BLSEL GELM KURAMLARI Bilisel Geliim Kuramlar Bireyin evresindeki
BİLİŞSEL GELİŞİM KURAMLARI
Bilişsel Gelişim Kuramları • Bireyin çevresindeki dünyayı anlama ve öğrenmesini sağlayan, aktif zihinsel faaliyetlerdeki gelişime “Bilişsel Gelişim” denir. • Bilişsel gelişim; bebeklikten yetişkinliğe kadar, bireyin çevreyi, dünyayı anlama yollarının daha kompleks ve etkili hale gelmesi sürecidir.
Bilişsel Gelişim Kuramları • Bilişsel Gelişim; zihinsel süreç içinde algılama, hatırlama, akıl yürütme, karar verme ve problem çözme gibi olgulardan meydana gelen değişikliklerin hepsidir (Atkinson ve diğerleri, 1999). • Ataç, bilişsel gelişimi bellek ve zeka gelişimi olarak tanımlamıştır. Zekayı ise; olayların anlam ve ilişkilerinden, sonuçlara varabilme yeteneği olarak ifade etmiştir (Ataç, 1993).
Bilişsel Gelişim Kuramları • Piaget, Bruner ve Vygotsky, çocuğun çevresindeki dünyayı, değişik yaşlarda nasıl ve niçin böyle gördüğünü ve algıladığını belirlemeye çalışmışlardır. • Bu bilim adamlarının yaptıkları araştırmalarda bilginin sosyal etkinlikler sonucu oluşturulduğu vurgulanmıştır (Driscoll, 1994).
PIAGET’IN BİLİŞSEL GELİŞİM KURAMI • Piaget (1965); bilişin gelişmesiyle ilgili temel görüşleri şöyle özetlemiştir: Organizmanın yapısı itibariyle, bireyin bir zihinsel kapasitesi vardır. Zihin beyin ve ilgili sinirlerin fonksiyonudur. Zihnin değişme ve kendini yenileme gücüne zeka denir. Bireyin bir de dış dünyası vardır. Dış dünya ile tecrübeler sırasında birey çevresiyle etkili bir şekilde etkileşerek kendi dışındaki bilgileri anlama yeteneğini ve bilme yöntemini geliştirir. Buna bilişin gelişimi ya da bilişsel gelişim denir (Ülgen ve Fidan, 1991).
• Bilişsel gelişim; her türlü gelişim alanlarıyla ilişkili ve işbirliği halinde gerçekleşen ve zeka gelişimini de kapsayan önemli bir gelişimdir. Okulöncesi çağ çocukların bir çok bilişsel görevi başarması beklenir. Örneğin; toplumsal ve fiziksel gerçekliğe ilişkin basit kavramları oluşturmayı öğrenme, bir vicdan geliştirme, konuşmayı öğrenme bilişsel görevlerden bazılarıdır.
• J. Piaget, gelişmeyi denge durumunun bozulması ve üst düzeyde yeniden dengenin kurulması olarak açıklamaktadır (Senemoğlu, 1998, 45). • Piaget’e göre bireyin bilişsel dengesi, yeni karşılaştığı olay, obje, durum ve varlıklarla bozulur. Birey çevresiyle etkileşimde bulunarak ve zihnindeki şemalarını kullanarak yeni yaşantılar, bilgiler kazanır ve çevreye uyum sağlar. Böylece, yeni ve üst düzeyde bir dengeye ulaşır. Yani öğrenme gerçekleşmiş olur.
• Piaget zeka testleri ile ilgili çalışmaları sırasında, aynı yaş gruplarındaki çocukların benzer yanlışları yaptıklarını gözlemiştir. Piaget, zihinsel etkinliklerin nasıl oluştuğu üzerinde yoğunlaşmıştır. • Piaget zihinsel gelişim süreçlerini, akıl yürütme işlemlerini biyolojik temelini de göz ardı etmeden inceleyerek bilime katkılarda bulunmuştur.
• Jean Piaget’e (1896 1980) göre, ‘genetik’ kavramı biyolojik kalıtımdan çok ‘gelişimsel büyüme’ ile eş anlamlıdır, ‘epistemoloji’ kavramı ise bilgi edinimi teorisidir. Böylece, ‘genetik epistemoloji’, çocukların bilgi edinimleri ile ilgili doğuştan gelen gelişim aşamalarının çalışması anlamına gelir (Bigge & Shermis, 1999, s. 18; Herganhahn & Olson, 1997, s. 282).
Piaget, ‘Genetik epistemoloji’ yi aşağıdaki kavramlar doğrultusunda açıklamaktadır: • Zeka: Piaget, çoktan seçmeli bir testte verilen cevapların doğruluğu ile zekanın belirlenmesine karşıdır. Piaget’e göre zeki bir davranış organizmanın optimal düzeyde hayatını sürdürebilmesi için koşullara uyum sağlamasıdır. • Diğer bir deyişle, zeka organizmanın ortam ile etkili bir şekilde ilişki içine girmesini sağlar. Organizma ve ortam sürekli değişeceği için ikisi arasındaki “zeka” da değişmelidir (Herganhahn & Olson, 1997, s. 281).
• Kısaca Piaget’e göre, her canlı yaşayabilmek için kendine uygun koşulları bulmaya çalışır. Bunu gerçekleştiren temel etken de onun zekasıdır. • Organizma, olgunlaşma düzeyine ve çevresiyle etkileşimlerine bağlı olarak değişik yaşantılar kazanır. Dolayısıyla organizmanın zeka düzeyine bağlı olarak gösterdiği performansta da farklılıklar vardır.
Zihinsel gelişim birbiri ile ilişkili dört faktörden etkilenir: • 1. Olgunlaşma: Fiziksel olgunlaşma, özellikle merkezi sinir sisteminin olgunlaşması. • 2. Tecrübe: Yakalama, hareket etme, somut objeler hakkında düşünme ve onlarla ilgili süreçler doğrultusunda düşünme. • 3. Sosyal etkileşim: Oynama, konuşma ve diğer insanlarla, özellikle çocuklarla iş yapma. • 4. Dengeleme: Olgunlaşma, tecrübe ve sosyalleşme süreçlerini bir araya getirerek zihinsel yapıyı inşa ve yeniden inşa etme. (Charles, 1992/2000, s. 1)
• Özümseme ve Uzlaştırma: Organizmanın bilişsel yapısında bir çok şema bulunmaktadır. Birinin bilişsel yapısına göre ortama verdiği cevaplar ‘özümseme’ dir. • Özümseme, yeni bir bilgiyi alma, bu bilgileri sürekli olarak toplanan bilgiler demetine uyduracak bir biçimde yorumlama sürecidir. Bilişsel yapı ile fiziksel ortamın bir çeşit birbirine uydurulmasıdır.
