AVRUPA BRL HUKUKU SON KISIM AVRUPA NSAN HAKLARI

AVRUPA BİRLİĞİ HUKUKU SON KISIM

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ DAVA AÇMA

Birinci Koşul: AİHM’nin Yetkili Olması • AİHM’nin önüne gelen başvuruları inceleyebilmesi, öncelikle, dört bakımdan yetkili olmasına bağlıdır. • • Kişi bakımından yetki Konu bakımından yetki Yer bakımından yetki Zaman bakımından yetki • Mahkeme, kişi, yer, konu ve zaman bakımından yetkili olmadığı bir başvuruyu inceleyemez. Bu dört bakımdan yetkinin tümünün aynı anda sağlanması gerekir. 3

İkinci Koşul: Kabul Edilebilir Başvuru �Mahkemenin önüne gelen bir başvurunun esasına girebilmesi için ikinci bir önkoşulun daha sağlanması gerekir. �Mahkemenin yetkisi içinde kalan başvurunun, Sözleşmede öngörülen başvuru koşullarını da sağlaması gerekir ki, bunlar, kabul edilebilirlik koşulları olarak adlandırılır. Mahkeme ancak, Sözleşmenin 35. maddesinde öngörülen kabul edilebilirlik koşullarını sağlayan bir başvuruyu esastan inceleyebilir. 4

Mahkeme’nin Kişi Yönünden Yetkisi (Bireysel Başvurularda) • 34. maddeye göre, ihlalden zarar gördüğünü iddia eden her gerçek kişi, hükümet dışı kuruluş ya da kişi grupları Mahkeme’ye başvurabilir. • Bu kişilerin, ihlalden zarar gören kişiler olması gerekir. Madde ile, ilgisiz kişi ya da kurumların Mahkemeye başvurmaları önlenmek istenmiştir. • İhlal ile ilgisi olmayan kişilerin başvuruda bulunabilmesi mümkün değildir. 5

AİHS, madde 34 • Kişisel başvurular “İşbu Sözleşme ve Protokollerinde tanınan hakların Yüksek Sözleşmeci Taraflardan biri tarafından ihlalinden zarar gördüğü iddiasında bulunan her gerçek kişi, hükümet dışı kuruluş veya kişi grupları Mahkeme'ye başvurabilir. Yüksek Sözleşmeci Taraflar bu hakkın etkin bir şekilde kullanılmasına hiçbir suretle engel olmamayı taahhüt ederler. ” 6

İhlalin Niteliği • Kişinin ihlal edilen menfaatinin • (i) kişisel; • (ii) doğrudan; ve • (iii) güncel olması gerekir. • Menfaatin kişisel olması, ihlale neden olan eylem ya da işlemin başvurucuyu kişisel olarak etkilemesi anlamına gelir. • Menfaatin doğrudan olması, kişinin ihlalden doğrudan doğruya etkilenmiş olması anlamına gelir. Yapılan eylem/işlem ile kişinin uğradığı zarar arasında doğrudan bir illiyet bağı bulunması gerekir. • İhlalin güncel olması ise, en kısa anlatımla, mevcut olması, gerçekleşmiş olması gibi anlamlara gelir. Henüz gerçekleşmemiş bir ihlalden ya da zarardan dolayı Mahkemeye başvurulamaz. 7

İstisnalar • 1. İstisna: Dolaylı ihlal (Doğrudan ihlale istisna). Aslında doğrudan doğruya ihlale maruz kalmayan, ancak ihlale doğrudan maruz kalan kişi ile çok yakın ve özel bir ilişki içinde olan kişilerin dolaylı mağdur olarak değerlendirilmeleri ve bu kişilerin yaptığı başvuruların kabul edilmesi mümkün olabilmektedir. • Örnek: Cezayir’den kaçarak Cebelitarık’a sığınan ve hükümet darbesi ile ilişkili görünen bir generalin Cezayir’e geri verilmesi ve ölüme mahkûm edilmesi üzerine, generalin eşi ve çocuklarının dolaylı zarar gören olarak yaptıkları başvuru kabul edilmiştir (Amekrane/İngiltere davası). 8

İstisnalar • 2. İstisna: Potansiyel Mağdur kavramı (güncel ihlalin istisnası): Henüz bir ihlalden dolayı mağdur olmamış kişiler de, belli koşulların varlığı durumunda potansiyel mağdur olarak kabul edilebilir ve yapmış oldukları başvurular kişi yönünden yetkisizlik gerekçesiyle reddedilmez. • Örnek: Bir yasa, başvuran kişiye uygulanabilir nitelikte ise, yani kişi yasanın uygulanmasından potansiyel olarak mağdur olma tehlikesiyle karşıya ise, bireysel başvuru yoluyla konuyu Mahkeme önüne getirebilir. 9

Potansiyel Mağdur • Örnek: Almanya’ya ilişkin verilen bir kararda, kişilerin telefonlarının gizlice dinlenebilmesine olanak tanıyan bir yasa dolayısıyla yapılan başvuruda Almanya hükümeti, yasanın başvurana uygulanmadığı, dolayısıyla menfaatinin ihlal edilmediği savunmasını yapmıştır. • Buna karşın, yasanın başvuranlara uygulanabileceği, üstelik yasanın kendilerine uygulandığından kişilerin haberlerinin bile olamayacağından hareketle başvuranlar potansiyel mağdur olarak değerlendirilmiş ve dava kabul edilebilir bulunarak esastan incelenmiştir. 10

Mahkemeye Başvuru: Kişi toplulukları �Kişi toplulukları, herhangi bir tüzel kişiliğe sahip olmayan kişilerden oluşmaktadır. Bu kişileri bir araya getiren, devlete atfedilen bir eylem/işlemden birlikte mağdur olmaktır. �Tüzel kişiliği olmayan kişi topluluklarının Mahkemeye başvurabilmeleri için, ya topluluğu oluşturan kişilerin başvuruyu imzalamaları, ya da kişi topluluğu adına Mahkeme’ye başvuran kişinin, adına başvurduğu kimselerden temsil yetkisi alması gerekmektedir. 11

Mahkemeye Başvuru: Hükümet Dışı Kuruluşlar (Tüzel Kişiler) • Devlet bünyesinde yer alan tüzel kişiler (KHTK) başvuruda bulunamazlar. Hükümet dışı kuruluşlar, özel hukuka tabi tüzel kişileridir. • Tüzel kişiler, ancak kendi tüzel kişiliklerini ilgilendiren haklarını korumak için başvurabilirler. • Üyelerinin haklarını korumak için başvuramazlar. 12

Devlet Başvurularında Kişi Yönünden Yetki • Her sözleşmeci devlet, diğer bir sözleşmeci devleti, Sözleşme kurallarına aykırı davranışlarından dolayı, AİHM’ye şikâyet edebilir (AİHS, m. 33). • Bireysel başvurulardan farklı olarak, şikayette bulunan devletin bir mağduriyetinin olması gerekmez. • Avrupa Konseyi’nin amaç ve ideallerini gerçekleştirmek için, ortak bir kamu düzeni oluşturmak amacı. 13

