ada siyasal dnceler Ksm 3 Herhangi bir ideolojinin
Çağdaş siyasal düşünceler Kısım- 3
Herhangi bir ideolojinin temel özellikleri ise şöyle sıralanabilir: • a)Toplum yaşamının; ekonomik, politik ve hukuki bütün yönlerini kapsar, • b)İnançlar ve amaçlar gibi normatif unsurların ihtiva ettiği gibi toplumsal ve kurumsal gerçekleri de ihtiva eder, • c)Toplumları benimsenen amaçlara ulaşmak için harekete geçmeye, belli davranışlarda bulunmaya yöneltir, bu davranışlara yol gösterir, • d)inançları amaçları, politikaları ve bunlarla ilgili kavramları basitleştirmeye ve nispeten daha önemlileri seçmeye yöneltir
iki temel fonksiyonu: • Apter’e göre her ideolojinin iki temel fonksiyonu vardır. Bunlardan biri toplumsaldır, toplumu birleştirmeye ve bütünleştirmeye yöneliktir. Öteki ise bireyseldir; olgunlaşan ve çağdaşlaşan bireyin kişiliğinin düzenlenmesini sağlar. Bu iki işlev birlikte “otoriteye” meşruiyet kazandırır. İdeolojiye siyasal önem kazandıran onun “otorite”yle olan ilişkisidir
İdeolojinin fonksiyonları • İdeolojinin fonksiyonları arasında bir ayrıma gidilecek olursa; bir ideolojinin en önemli görevinin mevcut durumu (statüsguo) meşrulaştırmak olduğu söylenebilir. Daha açık bir ifadeyle, mevcut siyasî, İktisadî ve hukukî sistem ile bu sistemin varlığını ve devamını sağlayan, bu sistem ve kurumların toplum tarafından benimsenmesini mümkün kılan güç, ideolojidir. Böyle bir fonksiyonu görebilmek için ideolojinin “tutarlı kurallara” sahip olması ve bunları mümkün olduğu ölçüde basit ve açık bir biçimde ifade etmesi gerekir
Fonksiyonel Tanımı: • “İdeoloji, bir sosyo-politik program oluşturan öneriler, teoriler ve amaçlar bütünüdür”. • “İdeoloji, karmaşık sosyal yapıyı açıklama iddiasında olan ve hem gerçek hem de normatif olan inançlar ve kavramlar bütünüdür. • İdeolojinin amacı, fertlerin ve toplumların karşılaştığı sosyo-politik tercihleri yönlendirmek ve basitleştirmektir”
ideolojinin toplumsal fonksiyonunu: • ideolojinin toplumsal fonksiyonunu; sosyal yapı hakkında bireylere doğru bilgi vermek değil, bu yapıyı destekleyecek eylemlere yöneltmek oluşturur. • İdeoloji, taraftarlarına neyin değerli neyin değersiz olduğunu; neyin korunup devam ettirilmesi veya neyin değiştirilmesi gerektiğini gösterir ve bu yoldan taraftarların davranışlarını şekillendirir. • Bilmek ve anlamak ile ilgilenen felsefenin ve teorinin aksine, ideolojiler sosyal ve politik tavır ve davranışlarla ilgilidir. • İdeolojiler, fertleri politik davranışa ve bu davranışın genel çerçevesini belirlemeye sevk eder. Şu halde ideoloji, kaçınılmaz biçimde sahte bilgidir.
«id» • İdeoloji fikir manasındaki “id” ve herhangi bir nesneye ilişkin araştırma ya da bilim terimini niteleyen “loji” kelimesinin bir araya gelmesiyle “insan fikirlerine ilişkin bilimsel araştırma” anlamına gelmektedir
Marx’a göre: • Marxist ideoloji negatif ideoloji örneğinin belirgin özelliklerini taşır. Marxa göre ideoloji yanlış bilinçtir. Çünkü Marx a göre ideoloji gerçekleri olduğu gibi yansıtmamaktır. • Marx ideolojiyi yanlış bilinç olarak görmüştür. Dayandırdığı temel ise ideolojinin ne pratik ne üretken bir etkınlıgının sonucu oluşmamasıdır
Lenin’in ideoloji fikri: • Lenin ise marx’ın bu düşüncesine dolaylı olarak katılmış ideolojinin sınıf bilincinin oluşmasında faydalı olabileceğini belirtmiştir.
