ADA SOSYOLOJ TEORLER SOSYOLOJ 2 SINIF 1 RETM

  • Slides: 48
Download presentation
ÇAĞDAŞ SOSYOLOJİ TEORİLERİ SOSYOLOJİ 2. SINIF 1. ÖĞRETİM DOÇ. DR. M. KUBİLAY AKMAN 140921014

ÇAĞDAŞ SOSYOLOJİ TEORİLERİ SOSYOLOJİ 2. SINIF 1. ÖĞRETİM DOÇ. DR. M. KUBİLAY AKMAN 140921014 – EBRU ÖZDEMİR 140921016 – ISMAHAN AY 15921053 -- KÜBRA AKAR 140921035 – AYŞE MUCUK 140921024 -- ESMA SULTAN MECİDİYE

EVRİM VE MODERLİK MAKROSOSYOLOJİK BAKIŞ AÇILARI

EVRİM VE MODERLİK MAKROSOSYOLOJİK BAKIŞ AÇILARI

Anlatacak olduğumuz bu bölüm de Marx’ın çatışma bakış açısı ile Parsons’ın işlevselciliğini; aynı zamanda,

Anlatacak olduğumuz bu bölüm de Marx’ın çatışma bakış açısı ile Parsons’ın işlevselciliğini; aynı zamanda, toplumun yirminci yüzyılın sonlarının ‘küresel köy’ünde nereye doğru yöneldiğine dair bir çözümleme yapmak için Marx, Weber ve Durkheim’in fikirlerinden yararlanmış olan Habermas, Giddens ve Beck’in çalışmalarını tartışacağız.

EMİLE DURKHEİM HABERMAS KARL MARX ULRİCH BECK MARX WEBER GİDDENS

EMİLE DURKHEİM HABERMAS KARL MARX ULRİCH BECK MARX WEBER GİDDENS

Robet Nisbet’e göre İlk sosyologların kaygıları, etraflarında olup bittiğini gözlemledikleri toplumun neredeyse topyekün değişimini

Robet Nisbet’e göre İlk sosyologların kaygıları, etraflarında olup bittiğini gözlemledikleri toplumun neredeyse topyekün değişimini anlama çabasıdır. İki devrim hem aristokratik siyasi düzenin hem de kendilerinden önce babalarının ve dedelerinin yapmış oldukları gibi toprağı belleyen nüfusun büyük bir bölümünü oluşturan tarımsal toplumun sonunu getirmiştir. Böyle bir zamanda yaşamış olan aydınlar, toplumun bir biçimden tamamen farklı bir biçime doğru gelişmesi ve evrimi bağlamında düşünmek zorunda kalmışlardır.

ENTELEKTÜEL KÖKLER • Auguste Comte İnsanlığın üç düşünce ve bunlara tekabül eden üç toplum

ENTELEKTÜEL KÖKLER • Auguste Comte İnsanlığın üç düşünce ve bunlara tekabül eden üç toplum tipinden geçerek ilerlediğini söyler: Teorik, metafizik ve doğmakta olan pozitifçi model. Düşünce şekilleri, meşru otoritenin görüşlerini de etkilediği için, toplumun yapısını tanımlamak için önemlidir.

Herbert Spencer Toplumların basitten karmaşık şekillere doğru geliştiğini söyler. Hem organizmanın türlere doğru hem

Herbert Spencer Toplumların basitten karmaşık şekillere doğru geliştiğini söyler. Hem organizmanın türlere doğru hem de toplumların daha farklılaşmış (uzmanlaşmış) yapılarına doğru giden önlenemeyen bir yapı vardır.

 • Emile Durkheim Toplumsal örgütlenmede açık bir evrimsel eğilim olduğunu ileri sürer. Artmakta

• Emile Durkheim Toplumsal örgütlenmede açık bir evrimsel eğilim olduğunu ileri sürer. Artmakta ola nüfus yoğunluğunun, bireysel farkların en aza indirilmiş olduğu ve insanların ortak inanç ve benzer uğraşlara sahip oldukları ‘mekanik’ dayanışmayı zayıflattığını, zamanla bunun yerini toplumun çok karmaşık bir iş bölümünün sonucu olarak bir arada tutulduğu ‘organik’ dayanışma almıştır.

