2 HAFTA TRK NKIL BINI HAZIRLAYAN NEDENLER OSMANLI
2. HAFTA TÜRK İNKIL BINI HAZIRLAYAN NEDENLER OSMANLI DEVLETİ’NİN YIKILIŞI
A. İÇ NEDENLER 1. Merkez Yönetiminin Bozulması 1. a. İmparatorluğun Karakteri Osmanlı Devleti değişik ırk, dil, din ve kültürde olan milletlerden meydana geldi. Müslüman halk devleti yönetiyor ve yeni topraklar fethediyordu. Fakat zamanla yeni fethedilen yerlerde düzenli bir sistem kurulamadı. Merkezden uzak yerlerde yönetiminde problemler ortaya çıktı. Sınırların genişlemesi de aynı hızla devam etmedi. Devletin kuvvetli ve adaletli yönetimi devam ettiği sürece çeşitli milletler bir arada huzur içinde yaşıyordu. Fakat devlet düzeninin bozulması ve kanunların tam olarak uygulanmaması hoşnutsuzluklara neden oldu.
1. b. Padişahların Durumu Merkeziyetçi mutlak imparatorluk karakterine sahip olan Osmanlı Devletinde bütün güç padişahlarda toplandı. Dolayısıyla onların durumu ülkeyi doğrudan etkiliyordu. Osmanlı padişahları genellikle ülkeyi kendileri yönetir ve sefere ordunun başında giderlerdi Duraklama Devri’nde bu durum ortadan kalktı. Sokullu Mehmet Paşa öldüğünde padişah III. Murat idi. (1574– 1595) Bu hükümdar zayıf iradeli birisiydi. III. Murat devrinde devlet yönetimine saray kadınları karışmaya başladı, l. Ahmet (1603 -1617) çocuk yaşta, 14 yaşında, hükümdar oldu. Bu zamana kadar şehzadeler sancağa çıkıp tecrübe kazanırken l. Ahmet bundan mahrum kaldı.
l. Mustafa (1617 -1618) ve (1622 -1623) yıllarında iki defa padişah olmasına karşılık hükümdarlık yapacak durumda değildi. II. Osman (1618 -1622) iyi niyetli olmasına karşılık devlet yönetimi konusunda tecrübesizdi. II. Osman'da 14 yaşında hükümdar olmuştu. IV. Murat (1623– 1640) XVII. yüzyılın en değerli padişahı olmasına karşılık yeterli devlet adamlarına sahip değildi. l. İbrahim (1640– 1648) uzun yıllar sarayda kafes hayatı yaşadığından hükümdarlık konusunda çok eksikti. IV. Mehmet (1648 -1687) yedi yaşında padişah oldu. Devlet işlerini tamamen Köprülülere bıraktı. Bu devrin Osmanlı padişahları devlet yönetimini kendi ellerinde tutmuyorlar ve ordunun başında sefere gitmiyorlardı.
1. c. Veraset Usulünün Değişmesi Osmanlı Devleti'nin veraset yönetimi Duraklama Devrinde değişikliğe uğradı. Osmanlı klasik devrinde farklı olarak, l. Ahmet zamanında (1603 -1317) padişahlığın babadan oğula değil, Osmanlı hanedanı içinde "Ekber ve er şad" yani en büyük ve en akıllısına geçmesi esası benimsendi. Bu sistemin kabulünden sonra şehzadelerin sancağa çıkma usulü kaldırılmış, onun yerine kafes usulü getirildi. Sancağa çıkma usulünün kaldırılmasıyla şehzadeler saraya hapsedilmiş, yönetim konusunda tecrübe kazanmadan padişah olmuşlardı.
Sancağa çıktıktan sonra hükümdar olan son padişah III. Mehmet'tir. Kafesten tahta çıkan ilk hükümdar da l. Ahmet'tir. Osman ve Orhan Beyler zamanında ülke hükümdar ailesinin ortak malı idi. Murat’tan itibaren ülke sadece padişah ve oğullarının sayıldı. Fatih Sultan Mehmet en gücü olanın tahta geçme anlayışını getirdi. (Kardeş katliyle amaç ülkenin birliğini sağlayarak bölünmesini önlemek ve en güçlü olanın başa geçmesini sağlamaktı. ) I. Ahmet (Duraklama Devri) döneminde yapılan değişiklikle Osmanlı Hanedanı içinde en yaşlı ve akıllı olanın (EKBER ve ERŞED) padişah olması esası benimsendi.