Shills’e göre: Bir diğer görüş Edwards shılls’den gelmiştir. • Shılls ideolojiyi yoğunluk derecelerine göre sınıflandırmıştır • İdeoloji" ile "mezhep"in aynı kalıplar incelemiştir. • Shils'e göre bunun sebebi her ikisinin "insan, toplum ve insanın kainatın içindeki yeri konusuna değinen geniş kapsamlı bilişsel ve inanç sistemleri olmalarından ileri gelmesidir.
Ş. Mardin-toplum haritası-tezi • İnsan toplumsal bir varlıktır, kendisini ve yaşadığı toplumu algılamak ister. Bu algılama süreci boyunca ortam bireye “toplum haritası” kazandırmıştır. Bu toplumsal harita gerçek haritalar gibi somut ve keskin çizgilerle çizilmemiştir. Aksine esnek bir yapıya sahiptir. • somutlaştırmak istersek durağan bir düşünce yapısı toplumsal yapının değişimine bağlı olarak değişime uğrar. • İdeoloji kavramı ile bağdaştırırsak eğer; değişen toplum haritalarının sonucu olarak görebiliriz ideoloji kavramını.
Manheim’e göre: • İdeolojiyi yarattığı ütopyaların meydana getireceği sonuçlara bağlamıştır. • toplumu anlamaya yarayan kavramların yanlılığı ideolojinin esnek yapısının bir özelliğidir. • Bu kavramları açıklamak da sosyal bilimcilerin bir görevidir. Bu da bizi ideoloji ile bilimin ilişkisinin toplumsal boyutunu gösteriyor. • Mannheim’in bilgi sosyolojisinde kullandığı “zaman” kavramını betimleyerek ideoloji bilim ilişkısını daha somut hale getirebiliriz. • Zaman” kavramı orta çağda aynı özelliklerin gün geçtikçe bir düzen içinde inip çıkması idi. Fakat gelişen toplum ile birlikte zaman anlayışı da değişime uğradı.
İDEOLOJİNİN GERİLEME SAVI • İdeolojinin toplumların düşünsel olarak çalkantılı olduğu dönemlerde çıktığı ve toplumsal sorunları çözümlemede faydalı olduğu bir gerçektir. • İdeolojinin gerileme savı 1950’lerde ortaya atılan teoridir. Bu iddianın gerçeklik düzeyine göz atalım 1955’te Milano’da toplanan kültür hürriyeti kongresi ideolojinin gerilemesi savını desteklemişti.
Tepkiler: • Tümçü veya aşırı ideolojiler gerileme halindeydi bunun olmasının sebebi batıda erişilen bolluk düzeyiydi bir diğer neden ise “sağ” ve “sol” uçların birbirine benzerlik göstermesidir Bu görüşlere karşın gelen sosyal bilimciler bu belirtilen nedenlerin yanlış gözlemler sonucu elde edildiği ve ideolojilerin sonu teriminin genel bir şekilde kullanılmasıdır.
Tezin geçersizleşmesi • Zamanla gelişen öğrenci hareketleri ile “ideolojinin sonu” savı geçerlilik göstermemiştir. • Zamanla baskın ideolojilerin ortadan kalkması sınıfsal dengesizliğin olmamasına bağlıda görüşü de ortaya çıkmış peki geçerlilik payı var mıdır? Sınıfsal dengesizlik halledilebilir. Fakat kişiler arası bağ nasıl düzeltilecektir?
