AVRUPA BRLNDE SOSYAL POLTKALAR 2012224401 NURULLAH SOYSAL 2012224402
AVRUPA BİRLİĞİNDE SOSYAL POLİTİKALAR 2012224401 NURULLAH SOYSAL 2012224402 GÖZDE BAHÇİVAN 2012224072 ŞEMSİ NUR YOLLU 2012224400 ZEHRA DERELİ 2012224071 ÜMİT YILMAZ
SOSYAL POLITIKA KAVRAMI Sosyal politika kavramını dar ve geniş anlam olarak ayırabiliriz: v Dar anlamda sosyal politika işçileri korumayı amaçlayan önlemler ve bu sorunlar temelinde işçi sınıfı ile burjuvazi arasındaki sınıf çatışmasını engellemesi öngören politikalar bütünü olarak açıklanabilir. v Geniş anlamda sosyal politika uygulamalarıyla ekonomik ve sosyal koşulların dezavantajlı durumda bulunan kesimler ve gruplar lehine dönüştürülmesi, daha kısa bir ifadeyle işçi sorunlarının değil, sosyal sorunların çözülmesi hedeflenmektedir.
Toplumun bağımlı çalışan, ekonomik yönden güçsüz ve özel olarak bakım, gözetim, yardım, destekleme gereksinimi duyan kesimlerin ve grupların karşılaştıkları ya da karşılaşabilecekleri risklere, olumsuzluklara karşı en geniş biçimde korunmalarına yönelik kamusal politikaları konu almaktadır. Anlamı ve kapsamı genişleyen sosyal politikanın amacı toplumda sosyo-ekonomik hak ve özgülüklere dayalı adalet ve sosyal eşitlik sağlamaktadır.
AB' nin sosyal politikaya bakışı ise; üye ülkelerde çalışanların yaşam ve çalışma koşularını iyileştirilmesi, istihdam alanında işsizliğin önlenmesi, ayrımcılık yasağı, kadın-erkek eşitliği, esnek-güvenlik, iş sağlığı ve güvenliği gibi politikalar geliştirilmesi, işçilerin düzenlenmiş bir işgücü piyasasında serbest dolaşımının ve sosyal güvenliklerinin hak kaybına yol açmadan sağlanması, işçi ve işveren örgütleri arasında sosyal diyalogun, daha çok Çok Uluslu Şirketlerin AB düzeyinde birden fazla ülkede ve belirli sayıda işçi çalıştırmaları koşuluyla sürdürdükleri faaliyet ile KOBİ'ler düzeyinde yönetime katılmanın sağlanması ve üye ükelerin sosyal politikaları arasında belirlenen alanlarda eşgüdüm ( koordinasyon ) sağlanması amacıyla oluşturulmuştur.
SOSYAL POLİTİKANIN İHTİYACININ NEDENLERİ v v v v Çalışma hayatının önemli aktörlerinden olan işgücü değerlendirilerek gelir sağlayan işçileri korumak. İşçilerin çalışma ve yaşam koşullarını iyileştirmek. Toplumdaki diğer dezavantajlı kişileri korumak. Toplumu oluşturan bireylerin refah ve huzur içinde yaşamlarını sürdürmelerini sağlamak. Yoksulluk ve sosyal dışlanma sorunun önlenmesi. Eğitim haklarından geniş toplum kesimlerini yaygın şekilde yararlandırılması. Sosyal güvenlik alanında hastalık, yaşlılık ve işsizlik gibi riskler karşısında bireyleri desteklemeye yönelik önlemlerin alınması.
SOSYAL POLİTİKA İLE İLGİLİ YAKLAŞIMLAR 1. Liberal ve Muhafazakar Yaklaşım; Liberal ve Muhafazakar yaklaşımlara göre refah devleti anlayışının kökeni, İngiltere'de 16. y. y' daki " Yoksulluk Yasasına" kadar uzanmakta ve özünde toplumun yoksulluk sorunu karşısında ahlaki bir sorumluluğu olduğu düşüncesine dayanmaktadır. Bu noktada, liberal düşüncesinin, muhafazakar yaklaşımla buluştuğu açıktır. Liberal yaklaşım açısından sosyal ihtiyaçların tanımlanması, ideolojik bir tanımlama olmaktan öteye gitmeyeceği gibi, sosyal politikaların genişlemesi de hem kaynakların israfı hem de özgürlüklerin kısıtlanması anlamına gelmektedir. Muhafazakar yaklaşım açısından ise, her devlette bir sosyal sorumluluk anlayışı ve bu konuda uygulanan bazı politikalar bulunmaktadır.
2. Modern Sosyal Politika Yaklaşımı Avrupa' da modern devletin oluşumunun ve uygulanan sosyal politikaların birkaç aşamada gerçekleştiği görülmektedir. Bunların birincisi olarak , " ulus devletin kuruluşu" , ikincisi olarak "ulus bilincinin inşası" , üçüncü olarak, " siyasal hakların tanımlanması" ve " vatandaşlık anlayışının ve demokrasinin hayata geçmesi " aşamalarından sonra dördüncü aşamada, " sosyal refah devleti anlayışının geliştiği ve gelir dağılımında devletin sosyal adalet sağlayıcı bir yol oynayacak konuma geldiği " aşamalardan oluştuğu görülmektedir. Ekonomik açıdan sosyal eşitliğe katkıda bulunmak üzere daha adil bir gelir bölüşümünü hedefleyen bir sosyal politika anlayışının, “hak temelli eşitlik, uzlaşma ve bütünleşme hedefli " olması gerekmektedir.
