BORLARIN FASI FA SOLUTIO Borlanlan edimin szleme ve
BORÇLARIN İFASI
İFA (SOLUTIO) �Borçlanılan edimin sözleşme ve kanuna uygun olarak (gereği gibi) yerine getirilerek alacaklının tatmin edilmesine ifa adı verilir. �İfa esasen borç ilişkisinin amacı olup, ifa ile alacaklı alacağına kavuşur. �Roma hukukunda ifa yerine solutio kavramı kullanılırdı. �Solutio, bir şeyin yerine getirilmesi suretiyle borçlunun kendisini alacaklıya bağlayan bağdan kurtulmasıdır. �Solutio, çözmek anlamına gelen solvere kelimesinden türetilmişti. Borç ilişkisini alacaklı ile borçluyu birbirine bağlayan bağa benzeten Romalılar bunun ancak solutio ile çözüleceğini düşünüyorlardı.
İFANIN UNSURLARI �Gereği gibi ifadan söz edebilmek için ifanın bir takım unsurları taşıması gerekir. �Taraflar: İfa, ifaya yetkili kişi tarafından bu ifayı kabul etmeye yetkili olan kişiye yapılmalıdır. �Konu: İfanın konusu borçlanılan edimdir. �Yer: İfa, sözleşme ya da kanun ile belirtilen yerde yapılmalıdır. �Zaman: İfa, sözleşme ya da kanun ile belirtilen zamanda yapılmalıdır.
İfanın Tarafları �İfanın tarafları alacaklı ve borçludur. �Tıraş etme, elbise dikme, konser verme, resim yapma gibi borçların bizzat borçlunun şahsı tarafından ifa edilmesi gerekir. �Bununla birlikte bizzat borçlu tarafından ifa edilmesinde alacaklının herhangi bir menfaatinin olmadığı borçlar üçüncü kişiler tarafından da ifa edilebilir. �Roma hukukunda da borçlunun hesabına olmak şartıyla üçüncü kişiler tarafından yapılan ifa geçerliydi. �Fakat mahiyeti gereği sadece borçlunun ifa edebileceği borçlarda üçüncü kişilerin ifası mümkün değildi.
�Günümüz hukukunda ifanın alacaklı ya da yetkili temsilcisine yapılması gerekir. �Bununla birlikte sözleşme, kanun ya da mahkeme kararı gereği bazı hallerde ifanın alacaklı veya yetkili temsilcisi haricinde üçüncü bir kişiye yapılması da gerekebilir. �Roma hukukunda da ifanın kural olarak alacaklıya yapılması gerekirdi. �Fakat alacaklının dışında onun umumi ya da hususi vekiline ya da bu ifayı kabul etmeye yetkili başka bir kişiye veya alacaklının da rızası ile alacaklının alacaklısına yapılan ifalar da geçerliydi.
İfanın Konusu �İfanın konusu borçlanılan edimdir. �Parça borçlarında borçlu, borçlanılan edimden başka bir şey vermek suretiyle borcunu ifa edemez. �Cins borçlarında ise borçlu, borçlanılan cinsten şeyleri kararlaştırılan cins ve miktarda ifa etmek zorundadır. �Gereği gibi ifadan söz edebilmemiz için ifanın tam olması gerekir. Alacaklı kısmi ifayı kabule zorlanamaz. �Roma hukukunda borçlu, ancak borcun konusu olan edimi ifa etmek suretiyle borcundan kurtulurdu. �Alacaklı kısmi ifayı kabule zorlanamazdı. Iustinianus döneminde borcun bir kısmını kabul ederek ödemek isteyen borçlunun talebi doğrultusunda ihtilafı azaltmak için alacaklının kısmi ifayı kabule zorlanabileceği kabul edildi.
