BOALTIM SSTEM RNER SSTEMII LKAY TOPKAYA BYOLOJ RETMEN
BOŞALTIM SİSTEMİ (ÜRİNER SİSTEM-II) İLKAY TOPKAYA BİYOLOJİ ÖĞRETMENİ MAYIS 2020
BÖBREĞİN GÖREVLERİ: 1. Vücutta su oranını düzenleme: Kişinin yeme içme alışkanlıkları, kanın su ve mineral dengesini etkiler. Alınan su miktarı ile atılan miktarın tam uyumu homeostazinin devamı için oldukça önemlidir.
Vücuda fazla su alındığında böbrekler seyreltik idrar oluştururken, su azlığında ADH etkisiyle idrar miktarı azalır, az ve yoğun idrar oluşur. Diabetes mellitus (şeker hastalığı) olan bir insanın kanında bulunması gerekenden fazla glikoz bulunur. Bu glikozun fazlası idrarla atılır. Bu atım sırasında su kaybedilir. Birey sıvı kaybını tamamlamak için çok su içer, sık idrara çıkar. İdrarda glikoz olması, açlık durumunda bile kan şekerinin yüksek olması, buna bağlı olarak sık idrara çıkma durumları şeker hastalığının tipik belirtileridir.
2. Tuz ve elektrolit dengesini düzenleme: Böbrekler Na+, Cl- , K+, HCO 3 - gibi elektrolitlerin dengelenerek, hücre dışı sıvı hacminin ve kan basıncının düzenlenmesinin sağlanmasında görev alır. Na+ emilimi, K+ atılımında aldosteron hormonunun etkisi vardır. Bu hormon yardımı ile iyon dengesi düzenlenir, iç ortamın kararlılığının korunmasına katkı sağlanır.
Aşırı tuzlu yiyeceklerin yenmesi, böbreklerden daha fazla tuz atılımına neden olur. Deniz suyu yutan bir insanın yuttuğu su miktarı belli bir değerin üzerinde ise hücreler su kaybeder ve ölür.
Böbreklerimiz yaklaşık %2 oranında tuz atabilir. Deniz suyundaki tuz oranı %3, kandaki tuz oranı ise %1’dir. Bu durumda alınan tuz miktarı fazla olduğundan hücrelerdeki ve hücreler arasındaki su, kana geçer. Kanın hacmi ve basıncı artar. Oransal olarak deniz suyunun her litresi için dokular 0, 5 litre oranında su kaybeder. Bu durum bireyin ölümüne yol açar.
3. p. H değerinin düzenlenmesi: İnsan kanının p. H’si 7, 4’tür. Bu değerdeki küçük sapmalar ölüme neden olabildiğinden bu değerin sabit tutulması görevini, böbrek ve akciğerler üstlenmiştir.
Kanın p. H’si değiştiğinde böbreklerden H+, NH 3 gibi tampon maddeler salgılanarak p. H dengesinin normale dönmesi sağlanır. Protein metabolizması sırasında oluşan sülfürik asit ve fosforik asit gibi asitler sadece böbrekler tarafından vücuttan uzaklaştırılır.
4. Metabolik atıkların uzaklaştırılması: Proteinlerin yıkımı ile açığa çıkan üre, nükleik asitlerin yıkımı ile açığa çıkan ürik asit ve kasta kreatin fosfatın yıkımı ile oluşan kreatininin vücuttan uzaklaştırılması böbrekler sayesinde olur. Ayrıca yaşlı alyuvarların yıkım ürünleri (bilirübin) ve bazı toksik maddeler de böbrekler aracılığı ile vücuttan uzaklaştırılır.
5. Zararlı kimyasalların vücuttan uzaklaştırılması: Yabancı kimyasal madde olan ilaçlar, gıda boyanmasında ve korunmasında kullanılan katkı maddeleri ve tarım ilaçları böbrekler yardımıyla vücuttan uzaklaştırılır.
6. Alyuvar yapımı: Böbrek epitel hücreleri eritropoietin hormonu salgılar. Bu hormon, kemik iliğini etkileyerek alyuvar yapımını sağlar. Eritropoietinin yaklaşık %85’i böbreklerden, %15’i karaciğerden dolaşıma verilir. Böbrek rahatsızlıkları esnasında karaciğer, eritropoietin ihtiyacını karşılayamaz. Bu durum kansızlık (anemi) gelişimine neden olur.
7. Glikoz sentezi: Uzun süren açlık durumunda böbrekler amino asit ve diğer bazı öncül maddelerden glikoz üreterek kana verir. Uzun süreli açlıklarda kana verilen glikozun verimi, karaciğerin kana verdiği glikoz verimine yakındır.
8. Atardamar basıncının düzenlenmesi: Böbrekler değişken miktarlarda su ve sodyumu atarak uzun süreli kan basıncının düzenlenmesinde etkin rol oynar.
9. İnaktif D vitamininin, aktif D vitaminine dönüştürülmesi: Besinlerden alınan ya da güneş ışınları yardımıyla deride sentezlenen inaktif D vitamini, karaciğerin ardından böbreklerde aktif D vitaminine dönüştürülür. Aktif D vitamini kemiklerde kalsiyum birikimi ve sindirim kanalında kalsiyum emilimi için gereklidir.
NOT: Böbrekte ADH ve aldosteron hormonlarının etkisi homeostaziye katkı sağlar.