Kişiler arası bağ ve amaçlar • Marx ve Weber üstünde durduğu özellik budur. • Burokratikleşen toplumda ilişkiler samimiyetini kaybeder. Statüler ilişkilerin samimiyet derecesini belirler İdeolojinin son bulması demek bireylerin amaçlarından vazgeçmesi demektir. • Şu bir gerçektir ki herkes ideoloji kendi amaçları için kullanır. Kurumlar, partiler, cemaatler vb
İdoller • İdeoloji kavramının anlaşılması için onun zeminin hazırlayan önemli isimlerden bir tanesi Francis Bacon’ dur.
İdoller doktrini • Baconin (Francis Bacon, İngiliz filozof, bilim insanı, avukat, hukukçu, devlet adamı ve yazar. ö 1626) aydinlanma döneminin de en temel meselelerinden biri olan yanlis inanislar karsisinda aklin ve bilimin konumuna dair ipuclari sunan doktrini. • ideoloji teorilerinin de en erken formu olarak kabul edilebilen bu doktrine göre; insan aklinin önünde onu cepecevre saran bazi engeller vardir. insanin haikaktin bilgisine ulasmasini önleyen bu engellere bacon "idoller" adini verir. • Bacona göre dört ana idol vardir: hakikate ulasma konusunda tüm insanlarda yetersizlik durumuna isaret eden kabile idolleri(idola tribus), insanlarin izole olmusluguna ve dünyayi yalnizca kendi konumlarindan hareketle gördüklerine atifta bulunan magara idolleri(idola specus), dilsel belirsizlikler nedeniyle iletisimde ortaya cikan yanlis anlamalara göndermede bulunan carsi-pazar idolleri(idola fori), otorite ve geleneklerin akil üzerindeki olumsuz etkilerine neden olan tiyatro idolleri(idola theatri)
1 • (a) Mağara idolü: İnsanlar çevrelerine içine kapanmış oldukları mağaralarından bakmaktadırlar. İnsandan insana etkileri farklıdır. Diğer bir değişle, insanın mağarası içinde yaşadığı sosyal ortam, eğitim seviyesi, kişiliği, fizyolojik yapısı, istekleri, hedefleri, geçmişteki deneyimleri, inançları, toplumun önyargıları ve benzeri sosyopsikolojik özelliklerinden ibarettir. Yansımaları belirli bir disiplin veya teoriye, her ne olursa olsun verilen destek, bazı otoritelere (kurum veya kişilere) gösterilen saygı, belirli olayları daha dar bir düşünce kapsamına indirgemek ve bu dar eğitim ve görüş içinde ele almaktan ibarettir.
2 • (b) Kabile idolü: İnsan türüne mensup olmanın, insana yaptığı etkiler, eşitlik, alaka, meşguliyet, ihtirastan ibarettir. Bunlar insanın doğasında bulunan eğilimleri ve zayıf yönleridir. Doğuştan itibaren var oldukları için tamamiyle ortadan kaldırılamazlar; farkına varıldığında bu eğilimlerin kısmen önüne geçilebilir. Örneğin, duyu organlarımız monoton olup (ani değişikleri farkedip algılamada yanılmaya yatkındır) kolaylıkla aldanabilir. İnsanların "olması arzulanan düşünce" (wishful thinking) eğilimi vardır; yani, insanların bir olayın "gerçek" olduğunu kabullenmeye, inanmaya ve hatta doğruluğunu ispatlamaya çalışmak gibi eğilimere girerler. Bacon, insanın bir olay karşısında hemen sonuca varma ve premature (erken/vakitsiz/olgunlaşmamış) sonuçlar çıkarmayı ve yargılar oluşturmayı, bu idol kapsamında saymaktadır.