 • Bir örnekle açıklayacak olursak; ister Orta Afrika’da ister İskandinavya sahillerinde olsun, bütün

• Bir örnekle açıklayacak olursak; ister Orta Afrika’da ister İskandinavya sahillerinde olsun, bütün ailelerin gıda üretimi ve toplaması gibi aynı işlerde çalıştıkları sanayi öncesi bir köy büyük ölçüde kendine yeterli olacaktır. Buna karşılık, bugün bir kentsel çevrede her birimizin bireysel hayatı, elektrik üretimi ve dağıtımı; yolların bakımı ve aydınlatılması, süpermarket satışları için gıda hazırlama gibi işlerde uzmanlaşan binlerce farklı insanlara dayalıdır.

 • Marx, toplumun çatışma yolu ile kaçınılmaz olarak komünist bir ütopyaya doğru evrimleştiği

• Marx, toplumun çatışma yolu ile kaçınılmaz olarak komünist bir ütopyaya doğru evrimleştiği bir tarih kuramı geliştirmiştir. Yirminci yüzyılda aralarında Rusya, Çin, Küba bulunduğu birçok ülkede yönetimi ele geçiren devrimci komünist partilere, bu ütopyacı görüş ilham vermiştir.

 • Schumpeter, toplumsal değişme ya da gelişmeyi farklı sınıfların gücündeki değişmeler ile bir

• Schumpeter, toplumsal değişme ya da gelişmeyi farklı sınıfların gücündeki değişmeler ile bir arada düşünür. Sınıflar, ya yeni ya da yenileyici olan veya geçmişe göre çok daha önemli olan becerilere hakim oldukları için gücü elde ederler. Bu gruplar mevkilerini daha zenginlik ve ayrıcalık elde etme, daha eski grupları bertaraf etmek ve kendilerini rekabete karşı korumak için kullanabilir.

1 -KARL MARX VE SINIFSIZ TOPLUM Karl marx’ın değişim ve evrim kuramı, geçmiş tarihe

1 -KARL MARX VE SINIFSIZ TOPLUM Karl marx’ın değişim ve evrim kuramı, geçmiş tarihe ve geleceğe bakarak, her ikisini de anlayıp, açıklamayı iddia eder.

 • Marx, her biri kendi ‘belli başlı sınıfları’ olan dört büyük sınıf toplumu

• Marx, her biri kendi ‘belli başlı sınıfları’ olan dört büyük sınıf toplumu belirlemiştir. Asya tipi, kadim, feodal ve burjuva. Asya’ya özel olanı, devletin denetimi altında olan sulama sistemi ile bütün toprağın hanedanın mülkiyetinde ve egemenliğinde olduğu sistemdir.

 • Marx ancak son üç tipi Batı tarihinin parçası olarak ayrıntılarıyla ele alır.

• Marx ancak son üç tipi Batı tarihinin parçası olarak ayrıntılarıyla ele alır. Her birinde değişim, yeni sınıfların ortaya çıkmasına yol açar. Roma imparatorluğu’nu istila eden barbar asker yöneticiler, kadim toplumun yerine feodal lordlar ve serflerden oluşan bir toplum getirmişlerdir; bu toplumun da yerini proletaryanın düşmanı olan kapitalist burjuva toplumu almıştır.

KAPİTALİZMİN SONU Marx zamanla, daha önceki safhalardan kalan başka belirli toplulukların birçok ufak kapitalist

KAPİTALİZMİN SONU Marx zamanla, daha önceki safhalardan kalan başka belirli toplulukların birçok ufak kapitalist ile birlikte, becerilerinin modası geçtiğinden veya sermayeleri rekabet edemeyecekleri kadar küçük olduğundan, proletarya tarafından yutulacağını iddia etmiştir. Birbirinden farklı iki sınıf kalacaktır.

 • Kapitalistler sömürdükleri iş gücünün sırtından daha çok üretmeye devam edecekler, ama pazarları

• Kapitalistler sömürdükleri iş gücünün sırtından daha çok üretmeye devam edecekler, ama pazarları o ölçüde genişlemeyecektir. Kapitalistleri, fiyatları ve ücretleri indirgemeye zorlayacaklar ve kar oranı sıfıra doğru azalacaktır. Sonuç, kitleler için sefalet, aynı zamanda isyan ve kapitalizmin son bulması olacaktır. Marx’ın tahminleri gerçekleşmemiştir.

