiş kuşaklardan Aktarılmış davranış Örüntüleri ve anılar

KİŞİSEL BİLİNÇALTI • UNUTMAK İSTEDİĞİMİZ , BASTIRDIĞIMIZ HOŞ BULMADIĞIMIZ ÇOCUKSU VE VAHŞİ ÖZELLİKLERDEN BAŞKA

KİŞİSEL BİLİNÇALTI • UNUTMAK İSTEDİĞİMİZ , BASTIRDIĞIMIZ HOŞ BULMADIĞIMIZ ÇOCUKSU VE VAHŞİ ÖZELLİKLERDEN BAŞKA BİLİNCİ DE BİÇİMLENDİRİR. • FREUD’UN BİLNÇÖNCESİ KAVRAMINA EŞ. • KULLANILMADIĞI VEYA DİKKAT EDİLMEDİĞİ İÇİN O AN FARKINDA OLUNMAYAN İSTENİLDİĞİNDE BİLİNCE GETİRİLEN ZİHİNSEL İÇERİK. • KİŞİYE ÖZEL ANILAR, ÇOCUKSU DÜRTÜ VE ARZULAR, UNUTULMUŞ DENEYİMLER.

KOLLEKTİF BİLİNÇALTI • JUNGUN PSİKOLOJİYE YAPTIĞI EN BÜYÜK KATKI PSİŞEYİ EVRİM TARİHİNE YERLEŞTİRMEK OLMUŞTUR.

KOLLEKTİF BİLİNÇALTI • JUNGUN PSİKOLOJİYE YAPTIĞI EN BÜYÜK KATKI PSİŞEYİ EVRİM TARİHİNE YERLEŞTİRMEK OLMUŞTUR.

KOLLEKTİF BİLİNÇALTI • Jung’a göre kişiliğimizdeki en etkili güç tüm insanlık tarihinin deneyimlerini kapsayan

KOLLEKTİF BİLİNÇALTI • Jung’a göre kişiliğimizdeki en etkili güç tüm insanlık tarihinin deneyimlerini kapsayan kolektif bilinçaltımızdır. • Jung’a bilinçdışı kavramını bir ada benzetmesi ile açıklardı. • Adanın görünen kısmı bilincimizdir. Okyanus kolektif bilinçdışıdır. • Ara sıra görülüp ara sıra yok olan kumsal ise bireysel bilinçdışıdır.

 • Kolektif bilinçaltı Jung’un psikolojiye en orijinal katkısı olmuştur. • Jung’a göre kişisel

• Kolektif bilinçaltı Jung’un psikolojiye en orijinal katkısı olmuştur. • Jung’a göre kişisel bilinçaltı baskılanmış çocuksu isteklerden oluşmaktadır. • Ancak Jung’a göre insanın düşüncesi ve beyni yalnızca kişisel bilinçaltının etkisi altında değildir. İnsanın düşüncesine ve beynine evrim etki etmiştir. Kolektif bilinçaltı tüm insanlar için ortaktır.

 • Örneğin, bir insanın yılandan korkması için yılan görmesi gerekmez. Yılandan korkma eğilimi

• Örneğin, bir insanın yılandan korkması için yılan görmesi gerekmez. Yılandan korkma eğilimi atalarımızın kuşaklar boyu deneyimlerinin bir sonucu olarak bireye aktarılır ve davranışları dolaylı olarak etkiler. Çünkü içine doğduğu dünyanın genel bir imgesi, doğduğu anda insanın içinde vardır. Birey dış dünyadaki imgelerin karşılığı olan nesneleri tanıdıkça, bu imgeler bilinçli gerçeğe dönüşürler.

 • Bu açıdan bakıldığında insan "boş bir sayfa" olarak dünyaya gelmez. Aksine içine

• Bu açıdan bakıldığında insan "boş bir sayfa" olarak dünyaya gelmez. Aksine içine doğduğu dünyanın bilgisini içeren gizil imgelere (arketip) sahip olarak var olur ve yaşadığı dünyada yabancılık çekmez

ARKETİPLER • İNSAN ZİHNİNİN GEÇİRMİŞ OLDUĞU EVRİMİN SONUCU OLAN İNSANLIĞIN ORTAK DENEYİMLERİ, ORTAK ANILARI

ARKETİPLER • İNSAN ZİHNİNİN GEÇİRMİŞ OLDUĞU EVRİMİN SONUCU OLAN İNSANLIĞIN ORTAK DENEYİMLERİ, ORTAK ANILARI YA DA DÜŞÜNCE BİÇİMLERİDİR. • DÜŞÜNCELERİMİZDEKİ TİPİK ZİHİNSEL İMGELER VEYA HAYALİ TEMSİLLERDİR.

KELİME ANLAMI • KALIP, ŞABLON, ÖZGÜN MODEL şeklinde ifade edilen arketipler gerçekte insan kültürünü

KELİME ANLAMI • KALIP, ŞABLON, ÖZGÜN MODEL şeklinde ifade edilen arketipler gerçekte insan kültürünü oluşturan yapı taşlarıdır. • İnsanlar, uzun dönemler boyunca karşılaştığı benzer olayları bir süre sonra belli davranış kalıplarına oturtmuş ve bu kalıpları kuşaklar boyunca aktarmaya başlamıştır.

JUNG’A GÖRE; • • 'DÜNYAYA, BELLİ BİR YÖNÜNE TEPKİ VERME DOĞUŞTAN GELEN BİR EĞİLİMDİR.

JUNG’A GÖRE; • • 'DÜNYAYA, BELLİ BİR YÖNÜNE TEPKİ VERME DOĞUŞTAN GELEN BİR EĞİLİMDİR. NASIL GÖZLER, KULAKLAR ÇEVREYE UYUM SAĞLAMAK İÇİN BİR EVRİM GEÇİRMİŞSE, ELBETTE BEYİN DE BİR EVRİM GEÇİRMİŞTİR. BU EVRİM SAYISIZ KUŞAK TARAFINDAN TEKRAR KARŞILAN YAŞANTILARA MAKSİMUM DÜZEYDE TEPKİ VERMEK YÖNÜNDE OLMUŞTUR. HERHANGİ BİR YAŞANTIYA YÖNELİK ARKETİPLER EVRENSELDİR VE HER KUŞAKTA YER ALAN ÜYELER BU DENEYİMLERİ YAŞAR. ÖRNEĞİN; KARANLIKTAN KORKMA. BUNUN İÇİN İLLA KARANLIKLA İLGİLİ KÖTÜ BİR YAŞANTI GEÇİRMİŞ OLMAMIZ GEREKMEZ. BU KORKU KUŞAKLAR BOYU EDİNİLEN YAŞANTILAR SONUCU HEM KÜLTÜREL HEM BİYOLOJİK OLARAK BİZE AKTARILMIŞ ZİHNİMİZE YERLEŞMİŞ VE BU PROTOTİPİ KAZANILMIŞTIR.

HER İNSAN AYNI TEMEL ARKETİP İMGELERİNE SAHİPTİR • VE Bir çocuk dünyanın neresinde doğarsa

HER İNSAN AYNI TEMEL ARKETİP İMGELERİNE SAHİPTİR • VE Bir çocuk dünyanın neresinde doğarsa doğsun, anne, baba, yönetici, koruyucu, şeytan, cadı, büyücü vb. arketiplere sahip olacaktır.

 • Jung’un tanımını yaptığı arketipler arasında, doğum, yeniden dünyaya geliş, ölüm, güçlülük, sihir,

• Jung’un tanımını yaptığı arketipler arasında, doğum, yeniden dünyaya geliş, ölüm, güçlülük, sihir, kahraman, anne, çocuk, üçkağıtçı, akıllı ihtiyar, toprak ana, dev gibi imgeler, ağaçlar, güneş, ay, rüzgar, ırmak, ateş, ve hayvanlar gibi doğal objeler, yüzük ve silah gibi insan yapısı objeler sayılabilir. • JUNG’A GÖRE ARKETİPLERİN SAYISI, GERÇEK YAŞAM OLAYLARININ VE OBJELERİNİN SAYISINA EŞİTTİR.