AİHM’ye Başvuru: Başvurular Kime Karşı Yapılır? • Başvurular, Sözleşmedeki yükümlülüklerini ihlal ettiği ileri sürülen taraf devlete karşı yapılır. 1) Aleyhine başvuru yapılan, ancak Sözleşmeyi imzalamış bir devlet olabilir. 2) Bu devlet, Sözleşmede koruma altına alınmış olan hak ve özgürlüklere ilişkin yükümlülüklerini ihlal etmiş olmalıdır. 14

Mahkemenin Konu Yönünden Yetkisi • Mahkeme’nin konu yönünden yetkisi; Sözleşme ve ek Protokollerde düzenlenmiş olan hak ve özgürlüklerden ibarettir. • Her devletin sorumluluğu, Sözleşme metni ile o devletin onaylamış olduğu ek protokollerdeki hak ve özgürlüklerle sınırlıdır. • Çekinceler de dikkate alınır. 15

Mahkemenin Konu Yönünden Yetkisi �Başvuruda Sözleşmenin hangi hükümlerinin çiğnendiğinin gösterilmesine gerek yoktur. Mahkeme, olayları ve delilleri göz önünde bulundurarak hangi hükümlerin ihlal edildiğini kendisi değerlendirir. �Sözleşmede güvence altına alınmamış olan hak ve özgürlükler bakımından Mahkeme konu bakımından yetkisizlik gerekçesi ile başvuruları reddeder. �Örneğin Sözleşme, dil özgürlüğünü güvence altına almamıştır. Bunun yanında, vatandaşı olmadığı bir devletin ülkesine girme, yerleşme ya da oturma hakkı; yargılanmanın yenilenmesi hakkı, kamu hizmetine girme hakkı ile, mülkiyet hakkı, eğitim ve öğrenim hakkı ve sendika özgürlüğü dışında kalan ekonomik, sosyal ve kültürel haklar (örneğin çalışma hakkı) Sözleşmenin kapsamı dışındadır. 16

Mahkeme’nin Yer Yönünden Yetkisi • Sözleşme’nin 1. maddesine göre, “Yüksek Sözleşmeci Taraflar, kendi yetki alanları içinde bulunan herkese bu Sözleşme”de açıklanan hak ve özgürlükleri tanırlar. 17

Mahkeme’nin Yer Yönünden Yetkisi • Mahkeme içtihatları ile “yetki alanı” ifadesi genişletilmiştir: • Mahkeme’nin yer yönünden yetkisi, Sözleşmeci devletlerin ülkesi ile sınırlı kalmayarak, ülke sınırları dışındaki Sözleşmeye aykırı davranışlarını da içine alacak biçimde, içtihatlar yoluyla zaman içinde genişletilmiştir. • Örnek: 1974 harekâtından sonra Kıbrıs’ta meydana gelen gelişmeler ve insan hakları ihlallerinden Türkiye’nin sorumlu tutulması. 18

Mahkeme’nin Yer Yönünden Yetkisi • Komisyon’un 1975 tarihli Kıbrıs/Türkiye davasına ilişkin kabul edilebilirlik kararında belirttiği üzere, bir devlet kendi ulusal sınırları dışında bir yetki kullanıyorsa, bunu Sözleşme’ye uygun olarak kullanmak zorundadır. • Böylece Sözleşmenin uygulama alanı, devletlerin fiili yetki alanlarına dek uzamıştır. 19

Mahkeme’nin Zaman Yönünden Yetkisi • Her sözleşmeci devlet bakımından Sözleşmenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar. • İstisna: “sürekli çiğneme/ihlal” denilen durumdur. Buna göre, Sözleşmenin yürürlüğe girmesinden önce başlamış olan, ancak yürürlüğe girmesinden sonra da devam eden ihlaller bakımından Mahkeme kendisini yetkili görmüştür. • Örneğin, yasal olmayan tutuklama, kişinin mülkiyetine ulaşmasını engelleme, kamu hizmetlerinden sürekli yasaklılık durumu gibi ihlaller, süreklilik arz eden eylemlerdir. 20

Kabul Edilebilirlik Koşulları (AİHS md. 35) • • İç hukuk yolları tüketilmiş olmalıdır. Süre koşulu: İç hukuk düzeninde ortaya çıkan kesin karardan itibaren 6 aylık süre içinde Mahkemeye başvurulabilir. Başvuru imzasız (anonim) olmamalıdır. Başvuru, daha önce AİHM ya da bir başka uluslararası organ önüne getirilmemiş olmalıdır. İhlal iddiası Sözleşme ve ek protokollerinde düzenlenen haklara ilişkin olmalıdır. Dayanaktan yoksun ya da temelsiz olmamalıdır. Başvuru hakkının kötüye kullanılması niteliğinde olmamalıdır. (Siyasal propaganda, hakaret, gerçek dışı bilgilerin verilmesi) 21

Yeni bir kabul edilebilirlik koşulu (Yeni 35/3) • a. başvurunun Sözleşme veya ilgili Protokol hükümleri dışında kalması, açıkça dayanaktan yoksun olması veya bireysel başvuru hakkının suiistimali mahiyetinde olması, veya; • b. Sözleşme ve Protokollerde belirtilen insan haklarına saygı ilkesi gereğince başvurunun esası hakkında incelemeye gerek bulunması ve başvuruya konu olayın iç hukuk mahkemesince yeterincelenmemiş olması durumları hariç olmak üzere, başvuranın önemli mağduriyetinin bulunmaması. " 22

İç Hukuk Yollarının Tüketilmesi Koşulu • Uluslararası hukukta kabul edilmiş genel bir ilkedir. • AİHM’ye başvuran kişinin, iç hukuk yollarını tükettiğine ilişkin belgeleri Mahkeme’ye sunması gerekir. İspat yükü başvurandadır. • Mahkeme, iç hukuk yollarının tüketilip tüketilmediğini kendiliğinden inceler. 23

İç Hukuk Yollarının Tüketilmesinin Gerekli Olmadığı Haller • 1) Konu ile ilgili iç hukuk yolu yoksa, ya da bir yasa ile açıkça yargı yolu kapatılıyorsa • Örnek: Türkiye’de bazı organların kararlarına karşı yargı yoluna başvurulamamaktadır. Anayasa gereği Yüksek Askeri Şura (YAŞ) ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) gibi organların işlemlerine karşı gidilebilecek bir iç hukuk yolu öngörülmemiştir. 24

İç Hukuk Yollarının Tüketilmesinin Gerekli Olmadığı Haller • 2) İç hukuk yolunun etkisiz olması. • Aslında başvurulabilecek birtakım hukuki yollar öngörülmüştür; ancak bunlar fiilen işletilmiyorlardır ya da istenen sonucu doğuracak nitelikte değildirler; yani etkisizdirler. Örnek: terörle mücadele sırasında yakılan köylerin şikâyet konusu edildiği AKDIVAR ve Diğerleri/Türkiye davası. 25

