ART DECO Art Deco Avrupada Art Nouveaunun ardndan
- Slides: 119
ART DECO
Art Deco Avrupa’da Art Nouveau’nun ardından ortaya çıkıp mimaride uygulamalı sanatlarda, iç dekorasyonda, resim ve heykel, grafik tasarımda etkili olan bir akımdır. Sade, dekoratif, analitik ve endüstriyel nitelik taşır. Çıplak kadın figürleri, hayvanlar, yapraklar ve güneş ışınları karakteristik özelliğidir. 1920 ve 30’larda özellikle Fransa’da yaygınlaşarak; mimarlık, iç mimarlık mobilya ve dekoratif sanatlar alanlarında gelişen Art Deco kısa bir süre sonra ABD’ye sıçrayarak orada da etkili olmuş, mimarlık ve sanat tarihine renk katacak ürünlerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Gelenekselin dışında yaratılan şıklık, onun modern metaforu olarak belirmektedir. Yalın ve saf biçimleri, geometrik ya da doğal biçimlerden stilize edilmiş bezemelerin kullanılması ve akıcı bir çizgiselliğin egemen olması Art Deco akımının en önemli özelliklerindendir.
• Basitlik, düzlemsellik, simetri ve öğelerin değişmeksizin yenilenmesi onu farklı kılan detaylardır. • Lambalarda, bardaklarda, koltukta, büfede kendine özgü bir alaşım göze çarpıyordu. • Avant garde ile geleneksel sanat arasında stilizasyon ağırlıklı bir akım olan Art Deco’nun estetik kökeni dışavurumculuk, kubizm ve gelecekçilik akımlarına dayanır; ayrıca Art Nouveau, De Stijl ve Bauhaus akımlarından izler taşır. • Art Deco, Art Nouveau’nun asimetrik düzeninin ve eğrisel çizgilerinin tersine simetrik bir düzene ve köşeli, doğrusal çizgilere sahiptir. • Bezemede yeşimtaşı, obsidyen, necef ve oniks gibi doğal malzemelerin yanı sıra betonarme, morötesi cam ve plastik gibi yapay malzemelerden de yararlanılmıştır.
Art Deco mobilyada, 1930’lara kadar Paris’teki tasarımcıların öncülük ettiği özgün tiplerde, zengin ve değerli malzemelerle; temiz bir el işçiliği göze çarpar. fildişi, ahşap, inci, taş, kristal ve mermer gibi temiz bir el işçiliği göze çarpar. Paul Follot, Jacques Emile Ruhlmann, Eileen Gray gibi sanatçıların yapıtlarında dönemin yalınlaşma eğiliminin etkisi vardır. Ancak bu örnekler 18. yüzyıl mobilyasından da bir çok özellik taşımaktadır.
Bağa, sedef, fildişi, altın ve gümüş, abanoz, sahtiyan, maroken, kaplan ve leopar postları, zengin desenli, parlak renkli ipekli kumaşlar ve ipek saçaklar en gözde malzemelerdir. Afrika Yerlileri’nin kullandığı türden tabureler, yumuşak, rahat koltuklar, paravanalar ve çeşitli tuvalet masaları ise en tipik eşyadır. Mobilyalar üstüne özellikle naif ressamların ve Fovistier’in üslubunu andıran resimler boyanmıştır. Gül demetleri, iri tropikal yapraklar ve çiçekler, atletik görünüşlü çağdaş kadın figürleri tipik dekoratif ögelerdir. Bu mobilyalar hızlı ve özgür bir yaşamı seven, özgün eşyadan hoşlanan maceracı zenginler için tasarlanmıştır.
Art Deco
Art Deco
Art Deco
Art Deco
Art Deco
Art Deco
Paul Follot (1887 -1941) Art Deco’nun en tanınmış tasarımcılarından olan Paul Follot, Art Nouveau’dan ve eski İngiliz stillerinden oldukça etkilenmiştir. Follot, I. Dünya Savaşı öncesi Art Nouveau’dan Art Deco’ya geçişte mobilya ve iç mekan tasarımlarında öncü bir tasarımcı konumundadır. Mobilya, lamba/aydınlatma , halı, saat ve mücevher tasarımları yapmaya başlamıştır. Fallot tasarımlarında, basitleştirilmiş geleneksel formları ve zengin süslemeleri kullanmıştır. Çoğunlukla Fransız Art Deco tarzında tasarımlar yapmıştır.