ANNE ARKETİPİ • BİR KADIN YA DA ANNENİN FOTOĞRAFI DEĞİLDİR. • EĞER BİR BENZETME

ANNE ARKETİPİ • BİR KADIN YA DA ANNENİN FOTOĞRAFI DEĞİLDİR. • EĞER BİR BENZETME YAPMAK GEREKİRSE, ARKETİPLER, BANYO EDİLMESİ GEREKEN NEGATİF FİLMLERİ ANDIRIRLAR. • GERÇEK DÜNYADA BİR KARŞILIĞI OLDUĞUNDA, BU BELİRSİZ İMGELER CANLI YA DA CANSIZ VARLIKLARA DÖNÜŞÜRLER.

FİLMLERDE ARKETİPLER • “Baba” (THE GODFATHER) filmi tipik bir “KRAL” ARKETİPİNİ anlatırken, • BEN

FİLMLERDE ARKETİPLER • “Baba” (THE GODFATHER) filmi tipik bir “KRAL” ARKETİPİNİ anlatırken, • BEN HUR, BRAVEHEART gibi filmlerde “KAHRAMAN” ARKETİPİNİ görürüz. • YÜZÜKLERİN EFENDİSİ FİLMİNİ SEVMEMİZ BELKİ DE yüzük, sihir, çocuk, güçlülük, akıllı ihtiyar, dev, ağaçlar ARKETİPLERİMİZİ CANLANDIRDIĞI İÇİNDİR?

ARKETİPLER PERSONA ANİMUS GÖLGE BEN

ARKETİPLER PERSONA ANİMUS GÖLGE BEN

PERSONA (MASKELERİMİZ) • ÇAĞDAŞ YAŞAM İÇERİSİNDE VAROLABİLMEK, UYUM SAĞLAYABİLMEK İÇİN ÇEŞİTLİ MASKELER TAKARIZ. ÖRNEĞİN

PERSONA (MASKELERİMİZ) • ÇAĞDAŞ YAŞAM İÇERİSİNDE VAROLABİLMEK, UYUM SAĞLAYABİLMEK İÇİN ÇEŞİTLİ MASKELER TAKARIZ. ÖRNEĞİN BİR YÖNETİCİ ÇALIŞANLARI İLE İLİŞKİLERİ İÇİN BİR MASKE TAKAR , ARKADAŞ İLİŞKİLERİ İÇİN BİR BAŞKASINI, AMİRLERİ İLE OLAN İLİŞKİLERİ İÇİNSE, DAHA BAŞKA BİR MASKE TAKMAK ZORUNDADIR.

PERSONA NE İŞE YARAR? • BİZİ TOPLUMA GÖRÜNMEK İSTEDİĞİMİZ ŞEKİLDE SUNAR • İNSANLAR GENELLİKLE

PERSONA NE İŞE YARAR? • BİZİ TOPLUMA GÖRÜNMEK İSTEDİĞİMİZ ŞEKİLDE SUNAR • İNSANLAR GENELLİKLE EVDE KENDİLERİ OLURLAR ANCAK ÇALIŞMA ORTAMINDA PERSONAYI KULLANIRLAR.

 • PERSONALARIMIZI BELİRLEYELİM! • KAÇ MASKEMİZ VAR • NE İÇİN • NERELERDE •

• PERSONALARIMIZI BELİRLEYELİM! • KAÇ MASKEMİZ VAR • NE İÇİN • NERELERDE • NASIL KULLANIYORUZ?

PERSONA ŞİŞERSE! ŞİŞİNİKUS OLURUZ • BİR İNSAN TAKTIĞI MASKEYİ FAZLA BENİMSEYEREK OYNADIĞI ROLE KENDİNİ

PERSONA ŞİŞERSE! ŞİŞİNİKUS OLURUZ • BİR İNSAN TAKTIĞI MASKEYİ FAZLA BENİMSEYEREK OYNADIĞI ROLE KENDİNİ FAZLA KAPTIRIRSA KİŞİLİĞİN DİĞER BÖLÜMÜ BİR YANA İTİLİR. • PERSONASININ AŞIRI EGEMENLİĞİ ALTINA GİRMİŞ BİRİ KENDİNE YABANCILAŞIR VE SÜREKLİ BİR GERİLİM YAŞAR. • BU BAĞLAMDA EGONUN PERSONA İLE ÖZDEŞLEŞMESİNE “ŞİŞME” DENİLİR. • ROLÜNE KENDİNİ FAZLA KAPTIRDIĞINDAN KENDİNE AŞIRI ÖNEM VERMEYE BAŞLAR VE ROLÜ DİĞER İNSANLARINDA OYNAMASINI İSTER. • PROFUN SOSYAL YAŞAMIN HERYERİNDE OKULDAKİ TAHTINI ARAMASI GİBİ

GÖLGE ARKETİPİ • UTANÇ DUYDUĞUMUZ KENDİMİZLE İLGİLİ BİLMEK İSTEMEDİĞİMİZ ZAYIFLIKLARIMIZ, İÇGÜDÜLERİMİZ TOPLUMSAL NORMLARA UYMAYAN

GÖLGE ARKETİPİ • UTANÇ DUYDUĞUMUZ KENDİMİZLE İLGİLİ BİLMEK İSTEMEDİĞİMİZ ZAYIFLIKLARIMIZ, İÇGÜDÜLERİMİZ TOPLUMSAL NORMLARA UYMAYAN TÜM VAHŞİ İSTEK VE ARZULARIMIZ. KÖTÜ YANIMIZDIR. • İD GİBİ CANLILIK VE YARATICILIK KAYNAĞIDIR. • AYDINLIK VE KARANLIK YÖN BERABER VARDIR. (GÜNEŞSİZ GÖLGE OLMAZ)

 • GÖLGENİN BİR KISMI BASTIRILMIŞ DUYGULAR ŞEKLİNDE KİŞİSEL BİLİNÇDIŞINDA • BİR KISMI DA

• GÖLGENİN BİR KISMI BASTIRILMIŞ DUYGULAR ŞEKLİNDE KİŞİSEL BİLİNÇDIŞINDA • BİR KISMI DA KOLLEKTİF BİLİNÇDIŞINDADIR. • GÖLGE, BÜTÜN KÜLTÜRLERİN ÖYKÜ VE EFSANELERİNDE VARDIR. • HRİSTİYAN-MUSEVİ YAZILARINDA BU ARKETİP ŞEYTAN OLARAK SİMGELEŞMİŞTİR.

“GÖLGE” ÖRNEKLERİ • “KENDİMDE DEĞİLDİM” • “GERÇEKTEN BANA NE OLDU ANLAYAMADIM” İFADELERİ DENETİMSİZ GÖLGENİN

“GÖLGE” ÖRNEKLERİ • “KENDİMDE DEĞİLDİM” • “GERÇEKTEN BANA NE OLDU ANLAYAMADIM” İFADELERİ DENETİMSİZ GÖLGENİN KENDİNİ GÖSTERDİĞİ OLAYLAR SONUCUDUR

JUNG’A GÖRE • BASTIRILAN GÖLGE DAHA DA ETKİSİNİ ARTIRACAKTIR. • RUHSAL VE BEDENSEL SAĞLIK

JUNG’A GÖRE • BASTIRILAN GÖLGE DAHA DA ETKİSİNİ ARTIRACAKTIR. • RUHSAL VE BEDENSEL SAĞLIK GÖLGEMİZLE BARIŞIK OLMAK(ONU KABULLENMEK) VE ONUNLA BİRLİKTE YAŞAMAYI ÖĞRENMEKLE BAŞLAR. • EGO VE GÖLGE UYUMLU OLMAYI ÖĞRENMELİDİR. • İYİ VE KÖTÜYÜ KENDİ İÇİMİZDE BÜTÜNLEŞTİRDİĞİMİZDE İYİ UYUM SAĞLARIZ.

GÖLGEN KISITLANMANLA ORANTILI • TOPLUM NE DENLİ KISITLAYICIYSA GÖLGE OKADAR GENİŞ OLUR!

GÖLGEN KISITLANMANLA ORANTILI • TOPLUM NE DENLİ KISITLAYICIYSA GÖLGE OKADAR GENİŞ OLUR!