Kapitalist ülkelerin , sömürgelerini kendi sanayilerini ham madde sağlayan kaynaklar, üretimlerini tüketecek esir pazarları

Kapitalist ülkelerin , sömürgelerini kendi sanayilerini ham madde sağlayan kaynaklar, üretimlerini tüketecek esir pazarları ve yağmalanacak hazineler olarak kullanmış olduklarını kitapta bahseder.

Marxcı emperyalizm kuramının Lenin geliştirmiştir. Lenin ileri kapitalizmin gittikçe genişleyen pazarlara ihtiyacı olduğunu ve

Marxcı emperyalizm kuramının Lenin geliştirmiştir. Lenin ileri kapitalizmin gittikçe genişleyen pazarlara ihtiyacı olduğunu ve karlı yatırım fırsatlarını emperyalist bir politikaya ve sömürgelerin ele geçirilmesi amacı ile sanayi rakipler arasında yıkıcı savaşlara yol açtığını iddia etmiştir. Emperyalizm karların yok olacağını ve kapitalizmin ortadan kalkacağının ve zamanı geciktirecektir. Hükümetler , ülke yatırımcıları ile tüketicileri ekonomik çıkarları doğrultusunda hareket edecektir.

DÜNYA SİSTEMİ KURAMI Immanuel Wallerstein ‘e göre kapitalizm altında olan şey , ilk defa

DÜNYA SİSTEMİ KURAMI Immanuel Wallerstein ‘e göre kapitalizm altında olan şey , ilk defa politik ya da askeri değil de, ekonomik bağlarla bir arada tutulan gerçek bir dünya sistemidir. Wallerstein’e göre dünya sisteminin farklı kısımları , farklı işlevleri ya da uzmanlaşmış işlevlere sahiptir. Böylece çevre , merkezin girişimcilerine hammadde sağlar. bu fark emeğin farklı alanlarda kontrol ediliş şeklinde kendini gösterir. Özgür emek merkez ülkelerde beceri gerektiren iş için kullanılan emeği denetim şeklidir buna karşılık çevre bölgelerde daha az beceri gerektiren işlerde emeğin zorlanması söz konusudur. Bunların birleşimi kapitalizmin esasıdır.

Wallerstein, aynı zamanda merkez bölgelerin güçlü devletler ve çevre bölgelerinin zayıf devletler geliştirdiğini ileri

Wallerstein, aynı zamanda merkez bölgelerin güçlü devletler ve çevre bölgelerinin zayıf devletler geliştirdiğini ileri sürer. Kapitalizmin ilk aşamalarında , devletler büyümekte olan bürokrasileri ve güç tekeli ile önemli toplumsal denge sağlamıştır. Ancak kapitalist dünya sistemi ekonomik bütünleşmedir ve merkez ekonomik düzeneklerle çevreyi denetim altında tutar. .

Wallerstein ‘in çalışmaları randall collins tarafından genellikle askeri teknolojideki değişimlerin önemini abartmakla ve feministlerce

Wallerstein ‘in çalışmaları randall collins tarafından genellikle askeri teknolojideki değişimlerin önemini abartmakla ve feministlerce , kadınları ‘’ev içinde erkeklerin eklentileri ‘’olarak ele almakla ve ekonomik gerekircilik veya siyasal örgütlenmenin ve diğer ekonomik olmayan etkenlerin önemini küçümsemekle eleştirilmektedir

Eleştirmenler arasında Theda Skocpol ve Anthony Giddens , dünya çapında tarihsel gelişmeleri çözümlemekte Markçı

Eleştirmenler arasında Theda Skocpol ve Anthony Giddens , dünya çapında tarihsel gelişmeleri çözümlemekte Markçı kurama başvurdukları için dikkate değerdirler. Skocpol toplumsal devrimlerle ilgili çalışmasında , devletin hem iç sorunlarla hem de uluslar arası sistemle baş etme kabiliyetinin çok büyük önem taşıdığını bildirir. Çünkü Wallerstein devletler arasındaki farkları sadece ekonomik şartların yansımaları olarak gördüğü için , merkezi mevki işgal ettiği kabul edilen farklı ulusların çok farklı tarihlerini ve kapitalizmin menşein doyurucu olarak açıklayamamıştır.

