Antik Yunanda Siyasal Dnce n n n 2

  • Slides: 22
Download presentation
Antik Yunan'da Siyasal Düşünce n n n 2. 1. ANTİK YUNAN’DA POLİS ve SİYASET

Antik Yunan'da Siyasal Düşünce n n n 2. 1. ANTİK YUNAN’DA POLİS ve SİYASET Antik Yunan dünyası, günümüzde de yaygın olarak kullanılan birçok siyasal kavramın ana yurdudur. Bunlara örnek olarak “politika, demokrasi (demo+krasi= halkın yönetimi), oligarşi (oligos+archy= azınlık yönetimi), tiranlık (zorba)” gibi kavramlar ve terimler sayılabilir. Antik Yunan dünyasının özgünlüğü, biraz da siyasal düşünce disipliniyle modern siyaset biliminin kendisine kaynak olarak bu uygarlığı seçmesiyle ilgilidir. Gerçekten de bugün özellikle Batı siyasal düşüncesinin tarihi söz konusu olduğunda başlangıç noktası olarak Antik Yunan uygarlığı akla gelir. 1

n n n Siyasal düşünce bakımından Antik Yunan dünyasından söz ettiğimizde özellikle belirli bir

n n n Siyasal düşünce bakımından Antik Yunan dünyasından söz ettiğimizde özellikle belirli bir coğrafyadan söz ediyoruz. Günümüz dünyasına uyarlayarak belirtilirse bugünkü Anadolu ya da Küçük Asya’nın Ege bölgesi diye bildiğimiz bölgesinin batı şeridiyle (eski adıyla İyonya) Akdeniz bölgesi olarak bildiğimiz bölgenin özellikle yine batısı hemen akla gelmelidir. Devamla, bugünkü Yunan yarımadası ve yine bugünkü İtalya yarımadasının güney ve doğu bölgeleri ve Ege adaları bu kapsamdadır. Antik Yunan uygarlığı, sayılan bu bölgelerde, birbirinden özerk, kendine yeterli siyasal birimler olarak kent devletleri ya da polis’ler biçiminde kendini gösterir. Bu nedenle siyasal düşünce denildiğinde Antik Yunan’ı niteleyen temel sözcük polis sözcüğüdür. 2

3

3

n n n Yunan kent devleti (polis) Yunan toplumunun siyasal düzenine ve siyasal düşüne

n n n Yunan kent devleti (polis) Yunan toplumunun siyasal düzenine ve siyasal düşüne damgasını basmış olan toplumsal ve siyasal örgütleniş biçimidir. Kent devleti, Mezopotamya'yı incelerken gördüğümüz gibi salt Yunan'a özgü bir kurum değildir. Ama Yunan Yarımadası'nın, birbirlerine dağlarla kapalı, denize açık olan dar vadileri, Ege'nin küçük adacıkları, kent devletinin kurulmasını ve süreklilik göstermesini kolaylaştırmıştır. Yine Dorlar'ın yerlerinden ettiği topluluklar, Anadolu'daki güçlü devletlerin varlığı nedeni ile karada genişleme olanakları olmadığı için Batı Anadolu kıyılarında koloniler kurarak tutunmaya çalışmıştır. Mezopotamya kent devletlerinin başlangıcında da görüldüğü üzere kent devleti örgütlenişinin süreklilik kazanması, ilkel demokratik kuramların genişletilmesinde etkili olmuştur. Bu anlamda birbirlerini tanıyan vatandaşlarda sınıf bilincinin uyanması, siyasal gruplaşmaların saydamlaşmasına ve sonuçta siyasal düşün gelişmesine yol açmıştır. 4