• Bilişsel gelişimin sağlanmasında özümleme tek başına yetersiz kalmaktadır. Şemayı yeni durumlara, objelere, olaylara göre yeniden biçimlendirme, şekillendirme sürecine “uzlaştırma (düzenleme)” adı verilmektedir. • Uzlaştırma , yeni oluşan şemaların eklenmesi ile bilişsel yapının modifiye edilmesidir.
• Özümseme ile yeni bilgiler ortamdan alınarak depolanır ve değiştirilir. • Uzlaştırma ile yeni bilgiler eski bilgilerin tekrar yapılandırılması ile ortaya çıkarılır (Bigge & Shermis, 1999, s. 18).
• Öğrenmede, ‘özümseme’ önceki deneyimler, • ‘uzlaştırma’ ise bilişsel yapılar anlamındadır (Herganhahn & Olson, 1997, s. 281).
• Şema: bilişsel yaklaşımın anahtar kavramlarından biridir. Piaget gelişimi, bir uyum yapma süreci olarak göstermektedir. Yaşamın başlangıcında bebekler basit reflekslere sahipken, çocukluk döneminde çevreden gelen uyarıcıların yarattığı ihtiyaçları karşılamak için davranış repertuarını aşamalı olarak geliştirirler. Çocuklar dünya ile başa çıkmak için, oyun ve diğer etkinlikler sırasında çevre ile karşılıklı etkileşim yoluyla, kavram geliştirir ve modeller oluştururlar. Bu modellerin tümü şema kavramını oluşturur.
• Şema: Açık veya gizli davranışların birbirine geçtiği genel bir potansiyel sınıftır. Şema ayrıca organizmanın bilişsel yapısında bir eleman olarak da düşünülebilir (Herganhahn & Olson, 1997, s. 296). • Şema organizmanın fiziksel ortama nasıl cevap vereceğini belirler. Çocuk büyüdükçe ortamdaki değişimler onu etkiler ve şema çocuğun da değişmesini sağlar (Herganhahn & Olson, 1997, s. 282).
• Şema, dünyayı algılamada kullanılan bilgi, prosedür ve ilişkilerdir. Şema bilişsel gelişim açısından çok önemlidir. Çünkü, bilişsel gelişim tamamen mevcut şemalara bağımlıdır. Hiçbir bilgi kendi başına mevcut şemalardan bağımsız olarak hafızada ayrı bir yere yerleştirilemez (Selçuk, 1996, s. 66, 67).
• Bazı yazarlar, herkes için genel bilme yollarına, yapılarına bilişsel yapı adını verirlerken, bir çocuğa özgü belirli bilme yollarına, yapılarına da şema adını vermektedirler.
• Dengeleme: Dengeleme, yüksek düzeyde adaptasyonu sağlamak için kişinin deneyimlerini organize etmesidir. • Özümseme ve uzlaştırma mekanizmaları dengeleme ile çalışır ve zihinsel gelişimi sağlar (Herganhahn & Olson, 1997, s. 284).
• Uyum (Interiorization): Bilişsel yapı daha anlaşılır olduğunda ortama uyum sağlamada daha fazla zihinsel işlemler üzerine eğilimin artmasıdır. Interiorization açık şekilde değil zihinsel olarak uyumu göstermektedir.
Gelişim Dönemleri: • Gelişim dönemleri, 2 7 yaş (2 4 ve 4 7), 7 11 veya 12 yaş, 11 veya 12 – 14 veya 15 yaş olarak (Herganhahn & Olson, 1997, s. 286) , • 0 2 yaş, 2 7 veya 8 yaş, 7 veya 8 – 12 yaş ve 12 15 yaş (Bigge & Shermis, 1999, s. 18) , • 0 2 yaş, 2 6 yaş, 6 12 yaş ve 12 21 yaş (Selçuk, 1996, s. 25) olarak çeşitli kaynaklarda farklı şekillerde ayrılmaktadır.
Tablo: Piaget’in bilişsel gelişim dönemleri ve temel özellikleri Evreler Ortalama Yaşlar Duyusal motor (0 -2) İşlem öncesi dönemi (2 -7) • Sembolik işlem dönemi • Sezgisel işlem dönemi (2 -4) (4 -7) Somut işlemler dönemi Soyut işlemler dönemi (7 -11) (11 yaş +) Temel özellikleri • Kendisini dış dünyadan ayırt etme, • Amaçlı davranışlara başlama, • Nesnenin sürekliliğini kazanma, • Taklit ve oyunlar yapma. • Dili kullanmayı, nesneleri imgeler ve sözcüklerle belirtme, • Tek yönlü sınıflandırma yapma, • Ben merkezlilikte azalma, • Mantıksal düşünme yeteneğinde gelişme, • Sayı(6), kütle(7) ve ağırlık(9) korunumu kavramlarını edinme, • Üst düzeyde sınıflama yapma, • Somut yollarla problem çözme. • Soyut düşünme, • Bilimsel yöntemle problem çözme, • Fikir dünyasıyla aktif olarak ilgilenme.
• Her ne kadar Piaget bu basamakları belirlemişse de daha sonra yapılan çalışmalar bunların değişik ülkelerdeki ekonomik, kültürel ve sosyal yapıya göre farklılıklar gösterdiğini ortaya koymuştur.
• Bu zihinsel gelişim evrelerini bilen bir fen bilimleri öğretmeni öğrenmeyi kolaylaştırabilir. Burada öğretmen öğrencilerinin hangi evrelerde olduklarını tespit ederek eğitim öğretim faaliyetlerini ona göre düzenler. Böylece öğrencileri için çok soyut ve çok karmaşık olan kavramları öğretmekten kaçınabilir. Ayrıca, Piaget kuramını bilen bir fen öğretmeni öğrencilerinin evreler arasında bir üste geçişini hızlandırabilir ve bilişsel gelişimi kolaylaştırabilir.