GÖLGE KENDİ ZITTINI İÇİNDE BARINDIRIR. • KİŞİ KENDİNİ İNCE OLARAK TANIMLIYORSA ONUN GÖLGESİ KABA

GÖLGE KENDİ ZITTINI İÇİNDE BARINDIRIR. • KİŞİ KENDİNİ İNCE OLARAK TANIMLIYORSA ONUN GÖLGESİ KABA VE KATIDIR. ACIMASIZ BİRİNİN GÖLGESİ ÇOK İNCE VE ŞEFKATLİDİR. • KENDİNİ ÇİRKİN OLARAK TANIMLAYAN KİŞİNİN GÖLGESİ GÜZEL OLMAKTADIR. (BUNA KARŞIN, DİĞERLERİ BUNU GÖRMEZSE KİŞİNİN GÜZEL TANIMLAMASI YALNIZCA KENDİSİNİ KİBİRLENDİRİR. )

 • TÜRK İNSANININ GÖLGESİ HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?

• TÜRK İNSANININ GÖLGESİ HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?

ANİMA VE ANİMUS

ANİMA VE ANİMUS

ANİMA VE ANİMUS KADIN VE ERKEĞİN BERABERCE GEÇİRDİĞİ IRKSAL YAŞANTILARIN ÜRÜNÜDÜR. • ANİMUS ;

ANİMA VE ANİMUS KADIN VE ERKEĞİN BERABERCE GEÇİRDİĞİ IRKSAL YAŞANTILARIN ÜRÜNÜDÜR. • ANİMUS ; KADINDAKİ ERKEK ARKETİPİDİR. • KADINA MİRAS KALAN ERKEĞİN KOLLEKTİF İMAJI • HAYATI BOYUNCA ERKEKLERLE OLAN İLİŞKİLERİNDEN KAYNAKLANAN ERKEKLİKLE İLGİLİ DENEYİMİ • İÇİNDEKİ GİZLİ ERKEKSİ KÖKEN • İLK İMAJ BABA • ANİMA; ERKEKTEKİ KADIN ARKETİPİDİR. • KADINLARIN AYDINLIK VE KARANLIK YÖNLERİNİ TEMSİL ETTİĞİNDEN İKİ ÇEHRELİDİR. (SAFİYİ ASİL TANRIÇA/OROSPU, B AŞTAN ÇIKARICI, CADI) • İLK İMAJ ANNE

ANİMA • ERKEĞİN İLK VE EN ÖNEMLİ TECRÜBESİ ANNESİDİR. • KENDİLERİNİ BUNUN ETKİSİNDEN KURTARAMAYAN

ANİMA • ERKEĞİN İLK VE EN ÖNEMLİ TECRÜBESİ ANNESİDİR. • KENDİLERİNİ BUNUN ETKİSİNDEN KURTARAMAYAN ERKEKLER VARDIR. • ÖNEMLİ OLAN ANNENİN NASIL DAVRANDIĞI DEĞİL ÇOCUGUN ANNESİNİN DAVRANIŞINI NASIL HİSSETTİĞİDİR.

ANİMUS • BABA KIZ ÇOCUK İÇİN ANİMUS İMAJINI ŞEKİLLENDİRİR. • DAHA ÇOK TARTIŞILMAZ YARGILAR,

ANİMUS • BABA KIZ ÇOCUK İÇİN ANİMUS İMAJINI ŞEKİLLENDİRİR. • DAHA ÇOK TARTIŞILMAZ YARGILAR, ELEŞTİRİLER VE AŞIRI OTORİTER TAVIRLARLA KENDİNİ GÖSTERİR. • “KÖR KADIYA KÖRSÜN DEMEYE İNANIRIM” YA DA “ONLARI ŞIMARTMAMAK GEREKİR” ANİMUS İFADELERİDİR. • KADININ BU YÖNÜ İKTİDAR , GÜÇ ARZUSUNDADIR. • ANİMUS BASKIN OLDUĞUNDA ZALİM, SALDIRGAN OLUR VE HER TÜRLÜ MANTIĞA KARŞI KÖRLEŞEBİLİR!

ANİMA VE ANİMUS JUNG’A GÖRE, BU ÇİFT, KENDİ ANİMA VE ANİMUSLARINI DİĞERİNE YANSITMIŞ VE

ANİMA VE ANİMUS JUNG’A GÖRE, BU ÇİFT, KENDİ ANİMA VE ANİMUSLARINI DİĞERİNE YANSITMIŞ VE EN SONUNDA BİRBİRLERİNİ EŞ OLARAK SEÇMİŞLERDİR

BEN ARKETİPİ • KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRMEYE YÖNELİK DÜRTÜ. • SİSTEMDEKİ EN ÖNEMLİ ARKETİP. • BİR

BEN ARKETİPİ • KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRMEYE YÖNELİK DÜRTÜ. • SİSTEMDEKİ EN ÖNEMLİ ARKETİP. • BİR İNSAN KENDİNİ UYUM İÇİNDE HİSSEDİYORSA “BEN” GÖREVİNİ YAPMIŞTIR. • JUNG’A GÖRE ORTA YAŞA KADAR TAMAMLANIR.

KİŞİLİĞİN GELİŞİMİ • KİŞİLİK GELİŞİMİ YAŞAM BOYU SÜREN DİNAMİK VE EVRİMSEL BİR SÜREÇTİR(FREUD’A TERS)

KİŞİLİĞİN GELİŞİMİ • KİŞİLİK GELİŞİMİ YAŞAM BOYU SÜREN DİNAMİK VE EVRİMSEL BİR SÜREÇTİR(FREUD’A TERS) • ÇOCUKLUKTAKİ SOSYALİZASYONA ÇOK AZ DEĞİNMİŞTİR. • KİŞİNİN DAVRANIŞLARINI GEÇMİŞ YAŞAM OLAYLARI BELİRLER (FREUD)GÖRÜŞÜNE KARŞIDIR. • TELEOLOJİYE ÖNEM VERİR. • GELECEKTEKİ AMAÇ VE HEDEFLER DAVRANIŞIN BELİRLEYİCİLERİDİR.

KİŞİLİK GELİŞİMİNİN HEDEFİ • BÜTÜNLEŞMEDİR. • BÜTÜNLEŞME BİREYİN PSİKOLOJİK BİR BÜTÜN, BÖLÜNEMEZ BİRLİK YA

KİŞİLİK GELİŞİMİNİN HEDEFİ • BÜTÜNLEŞMEDİR. • BÜTÜNLEŞME BİREYİN PSİKOLOJİK BİR BÜTÜN, BÖLÜNEMEZ BİRLİK YA DA BUTÜNLÜK HALİNE GELME SÜRECİ. • BİREYLEŞME DOĞUŞTAN GETİRİLEN BİR EĞİLİMDİR VE SAĞLIKLI BİREYLEŞME İÇİN KİŞİ UYGUN YAŞANTILARA VE EĞİTİME GEREKSİNİM DUYAR!

YAŞAM BOYU GELİŞİM • ÇOCUKLUK (DOĞUM-CİNSEL OLGUNLUK/ERGENLİK) • GENÇLİK (ERGENLİK – GENÇ YETİŞKİNLİK) •

YAŞAM BOYU GELİŞİM • ÇOCUKLUK (DOĞUM-CİNSEL OLGUNLUK/ERGENLİK) • GENÇLİK (ERGENLİK – GENÇ YETİŞKİNLİK) • ORTA YAŞ ( 35 -40 / YAŞLILIK ) • YAŞLILIK (ÖLÜM DOĞUM KADAR ÖNEMLİDİR/REEKARNASYON FORMATI) RUH KENDİNE YENİ BEDENLER ARAR. (DOĞU FELSEFESİ)

ÇOCUKLUK • DOĞUMDAN ERGENLİĞE KADAR • BİLİNÇLİ BİR EGO VE BAĞIMSIZ BİR KİMLİK OLMADIGINDAN

ÇOCUKLUK • DOĞUMDAN ERGENLİĞE KADAR • BİLİNÇLİ BİR EGO VE BAĞIMSIZ BİR KİMLİK OLMADIGINDAN COCUK İCİN GERCEKTE SORUN YOKTUR. • İÇGÜDÜLERİNE VE EBEVEYNLERİNE BAĞIMLIDIR. • DOLAYISIYLA DAVRANIŞLARI EBEVEYNLERİNİN ÖNERMELERİYLE ŞEKİLLENİR.