n n n n n Olumlu sayabileceğimiz bu etkileri yanı sıra, Yunan insanının kent

n n n n n Olumlu sayabileceğimiz bu etkileri yanı sıra, Yunan insanının kent devletlerine aşırı bağlılığı, kent devletleri arasında sürekli savaşlara yol açmıştır. Bu ise, Yunan'ın birleşmesini engellemiş ve siyasal düşünüşü de (hiç değilse bazı düşünürlerde) kent devletinin ufuklarıyla sınırlandırmıştır. Gerçekten, çoğu Yunan düşünürü, kent devletini ideal bir toplum olarak gördüğü gibi, ondan küçük ve ondan büyük toplumsal ve siyasal birimlere pek ilgi göstermemiştir. İÖ VIII. yüzyıl polis’lerin hızla şekillendiği yüzyıldır. Bu yüzyılda ticaret canlanmış, kabile üyelerini birbirine bağlayan soy bağları çözülmüş, topraklar artık kabilelerin ortak malı olmaktan çıkarak özel ellerde toplanmaya başlamıştır. Köy topluluklarında topraklarını kaybedenler ticaretin merkezlerine aktıkça pazar merkezli olarak polis’ler oluşmaya başlamıştı. Yani daha doğuşunda, polis’lerin temelinde eşitsizlik vardı. Bunun en önemli göstergesi kölelerdir. Kölelik başlangıçta topluluklar arası savaşlar sayesinde var olmuştur. Ama giderek borç köleliği denilen biçim yaygınlaşmıştır. 5

n n n n Yani yoksulların kendilerini ya da aile efradını borçlarına karşılık teminat

n n n n Yani yoksulların kendilerini ya da aile efradını borçlarına karşılık teminat olarak göstermesi ve borcun ödenmemesi hâlinde borçlunun ya da teminat olanların köleleştirilmesi. Aynı şekilde, kabilelerde farklı roller ve işlevler üstlenenler, kendilerini doğuştan, soydan ayrıcalıklı bir sınıf, aristokrasi olarak örgütlemeyi ve bu üstünlüğü kabul ettirmeyi başarmışlardı. İlyada'da aristokratik bir siyasal düşün savunulduğunu görürüz. Örneğin, feodal beylikler konfederasyonunun başı olarak görünen Agamemnon, soyunu Zeus'a dayandırır. Öteki feodal beyler de soylarını öteki tanrılara dayandırıp tanrı soylu olmakla öğünürler. Aristokratlar soylarını tanrılara dayandırdıkları gibi yönetme hakkını ve yetkisini tanrılardan aldıklarını bu nedenle, doğuştan siyasal erdeme sahip olduklarını ileri sürmektedirler. Örneğin, toplumu yönetme hakkını temsil eden asayı Zeus, Atreus'a vermiştir; Atreus da oğluna geçirmiştir. 6

n n n Böylece asa ve onunla birlikte toplumu yönetme hakkı, babadan oğula geçe,

n n n Böylece asa ve onunla birlikte toplumu yönetme hakkı, babadan oğula geçe, Atreus soyundan Atreusoğlu Agamemnon'a dek gelmiştir. İlyada'da (II. 197 -198'deki) krallığı desteklemek yolunda bu tür dinsel (mitolojik) kanıtların yanı sıra dinsel olmayan (laik) kanıtların da ileri sürüldüğünü (II. 203 -204'de) görürüz: "Her kafadan bir ses çıkarsa iyi olmaz Bir tek kral olmalı bir tek baş. " Şimdi iki polis üzerinden Antik Yunan yönetim ve fesefi, siyasi düşünüş biçimlerini inceleyelim. 7

Polis’lerin Temel Özellikleri n n n n n İlk polis’ler az gelişmiş yerleşim yerleriydi.

Polis’lerin Temel Özellikleri n n n n n İlk polis’ler az gelişmiş yerleşim yerleriydi. Küçük köylere dağılmış, tarım yerleşimleri olmaktan öteye gitmiyorlardı. Ama gelişme düzeyleri de birbirinden farklıydı. Buna en iyi örnek Antik Yunan dünyasının en önemli polislerinden biri olan Sparta ve Atina’dır. Sparta, bütün önemine karşın, hep küçük köyler topluluğu olarak kalmıştı. Oysa diğer önemli polis olan Atina, bir köyler topluluğu olmanın çok ötesine geçmişti. Bu iki önemli polis de diğer tüm polis’ler gibi aslında küçük siyasal birimlerdi. Sparta, en büyük polis’lerden biri sayılsa da 8000 km 2 civarındaydı. Atina ise 2800 km 2 büyüklüğündeydi. 8

n n n n n Bir ada üzerindeki Delos polis’inin toplam yüzölçümü ise 5.