Üriner Sistem Rahatsızlıkları ve Sağlığının Korunması Akut böbrek yetmezliği: Böbrekler, kısmen ya da tamamen çalışamaz hâle gelir. Uzun süren ishal ve sıvı alamama durumu, ani ve çok kan kayıpları, uzun süren kusmalar akut böbrek yetmezliğine sebep olabilir. Akut böbrek yetmezliği sonucu kanda ve hücre dışı sıvısında su, metabolik atıklar ve elektrolitler birikir. Bu durum, bu bölgelerde su ve tuz miktarının artması sonucu ödeme ve hipertansiyona neden olur.
Bu hastaların vücudunda potasyum tutulması tehlikeli bir durumdur. Çünkü kan plazmasındaki potasyum konsantrasyonu, normalin iki katı kadar artarsa öldürücü olabilir. Bu hastalarda diyaliz ile böbrek işlevleri normale döndürülmezse hasta 8 -14 gün içinde kaybedilir. Kronik böbrek hastalığı ise, zamanla nefronlarda gelişen işlev kaybı nedeniyle tüm böbrek işlevlerinin azalmasıdır.
Akut veya kronik olarak gelişen böbrek işlevlerinin kaybını tedavi edebilmek için hastalara böbrek nakli uygulanabilir veya hastalar diyaliz yoluyla tedavi edilebilir. Diyaliz, böbrek hastası bireyin kanının özel işlemden geçirilerek temizlenmesi ve temizlenen kanın bireye geri verilmesidir. İnce, yarı geçirgen zarla birbirine bağlı olan kanallardan kan geçirilir. Diyaliz makinesinde, zarın dışındaki kanda istenmeyen maddelerin difüzyonla geçtiği diyaliz sıvısı bulunur.
Kan hücreleri ve plazmadaki proteinler hariç diğer maddeler plazmadan diyaliz sıvısına veya diyaliz sıvısından plazmaya geçebilir. Diyaliz sıvısında kandan atılmak istenen maddelerin derişimleri düşük tutulur veya bu sıvı içerisinde bulundurulmazlar. Bu sayede uzaklaştırılmak istenen maddeler difüzyonla diyaliz sıvısına geçer. Bu geçiş, çözünmüş maddenin iki çözelti arasındaki konsantrasyon farkına bağlıdır
Diyaliz ile kan plazmasındaki üre, genellikle 100 -225 ml/dak oranında temizlenir. Bu durum, ürenin atılması için iki sağlıklı böbreğin birlikte çalışması ile karşılaştırıldığında diyalizin, iki katı kadar hızlı çalıştığını gösterir. Diyalizden sonra hastaların kendisini yorgun hissetmesinin sebebi budur.
Böbrek taşı oluşumu: İdrarla dışarı atılması gereken çözünmüş inorganik maddeler böbreğin işlevini yapamaması sonucu çökebilir. Böbrek taşları oluşur. Bu taşlar, vücuttan atılabilir veya boşaltım kanalını tıkayabilirler. Birkaç gün veya haftalar süren tıkanmalara müdahale edilmezse böbrek hasarı gelişebilir. Bazı kişilerde taş oluşumu, kalıtsal olarak görülmektedir. Böbrek taşları, çok şiddetli ağrılara neden olur. Böbrek taşları günümüzde şok dalgaları
Gut: Ürik asidin eklemler, böbrekler ve diğer dokularda birikerek kan ve idrardaki seviyesinin yükselmesiyle ortaya çıkan bir hastalıktır. Eklemlerde tekrarlayan ağrı ataklarıyla karakterize olmuştur. Kan ve idrardaki ürik asit birikiminin nedeni, ilgili enzimlerin bozulması veya böbrek rahatsızlıklarıdır. Aşırı miktarda kırmızı et tüketen kişilerde ürik asit düzeyi yükseldiği için gut hastalığına yakalanma riski artar.
Üremi: Protein metabolizması nedeniyle açığa çıkan üre, ürik asit, kreatinin gibi azotlu bileşiklerin vücut sıvılarında konsantrasyonlarının artması durumudur. Normal protein metabolizmasının devamlılığı için bu maddelerin vücuttan uzaklaştırılması gerekir. Üremi iştahsızlık, ağızda kötü tat ve koku, bulantı, kusma, yüksek tansiyon şeklinde belirtiler verir.
İdrar yolu enfeksiyonu: idrar yolundan mesaneye kadar ulaşan, çoğunlukla E. coli bakterisinin sebep olduğu enfeksiyonlardır. Belirti olarak; sık idrara çıkma, idrar sırasında ve sonrasında yanma hissi görülür. Enfeksiyonun sadece mesanede görülmesi “sistit” olarak adlandırılır. Tedavi sırasında kullanılan antibiyotiklere karşı direnç oluşumunun önlenmesi önemlidir.
BÖBREK SAĞLIĞINI KORUMAK İÇİN: • Günlük yeterli su alımına dikkat edilmelidir. • Doktor tavsiyesi olmadan bilinçsiz şekilde ilaç kullanılmamalıdır. • Böbrek taşlarının oluşumunu engellemek için, tüketilen besin çeşitlerine dikkat edilmeli ve idrar uzun süre tutulmamalıdır.
• Kalıcı böbrek rahatsızlıklarına neden olabilen diş çürükleri ve enfeksiyonlu hastalıklar, zamanında tedavi edilmelidir. • Boşaltımda etkili olan derideki gözeneklerin tıkanmaması için kişisel temizliğe önem verilerek düzenli banyo yapılmalıdır. • Düzenli egzersiz yapılmalı ve boşaltım organları soğuktan korunmalıdır.
- Slides: 26