SOSYAL POLİTİKANIN DÖNEMLERİ Sosyal politika ya da refah devleti uygulamalarını, devlet bütçesinden ayrılan kaynaklar açısından, 1880'de Bismark'ın sosyal sigorta sistemlerini kurması ile modern anlamda başlatarak, izleyen dönemleri de tarihsel perspektiften; v v v Refah Devleti Öncesi Sanayi Devrimi'ne Kadar Yoksulluk Yasalarının Çıkartıldığı (1880 öncesi) İlk Dönem Refah Devleti'nin Doğuşu 1880 - 1914 Arası Tüm Dünya'daki Sanayileşme Dönemi 1914 - 1945 İki Savaş Arası Dönem 1945 -1975 2. Dünya Savaşı Sonrası Dönemde Gelişen Refah Devleti Uygulamaları ve 1975 Sonrası Refah Devletlerinin Krizinin Yaşandığı Son Dönem olarak ele almak mümkündür.
AB’NİN SOSYAL POLİTİKASININ TARİHSEL GELİŞİMİ v v v II. Dünya Savaşı’ndan sonra ekonomik, siyasi ve sosyal bir yıkım yaşayan Avrupa ülkelerinin öncelikle ekonomik birlik kurma amacıyla 1957 yılında kurdukları Avrupa Ekonomik Topluluğu, zaman içinde her alanda entegrasyon amacı ile ulus üstü birlik olma yolunda ilerlemeye başlamıştır Sosyal devlet geleneğinin ortaya çıktığı Avrupa’daki sosyal gelenek ve değerler, Topluluğun ancak 1970’li yılların başında bütüncül topluluk politikaları oluşturma çalışmaları sırasında gündeme gelmiştir. Avrupa Birliği’nin sosyal politikasının tarihsel olarak üç dönemde değerlendirilmesi mümkündür. -Birincisi, Roma Anlaşması’ndan Paris Zirvesi’ne (1957 -1987) -ikincisi Paris Zirvesi’nden Avrupa Sosyal Şartı’na (1972 -1989) -üçüncüsü ise Avrupa Sosyal Şartı’ndan bugüne kadar gelen dönemdir.
Avrupa Topluluğu’nun Kuruluş Döneminde Sosyal Politika (1957 - 1972) Avrupa’nın bütünleşme süreci, özünde “sosyal” değil “ekonomik” bir temele dayalı olarak başlamış sürecin ilk 30 yılına ekonomik bütünleşme yaklaşımı egemen olmuştur. Ancak Avrupa’nın bütünleşmesinin 50 yılı aşan tarihinde sosyal kaygılar hep varlığını korumuştur. v 1972 yılında gerçekleştirilen Paris Zirvesi ise sosyal politika açısından yeni bir dönemdir. v Zirvenin sonuç bildirgesinde, Topluluk için sosyal politikanın, ekonomik birlik ve para birliği ile aynı anlam ve değeri taşıdığı belirtilmiş ve böylece bağımsız bir Avrupa sosyal politikası oluşmaya başlamıştır. v
Paris Zirvesi’nden Avrupa Sosyal Şartı’na AB’nin Sosyal Politikası (1972 -1989) 1970’ler ve 80’ler sosyal politikanın öneminin ve ekonomik bütünleşme ile eşdeğerliğinin vurgulandığı yıllar olmuştur. v 1980’li Topluluk için daha yoksul iki yeni genişlemenin gerçekleştiği yıllardır. v Bu ülkeler Avrupa’da kabul edilseler de ekonomik ve sosyal olarak diğer Birlik üyelerinden farklılaşan ve Birliğe entegrasyonlarının zaman alacağı ülkeler olmuşlardır. v 1981 yılında Yunanistan’ın 1986 yılında ise Portekiz ve İspanya’nın Avrupa Topluluğuna üyeliklerinin gerçekleşmesi, Toplulukta sosyal dampinge karşı sosyal politika alanında yapılması gerekenleri daha yoğun olarak gündeme getirmeye başlamıştır. v
Avrupa Sosyal Şartı’ndan Günümüze AB’nin Sosyal Politikası v v 1989 -1991 yılları arasında Avrupa coğrafyasında yaşanan siyasi gelişmeler ekonomik ve sosyal alanları da değişime açmıştır. İlk hedef, eski Doğu Bloku ülkelerinin piyasa ekonomisi ve demokrasi fikrine alıştırılmaya çalışılması sisteme entegre edilmesi olmuştur. 1989 yılında Avrupa Sosyal Şartı yayınlanmıştır. Temel olarak Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmelerinden, Avrupa Sosyal Şartı’ndan etkilenerek hazırlanan geniş kapsamlı bir niyet belgesidir. Sosyal Şart ile Avrupa düzeyinde 12 temel hakka yer verilmiştir. 1. Serbest dolaşım hakkı 2. İstihdam ve ücret hakkı 3. Yaşama ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi hakkı 4. Sosyal korunma hakkı 5. Örgütlenme özgürlüğü ve toplu pazarlık hakkı 6. Mesleki eğitim hakkı 7. Erkek ve kadınlara eşit muamele hakkı 8. Bilgilendirme, danışma ve yönetime katılma hakkı 9. İşçi sağlığı ve iş güvenliği hakkı 10. Çocukların ve gençlerin korunma hakkı 11. Yaşlı hakları 12. Engelli hakları
Bu maddelere baktığımıza, Avrupa sosyal politikası alanında o tarihe kadar yapılan düzenlemelerin en kapsamlı belgesi ile karşıya olduğumuzu söylemek yanlış olmayacaktır. v 1990 başlarında daha geniş bir bütünleşme sürecine girilmesi isteği ve her alanda üye ülkelerin ortak politikalar belirleme arzusu da Avrupa Birliği sosyal politikasını etkileyen bir iç unsur olarak ortaya çıkmıştır. v 1992’de imzalanan Maastricht Antlaşması ile “Avrupa Birliği” sürecinde ortak sosyal politika uygulamaları ve sosyal Avrupa yolunda yeni bir döneme girilmiştir. v Genel olarak bakıldığı zaman AB’nin antlaşma, program ve yasalarında yer alan sosyal ilerleme politikaları şu temel başlıklar altında değerlendirilebilir: v
A) İstihdam Politikası v Birlik’in İstihdam Stratejisi v Avrupa Sosyal Fonu’nun Eylemleri B) Eğitim, Öğretim ve Gençlik Politikaları v Eğitim ve Öğretim Politikalarının Temelleri v Eğitim ve Öğretim Programları C) Yaşam ve Çalışma Koşulları v Sosyal Diyalog v İşçi Enformasyonu v Sosyal Koruma v İş Örgütü v Kadınlara Eşit Muamele v Sosyal Dışlanmayla Mücadele v İş Güvenliği ve Sağlığı v Kamu Sağlığını Koruma
v 1994 yılında çıkarılan Beyaz Kitap (White Paper) ilk defa “Avrupa Sosyal Modeli”ni resmi olarak sosyal uzlaşma ve üçlü müzakerelere dayalı ekonomik performans ve sosyal egemenliğin bir karışımı olarak tarif etmiştir. v 2000 yılında gündeme gelen Lizbon Stratejisi’nin temel özelliği ise, “herkese en yüksek düzeyde sosyal güvence sağlayarak toplumsal içermeyi gerçekleştirmek” şeklinde ifade edilen sosyal amaçları aynı düzeyde ele almasıdır. v 1 Ocak 2002’den 31 Aralık 2006’ya kadarki dönemi kapsayan bir Topluluk eylem programı, yoksulluk ve sosyal dışlanmayla mücadelede üye devletleri işbirliğine teşvik etmektedir.