n n n n n Bir ada üzerindeki Delos polis’inin toplam yüzölçümü ise 5. 5 km 2 den ibaretti. Polis’lerin yüzölçümleri küçük olunca, elbette nüfusları da pek fazla değildi. Bu küçük ölçekli yerleşimler siyasal işlevler bakımından çeşitli avantajlar da sağlıyordu. Örneğin Antik Yunan’ın günümüze en önemli mirası sayılabilecek doğrudan demokrasi fikri, biraz da varlığını buna borçluydu. Bu bakımdan polis’ler aslında az sayıda yurttaşın oluşturduğu bir bütünlükten başka bir şey sayılmayabilir. Ama polis, yurttaşların matematiksel toplamından ibaret sayılmamalıdır. Yani polis ve yurttaş, özdeş değildir. Çünkü, polis nüfusu yalnızca yurttaşlardan ibaret değildir. Aksine, polis’te yurttaş sayısından daha fazla köle ile Yunan kökenli ve aynı dili konuşuyor olmasına karşın yurttaşlık haklarına sahip olmayan metoikos’lar (yabancılar) bulunmaktadır. 9

n n n Ayrıca kadınların da yurttaş sayılmadığı bilinmektedir. Ama kuşkusuz polis, her bir

n n n Ayrıca kadınların da yurttaş sayılmadığı bilinmektedir. Ama kuşkusuz polis, her bir yurttaş tarafından öncelikle gözetilmesi, savunulması, uğruna can verilmesi gereken siyasal varlıktır. Modern bir ifadeyle söylemek gerekirse polis yurttaş için değildir ama yurttaş kesinlikle polis içindir. Bu bakımdan kimi modern düşünürler, polis’te yurttaş olmanın temel erdemini burada bulurlar. Buna göre, yurttaşlık erdemi, yurttaşın topluluğun ya da polis’in çıkarlarını daima kendi çıkarlarından öncelikle gözetmesidir. Bu bakımdan yurttaşlık özgeci bir tutumun (fedakarlığın) adıdır. 10

Sparta n n n Sparta, Lakonya’da Dor’lar tarafından kurulmuş bir polistir. İ. Ö. 1200

Sparta n n n Sparta, Lakonya’da Dor’lar tarafından kurulmuş bir polistir. İ. Ö. 1200 -1000 civarlarında Trakya yönünden gelerek Akhaların Mykene uygarlığını yıkan Dor’lar demir silahlar kullanan, ilkel, sosyal farklılaşmaya uğramamış, eşitlikçi kabilelerdi. Sparta toplumu, kendi aralarında birbirlerine eşit, egemen bir aristokrat sınıf olan "Spartalılar" ile, çalıştırılan, yönetilen "helotlar" olmak üzere, aralarında kesin bir ayrım bulunan yarı kast toplumuna dönüştü. Bu sınıflara ileride, özgür olan ama siyasal hakları yerel düzeyde bir özerklik şeklinde olan "perioikos" sınıfı da katılmıştır. Ayrıca Peleponnes’de yapılan fetihlerin ardından zenginleşen Sparta toplumunda bu gelişmenin bir sonucu olarak bir aristokratlar sınıfı da ortaya çıkmıştı. Sparta’nın sosyal yapısının bu üçlü tabakalaşmasının yanı sıra siyasal yapısına baktığımızda da üçlü bir yapılanma görürüz. 11

n n n Bunlar: iki başlı krallık (diarşi), Gerusia (İhtiyarlar Meclisi) ve Apella (Halk

n n n Bunlar: iki başlı krallık (diarşi), Gerusia (İhtiyarlar Meclisi) ve Apella (Halk Meclisi) dir. Gerusia ya da Senato’nun ortaya çıkışı, aristokrat sınıfının doğuşuyla özdeştir. Krallar, iktidar mücadelesinin neticesinde aristokratların gücünü tanımış ve kendileri dahil 30 üyeden oluşan Gerusia’nın, aristokratik bir Senato’nun kuruluşunu kabul etmişlerdi. Apella, yani Halk Meclisi ise, tarihsel gelişim süreci içerisinde halkın bu iki kuruma karşı mücadelesinin ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Atlı ve yaya Sparta erlerinden oluşan ve asıl hükümranlığı elinde tutan Apella, Gerusia ve “Eforus” adını taşıyan devlet denetçilerini seçer, barış ve ittifak gibi önemli sorunlara dair kararlar alır ve kanunlar çıkartırdı. Bu kanunların çıkartılması sürecinde eforuslar kanun taslaklarını hazırlar, bu taslaklar Gerusia’da görüşülür ve son olarak Apella’nın onayına sunulurdu. 12