GENÇLİK • ERGENLİK VE GENÇ YETİŞKİNLİK DÖNEMİNİ KAPSAR • BEDENSEL DEĞİŞİMLER SOSYAL YAPIYA EKLEMLENME,

GENÇLİK • ERGENLİK VE GENÇ YETİŞKİNLİK DÖNEMİNİ KAPSAR • BEDENSEL DEĞİŞİMLER SOSYAL YAPIYA EKLEMLENME, UYUMLANMA • EŞ – MESLEK SEÇİMİ-TOPLUMSAL ROLLERİN YERİNE GETİRİLMESİ İLE DIŞA YÖNELME VE SOSYAL YAŞAMLA BAŞEDEBİLME SÜRECİ BAŞLAR

ORTA YAŞ • 35 -40 YAŞLARDAN BAŞLAR YAŞLILIGA KADAR SÜRER. • BÜTÜN UYUMLU BİR

ORTA YAŞ • 35 -40 YAŞLARDAN BAŞLAR YAŞLILIGA KADAR SÜRER. • BÜTÜN UYUMLU BİR KİŞİLİK OLUŞTURMAK GELİŞİM GÖREVİDİR. • DÜŞÜNCEDE DERİNLİK DEVİNİMDEN ÖNCE GELİR (ÇOK DÜŞÜNEN AZ HAREKET EDEN İNSAN) • DIŞSAL VE MADDESEL ŞEYLERDEN ÇOK İÇSELMANEVİ DEĞERLER YÖNELME BAŞLAR

YAŞLILIK • TEKRAR BİLİNÇDIŞINA TESLİMİYET VE ÇOCUKLUK DÖNEMİ İLE PARALEL YAPI • ÖLÜM VE

YAŞLILIK • TEKRAR BİLİNÇDIŞINA TESLİMİYET VE ÇOCUKLUK DÖNEMİ İLE PARALEL YAPI • ÖLÜM VE ÖLÜMDEN SONRAKİ YAŞAM ÖNEM KAZANIR. (REAKARNASYON KOLLEKTİF BİLİNÇDIŞININ BİR İFADESİDİR) • RUHSAL YAŞAMIN BEDENSEL ÖLÜMDEN SONRA DA DEVAM ETTİĞİNE İNANIR.

İLERLEME VE GERİLEME • KİŞİLİK GELİŞİMİNDE LİBİDO NORMALDE İLERİYE DOĞRU HAREKET EDER. • EGO

İLERLEME VE GERİLEME • KİŞİLİK GELİŞİMİNDE LİBİDO NORMALDE İLERİYE DOĞRU HAREKET EDER. • EGO , ÇEVRESEL GERÇEĞİ, RUHSAL YAPININ GEREKSİNİMLERİNE UYDURUR. (İSTEKLERİ DOGRULTUSUNDA ÇEVRESİNİ MANİPULE EDER) BU İLERLEMEDİR. • BU İLERLEME DIŞ UYARANLARCA YA DA BİLİNÇALTI İÇ UYARANLARCA ENGELLENDİĞİNDE, LİBİDO ÇEVRESEL DEĞERLERDEN , BİLİNÇALTININ İÇE DÖNÜK DEĞERLERİNE DÖNER (GERİLEME)

ÖRNEK • • MURAT, ÇEVRESİNE UYUM SAĞLAMAK İÇİN SOSYAL ROLLERİNE UYGUN DAVRANIR ( PERSONASINI

ÖRNEK • • MURAT, ÇEVRESİNE UYUM SAĞLAMAK İÇİN SOSYAL ROLLERİNE UYGUN DAVRANIR ( PERSONASINI ŞİŞİRİR) VE TOPLUMA UYUM SAĞLAMAK İÇİN ÇEVRENİN BEKLENTİLERİNE VE GELENEKLERE UYGUN DAVRANAN (İLERLEME) BİR ROBOTA DÖNÜŞÜR. BEDELİNİ AGRESİFDEPRESİF BİRİ OLARAK ÖDER. • • • ÇEVREDEN YEDİĞİ KAZIKLAR VE ULAŞAMADIGI HEDEFLER SONUCU YAŞADIGI HAYALKIRIKLIKLARI ONU KENDİ İÇ DÜNYASINA YOLCULUĞA YÖNELTİR (GERİLEME) PERSONALARI UĞRUNA NELER KAYBETTİĞİNİ FARK EDİP BUNLARDAN SIYRILMAYA ÇALIŞIR VE KENDİ GİZİLGÜÇLERİNİ KEŞFEDER. SONUÇTA DAHA YARATICI, DOĞAL, SPONTAN, CANLI BİR İNSAN OLARAK GERİ DÖNER.

TELEOLOJİ NEDİR? TANRI BİLİMDİR. EVREN BİR EREĞE GÖRE OLUŞMUŞTUR. GENELDE, TANRI’NIN EVRENİ BİLİNÇLİ VE

TELEOLOJİ NEDİR? TANRI BİLİMDİR. EVREN BİR EREĞE GÖRE OLUŞMUŞTUR. GENELDE, TANRI’NIN EVRENİ BİLİNÇLİ VE PLANLI BİR BİÇİMDE YARATTIĞINI SAVUNUR. • KÜÇÜK MUCİZELER KAVRAMI(SENKRONİZASYON) JUNG TARAFINDAN TELEOLOJİ İLE AÇIKLANMIŞTIR. • BİLİMLE AÇIKLANAMAYAN OLAYLAR. (GELECEKLE İLGİLİ RÜYALAR, KİŞİNİN BAŞINA GELECEKLERİ ÖNCEDEN GÖRMESİ GİBİ)

 • YAŞAMIN DOĞAL TELEOLOJİSİ YANİ EVRENE HAKİM OLAN YARATICI DÜZENİ VARDIR. • EVRENDE

• YAŞAMIN DOĞAL TELEOLOJİSİ YANİ EVRENE HAKİM OLAN YARATICI DÜZENİ VARDIR. • EVRENDE BİR DÜZEN, MANTIK VE SİSTEM BULUNUR. BUNUNLA BERABER JUNG, BAŞTAN BUGÜNE DOĞRU GELEN VAKİT ÇİZGİSİNDEKİ HAREKETİ DEĞİŞİK YORUMLAR; ŞAYET BİRİSİ EYLEMİNİ BİREYSEL ANLAMDA BİR SONA DOĞRU GÖTÜRÜYOR VE GELECEĞE YÖNELİK BİR ŞEKİLDE KUVVET KULLANIYORSA BU HADİSE GEÇMİŞİ DE İÇERMEKTEDİR;

JUNG´A GÖRE • DİNİN TANIMI MADDENİN GERÇEĞİ VE İNSANIN NASIL YARATILDIĞI DEMEK DEĞİLDİR. •

JUNG´A GÖRE • DİNİN TANIMI MADDENİN GERÇEĞİ VE İNSANIN NASIL YARATILDIĞI DEMEK DEĞİLDİR. • JUNG BİLİMCİYDİ VE DİNSEL YAKLAŞIMLAR ONA GÖRE NE İYİ, NE DE KÖTÜYDÜ ASIL OLAN KONSANTRASYONUN KENDİSİYDİ YANİ İNSANIN BİLİNMEYENE YÖNELİK HİSSETTİKLERİYDİ. FAKAT DAHA DA KRİTİK OLAN BU HİSSEDİŞİN NEREDEN GELDİĞİDİR. ŞAYET BU BİLİNMEYENİ HİSSEDİŞ, BİR KORKUYLA BASTIRILIYORSA RUH SAĞLIKSIZDIR.