1. d. Devlet Adamlarının Yetersizliği Bu dönemde devlet adamlarının pek azı makamlarının gerektirdiği tecrübe ve bilgiye sahiptir. Önceki devirlerdeki gibi devlet adamlarında tecrübe ve bilgiye bakılmadan rüşvet ve iltimasla devlet makamları dağıtıldı. Sadrazamlar görevlerinde fazla kalamıyorlar ve azlediliyorlardı. XVII. Yüzyılda bu göreve 61 kişi geldi. Bunlar içinde sadrazamlık görevinde dört saat kalanlar bile vardı. Hâlbuki bu zamana kadar geçen üç yüzyılda Osmanlı Devleti'nde 55 sadrazam görev yaptı. aray de nın çocuk denilecek yaşta hükümdar olmaları anneleri yani Valide Sultanların devlet yönetiminde etkili olmalarına neden oldu. Vali’de Kösem Sultan ve Turhan Sultan bu dönemin meşhur şahsiyetleridir. Ayrıca padişah hanımlarının ve cariyelerin de yönetimde etkileri görüldü.
2. Eyalet Yönetiminin Bozulması Eyaletlere iltimas (kayırma) ya da rüşvetle tayin edilen valiler, kadılar ve diğer görevliler bilgi ve tecrübe bakımından yeterli değillerdi. Bunlar gittikleri yerlerde halkı soyuyorlar, merkeze iyi görünmek için de bol hediyeler gönderiyorlardı. Her tarafta eşkıyalar türedi. Geniş ölçüde ayaklanmalar meydana geldi. Halkın can, mal ve namus güvenliğinin kalmaması Osmanlı yönetiminde yeni problemlere neden oluyordu. XVII. yüzyılın başında I. Ahmet tarafından çıkarılan "Adalet name" de bu durumun önlenmesi için gerekli tedbirler belirtildi.
3. Ordu ve Donanmanın Bozulması (Seyfiyenin Bozulması) 3. a. Devşirme Sisteminin Bozulması Bu dönemde Kanun-u Kadim'e aykırı olarak Yeniçeri Ocağı'na rastgele kişiler alındı. Yeniçerilerin sayısı artarken değerleri azaldı. III. Murat oğullarının sünnet düğününde halkı eğlendiren bazı Hıristiyan hokkabaz ve cambazları Yeniçeri Ağası Ferhat Ağanın karşı çıkmasına rağmen ocağa aldı. Böylece o zamana kadar uygulanan devşirme sistemi bozuldu. Devşirme sisteminin uygulanmaması sonucunda askerlikle ilgisi olmayan kişiler ocağa girmiş ve ocağın disiplini bozulmuştu.
3. b. Yeniçeri İsyanlarının Artması Özellikle XVII. yüzyılda yeniçeriler sık ayaklanarak ülkede askeri diktatörlük kurdular. Çıkardıkları isyanlarla istediklerini yaptırmaya başladılar. II. Osman'ın öldürülmesinden sonra etkilerini gittikçe artırdılar. Bu dönemden itibaren "Ocak devlet içindir" anlayışının yerine "Devlet ocak içindir" anlayışı aldı. Bu durum II. Mahmut devrinde Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılmasına kadar devam etti.
3. c. Eyalet Askerlerinin Öneminin Azalması Kapıkulu askerlerinin bozulduğu sırada eyalet askerleri de tımarlarının dağıtılmasındaki adaletsizlik ve haksızlık yüzünden eski güçlerini kaybettiler. Dirlikler beylerine, sancak beylerine ve savaşçı eyalet sipahilerine verilmesi gerekirken askerlikle ilgisi olmayan saray mensuplarına ya da para bulmak amacıyla mültezimlere veriliyordu. Dirlik sahipleri dirliklerinin bulunduğu sancaklarda oturmuyorlardı. XVI. yüzyılda tımarlı sipahilerin sayısı 140 bin kişi iken XVII. yüzyılda bu sayı 70 bine düşmüştü.
Bütün bunlar Osmanlı Devleti'nin hem askeri kuvvetten mahrum kalmasına, hem de imparatorluk ekonomisinin temeli olan tarım ve hayvancılığın gerilemesine neden oldu. Tımarların ( Dirlik toprakları ) dağıtımındaki adaletsizlik Tımarlı ordusunun bozulmasına, Tımarlı sipahilerin sayısının azalmasına, buna karşılık devletin daha fazla maaşlı asker(kapıkulu) almasına sebep oldu. Bu durum sadece ordunun bozulmasına değil, ekonomik, sosyal ve idari alanda bir problemin doğmasına sebep oldu.
3. d. Osmanlı Donanmasının Bozulması Osmanlı donanması Barbaros Hayreddin Paşa'nın vefatından sonra yerine denizci olmayan Sokullu Mehmet Paşa'nın tayin edilmesiyle XVI. yüzyılın ikinci yarısında bozulmaya başladı. Bundan sonra da denizcilikle ilgili olmayan kişiler donanmanın başına getirildi. Girit'in fethinden sonra da donanmaya önem verilmedi.
3. e. Askerlik Konusunda Avrupa'daki Gelişmelerin Takip Edilmemesi Avrupa'da XV. ve XVI. yüzyıllarda ordu ve donanma konusunda önemli gelişmeler meydana geldi. Bu gelişmeler sonraki dönemlerde de devam etti. Osmanlı Devleti ise XVIII. yüzyıla kadar bu gelişmelerden habersiz kaldı.