AB’NİN SOSYAL POLİTİKA ALANINDA POLİTİKA ÜRETME YETKİSİ VE YÖNTEMİ 1. SOSYAL POLİTİKA VE İSTİHDAMLA İLGİLİ AB MÜKTESEBATI AB'de uygulanan hukuk geçmişte Avrupa topluluğu tarafından geliştirilmiş kurallardan oluştuğundan çoğunlukla 'topluluk hukuku' olarak adlandırılmakta iken Avrupa Birliği anayasası ile öngörülen yapı ve bu doğrultuda Lizbon Antlaşması’nda yapılan değişiklik ile artık Avrupa Topluluğu ortadan kalkmış ve Avrupa Birliği’ne dönüştürülmüştür.
v AB sosyal politikasının ve iş hukukunun hukuki temellerini oluşturan belgeler yasalar içtihat kararları bugüne kadar kabul edilmiş tavsiye ve sözleşmeler ve uluslararası antlaşmalardan oluşmaktadır. v Yasalar uluslararası hukuk ile üye devletlerin iç hukuku arasında bir yer olan AB hukuku için çok özel bir konuma sahiptir. v Sosyal politika alanında kural koyma yöntemleri olarak koordinasyon uyumlaştırma ve mevzuatın birleştirilmesinden oluşan üç yöntem kullanılmaktadır. Bunlar;
v Koordinasyon: Üye devletlerin hukuk düzenlerinin birbirleriyle çelişmeyecek konuma gelmesidir. Bunu AB organları belirli yöntemleri kullanarak tüzükler aracılığıyla sağlamaktadır. v Uyumlaştırma: asgari ortak standartlarının belirlenmesi ve kabuldür. AB organları bu amaçla da yönergeler çıkartmaktadır. v Mevzuatın Birleştirilmesi: üye ülkelerin yetkisindedir.
2. AB SOSYAL POLİTİKALARDA KURUCU ANLAŞMALAR Avrupa Sosyal Şartı ve 1989 da kabul edilen AT İşçilerin Temel Sosyal haklarına ilişkin topluluk şartında belirtilen temel sosyal haklar göz önünde bulundurularak istihdamı ve ilerlemeyi korurken yaşam ve çalışma koşullarının geliştirilmesi sosyal koruma sosyal diyalog yüksek istihdam düzeyi ve sosyal dışlanma ile mücadele etmek amacıyla insan kaynaklarının geliştirilmesi sosyal politikanın öncelikli hedefleri olarak belirlenmiştir. Birlik bu aşamada rekabetin korunması ve iç pazarın işleyişine uygun davranacaktır. Bu anlaşmalar:
v v v Bu anlaşmalar: Schumann Bildirgesi Avrupa Kömür Ve Çelik Topluluğu Roma Antlaşması 1957 Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu 1974 Sosyal Eylem Planı Avrupa Tek Senedi Çalışanların Temel Sosyal Haklarına İlişkin Topluluk Şartı ve Eylem Planı Maastricht Antlaşması ve ekli Sosyal Politika Protokolü Amsterdam Antlaşması ve Sosyal Bölüm Nice Antlaşması ve Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı Lizbon Antlaşması ve AB Sosyal Politikasının Bugünü
1974 Sosyal Eylem Planı 1970’li yıllar da, o dönemde cereyan eden bir takım ekonomik ve sosyal olayların neticesinde sosyal politika alanında da öncü gelişmelere sahne olan olaylar olagelmiştir. Ortak pazarın tam istihdama ve sosyal ilerlemeye yol açmadığının görüldüğü erken 1970 dönemi, eşlik eden çalışan sınıf eylemleriyle ve artan endüstriyel gerilimlerle birlikte yeni ve daha müdahaleci bir sosyal politika anlayışını gerektirmekteydi.
