Beslenmenin temel ilkeleri Prof Dr Ahmet AYDIN Cerrahpaa
Beslenmenin temel ilkeleri Prof. Dr. Ahmet AYDIN İÜ Cerrahpaşa Tıp Fak. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD Beslenme ve Metabolizma Bilim Dalı Başkanı www. beslenmebulteni. com e-posta: besahmet@yahoo. com
Kalori • Enerji birimi büyük kalori ile ölçülür. 1 büyük kalori (1 kcal), 1000 küçük kaloriye (cal) eşittir. • Enerji gereksinimleri çocuğun yaşına bağlı olarak değişir. • Hayatın ilk yılında günlük kalori gereksinmesi 80 -125 kcal/kg'dır. Yenidoğan ve özellikle prematürelerde gereksinim daha fazladır.
Oral ve intravenöz yol ile beslenen yenidoğan bebeklerin günlük kalori (kcal /kg) gereksinimleri Harcanan enerji Bazal met. Hızı Büyüme Kas faaliyeti G. İ kayıplar Termoregülasyon Toplam Enteral 48 29 15 18 10 Parenteral 41 29 10 minimal 120 80
Minimal fiziksel aktivitesi olan hasta kişilerde günlük kalori gereksinimleri. Tartı Günlük kalori tüketimi <10 kg 10 -20 kg > 20 kg 100 kcal/kg 1000 + 50 kcal/kg 1500 + 20 kcal/kg
Kalori dağılımı • Normal bir beslenmede alınan enerjinin %40 -50'si karbohidratlardan, %40 -50'i yağlardan ve %15 -20'si ise proteinlerden kaynaklanır. • 1 gram karbohidrat ve protein 4 kcal enerji sağlarken, 1 gram yağ yaklaşık 9 kcal enerji sağlar.
Amino asitler • 20 çeşit amino asit vardır. Bunlardan sekizi esansiyel aminoasitlerdir. • Esansiyel aminoasitler vücut içinde yapılamadıklarından yiyecekler ile dışardan alınmak zorundadırlar. Yeni doku oluşumu sırasında bütün esansiyel aminoasit lerinbirarada bulunması şarttır. • Bir tanesi bile eksik olsa, proteinler enerji kaynağı olarak kullanılırlar ve azot bilançosu negatifleşir. • Sonuçta vücuttaki hayati fonksiyonlar aksar ve çocuklarda büyüme yavaşlar.
İnsan vücudunda bulunan temel amino asitler Esansiyel olmayan amino asitler Fenilalanin Valin Triptofan Tireonin İzolösin Metionin Lizin Lösin Yarı esansiyel Histidin Arjinin Glisin Alanin Sist(e)in Tirozin Aspartik asit Glutamik asit Serin Aspargin Glutamin Prolin
• Histidin ve arjinin büyümenin hızlı olduğu süt çocukluğu döneminde yarı esansiyel aminoasitlerdir. Vücutta sentezlenmelerine rağmen mutlaka dışarıdan da alınmaları gerekir. • Büyük çocuklarda ve erişkinlerde ise esansiyel değillerdir; ancak kronik hastalıklarda esansiyel hale gelebilirler. • Esansiyel olmayan aminoasitler vücut içinde yapıldıklarından diyette bulunmaları gerekmez.
• Sist(e)in esansiyel bir aminoasit olan metioninden bir dizi reaksiyon sonrası sentezlenir. Bu ara reaksiyonlardan biri sistationaz tarafından katalizlenir. • Prematüre bebeklerde yeterli sistationaz bulunmadığı için sistin yapımı azalır ve sistin esansiyel hale geçer. • Safra asitleri konjügasyonu ve beyin gelişiminde önemli görevleri olan nonesansiyel bir madde olan taurin de sistinden sentezlenir. Bu nedenle sistin ve taurinin insan sütündeki miktarı hızlı büyüyen prematüre bebekler için yetersiz olabilir.