Duyu-Hareket (Motor) Dönemi (0 -2 yaş): • Duyu-Motor Dönemi: Bebekler bilgiyi çevreyle olan fiziksel yaşantılar yoluyla kazanırlar. Duygusal izlenimler ve motor etkinlikler ön plandadır; gerçek bir “düşünce” henüz yoktur. Şema oluşturmada kullanılan refleksler bilişsel gelişimin başlangıç unsurlarıdır. Bu dönemdeki bebeklerde nesnelerin devamlılığı yoktur ve taklit yeteneği gelişmeye başlar. Bu dönemin sonunda bebek, motor ve duygusal etkinliklerinin koordinasyonunu geliştirir, karmaşık olmayan zihinsel işlemlere ve konuşma ve sembolik düşünce başlar (Selçuk, 1996, s. 70, 71).
• Piaget’e göre, bebek çeşitli duyguların etkisi altında yaşama başlar. Zamanla duygu ve hareketler arasında bağlantılar kurar. Eşyaları fark edip, onlara zaman ve mekan içinde dokunmaya ve aralarındaki ilişkiyi öğrenmeye yönelir. On iki on sekizinci aylarda çocuklar çok etkin ve hareketlidirler. Merakları artmıştır. Dolap ve çekmeceleri karıştırırlar. Piaget’nin bilişsel gelişim aşamalarına göre çocuk, duyusal motor döneminin üçüncül döngüsel tepkiler aşamasındadır. Bu dönem deneme araştırmalarla karakterizedir. Çocuk deneme yanılma yoluyla basit sorunları çözebilir ve değişik şekil ve büyüklükte çeşitli araç gereci manipüle ederek, şemalarını genişleterek ya da yeni şemalar oluşturarak bilişsel gelişimini sağlar (Bilir 1995, Foster 1989, Schuster 1980, Thompson 1990, Uluğ 1997).
• Çocuğun daha sonraki yaşlarda çevresel uyumunun sağlıklı olabilmesi için bu dönemdeki deneme araştırma girişimlerini rahatlıkla yürütebileceği ortam ve araç gereçlerin sağlanması önemlidir. • Bu dönem için karton kutular, basit yapbozlar, fırça ya da kürek gibi küçük (minyatür) eşyalar, gösterişli resimli kitaplar, mum boyalar uygun oyun araç gereçleridir. Bu gibi çeşitli oyuncaklar çocuğun tekrar denemeler yapmasına ve böylece şemalarının gelişmesine katkıda bulunur (Bilir 1995, Thompson 1990).
• Duyusal motor dönemin sorun çözme (zihinsel birleştirmelerle yeni yöntemler bulma) dönemi 18 24 aylar arasıdır. Çocuk önceden elleriyle dokunarak sorun çözmeye çalışırken bu dönemde, eski deneyimlerinden yararlanarak sorunları çözmek için yeni yollar aramaya başlar. Bu dönemde anımsama, plan yapma, hayal etme, sembolik oyun ve taklitler önemli olmakla birlikte henüz mantıklı davranışlar sergilenmez. Yine bu dönemde çocuk “dramatik oyunu” oynamaya başlar (Uluğ 1997).
İşlem öncesi dönemi (2 -7): • İşlem Öncesi (Pre-operational) Dönem: 2 7 yaş arası dönem olup, bu dönemde birey sözcük dağarcığını zenginleştirerek dilini geliştirir ve benlik kavramını oluşturur. Çocuk tümüyle ben merkezli bir düşünme yapısına sahiptir. Bu yaşlardaki çocuklar kendi görüşlerinin olabilecek tek görüş olduğuna inanırlar, çevrelerindekilerin kendilerininkinden daha farklı bakış açılarına sahip olabileceklerini anlayamazlar. Bu dönemdeki çocuklarda korunum fikri gelişmemiştir. Dönemin sonuna doğru ilerledikçe ben merkezli düşünce gittikçe azalmaya ve yerini mantıklı düşünceye bırakmaya başlar. Böylece somut işlemler dönemine geçilir.
• 2 4 yaşlarındaki çocuk, gözünün önünde bulunmayan ya da hiç mevcut olmayan nesne, olay, kişi, varlığı temsil eden semboller geliştirir (Selçuk, 1996, s. 72). • Belirli sınıflamaları benzerliklerine göre yapmaya başlarlar.
• 4 7 yaşındaki çocuklar mantık kurallarına uygun şekilde düşünmek yerine, olayları sezgilerine dayanarak açıklar ve neden gösterirler. Onlar aşağıdaki konularda çok zayıftırlar: – – – Olayların sırasını açıklama İlişkileri özellikle sebep sonuç ilişkisini açıklama Sayıları ve ilişkilerini anlama Başka konuşmacıları doğru olarak algılama Kuralları hatırlama ve anlama
• Bu dönemde sembolik düşüncenin yanında konuşma becerisinin de gelişmesi ile çocuk oyuncak, eşya ve değişik nesnelerle sürekli konuşur. Çocuk tek başına oyun oynasa da oyunda başka kişiler varmış gibi onlarla konuşur. Sembolik düşüncenin oldukça iyi gelişmiş olmasıyla da çocuk görmediği şeyleri bile hayal eder. Sembolik ve yaratıcı oyun, çocuğun çeşitli sorular sorup yanıtlar almasını sağlar. Çocuğun çevreye yönelik izlenimleri de bu şekilde gelişir. Sayı, alan, nicelik gibi kavramlar sembolik ve “farz ederek” oynanan oyunun yedi yaşına dek sürmesi sonucunda zaman içinde giderek gelişir. Bu oyun şekli tam anlamı ile bir asimilasyon olayıdır. Sonuçta çocuk, daha önce benimsediği imge ve sembollerle, düşünme işlemini tekrarlar ve yeni düzenlemeler yaparak düşünme sisteminin gelişimini sağlar (Foster 1989, Schuster 1980, Uluğ 1997).