4. Eğitim Sisteminin Bozulması nlı devirlerdeki üstünlüğü devam etmedi. Avrupa Coğrafya Keşifleri, Rönesans ve Reform hareketleri ile büyük bir gelişme gösterdi. Osmanlı uleması ise bu gelişmelere ayak uyduramadı. Tıp, felsefe, matematik, gibi bilimlerde ders okutabilecek müderris yetişmedi. Pozitif bilimler tamamen ihmale uğradı. Medrese öğretimi yapmayan birçok kişiye ilmi rütbe verilmeye başladı. Rüşvet ve iltimas ulema arasında da görüldü. Bazı kişilerin yeni doğmuş çocuklarına "Müderrislik" payesi verildi. Böylece "Beşik Uleması" denilen yeni bir sınıf ortaya çıktı.
Rüşvet ve iltimas o derece yaygınlaştı ki III. Murat'ın ve daha sonra oğlu III. Mehmet'in hocasının oğlu henüz küçük yaşta Mekke kadısı, arkasından İstanbul kadısı tayin edildi. Bu çocuk iki ay sonra Anadolu Kazaskeri olduğunda henüz yirmi dokuz yaşındaydı. Diğer oğlu ise yirmi beş yaşında İstanbul kadısı oldu. Bu devirde ulema nüfusunu kendi çıkarları için kullanmaya başladı. Bazen askerlere karşı, bazen de askerlerle beraber saraya hücum ettiler.
5. Ekonomik Durumun Bozulması Duraklama devrinde maliye bozuldu ve gelir kaynakları azaldı. Masraflar ise giderek arttı. Bu durumun ortaya çıkmasında şunlar etkili oldu: 5. 1. Savaşlarda elde edilen ganimetlerin, yabancı devletlerin verdikleri vergilerin ve hediyelerin azalması. 5. 2. XVII. yüzyılda savaşların uzun sürmesi ve genellikle yenilgiyle sonuçlanmasının savaş masraflarını arttırması. 5. 3. Saray masraflarının artması (Örneğin Kanuni zamanında beş milyon akçe olan sarayın mutfak masrafı III. Murat devrinde yirmi bir milyon akçeyi bulmuştur. )
5. 4. Sık sık padişah değişikliği yüzünden, ödenen cülus bahşişlerinin artması. 5. 5. Kapitülasyonlar yüzünden gümrük gelirlerinin azalması. 5. 6. Savaşların uzun sürmesi, güvenliğin bozulması, tımarların iyi yönetilememesi yüzünden toprak gelirlerinin azalması. 5. 7. İpek ve Baharat Yolunun önemini kaybetmesiyle gelir kaynaklarının azalması. 5. 8. Avrupalıların sömürge yoluyla elde ettikleri gelirler altın ve gümüş miktarını arttırdı. Bu durum Osmanlı parasının değerinin düşmesine neden olmuştur. 5. 9. Osmanlı Devleti'nin ihtişamına paralel olarak ülkede lüks ve israfın artması. 5. 10. Venedik ve Fransa'ya verilen kapitülasyonlardan sonra İngiltere ve Hollanda'ya kapitülasyon verilmesi.
6. Toplum Yapısının Bozulması Duraklamanın en önemli nedenlerinden biri de XVII. yüzyılda doruk noktasına ulaşan Celâli İsyanlarıdır. Çıkan isyanlar sonunda halk büyük zararlara uğramış, isyanların yoğunlaştığı yerlerde hayat çekilmez bir hal aldı. Tarım ve hayvancılık zarara uğrayınca önemli bir geçim kaynağı gelir getirmez oldu. Nüfusun hızla artması ile de Anadolu ve Rumeli topraklarında başıboş dolaşan binlerce insan ortaya çıktı. İç isyanların bastırılmasında kullanılan yöntemler de halkla devlet arasındaki güveni sarstı. Bütün bunlarla ahlaki, kültürel ve ekonomik açıdan bozukluklar giderek yaygınlaştı.
Dış Nedenler İmparatorluğun Doğal Sınırlara Ulaşması Avrupalıların Osmanlı Devletine Karşı Olan Tutumları Avrupalıların Bilim ve Teknikte İlerlemeleri Avrupalıların Coğrafi Keşifleri, Rönesans ve Reform Hareketlerini Gerçekleştirmeleri Kapitülasyonların Osmanlı Devleti Üzerindeki Etkileri Sanayi İnkılâbı Fransız İhtilali Osmanlı Devletinin Jeopolitik Konumu
B. DIŞ NEDENLER 1. İmparatorluğun Doğal Sınırlara Ulaşması Osmanlı Devleti XVI. yüzyılın sonunda 20 milyon kilometre kareye ulaşan genişliğe ve 100 milyona yaklaşan bir nüfusa sahip oldu. Osmanlı imparatorluğu bu dönemde çok kuvvetli devletlerle sınır oldu, büyük denizlere ve çöllere kadar olan ülkeleri ele geçirdi. Bu durum devletin ilerleme imkânlarını sona erdirdi. Osmanlı Devleti'nin sınırları doğuda; İran dağları, Azerbaycan ve Hazar Denizi'ne, Umman Denizi’nden Habeşistan'a ve oradan da Büyük Sahra ve Fas'a uzandı.