Lüks malzemelerle birlikte kakma, lake, bronz gibi ince teknikler kullanmış, tasarımlarında rengin özelliklerinden (zıtlık v. b. ) yararlanmıştır. 1920’lerde yaptığı Art Deco tarzında tasarımlar, halka hitap etmiş, onların beğenisini kazanmıştır. Mobilyanın yanı sıra iç mekan tasarımları da vardır;
Paul Follot
Paul Follot 1925 1912
Paul Follot 1928
Paul Follot 1912
Paul Follot
Paul Follot
Jacques-Emile Rulman (1869 -1933) Jacques Emile Rulman, özel zanaatcılar tarafından yapılan el yapımı mobilyaları ile Fransız Art Deco mobilyaya farklı bir yorum getirmiştir. Mobilyalarında yüksek kalite ve teknik ustalık sergilenmektedir. Rulmann’ın seçtiği form ve tasarımları sayesinde insanlar daha çok mobilya kullanmaya başlamıştır. Mobilyalarında abanozağacı gibi az bulunur ve pahalı malzemeler seçmiştir. Parşömen ya da Galuchat’la birleştirilmiş amboyna ağacı, köpek balığı derisi gibi aşırı derecede seyrek malzemeler kullanmıştır. Kakma işinde boğa, fildişi ve boynuzu tercih etmiştir. Asla toplu üretimde mobilyaya geçmemiştir.
Jacques-Emile Rulman
Jacques-Emile Rulman Pedestral cabinet
Jacques-Emile Rulman
Jacques-Emile Rulman
Jacques-Emile Rulman
Jacques-Emile Rulman
Eileen Gray (1878 -1976) Mimar, mobilya ve eşya tasarımcısı olan Eileen Gray , aslen İrlandalı olup, yaşamının büyük bir kısmını Fransa’da geçirmiştir. Oldukça ilginç, hareketli, iddialı ve espirili buluşlarıyla dikkat çeken Gray, hareketli ve ayarlanabilen koltuklarıyla tanınmıştır. 1915’de tasarladığı ‘’Lotus’’ masasında doğu etkileri hissedilmektedir ve her bir köşesinde sarkan süs ögeleri vardır. 1919’da ki ’’Pirague’’ (daybad) dinlenme kanepesi, kısa ayaklarla desteklenen etkileyici bir kano (sandal) görünümündedir.
1902’de muhteşem vernikli, ahşap ve koyu mavi döşemeli diğer dinlenme kanepesini tasarladı. • 1920’leri sonu ve 1930’ları başı, Gray’in en çok tanınan mobilyalarını tasarladığı dönemdir. • 1926’da yaptığı ‘’Bibendum’’ sandalyesinin arkalığı ‘’u’’ şekilli iki ana parçadan oluşur. Bibendum chair
Eileen Gray • 1930’da yaptığı ayaklı lamba, çelikten yapılmış kolon görünümündedir. ’’Transat’’ sandalyesi, açılı ahşap çerçevesi, ayarlanabilir baş dayanağı ve döşemeli oturma kısmı ile Marcel Breuer’in ‘’Wassily’’ koltuğundan etkilenerek tasarlanmıştır. Transat 1927 'E 1027'or 'transat' chair
Eileen Gray Lota Non Conformist Chair
Eileen Gray Bonaparte Chair E 1027 table
Eileen Gray
BAUHAUS
Bauhaus • Bauhaus, 1919 yılında Walter Gropius tarafından Almanya’da Weimar’da Uygulamalı Sanatlar Okulu ile Güzel Sanatlar Akademisinin birleştirilmesiyle kurulmuştur. • Amaçları; tüm sanat dallarının bir bütün olarak ele alınarak endüstri ile işbirliğinin sağlanması, tasarımda evrensel bir görsel dile ulaşılması, sanatçı zanaatçı ve mimarın yaşadıkları dönemin gerçeklerinin bilincine varmaları ve grup çalışmasının desteklenmesi olarak sayılabilir. • Bauhaus’un ana varoluş ilkesi yapımdır ve tasarımın hareket noktasını işlev belirler. Tasarımlar, herkesin kolaylıkla erişebileceği biçim ve renklerle sınırlı kalmaktadır.