İç Hukuk Yollarının Tüketilmesinin Gerekli Olmadığı Haller • 3) Yerleşmiş bir yargı içtihadının bulunması: • bu yola başvurulması durumunda ulusal mahkeme, benzer olaylarda sürekli verilen ve sorunu çözmeyen eski içtihatları tekrarlamaktan başka bir şey yapmayacaktır. 26

İç Hukuk Yollarının Tüketilmesinin Gerekli Olmadığı Haller • 4) Sözleşme’ye aykırı yerleşmiş yönetsel uygulamanın varlığı (idari pratik): idare organlarının Sözleşmeye aykırı tutumları adeta bir rutin uygulamaya dönüşmüştür ve idarenin bu eylemlerine devlet tarafından göz yumulmakta, engel olunmamakta ya da bu tür davranışlar hoş görülmektedir. 27

İdari pratiğin iki koşulu • İdari eylem ya da işlemlerin, aynı ya da benzer türden olmaları gerekir. • Bu davranışların, istisnai uygulamalar düzeyinde kalmaması; dikkati çekecek derecede belli bir düzeye ulaşması gerekir. • Kamu makamlarının söz konusu uygulamaya hoşgörü göstermesi, yerleşmiş idari uygulamanın varlığını gösterir. 28

İç Hukuk Yollarının Tüketilmesinin Gerekli Olmadığı Haller • 5) Davanın sürüncemede kalması • 6) Kişinin iç hukuk yollarını tüketmesinin kamu görevlilerince engellenmesi • 7) İç hukuk yollarına başvurulması halinde başvuranın bir misilleme ile karşılaşması olasılığının olması 29

Süre Koşulu • 35. maddeye göre, başvurunun, iç hukuk yollarının tüketilmesinden sonra ve kesin karardan itibaren 6 aylık süre içinde yapılması gerekir. • İç hukuk yolu yok ise, 6 aylık süre, Sözleşmeyi ihlal eden eylem ya da işlemin yapıldığı tarihten itibaren işlemeye başlar. • Sürekli çiğneme halinde, • eğer iç hukuk yolu yoksa, hakkın çiğnenmesinin sona erdiği tarihten itibaren başlar. • sürekli çiğneme bir yasadan doğuyorsa, 6 ay koşulu uygulanmaz. Yasa yürürlükte olduğu sürece başvuru yapılabilir. 30

ABAD’DA YARGILAMA PROSEDÜRLERİ

Yargılama prosedürü • Davanın açılması • Yazılı aşama • Sözlü aşama • Usul organizasyonu ve soruşturma önlemleri • Usul organizasyonu önlemleri • Soruşturma önlemleri

Yazılı aşama • Adalet Divanı önündeki davalar ‘davalar’ (kararlar) ve ‘görüşler’ şeklinde iki kategori olarak sınıflandırılabilir. Divanın önüne gelen davalar ‘ön karar davaları’ ve ‘doğrudan açılan davalar’ olarak iki alt kategoriye ayrılabilir. ABAD yargılama usulü; davanın kabulü, yazılı aşama, Raportör Yargıcın ön inceleme raporu, davanın görüleceği dairenin tayini, yargılamada izlenecek usul ve işlemlerin tespiti, tahkikat işlemleri, duruşma ve karar verme aşaması şeklinde kabaca özetlenebilir. Makalede öncelikle, bu iki dava kategorisine ortak olan usul hükümleri bunu müteakiben bu dava kategorileri için ihdas edilen ayrı kurallar safhalara göre ele alınarak yargılama usul kuralları analiz edilmiştir

Sözlü aşama • Sözlü aşama; Raportör Yargıç tarafından hazırlanmış raporun okunması, Mahkemece taraf avukatları ve temsilcilerinin dinlenmesi, Hukuk Sözcüsünün görüşlerinin ibraz edilmesi, görüşlerine başvurulması halinde tanık ve uzmanların (bilirkişi) beyan ve görüşlerinin alınmasından oluşur

Usul organizasyonu önlemleri • ABAD Statüsünün 24. maddesini açıklayıcı nitelikte olan Yargılama Usul Kurallarının 63. maddesine göre, Divan, yapacağı genel toplantıda açılan dava ile ilgili tahkikat işlemi gerekip gerekmediğine karar verecektir. Dava ile ilgili Daire tespiti yapılmışsa bu konuda tayin edilen Daire bu işlemler hakkında karar verecektir. Mahkeme, Hukuk Sözcüsünü dinledikten sonra, ispatlanması gereken olguları ortaya koyarak, uygun gördüğü tahkikat işlemlerini içeren kararını verecektir. Bu karar taraflara tebliğ edilecektir. Yargılama hukukunun genel kuralı olan taraflarca ileri sürülen iddiaların ileri süren tarafça ispatlanması kuralı AB hukukunda da geçerlidir. 50 Yukarıda aktarılan usulün organizasyonuna ilişkin işlemler Mahkeme Başkatipliğinin bir mektubu ile belirtilirken tahkikat işlemleri Mahkemenin yazılı bir kararı (ara kararı) ile ifade edilir.

Usul organizasyonu • • Tarafların mahkemede şahsen hazır bulunmaları ve sorgulanmaları, • Bilgi için talep ve belgelerin ibrazı, • • Tanıkların ifadelerinin alınması, • • Uzman bilirkişi raporu, • • Dava konusu yerin veya şeyin keşf

diğer • Yargılamanın hızlandırılması (ivedi yargılama) • Yargılamanın durdurulması • Adli yardım • Davadan feragat

ivedi yargılama • Ön karar müracaatının adalet, özgürlük ve güvenlik alanıyla ilgili konularda sorular içermekteyse yukarıda aktarılan hızlandırılmış ön karar müracaatından farklı olarak ulusal mahkemece başvurunun kısa sürede ele alınması gerekliliğine ilişkin bir gerekçelendirme koşulu olmaksızın bu usule göre müracaat neticelendirilir. 119 İvedi ön karar yöntemini düzenleyen ABAD Statüsünün 23(a) maddesi ile yeni Yargılama Usul Kurallarının 107 -114. maddeleri uyarınca özgürlük, güvenlik ve adalet alanındaki sorunlarla ilgili yapılacak ön karar başvurularının mahiyeti gereği bir aciliyet arzettiği varsayılmıştır. Bu konularda yapılacak ön karar müracaatının ele alınması için normal ön karar yöntemi ile hızlandırılmış ön karar prosedürünün uygun olmadığı değerlendirilmiştir.

devam • Bu usul ABİHA’nın 267(4) maddesindeki yeni düzenlemesinde dolaylı olarak yer almıştır. Buna göre, yapılan ön karar başvurusunun gözaltında olan bir kişiyle ilgili olması durumunda ABAD mümkün olan asgari gecikme ile işlem yapmalıdır. 120 Hızlandırılmış ön karar yöntemine göre ivedi ön karar yöntemi yargılama sürecinde çabuk karar vermeyi sağlamak üzere önemli oranda budanmıştır. Aslında istisnai durumlarda uygulanan hızlandırılmış ön karar yöntemi klasik ön karar yöntemi ile aynı aşamalardan oluşmaktadır. İvedi ön karar yöntemi de klasik ön karar yönteminin basitleştirilmiş halidir. Tarafların layihalarını sunmalarıyla ilgili asgari bir süre sınırlaması öngörülmemiştir. Bu usulde yazılı aşama ve Hukuk Sözcüsünün görüşünü sunmasından vazgeçilebilir. Şimdiye kadar bu usule göre yargılamanın yapıldığı davalarda Hukuk Sözcüsünün görüşü yayımlanmamıştır. 1