n n n Spartalılar sınıfı içi eşitlikçi düzen ve her Spartalının yalnızca iyi bir

n n n Spartalılar sınıfı içi eşitlikçi düzen ve her Spartalının yalnızca iyi bir asker olarak yetiştirilmesi, kafa-kol işbölümünün gelişmesini önledi. Sparta ne kendi içinde düşünürler, filozoflar yetiştirebildi ne de dışarıdan gelen düşünürleri besledi. Bu nedenle Sparta toplumunun felsefeye, siyasal düşünüşe bir katkısı olmadı. Sparta yalnızca şarkılarıyla orduya güç ve güven veren ünlü bir kaç ozan yetiştirdi. İÖ 431 yılında başlayan ve 27 yıl sürerek İÖ 404 yılında Sparta’nın zaferiyle biten Peloponnesos Savaşı, sınırlı sayıda olan Spartanların kırılmasına, talandan elde edilen altın ve gümüş de belli kişilerin ellerinde toplanmasına neden olmuştur. İ. Ö. 192’den sonra kesin olarak Makedonya hâkimiyetine giren Sparta’nın, İ. Ö. 146’da da Roma’nın egemenliğine girince, siyasal hayatı sona ermiştir. 13

ATİNA: Toplumsal Düzen ve Devlet Yönetimi n n n n Akha-İon unsurlarının baskın olduğu

ATİNA: Toplumsal Düzen ve Devlet Yönetimi n n n n Akha-İon unsurlarının baskın olduğu Atina, Sparta’dan daha demokratik, eşitlikçi bir yapıya sahipti. Yunanistan yarımadasının Ege Denizi kıyılarında konuşlanan Atina, kıyılarının adeta doğal bir liman olması ve topraklarının verimi sayesinde ticaret hayatında hayli ileri gitmişti. Özellikle şarap ve zeytinyağı üretimi bu ticarette önemli bir yere sahip olmuştur. Ayrıca Lareum dolayındaki zengin gümüş madenlerinin de Atina’nın zenginliğinde önemli payı vardı. Atina’da sosyal tabakalaşmayı, eupatridea denen aristokratlarla, thet denen halk sınıfı, metoikos adı verilen yabancılar ve “köle” sınıfı oluşturmaktaydı. Eupatridea, thet ve metoikoslar özgür insanlardan oluşuyordu. Ancak bu sınıfların içinde sadece eupatridea ve thet sınıfına mensup olanlar yurttaş statüsünde olup siyasal haklara sahipti. 14

n n n n Metoikos’lar ise çalışan sınıflar olup ticaretle ya da zanaatla uğraşıyorlardı.

n n n n Metoikos’lar ise çalışan sınıflar olup ticaretle ya da zanaatla uğraşıyorlardı. Üstelik edindikleri, biriktirdikleri servet her an polis tarafından şu ya da bu bahaneyle el konulabilir bir servet durumundaydı. Eski Yunan’da kölelik, doğal bir kurum olarak kabul edilmekte olup tarım hizmetleri köleliği ve ev hizmetleri köleliği olmak üzere iki tipi vardı. Köleler, bir efendiye ait bir mal ya da canlı bir araç kabul edildiğinden, hâliyle “insan” kategorisi içinde değerlendirilmez ve özgürlük sözcüğüyle ilişkilendirilmezdi. Sosyal tabakalaşmayla ilgili olarak değinilmesi gereken bir konu da Eski Yunan’da kadının yeridir. Gerek bundan önce anlatılan Sparta toplumunda gerek Atina toplumunda, kadın hür olmakla beraber siyasal karar alma süreçlerine katılma hakkına sahip değildi. Kadın daha çocukluğundan itibaren evin duvarları arasında sıkışmıştı. Sparta toplumunda, Atina’dan farklı olarak, eşitlikçi bir şekilde kız çocukları erkek çocuklarla aynı eğitime tabi tutulmasına rağmen evlilikle beraber onlar da Atinalı hemcinsleri gibi toplumsal hayattan çekilerek evine kapanırdı. 15

n n n n Atina’nın siyasal-kurumsal yapısına baktığımızda ilk olarak aristokrat sınıfın içerisinden seçilen