• Gropius tasarım aşamasında, bütün sanatçıların bir arada çalışmasını istemektedir. Gropius’a göre bütün, gerçek sanat ve zanaatlar yapı tasarımına hizmet etmelidirler. Bu nedenle mimarlar, ustabaşılar, soyut ressamlar birleşerek bu kavramın yerleşmesi için çalışmışlardır. Bu birleşmeden de, bütün sanatları başlatan, hepsine belirli ölçüde etki yapan “Temel Tasarım” ortaya çıkmıştır. Bauhaus’un tasarıma getirdiği ilkeler ile mobilya alanına da özgün ve çağdaş öğeler katılmıştır. • Bauhaus’da işlevsellik çok önemlidir. Obje amacına uygun olarak çalışırken, işlevini yerine getirmesi aynı zamanda da pratik ve cazip olması istenmiştir. • İç mekan düzenlemesinin önemini savunan Bauhaus’da, “Tasarımlamak” ya da “Oluşturmak” kavramı üzerinde çalışmalar yapılmıştır. • Bauhaus, biçimsel, teknik ve ekonomik alanlarda sistematik, uygulamalı ve kuramsal araştırma yoluyla, bir nesnenin tasarımını, onun doğal işlevleri ve ilişkilerinden türetmek istemiştir. •
• Bauhaus ucuz taklitler, kötü işçilik ve el sanatlarının yüzeyselliğine karşı, yeni bir nitelikli ürün standartı için savaşmıştır. • Sadelik esasına dayanarak tasarım yapılan Bauhaus’da, çağdaş mobilyanın endüstriyel yöntemlerle ve endüstriye göre standart nitelikte üretilmesi gerektiği savunulmuştur. Böylece seri üretimin kalitesizliği önlenmiş, yapımı bugünde sürdürülen çağdaş biçimler yaratılmıştır. • Bauhaus, De Stijl’e oranla fonksiyon sorunları ile daha çok ilgilenmiştir. De Stijl’de estetik açıdan ileri sürülen yalınlık, Bauhaus’ta endüstri üretimine yatkınlık açısından geliştirilmiş, biçimler rasyonel, geometrik ve soyut olarak nitelendirilmişlerdir. • İç mekan tasarımında De Stijl ilkelerinden fazla ayrılmamıştır. Yalın yüzeyler, beyaz, gri, siyah ve ana renklerin kullanımına ağırlık vererek, temel geometrik biçimler gibi özellikleriyle De Stijl’in deneylerinden yararlanmıştır.
• Mobilyalarda, zıtlık kavramı belirgin bir şekilde ifade edilmiştir. Taşıyıcı ve taşınan malzeme, renk ve doku olarak birbirinden ayrılmıştır. • Oturma bölümü, yumuşak malzemelerden, taşıyıcı bölümleri ise tam tersine, netlik ve sağlamlığı ifade eden, metal (krom çelik) gibi sert ve soğuk malzemelerden oluşmuştur. • Metal oturma mobilyaları, genelde işyerlerinde tercih edilmiş, evlerde ise yalnızca bahçe ve mutfakta yer almıştır. • Mobilyalarda malzeme olarak genellikle metal ve deri kullanılmıştır. Sonuçta çok konforlu olmayan, üretimi problemli fakat, estetik düzeyi yüksek mobilyalar tasarlamıştır. • Bauhaus denince ilk akla gelen tasarımcılar Walter Gropius , Marcel Breuer ve Mies Van der Rohe’dir. • Her üçü de çelik boru, lama ve alüminyum üzerine araştırmalar yapmışlardır. Tasarladıkları mobilyalarda, hafif ve sökülüp değiştirilebilecek malzemeleri kullanmışlar ve bu tür mobilyanın çağdaş yaşama uygun olduğunu ileri sürmüşlerdir. Marcel Breuer ve Alvar Aalto ise 1930’ larda ahşap mobilya tasarımlarına yönelmişlerdir.
Walter Gropius (1883 -1969) Bauhaus’un kurucusu Walter Gropius, mimar, mobilya ve eşya tasarımcısı, şehirci ve eğitimcidir. Walter Gropius’un kurduğu Bauhaus okulu, çağdaş mobilyanın endüstriyel yöntemlerle üretilmesi gerektiğini savunur. Önceleri William Morris’in fikirlerini benimseyen Gropius, Bauhaus okulunda standartlaşma, rasyonelleştirme, prefabrikasyon endüstri ve toplu üretimin gerektirdiği biçimleri araştırmış, geliştirmiş ve topluma kabul ettirmiştir.