• Uluğ’a (1997) göre Piaget, oyuna biyolojik bir işlev gözüyle bakarak, oyunun aktif olarak tekrarlandığını, çeşitli deneyimlerle oluştuğunu ve yeni durum ve deneyimlerin psikolojik olarak sindirilme olanağını sağladığını savunur. Piaget bebeklikle birlikte, tıkırdatılan oyuncak ile başlayan oyunun, bir öyküyü canlandırma ya da satranç oynamaya dek gidebileceğini vurgular (Schuster 1980).
Somut işlemler dönemi (7 -11): • Somut İşlemler: Çocuklar sayı kavramlarını, ilişkileri, süreçleri ve benzerlerini geliştirir. Zihinsel olarak problemleri düşünme yeteneğini geliştirir, ama soyut değil her zaman somut objeler ifadesinde düşünürler. Onlar büyük ölçüde kuralları anlama yeteneğini geliştirirler.
• 7 11 yaş arası dönem olup, ilköğretimin ilk beş yılına denk gelir. Bu dönemde bireyin sınıflama, sınıflandırma, karşılaştırma, dört işlem yapma ve dönüştürme gibi becerileri gelişir, çocuğun işlemleri muhakeme edişi mantıklı bir hale gelir. İşlem öncesi dönemde çözülemeyen korunum problemleri bu dönemde çözülür. Somut işlemler döneminde çocukların bilişsel yapıları bazı problemleri zihinsel olarak çözebilecek düzeye gelmiş olmakla birlikte, bu dönemde bir problemin çözülmesi somut nesnelerle bağlantılı olmasına bağlıdır. Somut işlemler dönemi zihinsel işlem yapma yeteneğinin henüz gelişmediği işlem öncesi düşünce ile mantık işletme yoluyla muhakeme yapabilen soyut düşünce arasında bir geçiş dönemi olarak kabul edilebilir.
Soyut işlemler dönemi (7 - üstü yaş): • 11 yaş ve sonrası dönem olup, bu dönemde bireyde ayırt etme, değişkenleri belirleme ve kontrol etme, hayal kurma, soyut kavramları algılayabilme gibi beceriler gelişir. Genelleme, tümdengelim, tümevarım gibi zihinsel işlemler yapılabilir. Birey kendi düşünce süreçlerinin farkındadır, kendi düşüncelerini eleştirir, diğer bilinen gerçekleri ölçüt alarak kendi yargılarının doğruluğunu yoklayabilir. Son dönem olan bu dönemden sonra bilişsel yapıda niteliksel bir gelişme ortaya çıkmaz. Ancak geliştirilen yaşantılara bağlı olarak niceliksel gelişmeler her zaman mümkündür.
• Öğrenciler soyutlamaları kullanmayı düşünmeye başlarlar. Her konuda kuramları formüle ederler, gerçek olanlardan başka olasılıklarla ilgilenirler. Onlar yetişkinin düşünme düzeyine ulaşmaktadır (Charles, 1992/2000, s. 2, 3).
Kavram gelişimi ve Vygotsky • Rus psikoloğu Lev Vygosky (1978), çocuğun sosyal çevresinin bilişsel gelişimde önemli bir rolü olduğunu ileri sürmüştür. Çocuklar, çevresindeki kişilerden ve onların sosyal dünyalarından öğrenmeye başlamaktadırlar. Çocukların kazandıkları kavramların, fikirlerin, olguların, becerilerin, tutumların kaynağı sosyal çevreleridir. Çocuğun içinde yaşadığı çevre, kültür, ona sağlanan uyarıcıların türünü ve niteliğini belirler. O halde, bilişsel gelişimin kaynağı, kişisel psikolojik süreçlerden önce, insanlar ve kültür arasındaki etkileşimdir.
• Vygotsky, Piaget’in bilişsel gelişim hakkındaki teorilerine ciddi anlamda karşılık veren ilk kişidir. Vygotsky, öğrenme süreci ve dolayısıyla öğrencinin düşünce gelişimi ile ilgili araştırmalarında, hem öğrenciyi hem de öğretmeni merkez almıştır. O, öğretmeni, öğrencinin bildiği ile ona kazandırılması gereken bilgiye ulaşılmasında kurulması gereken köprünün mimarı olarak görür. Ona göre, öğretmen var olan düzey ile ulaşılması gereken öğrenme düzeyi arasındaki süreci yapılandırır (scaffolding).
• Vygotsky, Piaget gibi öğrencinin etkinliğinin öğrenmenin merkezinde olması prensibine inanmakla birlikte, bu etkinlikte öğretmenin veya daha iyi bilen birinin kontrolünun oldukça fazla olması gerekliliğini öne sürmektedir. Öğrenmenin yapılandırılmasında öğretmenin üstlendiği görev, öğrencinin anlayış gelişimini desteklemek ve şekillendirmektir. Öğretmen, bunu yaparken dikkatini öğrenme etkinliğinin temel niteliklerine yöneltmeli ve yoğunlaştırmalıdır (C. Kyriacou, "Direct teaching" in C. Desforges (ed. ) An Introduction To Teaching: Psychological Perspectives, Blackwell, Oxford, 1995, s. 119. ).
• Vygotsky’e göre, çocuğun gelişiminin ilk günlerinden itibaren, çocuğun etkinlikleri sosyal davranış sistemi içinde kendine has bir anlam kazanır. Bu etkinlikler, kesin bir amaca yöneliktir ve çocuğun çevresinin oluşturduğu prizmadan kırılarak çocuğa yansır. Yani, çocuğun bir objeyi algılarken izlediği yol doğrudan kendisi ile obje arasında kurulan iletişim değildir. Bu iletişim bir başka kişi aracılığıyla gerçekleşir (G. R. Tharp, and R. Gallimore, Rousing Minds to Life: Teaching, Learning, and Schooling in Social Context, Cambridge University Press Cambridge, New York, 1988, s. 28. ).
• Vygotsky, bireyde iki tane gelişim düzeyi olduğunu tespit eder. İlk düzey, asıl gelişim düzeyidir ki, bireysel problem çözme ile sınırlıdır. İkinci düzeyi, "ileri gelişim düzeyi/alanı" (the zone of proximal development) olarak adlandırabiliriz. Bu aynı zamanda asıl gelişim düzeyi ile potansiyel gelişim düzeyi arasındaki uzaklıktır ki yetişkin rehberliğinde veya daha yetenekli sıra arkadaşları ile yapılan işbirliği şeklindeki problem çözme ile sınırlıdır (a. g. e. , s. 28 30. ).