n n n n Atina’nın siyasal-kurumsal yapısına baktığımızda ilk olarak aristokrat sınıfın içerisinden seçilen üç ayrı yönetim mevkiinin olduğunu görmekteyiz. Aynı zamanda Baş-rahip olan Kral, en başta gelmektedir. Toprakların giderek az sayıda kimsenin elinde toplanmasıyla, toplum feodal bir yapı almış; bir aristokratlar sınıfı oluşmuş görünüyor. İ. Ö. 8. yüzyılın sonlarına doğru, krallık önemsiz bir dinsel memurluk derecesine indirilmştir Yürütme işlerini aristokratların aralarından her yıl yeniden seçtikleri "arkhon" denen üç yüksek memur görmeye başlamıştır. Ares tepesinde toplandığı için "Areopagus" denen aristokratlar kurulu, bilgili, deneyimli aristokratlardan oluşuyordu. Önceleri kralın ve arkhonların bir danışma kurulu iken; aristokratların güçlenmesiyle yetkilerini artırarak, bir yasama ve aynı zamanda bir yargı organı konumuna yükselmiştir. 16

n n n n Polisin askeri güçlerini yöneten Polemarkhos (Baş Komutan), diğer bir yöneticiydi.

n n n n Polisin askeri güçlerini yöneten Polemarkhos (Baş Komutan), diğer bir yöneticiydi. Başkomutan , tüm Atina halkı tarafından seçiliyordu. Kendisine her mahalleden seçilen bir komutandan oluşan on komutan yardımcı oluyordu. Başkomutan, tüm Atina vatandaşları tarafından seçildiği gibi, öteki yüksek memurlardan farklı olarak, arda seçilebiliyordu. Bu, başkomutanların önemlerini ve etkilerini artırdı. Başkomutanlar, dış güvenlik nedeniyle iç güvenlikle, dış politika nedeniyle iç politikayla ilgilenmeye başladılar. Sonuçta, demokratik ve aristokratik parti önderlerinin, Atina politikasına yön verebilmek için kendilerini başkomutan seçtirmeye başladıklarını görürüz. Böylece başkomutanlar, Atina politikasında günümüz başkanlarına, başbakanlarına benzer bir konuma yükseldiler. 17

n n n Asıl hükümranlık hakkı, 20 yaşını doldurmuş tüm Atinalı erkek vatandaşların üyesi

n n n Asıl hükümranlık hakkı, 20 yaşını doldurmuş tüm Atinalı erkek vatandaşların üyesi olduğu Eklesia (Halk Meclisi)’ya aitti. Bu meclis, devlet memurlarını seçer, kanunlar çıkartır, harp, barış ve ittifak gibi önemli konulara dair kararlar alırdı. Bu meclis, tahıl tarımından zeytinyağı ve şarap üretimine geçiş sürecinde elindeki toprağını, borçlarına karşılık güvence olarak gösterdikleri çocuklarını ve eşlerini kaybeden sınıfın mücadelesinin ürünüydü. Bu mücadele, Drakon’un İ. Ö. 624’teki ağır ceza yasası, Solon’un, İ. Ö. 594’te yurttaşları soyluluklarına göre değil, zenginliklerine göre sınıflara ayıran reformu, Peisistratos’un soylu aristokratların ellerindeki toprakları tekrar halka dağıtması, zanaat ve ticarete önem vermesi gibi önlemlerinden sonra Kleisthenes ile demokratik bir başarı elde etmiştir. O, kan bağına dayanan bu örgütlenmeyi yıkarak, yer bağına dayanan mahalle (deme) örgütlerini kurdu; ki "demokrasi" sözcüğümüz buradan gelmektedir. 18

n n n n Beşyüzler Meclisi, Kleisthenes'in dört kabileden yüzer üyenin seçilmesiyle oluşan dörtyüzler