Kuzeyde bütün Karadeniz kıyıları, Kırım yarımadası, Ukrayna stepleri ve Macaristan'ın büyük kısmı ele geçirildi, batıda ise sınır Adriyatik ve Yunan Denizi'ne ulaşmıştı. Osmanlı Devlete güneyde Büyük Sahra ve Hint Okyanusu'nu aşamamış, doğuda İran Dağ’ları doğal sınır oluşturmuş ve Safevi Devleti Osmanlı ilerlemesini durdurdu. Batıda Osmanlı’nın karşısına Avusturya, Lehistan, Venedik ve Roma Germen Devleti çıktı. Duraklama Devrinde doğuda ve batıda uzun süren savaşlara girildi ve bu savaşlarda doğru dürüst kazanç elde edilmedi. Kuzeyde gittikçe güçlenen Rusya’da önemli bir problem oluşturdu.
2. Avrupalıların Osmanlı Devleti'ne Karşı Olan Tutumları Osmanlılar Rumeli'ye ayak bastıkları andan itibaren Avrupa Hıristiyan dünyasının tepkisiyle karşılaştı. Zaman zaman ittifaklar kurarak Osmanlıların karşısına çıkan Avrupa orduları ilerleyişi durdurmak istedilerse de başarılı olamadılar. Balkanlarda bulunan krallıklar Osmanlı ilerlemesini durduracak güçte olmamalarına karşılık XVI. yüzyıl Avrupa'nın güçlü devletleriyle mücadeleler başladı. Osmanlı ilerleyişinin hızı kesilince Avrupalılar büyük saldırılara başladılar.
3. Avrupalıların Bilim ve Teknikte İlerlemeleri Avrupalılar Rönesans ve Reform hareketleri sonunda gelişmelerini engelleyen faktörleri ortadan kaldırdılar. Bilim ve teknik sahasında önemli gelişmeler gösterdiler. Avrupa bu gelişmelerle ekonomi ve teknik sahasında çok güçlendi, fikir hayatı gelişti. Askeri bakımdan büyük ordular kuruldu, yeni silahlar yapıldı. Denizcilik sahasında önemli ilerlemeler meydana geldi. Buna karşılık Osmanlı Devlet teşkilatı bozulmuş, ordunun gücü ortadan kalkmış, bilim ve teknik alanlarında ise önemli bir ilerleme meydana gelmemiştir.
4. Avrupalıların Coğrafya Keşifleri, Rönesans ve Reform Hareketleri Gerçekleştirmeleri Osmanlı Devleti kurulduktan sonra hızla gelişerek büyük bir imparatorluk haline geldi. Kısa bir sürede doğu, batı, ipek ve baharat yollarını kontrol altına aldı. Haçlı seferlerinden itibaren batı dünyası doğunun zenginliklerini görmüş ve o zenginlikleri kendi ülkesine taşımayı zengin olmayı hayal etti, bu hayallerini gerçekleştirmek için de ilmi ve bilimi araştırmalara yöneldi. Avrupalılar XV. yüzyıl sonlarında ve XVI. yüzyılda coğrafya keşifleri gerçekleştirdiler. Keşfettikleri yerlerin değerli madenlerini Avrupa'ya taşıyarak sömürgeciliğe başladılar. Bu durum Avrupa'nın zenginleşmesine ve sanayi için gerekli sermayeyi elde etmelerine neden oldu. Yeni ticaret yollarının bulunmasıyla da Avrupalılar kendilerine gerekli mallan doğrudan almaya başladılar, İslâm ülkelerinin aracılığına ihtiyaç duymadılar.
Bu durum başta Osmanlı Devleti olmak üzere İslâm Dünyasının gümrük gelirlerinden mahrum kalmasına, dolayısıyla fakirleşmesine neden oldu. Bütün bu nedenlerle Osmanlı Devleti "Duraklama Devri" ne girdi. Zenginleşen Avrupa bunun sonucunda Rönesans Hareketlerini gerçekleştirerek bilim ve teknolojide yavaş Osmanlı İmparatorluğu’nu geçmeye başladılar. Rönesans’ın sonucunda da bilim ve kültürde ilerleyen Avrupalılar Kilisenin skolastik düşüncesinin doğru olmadığı görerek Martin Luther’in önderliğinde reform hareketlerine giriştiler.