Yargılamanın durdurulması • ABAD Statüsünün 54(3). maddesi doğrultusunda hem Adalet Divanı hem de Genel Mahkeme önündeki davalarda aynı yasal çare, aynı konuda bir yorum veya aynı işlem dava konusu edilmişse Genel Mahkeme tarafları dinledikten sonra davayı durdurabilir ve Adalet Divanının karar vermesini bekleyebilir. Genel Mahkeme önündeki bir davada karar verme yönünden Adalet Divanına ABİHA’nn 263. maddesine göre açılan davalarda Adalet Divanının karar vermesini bekletici mesele yapar. Aynı koşullar altında Adalet Divanı da yargılama sürecini durdurabilir, bu durumda Genel Mahkeme önünde görülmekte olan davanın yargılaması devam eder. Bir üye devlet ve AB kurumlarından birisinin aynı tasarrufu dava konusu etmeleri halinde Genel Mahkeme karar vermekten imtina ederek Adalet Divanının bu başvurular hakkında karar vermesini bekler.

Adli yardım • Esas davanın tarafları Divan önündeki masraflarını tamamen veya kısmen karşılamaya maddi güçlerinin yeterli olmaması halinde yargılama sürecinin herhangi bir aşamasında Divandan adli yardım talebinde bulunabilir. Adli yardım talebine, o kişinin kendi ülkesinin yetkili kurumu tarafından verilen bir belge gibi mali durumunun değerlendirilmesini elverişli kılacak destekleyici belgelerin de eklenmesi gerekir. Adli yardım talebini düzenleyen yeni Yargılama Usul Kurallarının 115. maddesi önceki muadil 104. maddesinin 6. fıkrasının 2. bendindeki düzenlemeye kıyasla daha münferit bir anlamı olan ‘mali durum’ (financial situation) ifadesini ön plana çıkartmıştır. Zira eski düzenlemede ‘parasal çaresizlik’ (lack of means) ibaresi mevcuttu. Yeni düzenleme Temel Haklar Bildirgesinin 47. maddesine daha uygun bir düzenleme olmuştur

Davadan feragat • Mahkeme kararını vermeden önce taraflar niza konusu üzerinde bir anlaşmaya varır ve bu şekilde Mahkemeye iddialarından vazgeçtiklerini bildirmeleri durumunda Mahkeme Başkanı davanın Başkatiplikteki kayıttan düşmesine karar verir ve yargılama giderleri konusunda karar verir. 159 Bu hüküm ABİHA’nın 263 (iptal davası) ve 265. maddelerde (hareketsizlik) zikredilen davalar yönünden uygulanmaz.

Yargılamada süreler • İptal davalarında hak düşürücü süre 2 aydır. Bu süre, tasarrufların AB Resmi Gazetesi’nde yayımlanmasından itibaren 15 gün geçmesiyle işlemeye başlar. Bu süre geçerse, artık tasarruflara karşı ayrı bir dava açılamaz, ancak herhangi bir davada hukuka aykırılık def’î ileri sürülebilir. • Topluluk organlarının düzenleme yapması gereken bir konuda hareketsiz kalmalarına binaen açılan bir davadır. Organlar birbirlerine karşı bu davayı açabilirler. Gerçek ve tüzel kişiler ve üye devletlerin de bu davayı açma hakları vardır. İlk önce ilgili kurumdan gerekli işlemin yapılması istenir ve iki ay beklenir. İki ay sessiz kalırsa, bu iki aylık sürenin sona ermesinden itibaren iki ay içinda ihmal davası açılabilir. Yani ilk iki ay bekleme süresi, diğer iki ay dava açma süresidir.

devam • Tazminat Davası: Topluluk organları ya da görevlilerinin görevlerini ifa ederken sebep oldukları zararlar nedeniyle AB kurumlarına karşı açılan bir davadır. Kusur şartı aranmaz. Bu dava için beş yıllık hak düşürücü süre öngörülmüştür. Bu süre, zararın doğduğu değil, ilgili vakıanın öğrenilmesi anından itibaren işlemeye başlar.

Yargılama giderleri • Divan önünde görülen davada karşılanabilir yargılama masrafları, tanıklara, bilirkişiye ödenen ücretler ve taraflar ile temsilcileri ve avukatlarının yaptığı seyahat, harcırah masraflarından oluşur. Divan kendi yaptığı yargılama işlemleri için taraflarca kendisi için ayrı bir ücret almaz. Rekabet hukukuyla ilgili davalarda dava açılmadan önceki idari soruşturma aşamasında yapılan masraflar yargılama masrafları içerisinde değerlendirilmez. 153 Avukatlık masraflarıyla ilgili yargılama usul kurallarında Alman, İtalyan ve İngiliz sistemini kabul etmiştir. Buna göre, kaybeden taraf kendi avukatının ücretiyle birlikte kazanan tarafın avukatlık ücretini karşılayacaktır. Böylece kaybeden taraf, karşı tarafın avukatlık ücretinin yanı sıra tanık ve bilirkişi ücretini de karşılar

devam • Masraflar ile ilgili karar nihai hükümde verilebileceği gibi, ara kararların (işlemlerin) verilmesinden sonra da verilebilir. Başarılı olan tarafın layihasında talep etmesi halinde, başarısız olan taraf masrafları ödeyecektir. Birden fazla başarısız olan taraf olması durumunda, Divan, masrafları başarısız olan taraflar arasında paylaştırabilir. Her bir tarafın bazı noktalarda başarılı, bazı noktalarda başarısız olması durumunda, Divan masrafların paylaşılmasına karar verir, bununla birlikte, davanın şartlarına göre, Mahkeme bir tarafın kendi masraflarının yanı sıra karşı tarafın masraflarının belli bir oranını karşılamasına da karar verebilir.