Walter Gropius Bauhaus binası Fagus fabrikası
Walter Gropius
Walter Gropius Tecta
Walter Gropius Tecta
Walter Gropius gropius chair 1911
Walter Gropius
Marcel Breuer (1902 -1981) • Bauhaus okulunun ideolojisini benimsiyen Marcel Breuer (1902 1981), Walter Gropius’un öğrencisidir. Tam olarak fonksiyonalist bir mimar olarak tanınmıştır. Geleneksel tasarım problemleri için yeni metodlar araştırmış ve uygulamıştır. • 1920 1928 yılları arasında Bauhaus’da bulunan Breuer, 1924’de mobilya bölümünün yönetimini eline almıştır. Başlangıçta standartlaştırılmış modüler mobilya üzerine çalışmış daha sonra buna dayanarak standartlaşmış modüler konuta yönelmiştir. Kısaca iç mimariden mimariye bir geçiş yapmıştır. •
Marcel Breuer Gropius House marcel b. ve walter g. Robinsonhouse
Marcel Breuer • Breuer, mobilyalarında oturma eylemini, son derece sade bir biçimde çözmek istemektedir. Tasarımları, zamanla taşıyıcı yönden hafifleyip, saf ve kullanışlı bir seviyeye ulaşır. Bu dönemin bütün ürünlerinde biçimsel saflık ön plandadır. • Breuer, 1925 ve 1927 yılları arasında mobilya tarihine yeni bir çağ açacak “Wassily” koltuğunu tasarlamıştır. Bisikletten esinlenerek tasarladığı bu mobilyada Breuer, ilk olarak taşıyıcı strüktür olarak çelik boruları kullanmıştır. Sözkonusu mobilyanın fabrikadan satın alınan borulardan (krom çelik) yapılmış olması büyük bir yeniliktir ve biçim endişesinden kaynaklanarak ortaya çıkan bir sonuçtur. İki ana parçadan oluşan koltuğun özelliği, paketlenebilir ve taşınabilir olmasıdır. Kullanım yerinde kaynak yapılarak birleştirilebilen koltuk çok hafif ve her türlü darbeye dayanıklıdır. Breuer’in ‘’Wassily’’ ve ‘’S’’ biçimli sandalyeleri gelenekselliğe başkaldırıyı simgeler
Marcel Breuer Wasilly
Marcel Breuer 1922
Marcel Breuer Folding chair
Marcel Breuer
Marcel Breuer
Marcel Breuer
Le Corbusier (1887 -1965) Le Corbusier; Bauhaus dışında kalmış olmasına rağmen, Bauhaus’un ilkelerini hem teorik hem de pratik alanda desteklemiştir. Mimarlık için kurallar koyan tek modern mimar olan Le Corbusier, çağdaş mimari ve teknolojisi ile çağdaş konstrüksiyon arasında beş noktada bağlantı kurmuştur ve O’nun için ‘’en yetkin’’ çözümlerden biri olan
‘’Savoye Villası’’nda (1929 1931) bunu uygulamıştır. Forma büyük önem verdiği bu yapısında, ‘’L’’ şeklinde olan birinci kat planı kareye tamamlamıştır. Saf, yalın ve geometrik bir etkiye sahiptir. Beyaz renkte olan yapı, yerden koparılarak ince kolanlar üzerinde taşıtılmıştır.
‘’Marsilya Toplu Konut’’ binası Savoye Villasındaki ilkelere göre yapılmıştır. Kolonlar üzerinde yükseltilen dikdörtgen prizmanın dış cephesinde balkonlar ve güneş kırıcıları bulunmaktadır.
Le Corbusier 1950 1954 yılları arasında inşa edilen Ronchamp Şapeli
Le Corbusier Villa de Savoye
Le Corbusier Villa Passy le
Mobilya tasarımları Bauhaus’la uyum içinde olan Le Corbusier’in en ünlü tasarımı; 1928 yıllarında, Charlotte Perriand ile yarattığı şezlongudur. Tamamen yatay konuma ayarlanabilen şezlong, Thonet’in 1880’de tasarladığı sallanan sandalyesinden esinlenmiştir. Thonet’in sandalyesinin bazı destek ve fazlalıklarını kaldırarak, daha geometrik ve düzgün biçime getirmiştir. Mobilyanın rahatça ayarlanması için dört ayaklı, dengeyi sağlayacak bir taşıyıcı eklenmiştir. İstendiği takdirde, alt taşıyıcı kaldırılarak, sallanan sandalye olarak da kullanılabilmektedir. Oturma yüzeyi deri veya tay postudur. Bu döşemenin tercih edilmesinin sebebi ise son derece dayanıklı ve metalle estetik bir zıtlık yaratmasıdır. Estetik değeri yüksek fakat çok konforlu olmayan bir mobilyadır.