5. Kapitülasyonların Osmanlı Devleti Üzerindeki Etkileri Kapitülasyonlar Osmanlı Devletinden ilk defa olarak 1535’te Fransızlara verildi. Fatih Sultan Mehmet ise İstanbul’un fethi sırasında Cenevizlilere haçlı ittifakına katılmamaları için bir takım ticari imtiyazlar tanıdı. Kanuni Sultan Süleyman’ın Fransızlara vermiş olduğu kapitülasyonların amacı şudur; Avrupa’da Osmanlı Devletine karşı oluşan haçlı ittifakını ortadan kaldırmak Avrupa’da mezhep birliğini parçalamak Osmanlı Devletine batıdan bir dost ülke edinmek
6. Sanayi İnkılâbı 18. yy. başlarında Avrupa’da büyük gelişmeler meydana geldi. Bunun sebebi, buhar sisteminin kullanılmasıdır. Böylece küçük el tezgahları fabrikaya dönüşmüş, kol gücüyle çalışan makineler, üretimde büyük bir artış sağlandı. Küçük sermayeden büyük sermayeye geçildi. Avrupa da tüm bu gelişmeler olurken, Osmanlı Devletinde bu gelişmeler sağlanamadı. Nedeni ise; Osmanlı Devletinin ekonomik gücünün olmayışı, uzun süren savaşlar Osmanlı’nın gelişmesine engel oldu. Avrupalılar ürettikleri malları serbestçe Osmanlı ülkesine getirebildi. Kapitülasyonların olması onlar için bir ayrıcalık oldu. Osmanlı pazarına giren Avrupa malları Osmanlıları yarı sömürge haline soktu. Küçük el sanayisi çöktü, üretim durdu. Tüm paralar Avrupa’ya akmaya başladı.
7. Fransız İhtilali 15. ve 16. yy. ’da batıda büyük bir uyanış hareketi başladı. Bu hareket insanın özgün düşünceye geçme çabalarını hızlandırdı. Bilimde, sanatta özgür olmak aydın kesimin ülküsü oldu. Özgür olmak düşüncesi sadece belli kesimlerde kalmayıp, tüm insanların hakkı olması gerektiği düşüncesini doğurdu ve güçlendirdi. Akıl ön plana çıktı. Teogratik düşünceler yıkılıp onun yerine insanların özgürce düşünebileceği, demokratik rejimler kurumlaştırıldı. Ekonomide liberalizme geçildi. Avrupa’daki bu gelişmeler çeşitli sosyal değişimine neden oldu. 1789 yılında meydana gelen bu olaylar inkılaba dönüştü. Fransız İnkılâbı kuvvet yoluyla Devletin siyasi ve toplumsal yapısını kökünden değiştirdi. 1789 öncesi Fransa’daki siyasal ve toplumsal yapı Tanrı haklarına dayanıyordu. Devlet benim anlayışı Fransız Krallarının gücünü simgeliyordu. Bu güç her şeye hakimdi; özgürlüklerden söz etmek söz konusu değildi.
Toplumsal yapıyı oluşturan sınıflar arasında korkunç farklar vardı. İnkılap Fransa’da ki baskıcı, bozuk düzeni yıktı. Fransa’da olduğu kadar tüm dünyanın siyasal, yapısal ve toplumsal yapısını değiştiren yeni bir düzeneğin temelini attı. Bu düzeneğin dayanağı şunlardır; Her yurttaşın özgür olduğu, yasalar karşısında eşit olduğu, ulusun kendini yönetmesi yani demokratik düzendir. Fransız İhtilali’nin Dünya Siyasi Tarihi açısından en önemli sonucu Milliyetçilik fikrinin ortaya çıkmasıdır. Osmanlı Devleti; Milliyetçilik fikrinden olumsuz etkilendi. Osmanlı Devleti’nde çıkan azınlık isyanlarının en önemli tetikleyicisi milliyetçilik fikri oldu. Fransız ihtilalinin Osmanlı Devleti’ne olumlu etkisi ise demokratikleşme hareketlerine ışık tutmasıdır.
8. Osmanlı Devletinin Jeopolitik Konumu Bu kavram dünyada politika kelimelerinin birleşmesinden meydana geldi. Dar anlamı ile dış politikanın belirtilmesinden coğrafi etkenlerin esas alınmasıdır. Geniş anlamı ise; bir devletin politikasıdır diyebiliriz. Bir devletin ya da devletler grubunun güç dengeleri dünyanın güç merkezleri devletin amaçları, bu amaçlara ulaşmak için jeopolitik biliminden yararlanılarak politikalarını belirlemişler. Bütün bunları göz önüne aldığımızda jeopolitiği şu şekilde ifade edebiliriz.