Yürütmenin durdurulması ve geçici önlemler • ABAD Statüsünün 42. maddesine göre Üye Devletler, AB Kurumları, Ofisleri, Ajansları ile dava tarafı olmayan üçüncü gerçek veya tüzel kişiler, haklarını ihlal eden ancak kendilerinin görüş ve beyanlarının alınmadığı dava kararlarıyla ilgili bir başvuru yapabilirler. 167 Bununla ilgili ayrıntılı kurallar Yargılama Usul Kurallarının 157. Maddesinde belirtilmiştir. Buna göre yapılacak başvuruda, itiraz edilen kararın belirtilmesi, bu kararın kendi haklarını nasıl ihlal ettiğinin açıklanması, yargılama sürecinde daha önce yer alınmamasının nedenleri izah edilmelidir. Bu yönde yapılacak başvurunun, itiraz edilen kararda dava tarafı olanların tümüne karşı yöneltilmesi gerekir. Başvurunun itiraz edilen kararın ABRG’de yayımlanmasından itibaren iki aylık süre içinde yapılması gerekmektedir. Başvuru yapılması üzerine Mahkeme itiraz edilen kararın yürürlüğünün durdurulmasına karar verebilir. Bununla ilgili Yargılama Usul Kurallarının ara önlemler (yürütmenin durdurulması) ile ilgili 160 -167. maddesindeki kurallar uygulanır. Yapılan başvuru üzerine, itiraz edilen kararda Mahkemenin yapacağı inceleme sonucu bazı değişiklikler yapılabilir.

devam • İhtiyati tedbire karar verilirken aranan üçüncü koşul da ihale sürecinde ihtiyati tedbir isteyen başvuru sahibinin menfaatinden daha üstün gelecek menfaatin (davanın diğer tarafının menfaati ve kamu menfaati) olmaması gerekir. Yürütmeyi durdurma kararı verilirken, Topluluk hukukunun tam geçerliliği ve etkililiği üzerindeki etkisinin, diğer bir ifade ile, zarara uğrayan kişilerin menfaatleri ile Topluluk hukukunun gerekleri arasındaki menfaatler dengesinin dikkate alınmış olması gerekir. Bu koşul üye devletlerin hukuk sistemlerine hakim olan ortak ilkelerden esinlenmektedir. Nitekim, Divanın gördüğü davalarda ihtiyati tedbire hükmetmek için başvurduğu menfaatler dengesi ulusal davalardaki ihtiyati tedbir kararlarına benzerlik arz etmektedir. Bu durum, Topluluk ile ulusal hukuk düzenleri arasındaki karşılıklı etkileşime de bir örnek teşkil etmektedir

devam • Ulusal mahkemelerin AB hukukunun uygulanmasıyla ilgili bir davada bir ara önlem talebiyle karşılaşmaları durumunda verilecek ara önlem kararı (örneğin yürütmeyi durdurma kararı) Topluluk açısından bazı mali riskler doğuruyorsa, ulusal mahkemenin de, davacının, para veya benzeri garantiler şeklinde, yeterli bir teminat göstermesini talep etmesi, gerekmektedir. Burada gösterilecek teminat para veya benzeri mali değerlerdir, bunun için de kat’i bir oran yoktur, ancak alınacak teminatın miktarı, başvurunun niteliği ve somut olayın özellikleri ile mali riskin büyüklüğüne göre değişiklikler gösterebilmektedir.

Yetkisizlik durumunun tespiti ve davanın konusuz kalması • İptal davası sebepleri; yetkisizlik, esaslı şekil sakatlığı, topluluk hukukuna aykırılık ve yetki saptırmasıdır. • Mahkeme yargılama süreci içerisinde davanın amaçsız, konusuz kaldığına kanaat getirmesi halinde herhangi bir zaman dilimi içerisinde kendiliğinden veya Raporör Yargıcın önerisi ve dava tarafları ile Hukuk Sözcüsünün dinlenmesinden sonra gerekçeli karar ile davanın konusuz kaldığına karar verebilir.

Müdahil olma • ABAD Statüsünün 40. maddesine göre, Üye Devletler ve AB Kurumları Adalet Divanı önünde görülen davalara müdahil olabilirler. Aynı hak Divan önünde görülen davada menfaati olduğunu gösteren AB’nin ajans, ofisleri ile kuruluşlarına da tanınmıştır. Gerçek ve tüzel kişiler, Üye Devletler arasındaki davalara, Birlik Kurumları arasındaki davalara, Üye Devletler ile Birlik Kurumları arasındaki davalara müdahil olamazlar. Doğrudan davalarda Üye Devletler veya AB Kurumları özel herhangi bir koşulu yerine getirmelerine gerek kalmadan müdahil olabilirler. Gerçek ve tüzel kişiler açılan bir davadan Başkatiplikçe dava açıldığının, dava taraflarının, dava konusunun, talep edilen kararın ABRG’de ilan edilmesiyle davadan haberdar olurlar. Bu ilan tarihinden itibaren müdahillik talebinin bir aylık bir süre içerisinde Mahkemeye iletilmesi gerekir

Gıyaben karar tesis edilmesi ve bu karar itiraz • ABAD Statüsünün 41. maddesine göre bir tarafın gıyabında verilen Divan kararının iptali için başvuru yapılabilir. Yapılacak başvurunun kararın tebliğ tarihinden itibaren bir aylık süre içerisinde yapılması gerekmektedir. Başvuruya istinaden Mahkeme Başkanı diğer tarafın yapılan başvuru hakkında yazılı görüşlerini sunması için bir süre verir. Mahkemenin başvuruyu uygun görmesi halinde bu defa vereceği kararın iptali söz konusu olamaz

AB Yargı Organlarının Kararları • Kararın içeriği • Kararın geçerli olduğu tarih ve düzeltilmesi • Karar yayımlanması

AB yargısında açılabilecek davalar • Dava türleri • AB ile çalışanları arasındaki davalar (personel davaları) • Personel davalarına ilişkin kurucu andlaşmaların düzenlemeleri ve dava süreci • Karar • İptal davaları • İptal davasının nedenleri • Kurucu andlaşmaların ve bunların uygulanmasıyla ilgili düzenlemelerin ihlali • Yetkisizlik • Yetki saptırması • Esaslı şekilde sakatlığı • İptal davası açmada süre • İptal davası açma yetkisi olan süjeler • İptal davanın sonuçları

AB 2 TİPE BAK • 1 -PERSONEL • AB Kurumlarıyla çalışanlar arasında çıkan uyuşmazlıklarla ilgili davalardır. Personel davasını hem kurum personele karşı, hem de personel kuruma karşı açabilir • 2 -İPTAL • AB’de bağlayıcı olan tasarruflar tüzükler, kararlar ve yönergelerdir. Dolayısıyla iptal davasının konusunu bunlardan biri oluşturur. Bu dava sadece AB kurumları aleyhine açılabilir. Dava ehliyetini haiz olanlar; topluluk organları, üye devletler, gerçek ve tüzel kişilerdir. İptal davası sebepleri; yetkisizlik, esaslı şekil sakatlığı, topluluk hukukuna aykırılık ve yetki saptırmasıdır. Bu, yetkinin öngörülen amaç dışında kötüye kullanılmasıyla oluşur. İptal kararları geriye dönük olarak hüküm ve sonuç doğurur. Hukukî boşluk doğacaksa, gerekli düzenlemeler yapılana kadar iptal kararının yürürlüğe girmesi ertelenebilir. ATAD’ın verdiği iptal kararı sadece dava taraflarını değil, bütün birliği bağlar. Buna AB Hukukunda “Erga omnes” denir.

Hareketsizlik davaları • Dava açmada süre • Kararın hukuksal sonuçları • Hareketsizlik davasında ise ABİHA’nın 265. maddesi doğrultusunda Kurumun işlem veya eylemde bulunmaya davet edildiği tarihe ilişkin müracaatın belgelendirilmesi, ABİHA’nın 273. maddesine göre açılan davalarda üye devletler arasında yapılan özel anlaşmanın da müracaata eklenmesi gerekir. Bu belgelerin başvuru ile birlikte sunulmaması halinde Başkatip makul bir süre içerisinde bu belgelerin sunulmasını ister. Başvuru sahibi yukarıda belirtildiği şekilde müracaatında bulunan eksiklikleri tamamlamazsa, Divan Raportör Yargıç ve Hukuk Sözcüsünü dinledikten sonra başvurunun kabul edilirliği hakkında karar verir.