Art Deco’dan etkilenerek tasarladığı ‘’LC 3’’ koltuğu çevresindeki çelik borulu çerçevesi ile modernizm düşüncesini yansıtmaktadır. ‘’LC 4’’ şezlongu diğer bir mobilya tasarımıdır. Alt çelik taşıcısı iki renge boyanmış, üst çelik taşıyıcı ise krom kaplamadır. Açısı ayarlanabilen şezlongun, baş ve ayak koyulacak yerleri siyah deri kaplanmış diğer yerleri ise beyazdır. LC 3
Le Corbusier LC 3
Le Corbusier Basculant
Le Corbusier Club chair
Le Corbusier LC 7 Stool LC 7 Chair
Le Corbusier LC 6 Esstisch dining table
Mies van der Rohe (1886 -1969) Bauhaus ilkeleri doğrultusunda tasarımlar yapan Mies van der Rohe, Birinci Dünya Savaşı öncesi Peter Behrens’in yanında çalışmıştır. Daha sonra Bauhaus’da müdürlük yapan Rohe, savaş sırasında Almanya’yı terk ederek Amerika’ya yerleşmiştir. Bir taş ustasının oğlu olmasının etkisiyle, Mies Van der Rohe yapılarında, her zaman sade orantılar içinde sertlik, kesinlik ve dikdörtgen biçimlerin egemenliği söz konusudur.
Yapıların iç ve dış sınırlarını ayıran belirgin bir sınır öğesi yoktur. Dışa kapalı tek mekan banyodur. Rönesans dönemine referans alarak, kapalı mekanları reddetmiş onun yerine birbirine açılarak sonsuz bir görüş acısı getiren mekanlar yaratmıştır. Tümel mekan anlayışını geliştirdiği ‘’Barcelona Pavyonu’’ Rohe’nin klasikleri arasındadır.
Mies van der Rohe Barcelona payyonu 1929
Mies van der Rohe Farnsworth House
Mies van der Rohe Glass House
Mies van der Rohe’nin mobilya tasarımları, mimari tasarımlarının ayrılmaz bir paçasıdır. Rohe’ye göre, ‘’bütünün düzeni en ufak ayrıntıda belirgin değilse, bütün doğru değildir’’. Alman Pavyonu için tasarlamış olduğu krom nikel kaplı çelik lamalardan üretilmiş “Barcelona” koltuğunun çıkış noktası, geleneksel katlanabilir “x” biçimli kavis ayaklı oturma mobilyalarıdır. Katlanma özelliği kullanılmamış, makas biçiminde çelik lama konstrüksiyonu ayakların hafifçe yaylanmasını sağlamıştır. Mobilya yapımında kullanılan çelik lama, yeni ve sıra dışı bir malzemedir ve de kesişme noktasının kaynağının çok iyi bir şekilde yapılması gerekmektedir. Doğalmış gibi görünen bu konstrüksiyon, dokuz parça lamanın elektrik kaynağıyla titiz bir biçimde birleştirilmesi yöntemi ile yapılmıştır.
Mies van der Rohe’nin “Brno” sandalyesi, çelik boru ayaklıdır ve oturma yeri ile arkalığı döşemelidir. Küçük boyutlu ve zarif bir tasarımdır. Oturma biriminin çelik boru konstrüksiyona bağlandığı noktalar gizlenmiş olduğundan, boşlukta yaylanan bir kabuğu andırmaktadır. Diğer bir sandalyesi “MR 50” olarak tanınır. Ayaklar krom nikel kaplı veya lake olarak üretilmekte, döşeme malzemesi ise deri, kumaş veya parşömen deri olarak seçilmiştir. Aynı tasarımın çelik lama ayaklı tipinin üretim hakkı 1960’da Knoll firmasına geçtiğinde “ 255” seri numarasıyla katolağa girmiş ve yenilik olarak, döşemelik malzeme çeşitlemesine kürk eklenmiştir. Mies van der Rohe’nin “Tugendhat” sandalyesi tek parça devam eden taşıyıcı sistemden oluşur. Rahat ve konforlu bir modeldir. Kolçaklarının istenildiğinde takılıp çıkarılabildiği sandalye, son derece fonksiyoneldir.