• Depresyonda triptofandan elde edilen serotonin, hiperaktivitede ise tirozinden elde ediler noradrenalin sentezinde kullanılan tirozin esansiyel hale geçer. • Üre siklusunun primer ve sekonder defektlerinde kişinin yaşı ne olursa olsun, yapım hızına göre aşırı tüketildiği için arjinin esansiyeldir. • Tek kaynağı fenilalanin olduğu için fenilketonüride tirozin esansiyel hale gelir. • Erişkinlerde böbrek hastalıklarında histidin, karaciğer hastalıklarında ise sistin ve tirozin semiesansiyeldir.
• Yumurta (100), etler (90), balık (90), süt (85), patates (65) ve baklagiller (65) biyolojik değeri yüksek protein içerir; yani esansiyel aminoasitlerden zengindir. • Ekmek proteinin biyolojik değeri düşüktür (30). • Birçok sebze ve meyve proteininin biyolojik değeri düşüktür. • Baklagiller ise birçok esansiyel aminoasitten (özellikle lizin) zengindir.
Karbohidratlar
Diyetle alınan başlıca karbohidratlar • Bitkisel nişasta (glükoz polimeri) • Hayvansal nişasta (glikojen) • Monosakkaritler(früktoz, glükoz) • Disakkaritler Sükroz= çay şekeri (glükoz+früktoz) Laktoz = süt şekeri (glükoz+galaktoz) Mannoz (glükoz +glükoz).
• Karbohidratların çok büyük bir bölümü anaerobik ve aerobik oksidasyon sonucu enerjiye (ATP) dönüşür. te • Karbohidratların fazlası insülin aracılığı ile yağa dönüşerek depolanır. • Diyette bulunan başlıca karbohidratlar, basit ve kompleks olarak ikiye ayrılır. Nişasta, sükroz ve früktoz kan şekerini aniden yükseltirler; yani glisemik endeksleri ve veya glisemik yükleri yüksektir. • Laktoz ve diyetsel lif içeriği yüksek olan meyve ve sebze şekerlerinin ise (bitkinin cinsine göre değişmekle birlikte) glisemik endeksleri düşüktür.
• Son yüzyılda diyetteki en önemli değişiklik glisemik endeksi yüksek rafine gıdaların aşırı tüketilmesidir. • Glisemik endeksi yüksek gıdalar insülin salgısını aşırı artırarak “insülin direnci” ya da “ metabolik sendrom” denilen bir dizi dejeneratif olayın ortaya çıktığı klinik bir tablonun başlamasına neden olur.
Glisemik endeksi yüksek rafine gıdaların açlık ve tokluk metabolizması üzerine olan etkileri nelerdir?
Glikojen KAS Normal tokluk Metabo -lizması KARACİĞER İNSÜLİN (+) Yavaş emilen şekerler İNSÜLİN (+) Trigliserit Glikojen İNSÜLİN (+) YAĞ DOKUSU Protein
KARACİĞER Glikojen GLÜKOZ Normal açlık metabolizması (insülin düşük) Protein KAS Hormona duyarlı lipaz Trigliserit YAĞDOKUSU
Glikojen Glisemik endeksi yüksek gıda alımından sonraki metabolizma KARACİĞER KAS İnsülin direnci GLÜKOZ Glikojen Protein Trigliserit YAĞ DOKUSU
KARACİĞER İnsülin direncinde açlık metabolizması Glikojen (insülin yüksek) (-) Yüksek insülin Glikojen GLÜKOZ (-) Protein KAS Hormona duyarlı lipaz Trigliserit YAĞDOKUSU
• Açlık sırasında, normalde enerjimizin %80’ini veren yağların yeteri kadar yıkılmaması kan şekerini düşürür. • Aşırı şeker alındıktan sonra oluşan bu şeker düşüklüğüne tepkisel (reaktif) hipoglisemi denir. • Reaktif hipoglisemi değişik nöropsikiatrik bulgulara yol açar. Hipoglisemiye giren kişi semptomlarını hafifletmek için şekerli gıdalara aşırı düşer.