Jeopolitik; coğrafyanın, ekonominin, sosyal, siyasal ve staratejik faktörleri bir devletin dış politikasına etkisinin incelenmesidir. Devletin mekan olarak büyüklüğü, küçüklüğü yaşam şartlarına uygunluğu, iklim durumu, yer altı ve yerüstü kaynaklarının durumu, ülkenin kültür düzeyi, iş gücü, ekonomik durumu, toplumsal yapısı stratejik konumu. İlkçağlardan beri düşünürlerin, askerlerin, devlet yöneticilerinin, politikacıların dikkatini çekti. Uzmanlık alanlarına göre ilgilendiler. Bu ilgiden daha sonra devletlerin politikaları üzerinde de belirleyici olmuştur. Jeopolitik teorilerden yararlanarak siyasal politikacılar belirlendi.
Bu teorileri üç grupta toplamak mümkündür: a) Kara teorisi; Volga - Orta Asya - Sibirya. Bu teoriye göre dünyanın 1/3’ünü karalar oluşturuyor. Karalara egemen olan dünyaya da egemendir. Bunun içinde Volga nehrinden başlayıp Orta Asya’yı, Sibirya’yı kontrol altına almak gerekir. b) Hava hakimiyeti teorisi; çağdaş teknolojinin en hızlı geliştiği alan kuşkusuz hava gücüne yöneliktir. Dünya egemenliği hareket serbestliğine ve gelişin yeni teknolojiye daha kolayca uyabilen hava gücüne bağlıdır. c) Hakimiyet teorisi; bu teoriye göre dünya egemenliğinin anahtarı deniz yollarının kontrolündedir.
8. 1. Jeopolitiğin Unsurları a. Değişmeyen unsurlar Ülkelerin siyasi unsurları Ada, kıta, kenar, iç devlet olma durumu Toprak, coğrafi bütünlük, saha, fiziki yapı. . . b. Değişen Unsurlar Sosyal-kültürel değerler Ekonomik değerler Politik değerler Askeri değerler c. Zaman Kavramı
c. 1. Büyük Devletlerin Osmanlı Devleti Üzerindeki Emelleri ve Uyguladıkları baskılar. Günümüzde olduğu gibi geçmişte de Anadolu dünyanın güç merkezlerini teşkil etti. Güç dengelerini sağladı. Anadolu; Avrupa’yı Asya’ya, Asya’yı Afrika’ya bağlayan, doğu-batı, kuzey-güney yollarının geçtiği yer altı ve yerüstü zenginliklerinin çok bulunduğu jeopolitik bakımdan çok önemli bir yerdedir. Tarih boyunca batıdan Romalılar, Bizanslılar ve Haçlıların istilalarına, doğudan ise Perslerin, Arapların, Moğolların istilasına uğradı. Bu nedenle Osmanlı Devleti çeşitli tehditlere maruz kaldı.
c. 2. Rusya’nın Osmanlı İmparatorluğu Üzerindeki Emelleri Avrupa da sömürge devletleri kurulduktan sonra Osmanlı Devleti üzerindeki tehditler yoğunlaştı, bu tehditlerin başında da Rusya yer aldı. Rusya Osmanlıyı kendi önünde bir engel olarak gördü. Çar Deli Petro ile başlayan sıcak denizlere açılma hayalini gerçekleştirmek için her fırsatta Osmanlı Devletine karşı diğer devletlerle işbirliğine girerek Osmanlı Devletini zayıflatarak İstanbul ve boğazları ele geçirmek, Rusya’nın dış politikasının temel esasını oluşturdu.
Rusya ilk defa olarak bu emeline 1699 Karlofça Anlaşması, 1700 İstanbul Andı ile Azak Kalesi ve çevresi Rusya’ya bırakıldı. Rusya ilk defa olarak Karadeniz’de bir kara elde etmiş oldu. 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması ile Rusya’ya Osmanlı topraklarında yaşayan Ortodoks Hristiyanlarının koruma ve gözetme hakkı verildi. Bu da Rusya’nın sık Osmanlı Devletinin iç işlerine karışma hakkını vermiş oluyordu. Rusya bu nüfuzunu kullanarak Osmanlı Devleti ile mücadele ediyordu. 1789 Fransız ihtilalinin getirmiş olduğu milliyetçilik akımını da kullanarak Osmanlıda yaşayan azınlıkları ayaklandırıyordu. 1853 yılında Osmanlı Devletinden boğazlar ve İstanbul’u istedi. Balkan topraklarında panislavist bir politika izleyerek Osmanlı Devletine karşı ayaklandırdı, isyanları destekledi. 1877 -1878 Osmanlı-Rus savaşından sonra Ermenileri de kullanarak günümüzde Ermeni meselesinin ortaya çıkmasını sağladı. Bunu gerçekleştirmek için I. Dünya Savaşına girdi, gerçekleştiremedi.