Avrupa Tek Senedi 1986 yılında üye devletlerce imzalanan ve 1 Ocak 1987 tarihinde yürürlüğe giren Avrupa Tek Senedi (ATS), Roma Antlaşması’na değişiklikler getirmiş ve malların, kişilerin, hizmetlerin ve sermayenin serbest dolaşımını içeren serbest pazar doğrultusunda bir katalizör görevi üstlenmiştir. Bir yandan Keynesyen ekonomi politikalarının terk edilmeye ve devletin sosyal politika alanından çekilmesi yönünde adımlar atılmaya başlandığı bir durum, öte yandan da iki genişleme dalgası ile ortaya çıkan sosyal damping korkusunu yenmeye çalışan müdahaleci bir Avrupa sosyal politikasının gerekliliği, ekonomik ve sosyal şartların belirlediği bu yeni dönemin iki çatışan argümanı olmuştur.
Çalışanların Temel Sosyal Haklarına İlişkin Topluluk Şartı ve Eylem Planı Delors Komisyonu 1988 yılında, sosyal politika alanındaki çalışmalarına devam ederek, sosyal hakların asgari platformunu tespit etmek ve bu alandaki çalışmalara vermeden hız kazandırmak amacıyla yeni bir süreç başlatmıştır. Topluluk Şartı, içerdiği düzenlemeler kadar Şartın gereklerini yerine getirmek üzere hazırlanan Eylem Planı’nın Şartın üye ülkelerce kabulünden önce onaylanması ile de bir yeniliğe işaret etmektedir. 9 Aralık 1989 tarihinde 11 üye ülke tarafından imzalanmış, Eylem Planı ise Komisyon tarafından 29 Kasım 1989 tarihinde yayımlanmıştır.
Maastricht Antlaşması ve ekli Sosyal Politika Protokolü Avrupa Birliği’ni kuran Maastricht Antlaşması veya resmi adıyla Avrupa Birliği Antlaşması, 1 Kasım 1993 tarihinde yürürlüğe girerek AB'de ekonomik ve parasal birliğin yanı sıra siyasal birliğin de hedeflendiğini ortaya koymuştur. Sosyal politika alanını genişletmekten ve nitelikli çoğunluk oylaması yöntemini sosyal politika alanlarına yaymaktan yana tavır takınılmıştır. Antlaşma ayrıca düzenlenecek bir Sosyal Politika Protokolü’nün (SPP) üye ülkelerin imzalarına açılması ve Maastricht Antlaşmasına eklenmesi olarak ortaya konmuştur.
Amsterdam Antlaşması ve Sosyal Bölüm 1997 yılında imzalanıp Mayıs 1999 tarihinde yürürlüğe giren Amsterdam Antlaşması’nın sosyal politika alanında getirdiği en önemli değişiklikler; SPP'nin Maastricht Antlaşması’na ekli olmaktan çıkarıp Amsterdam Antlaşması’nın bünyesine dahil etmesi, dolayısıyla Protokolün bağlayıcılığı olan bir metin haline getirmesi, ayrıca istihdam ile ilgili bir bölümün Antlaşmaya eklenmesidir. Amsterdam Antlaşması ile sosyal politika alanında getirilen bir diğer önemli değişiklik de, istihdam başlıklı bir bölümün Antlaşmaya eklenmesidir. Söz konusu bölüm ile Topluluk, üye devletlerin, yüksek seviyeli istihdamı temel amaç olarak belirlemiş, ayrıca nitelikli, eğitimli ve uyumlu işgücünü güçlendirerek ekonomik değişimlere uygun hale getirmek üzere gerekli stratejileri koordineli bir şekilde oluşturmaları konusunda yönlendirme amacını ortaya koymuştur.
Nice Antlaşması ve Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı AB vatandaşlarının temel haklarını ve AB’nin vatandaşlarına karşı sorumluluklarını hukuki bir statüye kavuşturmak amacıyla 1999 Köln Zirvesi ile hazırlıklarına başlanan Temel Haklar Şartı, 13 -14 Ekim 2000’de Fransa’nın Biarritz kentinde gerçekleştirilen AB devlet ve hükümet başkanları zirvesinde kabul görmüş ve 7 -8 Aralık 2000 tarihli Nice Zirvesi’nde onaylanmıştır. Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı, söz konusu tarihe kadar Birlik açısından bir haklar ve sosyal politika çerçevesi oluşturan Topluluk Antlaşmaları, Sosyal Şartlar, Avrupa Toplulukları Adalet Divanı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarının yeniden teyit edildiği bir belge niteliğindedir. Şart ile Avrupa Birliği’nin ortak değerleri olarak kabul edilen temel hak ve özgürlüklerin korunmasına yönelik bir taahhütte bulunulmuştur.
Lizbon Antlaşması ve AB Sosyal Politikasının Bugünü Kuruluşundan 2000’li yıllara kadar ekonomik birliğin yanı sıra siyasi ve sosyal bütünleşme yolunda da önemli ilerlemeler kaydeden Avrupa Birliği, 27 üyeli bir Birlik olma yolundaki genişlemelerle birlikte yeni hukuki düzenlemelere ihtiyaç duymuştur. Bu ihtiyacın başlıca sebepleri, karar alma süreçlerinde yeni düzenlemelere ihtiyaç duyulması, son genişleme dalgası ile birlikte ortaya çıkan farklı ekonomik, siyasal ve kültürel yapıların bütünlüğünün sağlanması ve iklim değişikliği, demografik dönüşümler, enerji güvenliği ve terörizmle mücadele gibi küresel zorluklarla da başa çıkabilme ihtiyacıdır.