Hipoglisemide görülen semptom ve belirtiler Merkezi sinir sistemi depresyonu Adrenalin artışı • • • • Sersemlik Huzursuzluk Görme bozukluğu Garip davranışlar Başağrısı Konvülsiyon Kr. Yorgunluk Koma Titreme Terleme Çarpını Halsizlik Depresyon Kr. Yorgunluk Panik atak Ölüm korkusu
Yağları değil, rafine şekerleri fazla yerseniz şişmanlarsınız!
Yağ ve şeker yüklemenin kan şekeri üzerine etkisi Glükoz yükleme testi Yağ yükleme testi Zaman (dakika) Yağ yükleme sırasında kan glükozu yükselmiyor. Şeker yükleme sırasında 60. dakikadan sonra glükoz düzeyleri düşüyor.
Yağ ve şekerin insülin sekresyonu üzerine etkisi Glükoz yükleme testi Yağ yükleme testi Zaman (dakika) Yağ yükleme sırasında insülin yükselmiyor. Glükoz yükleme sırasında abartılı bir insülin cevabı var
İnsülin direnci/kanser/kronikdejeneratif hastalıklar • İnsülin direncinin oluşturduğu kronik hiperinsülinemi enflamasyon (iltihap) yapan genleri aşırı bir şekilde uyarır. • Bu durum serum CRP ölçümleri ile dolaylı olarak ortaya konulabilir. • Kronik enflamasyon insan vücudunda kanser ve bir dizi kronik-dejeneratif hastalığın gelişmesine neden olur.
Tip II diyabet Buz dağının (metabolik sendromun) görünen küçük parçasıdır. Tip II Diabet Hipertansiyon Glükoz tolerans bozukluğu Artrit Diş çürükleri Obezite Reflü, ülser Osteoporoz Miyokard enfarktüsü Kanser Polikistik over Prostat hipertrofisi sendromu Otoimmün hastalıklar Depresyon
İnsülin direnci (metabolik sendrom) kriterleri 1. Bel çevresi erkekler> 102 cm kadınlar >88 cm 2. Hipertansiyon >120/80 mm. Hg 3. Açlık kan glükozu >100 mg/d. L 4. HDL kolesterol <35 mg/d. L 5. Trigliserid >150 mg/d. L *beş kriterden en az üçünün varlığı metabolik sendromu gösterir
• Açlık kan glükozu: >80 -90 mg/d. L • Açlık insülini: >5 İÜ/L • C-reaktif protein: > 0. 5 mg/d. L
Türkiyedeki obezitenin yıllar içindeki artışı Yıl Kadın Erkek 1990 %24 %9 1999 %38. 8 %19 Türk Kardiyoloji Derneği
Türkiye’deki metabolik sendrom yaygınlığını • 30 yaş ve üzerindeki erkeklerin %28'inde, kadınların %45'inde metabolik sendrom tespit edilmiştir. 1)Bel çevresi: erkeklerde >102, kadınlarda >88 cm, 2)HDL-Kolesterol <40, kadında <50 mg/d. L 3)Trigliserid ≥ 150 mg/d. L, 4)Kan basıncı sistolik ≥ 130 veya diyastolik ≥ 85 mm. Hg 5)Diyabet ya da glukoz entoleransının varlığı. *beş kriterden en az üçünün varlığı metabolik sendromu gösterir Onat A, Sansoy V. Halkımızda Koroner Hastalığın Başsuçlusu Metabolik Sendrom: Sıklığı, Unsurları, Koroner Risk ile İlişkisi ve Yüksek Risk Kriterleri Türk Kardiyol Dern Arş 2002; 30: 8 -15
Ek gıda-yağ • Beyinin ve hücre zarlarının % 60’ı yağdır. • Bu yağların yaklaşık yarısı vücutta yapılmayan esansiyel yağlardır. Omega-3 (%17), omega-6 (%12) • Düşük yağlı diyetler yağda eriyen vitaminlerin (A, D, E, K) eksikliklerine yol açar • Yağdan fakir diyetler süt çocuğunun büyüme ve gelişmesini büyük ölçüde bozar.