Mies van der Rohe Barcelona Stool 1929
Mies van der Rohe Barcelona skammel
Mies van der Rohe Tubular
Mies van der Rohe Chaise Longue, 1931 MR stol
Mies van der Rohe Barcelona bord 1929
Alvar Aalto (1898 -1976) Ünlü mimar Alvar Aalto , Finlandiyalıdır ve Modern Mimarlık Tarihi içinde ikinci kuşağın öncüsü olarak değerlendirilir. Wright, Gropius, Rohe ve Le Corbusier’in katı rastyonelist tutumuna karşı eserler yapan Aalto’nun tasarımlarında, Fin Romantizmi’nin izleri görülmektedir. Aalto 1946’da şöyle demiştir; ‘’Mimari tasarlamada ille de teknik ve rasyonel görüş noktalarından hareket etmek gerekmez, çözümlerde hayalgücü serbest olmalıdır’’. Tasarımlarındaki bu organik yaklaşımı ‘’Vipuri kitaplığı’’ nda ve ‘’Paimio Sanatoryum’’ binasında kullanmıştır. Aalto mimarisinin en önemli özellikleri olan ısı, ışık ve sesin filtre edilerek kullanılması bu binalarda çok net olarak görülmektedir.
İşlev ve biçim arasındaki güzel bağlantı mimarisinde olduğu gibi, Aalto’nun mobilyalarında da hissedilir. Alvar Aalto modern ve geleneksel formları bir arada kullanmıştır. Kontraplak ve ahşap esaslı malzemeleri kul lanmasının yanı sıra, diğer. Modernistlerin ilgilenmediği eğrisel formları da denemiştir. Seri üretim mobilyaları, sahip olduğu el işçiliği ve kalitesiyle konutlarda ve sosyal yapılarda kullanılmıştır. Rahatlığın ve ekonominin ön planda tutulduğu Aalto mobilyaları aynı zamanda ucuz olduğu için de çok tutulmuştur.
Kontraplak malzemesi kullanımını daha da geliştirerek, sadece kontraplaktan oluşan mobilyalar yapmıştır. 1928 yılında tasarladığı sandalyede hastanın otururken rahat nefes alması için, sırtlık 110°’lik açı kullanılmıştır. Hastanın kolayca kalkması için, kolçaklar hafif bir eğimle aşağıya doğru devam etmiştir, 1929 1933 yılları arasında tasarladığı ‘’Paimio’’ koltuğu kontraplakların preste şekillendirilerek oluşturulmuş, organik formlu bir oturma elemanıdır, Aalto’nun 1933’de Vipuri Kütüphanesi için tasarlamış olduğu ‘’Tabure 60’’ adlı mobilyası, uluslar arası ün kazanmasına neden olmuştur. Vipuri Library
Alvar Aalto Vila Mairea Finlandiya hall
Alvar Aalto Villa Mairea
Alvar Aalto Baker House Rear Curve Opera house
Alvar Aalto Stool 60 Cantılevered Chaır 1932
Alvar Aalto Paimio chair
Alvar Aalto Cantılevered Chaır 1932 Muncıpal Lıbrary, Vipuri Paimio chair
Alvar Aalto Padded Varıant Of The Hıgh backed Cantılevered Armchaır 1933 Tea Trolley 1937
Alvar Aalto Table model N 606 1930, 'B 91' desk nickeled tubular steel and painted wood
Alvar Aalto Table model N 615 Chair 66
Alvar Aalto Chaise lounge
Alvar Aalto
Alvar Aalto X leg Table 1954 La Maıson Carre, france 1956 59
Alvar Aalto
DE STİJL
De Stijl Birinci Dünya Savaşı sırasında objektif soyutluluğu kendilerine ilke edinmiş Hollanda’lı ressamlar tarafından kurulan De Stijl, 1917’den 1928’e kadar örgütlü bir akım olarak kendini göstermiştir. Bu akımın en ünlü sanatçıları arasında ressam Mondrian, ressam mimar yazar Theo Van Doesburg , heykeltraş Georges Vaterloo ve mimar Gerrit Rietveld vardır. De Stijl bütün sanatları etkileyen birleştirici kavramlar ortaya atmıştır. Tanınabilen her türlü konuyu reddetmiştir. Kompozisyon sistemini dik açılı sisteme tercih eden De Stijl geleneksel simetrinin yerine de asimetrik dengeyi getirmiştir. Theo van Doesburg
Hollanda’da ortaya çıkan De Stijl akımı ile, modern mobilya tasarım anlayışının temelleri atılır. Geometrik biçimlerin ana renklerle kullanımını benimseyen De Stijl grubu, evrensel bir tasarım dili anlayışını yansıtır. De Stijl akımının amacı, tüm toplumlarca anlaşılır olmak ve ortak bir dil geliştirmektir. Bu dönemdeki tasarımlar, herkesin anlayabileceği ana geometrik şekillerin ana renklerle bütünleşmesinden oluşmaktadır. Asıl amaç biçim vermek olsa da, tasarımın ana biçimini fonksiyon belirlemektedir.
