BTK BLGE Bitiik blge karasularna bitiik olan ve
BİTİŞİK BÖLGE • Bitişik bölge karasularına bitişik olan ve kıyı devletinin belirli bir genişliğe kadar bazı konularda yetkilerini kullandığı açık deniz alanını ifade eder. • Bitişik bölge kavramı ilk kez 1736 yılında İngiltere tarafından ortaya atılmıştır. İngiltere 1736 yılından 1876 yılına kadar “Hovering Acts” ismiyle çıkardığı kanunlarla İngiliz karasularına bitişik açık deniz alanında yabancı gemileri gümrük ve maliye konularında denetlemeye başlamıştır.
Kavramın Kabulü • Bitişik Bölge, hukuki olarak ilk kez 1958 tarihli Cenevre Karasuları ve Bitişik Bölge Sözleşmesinin 24. maddesinde tanımlanmıştır. Bu tanım, genişlik konusunda yapılan bi değişiklik dışında 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesinin 33. maddesinde aynen benimsenmiştir.
Hukuki Düzenleme • 1958 Cenevre Karasuları ve Bitişik Bölge Sözleşmesinin 24. maddesinde aşağıdaki hüküm yer almaktadır. • “ 1 - Kıyı devleti, karasularına bitişik olan açık denizin bir bölgesinde, • a) Gümrük, maliye, göç veya sağlık konusundaki düzenlemelerinin ülkesinde veya karasuları içinde ihlalini önlemek; • b) Yukarıdaki düzenlemelerin ülkesinde veya karasuları içinde vuku bulan ihlallerini cezalandırmak için; gerekli olan kontrolü icra edebilir. • 2 - Bitişik bölge, karasuları genişliğinin ölçülmeye başlandığı esas hattan itibaren oniki mili geçemez. • 3 - İki Devletin kıyılarının karşıya veya yanyana olduğu durumlarda bu iki Devletin hiçbirisi, aralarında aksine anlaşma olmadıkça, bitişik bölgesini her noktası iki Devletin karasularının genişliğinin ölçülmeye başlandığı esas hatlar üzerindeki en yakın noktalardan eşit uzaklıkta olan orta hattın ötesine geçiremez. ”
Hukuki Düzenleme • 1982 tarihli BM Deniz Hukuku Sözleşmesinin 33. maddesinde aşağıdaki hüküm yer almaktadır: • ‘’ 1. Bitişik bölge olarak tanımlanıp karasularına bitişik bir bölgede, kıyı Devleti, • a– gümrük, maliye, muhacerat veya sağlıkla ilgili kanunlarının ve düzenlemelerinin ülkesinde veya karasularında ihlal edilmesini önlemek; • b– yukarıda anılan kanunların ve düzenlemelerinin ülkesinde veya karasularında vukubulen ihlalini cezalandırmak için gerekli olan her türlü kontrolü icra edebilir. • 2. Bitişik Bölge, karasularının ölçülmeye başlandığı esas hattan itibaren yirmidört mili geçemez. ’’
Hukuki Rejim • Kıyı devletinin bitişik bölgeye sahip olması için böyle bir deniz alanında yetki kullanacağına ilişkin karar alması ve bunu ilan etmesi gerekir. • Kıyı devleti, yalnız bazı çıkarlarını korumak amacıyla bitişik bölge ihdas edebilir. 1958 Cenevre Karasuları ve Bitişik Bölge Sözleşmesinin 24 ve 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesinin 33. maddelerine göre, kıyı devleti yalnız dört konuda denetleme ve cezalandırma yetkisine sahiptir. Bunlar, gümrük, maliye, sağlık ve göç konusundaki düzenlemelerdir. Kıyı devletine tanınacak yetkilerin hangi konularda olması gerektiğine ilişkin, Birinci Deniz Hukuku konferansında çeşitli tartışmalar olmuştur. Bazı devletler, “güvenlik” konusunda bitişik bölge ihdas edilmesi gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Ancak, bu öneri güvenlik kavramının açık olmadığı gerekçesiyle sözleşme maddesine alınmamıştır.
Hukuki Rejim • Kıyı devletinin bitişik bölgede kullanabileceği yetki devletin ülkesinde, içsularında ya da karasularında gümrük, sağlık, maliye ve göç konularındaki mevzuatına aykırı davranılmasını daha bitişik bölgede iken önlemektir. • Eğer ülkesinde, içsularında ya da karasularında belirtilen konularda mevzuatı ihlâl edilmiş ise, failleri bitişik bölgede iken yakalayıp cezalandırma yetkisini de kullanabilir. • Kıyı devletinin gümrük, sağlık, maliye ve göç konularındaki mevzuatının daha bitişik bölgede iken ihlal edilmesini önlemek için denetim yetkisine sahiptir ancak söz konusu denetim yetkisini nasıl kullanacağı konusu çok açık değildir. Çünkü, böyle bir durumda kıyı devletinin “ülkesinde” bir ihlal henüz vuku bulmamıştır. Gemi karasularına girmeden bitişik bölgede bulunduğu sürece kıyı devletinin söz konusu dört konudaki mevzuatına ve bu mevzuatın ihlal edilmesi nedeniyle sonuçlarına tabi değildir. • Dolayısıyla, bu durumda, kıyı devletinin ülkesinde muhtemel bir hukuk ihlalinin önlenmesi amacıyla yapılacak denetimin ne gibi işlemleri kapsadığı konusunda deniz hukuku sözleşmelerinde bir hüküm mevcut değildir. Kıyı devletinin yetkisini, gemi bitişik bölgede kaldığı sürece ihlali önlemek amacıyla soruşturma ve arama gibi işlemlerle kullanması yerinde olacaktır.