Yağlar ve diyet
Yağların biyokimyası
Lipidlerin sınıflaması CH 3(CH 2)n-COOH Yağ asidi G l i s e r o l Kolesterol esteri Trigliserit G l i s e r o l Sfingozin Fosfat Fosfolipid Azotlu baz Glükoz/ Galaktoz Sfingolipid
Karboksil grubu Metil grubu
Trnas ve cis yağ asitleri
Satüre yağ asitleri ·Tereyağı ·İç yağı ·Kuyruk yağı ·Margarin Monoansatüre yağ asitleri (omega-9) ·Zeytin yağı ·Fındık yağı YAĞ ASİTLERİ Poliansatüre yağ asitleri (omega-3) ·Balık yağı ·Keten tohumu yağı ·Ceviz yağı Poliansatüre yağ asitleri (omega-6) ·Mısırözü yağı ·Ayçiçek yağı ·Soya
Sıvı Yağların Bileşimi Badem Kanola Cocoa Butter Coconut Mısır Keten tohumu Fındık Zeytin Palmiye Ayçiçeği Susam Soya Ceviz Doymuş yağ % Tekli doymamış yağ % 8. 2 7. 1 59. 7 86. 5 12. 7 4 7. 4 13. 5 49. 3 9. 6 14. 2 14. 4 9. 1 69. 9 58. 9 32. 9 5. 8 24. 2 22 78. 0 73. 7 37. 0 12. 6 39. 7 23. 3 22. 8 Çoklu doymamış yağ % 17. 4 29. 6 3. 0 1. 8 58. 7 74 10. 2 8. 4 9. 3 73. 4 41. 7 57. 9 63. 3 Linolenik asit (omega-3) 0. 0 9. 3 0. 1 0. 0 0. 7 57 0. 0 0. 6 0. 2 0. 3 6. 8 10. 4 Linoleik asit (omega-6) 17. 4 20. 3 2. 8 1. 8 58. 0 17 10. 1 7. 9 9. 1 73. 0 41. 3 51. 0 52. 9
Kolesterôlün görevleri I • Bütün hücrelerin yapısında kolesterol bulunmak zorundadır. • Kolesterolün moleküler yapısı suda erimesini imkansızlaştırır. • Hücre duvarlarında bulunan su geçirmez özellikteki kolesterol, hücre iç ortamını dış etkilerden korur • En çok kolesterol dış etkilerden en az etkilenmesi gereken sinir dokusunda bulunur.
Kolesterôlün görevleri II • Östrojen, testosteron ve adrenalin gibi stres düzenleyici ve seksüel belirleyici özelliği bulunan hormonların hammaddesidir. • Vücutta kemik gelişiminin kontrol edilmesi, sinir sisteminin düzgün fonksiyonu, büyüme, mineral emilimi, insülin üretimi ve bağışıklık sistemini kuvvetlendirme gibi hayâti görevlere sahip D vitamini kolesterôlden üretilir. • Besinlerle alınan yağların sindirilmesini sağlayan safra tuzları, yine kolesterôlden üretilir.
Kolesterôlün görevleri II • Kalp damar hastalıklarına ve kansere yol açan serbest radikallerin hasarlarını önlemek için vücut, kolesterôlü kullanır. Yaşlandıkça kolesterôl seviyesinin doğal olarak artmasının nedeni, artan serbest radikal aktivitesidir. • Beyindeki serotonin reseptörlerinin düzgün fonksiyonu için kolesterôle ihtiyaç vardır. Düşük kolesterôllü bir diyet saldırganlık ve intihar girişimlerine neden olabilir. • Gıdalarla alınan kolesterôl, sindirim sistemi organlarının iç çeperlerini sağlamlaştırarak, aşırı bağırsak geçirgenliği olarak bilinen “Leaky gut” sendromuna karşı vücudu korurlar.