3. SOSYAL POLİTİKA ALANINDA TOPLULUĞUN YETKİLERİ v v v Topluluk ve üye devletlerin Avrupa Sosyal Şartı (1961) ve İşçilerin Temel Hakları Topluluk Şartını (1989) göz önünde bulundurarak hareket etmesi, İstihdamın geliştirilmesi, Çalışma ve yaşama koşullarının ilerleme yoluyla uyumlulaştırılmasını sağlayacak şekilde iyileştirilmesi, Uygun sosyal koruma, İşçi ve işveren arasında sosyal diyalog, Uzun süreli yüksek istihdam ve sosyal dışlanmayla mücadele için insan kaynaklarının geliştirilmesi, Buna göre bu süreçte Topluluk ve üye ülkeler özelikle “sözleşmesel ilişkiler alanındaki ulusal farklılıkları” ve “rekabetin korunması ihtiyacını” dikkate almak zorundadırlar.
AB’NİN SOSYAL POLİTİKAYA İLİŞKİN KARAR ALMA BİÇİMLERİ
AB'DE SOSYAL POLİTİKAYI GELİŞTİREN KURUMLAR 1 - Avrupa Parlamentosu, yasama sürecine katılır, bütçeye ilişkin yetkiler taşır ve Komisyon ve Konsey’i denetleme yetkisini de bünyesinde barındırır. Parlamento, Avrupa Komisyonu üyelerinin tayinlerinin onaylanması ve üçte iki oy çoğunluyla Komisyon’u görevden alma yetkilerine sahiptir. Ayrıca, Komisyon programını onaylayıp, Komisyon ve Konsey’e yazılı ya da sözlü sorular yönelterek Avrupa politikalarının işleyişini izler.
2 - Avrupa Konseyi 5 Mayıs 1949’da 10 ülke - Belçika, Birleşik Krallık, Danimarka, Fransa, Hollanda, İrlanda, İsveç, İtalya, Lüksemburg ve Norveç - merkezi Strasbourg olmak üzere Avrupa Konseyi’ni kuran antlaşmayı imzalamıştır. Avrupa çapında insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü savunmak amacıyla Avrupa çapında kurulmuş hükümetler arası bir kuruluştur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Avrupa Konseyi'ne bağlıdır. Avrupa Konseyi'ne Belarus ve Vatikan hariç tüm Avrupa ülkeleri üyedir. Şu an Avrupa Konseyi'nde 48 üye ülke bulunmaktadır. Konsey'in çalışma alanları insan hakları, medya, hukukî işbirliği, sosyal dayanışma, sağlık, eğitim, kültür, spor, gençlik, yerel demokrasiler, sınır ötesi işbirliği çevre ve bölgesel plânlamadır.
3 - Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 5 Mayıs 1949'da kurulmuştur. AİHM Avrupa Konseyi'ne bağlı bir kurumdur. Uluslararası hukukun insan haklarını genel bir biçimde ele alması Birleşmiş Milletler antlaşması ile gerçekleşir. Bu nedenle Ekonomik ve Sosyal Konsey'e bağlı olarak bir İnsan Hakları Komisyonu kurulmuş ve bu konuda çalışma yapmakla görevlendirilmiştir. Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi Avrupa Konseyi'nin danışman organıdır ve Avrupa Konseyi içinde mahalli yönetimleri temsil ederek yerel demokrasiyi destek verir.
4 - Avrupa Birliği Konseyi AB ülkelerinden birer bakanın katılmasıyla toplanır ve yasama, yönetme ve dış politika belirleme işlerini yapar. AB Komisyonu ve Konsey AB'nin yürütme organıdır. Komisyon tasarılarını yasalaştırır. Başkanlık üye ülkelerce 6 aylık dönemlerde üstlenilir. Kararlar basit, nitelikli ve oybirliği çoğunluklarıyla alınır. Ortak kararlar şu alanlarda uygulanmaktadır: İşçi dolaşımı, yerleşme hakkı, yabancılar hukuku, diploma eşdeğerliği, tek pazar, eğitim, kültür, kamu sağlığı, tüketici hakları, araştırma ve geliştirme. Kararlar birliğin resmi gazetesinde yayınlanır. Tüzükler, yönetmelikler, tavsiyeler bütün ülkeler için bağlayıcıdır.
5 -) Avrupa Komisyonu: Avrupa Komisyonu ya da tam adıyla Avrupa Toplulukları Komisyonu, Avrupa Birliği'nin yürütme organıdır. Mevzuat önerileri hazırlayıp, Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Konseyi'ne sunar. Bu organlarca hazırlanan bütçe ve programları uygulamakla yükümlüdür. Komisyon topluluk antlaşmalarının koruyucusudur ve Avrupa Adalet Divanı ile birlikte Avrupa birlik hukukunun doğru uygulanmasını sağlar Komisyonun başkanlığına, 1 Kasım 2014'te Jean-Claude Juncker getirilmiştir.
6 -) Avrupa Birliği Adalet Divanı: Avrupa Birliği (AB) bünyesi içinde yer alan en yüksek mahkemedir. Avrupa Birliği üyesi ülkeleri arasında, Avrupa Birliği hukukunu ilgilendiren konularda son sözü söyleyen kurumdur. Kurum 1952 yılında, pek çok Avrupa Birliği kurumuna ev sahipliği yapan Brüksel kentinde değil, Lüksemburg şehrinde kurulmuştur. Mahkeme, her Avrupa Birliği üyesi ülkeden bir yargıçtan oluşur ancak bu üyelerden yalnızca on üçü büyük salonda davalara bakar. Mahkeme başkanı 2015 yılından beri görevde bulunan Belçikalı yargıç Koen Lenaerts'tır.
7 -Avrupa Merkez Bankası Avro alanı içinde bulunan 17 ülkenin para politikasını yönetmekle yükümlü olan dünyanın en önemli merkez bankalarından biridir. 1 Haziran 1998 tarihinde Almanya, Frankfurt genel merkez olmak üzere kurulmuştur. Banka'nın temel görevi, avronun alım gücünü korumak ve avro bölgesinde fiyat istikrarını sağlamaktır. 1 Kasım 2011 tarihinden itibaren başkanlığını İtalyan ekonomist Mario Draghi yapmaktadır.