c. 3. Avusturya’nın Osmanlı İmparatorluğu Üzerindeki Emelleri Avusturya Osmanlı Devleti'nin Balkan topraklarına göz dikti. Rusya’nın da bu topraklar üzerinde gözü vardı. Bunun için Rusya ile Avusturya, Balkanlar üzerinde sık karşıya geliyorlardı. 1877 -1878 Osmanlı-Rus Savaşından sonra Bosna-Hersek’in idaresi, denetimi, Avusturya’ya bırakıldı. 1908 II. Meşrutiyetin ilanından sonra ise Avusturya bu toprakları kendi egemenliğine aldı.
c. 4. İngiltere’nin Osmanlı İmparatorluğu Üzerindeki Emelleri İngiltere sömürgecilik bakımından dünyanın en gelişmiş ülkesiydi. Güneş batmayan bir sömürge imparatorluğu kurmuştu. En önemli sömürgesi ise Hindistan’dı. İngiltere sömürge yolları üzerinde bulunan güçlü bir Osmanlı Devleti’nin ayakta kalmasını istiyordu. Çünkü sömürgeleri güvende olacaktı. Bunun için her fırsatta Osmanlı devletini parçalamak isteyen devletlere karşı Osmanlı Devletinin toprak bütünlüğünü savunuyordu.
Fransa ve Rusya’ya karşı çıkıyordu. Bu durum 1877 -78 Osmanlı Rus Savaşı’na kadar devam etti. Berlin Antlaşması ile Osmanlı Devleti’nin dağılacağını anlayan İngiltere Kıbrıs ve Mısır’ı işgal etti (1880). Böylece Osmanlı Devleti’ne karşı tavrını açıkça ortaya koydu. Hindistan’a giden yolcuların güvenliğini elinde tutmak istiyordu. İngiltere bundan sonra Fransa’yla, Rusya’yla birlikte hareket etmiş, Osmanlı Devleti’ni parçalamak konusunda bu devletlerle anlaştı. Zaman zaman da içeride yaşayan Ermenileri, Rumları ve Arap dünyasını Osmanlıya karşı ayaklandırdı. I. Dünya Savaşı’nda ve Kurtuluş Savaşı’nda Türklere karşı çok acımasızca davrandı. Lozan Konferansında en büyük engeli İngiltere çıkardı.
c. 5. Fransa’nın Osmanlı İmparatorluğu Üzerindeki Emelleri Osmanlı-Fransa dostluğu 16. yy. da başlar. Bu dostluk süreci 19. yy. kadar devam etti. Fransızlar bu süreç içerisinde hep ikiyüzlü siyaset izledi. Bu dostluklarını da 1789 Fransız İhtilali’nden sonra Mısır’ı işgal ederek ortaya çıkardı. Osmanlı Devleti bütün yeniliklerini, ıslahatlarını Fransa’dan aldı. Fransızlar bunu iyi değerlendirerek, tüm kurumlarını ve kültürlerini Osmanlı Devletine serbestçe getirebildi. Fransızların asıl amacı mısır ve Suriye, Lübnan’ı içerisine alan bir sömürge imparatorluğu kurmak istiyorlardı. Bunun için 1830 yılında Cezayir’i ve arkasından Fas ve Tunus’u işgal ettiler.
c. 6. İran Osmanlı İmparatorluğu Üzerindeki Emelleri Osmanlı Devleti ile İran arasındaki ilişkiler Fatih Sultan Mehmet dönemine kadar iner. 15. yy. da başlayan bu ilişkiler Otlukbeli Savaşı ile Akkoyunlu Devleti yıkılmış yerine Safavi Devleti kuruldu. Bu dönemde Anadolu’da Şiilik mezhebini yaymak isteyen Şah İsmail büyük taraftar toplandı. Yavuz Sultan Selim babasını tahttan indirerek padişah oldu, bu sorununu ortadan kaldırabilmek için 1514 tarihinde Çaldıran Savaşını gerçekleştirdi. Bu savaştan sonra bu tehlike ortadan kaldırıldı fakat Osmanlı-İran savaşları 1630 Kars-ı Şirin Antlaşması’na kadar devam etti. Bundan sonra ise Osmanlı-İran ilişkilerinde fazla bir problem çıkmadı. İran ise tarihi emellerinden asla vazgeçmedi.
c. 7. A. B. D’nin Osmanlı İmparatorluğu Üzerindeki Emelleri Osmanlı-ABD ilişkileri 1774 yılında başladı. Bu ilişkiler ticari anlamda oluştu. 1824 yılında İzmir’de ilk ABD konsolosluğu açıldı. 1830 yılında bir ticaret antlaşması yapıldı. ABD’liler bu tarihten sonra ekonomik yönden ilgilenirken diğer taraftan da misyonerleri göndererek Osmanlı sınırlarında yaşayan Ermeni, Arap ve Yahudilerle yakından ilgilendiler. Osmanlı-ABD ilişkilerinin en fazla geliştiği dönem I. Dünya Savaşı sonrası oldu. ABD Başkanı Wilson bir bildiri yayınlayarak savaş sonrası Osmanlı Devleti ile ilgili maddeleri nedeni ile bu Türklerin yaşadıkları yerlere kesinlikle egemenlik sağlanacak, yenen devlet, yenilen devletten toprak, tazminat almayacak v. b.