Son yüzyılda yağ tüketiminde meydana gelen önemli değişiklikler • Hayvansal (doymuş) yağ ve sızma zeytin yağı tüketiminin azalması • Margarin tüketiminin artması • Sıcak preslenmiş sıvı yağların (ayçiçeği, mısır, kanola, soya vb) tüketiminin artması • Trans yağ asiti içeriğinin artması • Omega-6 tüketiminin omega-3’e kıyasla aşırı artması
Yağların fonksiyonları • Lipitler vücudun en önemli enerji kaynağıdır. • Membran yapısını oluşturma • Yağda eriyen vitaminlerin (A, D, E, K, likopen vb) emilimi • Prostaglandin ve lökotirien sentezi • Steroid hormonlar, D vitamini ve safra asitlerinin sentezi • Yağdan fakir diyetler süt çocuğunun büyüme ve gelişmesini büyük ölçüde bozar.
Doymuş yağ asitleri ·Tereyağı ·İç yağı ·Kuyruk yağı ·Margarin Tekli doymamış yağ asitleri (omega-9) ·Zeytin yağı ·Fındık yağı ·Kanola yağı YAĞ ASİTLERİ Çoklu doymamış yağ asitleri (omega-3) · Balık yağı · Keten tohumu, ceviz · Koyu yeşil yapraklılar · Doğal beslenen hayvanların eti, sütü, yumurtası Çoklu doymamış yağ asitleri (omega-6) ·Mısırözü yağı ·Ayçiçek yağı ·Soya yağı
Beslenme-yağlar • Margarin ve sıcak preslenmiş poliansatüre yağlar (mısır, ayçiçek, soya, pamuk) trans yağ asitleri içerdiklerinden kullanılmamalıdırlar. • Trans yağ asitleri kansere ve çok sayıda dejeneratif hastalığa yol açabilir. • Tereyağ, iç yağı ve kuyruk yağı gibi hayvansal doymuş yağlar ile zeytinyağı (özellikle sızma) her yaş için mükemmeldir (kolesterolü yüksek olanlar dahil!!).
Omega-3/omega-6 dengesinin önemi
Diyet ve w-6/w-3 oranı • Taş devri diyetinde w-6: w-3 oranı yaklaşık 1: 1 ile 4: 1 arasında idi. • Fakat son 50 -100 yılda bu oran 2050: 1’e kadar çıkmıştır. Crawford MA. Fatty acids in free-living and domestic animals. Lancet 1968; 1: 1329– 33. van Vliet T, Katan MB. Lower ratio of n-3 to n-6 fatty acids in cultured than in wild fish. Am J Clin Nutr 1990; 51: 1– 2.
Omega-6/omega-3 oranının artmasının temel nedenleri • Karbohidrattan zengin gıdalar ile beslenme • Balık tüketiminin azalması • Hayvanların w-6’dan zengin yemlerle beslenmesi • Özgür dolaşan tavuk yumurtası tüketiminin azalması • Koyu yeşil yapraklı sebzelerin tüketiminin azalması • Poliansatüre yağların (mısır, ay çiçek vb) tüketiminin aşırı artması • Zeytinyağı ve hayvansal doymuş yağların tüketiminin azalması Simopoulos AP, Salem N Jr. n-3 Fatty acids in eggs from range-fed Greek chickens. N Engl J Med 1989; 321: 1412. Simopoulos AP, Norman HA, Gillaspy JE. Purslane in human nutrition and its potential for world agriculture. World Rev Nutr Diet 1995; 77: 47– 74.