8 - Avrupa Sayıştayı Birliğin tüm gelir ve giderlerini inceler, işlemlerinin hukuka ve usule uygunluğunu temin eder. Sayıştay denetimi, gelir ve giderlerin hukuka uygunluğu ile düzenliliğini ve iyi bir mali idareyi sağlamaya yöneliktir. Avrupa Sayıştayı her bir üye devletten birer üye olmak üzere 28 üyeden oluşmaktadır. Üyeler, Konsey tarafından Parlamento'ya danışıldıktan sonra, 6 yıllık bir süre için tayin edilir.
9 -) Danışsal- Uzman Organlar Ve Komiteler a. Avrupa Ekonomik Ve Sosyal Komitesi Parlamento'ya, Konsey'e ve Komisyon'a yardımcı olmak amacıyla öngörülmüş bir danışma kurumu olup, kararları bağlayıcı değil, danışma niteliktedir. Ekonomik ve Sosyal Komite, işçi ve işveren grupları ile belirli toplum kesimlerinin değişik menfaatlerini temsil eden gruplardan seçilen üyelerden oluşur. Komite, Avrupa bütünleşmesinin genel çıkarları çerçevesinde faaliyet gösterir. Komite üyeleri, 5 yıllık süre için üye devletler tarafından gösterilen adaylar arasından, Konsey tarafından atanırlar ve görev süreleri yenilenebilir. Üyelerin dağılımı, üye devletlerin fiziki ve ekonomik büyüklüklerine göre farklılık göstermekte olup, üyelerin tespitinde, ekonomik ve sosyal hayatın çeşitli kesimlerinin uygun şekilde temsil edilmesine özen gösterilmesi önemlidir.
b. Bölgeler Komitesi AB içindeki yerel ve bölgesel yönetimlerin temsilcilerinden oluşan danışma nitelikli bir komitedir. Avrupa bütünleşmesinin genel çıkarları çerçevesinde faaliyet gösteren Komite'nin halihazırda 353 üyesi bulunmaktadır. Komite üyeleri, 5 yıllık süre için üye devletler tarafından gösterilen adaylar arasından, Konsey tarafından atanırlar ve görev süreleri yenilenebilir.
c-Avrupa Yatırım Bankası Avrupa Birliğinin finans kurumudur ve Birliğin hedeflerini gerçekleştirmesine yardımcı olacak yatırımların finanse edilmesi amacıyla kurulmuştur. Avrupa Yatırım Bankası tüzel kişiliği haiz olup üyeleri, Avrupa Birliği üyesi devletlerdir. Banka'nın görevi, birliğin çıkarı doğrultusunda iç pazarın dengeli ve düzgün gelişimine katkı sağlamak olarak belirtilmektedir. Banka bu anlamda sermaye piyasasından ve öz kaynaklarından yararlanarak kazanç amacı gütmeksizin kredi vermek suretiyle bazı alanlardaki projelerin finanse edilmesini sağlar.
d. Avrupa Ombudsmanı Maastricht Antlaşması ile AB kurumsal yapısına kazandırılmış bir kurum olan Avrupa Ombudsmanı, Avrupa Parlamentosu tarafından yenilenebilen 5 yıllık bir süre için atanır ve bağımsızlığı da Antlaşmalarda teminat altına alınmıştır. Avrupa Parlamentosu tarafından seçilen Avrupa Ombudsmanı'na Birliğin her vatandaşı veya ikametgâhı ya da tüzüğüne göre merkezi bir üye devlette bulunan her gerçek ve tüzel kişi başvurabilir. Ombudsman resen soruşturma başlatabileceği gibi, doğrudan veya bir Avrupa Parlamentosu üyesi aracılığıyla kendisine iletilecek şikâyetleri de inceleyebilecektir.
I. AB SOSYAL POLİTİKASININ KAYNAKLARI VE TEMEL İLKELERİ AB Sosyal Politikasının Hukuki Dayanakları Avrupa Topluluğunun kuruluş yıllarında sosyal politika tamamen geri planda kalmıştır. Bunun nedeni, Topluluğun kuruluş amacının üye devletler arasında ekonomik birleşme olmasıdır. 1980’li yıllarda yaşanan ekonomik kriz ve bunun sonucunda ortaya çıkan işsizlik sorununun gittikçe büyümesi sosyal hukuka önem verilmesine yol açtı. Avrupa Birliğinde hukuk kaynakları birincil (primary) ve ikincil (secondary) hukuk kaynakları olarak ikiye ayrılır:
1. Birincil Kaynaklar Birincil Hukuk kaynakları Birliğin kurucu antlaşmalarıdır. Bunlar; Avrupa Topluluğu kurucu antlaşması: 1957 Roma Antlaşması’nı değiştiren daha sonraki tarihli antlaşmalar: — 1986 tarihli Avrupa Tek Senedi, — 1992 tarihli Maastricht Antlaşması, — 1997 tarihli Amsterdam Antlaşması — 2000 tarihli Nice Antlaşması Tüm bu antlaşmalar doğrudan uygulanabilir ve bağlayıcı nitelikte olan uluslar üstü antlaşmalardır.
2. İkincil Kaynaklar İkincil Hukuk kaynakları ise Birlik organları tarafından yaratılan hukuktur. Bunlar, Konsey veya Komisyon tarafından çıkarılan tüzükler, yönergeler, Avrupa Adalet Divanı kararları, tavsiye kararları ve görüş açıklamalarından oluşur. Bunların ilk üçü bağlayıcıdır. Bağlayıcı olmayan metinlere “soft law” adı verilmektedir. AT Sosyal Şartı da böyledir.