JUNG’UN ANLATIMI • “Nedir dinler? Dinler, ruhsal tedavi sistemleridir. Peki bizler, biz ruh hekimleri

JUNG’UN ANLATIMI • “Nedir dinler? Dinler, ruhsal tedavi sistemleridir. Peki bizler, biz ruh hekimleri ne yaparız? İnsan usu ya da insan ruhunda baş gösteren hastalıkları tedaviye çalışırız. Dinlerin de yaptığı bizimkinden farklı değildir. Dolayısıyla, Tanrı için bir tedavi edici diyebiliriz. Bir tedavi edici, bir hekimdir Tanrı; hastaları iyileştirir, ruhsal bozuklukları düzeltmeye çalışır. İşte bu da bizim ruhsal tedavi (psikoterapi) diye nitelediğimiz uğraştır. Dinleri psikoterapi sistemleri diye göstermem, bir söz oyunu sayılmasın. Hatta din için psikoterapi sistemlerinin en geliş¬mişidir dersek, pratikte büyük bir gerçeği dile getirmiş oluruz ".

MANDALA (SİHİRLİ DAİRE) • • • HEPİMİZİN ULAŞMAYA ÇALIŞTIĞI TAM BÜTÜNLÜK ÇEŞİTLİ KÜLTÜRLERDE RASTLANILAN

MANDALA (SİHİRLİ DAİRE) • • • HEPİMİZİN ULAŞMAYA ÇALIŞTIĞI TAM BÜTÜNLÜK ÇEŞİTLİ KÜLTÜRLERDE RASTLANILAN BİR BÜTÜNLEŞME ÇEMBERİ OLAN BÜTÜNLEŞME ÇEMBERİ (MANDALA) İEL TEMSİL EDİLMEKTEDİR. MANDALA BİREYİN BİLİNÇLİ VEYA BİLİNÇDIŞI BÜTÜNLEŞME SİMGESİDİR. MEDİTASYONDA DİKKATİ MERKEZDE YOĞUNLAŞTIRMAK İÇİN KULANILAN ÇİZİM!

 • KİŞİLİK BÖLÜMLERİ BİRBİRİYLE SÜREKLİ ETKİLEŞİM HALİNDEDİR. BUNLAR ÜÇ AYRI BİÇİMDE ORTAYA ÇIKAR:

• KİŞİLİK BÖLÜMLERİ BİRBİRİYLE SÜREKLİ ETKİLEŞİM HALİNDEDİR. BUNLAR ÜÇ AYRI BİÇİMDE ORTAYA ÇIKAR: 1 -BİR BÖLÜM DİĞER BÖLÜMÜN GÜÇSÜZLÜĞÜNÜ ÖDÜNLEYEBİLİR, 2 -BİR BÖLÜM DİĞERİNE KARŞI ÇIKAR, 3 -İKİ YA DA DAHA ÇOK BÖLÜM BİRLEŞEREK BÜTÜN DURUMUNA GELİR.

TİPOLOJİSİ

TİPOLOJİSİ

JUNG VE TUTUM KAVRAMI • BELLİ BİR BİÇİMDE İÇE DÖNÜK YA DA DIŞA DÖNÜK

JUNG VE TUTUM KAVRAMI • BELLİ BİR BİÇİMDE İÇE DÖNÜK YA DA DIŞA DÖNÜK HAREKET ETME EĞİLİMİ OLARAK TANIMLAMIŞTIR.

TUTUMLAR DIŞA DÖNÜKLÜK(EXTROVERT) ENERJİ DIŞ DÜNYAYA DÖNÜK ÇEVREDEN DAHA FAZLA ETKİLENME TARTIŞMACI MANİPÜLATİF İNSANLARA

TUTUMLAR DIŞA DÖNÜKLÜK(EXTROVERT) ENERJİ DIŞ DÜNYAYA DÖNÜK ÇEVREDEN DAHA FAZLA ETKİLENME TARTIŞMACI MANİPÜLATİF İNSANLARA VE NESNELERE YÖNELİK OLMA • İÇE DÖNÜKLÜK (İNTRAVERT) RUHSAL ENERJİ İÇİN İÇE DÖNMEK ÖZNEL DENEYİMLERE DÖNÜK OLMAK İÇ DÜNYAYI ARAŞTIRMA DIŞ DÜNYAYA GÜVENSİZ

HER İKİ TUTUMDA BİREYDE VARDIR ANCAK BİRİ DAHA BASKINDIR. REKABETÇİ OLAN BU İKİ YAPIDAN

HER İKİ TUTUMDA BİREYDE VARDIR ANCAK BİRİ DAHA BASKINDIR. REKABETÇİ OLAN BU İKİ YAPIDAN SADECE BİRİSİ KİŞİLİĞİ YÖNETİR.

İŞLEVLER (DÜNYAYI YORUMLAMA BİÇİMLERİMİZ) “DUYUMSAMA BİZE BİR 1 -DÜŞÜNME ŞEYİN VAR OLDUĞUNU 2 -HİSSETME

İŞLEVLER (DÜNYAYI YORUMLAMA BİÇİMLERİMİZ) “DUYUMSAMA BİZE BİR 1 -DÜŞÜNME ŞEYİN VAR OLDUĞUNU 2 -HİSSETME DÜŞÜNME ONUN NE OLDUĞUNU 3 -DUYUMSAMA HİSSETME ONUN HOŞ OLUP OLMADIĞINI 4 -SEZGİ İSE NEREDEN GELİP NEREYE GİTTİĞİNİ SÖYLER” (JUNG 1968)

DÜŞÜNME • DIŞ DÜNYAYI ANLAMAK • PROBLEM ÇÖZMEK • DÜŞÜNCELERİ BİRBİRİYLE İLİŞKİLENDİRMEK • ENTELLÜKTÜEL

DÜŞÜNME • DIŞ DÜNYAYI ANLAMAK • PROBLEM ÇÖZMEK • DÜŞÜNCELERİ BİRBİRİYLE İLİŞKİLENDİRMEK • ENTELLÜKTÜEL BİR ÇABA • RASYONEL BİR EYLEMDİR. • MANTIK YÜRÜTMEYİ GEREKTİRİR.

HİSSETME • KİŞİLERİN NESNELERİN OLAYLARIN YA DA DURUMLARIN OLUŞTURDUKLARI DUYGULARI DEĞERLENDİRME İŞLEVİ. • OLUMLU

HİSSETME • KİŞİLERİN NESNELERİN OLAYLARIN YA DA DURUMLARIN OLUŞTURDUKLARI DUYGULARI DEĞERLENDİRME İŞLEVİ. • OLUMLU MU OLUMSUZ MU? • KABUL EDİLEBİLİR Mİ EDİLEMEZ Mİ? • RASYONEL BİR EYLEMDİR. • MANTIK YÜRÜTMEYİ GEREKTİRİR.

DUYUMSAMA • DUYU ORGANLARININ İŞLEVLERİ SONUCU ELDE EDİLEN BİLGİLERLE DIŞ DÜNYANIN ALGILANMASI • KENDİMİZ

DUYUMSAMA • DUYU ORGANLARININ İŞLEVLERİ SONUCU ELDE EDİLEN BİLGİLERLE DIŞ DÜNYANIN ALGILANMASI • KENDİMİZ VE ÇEVREMİZ HAKKINDA ALGI SAĞLAR. • ÖZNELDİR. • İRRASYONEL BİR EYLEMDİR.

SEZGİ • BİLİNÇDIŞI BİR ALGILAMA • O ANKİ YAŞANTININ KİŞİDE YARATTIĞI İZLENİM • İRRASYONELDİR.

SEZGİ • BİLİNÇDIŞI BİR ALGILAMA • O ANKİ YAŞANTININ KİŞİDE YARATTIĞI İZLENİM • İRRASYONELDİR. • MANTIK YÜRÜTMEYİ VE YARGIDA BULUNMAYI GEREKTİRMEZLER. • AMACA YÖNELİK DAVRANIŞLARI İÇERMEDİKLERİNDEN RASYONEL DEĞİLLERDİR.