Diğer temalar • AB’nin AKİT dışı sorumluluğu kapsamında açılabilen davalar (tam yargı davaları) • Süre • Karar • Yetki sözleşmesindeki tahkim şartına istinaden açılan davalar

Önkarar yöntemi • 2012 yılı itibariyle Divana ulaşan 617 davanın 404’ü ön karar yöntemiyle ilgili başvurular, 73’ü doğrudan açılan davalar, 136’sı temyiz başvuruları, 3 tanesi ara önlemler ve dava müdahaleleri, 1 tanesi de Divana yapılan görüş başvurusundan oluşmaktadır. • Yargılama usul kuralları içerisinde ön karar yöntemine ilişkin ayrı ve yeterli düzenlemenin yapılmasının yanı sıra diğer dava türleri açısından da her dava türü için ayrı bir başlık altında uygun düzenlemelerin yapılması ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bunun yanı sıra bu dava türleri açısından bir ayırıma gidilerek her dava türü için ayrı düzenleme yapılması açıklık ve sadelik açısından da gerekli hale gelmişti. Bütün dava türleri için ortak usul hükümleri de yargılama usul kuralları içerisinde ayrı bir başlık altında belirtilmiştir

Önkarar tabi olabilecek konular • Hızlandırılmış ön karar usulünün (accelerated procedure) hukuki dayanağı Mart 2008 yılında yürürlüğe giren ABAD Statüsünün 23(a) maddesidir. Bu usul önceki Yargılama Usul Kurallarının 104(a) maddesinde çabuklaştırılmış ön karar usulü (expedited procedure) olarak ifade edilmişti. Acil durumlarda normal ön karar usulüne Divanın iş yükü nedeniyle geç cevap vermesi bu usulün bazı durumlarda hızlı işlemesini sağlamak üzere oluşturulmuştur

Önkarar yönteminde takdir yetkisine sahip ulusal yargı organları • Yargılama Usul Kurallarının 105. maddesine göre, ön karar müracaatında bulunan ulusal mahkemenin talebi veya istisnai olarak Mahkeme Başkanının kendi insiyatifi ile davanın niteliği gereği ön karar müracaatının kısa sürede ele alınmasına karar verilebilir. Ulusal mahkeme böyle bir talep yapmak zorunda değildir. Mahkeme Başkanı Raportör Yargıç ve Hukuk Sözcüsünü dinledikten sonra ön karar müracaatının yukarıda aktarılan ön karar yöntemiyle ilgili kurallardan biraz farklı hızlandırılmış ön karar yöntemine göre sonuçlandırmaya karar verebilir. 109.

devam-önkarar isteminin formülasyonu ve önkarar yönteminde izlenecek usül • Önceki Yargılama Usul Kurallarının 104(a) (1) hükmüne göre bu usulün uygulanabilmesi ancak ‘özel aciliyet’ arzeden durumlarda söz konusu iken yeni 105(1) hükmüne göre ‘davanın niteliği gereği kısa bir sürede değerlendirilmesi gereken’ durumlarda bu usule başvurulabileceği belirtilmiştir. Bu yeni düzenleme önceki düzenlemeye göre esaslı değişiklik olup bu usule başvurulmasını daha kolaylaştırıcı nitelik arzetmektedir. Tabi başvuruda kısa süre içinde karar verilmesine ilişkin gerekliliğin de dava konusu vakıalarla gerekçelendirilmesi gerekmektedir. Tehlikenin boyutuna göre insan sağlığı, çevre, başka bir ülkeye sınır dışı edilme riski, ‘Avrupa tutuklama belgesi’ çıkarılması gibi hassas konularda, ceza hukukuyla ilgili ve ulusal mahkemenin kısa sürede karar vermesini gerektiren bu tür konular bu usule başvurulması açısından yeterli görülmüştür

Devam-Önkarar isteminin formülasyonu ve önkarar yönteminde izlenecek usül • Bu usulde Mahkeme Başkanı duruşma için hemen bir tarih belirler ve ilgili taraflara bildirir. Bu kişiler Mahkeme Başkanınca 15 günden az olmayacak belirlenecek süre içerisinde yazılı görüş ve beyanlarını Mahkemeye bildirirler. Mahkeme Başkanı taraflara sunacakları görüş ve beyanlarını önemli gördüğü hukuki mevzularla sınırlandırmalarını isteyebilir. Sunulan görüş ve beyanlar ABAD 23. maddesinde belirtilen ilgili kişilere bildirilir. Mahkeme Hukuk Sözcüsünü dinledikten sonra kararını verir. Bu usulde taraflar yazılı görüş ve belgelerini fax veya diğer teknik araçlarla Başkatipliğe yollayabilirler. Bu durumda orijinal belgelerin derhal gönderilmesi gerekmektedir. Taraflara veya bir kişiye gönderilecek belgelerin aynı yöntemle Divan Başkatipliğince iletilmesi mümkündür. 2008 -2012 yılları arasında ön karar yöntemi başvuruları arasında hızlandırılmış usulde görülmesi için başvuru yapılmış ve bunlardan sadece 8 başvuru olumlu bulunmuştur.

ABİDM’nin önkarara ilişkin yargı yetkisi • Avrupa Toplulukları Hukukunda kendine has bir davadır. Bir yorum davasıdır. Davacı sadece “ulusal mahkemeler”dir. ATAD kararları “emsal karar” niteliğindedir ve daha önce belirtildiği üzere tüm birliği ve üye devletleri bağlar. Bu nedenle, üye devletlerin birinde görülmekte o lan bir iç hukuk davasında mahkeme, uygulayacak olduğu kural hakkında Topluluk hukukuna aykırılık sezerse, bu konuda ATAD’ın ön kararına başvurmakla mükelleftir. Özellikle ilgili mahkemenin verdiği karara karşı kanun yolları kapalıysa, böyle bir durumda ATAD’ın ön kararına başvurmak zorundadır. Dava tarafları talep etmese bile ulusal mahkeme bu davayı re’sen de açabilir ve artık ATAD’ın yapacağı yorumla bağlı olur. Ön karar davası bir ara davadır. Bir ölçüde medenî usul hukukundaki ara karara benzer. ATAD, ulusal dava görülürken araya girer (araya sokulur) ve bağlayıcı yorum yapar. Yani, aynı zamanda bir nizasız yargı davasıdır. Ön karar müessesesi sayesinde AB Hukukunda içtihat birliği sağlanır. Ulusal mahkeme karar aşamasındayken bile kararının dayanacağı normlarla çelişen AB normları görürse, bu davayı açar ve ATAD’dan bu konuda yorum talep eder.

devam • Netice itibari ile, bu kısa makaleden anlaşılacağı üzere, AB üyesi devlet hukukçuları, özellikle de yargılama görevi yapanlar, AB Hukukunu bilmelidir. Türkiye de eğer bir gün AB üyesi olacaksa, biz Türk hukukçuları da bu milletler üstü hukuku (Supranasyonal) öğrenmekle mükellefiz. Çünkü bilmeliyiz ki, AB üyesi bir devletin hukukuyla, hatta Anayasasıyla bir AB normu çatıştığında, Üst Hukuk olan Topluluk hukuku gereği kesinlikle AB normu uygulanacaktır.