Görüşleri bu bölümde daha sonra tartışılan Giddens, kapitalizmde ekonomik olarak bütünleşmiş gerçek bir küresel

Görüşleri bu bölümde daha sonra tartışılan Giddens, kapitalizmde ekonomik olarak bütünleşmiş gerçek bir küresel bir olguya sahip olduğumuzu vurgulayan Wallerstein’i beğenmektedir. Ancak ‘’belirgin siyasal etkenlerin ‘’in de tanınmasında ısrarlıdır. Bir dünya kapitalist ekonomisinden, ancak bunun dünya sisteminin yalnızca bir veçhesi olduğunu , ve küreyi kucaklayan ulus-devlet sistemi’’nin de aynı derece önemli olduğunu hatırlarsak , söz edebiliriz. Geleneksel devletlerden farklı olarak , ulus-devlet , kendisinden önceki diğer devlet örgütlenme şekillerini ortadan kaldırmış olan bir ‘’güç taşıyıcısı’’dır. Bunun nedeni kısmen , başlangıçtan beri endüstrinin yeni silahlar sağlamak için kullanılması kısmen de , bu devletlerin yönetim gücünün çok genişlemiş olmasıdır. Bunlar da kapitalizm kadar modern dünyamızın yapısını belirtmektedir.

Marx’dan etkilenmiş olan başka kuramcılar , toplumsal evrimde teknolojik etkenlere dikkat çekerler. Örneğin Gehard

Marx’dan etkilenmiş olan başka kuramcılar , toplumsal evrimde teknolojik etkenlere dikkat çekerler. Örneğin Gehard Lenski ‘nin çalışmaları , avcı toplumların , bugüne kadar dünyada siyasal bakımdan ama zenginlik dolayısıyla değil , yoksulluk dolayısıyla en eşit olan toplayıcı toplumlarına dönüşmesine yer verir; temel malları üretmekle doğrudan ilişkili olmayan büyük bir topluluğu besleyebilecek bir varlık yoktur. Bunları takip eden tarımsal toplumlar , servetin büyüklüğü ve nüfusun yoğunlaşması din ve merasim yolu ile egemen olan askeri bir aristokratlığa ve ruhbanlığa yol açacağından daha eşitsizdir; endüstri toplumları , karmaşık örgütlerin çalıştırılabilmesi gücün yayılmasını gerektirdiğinden , daha az eşitsizdirler. Bazen Marx’ın kendisi , üretim tekniklerinin , toplumsal yapıları belirlediğini söyler. Ancak onun evrimci kuramı teknolojiden ziyade , mülkiyet ve sınıf –üretim ilişkileri –üzerinde odaklanmıştır.

TALCOTT PARSONS’IN EVRİMSEL MODELİ Parsons’ın toplumsal değişmeyle ilgili düşüncelerini , Toplumlar: Evrimsel ve Karşılaştırılmalı

TALCOTT PARSONS’IN EVRİMSEL MODELİ Parsons’ın toplumsal değişmeyle ilgili düşüncelerini , Toplumlar: Evrimsel ve Karşılaştırılmalı Bakış Açıları ‘ında yazdığı 1960’ların ilk başlarına kadar tam olarak geliştirilmemiştir. Bu çalışmanın basılması , insan toplumunun evrimsel gelişmesine yeniden ilgi uyandırmıştır. Parsons’ın bu çalışmaları çok genel düzeyde olmasına rağmen , yüzyılın ortalarını evrimsel bir çerçeveye oturtan Batı toplumsal modellerini de bütünleştirmiştir ve bunu toplumsal modellerin 1960’ların karışıklıklarını izleyerek değişmekte olduğu bir sırada yapmıştır.