 • 4 FONKSİYONU DA KULLANIRIZ ANCAK BİRİ DİĞERLERİNDEN DAHA BASKINDIR. • HANGİSİNİ DAHA

• 4 FONKSİYONU DA KULLANIRIZ ANCAK BİRİ DİĞERLERİNDEN DAHA BASKINDIR. • HANGİSİNİ DAHA ÇOK KULLANIYORSAK O BİZİM “BASKIN İŞLEVİMİZ/ÜST İŞLEVİMİZ” OLARAK TANIMLANIR. • İŞLEVLER DOĞUŞTAN GETİRİLEN EĞİLİMLERDİR ANCAK ÇEVREYLE ETKİLEŞİM SONUCU DEĞİŞTİRİLİR VEYA BİÇİMLENDİRİLİRLER!

PSİKOLOJİK TİPLER

PSİKOLOJİK TİPLER

DIŞA DÖNÜK DÜŞÜNEN • Bu tipte bir insanın yaşamına nesnel düşünceler egemendir. Enerjisini öğrenmeye

DIŞA DÖNÜK DÜŞÜNEN • Bu tipte bir insanın yaşamına nesnel düşünceler egemendir. Enerjisini öğrenmeye ve nesnel dünya hakkında bilgi toplamaya yönelten bilim adamı bu tipe örnek verilebilir. Bu tip insan diğer insanlara soğuk ve kendini beğenmiş bir izlenim verebilir.

İÇE DÖNÜK DÜŞÜNEN • Bu tipte insanın düşünceleri kendine dönüktür. Kendi benliğinin gerçekliğini araştıran

İÇE DÖNÜK DÜŞÜNEN • Bu tipte insanın düşünceleri kendine dönüktür. Kendi benliğinin gerçekliğini araştıran bir filozof bu tipe örnek oluşturabilir. Düşünceleri ile başa kalmak ister. İnsanlar onu pek ilgilendirmez. Genellikle inatçı, bildiğini okumak isteyen, hoşgörüsüz, gururlu, çevresindekileri küçümseyici tutumları olan, iğneleyici ve yaklaşılması güç bir insandır.

DIŞA DÖNÜK HİSSEDEN • Bu tipe kadınlar arasında daha sık rastlanır. Duygular düşüncelere egemendir.

DIŞA DÖNÜK HİSSEDEN • Bu tipe kadınlar arasında daha sık rastlanır. Duygular düşüncelere egemendir. Kaprisli olma eğilimindedirler. Ortaya çıkabilecek küçük bir değişiklik duygularının değişmesine neden olur. Duygusal tepkileri çok değişkendir. Sürekli kendilerinden söz eden ve gösterişi seven insanlardır. Sevgileri kolayca nefrete dönüşebilir. İnsanlara kolay bağlanabilirler ve kolayca bu bağı yok edebilirler. Modayı severler. Düşünce işlevleri gelişmemiştir.

İÇE DÖNÜK HİSSEDEN • Bu tipe de kadınlar arasında sık rastlanır. Bu tip insanlar

İÇE DÖNÜK HİSSEDEN • Bu tipe de kadınlar arasında sık rastlanır. Bu tip insanlar duygularını dış dünyadan saklayan, sessiz, ilgisiz, ilişki kurulması güç ve anlaşılması zor insanlardır. Genellikle melankolik bir havaları olmalarına karşılık, aynı zamanda, kendine yeten ve iç huzuru olan kişiler izlenimi de verebilirler. Gerçekte derin ve yoğun duygularla dolu olduklarından, arada bir ortaya çıkan duygusal patlamaları çevrelerindeki insanlarda şaşkınlık yaratır.

DIŞA DÖNÜK DUYUSAL • Daha çok erkeklerde rastlanır. Gerçekçi pratik ve aklına koyduğunu yapan

DIŞA DÖNÜK DUYUSAL • Daha çok erkeklerde rastlanır. Gerçekçi pratik ve aklına koyduğunu yapan kişilerdir. Dış dünya gerçekleri ile ilgilenir ancak bunların ne anlama geldiği üzerinde fazla düşünmezler. Zevk ve heyecan veren şeyleri severler ancak duyguları yüzeyseldir. Dış dünyadan gelen uyaranlara dönük yaşarlar.

İÇE DÖNÜK DUYUSAL • Kendi duyularına yönelik ve dış dünyadan uzak yaşamaya çalışırlar. Kendi

İÇE DÖNÜK DUYUSAL • Kendi duyularına yönelik ve dış dünyadan uzak yaşamaya çalışırlar. Kendi iç dünyalarını dış dünyadan daha ilginç bulurlar. Sakin edilgin, kontrollü biri izlenimi veren böyle insanlar duygu ve düşüncelerinin kısırlığından dolayı diğer insanların dikkatini pek çekmezler.

DIŞA DÖNÜK SEZGİSEL • Genellikle kadınlarda rastlanır. Değişken bir karaktere sahiptirler. Yeniliğe bayılırlar ancak

DIŞA DÖNÜK SEZGİSEL • Genellikle kadınlarda rastlanır. Değişken bir karaktere sahiptirler. Yeniliğe bayılırlar ancak her türlü yenilikten de çabucak sıkılırlar. Davranışlarına sezgi yön verir. Düşünce işlevleri kısırdır. Aynı işte uzun süre çalışamazlar.

İÇE DÖNÜK SEZGİSEL • Bilmece gibi insanlardır. Kendinse göre değeri anlaşılmamış bir dahidir. Etrafındaki

İÇE DÖNÜK SEZGİSEL • Bilmece gibi insanlardır. Kendinse göre değeri anlaşılmamış bir dahidir. Etrafındaki insanlar tarafından çözülmesi güç bir bilmece gibi algılanırlar. Bu tipe genellikle artistler arasında rastlanır. İnsanlarla iletişim kuramazlar.

JUNG VE ASTROLOJİ • “Astroloji, psikolog için önemlidir çünkü içinde, yansıtıldığını söylediğimiz bir çeşit

JUNG VE ASTROLOJİ • “Astroloji, psikolog için önemlidir çünkü içinde, yansıtıldığını söylediğimiz bir çeşit psikolojik deneyim barındırır. Bundan kastım, psikolojik gerçekleri, burçlar içerisinde bulmakta olduğumuzdur. Bu, ilk başta, psikolojik faktörlerin yıldızlardan kaynaklandığı intibasını doğuruyorsa da, asıl olan, bu faktörler ile yıldızlar arasında bir eşzamanlılık olduğudur. Bunun, insan zihniyle ilgili çalışmalara ışık tutan önemli bir gerçek olduğuna inanıyorum (. . . ) - C. G. Jung, Prof. B. V. Raman’a yazdığı 1947 tarihli mektubundan.

 • “Hepimiz belli bir zamanda, belli bir yerde doğarız ve yıllanmış şaraplar gibi,

• “Hepimiz belli bir zamanda, belli bir yerde doğarız ve yıllanmış şaraplar gibi, doğduğumuz yıl ve mevsimin niteliklerini taşırız. Astroloji, bundan ötesine karışmaz veya etki alanının daha geniş olduğunu iddia etmez. – “C. G. Jung

ANALİTİK PSİKOTERAPİNİN İLKELERİ • KABUL (KAYITSIZ KOŞULSUZ HASTANIN KABULÜ/SAYGI) • İÇ DÜNYA İLE İLİŞKİ

ANALİTİK PSİKOTERAPİNİN İLKELERİ • KABUL (KAYITSIZ KOŞULSUZ HASTANIN KABULÜ/SAYGI) • İÇ DÜNYA İLE İLİŞKİ KURMA (İÇSEL DEĞERLERİMİZE YÖNELME) • TRANSFERANS (PSİKANALİZDEKİ KADAR TEMEL ALINMASA DA ÖNEMLİDİR)

ANALİTİK PSİKOTERAPİSİ İLE İLGİLİ SÖYLEMLERİ • Jung, cinsel arzuları ve güçlülük isteğini eğer bir

ANALİTİK PSİKOTERAPİSİ İLE İLGİLİ SÖYLEMLERİ • Jung, cinsel arzuları ve güçlülük isteğini eğer bir nevrozda etkenler arasında iseler göz ardı etmez. Ancak, Freud’cu ve Adler’ci görüşlerin genellikle gençler için uygun düştüğüne inanır. Cinsellik ve kendini kanıtlama gençlik döneminin birincil dürtüleridir. • Sadece geriye ve aşağı doğru çalışmak yani çocukluk çağındaki travmaları araştırmak iyileştirici olmaktan ziyade zarar verici etkiye yol açabilir.

