BRN DAHA Y TANIMADAN VE BU KNN SENN
“BİRİNİ DAHA İYİ TANIMADAN VE BU KİŞİNİN SENİN KİM OLDUĞUNU BİLMESİNDEN ÖNCE KENDİNİ DAHA İYİ BİR KİŞİYE DÖNÜŞTÜR VE KİM OLDUĞUNU BİLEREK KENDİNE GÜVEN. ”
�Sağlıklı bir iletişim kurabilmenin ve karşı tarafı anlayabilmenin ilk koşulu kendini tanımadır. �Kendini tanımayan, diğerlerinden ve durumlardan nasıl etkilendiğini bilmeyen insanlar iletişim güçlükleri ve çatışmalarını sık yaşarlar. Bu çatışmalar tüm ilişkilerde sıklıkla yaşandığı için oldukça yıpratıcı ve ilişkilerden alınan doyumu azaltıcı bir durumdur.
�Kendini tanıma, bir yanıyla basit, bir yanıyla da büyülü bir ifadedir. İlk bakışta insanın kendini tanımayacağı düşünülemez bile. �“Tüm insanların kendileri hakkında bilgileri olmasına rağmen, bu kendini tanıdıkları anlamına gelmemektedir. ” (Doğan Cüceloğlu)
� “Hayatımın anlamı ve amacı nedir? ” � “Mutluluk nedir? Mutlu muyum? Mutluluk için neler yapmalıyım? ” � “Şu an bulunduğum konum istediğim bir konum mu? ” � “Diğer insanlara göre daha iyi yaptığım şeyler var mı? ” gibi ve benzeri birçok soru kendimizi tanımaya yönelik sorulardır.
Birçok tarihsel kişilik “kendini tanıma” kavramına değinmiştir: � “Tek bir yolculuk vardır, o da kişinin kendine yaptığıdır. ” (Rainer Maria Rilke – Alman Şair, Yazar) � “İnsanın kendini fethetmesi zaferlerin en büyüğüdür. ” (Platon) � “Sorgulanmayan hayat, yaşanmaya değmez. ” (Sokrates) � “Kitaplardan önce kendimizi okumaya çalışalım. ” (Mevlana) �“İlim ilim bilmektir ilim kendin bilmektir Sen kendini bilmezsin bu nice okumaktır. ” (Yunus Emre) �“…Her ne arar isen kendinde ara. Kudüste Mekkede Hacda değildir. ” (Hacı Bektaşi Veli)
�Kendini tanıma, öz bilinç ya da benlik bilinci olarak da adlandırılmaktadır. �Kendini tanıma, güçlü, zayıf ve gelişmeye açık yönleri bilmek, duyguları tanımak, bu farkındalığı düşünce ve davranışlara rehber olacak şekilde kullanabilmek ve kendini açık bir biçimde ifade
Kendini tanıma birbiriyle bağlantılı dört temel boyutta gerçekleşir: �Psikolojik boyut; insanın duygularını, güdüleyici faktörleri, nelerden etkilendiğini, benlik kavramını, kişiliğini tanımasıdır. �Fiziksel boyut; insanın fiziksel durumunu, fiziksel potansiyelini, beden imgesini tanımasıdır. �Sosyal boyut; insanın ilişkilerinin ve iletişiminin farkında olmasıdır. �Felsefi boyut; insanın yaşam ve ölüme verdiği anlamın, insana ve kendine ilişkin değerlerinin, inançlarının farkında olmasıdır.
İnsanlar “herkes gibi olma” ile “herkesten farklı olma” eğilimlerine bir arada sahiptir. Her insan bu iki eğilim arasında kendisine göre bir denge kurar ve bu denge onun sosyal davranışlarını belirler. İnsanlardaki bireyselleşme ihtiyacı farklı olmakla ifade bulurken, bir gruba ait olma ihtiyacı da herkes gibi olmakla ifade bulmaktadır.
� Duyguları tanımak, davranışları tanımaktan daha güçtür. Duyguları tanıyabilmek için; seçilebilen duygular isimlendirilmeli, duygular mümkün olduğunca paylaşılmalı, mümkün değilse en azından yazılmalı, duyguların diğerleri tarafından ne derecede anlaşıldığına dikkat edilmeli, zaman onaylanmayacak duyguların hissedilebileceği kabul edilmeli, diğer insanlardan etkilenerek yaşanılan duygular, karşı tarafa ifade edilmeye çalışılmalıdır.
�İnsanların kendi duygularını tanımada güçlük çektikleri bir gerçektir. �Çocuklar duygularını ve düşüncelerini içlerinden geldiği gibi ifade ederler. Ancak büyüme sürecinde, duygularını kabul edilebilir biçimde ifade etmesi gerektiği mesajını ailesi ve toplumdan alırlar. �Çocuklarda doğal olarak var olan içinden geldiği gibi davranabilme ve düşüncelerini ifade etme, anne babanın olumsuz tutumları nedeniyle giderek terk edilmektedir. Koşullu sevgi sunulan çocuklar bu sevgiyi kaybetmemek uğruna kendi gerçek duygu ve isteklerini bastırarak anne babanın uygun gördüğü özelliklerini sürdürür.