Dil Gelişimi • Vygotsky’nin en önemli tespitlerinden biri, bireyin öğrenme sürecinde kendisi için kendinin sağladığı yardımdır (P. Sutherland, Cognitive Development Today: Piaget and his Critics, Paul Chapman, London, 1992, s. 46. ). • Çocuk dili aktif olarak kullanmaya başladığı andan itibaren, gözleriyle ve elleriyle olduğu kadar sesli konuşarak da problemleri çözümler. Bu durum, aslında hayat boyu sürecek bir deneyimdir (a. g. e. , s. 72. ). • Birçok yetişkinin sesli düşünmesi de aslında çocukken edinilen bu davranışın devamı niteliğinde öğrenmede yararlı bir stratejidir.
• Vygotsky, çalışmalarını, bilişsel gelişimde "sözlü düşünce" (verbal thought) gibi dilin spesifik rolü üzerine yoğunlaştırmıştır. Onun çalışmalarından istifade yoluyla Bruner, bilginin anlaşılmasındaki üç önemli süreci tanımlar: a) Fiziksel deneyime ve duyulara dayalı olarak canlandırma/rol yapma ya da yaparak yaşayarak öğrenme (enactive) (bir yeri ziyaret etme veya araç gereç kullanma gibi); b) deneyimlerin özünü resmetme (iconic) (resimler, haritalar, şemalar, modeller gibi) ve c) kavramları sembollerde veya dilde organize etme (symbolic) (kavramları yazarak ya da sözle ifade etme gibi).
• Bruner, bu süreçleri birbirinden farklı veya ayrı olarak değerlendirmez. Bunların birbirini tamamlayan süreçler olduğunu düşünür. Bunları katı sınırları olan ve önem sırasına göre geçilmesi gereken öğrenme süreçleri olarak da görmez. Ona göre, özellikle, tarih derslerinde öğrencilere sorulan soruların veya verilen materyallerin onları bir yöne doğru itmesi veya herkesin "öğretmenin istediği tarihsel gerçeğe ulaşması" gibi bir şey söz konusu değildir. Asıl olan, bu süreçlerin yaşanarak tarih derslerinde de sorgulama, hüküm verme gibi temel becerilerin kazanılması yoluyla belirsizlik ve olasılık faktörlerinin hesaba katılmasıdır (H. Cooper, The teaching of History in Primary Schools: Implementing the Revised National Curriculum, David Fulton, London, 1995, s. 20. ).
• Bireyin dil gelişimi ile onun tarih düşüncesinin gelişimi arasında olumlu veya doğrudan bir ilişkinin mevcut olduğunu söyleyebiliriz. Ausubel ve diğerlerine göre, kavramların öğrenilmesinde dilin çok önemli bir rolü vardır. Dil, soyut ve karmaşık kavramların öğrenilmesinde, zihinsel işlemleri yansıttığı gibi sınırlar da. Dil, aynı zamanda kültürel birlikteliğin de sembolüdür ve bireyler arası bilişsel iletişimin kaynağıdır (D. P. Ausubel, J. D. Novak, and H. Hanesian, Educational Psychology: A Cognitive View, Holt, Rinehart and Winston New York, 1978, s. 105. ). • Donaldson, okumayı yeni öğrenen çocuğun, önemli bir düşünce kanunu olan kavramsal anlamayı keşfetmek üzere olduğunu söyler. Dolayısıyla, birey, yazılı kelimelerin taşıdığı anlamların farkında olmakla, kendi düşünce ufkunun sınırlarını da belirler (M. Donaldson, a. g. e. , s. 74. ).
Dil kazanımına ilişkin ortaya atılan başlıca kuramlar şunlardır: • Davranışcı kuram: Bu kuram dil kazanımında bebeğin konuşanları taklit etmesi ve erişkinlerin ödüllendirmelerle bebeğin çıkardığı sesleri desteklemeleri üzerinde durur. • Biyolojik kuram: Bu kuramda, doğuştan getirilen yetenekler ve dil öğrenimine bebeğin bir şekilde programlanmış olduğu açıklanır. Beyin gelişiminin önemi vurgulanırken, dilin öğrenilmesinde kritik dönemler bulunduğuna işaret edilir, genel bilişsel gelişim ve olgunlaşmanın dil kazanımındaki en önemli etken olduğu üzerinde durulur. • Sosyal etkileşim kuramı: Bu kuramda ise dilin öğrenildiği sosyal ve kültürel ortamdan etkilendiği belirtilir.
Dilin Öğrenilmesiyle İlgili Kuramlar • Çocukların dili nasıl öğrendiği konusunda klasik koşullanma kuramları ve modern psikolinguistik kuramlar birbirinden farklı görüşler ortaya çıkarmışlardır. • Klasik koşullama kuramına göre, konu şöyle açıklanabilir. Çocuk değişik sesler çıkardığında, ona bakan kişi (anne, bakıcı, anne vb. ) onu kucaklayarak ya da gülümseyerek ödüllendirir. Çocuk tekrar bu sesleri çıkarır, böylece çocuğun kendiliğinden çıkardığı bir ses, belirli bireyle koşullanma durumuna dönüşür. Edimsel koşullanma kuramının öncülerinden Skinner’e göre, çocuk diğer davranışlarını nasıl öğreniyorsa, dili de aynı öğrenme süreçleri içinde öğrenir. Tek farkı, çocuğun çevresini el kol hareketleriyle değil, söz ifadeleriyle etkilemesidir.
• Modern psikolinguistik kuramını, dilbilimci Chomsky’nin etkisi altında kalan psikologlar geliştirmişlerdir. Bu kurama göre, bireyler doğuştan dil öğrenme yeteneğine sahiptir. İnsanlar dili konuşmak üzere doğumdan önce programlanmıştır. Bu genetik programı, çevre harekete geçirir. Bebek hangi koşullarda olursa olsun, çevrede konuşan olduğu sürece konuşmayı öğrenmeyi sürdürür. Bebek dili öğrenirken yalnızca bir dizi sözcükleri değil, bu sözcükleri bir dizi haline getirmesine olanak veren gramer kurallarını da öğrenir. Bu kuram, bireyin biyolojik yapısına birinci derecede önem verir. Bireyin “biyolojik dil programı” ile doğduğunu vurgular. Çevre koşulları ise çocuğun hangi dili, hangi sözcükleri kullanacağını belirler.