İhlal davaları • Üye devletlerin AB Hukukuna aykırı eylem ve işlemlerde bulunmaları hâlinde, Komisyon’un ilgili üye devlete karşı açtığı bir davadır. Üye devlet bu kararın gereğini yerine getirmezse, 2. ihlal davası açılır ve ihlalin ortadan kaldırılması istenmekle birlikte para cezasına hükmedilir. Davalı devlet bu karara da uymazsa, AB sona erer. Uygulamada bu karara hep uyulmuştur.

AB Kurucu andlaşması ile AB’nin işleyişine ilişkin andlaşma’nın bazı düzenlemeleri gereğince ABAD’ın yetkilendirilmesi • İlk Derece Mahkemesi (İDM) kurulup faaliyete başladıktan sonra, bireylerin açtığı tazminat davaları İDM’nin yetkisine aktarılmıştır. Nice Antlaşması ile getirilen değişiklikle, bu davalarda yetkili mahkeme kurucu Antlaşmalarla da İDM olarak belirlenmiştir. ABAD ise, İDM’nin faaliyete geçmesinden bu yana tazminat davalarında temyiz mercii görevi yapmaktadır

Kararların temyizi • Genel Mahkeme, ABİHA’nın 257. maddesi uyarınca kurulan bir İhtisas Mahkemesinin ve Statü uyarınca Adalet Divanının bakmaya yetkili olduğu davalar hariç, ABİHA’nın 263, 265, 268, 270 ve 272. maddelerinde belirtilen davalara ilk derece mahkemesi olarak bakmaya yetkilidir. Statü, Genel Mahkeme’ye, diğer davalara da bakma yetkisi verebilir. Genel Mahkeme tarafından bu düzenleme uyarınca verilen kararlar, hukuki konularla sınırlı olmak kaydıyla, Statüde öngörülen şartlar ve sınırlar dahilinde Adalet Divanında temyiz edilebilir

devam • Genel Mahkeme kararlarının temyiziyle alakalı olarak yeni yargılama usul kuralları temyiz usul ve yöntemleriyle ilgili açıklayıcı düzenlemeler yapılmıştır. 176 -178. maddeler arasında temyiz ve karşı temyiz arasındaki ayırımı daha açık hale getiren bir düzenleme getirilmiştir. Karşı temyizin ayrı bir dilekçe ile yapılması zorunluluğu getirilerek bu taleplerin Mahkemece değerlendirilmesinin daha kolay olacağı düşünülmüştür. 181 Bunun yanı sıra yargılama usul kurallarının 183. maddesinde belirtilen sebeplerle temyiz talebinin açıkça kabul edilebilir görülmemesi veya temyiz eden kişinin temyiz talebini takipsiz bırakması halinde karşı temyiz talebinin amaçsız kalacağı belirtilmiştir.

devam • Yargılama usul kurallarının 182. maddesi, Divanın etkinliğini sağlamak amacıyla temyiz ve karşı temyiz talebinin usulüne uygun bir şekilde yapıldığının açıkça belirtilmesi imkanı getirmektedir. Bu düzenleme yapılan temyiz veya karşı temyizde ileri sürülen hukuki mülahazaların Mahkemenin daha önce verdiği kararlarda açıklığa kavuşturulan sorunlarla ilgili olması halinde böyle bir durum söz konusudur. Yeni yargılama usul kuralları ayrıca temyiz ve karşı temyiz taleplerinde replik ve düplik sunulmasının koşullarını da açıklığa kavuşturmuştur

Kararların temyiz edilebileceği haller • Yargı oranının yetkisizliği • Yargılama aşamasında bir usul kuralının ihlal edilmesi • AB hukukunun ihlal edilmesi

Aleyhine temyize başvurulabilen kararlar • Nihai kararlar ve dava konusunu kısmen esastan ele alan kararlar • Yetkisizlik ve kabul edilemezlik kararları • Müdahale isteminin reddi kararları • İhtiyat tedbir ve cebri icra kararları

şartlar • Temyiz başvurusu yapabilecek süjelere ilişkin şartlar • Temyiz başvurusu süresine ilişkin şartlar

Temyiz incelemesi • Yazılı aşama • Sözlü aşama

Durumlar • ABAD’nın veya ABİDM’nin davaya ilişkin kendisinin karar vermesi • ABAD’nın veya ABİDM’nin davayı alt derece yargı organına geri göndermesi • Temyize ilişkin yargılama giderleri

Olağanüstü başvuru yolları • Kararın düzeltilmesi • AB yargı organları kararlarına üçüncü kişilerin itirazı • AB yargı organları kararlarının yorumlanması

sayıştay • Sayıştay üyelerinin atanması ve bu üyelerde aranan özellikler • Sayıştay üyelerinin görevlerinin sona ermesi • Sayıştay’ın görevleri

devam • Birliğin mâli denetim organıdır. Yolsuzluklarla ilgili soruşturma yapar ve bunları karara bağlar. • Avrupa Sayıştayı, Birliğin tüm gelir ve giderlerini inceler, işlemlerinin hukuka ve usule uygunluğunu temin eder. Sayıştay denetimi, gelir ve giderlerin hukuka uygunluğu ile düzenliliğini ve iyi bir mali idareyi sağlamaya yöneliktir. • Avrupa Sayıştayı her bir üye devletten birer üye olmak üzere 28 üyeden oluşmaktadır. Üyeler, Konsey tarafından Parlamento'ya danışıldıktan sonra, 6 yıllık bir süre için tayin edilir. Bu üyeler, kendi ülkelerinde denetim kurumlarında çalışan veya çalışmış ve bu görev için özel niteliğe sahip kişilerin arasından seçilir. Sayıştay üyelerinin bağımsızlığı ve tarafsızlığı güvence altına alınmıştır

devam • 22 Temmuz 1975 Brüksel Antlaşması ile kurulan mahkeme, Lüksemburg'da bulunmaktadır. 1977 Haziranında faaliyete geçmiştir. Sayıştay'ın görevi, Birlik vatandaşlarının toplanan fonlardan en yüksek derecede yararlanması amacıyla AB mali kaynaklarının gereğince yönetildiğini kontrol etmektir. Sayıştay, AB fonlarını idare eden herhangi bir kişi ya da kuruluşu denetleme hakkına sahiptir. • Sayıştay, her AB ülkesinden bir üyeye sahiptir. Bu üyeler, 6 yıllık yenilenebilir bir dönem için Konsey tarafından atanır. Üyeler, aralarında bir kişiyi, 3 yıllık yenilenebilir bir dönem için başkan olarak seçerler. Portekiz'li Vítor Manuel Da Silve Caldeira Sayıştay Başkanı'dır.