Parsons ‘ın evrimle ilgili düşünceleri, kalıp değişkenleri tipolojisi ve dört işlevi modelinin geliştirilmesi olup

Parsons ‘ın evrimle ilgili düşünceleri, kalıp değişkenleri tipolojisi ve dört işlevi modelinin geliştirilmesi olup , Durkheim’ın görüşlerinin kapsamlaştırılmasıdır. Durkheim gibi , Parsons toplum evriminin ilk safhası olarak dünyada akrabalık ilişkilerinin ve dinsel yönelimin belirgin olduğu ilkel yada tarih öncesi safhayı kabul etmektedir.

Parsons , Durkheim ‘ın düşünceleri aksettirerek ve Spencer’ın farklılaşma kavramını kullanarak , devamlı ve

Parsons , Durkheim ‘ın düşünceleri aksettirerek ve Spencer’ın farklılaşma kavramını kullanarak , devamlı ve gittikçe artan farklılaşmanın toplumsal sistemlerin evriminin anahtarını olduğunu söylemektedir. Başka bir deyişle , ilkel toplumlardan modern toplumlara geçişte , rollerin bir vaziyete göre belirlediği durumdan rollerin farklı rol yüklerine göre tahsis edilmiş olduğu bir duruma geçilmesi , farklı bir evrim düzeyine gelinmiş olduğunu işaret eder. Bu geçiş , her şeyden önce , çevre üzerinde daha geniş bir denetime yol açacağından , çok önemlidir. Parsons , örnek olarak , ekonomik üretimin fabrikalarda kendine yeterli aile işletmelerinden daha verimli olacağına işaret etmektedir.

JÜRGEN HABERMAS : En iyi tanınan çağdaş Alman toplumsal Kuramcıdır. Habermas siyasetle, toplum bilimi

JÜRGEN HABERMAS : En iyi tanınan çağdaş Alman toplumsal Kuramcıdır. Habermas siyasetle, toplum bilimi ve toplumsal düşüncenin siyasal işlerle olan ilişkilerle ilgilenmiştir. Demokratik kurumları ve yasa egemenliğini savunmuştur. Habermas Marx tan çok etkilenmiştir. Habermas toplumsal değişmenin sürdürülmesinde ve gerçekleştirilmesinde bireysel algılamaların rolüne her zaman çok dikkat etmiş. Bu ağırlık fenomolijinin etkisinin açıkça görüldüğü büyük eseri EYLEMSEL KURAMINDA GİDEREK artmıştır. EVRİM VE BUNALIM: Habermas bazı toplumsal oluşumları belirler.

Sınıf Toplumları İLKEL GELENEKSEL UYGARLIKLAR MODERN UYGARLIKLAR KAPITALİST Liberal Kapitalist Örgütlenmiş Kapitalist KAPİTALİST SONRASI

Sınıf Toplumları İLKEL GELENEKSEL UYGARLIKLAR MODERN UYGARLIKLAR KAPITALİST Liberal Kapitalist Örgütlenmiş Kapitalist KAPİTALİST SONRASI MODERN-SONRASI

Habermas bu çöküşleri tartışırken toplumların siyasal örgütlenmeleri ve bir siyasal düzenin kabul edilecek olan

Habermas bu çöküşleri tartışırken toplumların siyasal örgütlenmeleri ve bir siyasal düzenin kabul edilecek olan değerleri anlamındaki meşrulukları üzerinde durur eski uygarlılardan koruma amaçlı yapılan Çinseddin İlkel toplumlar marx’ın kabile topluluklarına benzer. Geleneksel toplum hem kadim hem de feodal toplumlara benzer

Liberal Kapitalist : Marx’ın bildiği 19. yy kapitalizmini anlatır ve bizim batı toplumlarımız örgütlenmiş

Liberal Kapitalist : Marx’ın bildiği 19. yy kapitalizmini anlatır ve bizim batı toplumlarımız örgütlenmiş kapitalizmin örnekleridir. Habermas Devlet –sosyalist toplumlarını üretim araçlarının siyasal seçkinci konumları bakımından kapitalist sonrası sınıf toplumları olarak adlandırılır.