Chomsky’e göre dil gelişimi • Üretimci teorinin esasları Noam Chomsky’nin 1957 yılında “Linguistic Structures” adlı kitabını yayınlaması ve buna bir takım insanların destek vermesiyle çıkmıştır. Seneler geçtikçe taraftarlarının sayısı çoğalmış ve günümüzde dilleri incelemede konuşanın görüşünü düşünmeye başlamasından onu sözlü veya yazılı olarak ifade etmesine kadar tamamlanan işlemin açıklanmasında en önemli teorilerden birisi olmuştur.
• Bu görüşün esas öncüleri Chomsky ve Lenneberg’dir. Ancak bu bilim adamları, çavresel etkilerin dil gelişime olan etkilerini de göz ardı etmemektedirler. • Dil gelişimini psikolojik ve biyolojik temellere bağlayan kuramlara “Psikolinguistik Kuramlar” denir.
• Modern psikolinguistik kuramını, dilbilimci Chomsky’nin etkisi altında kalan psikologlar geliştirmişlerdir. Bu kurama göre, bireyler doğuştan dil öğrenme yeteneğine sahiptir. İnsanlar dili konuşmak üzere doğumdan önce programlanmıştır. Bu genetik programı, çevre harekete geçirir. Bebek hangi koşullarda olursa olsun, çevrede konuşan olduğu sürece konuşmayı öğrenmeyi sürdürür. Bebek dili öğrenirken yalnızca bir dizi sözcükleri değil, bu sözcükleri bir dizi haline getirmesine olanak veren gramer kurallarını da öğrenir. Bu kuram, bireyin biyolojik yapısına birinci derecede önem verir. Bireyin “biyolojik dil programı” ile doğduğunu vurgular. Çevre koşulları ise çocuğun hangi dili, hangi sözcükleri kullanacağını belirler.
Tablo: Yaşamın ilk beş yılında dil gelişiminde görülen temel aşamalar: Doğumdan 1 aya kadar Ağlama evresi Ağlamanın dışında başka sese rastlanmaz. 2 -5 ay Babıldama evresi Bebek “agu” sesleri çıkarır. 6 -12 ay Çağıldama-heceleme evresi Bebek sesleri kendine tekrar eder. İlk kelime. Bir sesi, bir nesneyi veya olayı belirtmek için tutarlı ve düzenli biçimde ilk defa kullanılır. 12 ay 12 -18 ay Tek sözcük evresi Cümle yerine kullanılan tek kelime. İki heceli/kelimeli ifadeyi ilk defa kullanır. 18 -24 ay Telgrafik konuşma evresi Kelimelerin Birleştirilmesi İki kelimeyi bir cümle içinde sık kullanır. 24 -60 ay İlk Gramer süreci Kelime hazinesi artar, cümlelerde kullanılan kelime sayısı artar. Fiillerin zamanlarında değişiklik yaparak, kelimelere yeni ekler getirerek daha karmaşık gramer kurallarına uygun yapılar kullanmaya başlar.
• Üretimcilere göre bir dili konuşan kimselerin tümünün o dilin ses sistemini, kelime yapısını ve cümle yapısını mutlaka bilmesi gerekir. Aksi halde duymadığını veya bilmediğini ifade edemez ve bunlarla ilgili cümleler kuramaz. Bir dili iyi bilen herkes o dilde daha önce duymadığı veya kullanmadığı herhangi bir cümleyi veya ibareyi rahat bir şekilde anlar. Anlama ve bulma işlemi özü teşkil eder. Yeni cümlelerin üretilmesi, duymadığımız veya önceden okumadığımız ifadeleri anlayabilmemize imkan sağlayan şey ise dil yeteneğimizdir. Örn; Bir matematik öğretmeninin daha önceden toplamasını veya çıkarmasını yapmadığı iki işlemi çözümlemesine benzer. Bu çözümlemenin kaynağı matematik kurallarını bilme, bu kuralları sayısız örnekler üzerinde uygulama gücüdür. Böylece daha önceden karşılaşmadığı herhangi bir işlemi bu yetenek ve güç sayesinde çözümlemektedir. Burada dikkat edilecek husus, öğretmenin matematiksel yeteneği önceden çözümlediği problemlerin aynısını çözümlemesi yoluyla elde ettiği tecrübesi değil daha önce karşılaşmadığı fakat aynı kurallara tabi olan işlemleri çözümleme yeteneğidir. Dil öğrenen bir kimsenin dilsel yeteneği, duyduğu şeyleri tekrarlamadaki hafıza gücü değil, öğrendiği kuralı sayısız dil araştırmalarında anlama ve yeni şeyler üretme şeklinde uygulama gücüdür.
Ahlak Gelişimi • Ahlak, bireyin doğru ile yanlışı ayırt edebilmesini sağlayan ilkeler bütünüdür. • Ahlak gelişimi konusunda ilk modellerden birini Piaget geliştirmiştir. Daha sonraları Kohlberg, Piaget’in kuramını revize ederek kendi adıyla yeni bir kuram geliştirmiştir.
Piaget’in ahlak gelişimi kuramı: • Piaget’e göre ahlak gelişimi, çocuğun bilişsel gelişimine bağlı olarak arkadaş çevresiyle olan sosyal etkileşimi çerçevesinde gerçekleşmektedir. • Piaget, bu dönemleri, ahlak öncesi dönem, dışa bağımlı dönem ve özerk dönem olarak adlandırmıştır.