3 • (c) Çarşı/Pazar Yeri idolü: Bacon, açık ve sarih (net) bir düşüncenin önünde engeller olduğunu belirtmektedir. Bu engellerle suçlanan sanık "dil"dir; bununla sadece günlük konuşma dilini kastetmemektedir: topluluktaki bazı söylemler, kullanılan kelimeler, çeşitli akademik çevreler veya kurumların kullandığı özel jargonları (teknik manadaki kelimeleri) kapsanmaktadır. Bacon, kelimelerle algılamayı etkileyen idollerin iki türlü olduğunu belirtmektedir: bunlar ya mevcut olmayan şeylerin (Aristo kosmolojisinde evrenin kristalimsi bir küre olarak tanımlaması gibi) isimleridir ya da "yanlış", "net olmayan", "yanlış anlama veya yorumlara" neden olabilen ("nem", "faydalı/yararlı" gibi kelimeler kafa karıştırıcı veya net ve somut olmayan kelimelere örnek olarak verilebilir) kelimelerdir.
4 • (d) Tiyatro idolü: Mağara idolü gibi, doğuştan var olmaktan ziyade, kültürel olarak edinilir. Tiyatro idolü bir roman veya tiyatro oyunundaki gibi gerçeğin yapay bir şekilde taklidini çağrıştırsa da, Bacon bunların felsefe sistemlerinden türetildiğini belirtmektedir. (1) Sofistike felsefe, rastlantısal olarak yapılan birkaç gözleme (veya hiçbir deneysel veri olmaksızın) ve esasında soyut tartışmalara ve spekülasyonlara dayanır (Bacon skolastisizmi buna örnek olarak verir), (2) Amprik felsese, çok dar bir araştırma alanına kısılmış, bir tek anahtar kavrayışına dayanır ve her türlü olayı açıklamak için bir modele veya cennete dönüştürülür. Bacon, William Gilbert'in mıknatıs ile yaptığı deneyleri onun dünyevi her türlü olayın hemen hepsinin arkasında manyetizmanın olduğuna kendisini ikna etmesini örnek vermektedir. (3) Batıl inanç felsesefesi, bu deyim felsefe ile dini birine karıştıran herhangi bir düşünce için kullandığı deyimdir. Bu uygulamaların suçlusu olara Patagoras ve Plato'yu suçlu olarak göstermektedir.
Mitoslar ve İdeoloji • Gerçeklikle hiçbir bağlantılarının olmadığı dile getirilse de mitler, var olanla olması gerekeni ele aldıkları için toplumlarda ya da topluluklarda birleştirici gücünden dolayı, ideolojik bir söylem oluşturmuştur. Bu nedenle mitoslardaki ortak düşünceler, inanışlar, davranışlar onların işlevselliklerinin de ortaya çıkması için tragedya sanatında hem konu deposu görevi görmüş hem de bu konu deposu olan öyküler, tragedya sanatının siyasal ve ideolojik yapısını oluşturmuştur. Toplumsal söylemi çözümlemek bir anlamda toplumu ve toplum yapısını oluşturan faktörlerin de çözümlenmesini sağlar.