Bu nedenle Osmanlı Devleti ABD’ye yanaşmaya başladı. Kurtuluş Savaşı’nda Türklerin ABD mandasına girmesi gündeme geldi. Fakat bu kabul edilmedi. I. Dünya savaşından sonra ise Türkiye Cumhuriyeti-ABD ilişkileri siyasi, askeri yönden de gelişmeye başladı. Marshall’ın yardımları ile ABD-Türkiye’ye ekonomik yardımlarda bulunmuş ve bunun karşılığında da Türkiye’de üsler verildi.
c. 8. Almanya’nın Osmanlı İmparatorluğu Üzerindeki Emelleri Almanya 1870’lerden itibaren birliğini tamamlamış, sanayisinin büyük bir kısmını silah yapımına ayırdı. Yeni sömürgeler elde etmek istiyordu. İngiltere ile büyük bir yarışa girmişti. Amacı İngiltere’yi sömürge yollarında vurmaktı. Almanya Osmanlı Devleti’nin dostluğunu kazanarak hem iyi bir Pazar elde etmek hem de İngiltere’yi bu yolla alt etmek istiyordu.
ya askeri yönden yardım etmeye başladı. Bir takım yatırımlar yapmaya başladı. Bu durum zayıf ekonomisi olan Osmanlı Devleti’nin işine geliyordu. Almanya hem iyi dost bir ülke, hem de ekonomik bakımdan Osmanlı Devleti’nin gelişmesini sağlıyordu. Berlin’den başlayan demiryolu projesi Bağdat’a kadar gidiyordu. Bu alanlar içerisindeki yer altı ve üstü zenginlikleri olmak şartıyla Osmanlıya demiryolu döşeyeceklerdi. Bundan dolayı dost görünüyorlardı.
c. 9. İtalya’nın Osmanlı İmparatorluğu Üzerindeki Emelleri İtalya’da Almanya gibi birliğini geç tamamlayan ülkeler arasında yer alır. İtalya’nın da amacı eski Roma İmparatorluğunu yeniden kurmaktı. Bunun için sömürgelerinin olması gerekiyordu. Sömürgeci devletler dünya haritasının büyük bir bölümünü parsellemiş durumdaydılar ve güçlü devletlerdi. Bu dönemde ise zayıf olan ülke Osmanlı Devleti’nden Kuzey Afrika toprağı olan Trablusgarb’ı istedi. Trablusgarb savaşı sonrasında bu toprağı ele geçirdi. Diğer devletlerle de anlaşarak I. Dünya Savaşı’ndan sonra Akdeniz Bölgesi İtalya’ya bırakılmıştı. Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra bölgeyi işgal ettiler.
c. 10. Yunanistan’ın Osmanlı İmparatorluğu Üzerindeki Emelleri Rusların Panislavist politikaları ve milliyetçilik akımı sırasında Osmanlı Devleti’ndeki azınlıklar ayaklanmaya başladı. 1821 yılında Yunan isyanları çıkmış ve Avrupa Devletleri burada müdahale ederek Yunanlıları desteklemedi. 1828 -29 Osmanlı-Rus savaşlarından sonra, Osmanlı’nın bu savaşı kaybetmesi üzerine yapılan antlaşmayla 1829 yılında Yunanistan’a bağımsızlığı verildi. Bu tarihten itibaren Yunanlılar megoloidea (Eski Bizans’ı yeniden kurma) hayalleri bakımından ve her fırsatta Osmanlı Devleti’nden daha fazla toprak almak için diğer devletlerle antlaşmaya gittiler. I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’nda Türkleri Anadolu’dan atmak, İstanbul ve Anadolu’ya erişmek, eski Bizans’ı yeniden kurmak düşüncesiyle Türklere saldırdılar. Kurtuluş Savaşı’nda Türklere en fazla karşı koyan Yunanlar olmuştur.
c. 11. Bulgaristan’ın Osmanlı İmparatorluğu Üzerindeki Emelleri Bulgaristan toprakları 1396 yılında Osmanlı egemenliğine girdi. 1777 -78 yılına kadar Osmanlı egemenliğinde kalan Bulgarlar Ayestefanos Antlaşması ile ilk defa büyük Bulgaristan hayallerine ulaştılar. Fakat bu da uzun sürmedi. Berlin Antlaşmasıyla Ayestefanos kabul edilmedi. Bununla Bulgaristan, küçük bir krallık halinde Osmanlı Devleti’ne bağlı kaldı. II. Meşrutiyetin ilanından sonra 1808’de bağımsızlığını kazandı. Balkan Savaşı’yla en büyük payını aldı.
- Slides: 93