Piaget’in ahlak gelişimi kuramı: • Piaget'ye göre doğumdan 4 5 yaşlarına kadar çocuklar ahlâk öncesi dönemdedirler. Ben merkezcilik eğilimleri nedeniyle kendi dışındaki bireylerin görüşlerini dikkate alma konusunda önemli güçlükler yaşarlar. Bu yaşlara değin kuralların varlığından bile habersiz olan çocuk, özellikle de oyun etkinliklerinde diğer çocuklarla olan sosyal ilişkileri içinde giderek uyulması gerekli olan kurallar olduğunu kavrar, ilköğretime denk düşen 6 10 yaşlar arasındaki dışa bağımlı dönemde çocuklar için bu kurallar değiştirilemez gerçeklerdir ve her hal ve koşulda herkesin bu kurallara uyması gerekir. Bu durumda çocuk istemeyerek de olsa kural dışı yapılmış olan bir davranışı, davranışın sonuçlarına bakarak değerlendirir. Örneğin bilerek bahçeden bir çiçek koparan çocuktan, farkında olmadan üç çiçeği ezen bir çocuk daha fazla cezalandırılmalıdır.
Piaget’in ahlak gelişimi kuramı: • Özerk dönem olarak adlandırılan ikinci dönemin başlangıcından itibaren, 11. yaşla birlikte çocuklar, kendi dışlarında oluşturulmuş olan kuralların değiştirile mez olmadıklarını, istenirse anlaşarak kuralları değiştirebileceklerini farketmeye başlarlar, Ayrıca ihlal edilen bir kuralla ilgili bir ahlâkî yargıda, kuralın ihlâl edil miş olmasından öte, bu davranışı haklı kılacak bir nedenin olup olmaması belir leyici olur. Üzerinde anlaşılan bir kurala uymamış olma biçiminde bir davranış görüldüğünde, örneğin hastalık nedeniyle herhangi bir kurala uymama halinde, kuralı ihlâl eden haklı bulunabilir. Kuralı çiğneme davranışı, sonuçlarına göre de ğil, niyete ve koşullara göre değerlendirilir.
Kohlberg’in Ahlak Gelişimi Kuramı: • Piaget'nin ahlâk gelişim kuramının boyutlarını daha da geliştiren Kohlberg, kendi kuramını ingiltere, Malezya, Tayvan, Meksika ve Türkiye'de köy ve kentlerde gerçekleştirmiş olduğu araştırma bulgularına dayandırmıştır. Tablo 3'de de görüldüğü gibi Kohlberg ahlâk gelişi mini her biri iki evreden oluşan ve gelenek öncesi, geleneksel, gelenek sonrası düzeyler olarak adlandırılan üç düzey içinde ele almıştır. Kohlberg'e göre birey karşıya kaldığı bir durum hakkında ahlâki yargıda bulunurken, bir ikilem içindedir ve bu ikilemlere vereceği ahlâkî tepkiler sonucunda giderek kendi ahlâk anlayışını oluşturmaktadır.
Tablo 3: Kohlberg’in ahlak gelişimi kuramı:
Oyun • Oyun sağlıklı bireylerin gelişiminde önemli bir öğe olmasına karşın oldukça soyut, anlaşılması güç bir kavramdır (Schuster 1980). Yüzyıllar boyunca kuramcılar tarafından incelenmiştir. • Oyun, belli bir amaca yönelik olan yada olmayan, kurallı ya da kuralsız gerçekleştirilen fakat her durumda çocuğun isteyerek ve hoşlanarak yer aldığı, fiziksel, bilişsel, dil, duygusal ve sosyal gelişiminin temeli olan, gerçek yaşamın bir parçası ve etkin bir öğrenme sürecidir (Bilir 1995).
• Çocuk büyüdükçe oyunun özellikleri değişir ve uygun oynama olanağına sahip olduğu ortamlarda gizil güçlerini en üst düzeye geliştirme olanağına sahip olur. Çocuk oyun aracılığıyla duygusal yönden rahatlar ve çevresindeki bireylerle ilişkisinde kendisine düşen rolü oynayarak kişilik gelişimini sürdürür (Thompson 1990). • Özellikle, iletişim sırasında tepkileri açık olmayan çocuklara yardımcı olmak güçlükleri olan bir süreç olduğundan, bu çocuklara yardım etmede oyun türü, oyun sırasındaki ifadeler, çizdiği resimler çocuğun ruhsal durumunu ortaya koymada önemlidir (Bilir 1995). Hastanedeki çocukların fiziksel ya da psikolojik nedenlerle çevreleri ile etkileşimlerinin engellendiği, ya da oyun oynayamadıkları durumlarda, depresyon, yetersiz büyüme, gelişme ve öğrenme, stres ya da oryantasyon bozukluğu gibi sorunlar yaşadıkları bilinmektedir (Gillis 1989).
• Erikson’a göre oyun, çocuğun yenilgiler, acılar ve yaşamda karşılan hayal kırıklıklarına kendini hazırlamak için kullandığı bir araçtır (Schuster 1980). • Çocuklar manevi değerlerinin bir kısmını da oyun sırasında diğer çocuklarla etkileşimleri sonucunda geliştirirler. Başka çocuklarla birlikte oynama 1 3 yaş döneminden sonra görülür. Kurallı oyunlar ise özellikle ilkokul döneminde önem kazanır (Schuster 1980, Yiğit 1995).
• Piaget oyun gelişiminin saf bireysel süreçlerden ve doğuştan gelen özel sembollerden, toplumsal oyuna ve ortak sembolizme doğru ilerlediğini belirtmektedir. Oyun, çocuğun zihinsel yapısından kaynaklanır ve ancak bu yapı tarafından açıklanabilir. Oyun, özümlemenin uyum sağlamadan farklılaşması ile başlayan bir etkinlik biçimidir ve özellikle özümleme kendi başına işlevde bulunabildiği zaman ortaya çıkar. Tasarımlama yeteneğinin doğuşuyla birlikte, özümlemenin kendisi için yapılan özümleme, yalnızca çarpıtıcı değil, aynı zamanda önceden tasarlanmış gibi yapmanın kaynağı durumuna da gelir. Dolayısıyla, oyun, çocuğun, geçmiş yaşantılarını, egonun gerçekliğe boyun eğmesi için değil doyuma ulaşması için bastırmasını sağlar. Bu bakımdan, oyun, gerçekliği nesnel olarak kavrama gereksiniminden çok, sempatik ve yumuşak bir biçimde anlama gereksinimini yansıtmaktadır.
