7 HAFTA Temel Kavramlar Yasa Nesnellik Aklama ngr

  • Slides: 10
Download presentation
7. HAFTA Temel Kavramlar Yasa Nesnellik Açıklama Öngörü Bilgi Doğruluk Değer

7. HAFTA Temel Kavramlar Yasa Nesnellik Açıklama Öngörü Bilgi Doğruluk Değer

YASA Bilimsel Yasa – Bilimsel araştırma yöntemleriyle tespit edilmiş olaylar arasındaki değişmez ilişkiler sistemidir.

YASA Bilimsel Yasa – Bilimsel araştırma yöntemleriyle tespit edilmiş olaylar arasındaki değişmez ilişkiler sistemidir. Tekrarlanan gözlem ve deneylerle, aynı şartlarda aynı sonuçları verdiği kesin olarak belirlenen, akla ve mantığa uygun, genel kanıya göre kabul görmüş, değişmez nitelik kazanmış, yanlışlanma olasılığı olmayan gerçek bilgiye yasa denir. Yasalar değişmezlik ilkesine sahiptir. En gerçek değişmezlerdir. Bilimsel yasa kesin olarak ispatlanmış bilimsel teorilere denir. Bilimsel Yasanın Özellikleri – Kaçınılmaz, tümel (evrensel), basit, sarsılmaz (determinist) ve matematik dille ifade edilebilir ilişkilerdir.

YASA Hipotez – Bir problem ile ilgili geçici çözüm yoluna denir. Hipotez bilimsel bir

YASA Hipotez – Bir problem ile ilgili geçici çözüm yoluna denir. Hipotez bilimsel bir tahmin sayılabilir. Gözlemler sonucunda karşılan bir soruna önerilen bir cevap veya bir çözüm olabilir. Önerilen hipotezin gerçekliği, doğruluğu teste tabii tutulur. Teori – Bir hipotez kısmen doğrulanır ve yeni bulgularla desteklenirse teori haline gelir. Örneğin, evrenin oluşumuyla ilgili olarak Big Bang Teorisi (Büyük Patlama) veya canlıların oluşumunu açıklamaya çalışan evrim teorisi. Yasa – Bir hipotez hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde doğrulanırsa yasa haline gelir. Yasa, doğal ve toplumsal bütün olguların doğal gelişmelerini belirleyen temel ilişkilerini dile getirir. Yasa ilişkisi, nesnel gerçekliğin çeşitli ilişkilerinin en temel olanıdır. Rastlantısal, geçici, ayrıntılara özgü ve dışsal bir ilişki değildir. Her yasa, belli bir anlamda evrenseldir; yani, belli bir sınıf, olgu ya da olayın, sadece bir bölümü için değil, tümü için geçerlidir. Bundan ötürüdür ki yasanın istisnası yoktur.

NESNELLİK • Nesnellik bilimsel bilginin bir özelliğidir. Şüphesiz bilimsel bilgiyi üreten insandır. Ama bu

NESNELLİK • Nesnellik bilimsel bilginin bir özelliğidir. Şüphesiz bilimsel bilgiyi üreten insandır. Ama bu bilginin özelliği, insandan bağımsız veya bütün insanlar için ortak olan (herkesi içine alan) nesnel bir alana ait olmasıdır. Bundan dolayı, bilimsel bilgi kişiden kişiye, toplumdan topluma değişmez. Yani her tür öznel etki ve öğelerden bağımsız olabilme durumunu ifade eder. • Bilimin nesnelliği, konusunun nesnelliğinin bir sonucudur. • Nesnellik ile kastedilen, özneden kesin bir şekilde bağımsızlıktır; nesnenin kendisine uygunluğudur.

AÇIKLAMA • Bilimsel bilginin özelliklerinden biri de açıklayıcı (açıklayıcılık) olmasıdır. • Bilimsel bilgilendiği olguları

AÇIKLAMA • Bilimsel bilginin özelliklerinden biri de açıklayıcı (açıklayıcılık) olmasıdır. • Bilimsel bilgilendiği olguları betimlemekle yetinmez, onların nedenlerini de açıklar. • Bilimin amacı en geniş anlamıyla evreni anlamaktır. Bilim bu amaca erişmek için de olguları betimleme (tasvir) ve açıklama yollarına başvurur. Betimlemede olgunun oluşu saptanırken, açıklamada olgunun oluş nedeni ortaya konur.

AÇIKLAMA • Bilim evrende meydana gelen olayları bilimsel yöntem ile açıklamak ister. Bu yöntem

AÇIKLAMA • Bilim evrende meydana gelen olayları bilimsel yöntem ile açıklamak ister. Bu yöntem iki aşamadan meydana gelir. Biri olayların betimlenmesi, diğeri ise olayların açıklanmasıdır. Olayların betimlenmesinde önce olayların doğal koşullarda algılanması gelir. Buna gözlem denir. • Bilimsel gözlemler birtakım problemlerin fark edilmesine ve meraka neden olur. Problemler insanı birtakım nedenlerin var olduğu düşüncesine ulaştırır. Bu nedenle akla uygun varsayılan nedenler düşünce yoluyla üretilir. Bunlar varsayımdır. Daha sonra bu varsayımların gerçekliği üzerine deneyler yapılır. Eğer deneyler varsayımı doğrularsa neden-sonuç ilişkileri kurulmuş olur. • Bu yöntemin sonunda bilimsel kuramlar ve bilimsel yasalar oluşturulur. Bilimsel kuramlar ve yasalar olaylara ilişkin genellemelerdir. Deney yönteminin sonunda matematik ifadelerle genel temellendirmeler yapılabiliyorsa, bunlar bilim yasaları olur.