�Beneficium Competentiae adı verilen imtiyaza sahip olan borçlular sahip oldukları imtiyaza dayanmak suretiyle borçlarının ne kadarını ödemek istiyorlarsa o kadar miktarı ödemeye mahkum edilirlerdi. �Böylece bu imtiyaza sahip borçluların şerefsiz durumuna veya sefalete düşmesinin ya da alacaklı tarafından şahsen sorumlu tutulmasının önüne geçiliyordu. �Karı-koca birbirine karşı, şirket ortakları birbirine karşı, bağış vaadinde bulunan vaat edilene karşı, eski efendi azatlısına karşı beneficium competentiae imtiyazına sahipti. �Bu imtiyaz borcun kalan kısmını sona erdirmiyordu. Zira bundan yararlanan borçlu, ekonomik durumu düzeldiğinde borcun kalan kısmını ödemek zorundaydı.
�Borçlu kararlaştırılan edimi ifa etmekle yükümlü olup, başka bir şeyi ifa etmek suretiyle borcundan kurtulamaz. �Bununla birlikte hem bugünkü hukukumuzda hem de Roma hukukunda alacaklının rızası ile başlangıçta kararlaştırılan şeyden başka bir şeyin verilmesi suretiyle borcun ifa edilebileceği kabul edilir. �Başlangıçta kararlaştırılan edim yerine başka bir şeyin ifa edilmesine aliud ifası adı verilir. �Günümüz hukukunda kararlaştırılan edimden başka bir şeyin ifa edilmesi halinde bir ifa ikamesinden söz edilir. �İfa ikamelerinden birisiyle borcun sona erdirilebilmesi için alacaklının bunu kabul etmesi gerekir.
�İfa ikamelerinden ilki seçimlik yetkidir. Seçimlik yetkide esasen iki edim belirlenmekte ve borçlu borcunu ifa ederken bunlardan birisini seçmektedir. �İkinci ifa ikamesi ise ifa yerine geçen edim olup, burada başlangıçta tek bir edim belirlenmiş olmakla birlikte borç ilişkisi sürerken taraflar borçlunun başka bir edimi ifa etmek suretiyle borcundan kurtulabileceği hususunda anlaşmaktadırlar. �İfa ikamelerinden üçüncüsü olan ifa amacıyla yapılan edimde ise taraflar arasında herhangi bir anlaşma olmamakla birlikte borçlu alacaklıya asıl edimden başka bir şey vermek suretiyle borcunu ifa etmeyi istemektedir.
İfanın Yeri �Gereği gibi ifadan söz edebilmek için borçlunun borcunu ifa yerinde ifa etmesi gerekir. �İfa yeri sözleşme ile kararlaştırılabilir. �İfa yeri işin niteliğine (hal ve şartlara) göre belirlenebilir. �İfa yeri kanuna göre tayin edilir. ØPara borçları alacaklının ifa zamanındaki ikametgahında ØParça borçları sözleşmenin yapıldığı anda parça malın bulunduğu yerde ØCins borçları ile yapma ve yapmama borçları ise borcun doğduğu anda borçlunun ikametgahının bulunduğu yerde
�Roma hukukunda farklı borç türleri için farklı ifa yerleri belirlenmişti. Øİfa yeri sözleşme ya da vasiyetname ile belirlenen borçlar, kararlaştırılan yerde ØTaşınmazlara ilişkin borçlar taşınmazın bulunduğu yerde ØTaşınırlara ilişkin borçlar ifa zamanı malın bulunduğu yerde ØCins borçları alacaklının o borç için dava açabileceği yerde ØKonusu bir malın iadesine ilişkin borçlar, borç konusu malın teslim alındığı yerde ØBunların dışında kalan borçlar ise borçlunun dilediği yerde
İfanın Zamanı �İfa zamanı gereği gibi ifanın dördüncü şartıdır. �İfa zamanı geçtikten sonra yapılan bir kısım ifalarda alacaklı beklenilen faydayı sağlayamaz. Böyle durumlarda alacaklı zamanı geçmiş ifayı reddedebilir. �İfa zamanı tarafların sarih ya da zımni irade beyanları ile belirlenmemiş ise borcun derhal ifa edilmesi gerekir. �İfa zamanı belirlenmemiş borçlarda kural olarak alacaklı alacağını derhal isteyebilecek olsa da işin niteliği gereği bazen ifanın hemen yapılması mümkün olmayabilir. �Borçlu, borcunu belli bir süre içerisinde ifa edecekse vadeden söz edilir. Bu durumda borçlu vade dolmadan borcunu ifa etmelidir.