�Sonuçta insanların kendileriyle ilgili bilinçleri giderek azalmakta, onaylanma uğruna kendi iç seslerinden uzaklaşmakta ve kendilerine yabancı yetişkinler olarak hayata devam etmektedirler.
İmkansızı Öğrenmek İçin İmkanın Sınırlarını Zorlamak Gerekir.
İmkansızı Öğrenmek İçin İmkanın Sınırlarını Zorlamak Gerekir. diyoruz çünkü; �Tarihte imkansız olarak bilinenleri başaran insanlar, yetenek ve potansiyellerinin farkına varabilen, hayattan ve kendisinden neler beklediğini bilen, ve bu beklentilerine ulaşabilmek için gerekenleri yapmaya çalışan insanlardır.
Kendini tanımayan insan kendine nasıl yatırım yapacağını, yeteneklerini, potansiyelini, hayatının anlamını, amacını bilemez; sık karamsarlık ve can sıkıntısı içinde yaşar.
İnsanın kendini tanıması, çoğu zaman davranışlarının bilinçdışı kaynaklarının bulunması olarak düşünülür. Oysa büyük bir yanılgıdır bu. İnsanın kendini tanıması, bilinçdışı kaynaklarının bulunmasından daha ziyade, insanın psikolojik ve fiziksel açıdan kendinde olanları bilmesi, kendinde olanların farkında olması ve bunları doğru değerlendirmesi ile ilgilidir.
Üniversiteden mezun olduktan sonra iyi bir kariyer ve başarı hedefliyorsak; Yeteneklerimizin, potansiyelimizin farkında mıyız? Potansiyelimizi doğru değerlendirebiliyor muyuz? Potansiyelimizi geliştirebilmek için ne yapıyoruz? Hayatta nelere daha çok değer veriyoruz? � Hem ilk bölümdeki hem yukarıdaki soruları yüzeysel değil, derinlemesine araştırmaya ve cevaplamaya çalışıyor; bulduğumuz cevapların gereğini yapabiliyorsak “kendimizi gerçekten tanıyor muyuz? ” sorusunu doğru
“Kendine sıkça ne öğrendiğini ve ne bildiğini sor; ne yaptığını ölç, böylece kendine yanıt verebileceksin. Böylece, içinde uyuyan filozofun doğumunu sağlayacaksın. ” (Delia Steinberg Guzman)
Ülkemizden bazı üniversiteliler-1: (Geçmiş olumsuz eğitim yaşantılarınız size engel olmamalı) Lisede matematik dersinden kalan ODTÜ bilgisayar öğretmenliği mezunu Selçuk Soner Akgül, zihinsel matematik konusunda bireysel denemesinde dünya rekoru kırdı. (2010) Yozgat’ta ailesinin kararıyla evlendirildiği için liseyi 2. Sınıfta terk eden Hülya İpek, üniversite sınavında 365 puan aldı. 55 yaşında İlahiyat Fakültesine kayıt yaptırdı. (2013)
Ülkemizden bazı üniversiteliler-2: (Okuduğunuz okulu MYO veya Taşra diye küçümseyip, yeteneklerinizi köreltmeyin) Gümüşhane Üniversitesi Gümüşhane Meslek Yüksekokulu Bilgisayar Programcılığı Bölümü'nden mezun olan ve Elazığ’ın Kovancılar ilçesinde yaşayan İlyas Orak, Facebook’da 4 defa güvenlik açığı buldu ve siteden 9450 dolar ödül aldı. Akdeniz Üniversitesi Manavgat Meslek Yüksekokulu Bilgisayar Programcılığı 2'nci sınıf öğrencisi Gamze Oruç, Microsoft tarafından düzenlenen Web ve Grafik Tasarım ile Yazılım Geliştirme Yarışması'nda 960 bin aday arasından sıyrılarak
Ülkemizden bazı üniversiteliler-3: (Size ve ailenize dair değiştiremeyeceğiniz durumlar olabilir ama değiştirebileceğiniz çok şey vardır) Balıkesir'in Savaştepe ilçesinde öğretmen bir baba ve ev hanımı bir annenin kızı olan Menekşe Okyay LYS sınavı sonucu TS-2 puan türünde Türkiye Birincisi oldu. Şeker hastası annesi görme yeteneğini kaybettiği için ev işlerini yapan ve dersaneye gidemeyen Menekşe; Türkiye birincisi olduğu için birçok üniversiteye gidebilecekken şu anda yine Balıkesir’de ve Türk Dili ve Edebiyatı Üniversite sınavına rapor alarak, yardımcılı engelli salonunda giren ilk 'Asperger sendromlu' Uluğ Seyda Özaydınlık, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İngilizce Malzeme Mühendisliği'ni kazandı. (2011)
- Slides: 22