Karasuları ile Farkı • Kıyı devleti karasularında egemenliğine ilişkin tüm yetkilerini kullanabilirken, bitişik bölgede sadece korunması istenen menfaatlerle ilgili yetkiler kullanabilir. Bu bakımdan, bitişik bölge karasularından iki önemli nokta da farklı bir özellik göstermektedir. Birincisi, karasuları kıyı devletinin deniz ülkesinin bir parçasıdır; bitişik bölge açık denizin bir parçasıdır. İkincisi; kıyı devleti karasuları üzerinde tam yetkidir. Yasama, yürütme ve yargıya ilişkin tüm yetkilerini kullanabilir. Buna karşılık bitişik bölgede kıyı devletinin yetkileri gerek 1958 ve gerekse 1982 sözleşmelerinde gümrük, maliye sağlık ve göç konusundaki yetkilerle sınırlandırılmıştır.
Arkeolojik Bitişik Bölge • • • 1982 B. M. D. H. Sözleşmesi 303. maddesinde öngörülen düzenleme ile geleneksel bitişik bölge kavramının kapsamını genişletmiştir. Sözleşmenin 303. maddesi aşağıdaki hükmü yer almaktadır: “ 1 - Devletlerin denizde bulunan arkeolojik ve tarihi nitelikteki nesneleri koruma görevi vardır ve bu amaçla işbirliği yapacaklardır. 2 - Bu gibi nesnelerin ticaretini kontrol etmek için kıyı devleti, 33. maddeyi uygularken sözü edilen nesnelerin o maddede öngörülen bölgedeki deniz dibinden, kendi izni olmaksızın çıkarılmasını, ülkesi üzerinde veya karasularında, kendisinin aynı maddede öngörülen kanunlarına ve kurallarına aykırı bir davranış olarak kabul edilir”. 1982 Sözleşmenin 303. maddesinin 2. fıkrası aynı sözleşmenin 33. maddesine afta bulunarak arkeolojik bitişik bölge kavramını ortaya çıkarmaktadır. Arkeolojik ve tarihi zenginliklerin korunması amacıyla öngörülen bu yeni düzenleme geleneksel bitişik bölge kavramından iki noktada farklılık göstermektedir. Birincisi, geleneksel bitişik bölge kavramı sadece su tabakasını ilgilendirirken, yeni düzenleme ile deniz tabanını toprak altında bulunan arkeolojik ve tarihi nesneler de yeni bitişik bölge kapsamına alınmıştır. İkinci fark, kıyı devletinin arkeolojik bitişik bölgede kullanacağı yetkilerde ortaya çıkmaktadır. 1958 Cenevre ve K. B. B. S 24 ve 1982 B. M. D. H. S. 33. maddelerine göre, kıyı devletinin bitişik bölgede denetleme ve cezalandırma yetkisini kullanabilmesi için kanunlarına ilişkin ihlallerin ülkesinde ya da karasularında vuku bulması ya da vuku bulmak üzere olması gerekir. Buna karşın, 1982 B. M. D. H. Sözleşmesi’ni 303. maddesinin 2. fıkrasında bitişik bölgenin bizzat içinde arkeolojik ve tarihi zenginliklere ilişkin işlenmiş suçlara kıyı devletinin kanunlarının uygulanması öngörülmektedir. Yani, tarihi ve arkeolojik nesnelerin, deniz yatağından kıyı devletinin rızası dışında çıkarılması, kıyı devletinin mevzuatının kendi ülkesinde ya da karasularında ihlal edilmesi anlamına gelecektir. Böylece, arkeolojik bitişik bölgede işlenen suçlara kıyı devleti kendi iç hukukunun öngördüğü bütün müeyyideleri uygulayabilecektir. Böylece kıyı devleti bitişik bölgede bir arkeolojik ve tarihi eser kaçakçılığı durumunda gümrük ve mali çıkarlarının ihlal edilmesi sebebiyle, bu konulara ilişkin düzenlemelerinin, yer itibarıyla uygulama alanını karasularının ötesindeki bu bölgeye de genişletmiş olacaktır.
Türk Hukukunda Durum • Türkiye’nin bitişik bölge konusundaki uygulamasına bakıldığında, ilk kez 7. 6. 1926 gün ve 906 sayılı Gümrük Kanununun Bazı Maddelerinin Tadiline Dair Kanun ile 4 mil genişlikte bir gümrük bitişik bölgesi ilan ettiği görülmektedir. Ancak, 2. 5. 1949 gün ve 5383 sayılı Gümrük Kanunu Türkiye’nin gümrük sınırını siyasi sınır ile aynı tuttuğundan dolayı, bugün Türkiye’de bir gümrük bitişik bölgesi mevcut değildir. • 15 Mayıs 1964 tarihli 476 sayılı Karasuları Kanunu 8. maddesinde, “Türk Karasularının esas hatlardan itibaren 12 deniz miline kadar uzayan sahalarda, balıkçılık ve canlı kaynakların işletilmesi bakımından karasuları rejimi uygulanır” hükmüne yer vermekte idi. Görüldüğü gibi, Türkiye burada bitişik bölgeyi 6 millik karasuları dışındaki ikinci 6 millik bir alan olarak görmüştür. 476 sayılı Kanun bitişik bölgeyi sadece balıkçılık ve canlı kaynakların işletilmesi amacı ile belirlemiştir. Ancak 29 Mayıs 1982 tarihli ve 2674 sayılı yeni Karasuları Kanunu 476 sayılı kanunu tamamen yürürlükten kaldırılmıştır. Yeni Kanun bitişik bölge konusunda herhangi bir düzenleme öngörmemiştir. Bu nedenle, bugün Türkiye herhangi bir bitişik bölgeye sahip değildir.
- Slides: 9