Meşruiyet Üzerine • Raphael iktidarın üç anlamı olduğunu söyler İktidar kelimesinin en genel anlamı yetenektir. Fransızca'dan gelen 'pouvoir' ve Latince 'potestas' ehil olmak, yeteneği olmak kökünden gelir. İktidarın ikinci anlamı, toplum içinde başkalarına istediğini yaptırabilme yeteneğidir. Son olarak, istediğini yaptırabilmek için zor kullanmak, iktidarm üçüncü anlamıdır. Bizim adımıza karar verme hakları olduğuna inandığımız kişilerin meşru güç kullanma araçları ile donatılması şeklindeki tanım iktidarın bir kontrol aracı olarak da değerlendirildiğini göstermektedi
Freidman: • İktidar ve ideoloji ve meşruiyet-güç kullanma yeteneğidir • Yeni teknolojiler eşliğinde taşınan değerler, sembollerve inanışların duvarları delip geçtiğinden söz eden Friedman’a göre “dünya düzleşmiştir”. Dünya yeni elektronik ağlarla duvarlarından arınmış; dijital, kablo ve çeşitli bağlantılarlabirbirine bağlanmıştır
Cipriani ve meşruiyet • Cipriani, meşruiyeti; bütün olayların bir ilk ana durumdan/ilk sebepten hareket edilerek haklılığının ispat edilmesi durumu olarak tanımlar
Berger ve Luckman: • "meşruiyet, bir anlamın objektifleştirilerek, rasyonel geçerlilik kalıplarına sokularak oluşturul-muş kurumsal bir düzeni ifade eder. Meşruiyet, kendisinin pratik bir zorunluluk olduğuna normatif bir biçim ve değer yükleyerek kurumsal düzenin justitiye edilmesidir"
Mannheim ve ideoloji: • Karl Mannheim'ın İdeoloji ve Ütopya çalışması, ideoloji teorisi açısından öncü çalışmalardan birisidir. Hem konunun derlenip toparlanması hem de meselelere ışık tutulması bakımından bir temel kaynak sayılabilir. Epistemolojik ve epistemoloji-dışı ideoloji degerlendirmesinin izini süren ve bu eğilimlerin yürüttüğü tartışmalar doğrultusunda ideoloji teorisini belirgin bir çerçeveye oturtan, ilk olarak Karl Mannheim olmuştur.
Marx ve ideoloji • Marx ideolojiyi “negatif ideoloji” biçimi ile alır. Yani Marx’a göre ideoloji egemen sınıfın tabi sınıf üzerindeki hakimiyetinin zihinsel/algısal/bilişsel uzamını oluşturur. Marxın yazılarında ideoloji tasavvuru ile ilgili ilk ipuçlarını , gerçekliğin bilince yansımasını , eşyanın görüntüsünün bir fotoğraf makinasının merceğinden geçerek filme baş aşağı yansımasına benzettiği “camera obscura” metaforunda bulabiliriz. Bu ideoloji anlayışı günümüz ideoloji paradigmaları arasında “yanlış bilinç” olarak ayrıştırılır
Marksist Bakış: • Hem ideoloji, hem de sinematik aygıt sembolik gerçekliği kuran birer fantezi makinesidirler. Yani ideoloji hakikaten de Althusser’in dediği gibi bireylerin gerçek varoluş koşullarıyla kurdukları hayalî ilişkinin bir temsilidir. Sembolik gerçekliğin içindeki kurguyu çekip çıkarırsak sembolik gerçekliği de ortadan kaldırmış oluruz. Burada altı çizilmesi gereken en önemli nokta Gerçek ile sembolik gerçeklik arasındaki farktır; denebilir ki hayâli olan, Gerçek ile sembolik gerçeklik arasındaki sanal köprüdür. Gerekli bir yanılsama olan söz konusu sanal köprü yıkılırsa bilinçdışı tamamen bilincin yerini alarak özneyi psikoza sürükler ve hiçliğe mahkûm eder.
Hegel • Marx, kendi ideoloji kavramını olgunlaştıracak olan ikinci tezi ise Feuerbach’tan elde eder. Hegel’in tarihin başlangıcı ve başlatıcısı olarak seçtiği Tin’in (Geist) oldukça soyut bir fikir olarak görülmesi, birtakım eleştirileri de beraberinde getirmiş ve yine bu eleştiriler içerisinde, Feuerbach’ın “nesnel edimsellik” ve “praxis” vurgusunda bulunması bir ilham olarak, Marx’ın, kendi tabiriyle, Hegel’de ters durduğunu iddia ettiği diyalektiğin ayakları üstüne çevrilme girişimini tetiklemiştir. Ona göre tarihi var eden ve toplumu harekete geçiren, bahsedildiği üzere “soyut özler” değil; bilâkis, somut iktisadi ilişkilerden başkası değildir.