Omega yağ asitlerinin görevleri • Omega yağ asitleri hücre zarının fosfolipid yapısında bulunurlar. • Beyin yapısının üçte birini oluştururlar. • Hücre sinyal sistemini (sinir ileticileri) modifiye eder • Gen ekspresyonu ve biyosentetik fonksiyonların oluşumunu kolaylaştırırlar. • İltihap oluşturucu ve giderici maddelerin oluşumunu sağlarlar.
Omega-6 ve Omega-3 kökenli prostaglandin ve lökotirienlerin etkileri II. grup prostaglandinler, IV. Grup lökotirienler (omega-6) • Enflamatuvar • Hiperaljezik • Trombotik • Vazokonstriktif • Mitojenik I. ve III. grup prostaglandinler, V. Grup lökotirienler (omega-3) • Antienflamatuvar • Analjezik • Antitrombotik • Vazodilatatör • Antimitojenik
OMEGA-3 yağ asitlerinin yararlı olduğu hastalıklar I Referans: Medline Medical Database 1999: Review of 1757 peer-reviewed articles • • • Akne Akıl hastalıkları AIDS Allerjiler Alzheimer Anjina pektoris Ateroskleroz Artrit Davranış bozuklukları Demans • • • Diyabet Ekzema Enfeksiyon Enflamatuvar hastalıklar Meme kanseri Memenin kistik hast. Felçler Görme bozuklukları Hipertansiyon Hiperaktivite
OMEGA-3 yağ asitlerinin yararlı olduğu hastalıklar II • • • İmmün yetersizlikler Kalp hastalığı Kanser Kistik fibroz Öğrenme bozuklukları Lösemi Lupus Malnütrisyon Menopoz • • • Metastaz Multipl Skleroz Otoimmünite Obezite Otizm Kronik Yorgunluk Psoriazis Reye Sendromu Şizofreni
Omega -3 ’ ün kardiyovasküler etkileri • • Antiaritmiktir (çarpıntı önleyicisi). Antitrombotiktir (pıhtılaşma önleyicisi). Antiaterosklerotiktir. Anti-enflamatuvardır (iltihap önleyicisi) Endotel fonksiyonunu düzeltir. Kan basıncını düşürür. Trigliserid düzeylerini düşürür.
Diyetteki omega-6’lar Araşidonik asit Lipooksijenaz Lökotirien A 4 Sikloooksijenaz Prostaglandin H 2 Lökotirien B 4 Prostaglandin E 2 Trombaksan A 2 Proenflamatuvar mediatörler
Diyetteki omega-3’ler Eikozopentoenoik asit Lipooksijenaz Lökotirien A 5 Lökotirien B 5 Sikloooksijenaz Prostaglandin H 3 Prostaglandin E 3 Trombaksan A 3 Antienflamatuvar mediatörler
Omega-6 ve Omega-3 kökenli prostaglandin ve lökotirienlerin etkileri II. grup prostaglandinler, IV. Grup lökotirienler (omega-6) • Enflamatuvar • Hiperaljezik • Trombotik • Mitojenik I. ve III. grup prostaglandinler, V. Grup lökotirienler (omega-3) • Antienflamatuvar • Analjezik • Antitrombotik • Antimitojenik
Enflamasyon • Omega-3 • Dehidroepiandrosteron (-) • K vitamini, • E vitamini, Sitokinler TNF-α interlökin-1(b) interlökin-6 • n-asetil sistein • Isırgan otu
• Sistemik enflamasyon kanser, ateroskleroz, Alzheimer, konjestif kalp yetersizliği, romatoid artrit, lupus, astım, psoriasis, alerji, fibromiyalji gibi kronik hastalıkların başta gelen nedenleri arasındadır. • Sistemik enflamasyon insan ömürünü kısaltır. Brod SA. Unregulated inflammation shortens human functional longevity. Inflamm Res 2000 Nov; 49(11): 561 -70. Ward PA. Cytokines, inflammation, and autoimmune diseases. Hosp Pract (Off Ed) 1995 May 15; 30(5): 35 -41. Van Noort JM, Amor S. Cell biology of autoimmune diseases. Int Rev Cytol 1998; 178: 127206. Brennan FM, Feldmann M. Cytokines in autoimmunity. Curr Opin Immunol 1992 Dec; 4(6): 754 -9.