• Piaget’in oyun kuramı, zeka gelişimi ile yakından ilişkilidir. Piaget her organizmanın gelişiminde asimilasyon (özümleme, benzetme, uydurma, sindirme) ve akomodasyon (uyma, uyuşma, yerleşme) olarak iki temel öğenin önemi üzerinde durur (Foster 1989, Uluğ 1997, Yiğit 1995). • Uluğ’a (1997) göre Piaget, oyuna biyolojik bir işlev gözüyle bakarak, oyunun aktif olarak tekrarlandığını, çeşitli deneyimlerle oluştuğunu ve yeni durum ve deneyimlerin psikolojik olarak sindirilme olanağını sağladığını savunur. Piaget bebeklikle birlikte, tıkırdatılan oyuncak ile başlayan oyunun, bir öyküyü canlandırma ya da satranç oynamaya dek gidebileceğini vurgular (Schuster 1980).
• Vygotsky, oyunun basit bir biçimde bilişsel gelişimi yansıttığını düşünmekten çok, bilişsel gelişime önemli bir biçimde katkıda bulunduğunu düşünmektedir ve oyunu temelde toplumsal bir etkinlik olarak görmektedir. Vygotsky, insanlardaki oyun etkinliğinin biyolojik temellerini, bu tür eğilimler hayvanlarda da gözlemlenebildiği ve sembolizm yeteneğinin insanların kalıtsal doğalarının bir parçası olduğunu kabul ettiği için kesinlikle yadsımamaktadır. Ancak bu yeteneklerin gerçekleşmesinin ve biçimlenmesinin, toplumsal grupların ortak ve ayrıntılı bir biçimde oluşturulmuş olan sembolik ve kuralsal sistemlerinin aracılık ettiği toplumsal bir süreci içerdiğini ve bu sürecin doğasının da psikoloji için önemli bir sorgulama konusu olduğunu belirtmektedir.
• Vygotsky'ye göre, gerçek oyun 3 yaş dolaylarında, sosyodramatik oyundan ayrı tutmadığı mış gibi oyunla başlar. Ona göre, oyun daima toplumsal bir sembolik etkinliktir. Oyun tipik bir biçimde tek bir çocuktan fazlasını kapsamaktadır; ve oyun parçalarındaki konular, öyküler ya da roller, çocukların kendi toplumlarının sosyokültürel malzemelerini kavrayışlarını ve oyun amacıyla kullanımlarını ortaya koymaktadır. Dolayısıyla küçük bir çocuk yalnız başına oynadığında bile, Vygotsky bu tür oyunun, oyunun konuları ve parçaları sosyokültürel öğeleri ifade ettiği için önemli bir biçimde toplumsal olduğunu düşünmektedir. Üstelik Vygotsky, yalnız oyunun bu türünün, tek katılımcıdan daha fazla katılımcıyı içeren oyundan sonra geliştiğine inanmaktadır.
Kaynaklar • Prof. Dr. Nuray SENEMOĞLU (Gelişim Öğrenme ve Öğretim Gazi Kitapevi 2004). • Editör: Binnur YEŞİLYAPRAK (Gelişim ve Öğrenme Psikolojisi Pagema Yayıncılık 2002). • Editör: Prof. Dr. Gürban CAN (Gelişim ve Öğrenme Anadolu Üniversitesi Yayınları 2001). • Prof. Dr. Haluk YAVUZER (Çocuk Psikolojisi Remzi Kitapevi 2005). • Fitnat KÖSEOĞLU, Nusret KAVAK (Fen Öğretiminde Yapılandırıcı Yaklaşım G. Ü. Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi Cilt 21, Sayı 1 (2001) 139 148). • Doç. Dr. Mehmet GÜROL (Aktif Öğrenmeyi Temel Alan Oluşturmacı Öğrenme Tasarımının Uygulanması ve Başarıya Etkisi Fırat Üniversitesi, Teknik Eğitim Fakültesi, Elazığ Türkiye). • Mustafa Başer www. ksef. gazi. edu. trectsokuloncesioo 11. pdf (Zihinsel Gelişim ve Yapısalcılık)
• Ageliki Nicolopoulou Çev: Dr. Melike TÜRKAN BAĞLI Oyun, Bilişsel Gelişim ve Toplumsal Dünya: Piaget, Vygotsky ve Sonrası Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, yıl: 2004, cilt: 37, sayı: 2, 137 -169 • İlhan KARATAŞ, Bülent GÜVEN Problem Çözme Davranışlarının Değerlendirilmesinde Kullanılan Yöntemler Karadeniz Teknik Üniversitesi İlköğretim-Online 2 (2), 2003 s. 2 -9 • Dr. Nazım GÜMÜŞ WWW (Internet)in, Toplumun ve Bireyin Bilişsel Gelişimine Etkisi www. nazim-ceviri. 4 t. com • MİLLİ EĞİTİM DERGİSİ sayı: 157 2003 www. yayim. meb. gov. tr/dergiler • Öğr. Gör. Dr. Şirin KARADENİZ Öğrenme Kuramları
• Ralph W. Hood, Jr. , Bernard Spilka, Bruce Hunsberger, Richard Gorsuch Çev. : M. Doğan KARACOŞKUN Dini Gelişim Kuramları Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi IV (2004), Sayı: 4 • Filiz ARSLAN 1 -3 yaş dönemindeki çocuğun oyun ve oyuncak Özelliklerinin gelişim kuramları ile açıklanması C. Ü. Hemşirelik Yüksek Okulu Dergisi, 2000, 4 (2). • Mustafa KARAAĞAÇLI Ahmet MAHİROĞLU Yapılandırmacı öğretim açısından Teknoloji eğitiminin değerlendirilmesi 2005 Gazi Üniversitesi Endüstriyel Sanatlar Eğitim Fakültesi Dergisi Sayı: 16, s. 47 63 • Dr. Dursun DİLEK Öğrencilerde Tarih Düşüncesinin Gelişimi: Tarih Derslerinde Öğrenme ve Anlama • Osman KÖROĞLU Piaget ve Bilişsel Gelişim Teorisi Marmara Üniversitesi Bilişim Doktora Nisan 2006 • Dr. Şahnur Şener, Dr. Selahattin Şenol, Dr. Elvan Karacan Ruhsal ve Fiziksel Gelişim
- Slides: 73