Toplumsallık ve ideoloji • “Maddi hayatın üretim tarzı, genel olarak toplumsal, siyasal ve entelektüel hayat sürecini koşullandırır. İnsanların varlığını belirleyen şey, bilinçleri değildir; tam tersine, onların bilincini belirleyen, toplumsal varlıklarıdır. ” Bu nedenle, Marx’a göre, bilinçten toplumsallığı çıkarmaya çalışan filozoflar, ‒ki bu konuda genç Hegelcileri sıklıkla eleştirir, bu anlamda “ideolojik” bir düşünceye saplanmışlardır.
Louis Pierre Althusser(16 Ekim 1918 - 22 Ekim 1990), • Marksist düşünürdür. • İleride felsefe profesörü olacağı École Normale Supérieure ’de okudu. Fransız Komünist Partisi ’nin önde gelen akademik sözcülerindendi ve argümanları sosyalist projenin ideolojik kuruluşuna dönük çeşitli karşıt iddialara birer yanıttı. • Bunlar hem Marksist toplum bilimi ve ekonomiyi etkilemeye başlayan deneyciliğin/ampirizmin etkisini hem de Avrupa Komünist Partileri'nde bölünmeye neden olmaya başlayan insancıl ve demokratik sosyalist yönelimlere dönük artan ilgiyi içeriyordu. • Althusser’in, diğer Fransız Yapısalcılık okullarıyla ilişkisi basit bir ilgi olmamasına ve Yapısalcılık düşüncesine ciddi eleştiriler getirmesine rağmen, çoğunlukla Yapısalcı Marksist bir düşünür olarak kabul edilmiştir.
Yapısalcı Marksist Bakış ve İdeoloji • Althusser, kendi değişiyle "Marks'ı yeniden okuma"ya girişir. Yapısalcı Marksizm asıl olarak bu yeniden okumanın ürünüdür. Althusser, yapısalcılık konusunda Fransa'daki genel felsefi eğilimden etkilenmiş bir düşünürdür ve Marksizmi bu eğilimle değerlendirilmeye yönelmiştir. Ortodoks Marksizmin temel argümanlarını reddeder Yapısalcı Marksizm. • Althusser'in Marks okuması, bilginin niteliğinden ideolojinin tanımına, altyapıüstyapı kategorilerinin niteliklerinden öznenin kökenlerine kadar temel Marksist kategorilerin anlaşılmasında farklılaşmakta kalmaz, Marksist öğretinin bütünsel olarak anlaşılmasında diğer Marksizmlerden ayrılır. Poulontzas, yapısalcı sınıf analizlerini ve Bloch antropoloji eksenli Yapısalcı Marksizm anlayışlarını geliştirir.
Althusser • Althusser bizim birçok rolümüzün ve davranışımızın bize toplum tarafından verildiğini tartışır: mesela, çelik işçilerinin yaptığı üretim ekonomi uygulamasının bir parçasıyken, avukatların çalışması politik-hukuk uygulamasının bir parçasıdır. • Ne var ki, bireylerin diğer özellikleri, iyi bir yaşam hakkındaki inançları veya kendi doğası hakkında metafizik yansımaları gibi, çok kolay bir şekilde bu kategorilere uymaz. Althusser açısından, bizim değerlerimiz, arzularımız, tercihlerimiz bize, belli bir konuyu aydınlatıcı açıklamalar yaparken bireyleri özneler olarak görmenin tanımlayıcı özelliğine sahip ideoloji uygulaması tarafından telkin edilmektedir. İdeolojik uygulama, aileyi, medyayı, dinsel organizasyonları ve en önemlisi, propagandası yaptıkları düşünceler açısından eğitim sistemini içeren Devletin Ideolojik Aygıtları (DİA) diye adlandırılan kurumlar bütününü kapsamaktadır. Ne var ki, bizim bencil olduğumuzu bize düşündürten bir DİA yoktur. Aslında bu inancı biz, bir kız çocuğu, bir öğrenci, bir çelik işçisi, bir meclis üyesi olurken öğreniriz.