Sistemik enflamasyon-kronik hastalıklar • Sistemik enflamasyon sırasında kanda alfatümor nekroze eden faktör(TNF-α), interlökin -6(IL-6), interleukin 1(b)(IL-1 b) gibi sitokinler ile lökotirien B 4 (LTB 4), prostaglandin E 2 ve Trombaksan A 2 gibi eikosanoidler artar. • Enfeksiyon dışında C-reaktif proteinin yüksek oluşu kronik bir hastalığı ve/veya yaşlılığa bağlı dejenerasyonu gösterir.
OMEGA-3 yağ asitlerinin yararlı olduğu hastalıklar I Referans: Medline Medical Database 1999: Review of 1757 peer-reviewed articles • • • Akne Akıl hastalıkları AIDS Allerjiler Alzheimer Anjina pektoris Ateroskleroz Artrit Davranış bozuklukları Demans • • • Diabet Ekzema Enfeksiyon Enflamatuvar hastalıklar Göğüs kanseri Göğüs kisti Felçler Görme bozuklukları Hipertansiyon Hiperaktivite
OMEGA-3 yağ asitlerinin yararlı olduğu hastalıklar II • • • İmmün yetersizlikler Kalp hastalığı Kanser Kistik fibroz Öğrenme bozuklukları Lösemi Lupus Malnütrisyon Menopoz • • • Metastaz Multipl Skleroz Otoimmünite Obezite Kronik Yorgunluk sendromu • Psoriazis • Reye Sendromu • Şizofreni
Beslenme-yağlar • Düşük yağlı diyetler yağda eriyen vitamin eksikliklerine (A, D, E, K) yol açar. • Yağdan fakir diyetler süt çocuğunun büyüme ve gelişmesini büyük ölçüde bozar.
Beslenme-yağlar • Margarin ve sıcak preslenmiş poliansatüre yağlar (mısır, ayçiçek, soya, pamuk) transenoik yağ asitleri içerdiklerinden kullanılmamalıdırlar. • Transenoik yağ asitleri kansere ve çok sayıda dejeneratif hastalığa yol açabilir. • Tereyağ, iç yağı ve kuyruk yağı gibi hayvansal doymuş yağlar ile zeytinyağı (özellikle sızma) ve bitkisel diğer monoansatüre yağlar( fındık yağı) her yaş için mükemmeldir (kolesterolü yüksek olanlar dahil!!).
Tereyağının yararları • En iyi A vitamini kaynağıdır. • Lesitinden zengindir. • Yüksek oranda antioksidan (kolesterol, A vit, E vit, selenyum) içerir. • İyi bir iyot kaynağıdır. • Konjuge linolenik asitten (CLA)zengin olduğu için, antienflamatuvar, antiallerjik ve antikansorejenik etkileri vardır. • Diş çürükleri ve osteoporoz riskini azaltır.
Modern Sıvı yağlar niçin zararlıdırlar? Modern Sıvı yağlar (mısır, ayçiçeği, soya vb) birçok bakımdan kalp için zararlıdırlar; • Bu yağlar işlenirken çok sayıda serbest radikal oluştururlar. • Bu yağlarda A, E, ve D vitamini gibi antioksidan ve/veya antienflamatuar vitaminler yoktur ya da iyice azalmıştır. • Bu yağlar büyük ölçüde omega-6 içerdiklerinden enflamasyon ve trombusa eğilimi artırırlar. Sally Fallon, Mary G. Enig. What Causes Heart Disease? http: //www. westonaprice. org/moderndiseases/hd. html
- Slides: 69