Katı geleneğe karşı çıkarak, zamanın sosyal ve ekonomik problemlerini kavramaya çalışan De Stijl, biçimsel dilini oluştururken, ilerlemeye olan güveniyle makineyi kabullenir. Akımın özelliği, makine ile üretime en uygun biçimlerin geliştirilmesi, süsleme ve elişçiliğinin en aza indirilmesidir. Sloganları, “Doğanın nesnesi insan, insanın nesnesi ise stil’dir”. İlkeleri; hakikat, belirlilik, açıklık, basitlik, konstrüktif olma, ortaklık, objektiflik, yasallılıktır. En temel kavram ise biçim vermedir. De Stijl’e göre, güzeldeki gerçeği bulmak için, zıtlıkları dengeli ve orantılı kullanmak gerekmektedir. Malzeme, doku, renk zıtlıkları, tasarımın algılanması için önemlidir. De Stijl oturma elemanları; güzelliği, fonksiyonelliği ve rahatlığı ile tasarım harikası olmuşlardır. De Stijl’ in en önemli tasarımcısı, mimar Gerrit Rietveld’ dir.
doesburg
doesburg
De stijl
De stijl
De stijl
Gerrit Rietveld (1888 -1964) 1917’de De Stijl grubuna giren mimar Gerrit Rieltveld, tasarımlarında De Stijl’in prensipleri olan, temel geometrik formları ve ana renkleri kullanmıştır. Süslemesiz, soyut, konstüktivist bir mimarisi olan Rieltveld, daha çok mobilya tasarımları yapmıştır. Kökende marangoz olması, De Stijl’de Rietveld’in mobilya tasarımı alanında önemli bir üretici olmasını sağlamıştır. 1918 yılında tasarladığı “Kırmızı Mavi” koltuğu geleneksel bir katlanır yatak sandalye üzerine kurulmuştur. Ekleme özelliğinden başka ana renklerin siyah bir çerçeve ile bir arada kullanılması açısından De Stijl’in önemli mobilyaları arasındadır.
Koltuğun taşıyıcısı 13 kare kesitli parçadan oluşmaktadır. Bu parçaların hepsi, standart boyutlarda ve makinede kesilmiş olarak, piyasadan hazır satın alınmıştır. Birbirine eklenmiş olan parçalar mobilyadan dışarı taşmaktadır. Rietveld, ahşap parçaları birleştirmeden yana ve üste koymakta ve takozlarla önceden açılan boşluklara bağlanmaktadır. Dübel ve vida kullanarak, geleneksel yapım yöntemlerinin yerine seri üretim yapım yöntemlerine geçmiştir. Yükün geldiği sırtlık ve oturma bölümünde cıvata kullanılmıştır. Kare kesitli tüm taşıyıcı parçalar siyah, kesitleri ise sarıdır. Daha sonra geliştirdiği bu yöntemi büfe, masa gibi mobilyalara da uygulamıştır, 1919’da
Koltuğun taşıyıcısı 13 kare kesitli parçadan oluşmaktadır. Bu parçaların hepsi, standart boyutlarda ve makinede kesilmiş olarak, piyasadan hazır satın alınmıştır. Birbirine eklenmiş olan parçalar mobilyadan dışarı taşmaktadır. Rietveld, ahşap parçaları birleştirmeden yana ve üste koymakta ve takozlarla önceden açılan boşluklara bağlanmaktadır. Dübel ve vida kullanarak, geleneksel yapım yöntemlerinin yerine seri üretim yapım yöntemlerine geçmiştir. Yükün geldiği sırtlık ve oturma bölümünde cıvata kullanılmıştır. Kare kesitli tüm taşıyıcı parçalar siyah, kesitleri ise sarıdır.