Althusser ve ideoloji • Althusser daha çok bir ideoloji teorisyeni olarak bilinir, en çok tanınan eseri İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları: Bir Soruşturmaya Dönük Notlar’dır. Çalışma aynı zaman da Antonio Gramsci’nin hegemonya teorisine dayanarak ideolojinin kapsamını oluşturur. Hegemonyanın sonuç olarak tamamen politik güçler tarafından oluşturulduğu yerde, ideoloji Freud’un ve Jacques Lacan’ın sırasıyla bilinçsiz ve ayna-fazlı düşüncelerini kullanır ve bizim kendinin anlamlı bir içeriğe sahip olarak ulaşmamıza izin verdiği yapı ve sistemleri tanımlar.
Althusser –ideolojinin tarihi yoktur! • Althusser için bu yapılar, hem bastırmanın hem de kaçınılmazlığın temsilcileridir – ideolojiden ve onun nesnesi olmaktan kaçmak imkânsızdır. İdeoloji ve bilim veya felsefe arasındaki ayrım epistemolojik kopuş ile bir seferde ve her şey için sağlanamaz: bu “kopuş” kronolojik olarak sağlanan bir olay değil işleyiştir. Nihai bir zafer yerine ideolojiye karşı sürekli bir mücadele söz konusudur: İdeolojinin tarihi yoktur.
Devletin İdeolojik Aygıtları • Üretimin nihai koşulu üretim koşullarının yeniden üretilmesidir. Bu yeniden üretim, üretim güçlerinin yeniden üretimi (işgücü) ve var olan yeniden üretim ilişkilerinin yeniden üretimi ile olur. Üretim ilişkilerinin yeniden üretilmesi Devletin İdeolojik Aygıtları ile olmaktadır. • Althusser’e göre toplum ekonomik, siyasal ve ideolojik pratiklerden oluşmaktadır. Burada pratiği Althusser, belli insan emeği ile etkilenmiş, belli üretim araçları kullanarak, belli bir ürünün iletişim süreci olarak tanımlar.
Üretimin yapıldığı aygıtlar: • Althusser’e göre kapitalizm üretken bir sistem olarak üretim koşullarını yeniden üretir. Yeniden üretim işgücünün düzenin kurallarına uymasının sürdürülmesidir. İşgücünün üretilmesi aileyi, ustalığın ve tekniklerin öğrenilmesi öğretim ve eğitim sistemini gerektirir. • Devlet toplumsal üretimin toplumun tümünün rızasıyla yapılmasını uzun dönemde sermayenin ve yönetici sınıf bloğunun hegemonyasını sürdürmesini güvence altına alan yapıdır. Üretimin yapıldığı aygıtlar, devlet tarafından örgütlenmiş olsun olmasın Devletin İdeolojik Aygıtlarıdır
Miliband ve İdeoloji: • 1924 yılında doğan ve ikinci dünya savaşı sonrasında ingiltere'ye göçen polonya yahudilerinden bir ailenin çocuğu olan miliband, 1970'li yillarda yoğun olarak yürütülen "kapitalist devlet" tartışmasının önemli figürlerinden biridir. 1980'li yılların ortalarından itibaren türkiye solunda da tanınmaya baslandi. özellikle kapitalist devlet ve kapitalist devletin yapisal dönüşümü konulu tartismalarda getirdiği yorumlarla dikkat çekti. • çağdaş kapitalist toplumlarda medyanın işlevi, kitle iletişim araçlarının ideolojik meşrulaştırma aracı olarak kullanılması, devletin yapısındaki ve görevlerindeki çarpıcı yenilenmeler gibi konularda Marksist teoriye onemli katkilarda bulunduğu söylenebilir
- Slides: 40