n n n n Beşyüzler Meclisi, Kleisthenes'in dört kabileden yüzer üyenin seçilmesiyle oluşan dörtyüzler meclisinin yerine koyduğu meclisti. Her mahalleden ellişer kişi olmak üzere on mahalleden seçilen 500 kişiden oluşan bu mecliste, her mahallenin üyeleri yılın onda birinde (36 gün) meclisin başkanlık kurulunu oluşturuyorlardı. Bu kurulun, dolayısıyla meclisin başkanlığına, her gün kura ile bir başka Atina vatandaşı getiriliyordu. Demek ki, her Atina vatandaşının bir gün meclis başkanlığı yapma şansı vardı. Perikles döneminde Atina altın çağını yaşadığı gibi demokrasi de doruk noktasına ulaşır. Pers Savaşlarının ardından arkaya gerçekleştirilen reformlarla bütün yurttaşların siyasal haklara tam anlamıyla eşit bir biçimde sahip olmalarına olanak tanınır. Alt sınıflara kapalı olan devlet görevleri herkese açık bir duruma getirilir. İşte Atina demokrasisi bu özelliklerinden ötürü modern çağlarda “doğrudan demokrasi” olarak nitelendirilecektir. 19

n n n n Buna göre, uzmanlık gerektiren yüksek memurluklara bile tüm yurttaşlar, bir

n n n n Buna göre, uzmanlık gerektiren yüksek memurluklara bile tüm yurttaşlar, bir kereye mahsus seçilebiliyordu. Bunun dışındaki memurluklara ise, bir yıl gibi kısa bir süre için kurayla atanabiliyorlardı. Bu nedenlerden ötürü, yaşamı boyunca hiç olmazsa bir kez devlet görevine getirilmemiş Atinalı hemen yoktur. Herkesin eşit olarak siyasal iktidara katılması (isokratia), ilke olarak benimsenmiştir. Ekklesia’da toplanan halkın, devlet yönetimini seçimden seçime değil, sürekli bir biçimde denetleme yetkisi vardır. Yöneticiler ya da çeşitli devlet memurları, her an halk tarafından sorguya çekilip görevlerinden alınabilirler. Bunlar da doğrudan demokrasinin özelliklerindendir. Perikles döneminde, halkın meclisteki ve mahkemelerdeki ağırlığını artırması için, buralara aylak zenginlerin katılıp çalışan aşağı tabakaların işlerini bırakıp katılamadıkları düşüncesiyle, meclisin ve mahkemelerin oturumlarına katılanlara ödenek verilmeye başlandı. 20

n n n Atina’da da Sparta’ya benzer şekilde vatandaşlar arasında polisin çıkarlarının kendi bireysel

n n n Atina’da da Sparta’ya benzer şekilde vatandaşlar arasında polisin çıkarlarının kendi bireysel çıkarlarının önünde olduğuna dair genel bir inanç mevcuttur. Öte yandan bu konuda var olan ikinci görüşe göre bir Atinalı vatandaş, bir Spartalı vatandaştan farklı olarak polise kendini feda etmesini gerektirecek derecede ulvi değerler yüklemezdi. Bunun yerine Atinalı vatandaşlar arasında polisin bireyin mutluluk ve refahı için var olduğu fikri ağır basardı. İ. Ö. Beşinci Yüzyıl Atina’nın hem zirveye çıktığı hem de inişe geçtiği yüzyıldır. İ. Ö. 431 yılında Atina’nın başını çektiği Attik-Delos Deniz Birliği ile Sparta’nın önderliğini yaptığı Peleponnes Birliği arasında başlayan Peleponnes Savaşları, İ. Ö. 404 yılında Attik-Delos Deniz Birliği’nin yenilgisiyle sonuçlandı. Bu savaşta Sparta’ya mağlup olan Atina yüklü bir savaş tazminatı ödemek durumunda kaldı. 21

n n Mali yönden yıkılan Atina’da, idari yönden de büyük bir devrim oldu ve

n n Mali yönden yıkılan Atina’da, idari yönden de büyük bir devrim oldu ve demokratik rejim yıkılarak yerine “Otuzlar Tiranlığı” kuruldu. Bu yönetimin bir yıl sonra yıkılıp yerine demokrasinin yeniden kurulmasına rağmen, Atina bir daha eski günlerine dönememiştir. İ. Ö. 348 yılında Makedonya’ya karşı açılan savaşı kaybeden Atina, bu tarihten itibaren Makedonya hâkimiyetine girmiştir. Makedonya’nın İ. Ö 148’de bir Roma eyaleti haline gelişiyle nispeten bağımsızlaşan şehir, İ. Ö. 86 yılında Roma istilasına değin varlığını sürdürebilmiştir. 22