İLKEL TOPLUMLARDAN KALMA DUVAR RESİMLERİ

İLKEL TOPLUMLARDAN KALMA DUVAR RESİMLERİ

YAŞAMA DÜNYASININ AKILSALLAŞTIRILMASI Habermas, evrimsel kuramını , iletişim ve yaşama dünyası bağlamında geliştirir. Burada

YAŞAMA DÜNYASININ AKILSALLAŞTIRILMASI Habermas, evrimsel kuramını , iletişim ve yaşama dünyası bağlamında geliştirir. Burada da Habermas ile Weber arasında doğrudan bir ilişki söz konusudur. Habermas büyük ölçüde fenomolojik geleneğe başvurur. Fenomoloji terimini ilk olarak ise Alman filozof Edmund Husserl kullanmıştır. Husserl bilincin en temel düzeylerinden yani bizim farkında olmadığımız düzeylerden söz eder. Bu bilinç düzeyleri bütün algılarımızı inşa eder ve gerceği nasıl deneyimlediğimizi belirler.

Örneğin, modern toplumda yetişkinler zamanın tek bir yönde ilerlemekte olduğunu sorgusuz kabul ederler; bir

Örneğin, modern toplumda yetişkinler zamanın tek bir yönde ilerlemekte olduğunu sorgusuz kabul ederler; bir kez yirminci doğum gününüzü idrak ettiğiniz de bir daha on dokuzuncuyu yaşayamazsınız. Üç yaşında bir çocuk gerçeği başka türlü deneyimler ve on iki yaşından sonra tekrar iki yaşında olmak istediğini söyleyebilir Habermas, iletişimsel eylem kuramının bir yönü olarak yaşama dünyası ile ilgilenmektedir. Ona göre , toplum, iletişim eylemi yolu ile işler ve gelişir; bu süreç aktörler tarafından yapılandırılmış ve çevrelendirilmiştir.

Habermas iletişimsel eylem için şöyle der: İletişimsel eylem yalnızca bir anlaşmaya varma süreci değildir…Aktörler

Habermas iletişimsel eylem için şöyle der: İletişimsel eylem yalnızca bir anlaşmaya varma süreci değildir…Aktörler aynı zamanda toplumsal küme içerisinde üyeliklerini ve kimliklerini sağlamlaştırmak , geliştirmek, ve yenilemek yolu ile etkileşim yer almaktadırlar.

YAŞAMA DÜNYASI VE SİSTEM Habermas’a göre toplumsal evrim ilerlerken, bir kurumlar sistemi, paranın yönetiminde

YAŞAMA DÜNYASI VE SİSTEM Habermas’a göre toplumsal evrim ilerlerken, bir kurumlar sistemi, paranın yönetiminde pazarlar ve gücün yönetiminde devlet örgütleri gelişir. bu şekilde devam ettikçe toplumsal sistem daha karmaşık ve farklılaşmış hale gelir; yaşama dünyası daha fazla akılsallaşır. Habermas, aynı zamanda, bunalımların ortaya çıkması üzerinde düşünürken, toplumsal evrim konusunda bu iletişimsel bakış açısını kullanır. Devamlı akılsallaştırma, toplumun kendisini üretmesini sağlayan toplumsal bütünleşmeyi ve toplumsallaşmayı tehlikeye sokacak kadar sürerse patolojik olabilir. Örneğin; Pazar yerinin rekabetine dayalı bireyselliği aile yapılarını tahrip edebilir.

AKIL VE AKILSALLAŞTIRMA Habermas’ın akılsallaştırma çözümlemesi çoğu zaman Weberinkine çok benzer. Ancak , o

AKIL VE AKILSALLAŞTIRMA Habermas’ın akılsallaştırma çözümlemesi çoğu zaman Weberinkine çok benzer. Ancak , o tam bir Weberci değildir. Frankfurt kuramcıları sadece akılsallaştırılmış bir toplumun değil mantıklı bir toplumun mümkün olduğuna, ve diğer kuramlara kıyasla eleştirel kuramın doğruluğuna inanırlar. Marx ise ideolojileri tanıtmış ve kendi kuramlarının özel statüsüne inanırken onların, çıkarcı olduklarını ileri sürmüştür.