ÖNGÖRÜ • Doğayı bilim yoluyla anlamada öngörülerin de rolü büyüktür. Öngörü, olgular arasındaki ilişkilerden

ÖNGÖRÜ • Doğayı bilim yoluyla anlamada öngörülerin de rolü büyüktür. Öngörü, olgular arasındaki ilişkilerden yararlanarak henüz olmamış bir olguyu önceden kestirebilmektir. • Öngörülerin bilimsel ilerlemede avantaj sağladığını söyleyebiliriz. İnsanın doğaya daha bilinçli olarak egemen olabilmesini ve kontrolü altında tutabilmesini sağlar. Bu anlamda, bilimsel açıklama kadar önemli bir bilimsel işlemdir. • Öngörü ile bilimsel açıklama arasında sıkı bir ilişki vardır. Çünkü ikisinin de mantıki yapısı aynıdır. Açıklamada açıklanan olay gerçekleşmiştir veya gerçekleşir. Öngörüde ise olay hakkındaki önerme, olayın gerçekleşmesinden önce, genel yasa önermelerinden türetilmektedir. Yani bilimsel açıklamanın sonunda aynı zamanda bir öngörü özelliği de bulunur. • Her uygun açıklama, potansiyel bir öngörüdür; her uygun öngörü ise olası bir açıklamadır.

BİLGİ • Bilgi teorisinin ilk sorusu bilginin mümkün olup olmadığı sorusudur. • Bilgi felsefesinin

BİLGİ • Bilgi teorisinin ilk sorusu bilginin mümkün olup olmadığı sorusudur. • Bilgi felsefesinin ikinci problemi, bilginin kaynağı ve araçları problemidir. Acaba bilginin elde edilmesinde genel olarak zihnin payı mı büyüktür, yoksa zihnin dışarıdan, çevreden aldıkları mı? İnsanın bilgiyi kazanmada genel olarak iki yetisi olduğunu söyleyebiliriz: Bunlardan birincisi, aklın düşünme yeteneği; ikincisi duyuların algılama, gözlemleme yeteneğidir. (Rasyonalizm ve Empirizm) • Üçüncü olarak, bilginin veya doğru bilginin veya daha basit olarak bizzat doğrunun kendisinin ölçütleri veya standartlarının ne olduğu problemidir. Başka deyişle acaba biz doğru bilginin, doğru bilgi olduğunu nereden biliyoruz? Diğer bir deyişle, doğru (hakikat) nedir?

DOĞRULUK • Felsefi olarak doğruluk tanımı “düşüncenin gerçekle uyuşması, yargı ve önermelerin gerçeğe uygun

DOĞRULUK • Felsefi olarak doğruluk tanımı “düşüncenin gerçekle uyuşması, yargı ve önermelerin gerçeğe uygun olması” anlamına gelir. • Doğru, düşüncemizin gerçekle uyuşmasından ibarettir. Eğer bir nesne hakkında oluşturduğumuz bir görüş, nesnenin kendisine uyuyorsa doğru, ona uymuyorsa yanlıştır. • Epistemolojik olarak doğruluk, bilgiye ait etkinliğin temel bir kavramıdır. Doğruluk doğrulanabilen bilginin teorik ifadesidir. Bu noktada doğruluğu bildirilmiş nesne kadar, o nesnenin doğruluğunu ifade eden özne de önemlidir. Doğruluk X Gerçeklik Doğruluk, zihinle, zihinde bulunan veya zihnin ürettiği bir şeyle, teknik deyişle “önerme” ile ilgilidir: Bir önerme doğru veya yanlış olabilir ve ancak bir önerme böyle olabilir. Buna karşılık gerçeklik veya gerçek-olmama, önermenin konusu olan şeyle, özneye “dıştan” olan bir şeyle ilgilidir.

DEĞER • Felsefi düşüncenin bilimden farklı olan en önemli başka bir özelliği bilimin yalnızca

DEĞER • Felsefi düşüncenin bilimden farklı olan en önemli başka bir özelliği bilimin yalnızca olgularla ilgilenmesine karşılık felsefenin olguların yanında aynı zamanda değerler, anlamlar ve idealler ve erekler diye adlandırılan bir varlık türünü veya bunları içine alan bir varlık alanını kendisine konu etmesidir. • İnsan gerçekliğin karşısında salt seyirci olarak durmaz. Yalnız seyretmekle kalmaz, değerlendirir de; bu gerçekliği güzel ya da çirkin, iyi ya da kötü, acı ya da tatlı bulur. Yaşamımız genellikle değerlendirmeyle, değerlerle belirlenir. İnsan nesnelerin, iyi, yararlı, güzel oluşlarını değerlendirmek durumundadır. Kısacası insan varlık yapısının manevi dünyasının anlaşılmasında, kavranılmasında ve açıklanmasında değerlerin önemi söz konusudur.