�Vadeli borçlarda borçlu bazen vadesi gelmemiş borcunu ifa edebilir. Fakat bu her zaman mümkün olmayabilir. �Vadeli borçlarda alacaklının alacağını isteyebileceği ana muacceliyet anı denir. Vadeye bağlanmış borçlarda muacceliyet anından sonra borcun muaccel olması söz konusudur. Muaccel olmayan borçlara ise müeccel borç adı verilir. �Roma hukukunda da alacaklı vadeye bağlanmış alacağını vadesi gelmeden talep edemezdi. Borçlunun da vade dolmadan borcunu ifa etmesi gerekirdi. �İfa zamanı tespit edilmemiş borçların ise borcun niteliği gereği ifa edilebilir olduğu anda ifa edilmesi gerekirdi.
İfanın Şekli �Günümüz hukukunda sözleşme serbestisi ilkesi gereği ifanın belli bir şekli yoktur. Bununla birlikte şekle bağlı hukuki işlemlerde ifanın hüküm ve sonuç doğurması için öngörülen şekil şartlarına uyulması gerekir. �Roma hukukunda ise ifa, sıkı şekil şartlarına bağlıydı. �Roma hukukunda borçlunun borcunu yerine getirdiğinin kabul edilebilmesi için bir takım şekil şartlarının uygulanması gerekiyordu. �Verme borçlarında borcun konusuna göre mancipatio, in iuri cessio ya da traditio işlemlerinden birinin yapılarak malın zilyetliğinin alacaklıya devredilmesi gerekiyordu.
�İfa, genellikle borç ilişkisini doğuran işlemin tersine bir işlem yapılması suretiyle gerçekleştiriliyordu. �Stipulatio’dan doğan borçlar, tersine bir stipulatio işlemi olan acceptilatio ile ifa ediliyordu. �Acceptilatio alacaklı ile borçlu arasında yapılan bir çeşit ibra sözleşmesidir. �Kaynağı stipulatio olmayan borçlar ise öncelikle yenileme (novatio) yoluyla stipulatio borcuna dönüştürülüyor, sonrasında ise acceptilatio ile ifa gerçekleştiriliyordu. �Yapma borçlarında ise bu tür şekil şartları yerine sözleşme konusu işin yapılmış olması ifa için yeterli sayılıyordu.
İfanın İspatı �Kural olarak borcun ifa edildiğini ispat yükümlülüğü borçluya aittir. �Pozitif hukukumuzda maddi bir fiil ile ifa edilen borçlar her türlü delil ile ispat edilebilir. � 2500 TL üzeri para borçları yazılı delil ile ispat edilir. �Borcunu ifa eden borçlu kendisine bir makbuz verilmesini isteyebilir. �Para borçlarında ödenen para miktarı, verme borçlarında teslim edilen mal ve hizmet edimlerinde çalışılan saat makbuza yazılır. �Makbuzun özel bir şekli yoktur. �Senede bağlı borçlarda borcunun tamamını ödeyen borçlu, senedin iadesini ya da iptalini isteyebilir.
�Klasik dönem Roma hukukunda ifa her türlü delil ile ispat edilebilirdi. �Iustinianus döneminde ise ifa en az beş şahit ya da makbuz ile ispat edilebilirdi. �Makbuzun tam olarak ispat kuvveti kazanabilmesi için düzenlendikten sonra otuz gün geçmiş olması gerekirdi. �Borç miktarının 50 altın lirayı geçmesi halinde ise makbuzun geçerli olabilmesi için üç şahit tarafından imzalanmış olması gerekiyordu.
İfanın Sonucu �İfa ile birlikte borç ilişkisi ipso iure (hukuken, doğrudan doğruya) sona erer. �Birden fazla edim ihtiva eden borç ilişkilerinde ifa bu edimlerden yalnızca birini sona erdirir. Zira borç ilişkisi devam eder. �İfa ile birlikte asıl borca bağlı olarak fer’i haklar ve teminatlar da sona erer. �Roma hukukunda ise günümüzde olduğu gibi ifaya bağlı olarak fer’i haklar ve teminatlar da sona ererdi.
- Slides: 18