Eleştirel kuram geleneğine uygun olarak , Habermas hayatımızı idare eden nihai normlara bir zemin

Eleştirel kuram geleneğine uygun olarak , Habermas hayatımızı idare eden nihai normlara bir zemin hazırlanabileceğini ve böylece modernleşmenin dünyaya getirdiği “memnuniyetsizlik” tarafından bırakılan boşluğun doldurulabileceğini söyler. bu alanda yaptığı ilk çalışma ise “ideal çalışma durumu ”kavramı üzerine odaklanır. Habermas, “akıl”a olan inancı dolayısıyla , dünyanın giderek artmakta olan akılsallaştırılmasını tamıyla olumsuz olarak görmektedir. Çünkü bu, anlam ve eylemin açık ve seçik olarak doğrulanmasını gerektirir ve aynı zamanda akılsal görüş alışverişi ile, baskıcı olmayan tartışmaya yer verir. Halbuki sistem alanında maksatlı akılsallık Habermas’a göre bir “demir kafes” yaratır, ama iletişimsel akılsallık böyle bir durum yaratmaz.

Toplumsal yapı Toplumsal çözümlemede yapı , yapılanma özellikleri demektir. yapı , toplumsal sistemlerin yeniden

Toplumsal yapı Toplumsal çözümlemede yapı , yapılanma özellikleri demektir. yapı , toplumsal sistemlerin yeniden üretilmesinde etkin olan kurallar ve kaynaklardır. Giddens’in yaklaşımının farklı bir yönü , insan eyleminin ve toplumsal yapının fiziksel boyutlarına yaptığı vurgudur. bizim biyolojik yaratıklar olduğumuzun ve bedenlerimizin bizim için çok önemli ve “dönüşümsel” ya da toplumsal insan eyleminden çok merkezi bir yer tuttuğunun farkındadır : “ bütün toplumsal etkileşim bedensel varlığın yapısı içinde ve o yolda ifade edilir.

Giddens yalnız mülkiyetin ekonomik şekilleri üzerinde değil bugün toplumların daha öncekilerden hangi bakımlardan farklı

Giddens yalnız mülkiyetin ekonomik şekilleri üzerinde değil bugün toplumların daha öncekilerden hangi bakımlardan farklı oldukları üzerinde odaklanmıştır. Giddens’in ifadesiyle , “çağdaş dünya sistemi insanlık tarihinde ilk defa , mekan içinde bulunmamanın sistem eş güdümünü artık önlemediği bir duruma gelmiştir.

Giddens geçmişi ilk önce kabilelere ve daha sonra sınıflara bölmüş toplumların egemenliğinde görür. Kabilede

Giddens geçmişi ilk önce kabilelere ve daha sonra sınıflara bölmüş toplumların egemenliğinde görür. Kabilede ve özellikle sözel toplumlarda egemen yapısal özellik insanlar arasında geniş ölçülerde doğrudan etkileşime dayalı , gelenek ve akrabalığa bağlıdır. sınıflara bölünmüş toplumlarda , gelenek ve akrabalığın önemi devam etmekle beraber ; bunların , politikanın kurumsal çevrelerinden (hazır ordular devlet memurları ve resmi yasalar) ve ekonomiden (pazarlar , para ve resmi mülkiyet hakları ) bir miktar çözülmüş olduğu görülür.

Giddens’e göre “ hayat yapılar olarak değil , günden güne varoluşun süresi olarak deneyimlenir.

Giddens’e göre “ hayat yapılar olarak değil , günden güne varoluşun süresi olarak deneyimlenir. Tamamen sözel kültürde geleneğin önemi bir ölçüde yazıya geçmiş kültürden farklıdır. Bu zaman mekan düzeyi mesafesini artırır.

Modern kapitalizmin , sınıflara bölünmüş toplumun sadece biraz daha “gelişmiş” tek şekli olmadığı ama

Modern kapitalizmin , sınıflara bölünmüş toplumun sadece biraz daha “gelişmiş” tek şekli olmadığı ama tarihte “ ilk gerçek küresel toplumsal örgütlenme tipi olduğu “ sonucu çıkar.