İkincil Hukuk Açısından Sosyal Politika Müktesebatı Yönergeler Sosyal politika müktesebatı içinde yönergeler önemli bir yer tutmaktadır. Üye ülkelere, uygulama araçlarını seçme imkanı tanıması ve emredici olması nedeniyle sosyal politika müktesebatı yaratılmasında yönergeler artan bir rol oynamaktadır.
Şekil 1. Sosyal Politika Yönergeleri 1964 -2003 02 20 00 20 98 19 96 19 94 19 92 19 90 19 88 19 86 19 84 19 82 19 80 19 78 19 76 19 74 19 72 19 70 19 68 19 66 19 64 19 Yönerge Sayısı 80 70 60 50 40 30 20 10 0
Sosyal politika yönergelerindeki artış aynı zamanda topluluğun bu alana olan ilgisine paralel olarak gelişmektedir. Sosyal politika yönergelerinde: • 1970’lerde bir kıpırdanma başlamış ve 70’li yıllar boyunca 7 yönerge kabul edilmiştir. • 1980’li yıllarda toplam 11 yönerge kabul edilirken, 1990’lı yıllarda yönerge sayısında büyük bir sıçrama yaşanmış ve toplam 37 yönerge kabul edilmiştir. • Yönerge sayısının artışında, 1980 yılların ortasından itibaren sosyal politikanın giderek önem kazanması, sosyal taraflar arasında diyalogun artması ve nitelikli çoğunluğa dayalı oylamanın sosyal politika alanında uygulanmaya başlaması etkili olmuştur.
1990’lı yıllardan başlayarak bugüne değin beş yönerge doğrudan sosyal taraflarca hazırlanmış ve Konseyce yürürlüğe sokulmuştur. Bu yönergeler şunlardır: 1996/34 Ebeveyn izni konusunda çerçeve anlaşması (ETUC, UNICE ve CEEP arasında) 1997/81 Kısmi zamanlı çalışma hakkında çerçeve anlaşması (ETUC, UNICE ve CEEP arasında) 1999/63 Gemicilerin çalışma süreleri hakkında çerçeve anlaşması (Avrupa Topluluğu Armatörler Birliği-ECSA ile AB Taşıma İşçileri Federasyonu-FST arasında) 1999/70 Belirli süreli çalışma hakkında çerçeve anlaşması (ETUC, UNICE ve CEEP arasında) 2000/79 Sivil havacılık işçilerinin çalışma süreleri hakkında Avrupa anlaşması (Avrupa Havayolları Birliği. AEA, Avrupa Taşıma İşçileri Federasyonu-ETF, Avrupa Kokpit Derneği-ECA, Avrupa Bölgeleri Havayolu Birliği. ERA ve Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği arasında)
Şekil 2: Sosyal Politika Yönergelerinin Konulara Göre Dağılımı
Yönergelerin dağılımına baktığımızda halen yürürlükte olan 75 sosyal politika yönergesinden, 30’unun işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili olduğu ve toplam yönergelerin yüzde 40’ını oluşturduğu görülmektedir. İkinci sırayı yüzde 31 ile çalışma koşullarına ilişkin yönergeler almaktadır. Serbest dolaşım ile kadın erkek eşitliği ve ayrımcılık yasağına ilişkin yönergeler sırasıyla yüzde 13 ve 12 ağırlığa sahiptir (Şekil 2).
Yargı Kararları Avrupa Toplulukları Adalet Divanı (ATAD), topluluk hukukun yorumlanması konusunda da kararlar almaya yetkilidir. Divan bu yolla topluluk hukukunun geliştirilmesinde önemli rol oynamıştır. Dinamik bir hukuk anlayışı ile hareket eden ATAD hiçbir zaman kendi yetkisini ihtilafların çözümü ile sınırlamamış aksine kendini mevzuat yapan bir organ olarak görmüştür.
Sosyal politika konusunda giderek artan yargı içtihatlarının ulusal refah devletlerinin egemenliklerini ciddi bir biçimde aşındırdığı ve Topluluk ölçekli düzenlemelerin payını giderek artırdığı belirtilmektedir. Divan kararlarını sadece topluluğun yazılı hukuku ve hukukun genel ilkeleri ışığında değil aynı zamanda uluslararası belgelere dayanarak da vermektedir.
Bu konuda belli başlı Divan kararları şunlardır: v v v 1978 tarihli Defrenne vs. Sabena (169/77) kararında ILO’nun 111 sayılı İstihdam ve mesleki ayırımcılık hakkındaki sözleşmesine atıf yapmıştır. 1998 tarihli Grant vs. South West Trains Ltd. (249/96) kararında Birleşmiş Milletler Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar Hakkında Uluslararası Sözleşmesini esas almıştır. İlgili kararında divan, “topluluk hukukunun genel ilkelerinin uygulanması sırasında divan, insan haklarının korunmasına ilişkin uluslararası araçları dikkate alır” yorumunu yapmıştır. Divan 1996 tarih ve 84/94 sayılı davada İngiliz hükümetinin, çalışma süreleri ile ilgili yönergeyi dar yorumlamasına karşı geniş yorum yapılmasına karar vermiştir.
v Borsana davasında (2/97), bir İtalyan şirketinin işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin uygulanması konusunda, İtalyan hükümeti aleyhine açtığı davada; yerel İtalyan mahkemesi İtalya’nın öngördüğü yüksek standartların değil AB yönergelerindeki asgari standartların uygulanmasına karar verdi. Ancak Divan bu kararı bozarak üye ülkelerin daha sıkı koruyucu önlemler alma yetkisi olduğunu karara bağladı. v Albany Davası (67/96, 115 -117/97 ve 219/97), bir Hollanda şirketinin toplu iş sözleşmelerinin Topluluğun rekabet kurallarını çiğnediği yolundaki iddiasını reddetmiş ve toplu iş sözleşmelerinin, topluluk hukuku açısından yasallığını onaylamıştır.