Avrupa merkez bankası ve Avrupa merkez bankaları sistemi • Avrupa Merkez Bankası (İngilizce: European Central Bank - ECB Almanca: Europäische Zentralbank - EZB) euro bölgesi içinde bulunan 19 ülkenin para politikasını yönetmekle yükümlü olan dünyanın en önemli merkez bankalarından biridir. 1 Haziran 1998 tarihinde Almanya, Frankfurt genel merkez olmak üzere kurulmuştur. Banka'nın temel görevi, avronun alım gücünü korumak ve avro bölgesinde fiyat istikrarını sağlamaktır. 1 Kasım 2011 tarihinden itibaren başkanlığını İtalyan ekonomist Mario Draghi yapmaktadır.

devam • Avrupa Merkez Bankaları Sistemi veya AMBS (İngilizcesi: The European System of Central Banks veya ESCB) Avrupa Merkez Bankası ile Avrupa Birliği’ne üye 27 ülkenin ulusal merkez bankalarının bir araya gelerek oluşturduğu bir AB kurumudur. • AMBS, Avrupa Merkez Bankası ve Avrupa Birliği’ne üye 27 ülke merkez bankasından oluşur. Aşağıdaki listedeki ilk grup avro alanında olan merkez bankaları, ikinci grup da avro alanına henüz dahil olmamış ülkelerin merkez bankaları listelenmektedir.

AB’nin danışsal veya yardımcı organları • Ekonomik ve sosyal komite • AB'nin İşleyişine Dair Antlaşma'nın 300. maddesi uyarınca Ekonomik ve Sosyal Komite; Parlamento'ya, Konsey'e ve Komisyon'a yardımcı olmak amacıyla öngörülmüş bir danışma kurumu olup, kararları bağlayıcı değil, danışma niteliktedir. Ekonomik ve Sosyal Komite, işçi ve işveren grupları ile belirli toplum kesimlerinin değişik menfaatlerini temsil eden gruplardan seçilen üyelerden oluşur. Komite, Avrupa bütünleşmesinin genel çıkarları çerçevesinde faaliyet gösterir ve üyelerinin bağımsızlığı Antlaşma'da açıkça düzenlenmiştir. • Bölgeler komitesi • Avrupa yatırım bankası

Bölgeler komitesi • Bölgeler Komitesi, AB içindeki yerel ve bölgesel yönetimlerin temsilcilerinden oluşan danışma nitelikli bir komite olup, AB'nin İşleyişine Dair Antlaşma'nın 305. ve 307. maddelerinde düzenlenmiştir. • Avrupa bütünleşmesinin genel çıkarları çerçevesinde faaliyet gösteren Komite'nin halihazırda 353 üyesi bulunmaktadır. Antlaşma'nın 305. maddesi uyarınca Komite üyeleri, 5 yıllık süre için üye devletler tarafından gösterilen adaylar arasından, Konsey tarafından atanırlar ve görev süreleri yenilenebilir. Anılan düzenlemede üyelerin Komite'nin kompozisyonunun Komisyon'un önerisi üzerine Konsey tarafından oybirliği ile alınacak bir kararla belirlenmesi öngörülmüştür. AB'nin İşleyişine Dair Antlaşma'ya ekli Geçiş Hükümlerine İlişkin 36 No. 'lu Protokol'ün 8. maddesi uyarınca bu karar alınana kadarki süreçte Ekonomik ve Sosyal Komite'nin üye sayılarının nasıl olacağı belirtilmiş olup, bu sayılar yukarıda yer verilen Ekonomik ve Sosyal Komite'deki üye sayıları ile örtüşmektedir.

YATIRIM BANKASI • Avrupa Yatırım Bankası'na Avrupa Birliğinin finans kurumudur ve Birliğin hedeflerini gerçekleştirmesine yardımcı olacak yatırımların finanse edilmesi amacıyla kurulmuştur. Banka'nın hukuki dayanağı, AB'nin İşleyişine Dair Antlaşma'nın 308. ve 309. maddeleri ile Avrupa Yatırım Bankası'nın Statüsü Hakkında 5 No. 'lu Protokol'üdür.

devam • AB'nin İşleyişine Dair Antlaşma'nın 308. maddesi uyarınca Avrupa Yatırım Bankası tüzel kişiliği haiz olup üyeleri, Avrupa Birliği üyesi devletlerdir. Banka'nın görevi, Antlaşma'nın 309. maddesinde, Birliğin çıkarı doğrultusunda iç pazarın dengeli ve düzgün gelişimine katkı sağlamak olarak belirtilmektedir. Banka bu anlamda sermaye piyasasından ve öz kaynaklarından yararlanarak kazanç amacı gütmeksizin kredi vermek suretiyle bazı alanlardaki projelerin finanse edilmesini sağlar. Antlaşma uyarınca bu projeler; az gelişmiş bölgelerin ıslah edilmesi projeleri, teşebbüslerin modernleştirilmesi, yapılandırılması ya da iç pazarın kurulması veya işleyişinden ortaya çıkan ve üye devletlerce finanse edilemeyen yeni istihdam kabiliyetlerinin yaratılmasına ilişkin projeler ile birden çok üye devletin ortak çıkarına yönelik olan ve türü ve kapsamı nedeniyle münferit üye devletlerce finanse edilemeyen projelerdir. Banka görevlerini yerine getirirken Birliğin yapısal fonlarından ve diğer finansman araçlarından faydalanarak yatırım programlarının finanse edilmesini kolaylaştırır.

devam • Avrupa Yatırım Bankası'nın öncelikli hedefi, Avrupa Birliği'nin dengelişimine katkıda bulunmaktır. Bunun yanı sıra, Trans-Avrupa ulaşım ve telekomünikasyon ağlarının geliştirilmesine, çevrenin korunmasına, enerji kaynaklarının sürdürülebilirliğinin sağlanmasına ve Avrupa sanayinin ve KOBİ'lerinin uluslararası düzeyde rekabet gücünün arttırılmasına yönelik finansman kredisinin sağlanması, Avrupa Yatırım Bankası'nın temel görevini oluşturmaktadır. Banka ayrıca, Avrupa Birliği'ne üye olmayan üçüncü devletlerdeki uygun projelerin kredi yoluyla desteklenmesi aracılığıyla Birliğin üye olmayan devletlere yönelik işbirliği politikalarının hayata geçirilmesine yardımcı olmaktadır.

AB’nde diğer yapılanmalar • Avrupa arabulucusu • Ceza alanında adli ve polisiye işbirliği • Eurojust • Cepol • Europol

Avrupa Ortak Dış Politika, güvenlik ve savunma ajansları • Avrupa savunma ajansı • AB uydu merkezi • AB güvenlik araştırmaları enstitüsü • Avrupa veri koruma kontrolörü

başka • AB yayın ofisi • Avrupa personel seçme ofisi • Avrupa idare okulu • Güvenlik politikasından ve dış işlerinden sorumlu AB Yüksek Temsilcisi
- Slides: 88