Rietveld, ahşap parçaları birleştirmeden yana ve üste koymakta ve takozlarla önceden açılan boşluklara bağlanmaktadır. Dübel ve vida kullanarak, geleneksel yapım yöntemlerinin yerine seri üretim yapım yöntemlerine geçmiştir. Yükün geldiği sırtlık ve oturma bölümünde cıvata kullanılmıştır. Kare kesitli tüm taşıyıcı parçalar siyah, kesitleri ise sarıdır Daha sonra geliştirdiği bu yöntemi büfe, masa gibi mobilyalara da uygulamıştır, 1919’da Rietveld’in aynı yöntemi kullanarak tasarladığı büfe şeffaflık izlenimi vermekte, yatay ve düşey çubuklardan oluşmaktadır. Gerrit Rietveld’in 1934 yılında tasarladığı cilalanmış kiraz ağacından zig zag oturma elemanı çok ünlü olmuştur. Zig zag
Gerrit Rietveld Schröder House
Gerrit Rietveld Schröder House
Gerrit Rietveld Schröder House
Gerrit Rietveld Schröder House
Gerrit Rietveld Schröder House
Gerrit Rietveld Schröder House
Gerrit Rietveld Schröder House
Gerrit Rietveld Kırmızı Mavi
Gerrit Rietveld Zwan chair
Gerrit Rietveld
Gerrit Rietveld
Gerrit Rietveld
- Art deco adjectives
- Art deco industrial design
- Flowers used in the english georgian period
- Art deco landscaping
- Roman period floral arrangements
- Lpetati
- Art deco philosophy
- Gallery deco
- Dekompresyon tablosu
- Per deco cajamarca
- Deco
- Book of kells time period
- Paleolithic and neolithic art
- Italian vs northern renaissance art
- Art appreciation description
- Cultural formulae
- Op
- Renaissance vs medieval art
- Contemporary framework example
- (intitle:modern art vs classical art) "ideas"
- Describe analyze interpret judge
- 4 steps in art appreciation
- Performance art in art appreciation
- Medieval art vs renaissance art
- Art lovers can visit the - metropolitan museum of art
- (intitle:modern art vs classical art) "reasons"
- High art vs low art examples
- The art of service recovery
- Where art thou romeo meaning
- Radial balance
- Pearson
- L'état de l'art exemple
- Eric s roberts
- Contextual criticism art
- The art of speaking or writing effectively
- What was the renaissance the rebirth of
- 771 cc
- Justinian and attendants
- Principles of art movement
- Management is an art of getting things done through people
- How to interpret art
- What does emphasis mean
- State of the art literature review
- Art frames subjective cultural structural postmodern
- Art 7 cod fiscal
- Catálogo de cuentas contables de una iglesia
- Konkav konveks anatomi
- What is humanities in art appreciation
- Eye surrealism
- Digital art history timeline
- Derecho subjetivo y objetivo
- Art. 101 costituzione
- Art without reference to anything outside itself
- Georges seurat wiki
- Appropriate in art
- Management science the art of modeling with spreadsheets
- Value art element
- Harlem renaissance art characteristics
- Art 230
- What is principles of arts
- Art 28 ec
- Costos y gastos no deducibles (art. 29-a. lisr)
- Art 2258 cc
- Elements and principles of art
- Dada fountain
- Street art vendors nyc
- Figure ground reversal art
- Classical greek art emphasized
- Aqa art and design a level
- The art of lighting
- Fleksori
- Momoyama art
- Art 160 cod fiscal
- Romanesque time period
- Art poskanzer
- Dominance emphasis
- Roman achievements in art
- What is “invented texture”?
- Art 398 cpcc
- Art 49 tuir
- Art labeling activity figure 23.5
- Art of using language effectively
- Toni matulewich
- What are the characteristics of a greek sculpture
- Indus river valley art
- Art history tattoos
- Polar equation art
- Deep questions about art
- Art attack classical music
- Word 2007 word art
- Art 21 nonies annullamento d'ufficio
- Banksy elephant art
- Fuzzy art
- Elements of art space
- Dtp elements
- Understanding standards higher art
- The art of public speaking chapter 4
- Mr. knight learned the art of watchmaking
- Ms word standard toolbar
- The art of slow reading
- Art design of siyam na diwata ng sining
- Art with mrs e
- Passion word art
- Art 14 ce
- The art of styling sentences answer key
- A reporting tool art
- Area interpleuralis inferior
- Grays school of art
- Op art kostka
- Art interphalangea
- Importancia de la demanda
- Lucas art of public speaking "torrent"
- New british sculpture art
- Line shape form
- Normy ius cogens
- Jav cx
- Art elements line
- Walter de marie, 1967, irland, richard long
- Abba father who art in heaven
- Gradation principle of design