 • Jung, nevrozun yalnızca sebeplerini bulmakla yetinmez aynı zamanda onun tedavi edilmesi yönünde

• Jung, nevrozun yalnızca sebeplerini bulmakla yetinmez aynı zamanda onun tedavi edilmesi yönünde çalışan bilinçdışı kuvvetleri de göz önünde bulundurur. • Her nevrozun bir amacı vardır: 'Hayata karşı tek yanlı bir tavrın eksikliğini telafi yönünde bir çabadır ve kişiliğin ihmal edilebilir veya bastırılmış bir yönüne dikkati çeken bir sestir. • Bir nevrozun belirtileri basitçe uzun geçmişi olan sebeplerin etkileri veya çocuksu güçlülük dürtüsü değildirler. Onlar aynı zamanda hayatın yeni bir sentezi yönünde çabalardır. Başarısız çabalar olsa bile her şeye rağmen değerli bir öze ve anlama ait çabalardır.

JUNG'UN PSİKOTERAPİYE KATKISI ŞU NOKTALARDA ÖNEMLİDİR: -Bir nevrozun bütünüyle olumsuz bir şey olarak görülmemesi

JUNG'UN PSİKOTERAPİYE KATKISI ŞU NOKTALARDA ÖNEMLİDİR: -Bir nevrozun bütünüyle olumsuz bir şey olarak görülmemesi ve eğer anlaşılabilirse yeni gelişme olasılıklarının onun içinde ipuçları şeklinde bulunacağındaki ısrarlı tutumu, -İnsanın doğasında cinsellik ve kendini kanıtlamadan daha önemli dürtüler olduğu görüşü ve hayatın ikinci yarısında kültürel ya da ruhsal dürtülerin ilk ikisinden daha önemli olduğu. • Onun yaptığı önemli bir ayrım da, bir nevrozun sebeplerinin geçmişte olduğu kadar şimdiki zamanda da bulunduğu ve libidonun kişiyi bir engelden aşırmadaki ve yeni bir gelişme aşamasına taşımadaki başarısızlığının da nevroza sebep olduğudur.

 • NEVROZ İKİ EĞİLİM ARASINDAKİ ÇATIŞMADAN KAYNAKLANMAKTADIR; BİRİ BİLİNÇLE İFADE EDİLİR, DİĞERİ BİLİNÇTEN

• NEVROZ İKİ EĞİLİM ARASINDAKİ ÇATIŞMADAN KAYNAKLANMAKTADIR; BİRİ BİLİNÇLE İFADE EDİLİR, DİĞERİ BİLİNÇTEN AYRILMIŞ VE BAĞIMSIZ, FAKAT BİLİNÇDIŞI BİR VARLIK OLAN BİR KOMPLEKS OLARAK İFADE EDİLİR. • NEVROTİK KOMPLEKSİNİN VARLIĞINDAN HABERSİZDİR. • GERÇEKTE HEPİMİZ BELİRLİ DERECELERDE NEVROZLARDAN MUZDARİP OLURUZ (KONUŞMA VE HAFIZA TUTUKLUKLARIMIZIN BİRÇOĞU, DUYDUĞUMUZ VE OKUDUĞUMUZ ŞEYLERİN VEYA BAŞKA İNSANLARIN DAVRANIŞLARINDAKİ SEBEPLERİN YANLIŞ ANLAŞILMASI VEYA BİR ŞEYİ YAPTIĞIMIZA YA DA YAPMADIĞIMIZA YANLIŞLIKLA İNANDIĞIMIZDA BELİREN HAFIZA KURUNTULARI KÖKENLERİNDE NEVROTİKTİR).

TERAPÖTİK SÜREÇ(ANALİZ) BİR İTİRAF SÜRECİ İSE, • İtirafın özellikle karmaşık yapıda olmayan insanlarda harika

TERAPÖTİK SÜREÇ(ANALİZ) BİR İTİRAF SÜRECİ İSE, • İtirafın özellikle karmaşık yapıda olmayan insanlarda harika bir iyileştirici etkisi olabilir. Bunun için analizcinin hastasını bir arkadaş olarak karşılaması, eğer gerekliyse aralarında eşit derecede bir samimiyet olması ve her türlü acının paylaşılması gerekir.

 • Hastayla yakın ilişki kurulacaksa analizcinin de daha önceden aynı şekilde analizden geçmesi

• Hastayla yakın ilişki kurulacaksa analizcinin de daha önceden aynı şekilde analizden geçmesi gerekir. Çünkü o daha önce kendisinin ulaşamadığı ileri bir adıma ulaşmada başkasına yardımcı olamaz. • Analizci herhangi bir yolun hasta için en iyisi olacağını düşünebilir fakat kendi görüşlerini empoze etmeye hakkı yoktur. Onun işi, hastaya yaşam yolunu kendi başına bulabileceği ve bunu gerçekleştirmek için gerekli gücü elde edebileceği duruma ulaştırmada yardımcı olmaktır. • Analizin ilk aşamaları büyük ölçüde kişisel sorunlarla ilgilenmektedir yani kişisel bilinçdışıyla. Fakat son aşamada bireyin nesiller boyu süregelen hayatın içinde kendi yerini bulması gerekmektedir ki bu aşamada kolektif bilinçdışıyla temas kurulur.

PSİKOLOJİ VE EĞİTİM • Jung, çocuk gelişiminin anlaşılmasına, çocuğun psikolojisinin ana-babasının psikolojisiyle ne kadar

PSİKOLOJİ VE EĞİTİM • Jung, çocuk gelişiminin anlaşılmasına, çocuğun psikolojisinin ana-babasının psikolojisiyle ne kadar yakından bağlı olduğunu göstererek ilginç bir katkıda bulunmuştur. - (Örneğin, çocuklar ana-babalarının sorunlarıyla ilgili rüyalar görebilirler ve onlardaki sinir bozuklukları veya kötü davranışların kökeninde çocuktan gizlenen ana-baba arasındaki anlaşmazlıkların yattığı izlenebilir. ) Ana-babanın bilinçdışı etkisi çocuğa yük olabilir ve onun gelişmesini engelleyebilir. - ( Kocasından memnun olmayan bir anne normal olarak kocasına yönlenmesi gereken hisleri farkında olmadan oğluna yükleyebilir ve bir baba kendi küçük kızına aşık olabilir ve onun hayatına başkaca bir şeyin girmesini kıskaçlıkla engelleyebilir. )

 • Çocuklar üzerindeki bilinçdışı etki, ana-babanın kişiliğinin çocuğun karakterinin şekillenmesinde çok fazla etkili

• Çocuklar üzerindeki bilinçdışı etki, ana-babanın kişiliğinin çocuğun karakterinin şekillenmesinde çok fazla etkili olmasına neden olur. • Çocuklar sık ana-babalarının kişiliklerinin bastırılmış ya da şartlar tarafından gelişmesi engellenmiş bazı yönlerini yaşarlar. - (Örneğin, ana-babaların çocukları için düşündükleri eğitim türünün uygun olup olmayacağını göz önüne almaksızın <Biz kendimizin fırsatını bulamadığımız eğitimi onun görmesini istiyoruz. > demeleri ve sonuçta çocuğun gittiği o okulda başarısız olması. )

 • Jung, yetişkinlerin de çocuklar kadar eğitime ihtiyaçları olduğunu ileri sürmüştür. Sayısız yanlış

• Jung, yetişkinlerin de çocuklar kadar eğitime ihtiyaçları olduğunu ileri sürmüştür. Sayısız yanlış telkinli ve mutsuz evlilik, sayısız mesleki hayal kırıklıkları sadece ve sadece bu yetişkin eğitiminin eksikliğinden ortaya çıkmaktadır. • Kişisel ilişkilerde anima ve animusun etkileri önemlidir. -( Örneğin bir adam bir kadın hakkında şaşkınlık verici bir varsayımda bulunduğunda (ya da tersi), bu anima veya animusun o şahıs üzerine yansıtılmakta olduğundan dolayıdır. Eğer bir erkek kendinde bulunan anima imajını anlamazsa, onu karşılaştığı kadınlara yansıtacaktır ve özellikle eğer his yönü az gelişmiş ise kolaylıkla büyülenecektir. )

 • Hayat düzenli ve disiplinli olduğunda bunu dengeleyici bilinçdışı kendini düzensiz biçimde gösterecektir.