Üye Ülke Uygulamaları AB ülkelerindeki sosyal ve sendikal haklar şu anda yeryüzündeki en ileri kurallar ve uygulamalar olmalarına karşın, etkisini giderek artıran küresel piyasa AB ülkelerinde de sosyal ve sendikal hakların çeşitli sorunlar yaşamasına yol açıyor. . Uluslararası Özgür İşçi Sendikaları Konfederasyonu (ICFTU) Ekim 2004’te AB ülkelerinde temel ILO standartlarının durumu ile ilgili yayınladığı raporda, AB-15 ülkelerinde sendikal haklara hukuken ve uygulamada genel olarak saygı gösterildiği vurgulanırken, kimi ülkelerdeki spesifik uygulama yetersizliklerine ve hak ihlallerinin varlığına dikkat çekildi.
AB Sosyal Politikasının Temel Prensipleri Avrupa Birliği, üye ülkeler arasında sosyal bütünleşmenin sağlanması ve bu yolla Avrupa Toplum Modeli’nin oluşturulması ile ilgili değişimlerin yaşandığı süreç içerisinde, sosyal politika alanında kendine özgü temel değerler oluşturmuştur. Bunlar, işçilerin serbest dolaşımı, kadın ve erkek arasında eşit muamele, işçi sağlığı ve iş güvenliği, ayırımcılıkla mücadele ve sosyal diyalogdur.
1. İşçilerin Serbest Dolaşımı AB içinde birçok gümrük ve diğer engeller olmaksızın mal ve hizmet alışverişinde bulunabilmek istedikleri için, ticari engelleri ortadan kaldırmak suretiyle ”iç piyasayı” kurdular. Buna göre mallar, hizmetler, insanlar ve sermaye ülkeler arasında özgürce dolaşabilirler. Üye ülkeler arasında işçilerin serbest dolaşımı ile ilgili olarak, işçileri yurtdışında çalışmaya teşvik etmek ve kendi ülkelerinde farklı sektörlerde farklı tecrübeler ve yeni beceriler kazanmalarını sağlamak amacıyla Haziran 2005’de Avrupa Komisyonu, 2006 yılını “İşçiler İçin Avrupa Hareketlilik Yılı” olarak ilan etmiştir.
2. Fırsat Eşitliği, genel anlamda, çalışma alanı, eğitim, barınma ve yaşama koşulları, işyerinde sağlık ve güvenlik, serbest dolaşım, kadın-erkek eşitliği, sosyal güvenlik, sosyal koruma ve halk sağlığında herkese eşit muamele anlamına gelmektedir. 2001 - 2006 Ayırımcılıkla Mücadele Programı’nı kabul etmiştir. Programın öncelikleri: analiz ve değerlendirme, ayrımcılıkla mücadele ve ayrımcılığı önleme kapasitesinin arttırılması ve bu konuda bilinç oluşturmak. Programın temel hedefleri ise şunlar: v Ayrımcılık alanında ülkelerce uygulanan etkili politikaların ve elde edilen tecrübelerin paylaşımı yoluyla ayrımcılık konularının anlaşılmasına imkân tanıma, v Avrupa’da yaygın bir bilgi ağı oluşturmak ve uygulanan iyi örneklerin yaygınlaştırılmasını sağlamak suretiyle ayrımcılığı önleme ve ayrımcılıkla etkin mücadele imkânlarını geliştirme, v Ayrımcılık konularında kamu duyarlığını arttırma ve bu tür çalışmaları teşvik etme.
3. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği İşçi sağlığının ve iş güvenliğinin tüm üye ülkelerde en üst düzeyde sağlanması AB’nin en temel amaçları arasına girmiştir. Bunun nedeni, insan onurunun, insan hayatının ve sağlığının korunmasının toplumdaki en yüksek değer olması bir yana, işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında ulusal sistemler arasındaki farklılıklar işletmeler arasında haksız rekabetin doğmasına yol açar. Bu nedenle AT Antlaşmasının 118. maddesi Komisyona, üye ülkelerin, sosyal alanda özellikle istihdam, İş Hukuku ve çalışma koşulları, temel ve ileri düzeyde mesleki eğitim, sosyal güvenlik, iş kazaları, meslek hastalıklarını önleme, toplu pazarlık ve sendikal haklar konularında daha fazla işbirliği yapmalarını sağlama görevi yüklemiştir.
4. Sosyal Diyalog Sosyal diyalog, Avrupa Toplulukları Antlaşması’nda açık bir şekilde tanımlanan Avrupa sosyal modelinin ayrılmaz ve vazgeçilmez bir parçasıdır. Ekonomik faaliyetin iki tarafını (işçi ve işveren) temsil eden sosyal taraf örgütlenmeleri tarafından yürütülen tartışmalar, müzakereler, görüşmeler ve ortak faaliyetlerin tümü Avrupa sosyal diyalogunu oluşturmaktadır. Avrupa düzeyinde sosyal diyalogun iki temel biçimi vardır: Avrupa’daki işveren örgütleri ve işçi sendikaları arasındaki iki taraflı diyalog ve sosyal taraflarla kamu yetkilileri arasında karşılıklı etkileşimi de içeren üç taraflı diyalog.
5. AB Sosyal Politikasının Ana Teması: Avrupa İstihdam Stratejisi AB düzeyindeki sosyal politikaların ana hedefi işgücü piyasaları ve çalışma yaşamına dair yapılan düzenlemeler olmuştur. AB’de ulusal düzeyde kurulan toplum modeli ve refah devletinin çalışma merkezli olması, işgücü ağırlıklı politikaların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu nedenle, istihdam politikaları AB sosyal politikasının merkezinde yer almaktadır.
- Slides: 62