YÜKSEK MODERNLİK Giddens’e göre modern kapitalizmin yapısı gereği bu değişim devam edecektir. “Modern kurumlar

YÜKSEK MODERNLİK Giddens’e göre modern kapitalizmin yapısı gereği bu değişim devam edecektir. “Modern kurumlar dinamizmleri dolayısıyla daha önceki toplumsal düzen şekillerinden farklıdır. “ Modernliğin en önemli yönlerinden biri , geleneğin yerini uzmanlaşmanın almış olmasıdır. Bunun etkileri giderek küreseldir ve kimse bununla birlikte olan ”ayrılma” mekanizmasından tamamen kaçamaz. Giddens’e göre modernlik ilk safhalarında geleneği yok eder ; ama sonradan onu yeniden inşa eder. Geleneğin yerini uzmanlar , uzmanlık becerisi , uzmanlık sistemleri almıştır. Bunları Giddens ayrılma olarak adlandırmıştır.

RİZİKO VE DÖNÜŞLÜLÜK : GİDDENS VE BECK Beck ve Giddens toplum geçmişe göre daha

RİZİKO VE DÖNÜŞLÜLÜK : GİDDENS VE BECK Beck ve Giddens toplum geçmişe göre daha rizikolu olduğundan değil ama riziko kavramının hem haltan insanlar hem de teknik uzmanların toplumsal dünyayı örgütlendirme şekli için çok önemli birer hala gelmiş olması dolayısıyla “riziko kavramı modern toplumu anlamakta çok önemli olduğu görüşündedirler. ***Endüstrileşmenin topyekün ürünü olan ve küreselleştikçe sistematik olarak yoğunlaşan “ riziko ve tehlikelerle karşılaşmaktadırlar. “ Beck ‘in gönderme yaptığı rizikolar kirlilik ‘nükleer ve kimyasal üreti güçleri’ Giddens da “yüksek modernlik” ile daha önceki kuşaklardan daha farklı bir şekilde nükleer savaş ve ekolojik faliyet gibi küresel tehlikelerle karşıya olduğumuz hususunda Beck ile aynı görüştedir

1 *-*Dünyada her şeyin değişebilir olduğu –çoğu zaman istenilen şekilde olmasa bile – idrakinin

1 *-*Dünyada her şeyin değişebilir olduğu –çoğu zaman istenilen şekilde olmasa bile – idrakinin yanı sıra insan kendini ve kendi kimliğini tercihler kararlar ve yaratıcılık içeren bir şey olarak görmeye başlamıştır. Geleneğin kaybolması demek , insanların yaşam biçimlerine , insanlarla olan ilişkilerine ve nasıl bir insan olacaklarına karar vermelerinin gerekeceği demektir. 2 *-*Giddens’e göre bu bedenlerimiz içinde geçerlidir. ”Benliğin dönüşlülüğü/düşünümselliği ruhsal süreçleri olduğu kadar bedeni de etkiler. Beden gittikçe , artık bir dış veri değil… ama dönüşlülükle harekete geçer olmaya başlar.

SONUÇ Ekonominin görünen küreselleşmesi de daha genel küreselleşme gelişmeleri beklentisine zemin hazırlar. Ancak buradaki

SONUÇ Ekonominin görünen küreselleşmesi de daha genel küreselleşme gelişmeleri beklentisine zemin hazırlar. Ancak buradaki daha genç kuramcılar Marx gibi geleceği önceden haber verebileceklerine inanmamışlardır. Parsons bu güne kadar evrimsel değişim yönü ve yapısı bakımından bir şekilde kaçınılmaz olduğu görüşünü de paylaşmamaktadırlar. Erimsel kuramlar geleceğin kahinliğini yapmak yerine modernliğin dikkat çeken ve belirleyici yönleri üzeride yoğunlaşma eğiliminde olmuşlardır.

Giddens tarafından vurgulana modern kendini tanıma ‘nın dönüşlü doğası ve insanın kendisini istediği gibi

Giddens tarafından vurgulana modern kendini tanıma ‘nın dönüşlü doğası ve insanın kendisini istediği gibi yeniden yapabileceğine olan inanç , hiç şüphesiz büyük toplumsal değişimleri yansıtmaktadır. Bu eleştirilere rağmen burada tartışılmış olan evrimsel kuramcılar toplumlarımızın nasıl gelişmekte oldukları ile ilgili uyarıcı bir bakış sağlamakta ve kendi gerçeğimiz ile atalarımızdakiler arasındaki büyük ve çok ileriye uzanan farkları belirlemektedir.