• Hayat düzenli ve disiplinli olduğunda bunu dengeleyici bilinçdışı kendini düzensiz biçimde gösterecektir. Fakat, düzensizliğin, kargaşanın hakim olduğu zamanlarda, bilinçdışı düzen sembolleri üreterek dengelemeyi sağlamaya çalışır. • İNSAN DOĞASI DEĞİŞMEDİKÇE, NE TAM BİR ANARŞİ NE DE TAM BİR DÜZEN MÜMKÜNDÜR. • TEK SAĞLIKLI İDARE BİÇİMİ BİRAZ ÇELİŞKİ VE KARGAŞAYA MÜSAADE EDEN VE AYNI ŞEKİLDE BİRAZ DA DÜZEN VE DİSİPLİN GETİRENDİR.

RÜYALAR VE YORUMLARI • Bir rüya bilinçli davranışa belirleyici bir unsur olarak yerleştirilmesi gereken

RÜYALAR VE YORUMLARI • Bir rüya bilinçli davranışa belirleyici bir unsur olarak yerleştirilmesi gereken bir gerçekliktir ve bu yüzden gerekli ciddiyetle ele alınmalıdır. • Her rüya, rüya sahibinin bilinçdışının doğrudan bir ifadesi olarak ele alınır ve sadece bu ışıkta anlaşılabilir. • Rüyalar nesnel veya öznel bir düzeyde yorumlanabilir. -Nesnel düzeyde, rüyanın çevrede olup bitenlerle ilişkisi kurulur. Rüyada görünen insanlar gerçek olarak ele alınır ve onların rüya sahibiyle ilişkileri ve mümkün tesirleri analiz edilir. -Öznel düzeyde ise rüyadaki figürlerin rüya sahibinin kişiliğinin belirli yönlerini temsil ettikleri kabul edilir.

 • Bazı rüyalar genellikle canlı rüyalardır ve şaşırtıcı hatta anlaşılmaz sembollerden yararlanırlar. Onların

• Bazı rüyalar genellikle canlı rüyalardır ve şaşırtıcı hatta anlaşılmaz sembollerden yararlanırlar. Onların rüya sahibi ile ilişkilerini izlemek güçtür. Bunları Jung, 'kollektif rüyalar' olarak sınıflandırır. Anlaşılabilmeleri için, içindeki sembollerin başka zamanlarda başka insanlar için ne anlam ifade ettiklerini öğrenmek gerekir. Bunun içinse tarihi ve mitolojik benzerliklerden yararlanılmalıdır. • Kişisel bir rüya kişisel bilinçdışından türeyecek ve rüya sahibinin hayatının kişisel yönleriyle ilgili olacaktır. Aile fertleriyle, arkadaşlarla ve günlük olaylarla ilgili rüyalar bu yapıda rüyalardır. • Kollektif rüya ise kollektif bilinçdışından arketipleri ortaya koyacak ve rüya sahibi için olduğu kadar başkaları için de önemli olacaktır.

 • Bilinçli bir davranışı tamamlama eğilimi rüyanın önemli bir özelliğidir ve onu anlamaya

• Bilinçli bir davranışı tamamlama eğilimi rüyanın önemli bir özelliğidir ve onu anlamaya çalışırken daima göz önüne alınmalıdır. -Örneğin, Jung gerçekte ideal biçimde davranan ve ilişkisi mükemmel olan babasını rüyasında sarhoş ve düzensiz bir biçimde davranan biri olarak gören bir genç adamı anlatır. Babası o kadar mükemmeldir ki babasına olan hayranlığı kendisine gerekli olan özgüven duygusunun ve kendi şahsiyetinin gelişmesini engellemekteydi. Rüya ise sanki şöyle diyordu: ''Baban hiç de o kadar mükemmel değil ve oldukça yakışıksız biçimde davranabilir. Senin kendini bu kadar aşağı görmene gerek yok. '‘ • Rüyalar ters yönden de çalışabilir. Eğer birisini küçük görmeyi huy edinmişsek muhtemelen onu pohpohlayan bir rüya görürüz. (Örneğin, onu normalde bulunabileceğinden çok daha yüksek bir mevkide görürüz. )

 • Rüyalar, kişiliğin bilinmeyen bir yönünü göstererek gizli çelişkileri ortaya çıkarır. (Yumuşak başlı

• Rüyalar, kişiliğin bilinmeyen bir yönünü göstererek gizli çelişkileri ortaya çıkarır. (Yumuşak başlı ve çekingen birisi rüyasında şiddet ya da anormal cinsel zevkler peşindedir. ) • İleriyi gören ya da geleceğe ait rüyalar da vardır. (Örneğin, bir kadın kısa bir süre sonra yeni ve bilmediği bir bölgeye taşınacaktır ve yeni evini en ince detaylarına kadar rüyasında görmüştür. ) • Ara sıra rüyaların tehlikeleri ikaz ettikleri görülür. (Örneğin, giderek yükseğe tırmanan dağcı, rüyasında boşluğa düştüğünü görür. Bir süre sonra da gerçekten uçuruma yuvarlanarak dağlarda ölmüştür. )

 • Bazen rüyalar çok önceden görülmüş, işitilmiş ya da okunmuş ve sonradan unutulmuş

• Bazen rüyalar çok önceden görülmüş, işitilmiş ya da okunmuş ve sonradan unutulmuş şeyleri yeniden canlandırırlar veya uzakta kalmış tecrübeleri hatıra getirirler. • Rüya görmenin ilginç bir yönü de, yakın arkadaşların veya aynı aile üyelerinin birbirlerine daha önce söylemeden aynı rüyayı görmeleridir. • En çarpıcı rüyalar, bilinçdışının kendiliğinden bir biçimde ortaya çıktığı görülen tamamıyla yabancı bir şeyi ilgi çekecek kadar berrak bir şekilde ortaya koyan rüyalardır. Bazen bunlar bilinçdışının bilinçli davranışı tümüyle değiştirmeyi hedefleyen bir eğilimi ifade ederler. (Örneğin, Tanrıya inanmayan bir kadının dinsel içerikli rüyasından sonra inanır hale gelmesi. ) • Rüya, analitik tedavide değerlidir, çünkü o iç ve sık da dış şartların rüya sahibince farkedilmeyen yönlerini sergiler.

ELEŞTİRİLER • RUHSAL YAPIYI OTONOM KABUL EDER. (düşünce ve fantezilerimiz bizden bağımsız başımıza gelir

ELEŞTİRİLER • RUHSAL YAPIYI OTONOM KABUL EDER. (düşünce ve fantezilerimiz bizden bağımsız başımıza gelir ve kendi amaçları olan komplekslerce yönetilir) • ARKETİP VE KOLLEKTİF BİLİNÇDIŞI KANITLANAMAZ • MİSTİSİZM VE PARAPSİKOLOJİYE YATKINLIĞI ELEŞTİRİLMİŞTİR. • KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME, İÇE DÖNÜKLÜK/DIŞA DÖNÜKLÜK KOMPLEKS GİBİ KAVRAMLARI KAZANDIRDI. • TARİH, EDEBİYAT , FELSEFE VE DİN GİBİ ALANLARA KATKISI OLDU

BİLİNÇALTI KİŞİSEL Bastırılmış/unutulmuş yaşantılarımız Geliştirilmemiş düşüncelerimiz KOLLEKTİF Geçmiş kuşaklardan Aktarılmış davranış Örüntüleri ve anılar

BİLİNÇALTI KİŞİSEL Bastırılmış/unutulmuş yaşantılarımız Geliştirilmemiş düşüncelerimiz KOLLEKTİF Geçmiş kuşaklardan Aktarılmış davranış Örüntüleri ve anılar